Alman Ekonomi Bakanı Robert Habeck, Almanya’nın ‘yeşil sanayiye geçişte beş zorlu yıl yaşayacağı’ ve bunun da halka ‘yük getireceği’ uyarısında bulunurken, hükümetini ülkenin sanayi temelini korumak için yeni sübvansiyonları onaylamaya çağırdı.
Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) Alman ekonomisinin bu yıl yüzde 0,3 oranında küçüleceğini öngören yeni raporu hakkında konuşan Habeck, ARD’ye verdiği demeçte, “Veriler kesinlikle iyi değil,” dedi.
Habeck, bu gerilemenin yüksek enerji fiyatlarıyla açıklanabileceğini ve Almanya’nın ucuz Rus gazına bağımlı olduğu için bunu diğer ülkelerden daha yoğun hissettiğini savundu. Habeck, yüksek faiz oranlarının da yatırımları ve küresel ticareti yavaşlattığını, bunun da özellikle ihracata bağımlı bir ülke olarak Almanya’yı etkilediğini sözlerine ekledi.
Habeck, bu sorunlara ‘Alman Kaygısı’ (‘German Angst’) ile tepki vermek için ‘hiçbir neden’ olmadığını savundu. Alman Kaygısı, büyük zorluklarla karşılaşan Almanların korku ve tereddütlerini anlatan bir stereotipleştirici terim.
Bununla birlikte Habeck, “Bunun insanlara bir yük getireceği gerçeğini de göz ardı etmek istemiyorum,” dedi. “2030 yılına kadar önümüzde büyük bir dönüşüm dönemi var,” diyen Habeck, bu süre zarfında Almanya’nın geleneksel, fosil yakıtlara bağımlı bir sanayi tabanından hidrojen gibi ‘yeşil enerjilere’ geçeceğini söyledi.
Habeck, ‘dönüşümün zorluklarına dayanabilmeleri ve yatırım yapacak yeterli paraya sahip olabilmeleri için’ uluslararası rekabette enerji yoğun şirketler için elektrik fiyatlarında devlet desteğini savundu.
Öte yandan borçlanmayı öneren bir parti olan Yeşiller’in önemli politikacılarından Habeck, aylardır savunduğu enerji sübvansiyonu önerisinin iktidardaki koalisyon içinde hâlâ çoğunluğa sahip olmadığını kabul etti. Maliye Bakanı Christian Lindner’in mali açıdan muhafazakâr Hür Demokrat Partisi (FDP) ile Başbakan Olaf Scholz’un Sosyal Demokrat Partisi (SDP), Habeck’in planlarına karşı Lindner’in yanında yer alıyor.
Aynı zamanda başbakan yardımcılığı görevini de yürüten Yeşil politikacı, Almanya’nın esasen borç kurallarını çiğnemek ya da sanayi altyapısını kaybetme riskini göze almak arasında bir karar vermesi gerektiğini savundu.
Habeck, “Asıl soru şu: Borç para mı alacağız yoksa artık sanayimiz olmayacak mı?” diye sorarken, “Fazla zamanımız kalmadı, aksi takdirde şirketler şöyle diyecek: Yatırım yapacağız ama artık Almanya’da değil,” iddiasında bulundu.
Alman milletvekilleri, askeri harcamaları finanse etmek için ülkenin katı borçlanma kurallarını gevşetip gevşetmeyeceğini oylayacak.
Ülke savunma harcamalarını artırma konusunda artan bir baskıyla karşı karşıya ve Avrupa’nın güvenliği ve Başkan Donald Trump yönetimindeki ABD desteğinin geleceği konusunda gerilimler artıyor.
Geçtiğimiz ay Almanya’da yapılan seçimleri kazanan ve görevden ayrılan Şansölye Olaf Scholz’un Sosyal Demokratları ile koalisyon kurmaya çalışan muhafazakâr CDU’nun lideri Friedrich Merz acil eylem çağrısında bulundu.
Bu hafta parlamentoda yaptığı konuşmada Merz, milletvekillerini bazı savunma harcamalarını, yeni borçlanmayı yıllık GSYİH’nin sadece yüzde 0,35’i ile sınırlayan ülkenin katı “borç freninden” muaf tutmaya çağırdı.
Merz milletvekillerine, “Savunma kabiliyetimizi önemli ölçüde artırmak için şimdi bir şeyler yapmalıyız ve bunu hızlı bir şekilde ve dış ve güvenlik politikasında büyük bir birlik içinde yapmalıyız,” dedi.
Önerilen plan, önümüzdeki on yıl içinde hem savunma hem de altyapıya yatırım yapmak için borçlanma yoluyla finanse edilen 500 milyar avroluk bir fon içeriyor.
Ekonomistler, onaylanması halinde bu önlemin aynı dönemde bir trilyon avroya kadar yeni harcamanın önünü açabileceğini tahmin ediyor.
Fakat borç freninde yapılacak değişiklikler için anayasada belirtildiği üzere parlamentoda üçte iki çoğunluk gerekiyor. Merz ve Scholz’un partileri, yeni parlamento 25 Mart’ta toplanmadan önce tedbiri geçirmek için harekete geçti.
Aralarında sağcı Almanya için Alternatif’in (AfD) de bulunduğu muhalefet partileri ise seçmen iradesini daha iyi yansıtmak için tartışmanın yeni parlamentonun toplanmasından sonraya ertelenmesi gerektiğini savunuyor.
Seçimleri ikinci sırada tamamlayan AfD’nin yeni parlamentoda mevcut parlamentodan daha fazla sandalyeye sahip olması bekleniyor.
AfD eş başkanı Alice Weidel, Merz’i borç freni konusundaki tutumunu tersine çevirmekle suçladı. Weidel, “Başka hiçbir şansölye adayı sizin kadar kısa sürede bu kadar çok seçim vaadini yerine getirmedi, Sayın Merz. Tarihe borç freninin mezar kazıcısı olarak geçeceksiniz,” dedi.
Merz’in partisi CDU daha önce borçlanma limitinin değiştirilmesine karşı çıkmıştı, fakat o zamandan beri Avrupa’da artan belirsizlik ortamında daha güçlü savunma harcamalarına duyulan ihtiyacı gerekçe göstererek müzakere etmeye istekli olduğunun sinyalini verdi.
Yeşiller Partisi eş lideri Katharina Droge da Merz’i daha önce iktisadi ve iklimle ilgili yatırımlar için borç freninde reform önerilerini reddettiği için eleştirdi.
Tepkilere rağmen Merz, Almanya’nın ordusunu güçlendirmek ve NATO taahhütlerini yerine getirmek için hızla harekete geçmesi gerektiğini savundu.
Merz, “Almanya kendini savunabilecek hale gelmeli ve Avrupa’da, NATO’da ve dünyada yetenekli bir ortak olarak uluslararası sahneye geri dönmeli,” dedi.
Tartışma 18 Mart Salı günü parlamentoda devam edecek ve çıkacak sonuç muhtemelen Almanya’nın önümüzdeki yıllardaki mali ve savunma politikalarını şekillendirecek.
AB, Rusya’dan sıvılaştırılmış doğalgaz alımına yönelik yaptırımları şimdilik askıya aldı. Politico‘nun ulaştığı kaynaklara göre, AB bu kararı, Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltma ve ABD ile daha kapsamlı bir enerji işbirliği kurma stratejisinin bir parçası olarak aldı.
Avrupa Birliği’nin (AB), Rusya’dan sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) alımına yönelik yaptırımları şimdilik askıya almasının ardında, ABD’den LNG tedariki konusunda anlaşmaya varma hedefi yatıyor.
Politico‘nun ulaştığı kaynaklara göre Brüksel, Rusya’nın Ukrayna’daki askeri müdahalesinin başlamasının üçüncü yıl dönümünde 16’ncı yaptırım paketini yürürlüğe koymasına rağmen, bu kararı aldı.
Brüksel, söz konusu paketin “geniş kapsamlı” olduğunu ve “Rusya ekonomisinin hayati sektörlerini” hedef aldığını belirtiyor.
Alüminyum ithalatına yasak getirilmesi ve “gölge filoya” yönelik kısıtlamalar getirilmesi gibi önlemler içerse de Rusya’dan LNG tedarikine herhangi bir sınırlama getirilmedi.
Politico‘ya konuşan kaynaklar, AB’nin yaptırım politikasının ABD ile doğalgaz anlaşması yapma arzusuyla sınırlandırıldığını belirtiyor.
Aynı nedenle, AB henüz Rusya’nın enerji kaynaklarına olan bağımlılığı sona erdirme konusunda bir “yol haritası” sunmadı.
Bu yol haritasının doğalgaz ihracatının yanı sıra petrol ve nükleer teknolojileri de etkilemesi bekleniyor.
Avrupa Komisyonu’ndan isminin açıklanmasını istemeyen üst düzey bir yetkili, Politico‘ya yaptığı açıklamada, “Hâlâ ‘yol haritası’ üzerinde çalışıyoruz, hazırlık aşamasında, ancak son jeopolitik gelişmeler ışığında zaman çizelgesi değişti,” ifadesini kullandı.
Habere göre, ABD yaptırımları ve Amerikan enerji kaynaklarına erişim, uzun yıllardır Rusya’nın gelirlerini kısıtlamaya çalışan AB ülkeleri tarafından destekleniyor.
ABD Başkanı Donald Trump göreve başlamadan önce, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Rusya’dan yapılan tedariki azaltmak için daha fazla Amerikan LNG’si satın alınmasını önermişti.
Trump da Avrupa’ya daha fazla doğalgaz satmak istediğini dile getirmişti. Ocak ayında Davos’taki Dünya Ekonomi Forumu’na video konferans yoluyla katılan Trump, bu konunun en kısa sürede çözülmesini “sağlayacağını” belirtmiş ve “Eğer anlaşırsak, anlaşmayı yaparız, siz de alırsınız,” demişti.
Politico, Trump’ın AB ülkelerine LNG tedariki konusundaki kararının “Avrupa’nın enerji rotasını belirlemeye yardımcı olacağını” yazdı.
Fakat, Amerikan LNG’sinin Avrupa’ya tedariki konusundaki görüşmeler yavaş ilerliyor. ABD Başkanı’nın kararlı bir şekilde hareket etmesi, AB’nin “yol haritasının” önünü açabilir ve Rus LNG’sinden aşamalı olarak vazgeçme konusundaki tartışmaları yeniden başlatabilir.
Enerji Ekonomisi ve Finansal Analiz Enstitüsü’nün hesaplamalarına göre, ABD yüzde 46’lık payla Avrupa’nın ana LNG tedarikçisi konumunda bulunuyor.
Rusya yüzde 21 ile ikinci, Katar ise yüzde 11 ile üçüncü sırada yer alıyor.
Ukrayna’nın Samp-T hava savunma sistemlerinde kullanılan Aster-30 füze stokları tükenmek üzere. Kiev, bu nedenle İtalya ve Fransa’dan acil olarak ek silah talebinde bulundu. İtalya’nın kendi stoklarının kritik seviyede olması nedeniyle nihai bir karar vermekte zorlandığı, Fransa’nın ise henüz olumlu yanıt vermediği belirtiliyor.
Ukrayna’nın hava savunmasında kritik rol oynayan Samp-T sistemlerinde kullanılan Aster-30 füze stokları tükenmek üzere.
Corriere della Sera‘nın haberine göre, bu durum üzerine Kiev, İtalya ve Fransa hükümetlerinden acil olarak ek silah yardımı talebinde bulundu.
Ukrayna tarafının birkaç haftadır en az 50 adet Aster-30 füzesinin tedarikini sağlamaya çalıştığı belirtiliyor.
Ancak İtalya hükümeti, ülkenin kendi stoklarının da kritik seviyelere yaklaşması nedeniyle henüz nihai bir karar vermeye hazır değil.
Fransa’nın daha fazla cephaneye sahip olmasına rağmen, henüz olumlu bir yanıt vermediği aktarıldı.
Corriere della Sera‘nın haberine göre, Ukrayna Savunma Bakanı Rüstem Umerov, 14 Mart’ta Roma’da İtalyan mevkidaşı Guido Crosetto ile bir araya gelerek mühimmat tedarikini görüştü.
Ayrıca, Aster-30 füzelerinin üretimini yapan MBDA Italy, MBDA France ve Thales’i içeren Eurosam konsorsiyumunun yöneticileriyle de temaslarda bulundu.
Wall Street Journal‘ın (WSJ) aktardığına göre, Samp-T sistemi, Amerikan yapımı Patriot kompleksine göre bazı eksikliklere sahip.
Özellikle, yoğun saldırılar altında düşman füzelerini etkili bir şekilde tespit etme konusunda her zaman başarılı olamadığı belirtiliyor.
İtalya, kendi topraklarını korumak için üç adet Samp-T bataryasını ayırırken, Ukrayna’ya iki adet batarya teslim etti.
Corriere della Sera‘ya göre, İtalya’nın geçen yılın kasım ayında sunulan savunma planı, her birinin maliyeti yaklaşık 500 milyon avro olan 10 adet daha kompleksin satın alınmasını öngörüyor.
Ukrayna ordusunun sadece Aster-30 füzelerinde değil, aynı zamanda Rusya topraklarına yönelik saldırılarda kullanılan Amerikan yapımı uzun menzilli ATACMS füzelerinde de sıkıntı yaşadığı belirtildi.
Geçen günlerde Associated Press‘in (AP) Amerikalı bir yetkiliye ve Ukrayna Parlamentosu Savunma Komitesi üyesine dayandırdığı haberine göre, Washington’ın Kiev’e 40’tan az sayıda ATACMS füzesi verdiği ve bu stokların ocak ayı sonunda tamamen tükendiği ifade edildi.