Bizi Takip Edin

AVRUPA

Alman hükümeti yeni askerlik yasa tasarısını onayladı

Yayınlanma

Almanya hükümeti çarşamba günü (6 Kasım), genç erkekleri Alman ordusu Bundeswehr’de hizmet vermeye hazır olup olmadıkları konusunda bir anketi yanıtlamaya zorlayacak bir yasa tasarısını onayladı.

Yeni yasa ile genç kadınlar da isterlerse anketi doldurma seçeneğine sahip olacaklar.

Almanya’da önümüzdeki yıl 18 yaşına girecek olan yaklaşık 300.000 erkek, askerlik yapmak isteyip istemediklerini hükümete bildirmek zorunda kalacak.

2011’den önce 18 yaşındaki erkeklerin ya askerlik ya da sosyal hizmet dönemini tamamlamaları gerekiyordu. Bu yasa yürürlükten kaldırıldığından beri Bundeswehr yeni asker bulmakta zorlanıyor.

Binlerce Alman askeri Litvanya’ya konuşlanacak

Bundeswehr asker sayısını 200 binin üzerine çıkarmak istiyor

Yeni anket, zorunlu askerliği yeniden getirmek zorunda kalmadan daha fazla gencin katılmaya ikna edilebileceği umuduyla gerçekleştirilecek.

Bundeswehr’in yaklaşık 180.000 askeri bulunuyor. Almanya, 2030 yılına kadar bu sayıyı 60.000 yedek askerle birlikte 203.000’e çıkarmayı umuyor.

Ankette gönüllü askerliğe ilgi duyduğunu ifade eden 18 yaşındaki erkekler arasından Savunma Bakanlığı “en uygun, en uygun ve en motive” görünen 40.000 ila 50.000’ini seçerek askere almak istiyor.

Zorunlu askerlik yeniden gündeme gelecek

Ekim ayı ortasında sunulan taslak esas itibariyle Savunma Bakanı Boris Pistorius’un haziran ayında daha fazla “savaşa hazırlık” kampanyasının bir parçası olarak sunduğu yeni askerlik hizmeti modelini takip ediyor.

“Askerlik kaydı”, 18 yaşındaki tüm gençlerin Bundeswehr’in veri tabanlarına dahil edilmesi anlamına geliyor. Silahlı kuvvetler “savunma takibi” ile yedeklerin, yani askeri eğitim almış herkesin genel bir değerlendirmesini yapıyor: Bu kişilerin kişisel bilgileri, gerektiğinde her an çağrılabilmeleri için kaydediliyor.

Yedek kuvvetlerin genişletilmesi de Berlin’in temel hedeflerinden bir diğeri.

Öte yandan Savunma Bakanlığı yeni askerlik hizmeti yasasının sadece bir “başlangıç noktası” olacağına da işaret ediyor. Önümüzdeki yıl yapılacak genel seçimlerin ardından yeni ve kapsamlı bir zorunlu askerlik hizmetinin tartışmaya açılması bekleniyor.

Almanya askeri inşaatlara milyarlarca avro harcayacak

“Yeniden yapılandırma”: Daha az militarizm değil, daha çok müdahale

Almanya’da 18-60 yaş arası erkekler için zorunlu askerlik hizmeti Federal Anayasada yer almakla birlikte 2011’den bu yana sadece “gerginlik” ya da “savunma” durumlarında uygulanıyor.

O dönemde Berlin, barış zamanında zorunlu askerlik hizmetini ya da alternatif askerlik hizmetini askıya almış ve bunun yerine gönüllü askerlik hizmetini ya da federal gönüllü hizmeti getirmişti. Bunun arka planında Bundeswehr’in “yeniden yapılandırılması” vardı.

Soğuk Savaş sırasında Alman silahlı kuvvetleri Sovyetler Birliği’ne karşı bir savaş için örgütlenmişti. 1990’ların başından itibaren Alman dış politikası giderek artan bir şekilde “küresel geçerlilik” iddiasını formüle etti.

Berlin, Bundeswehr’i özellikle Asya ve Afrika’daki askeri müdahalelere hazırlamak için yeniden yapılandırdı. Bu bağlamda Berlin artık öncelikle yüksek nitelikli profesyonel askerlere odaklanıyordu.

Fakat 2014 yılında Ukrayna’daki çatışmaların tırmanmasından bu yana Berlin bir kez daha Rusya’ya karşı olası bir savaşı Alman silahlı kuvvetlerinin “yapısal olarak tanımlayıcı” temel misyonu olarak ilan etti.

Bu bağlamda, barış zamanında zorunlu askerlik hizmetinin yeniden etkinleştirilmesine yönelik çağrılar artmaya başladı.

NATO, Rusya ile savaş halinde ABD askerlerine Avrupa’da “kara koridorları” hazırlıyor

Askerileşmenin iktisadi ve kültürel boyutu

Alman hükümeti, Alman ordusunun savaşa hazırlığı ile toplumun askerileştirimesi arasında da doğrudan bağ kuruyor.

Savunma Bakanı Boris Pistorius ve Savunma Komiseri Eva Högl 2025 federal seçimlerinden sonraki dönem için yeni bir zorunlu hizmet tartışması çağrısında bulunurken bunun altını çiziyor.

Högl geçen haziran ayında Stern dergisinde yayınlanan bir röportajında, “uzun vadede bir yükümlülüğe ihtiyaç duyduklarını” ileri sürerek, genç Almanların Bundeswehr’de ”ekonominin de yararlandığı tüm nitelikler“ olan “yapıyı, yoldaşlığı, görev duygusunu” öğrendiklerini söylemişti.

Bunun yanı sıra, Savunma Bakanlığının başlattığı yeni inşaat hamlesi kapsamında, askeri altyapının iyileştirilmesi için on milyarlarca avro harcanacak.

AVRUPA

AB, Trump’ın zaferinin ardından savunma için finansman arayışında

Yayınlanma

Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşü nedeniyle AB, kendi savunma yeteneklerini artırma ve “endüstrilerini daha rekabetçi hale getirme” çabalarını hızlandıracak.

Avrupa Birliği, ordularına ve temiz teknolojilerin geliştirilmesine yönelik büyük yatırımları finanse etmenin yeni yollarını araştıracak.

AB liderlerinin bugün (8 Kasım) Budapeşte’de yapacakları toplantıda kabul etmeleri beklenen son taslak bildiriye göre Brüksel, gelecekteki ihtiyaçlar için finansman sağlamak üzere “yeni araçların geliştirilmesini araştıracak.” Yine de bloğun devasa yatırım açığını kapatacak yeni fonlar henüz tanımlanmış değil.

Trump’ın Avrupa’yı “kendi haline bırakma” yönündeki olası tutumu AB’yi daha bağımsız bir savunma stratejisi oluşturmaya ve sanayilerinin Amerikan şirketleriyle rekabete daha iyi hazırlanmasını sağlamaya yöneltti.

Eski Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi hazırladığı raporda, üye ülkelerin yıllık 800 milyar avroya varan ek yatırımlarla bölgenin verimliliğini arttırmak için hızlı hareket etmemeleri halinde ABD ve Çin’in gerisinde kalacağı uyarısında bulunmuştu.

Taslak deklarasyona göre ulusal hükümetler aciliyet duygusunu paylaşıyor ve “her zamanki gibi iş yapmanın artık bir seçenek olmadığı” uyarısında bulunuyor. 

Konuyla ilgili bilgi sahibi kişilerin Bloomberg’e aktardığına göre, aralarında Almanya ve Hollanda’nın da bulunduğu “mali açıdan muhafazakâr” ülkeler, yeterli kaynak olduğunu düşündükleri için uzun süredir ek finansman tedbirlerine karşı çıkıyor ve 2028’de başlayacak bir sonraki uzun vadeli AB bütçesi için önümüzdeki yaz başlayacak müzakereleri beklemeyi tercih ediyor.

Fakat bazı Doğu ve Güney ülkeleri bu tarihten önce, özellikle de Avrupa’nın savunma özerkliğini artıracak için yeni gelir kaynakları için bastırıyor.

Diplomatlar, bazı başkentlerin muhalefetine rağmen, yeni araçlara atıfta bulunan son taslağın cuma günü liderler tarafından değişiklik yapılmadan kabul edilmesinin beklendiğini söyledi.

İlk başlarda yaşanan anlaşmazlıklar, müzakerecilerin, önceki taslaklara göre, AB’nin özerkliğini artırabilecek ve firmalar ile hane halkları için temiz enerji maliyetlerini azaltabilecek bir enerji birliği kurulmasına yönelik 2027 son tarihini öncelikli bir mesele olarak bir kenara bırakmalarına yol açtı.

Kritik teknolojilerde AB’nin rekabet gücünü güvence altına almak üzere öz sermaye yatırımı için bir varlık fonu kurulması olasılığına yapılan atıf da ortadan kaldırıldı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

“Trump’ın dönüşü Avrupa için Vatanseverler’e yarayacak”

Yayınlanma

Çek muhalefet partisi ANO’nun başkan yardımcısı Karel Havlíček perşembe günü yaptığı açıklamada, ABD başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi aday Donald Trump’ın yeniden seçilmesinin Avrupa Parlamentosu’ndaki (AP) Avrupa için Vatanseverler (PfE) grubunun konumunu güçlendireceğini söyledi.

Avrupa Parlamentosu’ndaki Avrupa için Vatanseverler grubu Haziran 2024’teki AP seçimlerinden sonra kuruldu.

Kurucu üyeler arasında ANO lideri ve eski Çek Başbakanı Andrej Babiš, Macaristan Başbakanı Viktor Orbán ve Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) lideri Herbert Kickl yer alıyor.

Trump’ın zaferiyle ilgili olarak Çek medyasına konuşan Havlíček, “Bunu AB içindeki Vatanseverler için bir destek olarak görüyoruz çünkü onlar Birlik içindeki ana Cumhuriyetçi ortak. Göç, iklim, enerji politikası ve güvenlik konularında ortak görüşleri paylaşıyorlar,” dedi.

Havlíček ayrıca Trump’ın yeniden seçilmesinin Çekya, Slovakya, Polonya ve Macaristan’ın dahil olduğu Vişegrad Dörtlüsüne fayda sağlayabileceğini öne sürdü. Vişegrad grubu, son zamanlarda özellikle Ukrayna’ya destek konusunda iç bölünmeler yaşıyor.

Çek-ABD ilişkileriyle ilgili olarak Havlíček, cumhurbaşkanlığı düzeyinde etkileşimde bir azalma beklerken, hükümet ilişkilerinin tarafsız kalacağını düşünüyor. Havlíček ayrıca Ukrayna’daki savaşın sona erdirilmesi için baskının artacağını öngörüyor.

Çek Haber Ajansı’nın aktardığına göre Havlíček, “Savaşın sona ermesi halinde Avrupa Birliği potansiyel yeni göç dalgalarına hazırlıklı olmalıdır,” dedi.

ANO’lu siyasetçi ayrıca gelen göçmenler arasında güvenlik açısından dikkatle değerlendirilmesi gereken “savaş gazilerinin” de bulunabileceğine işaret etti.

Havlíček, Ukrayna’dan savaş sonrası gelmesi muhtemel kişileri, fiziksel ve psikolojik savaş travmasından muzdarip yüksek eğitimli savaş katılımcılarının aileleriyle yeniden bir araya gelmek isteyebilecekleri için önemli bir tehdit olarak görüyor.

Havlíček, “Hazırlıklı olmalı ve büyük ölçekli gelişleri önlemeliyiz; güvenlik güçlerinin hazır olması gerekiyor,” dedi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Trafik ışıklarından sonra Almanya: Güçlü ve kararlı hükümet arayışı

Yayınlanma

Yazar

Herkes güçlü hükümet istiyor. Alman patronlar acele ediyor, AB’nin Alman liderliğine ihtiyaç duyan her türden yöneticisi güçlü ve istikrarlı Almanya istiyor. Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, “istikrarlı çoğunluklar” ve “hareket edebilen bir hükümet” çağrısı yapıyor, “akla ve sorumluluğa” davet ediyor, “taktik ve çatışmadan kaçınma” gerekliliğinin altını çiziyor.

Önce bütün gözler SPD ve CDU’ya çevriliyor. Dün, Şansölye Olaf Scholz ile bir sonraki Şansölye olması mukadder Friedrich Merz’in birlikte yiyeceği öğle yemeği bekleniyor büyük bir heyecanla. Yemekten Merz’in “Meclise getirdiğiniz yasalara bakarız,” cevabı çıkıyor. Ama o da bir koşulla: “Güven oylamasını ocağa ertelemeyin.”

Scholz koltuğuna yapışsa da SPD, iktidarı “muhafazakâr ve güçlü” CDU’ya sunuyor. Handelsblatt’ın iddiasına göre trafik lambasının dağılmasını değerlendiren bir CDU iç belgesi, SPD’nin FDP ve Christian Lindner’i hükümetten atmayı bir süredir planladığını yazıyor.

Almanya’da hükümet dağıldı: Buraya nasıl gelindi?

Bu da bizi tekrar Alman patronlarına ve Alman ekonomisine getiriyor.

CDU’lu Saksonya Eyaleti Başbakanı Michael Kretschmer, Berlin’deki trafik lambası koalisyonunun erken sona ermesini memnuniyetle karşılıyor. Kretschmer, “Eğer trafik lambası koalisyonu on ay daha sürseydi, eyaletteki ekonomik durum daha da kötüleşecekti,” diyor.

CDU’lu eyalet başbakanı, şirketlerin “göç ettiğini”, sadece belediyelerin 15 milyar avro açığının bulunduğunu söyleyerek yakınıyor ve ekliyor: “Bugün şunu söylemek gerekir: yeni bir hükümetin kurulduğu her gün Almanya için bir fırsat ve kazançtır.”

CDU, Alman sermayesinin isteklerini dile getiriyor. Ama patronların kendi dilleri de var. “İş dünyası” temsilcileri hükümetin çökmesinin ardından hızlı bir şekilde yeni bir seçim yapılması için bastırıyor.

Patronlar “jeopolitik” öğretiyor: ABD, Ukrayna, Orta Doğu… Duracak zaman değil

Örneğin Alman Dış Ticaret Birliği (BGA) Başkanı Dirk Jandura, “Bu federal hükümetle geçen her gün kayıp bir gündür,” diyor ve “Mümkün olan en kısa sürede yeni seçimlerin yapılması çağrısında bulunuyoruz,” diye ekliyor.

BVMW KOBİ Birliği Federal Genel Müdürü Christoph Ahlhaus, ocak ayında yapılacak bir güven oylamasının çok geç olacağını vurguluyor ve mevcut Şansölyenin “artık güven vermediğini” söylüyor.

Alman Otomotiv Endüstrisi Birliği (VDA), Alman Kimya Endüstrisi Birliği (VCI) ve Alman Elektrik ve Dijital Üreticileri Birliği (ZVEI) de hızlı bir şekilde yeniden seçime gidilmesi çağrısında bulunuyor.

VDA Başkanı Hildegard Müller muhtemelen ortak duyguyu ve beklentiyi aktarıyor: Ukrayna ve Orta Doğu’daki savaşlar, Donald Trump’ın seçim zaferi, yeni bir Avrupa Komisyonu, Çin ile çözülemeyen ticaret sorunları ve Almanya’nın bir yatırım merkezi olarak rekabetçi olmayan durumunun, mümkün olan en kısa sürede “maksimum eylem ve kararlılık kapasitesine sahip” bir federal hükümet gerektirdiğini belirtiyor.

Alman Sanayi ve Ticaret Odası (DIHK) Başkanı Peter Adrian’a göre, ekonominin şu anda yatırım ve büyüme koşullarını nihayet iyileştirecek bir ekonomi politikası rotasına güvenmekten başka bir şeye ihtiyacı yok. Bu nedenle kısa bir geçiş dönemi umut ediyor.

Alman İnşaat Endüstrisi Federasyonu (Hauptverband der Deutschen Bauindustrie) Genel Müdürü Tim-Oliver Müller ise krizden “tüm demokratik partilerin devlet politikasında sorumluluk alması” ile çıkılmasını umuyor.

Alman Ekonomi Araştırmaları Enstitüsü (DIW) Başkanı Marcel Fratzscher, “Ukrayna’daki savaş, önceliklerin değiştirilmesini ve ekonomik ve mali politikada radikal bir rota değişikliğini gerektiriyordu. Bu federal hükümet bunu ne yapabildi ne de yapmaya istekliydi,” iddiasında bulunuyor.

Şirket yöneticileri de topa giriyor. Kimya grubu Lanxess’in CEO’su Matthias Zachert Handelsblatt’a verdiği demeçte, “Şansölyenin neden mart ayından önce yeni seçim çağrısı yapmak istemediğini anlayamıyorum. Şansölye derhal yeni seçimlerin önünü açmalıdır. Her gün önemli. Mart ayına kadar oyalanmayı göze alamayız,” diyor.

Alman ekonomisi: Avrupa’nın iktisadi motoru dağılıyor mu?

Reform beklentileri: Daha az bürokrasi, daha az vergi, daha çok enerji dönüşümü

Alman ekonomisinin bel kemiği olarak görülen, “KOBİ gibi ama değil”, aile şirketleri ama bazı ürünlerde dünyada ihracat pazarlarının yüzde 100’e yakınını elinde bulunduran şirketlere verilen isimle Mittelstand da ses veriyor.

Almanya’nın en eski aile şirketi olan galvanizleme şirketi Coatinc’in başkanı Paul Niederstein da federal hükümetin daha hızlı bir şekilde yeniden düzenlenmesinden yana. “Mart ayında yapılacak yeni seçimlerin çok geç olduğunu düşünüyorum. Scholz’un mart ayına kadar ayak sürümesi tutarlı değil,” diyor.

Otto Group perakende şirketinin sahibi Michael Otto da “hıza” vurgu yapıyor ve Trump’ı hatırlatıyor; “Çok hızlı bir şekilde harekete geçebilecek bir hükümet kurmalıyız,” diyor ve Trump’ın yemin töreninden önce yeni bir hükümet seçmeleri gerektiğini savunuyor.

Tünel delme makineleri üreten Martin Herrenknecht şirketinin sahibi Martin Herrenknecht, beklentilerini sıralıyor: daha az bürokrasi, düşük ücret aralığındaki çalışanlar için rahatlama, büyüyen refah devletinin sona ermesi, düzenlenmiş göç, dijitalleşme, altyapı ve eğitim gibi geleceğe yönelik alanlara yatırım.

Almanya’da sanayisizleşme tartışmaları üzerine bir değerlendirme

Kuzey Avrupa, “güçlü Alman liderliği” istiyor

Fakat Herrenknecht, savunma alanında da yatırımlar yapılmasını istiyor. Ona göre şu anda ABD’de yaşananlar Avrupa için son bir uyanış çağrısı. Herrenknecht, “Demokrasilerimizi otokratlara ve despotlara karşı korumak için kendi savunmamızı sağlamalıyız,” diye vurguluyor. Almanya’da ekonominin ve toplumun askerileştirilmesi, yardıma koşuyor.

Daha az bürokrasi herkesin talebi. Özellikle KOBİ’ler için vergilerin düşürülmesi de peşinden geliyor. En başa “reform” yazılıyor ve bunun için “güçlü, kararlı bir liderlik” bekleniyor.

Bir de “şımarık işçiler” var. Trier Şirketler Birliği (VTU) Başkanı Frank Natus SWR’ye verdiği demeçte Scholz’u sorumsuzlukla suçladıktan sonra, gelecekte ekonomik olarak çok şeyin değişmesi gerektiğini söylüyor. Ona göre de Almanya dünyadaki en yüksek vergilerden bazılarına sahip. Aynı zamanda en yüksek enerji maliyetleri, yaygın bürokrasi ve kalifiye işgücü eksikliği var.

Natus, “Almanya’da çok tembel, uyuşuk ve bıkkın hale geldik ve bunun acilen değişmesi gerekiyor,” diyor.

Az önce bahsi geçen Coatinc’in başkanı Paul Niederstein de bu ayın başında, Alman işçilerinin yüksek hastalık izni oranının “çok şımarık ve kendine çok güvenen” bir işgücünün belirtisi olduğunu ileri sürüyordu.

Tablo AB liderleri ile tamamlanıyor. Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de düzenlenen Avrupa Siyasi Topluluğu (EPC) zirve toplantısı öncesinde konuşan Finlandiya Başbakanı Petteri Orpo Almanya’da hızlı bir seçim yapılmasını umuyor. Orpo, Avrupa’da “güçlü bir Alman hükümetine” ihtiyaç olduğunu söylüyor. Belçikalı mevkidaşı Alexander De Croo, İsveçli mevkidaşı Ulf Kristersson ve Danimarkalı mevkidaşı Mette Frederiksen de bu görüşe katılıyor.

AfD ve Almanya: Avrupa İhracatçılar Federasyonu mu?

AfD’siz AfD politikaları mümkün mü?

Patronlar kısmen Almanya için Alternatif (AfD) politikasını çağırıyor gibi görünüyor. İlk bakışta ana akımın dışına itilmiş bu partinin “ruhunun” çağrılması ironik sayılabilir; ama iktisadi platformlar örtüşüyor.

Bugünlerde AfD’nin, 2013 yılında Avrupa entegrasyonunu temelden eleştiren ve AB’nin Yunanistan ve diğer ağır borçlu Avro bölgesi ülkelerini kurtarmasına kızan bir grup “serbest piyasa ekonomisti” tarafından kurulduğu unutuluyor.

Örneğin AfD Başkan Yardımcısı ve bütçe komisyonu sözcüsü Peter Böhringer’e(*) göre parti, büyük ölçüde Almanya’nın savaş sonrası yeniden inşasının temellerini atan Hıristiyan Demokrat politikacı Ludwig Erhard’ın 1948 modeline dayanan “sosyal perspektifli bir serbest piyasa ekonomisi” istiyor. Ordoliberalizm olarak da bilinen bu iktisat politikası ile nazizm ve savaş sonrası Federal Almanya ilişkisi çok daha uzun bir incelemeyi hak ediyor. Bununla birlikte, “Alman mucizesi”nin sınırlarının farkında: AfD, devletin rolünün sınırlandırılması konusunda kararlı ve “servetin yeniden bölüşüm aracı” olarak görülenler de dahil olmak üzere vergilerin azaltılmasından yana. Yeniden bölüşüm karşıtlığı, “göçmenlere giden refah payı” söylemiyle daha düşük gelirli Almanlar ve göçmen kökenli Almanlar arasında da yer buluyor.

“Devlet tarafından yönlendirilen her türlü ekonomi er ya da geç yanlış tahsis ve yolsuzlukla sonuçlanacaktır,” diyen partinin iktisadi programı, devlet sübvansiyonlarının azaltılmasını ve vergi tavanının yanı sıra servet ve miras vergilerinin kaldırılmasını savunuyor.

Şirketler kâr edecek, sonra da yoksulları desteklemek için yeterli para olacak: AfD’nin “sosyal refah serbest piyasa ekonomisinin” temel taşı bunlar.

Bununla birlikte, AfD’nin henüz bir “sanayi politikası” yok. Daha doğrusu, batıda artık yaygın biçimde tartışılmaya başlanan devlet-özel sektör ortaklığıyla yeniden sanayileşme tartışmalarına hâlâ burun kıvırıyor. “Enerji dönüşümü” ihtiyacının yüksek olduğu Doğu Almanya’da bu nedenle yüksek oylar alıyor.

Bununla birlikte, “iktidar” yürüyüşünde hem o hem bu, veya ne o ne bu olmayacağı açık. İhracatçılar Almanya’sı için güçlü, “az bürokratik” bir yönetim ama aynı zamanda borç freninden kurtulmuş ve “yeniden sanayileşmiş” bir Almanya lazım. CDU-SPD “büyük koalisyonu” tutmayacaksa, AfD’lileşmiş bir CDU, veya CDU’lulaşmış bir AfD biçilmiş kaftan. Her iki partinin önümüzdeki yıl içerisinde “rekalibrasyon” içerisine girmesini beklemek, fal bakmak anlamına gelmez.


(*) Peter Böhringer’in liberteryen Friedrich-August-von-Hayek-Stiftung’un üyesi olduğunu da hatırlatalım. Küresel “popülist” dalganın istisnasız her partisinde “gerçek kapitalizm bu değil” diyen liberter derneklerin ve düşüncelerin izlerini bulmanız mümkün.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English