Bizi Takip Edin

AVRUPA

Alman ihracatçılar, Avustralya ile anlaşmanın çökmesine öfkeli

Yayınlanma

AB ile Avustralya arasında bir yıldır devam eden serbest ticaret anlaşması müzakerelerinin sürpriz bir şekilde başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından Almanya’nın ihracata yönelik sektörlerinin temsilcileri, tarımsal çıkarların ticaret anlaşmaları üzerindeki orantısız etkisini şiddetle eleştirdi.

Geçtiğimiz hafta AB ile Avustralya arasında bir yıldır devam eden ticaret anlaşması müzakereleri, Fransa ve İrlanda gibi ülkelerin karşı çıktığı Avustralyalı koyun eti ve sığır eti üreticilerinin AB pazarlarına erişimi konusundaki anlaşmazlıklar nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

Sanayicilerden AB’ye ‘egemenlik’ suçlaması

İhracat odaklı sanayiler, otomobil ve makine endüstrileri gibi Avrupa sektörleri için pazar erişimi sağlayabilecek anlaşmanın başarısızlığına öfkelendi. Alman makine üreticileri birliği VDMA’nın başkanı Karl Haeusgen 7 Kasım Salı günü gazetecilere yaptığı açıklamada müzakerelerin ‘saçma bir mesele’ yüzünden başarısız olduğunu savundu.

Haeusgen, “Elbette bunun için Avustralyalıları suçlayabilirsiniz, [çünkü] onlar için de bu çok saçma. Fakat AB’nin biraz daha egemen olması halinde müzakerelerin en azından geçici olarak başarısızlığa uğraması kolaylıkla önlenebilirdi,” diye ekledi.

Makine sanayi derneğine göre bu durum ticaret politikasındaki genel bir soruna, yani tarımsal çıkarların ticaret anlaşmaları üzerindeki çok büyük etkisine işaret ediyor. Haeusgen bu etkinin ‘tarımın Avrupa’daki ekonomik önemiyle tamamen orantısız’ olduğunu savunuyor. Tarım AB’nin GSYİH’sinin sadece %1,7’sini oluşturuyor.

Fakat bu sadece Avrupa’ya özgü bir olgu değil. VDMA İcra Direktörü Thilo Brodtmann, “Dünya çapında tarım sorunu, serbest ticaret anlaşmalarını zaman, kapsam, nitelik ve verimlilik açısından her zaman ciddi şekilde engelleyen bir sorundur,” dedi.

‘Anlaşma sığır ve koyun eti yüzünden başarısız oldu’

VDMA tarafından düzenlenen bir konferansta konuşan Yeşiller üyesi Almanya Ekonomi Bakanı Robert Habeck, tarımsal etkinin ticaret anlaşmalarının sonuçlandırılmasında bir rahatsızlık faktörü olduğunu kabul etti.

Habeck, Avustralya ile müzakerelerin başarısız olmasının kendisini şaşırttığını, zira tüm dikkatini Güney Amerika Mercosur bloğu (Brezilya, Arjantin, Uruguay, Paraguay) ile yürütülen ticaret müzakerelerine verdiğini söyledi.

Habeck, “[Anlaşma] Sığır ve koyun eti yüzünden başarısız oldu. Ben bunu anlamıyorum. Kivi ihraç edilebiliyorsa, koyun ve sığır eti de ihraç edilebilmeli,” ifadelerini kullandı.

Habeck, ‘Geniş Kapsamlı Anlaşmaları’ suçlarken, bunların ‘her şeyi birlikte yapmayı’ beraberinde getirdiğini ama ‘aslında sorunlara yol açanın her zaman tarım sektörleri olduğunu gizlemediğini’ savundu.

Habeck baskı altında

Habeck, eğer bu bir sorun olmaya devam ederse, “Kapsamlı olmayan anlaşmalar yapmalı ve makine ve sanayi malları sektörlerinde hızla bir anlaşmaya varmalıyız,” dedi.

Habeck’in Yeşiller Partisi geleneksel olarak serbest ticaret anlaşmalarına şüpheyle yaklaşsa da, bu yıl küçülmesi beklenen tek büyük küresel ekonomi olacak Almanya’nın ekonomisini toparlamak konusunda Yeşil bakan baskı altında.

Habeck, Ekim ayında sunduğu sanayi stratejisinde, geleneksel olarak ihracatta güçlü olan Alman sanayilerinin koşullarını iyileştirmek için ticaret anlaşmalarının yapılmasını kilit önlemlerden biri olarak saymıştı.

AB-Mercosur müzakerelerinde de Brezilya Devlet Başkanı Lula, Fransa’nın tarımsal çıkarları söz konusu olduğunda ‘çok korumacı’ olduğunu söylemişti.

AVRUPA

Polonya’dan Almanya’nın sınır kontrollerini genişletme kararına tepki

Yayınlanma

Polonya, Almanya’nın Schengen bölgesinde sınır kontrollerini genişletme kararına karşı tepki vermeye hazırlanıyor. Almanya, yasa dışı göçle mücadele iddiasıyla bu önlemleri uygularken, Polonya, bu tür kontrollerin Schengen bölgesinin dış sınırlarında yapılması gerektiğini savunuyor.

Polonya Dışişleri Bakanı Radoslaw Sikorski, Almanya’nın iki ülke arasındaki sınırda uyguladığı kontrol önlemlerine karşılık vereceklerini bildirdi.

Polskie Radio‘ya mülakat veren Sikorski, “Bu kararı biz almadık, ancak nasıl tepki vereceğimizi değerlendiriyoruz. Kontrollerin uygulanması bir hata, çünkü hem Polonya hem de Almanya için yasa dışı göçmen akışını kontrol etmek gereken yer, Schengen bölgesinin dış sınırlarıdır,” ifadelerini kullandı.

Almanya, bu yılın eylül ayından bu yana kara sınırlarında geçici kontroller yürütüyor. Almanya İçişleri Bakanlığı’na göre, bu önlemler yasa dışı göçle mücadele etmek ve halkı İslamcı aşırıcılıktan koruma amacı taşıyor.

Ayrıca Almanya Başbakanı Olaf Scholz, geçtiğimiz ağustos ayında, yasadışı göçmenlerin daha aktif bir şekilde sınır dışı edileceğini taahhüt etmişti. Scholz, bu yıl sınır dışı edilenlerin sayısının yüzde 30 oranında arttığını da belirtmişti.

Mayıs ayında, Avrupa Birliği (AB) Konseyi göç ve iltica konusunda bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma, iltica başvurusunda “belirgin hakları” olmayan göçmenler için AB üyesi ülkelerde toplu kabul kamplarının kurulmasını öngören ilkeleri içeriyor.

Ayrıca, göçmenlerin AB ülkeleri arasında kotalara göre yeniden yerleştirilmesi zorunluluğunu getiriyor.

Anlaşma, üye devletlere kabul edilen mülteci sayısını azaltma imkânı tanırken, kabul edilmeyen her göçmen için AB bütçesine ödeme yapma şartı getiriyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Pentagon: Ramstein formatındaki toplantı süresiz olarak ertelendi

Yayınlanma

Pentagon, Ukrayna müttefikleri arasında yapılması planlanan Ramstein formatındaki toplantının Florida’daki Milton Kasırgası nedeniyle süresiz ertelendiğini duyurdu. Toplantıya Biden, Zelenskiy ve Scholz gibi liderlerin katılması ve NATO’nun Ukrayna’nın gelecekteki üyeliği için somut adımları görüşmesi bekleniyordu.

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü Patrick Ryder, Ukrayna’nın müttefikleri arasında 12 Ekim’de yapılması planlanan Ramstein formatındaki toplantının süresiz olarak ertelendiğini duyurdu.

Daha önce TASS, Brüksel’deki diplomatik bir kaynağa dayandırdığı haberinde, toplantının 17 Ekim’de yapılacağını aktarmıştı.

Önceki gün Der Spiegel, Amerikalı bir savunma yetkilisinin açıklamasına atıfta bulunarak, Almanya’daki ABD hava üssü Ramstein’da düzenlenmesi beklenen Ukrayna Temas Grubu toplantısının ertelendiğini bildirdi.

Ertelemenin nedeni, Florida’daki Milton Kasırgası sebebiyle ABD Başkanı Joe Biden’ın programında meydana gelen değişiklikler olarak gösterildi.

Toplantıya yaklaşık 50 ülkenin temsilcilerinin katılması bekleniyordu. Reuters‘e göre, etkinlik ABD Başkanı Joe Biden, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ve Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un konuşmalarıyla başlayacaktı.

NATO ülkelerinin Ukrayna’nın gelecekteki olası üyeliği konusunda somut adımlar atması gündemdeydi.

Ramstein temas grubu toplantısında neler konuşulacak?

Okumaya Devam Et

AVRUPA

NATO’dan nükleer tatbikat

Yayınlanma

NATO, Moskova’nın nükleer doktrinini değiştirme kararını takiben, 14 Ekim’de taktik nükleer silahların kullanımına yönelik kapsamlı bir tatbikata başlıyor.

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Steadfast Noon tatbikatının 14 Ekim’de başlayacağını ve yaklaşık iki hafta süreceğini açıkladı.

Tatbikata 13 ülkeden 2000 asker, sekiz üs ve 60 uçak katılacak; tatbikat alanı ise Belçika, Hollanda, Büyük Britanya ve Kuzey Denizi’ni kapsayacak. Tatbikatta nükleer savaş başlığı taşıyabilen bombardıman uçakları ve savaş jetleri de yer alacak.

Associated Press‘e göre, NATO yetkilileri Moskova’yı tatbikat hakkında bilgilendirdi.

Yıllık Steadfast Noon 10 yılı aşkın bir süredir düzenleniyor. Ancak bu yılki tatbikat, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Rusya’nın nükleer doktrininde değişiklik yapma niyetini açıklamasından kısa bir süre sonraya denk geldi.

Putin, 25 Eylül’deki Güvenlik Konseyi toplantısında, nükleer olmayan bir devletin nükleer bir gücün desteğiyle gerçekleştirdiği saldırının, Rusya’ya karşı ortak bir saldırı olarak kabul edilmesi gerektiğini önermitşi.

Ayrıca, Rusya’daki hedeflere yönelik stratejik havacılık, seyir füzeleri, hipersonik araçlar ve insansız hava araçlarının kitlesel fırlatıldığına dair güvenilir bilgi alınması durumunda nükleer silah kullanma olasılığını da açıkça belirtti.

Bu tür açıklamalar, Ukrayna’nın Batılı müttefiklerinin yardımıyla Rusya’ya karşı meşru müdafaa eylemlerini teorik olarak kapsıyor.

NATO’nun savunma politikası ve planlamasından sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Angus Lapsley, tatbikatın amacının, ittifakın üyelerine yönelik her türlü tehdidi bertaraf edebileceğini ve “düşmanların bunu son derece ciddiye alması gerektiğini” göstermek olduğunu dile getirdi.

Lapsley, NATO’nun Kuzey Kore ve İran’ın nükleer programlarını, Çin’in hızla genişleyen nükleer kapasitesini yakından takip ettiğini, ancak asıl kaygının Rusya olduğunu ifade etti.

Son iki yılda Moskova, nükleer kuvvetlerine giderek daha fazla yatırım yaparak pek çok yeni sistemi devreye soktu ve kısa ile orta menzilli sistemlere daha fazla önem verdi.

Fakat Lapsley, Ukrayna’ya verilen destek bağlamında, Rusya’nın nükleer doktrini hakkında “oldukça açık bir baskı girişimi” olarak yorumlanan çok fazla konuştuğunu belirtti.

Avrupa’da NATO’nun nükleer caydırıcılık temelini ABD ve Büyük Britanya’nın kuvvetleri oluşturuyor (Fransa’nın da nükleer silahları bulunuyor, ancak bunlar ittifakın komuta sistemine dahil değil). Bununla birlikte, nükleer silaha sahip olmayan NATO ülkeleri de dahil olmak üzere diğer üyeler, Rusya’nın nükleer caydırıcılık politikasına daha aktif katılım sağlamalı.

NATO’nun yeni genel sekreteri Rutte’nin ilk durağı Kiev

Bu politika, yalnızca savaş alanında kullanılmak üzere tasarlanmış nükleer silahların türlerini, sayılarını ve doğruluğunu artırmayı değil, aynı zamanda bu silahların konuşlandırılmasına ve kullanılarak gerçekleştirilen saha tatbikatlarının daha sık ve görünür hale getirilmesine yönelik adımları içeriyor.

Bu durum, Stimson Güvenlik Araştırmaları Merkezi’nin yakın tarihli bir raporunda da vurgulanıyor.

Rapora göre hem nükleer hem de konvansiyonel silahlara yönelik daha geniş bir yetenek yelpazesi, NATO üyelerine daha çeşitli ve sağlam yanıt seçenekleri sunarak topyekûn bir nükleer savaşa tırmanma riskini en aza indirebilir.

Raporda ayrıca, Rusya’ya karşı yürütülen çevreleme politikasının, yalnızca ABD, Büyük Britanya ve Fransa’nın değil, tüm NATO müttefiklerinin nükleer caydırıcılığı güçlendirmek için kararlı siyasi ve askeri adımlar atması durumunda daha etkili olacağı belirtiliyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English