Bizi Takip Edin

Avrupa

Alman istihbaratı, AfD’nin gençlik örgütünü ‘aşırılıkçı’ ilan etti

Yayınlanma

Almanya’nın iç istihbarat teşkilatı, Almanya için Alternatif’in (AfD) gençlik örgütünü demokrasiyi tehdit eden aşırılık yanlısı bir oluşum olarak sınıflandırdı.

Geçtiğimiz yıl ‘darbe’ planladığı iddiasıyla polis operasyonunun hedefi olan Reichsbürger (İmparatorluk Yurttaşları) hareketinin gözaltına alınan üyeleri arasında 2 de AfD’li olduğu belirtiliyordu.

Almanya ayrıca ‘Devlet Politikaları Enstitüsü’ ve ‘Yüzde Bir’ adlı iki kuruluşu daha anayasaya aykırı amaçlar güden aşırılık yanlısı oluşumlar olarak sınıflandırdı.

İçişleri Bakanı Nancy Faeser yaptığı açıklamada, “Aşırı sağcı şiddetin verimli topraklarını kurutmak için her şeyi yapıyoruz. ‘Yeni sağ’ olarak adlandırılan aktörler, farklı düşünenlere, mültecilere ve göçmen kökenlilere karşı nefret ve ayrımcılıktan başka bir şey yaymıyor,” dedi.

Alman istihbaratı, Genç Alternatifler’in ‘etnokültürel açıdan mümkün olduğunca homojen bir toplum istediğini’, Avrupa kökenli olmayan göçmenlerin entegrasyonunun temelde imkansız olduğunu belirttiğini ve ‘organik olarak yetişmiş Avrupa halklarının’ yok edilmesi konusunda uyarıda bulunduğunu söyledi.

Grup 22 Mart’ta Facebook’ta yaptığı bir paylaşımda şunları söylemişti: “Almanlar artık toplumumuzdaki kurbanlar hiyerarşisinin en altında yer alıyor.”

Genç Alternatifler’in yeni sınıflandırılması, üyelerin kamu sektöründe istihdam edilebilmelerini ya da silah ruhsatı alabilmelerini etkileyebilir.

Genç Alternatifler, karara şaşırmadığını belirterek, istihbarat teşkilatının ‘esasen muhalefeti bastırmaktan ibaret olan işini yaptığını’ söyledi ve sınıflandırmaya karşı yasal adımlar atacağını belirtti.

Avrupa

Almanya ve İtalya, ABD’deki 245 milyar dolarlık altın için endişeli

Yayınlanma

Almanya ve İtalya, Başkan Donald Trump’ın ABD Merkez Bankasına (Fed) yönelik tekrarlanan saldırıları ve artan jeopolitik türbülansın ardından altınlarını New York’tan çıkarma çağrılarıyla karşı karşıya.

Almanya’daki Sahra Wagenknecht İttifakının (BSW) Avrupa Parlamentosu (AP) milletvekili Fabio De Masi, Financial Times’a (FT) verdiği demeçte, “türbülanslı zamanlarda” daha fazla altının Avrupa veya Almanya’ya taşınması için “güçlü argümanlar” olduğunu söyledi.

Dünya Altın Konseyi verilerine göre, Almanya ve İtalya, sırasıyla 3.352 ton ve 2.452 ton ile ABD’den sonra dünyanın en büyük ikinci ve üçüncü altın rezervlerine sahip ülkeler. Her iki ülke de, altınlarının üçte birinden fazlasını ABD’de saklayan New York Fed’e büyük ölçüde güveniyor.

FT’nin hesaplamalarına göre, bu iki ülke arasında ABD’de depolanan altının piyasa değeri 245 milyar dolardan fazla.

Bu durum büyük ölçüde tarihsel nedenlere bağlı olmakla birlikte, New York’un Londra ile birlikte dünyanın en önemli altın ticaret merkezlerinden biri olmasının da bir yansıması.

Öte yandan Trump’ın tutarsız politika kararları ve daha geniş çaplı jeopolitik istikrarsızlık, Avrupa’nın bazı bölgelerinde bu konu hakkında kamuoyunda tartışmaları alevlendiriyor.

ABD Başkanı, bu ayın başlarında, ABD merkez bankası borçlanma maliyetlerini düşürmezse “bir şeyler yapmaya zorlanabileceğini” söyledi.

Almanya’da, altının geri getirilmesi fikri, siyasi yelpazenin her iki ucundan da destek görüyor.

Bavyera’nın Hıristiyan Sosyal Birliği’nin (CSU) önde gelen eski milletvekili Peter Gauweiler, Bundesbank’ın ülkenin altın rezervlerini korumak konusunda “hiçbir kestirme yol izlememesi” gerektiğini vurguladı.

Gauweiler, FT’ye verdiği demeçte, “Altının yurtdışında saklanmasının son on yılda daha güvenli ve istikrarlı hale gelip gelmediğini ele almamız gerekiyor,” dedi ve jeopolitik risklerin dünyayı daha güvensiz hale getirdiğini belirterek, “Bunun cevabı ortada,” diye ekledi.

Kampanyayı ilk başlatan ve bugün Almanya’nın sağcı Almanya için Alternatif (AfD) milletvekili değerli metal uzmanı Peter Böhringer, “Başladığımızda… komplo teorileri yaymakla suçlandık,” dedi.

Böhringer için, altını geri getirmenin temel argümanı mevcut ABD yönetimi ile ilgili değil. “Altın, merkez bankaları için son çare varlıktır ve bu nedenle üçüncü şahısların riskine maruz kalmadan saklanması gerekir,” diyen Böhringer, ciddi sıkıntılı dönemlerde “gerçekten önemli olanın yasal mülkiyet değil, altın üzerinde fiziksel kontrol” olduğunu ekledi.

Avrupa Vergi Mükellefleri Derneği (TAE), Almanya ve İtalya’nın maliye bakanlıklarına ve merkez bankalarına mektuplar göndererek, politika yapıcıları altınlarının saklanmasında Fed’e olan bağımlılıklarını yeniden gözden geçirmeleri için çağırdı.

TAE Başkanı Michael Jäger FT’ye verdiği demeçte, “Trump’ın Federal Rezerv’in bağımsızlığını bozmasından çok endişeliyiz. Önerimiz, Avrupa merkez bankalarının her an sınırsız kontrol sahibi olabilmesi için [Almanya ve İtalya’nın] altınlarını geri getirmektir,” diye konuştu.

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin nisan ayında Trump ile görüşmek üzere Washington’a yaptığı ziyaret öncesinde, ekonomi yorumcusu Enrico Grazzini Il Fatto Quotidiano gazetesinde, “İtalya’nın altın rezervlerinin yüzde 43’ünü güvenilmez Trump yönetimi altında Amerika’da bırakmak ulusal çıkarlar açısından çok tehlikelidir,” diye yazmıştı.

2019 yılında İtalya’da, Meloni’nin sağcı İtalya’nın Kardeşleri partisi, henüz muhalefetteyken, ülkenin altın rezervlerinin geri getirilmesi için lobi faaliyetleri yürütmüş, Meloni de partisi iktidara gelirse İtalya’nın altınlarını geri getireceğine söz vermişti.

Ne var ki, 2022’nin sonlarında başbakanlık görevine geldiğinden beri Meloni bu konuda sessizliğini koruyor. Derinleşen ticaret savaşı tehdidini önlerken Trump ile dostane ilişkilerini sürdürmek istiyor.

İtalya’nın Kardeşleri milletvekili Fabio Rampelli, partinin şu anki tutumunun, İtalya’nın altınlarının “tarihi dost ve müttefik” bir ülkenin gözetiminde olduğu için “coğrafi konumu”nun sadece “göreceli öneme” sahip olduğu yönünde olduğunu söyledi.

Bu hafta 70’den fazla küresel merkez bankasının katıldığı bir anket, kriz durumunda altınlarına erişebilme konusunda endişeleri nedeniyle daha fazlasının altınlarını yurt içinde saklamayı düşündüğünü ortaya koydu.

Avrupa merkez bankalarının altın saklayıcısı olarak Fed’e olan bağımlılığı uzun süredir tartışma konusu. Batı Avrupa ülkeleri, İkinci Dünya Savaşından sonraki yirmi yıllık iktisadi patlama döneminde ABD ile büyük ticaret fazlası vererek devasa altın rezervleri biriktirdi.

1971 yılına kadar, dolar, Bretton Woods sabit döviz kuru sistemi kapsamında Fed tarafından altına çevriliyordu. Değerli metali Atlantik’in ötesinde saklamak, Sovyetler Birliği ile olası bir savaşa karşı bir koruma önlemi olarak da görülüyordu.

Bununla birlikte, 1960’ların ortalarında Fransa, Cumhurbaşkanı Charles De Gaulle’ün Bretton Woods sistemine olan güvenini kaybetmesinin ardından, denizaşırı altın rezervlerinin çoğunu Paris’e taşımıştı.

Almanya’da 2010 yılında başlayan “altınımızı geri getirin” halk hareketi, Bundesbank’ın politikasını değiştirdi. 2013 yılında Almanya merkez bankası, rezervlerinin yarısını ülkesinde saklamaya karar verdi ve 7 milyon avroya mal olan yüksek güvenlikli bir operasyonla 674 ton altın külçesini Paris ve New York’tan Frankfurt’taki merkezine taşıdı. Şu anda Bundesbank’ın altın rezervlerinin yüzde 37’si New York’ta saklanıyor.

Bundesbank, FT’ye yaptığı açıklamada, 2013 tarihli kılavuzuna göre “altın rezervlerinin depolandığı yerleri düzenli olarak değerlendirdiğini” belirtti. Bu kılavuz, sadece güvenliğe değil, aynı zamanda “gerekirse altının satılabilmesi veya yabancı para birimlerine çevrilebilmesi” için likiditeye de odaklanıyor.

Alman Merkez Bankası, New York Fed’in Alman altınının “önemli bir depolama yeri” olmaya devam ettiğini vurgulayarak, “New York Fed’in altın rezervlerimizin güvenli bir şekilde saklanması için güvenilir ve sağlam bir ortak olduğuna şüphemiz yok,” dedi.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Almanya bu yıl fazladan 11 bin askeri personel işe alacak

Yayınlanma

Almanya hükümeti, yıl sonuna kadar 11 bin ek askeri personel için fon sağlayacak.

Bu artış yaklaşık %4’lük bir artışa tekabül ediyor. Bild gazetesi cumartesi günü (21 Haziran) hükümet kaynaklarına atıfta bulunarak bu haberi verdi.

Gazete, bu fonun 2025 sonuna kadar 10 bin asker ve 1.000 sivil personel için sağlanacağını ve bu kararın önümüzdeki hafta kabine tarafından onaylanacak olan bu yılki bütçe planının bir parçası olduğunu ekledi.

Genişleme için gerekli sermaye, önümüzdeki hafta kabine onayına sunulacak olan bu yılki federal bütçeye dahil edilecek.

Rapora göre, yeni işler silahlı, hava, deniz ve siber kuvvetleri kapsayacak.

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, bu ayın başlarında yaptığı açıklamada, NATO’nun silah ve personel hedefleri kapsamında 60 bin ek askere ihtiyaç duyduğunu belirtmişti.

İttifak, Rusya’dan gelen tehdidin arttığını ileri sürerek kuvvetlerini güçlendiriyor.

Öneri, önümüzdeki hafta yapılacak kabine toplantısında öncelikli gündem maddesi olacak.

Okumaya Devam Et

Avrupa

İngiltere: ABD saldırısına katılmadık ama destekliyoruz

Yayınlanma

İngiltere Başbakanı Keir Starmer, ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırısını destekledi ve İran’ı müzakerelere geri dönmeye çağırdı.

Starmer, İran’ın nükleer programının “uluslararası güvenliğe ciddi bir tehdit” olduğunu ileri sürdü.

ABD Başkanı Donald Trump, gece yarısı yaptığı açıklamada, ABD’nin İran’daki üç nükleer tesisi bombaladığını duyurdu.

İngiliz kaynaklarına göre İngiltere bu operasyona katılmadı. Salı günü G7 zirvesinde Starmer, ABD’nin saldırıya katılmayı planladığına dair herhangi bir bilgiye sahip olmadığını söylemişti.

Pazar sabahı yaptığı açıklamada Starmer, “İran’ın nükleer programı uluslararası güvenliğe ciddi bir tehdit oluşturuyor. İran’ın nükleer silah geliştirmesine asla izin verilemez ve ABD bu tehdidi ortadan kaldırmak için harekete geçmiştir. Orta Doğu’daki durum halen istikrarsızdır ve bölgedeki istikrar önceliklidir. İran’ı müzakere masasına dönmeye ve bu krizi sona erdirmek için diplomatik bir çözüme ulaşmaya çağırıyoruz,” dedi.

İş Bakanı Jonathan Reynolds, İngiltere’nin ABD’den Hint Okyanusundaki Diego Garcia üssünü kullanma talebi almadığını söyledi.

Sky News’e verdiği demeçte Reynolds, “İran’ın nükleer silah elde etmesini önlemeyi destekliyoruz. Diğer Avrupa ülkeleri gibi diplomatik bir yol izlemeyi önermiştik, ancak İranlılar bunu reddetti,” dedi.

Reynolds, İngiliz hükümetinin bu saldırılara karışmamış olmakla birlikte, bölgedeki İngiliz vatandaşlarının güvenliğini ve tahliyesini sağlamak için, ayrıca gerekirse İngiliz altyapısını, üslerini ve personelini korumak için “bölgedeki varlıklarını kullanmak da dahil olmak üzere, her türlü olasılığa karşı kapsamlı hazırlıklar yaptıklarını” temin etti.

Bakan, “Ne zaman öğrendiğimizi tam olarak söyleyemem, fakat tahmin edebileceğiniz gibi, bu eylem hakkında önemli bir müttefikimiz tarafından bilgilendirildik,” diye ekledi.

Beyaz Saray’dan ulusa seslenen Trump, İran’ın misilleme yapması halinde yeni saldırılar olabileceğini söylemiş ve “Ya barış olacak ya da İran için trajedi olacak,” demişti.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçı, saldırıların “sonsuza kadar sürecek sonuçları olacağını” ve Tahran’ın misilleme için “tüm seçenekleri saklı tuttuğunu” söyledi.

ABD’nin askeri harekatı, Starmer’ın diplomasi çağrısı ve gerginliğin azaltılması yönündeki tekrarlı taleplerine rağmen gerçekleşti.

Starmer bu hafta, çatışmada “gerginliğin tırmanması riskinin gerçek” olduğunu belirterek, Washington ile “birkaç tur görüşme” yapıldığını ve kendisine göre bu sorunun çözülmesinin yolu bu olduğunu ekledi.

Lammy ise cuma günü Cenevre’de Avrupalı müttefikleriyle birlikte İran’la görüşmelere katılmadan önce, Washington’da mevkidaşı Marco Rubio ile görüşmek üzere yaptığı ziyaret sırasında ABD’yi “uçurumun kenarından geri çekilmeye” çağırmıştı.

Muhafazakâr Parti lider Kemi Badenoch, ABD’nin saldırısının “küresel terörü körükleyen ve Birleşik Krallık’ı doğrudan tehdit eden bir rejime karşı kararlı bir eylem” olduğunu söyledi ve “İranlı ajanlar, İngiliz topraklarında suikast ve saldırılar planladı. ABD ve İsrail’in yanında sağlam durmalıyız,” dedi.

Reform UK lideri Nigel Farage de Trump’ın İran’a saldırı kararını destekledi. Farage, “İran’ın nükleer silaha sahip olmasına izin verilmemelidir, İsrail’in geleceği buna bağlıdır,” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English