Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Almanya ve Britanya “tarihi” savunma anlaşmasını imzalayacak

Yayınlanma

Almanya ile Birleşik Krallık bu hafta “tarihi” olarak görülen bir savunma anlaşması imzalayarak daha yakın askeri ve güvenlik bağlarının önünü açacak.

Times’ta yer alan habere göre anlaşmanın İngiliz ve Alman kuvvetlerinin NATO’nun Rusya ile olan doğu sınırında, büyük olasılıkla Estonya ve Litvanya’da ortak askeri tatbikatlar yapmasına olanak sağlaması bekleniyor.

Anlaşma ayrıca iki ülkenin birlikte daha fazla silah tedarik etmesine ve yeni nesil silahların geliştirilmesi ve üretilmesi konusunda daha yakın bir işbirliğine meydan verecek.

Hedef iki ülkenin de savunma sanayiini güçlendirmek

Britanya Savunma Bakanı John Healey, Batılı ülkelerin Ukrayna’ya milyarca dolar değerinde silah verdikten sonra üretimi artırmaya ve stoklarını yenilemeye çalıştığı bir dönemde, anlaşmanın Berlin ve Londra’nın savunma sanayilerini güçlendireceğini umuyor.

Birleşik Krallık AB ile savunma, istihbarat paylaşımı, enerji ve göçü kapsayan geniş kapsamlı bir güvenlik ve savunma paktı arayışında. Bir kaynağa göre Almanya’daki anlaşma “ilk adımlar” olarak görülüyor ve yeni yılda Brüksel ile daha temelden görüşmeler yapılması bekleniyor.

Bu arada ABD’de yeni bir Donald Trump başkanlığı ihtimali ve Washington’un Çin ve Hint-Pasifik bölgesine giderek daha fazla odaklanması, Amerika’nın Avrupa’da NATO’ya olan bağlılığının geleceği konusunda da önemli soru işaretleri yaratıyor.

Yeni bir “Lancaster House” anlaşması

Bölgenin en büyük üç askeri gücü olan Almanya, Britanya ve Fransa şimdi Rusya’ya karşı “koruma sorumluluğunu” nasıl daha fazla üstlenebileceklerini tartışıyor.

Brüksel’de düzenlenen iki günlük NATO zirvesine katılmadan önce konuşan Healey, Berlin ile varılacak anlaşmanın David Cameron’ın 2010 yılında Paris ile yaptığı anlaşmadan bu yana Londra’nın yaptığı en önemli ikili anlaşma olacağını savundu.

Lancaster House anlaşması Birleşik Krallık ve Fransa’yı nükleer savaş başlıklarının test edilmesi ve ortak askeri operasyonlar da dahil olmak üzere çok daha yakın bir askeri işbirliğine yönlendirmişti.

Healey, “Bu, David Cameron’ın Fransızlarla Lancaster House anlaşmasını yaptığında yaptığı en büyük dış politika anlaşması olarak görülüyordu. Bunu [2010] seçimlerinden altı ay sonra yaptı. Biz de bu seçimden sonraki dört ay içinde Almanlarla Lancaster House tarzı bir anlaşma yapacağız,” dedi.

Estonya’daki İngiliz birlikleri “savaşa hazır” hale gelecek

Healey ayrıca Estonya’da konuşlu İngiliz birliklerinin yeni eğitim, insansız hava araçları (İHA) ve teknoloji geliştirmeleri alarak Birleşik Krallık kuvvetlerini yeniden “savaşa hazır” hale getireceklerini açıkladı.

Asgard Projesi, müfreze seviyesine kadar her cephe birliği için yeni İHA’ların yanı sıra yeni telsizler ve gelişmiş sensörler sağlayarak Birleşik Krallık kuvvetlerinin düşmanları daha uzaklardan tespit etmesine, bilgileri hızla işleyip savaş alanı komutanlarına göndermesine ve ardından daha uzaklardan saldırmasına yardımcı olacak.

Rusya’ya karşı uzun menzilli füze ortaklığı

Zirve sırasında Birleşik Krallık ayrıca NATO’ya “Rus saldırganlığına” karşı yeni bir caydırıcılık sağlamak üzere yeni nesil batılı uzun menzilli füzeleri oluşturmak için Almanya, Fransa, Polonya ve İtalya ile ortaklık kuracağını açıkladı.

Savunma kaynakları füzelerin, Britanya yapımı seyir füzesi sistemi Storm Shadow’dan çok daha gelişmiş olacağını söyledi. Yeni ürünler, Storm Shadow’un 155 millik (yaklaşık 250 km) menzilinin dört katı olan en az 620 millik (yaklaşık 1000 km) bir menzile sahip olacak.

Birleşik Krallık ayrıca, kıtanın füze saldırılarına karşı daha iyi korunmasını sağlamak için Avrupa hava savunma sistemlerini bir araya getirmeyi amaçlayan yeni bir girişime katılmayı kabul etti.

DİPLOMASİ

Berlin’deki 4’lü Ukrayna zirvesi Doğu Avrupa’yı kızdırdı

Yayınlanma

ABD, Almanya, Birleşik Krallık ve Fransa’nın Ukrayna savaşını görüşmek üzere Berlin’de bir araya gelmelerine rağmen doğudaki “cephe ülkelerinden” hiçbirini davet etmemeleri eleştirilere neden oldu.

Cuma günü ABD Başkanı Joe Biden Berlin’de Fransız mevkidaşı Emmanuel Macron, Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer ve Almanya Şansölyesi Olaf Scholz ile bir araya geldi.

Görüşmelerde özellikle Ukrayna’nın savunmasının nasıl desteklenebileceği üzerinde duruldu ve ayrıca Orta Doğu’daki durum da ele alındı.

Bu arada Pentagon şefi Lloyd Austin, dört ülkenin savunma bakanlarının NATO’nun Brüksel’deki merkezinde bir araya gelerek “Ukrayna’yı destekleme ve Orta Doğu’da istikrar için çalışma konusundaki ortak kararlılığı” görüştüklerini ve “Avrupa’da ve ötesinde barış ve güvenliği koruma kararlılığını teyit ettiklerini” yazdı.

Polonya cumhurbaşkanının danışmanından tepki

Birçok yorumcu özellikle Ukrayna’nın komşusu ve NATO’nun en büyük savunma harcamacılarından Polonya’nın davet edilmesi gerektiğini öne sürdü.

Eleştirenler arasında Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda adına faaliyet gösteren Polonya Ulusal Güvenlik Bürosunun (BBN) başkanı da vardı.

Polonya’da, BBN başkanı olarak Cumhurbaşkanı Duda’nın en kıdemli güvenlik danışmanı olan Jacek Siewiera da toplantıya katılan dört liderin resmini ve bir Avrupa haritasını paylaşarak toplantı hakkında yorumda bulundu.

Siewiera, Kıtanın doğusunda meydana gelen bir savaşı görüşmek üzere üç Batı Avrupa ülkesinin bir araya gelmesinin ve Polonya, Baltık ülkeleri ve İskandinav ülkelerinin temsilcilerinin toplantıya katılmamasının “birilerinin 2022’nin başından bu yana kıtada meydana gelen değişiklikleri ciddi şekilde yanlış anladığını” gösterdiğini savundu.

Eski Estonya Cumhurbaşkanı: Scholz, Polonya’nın katılımını bizzat engelledi

Polonya’nın eski Ukrayna Büyükelçisi Jan Piekło da benzer şekilde, “Polonya, Romanya, İskandinav ve Baltık ülkeleri… Rus tehdidini çok daha iyi anlıyorlar…[ve] Ukrayna’ya yardım etmek için yoğun çaba sarf ediyorlar. Böyle bir toplantı için farklı bir formata ihtiyacımız var,” dedi.

Bu arada eski Estonya Cumhurbaşkanı Toomas Ilves, Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un Polonya’nın toplantıya katılmasını bizzat engellediğinin kendisine söylendiğini iddia etti.

Bazı sosyal medya kullanıcıları 2004 yılındaki bir başkanlık tartışması sırasında George W. Bush’un John Kerry’ye “Polonya’yı unuttun” dediği meşhur söze şaka yollu atıfta bulundu.

Polonya, 2022’den bu yana Ukrayna’nın en yakın müttefikleri arasında yer aldı ve insani, askeri ve diplomatik destek sağladı ve Ukrayna’nın komşusu olarak, ülkeye giren ve çıkan ekipman ve insanların taşınması için de ana merkez haline geldi.

Bu arada Polonya savunma bütçesini GSYİH’nin %4,12’sine yükselterek NATO’daki en yüksek seviyeye ulaştı. Polonya ordusu bu yıl NATO’nun üçüncü, ittifakın ise Avrupa’daki en büyük ordusu haline geldi.

Eski Tusk hükümeti de Normandiya formatına dahil edilmemişti

Fakat Varşova, Ukrayna’ya verilmesi gereken desteğin düzeyi, Rus enerjisine bağımlılığın azaltılması, göç politikası ve Polonya’nın İkinci Dünya Savaşı için Almanya’dan hâlâ alacaklı olduğuna inandığı tazminat meselesi de dahil olmak üzere bir dizi konuda Berlin ile düzenli olarak anlaşmazlık yaşıyor.

Bu gerilimler eski milli-muhafazakâr Hukuk ve Adalet (PiS) hükümeti döneminde özellikle güçlüydü fakat geçtiğimiz aralık ayında göreve gelen Donald Tusk liderliğindeki daha liberal, AB yanlısı koalisyon döneminde de bir ölçüde devam ediyor.

Tusk liderliğindeki bir önceki hükümet döneminde (2007-2015) Polonya, Kırım’ın Rusya’ya bağlanması ve Donbas’taki silahlı mücadelenin ardından kurulan ve Almanya, Fransa, Ukrayna ve Rusya’nın Donbas’taki tartışmalı topraklar üzerinde bir anlaşmaya varmaya çalıştığı Normandiya formatının dışında bırakılmıştı.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

BRICS nedir ve kimleri kapsar?

Yayınlanma

2024’te BRICS’e Mısır, Etiyopya, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin katılmasıyla genişleyen organizasyon, dünya nüfusunun yüzde 45’ini ve küresel GSYİH’nin üçte birini temsil ediyor. Rusya’nın dönem başkanlığında, ulusal para birimlerinin kullanımını artırmayı ve finansal mekanizmaları güçlendirmeyi hedefleyen çeşitli girişimler ön plana çıkıyor.

BRICS, hızla gelişen büyük ekonomilerden oluşan gayri resmi bir birlik olarak öne çıkıyor.

Başlangıçta Brezilya (Brezilya), Rusya (Rusya), Hindistan (Hindistan) ve Çin (Çin) ülkelerinin isimlerinin baş harflerinden oluşan “BRIC” olarak anılan bu oluşuma, 2010 yılında Güney Afrika’nın katılımıyla “S” harfi eklenerek “BRICS” adını aldı.

2024 itibarıyla Mısır, Etiyopya, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) de birliğe resmen üye oldu. Farklı kültürlere, siyasi sistemlere ve ekonomik modellere sahip olmalarına rağmen, bu ülkeler birlikte kalkınmayı ve küresel sahnedeki konumlarını güçlendirmeyi hedefliyorlar.

BRICS, bugün dünya gayri safi yurt içi hasılasının (GSYİH) yaklaşık üçte birini ve dünya nüfusunun yüzde 45’ini temsil ediyor. Üye ülkeler aynı zamanda G20, Birleşmiş Milletler, Dünya Ticaret Örgütü, Bağlantısızlar Hareketi ve 77 Grubu gibi uluslararası örgütlerin yanı sıra pek çok bölgesel birliğin de üyesi.

Örgütün faaliyetleri, her yıl farklı bir üye ülkenin düzenlediği zirve ile koordine ediliyor. 1 Ocak 2024 itibarıyla Rusya, BRICS’in dönem başkanlığını devraldı.

BRICS’in tarihçesi

BRICS fikri, 2000’lerin başında Rusya, Çin, Brezilya ve Hindistan’ın ekonomik büyümesinin önümüzdeki yıllarda küresel ekonomi üzerinde büyük bir etkisi olacağını öngören Goldman Sachs analistleri tarafından ortaya atıldı.

Birliğin ilk toplantısı, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in girişimiyle, 20 Eylül 2006’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 61. oturumu kapsamında yapıldı.

Toplantıya Rusya, Brezilya ve Çin dışişleri bakanları ile Hindistan Savunma Bakanı katıldı. Ülkeler, çok taraflı iş birliğini genişletme konusundaki ilgilerini dile getirdi.

İlk BRIC zirvesi 2009 yılında Yekaterinburg’da gerçekleştirildi. Zirve sonunda yayımlanan ortak bildiride, BRIC ülkeleri arasındaki iş birliğinin, sadece gelişmekte olan ekonomilerin ortak çıkarlarına hizmet etmekle kalmayıp, aynı zamanda dünya barışına ve refahına da katkı sağladığı vurgulandı.

Birliğin kuruluş amacı, ticaret, yatırım, altyapı projeleri, enerji verimliliği, yeni teknolojiler ve kültür gibi alanlarda iş birliği için bir platform oluşturmak oldu.

İlişkiler, BM Şartı, evrensel ilkeler ve uluslararası hukuk normlarına dayanıyor. BRICS’in temel ilkeleri olan açıklık, pragmatizm, dayanışma, bağlantısızlık ve üçüncü taraflara karşı tarafsızlık, 2011 zirvesinde kabul edildi.

BRICS’in hedefleri ve amaçları

BRICS, bugün birkaç temel hedef üzerinde çalışıyor:

Ekonomik iş birliği: BRICS ülkeleri, tüm katılımcılar için sürdürülebilir bir ekonomik ortam yaratmayı hedefliyor. Ticaret ilişkilerini geliştirmek, yatırımları teşvik etmek, altyapı projelerini genişletmek, yoksullukla ve sosyal eşitsizlikle mücadele etmek öncelikler arasında.

Ayrıca, ekonomik ortaklık stratejileri çerçevesinde, karşılıklı anlaşmalarda ulusal para birimlerinin kullanımını artırmak da amaçlanıyor.

Siyasi diyalog: Ülkeler, uluslararası arenada çok kutupluluğu destekliyor ve ortak tutumlar belirliyor.

Temmuz 2024’te Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, BRICS içinde bir parlamenter yapı kurulmasına onay verdi. Bu açıklama, BRICS Parlamenter Forumu’nda yapıldı.

Sosyal kalkınma: BRICS üyeleri, sağlık, eğitim ve sosyal koruma alanlarında kendi ülkelerinde iyileştirmeler yapmayı hedefliyor.

Örneğin, BRICS ülkeleri bulaşıcı hastalıklarla mücadele için veri paylaşımı, ortak klinik deneyler ve yeni aşıların geliştirilmesini içeren bir program başlattı.

2023 yılında, Hindistan ve Güney Afrika’dan bilim insanları tarafından geliştirilen bir sıtma aşısı yüzde 90 başarı oranı gösterdi ve pek çok Afrika ülkesinde kullanılmaya başlandı.

Bilimsel ve teknolojik iş birliği: BRICS, inovasyon ve teknolojik ilerlemeye büyük önem veriyor.

2023 yılında Rusya’da, BRICS ülkelerinden üniversiteler ve şirketlerle iş birliği yapan Uluslararası Yapay Zekâ Araştırma Merkezi açıldı.

Merkez, sağlık ve endüstri için akıllı sistemlerin geliştirilmesi gibi büyük projelere ev sahipliği yapıyor. 2025 yılına kadar bu alandaki yatırımların 10 milyar doları aşması bekleniyor.

BRICS’in kurumsal yapılanması

BRICS’in faaliyetleri sadece yıllık zirvelerle sınırlı değil. Örgüt bünyesinde, zirvelerde belirlenen görevleri yerine getiren pek çok çalışma grubu ve konsey faaliyet gösteriyor. Bu yapılar arasında Uzman Merkezler Konseyi, İş Konseyi ve Bilim Konseyi öne çıkıyor.

Ayrıca BRICS+, Uluslararası Belediye Forumu, Parlamento Forumu ve Uluslararası İnovasyon Forumu gibi çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Bu forumlar, 2024 yılında Rusya’da gerçekleşiyor.

Özellikle dikkat çeken iki finansal kurum ise Döviz Rezerv Havuzu ve Yeni Kalkınma Bankası (NDB).

Bu kurumlar, üye ülkelerde finansal istikrarın sürdürülmesinde ve altyapı projelerinin finanse edilmesinde önemli rol oynuyor. Döviz Rezerv Havuzu, finansal istikrarı sağlamak için kurulmuş bir rezerv fonu niteliğinde ve 100 milyar dolar sermayeye sahip.

Yeni Kalkınma Bankası ise üye ülkeler arasındaki mali iş birliğini güçlendirmek ve altyapı projelerini desteklemek amacıyla faaliyet gösteriyor. Bankanın başkanlığını eski Brezilya Devlet Başkanı Dilma Rousseff yürütüyor.

Şu ana kadar yaklaşık 8 milyar dolar değerinde yenilenebilir enerji ve altyapı projeleri onaylandı. Banka, toplamda 33,2 milyar dolar değerinde 98 projeye finansman sağladı.

Rusya’nın dönem başkanlığı

2024 yılı boyunca Rusya’nın BRICS başkanlığı kapsamında pek çok önemli etkinlik gerçekleştirildi.

Nijniy Novgorod’da düzenlenen BRICS Dışişleri Bakanları Toplantısı, Küresel Güney ve Doğu temsilcilerinin katıldığı genişletilmiş oturumlar, yüksek mahkeme başkanları, savcılık hizmetleri ve uzay ajansları başkanlarının katıldığı toplantılar bunlar arasında. Vladivostok’ta uluslararası partiler arası bir forum düzenlendi.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, BRICS’in Johannesburg 2023 Zirvesi kararları doğrultusunda, dış risklere karşı dayanıklı finansal mekanizmalar oluşturma ve BRICS ülkelerinin ticaret ve yatırım işlemlerinde ulusal para birimlerinin kullanımını artırma yönünde çalışmalara devam ettiklerini ifade etmişti.

Ayrıca, Tataristan’ın başkenti Kazan, 22-24 Ekim 2024 tarihleri arasında XVI. BRICS Zirvesi’ne ev sahipliği yapıyor.

Haziran ayında Kazan’da düzenlenen BRICS Oyunları’na 50 ülkeden sporcular katılmış ve 12 farklı mekânda 25 spor dalında yarışmalar yapılmıştı.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Erdoğan-Scholz görüşmesi: Sığınmacılar ve silah alışverişi öne çıktı

Yayınlanma

Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüştü.

İkilinin İstanbul’da yaptığı görüşmede sığınmacılar ve silah ihracatı meselesi ön plana çıktı.

Toplantının ardından konuşan Scholz, NATO ortağı Türkiye’nin Alman silahlarını almasının “doğal bir mesele” olduğunu söyledi ve hatta Eurofighter jetlerinin teslimatına açık olduğunu ifade etti.

Eurofighter tedarikinde müzakereleri Britanya yürütüyor

Scholz, Türkiye’ye Eurofighter jetleri tedarik etme projesinin Birleşik Krallık tarafından yürütülen bir çaba olduğunu ve müzakerelerin ilk aşamalarda olduğunu söyledi.

Erdoğan ile düzenlediği basın toplantısında konuyla ilgili bir soru üzerine Scholz, “Yeni başlayan bazı projeler var, … Birleşik Krallık hükümetinin ileriye götürdüğü ve şu anda müzakerelerin başladığı bir proje,” dedi.

Ankara geçtiğimiz yıl Eurofighter uçaklarını satın almak istediğini açıklamış, fakat Berlin’in, Ankara’nın Gazze çatışması konusundaki tutumuna karşı çıkması nedeniyle görüşmeler yavaş ilerlemişti.

Almanya’dan Türkiye’ye silah sevkiyatı hızlanıyor

Alman dergisi Der Spiegel’e göre Berlin kısa süre önce Ankara’ya, aralarında birkaç yüz milyon avro değerinde uçaksavar füzelerinin de bulunduğu büyük çaplı silah sevkiyatına izin verdi.

Nitekim Şansölyenin üç yıllık görev süresinde Türkiye’ye yaptığı ikinci ziyaretten kısa bir süre önce, Alman hükümetinin bir kez daha Türkiye’ye büyük ölçekli silah ihracatına izin verdiği ortaya çıktı.

Tagesspiegel’de yer alan habere göre bu yıl 13 Ekim’e kadar 103 milyon değerinde 69 lisans verildi. Bunlar arasında 840.000 avro değerinde silah da bulunuyordu.

Dolayısıyla Türkiye için izin verilen ihracat değeri 2011’den bu yana ilk kez yüzlerce milyon aralığına geri döndü. Son olarak 28 torpido ve 101 güdümlü füzenin ihracatına izin verilmişti.

Eurofighter söz konusu olduğunda, jetlerin Almanya ile ortak üretilecek olması nedeniyle, Alman hükümetinin onay vermesi gerekiyor.

Scholz: İlişkilerin kalitesi gözle görülür biçimde arttı

Eurofighter Typhoon jetleri Airbus, BAE Systems ve Leonardo’dan oluşan ve Almanya, Birleşik Krallık, İtalya ve İspanya’nın dahil olduğu bir konsorsiyum tarafından üretiliyor.

Londra ilgili taraflarla görüşmelere öncülük etse de, dört ülkeden herhangi biri satışı veto edebilir.

Erdoğan da savunma işbirliği konusundaki memnuniyetini dile getirdi ve savunma sanayi ürünlerinin tedarikiyle ilgili olarak geçmişte yaşanan sorunların “artık geride kalması gerektiğini” söyledi.

Scholz-Erdoğan toplantısına her iki ülkenin hükümet başkanlarının yanı sıra çok sayıda bakan da katıldı. Scholz bu formatın yeniden başlatılmasını ilişkilerin kalitesinin “gözle görülür bir işareti” olarak nitelendirdi.

Göç meselesinde “düşük profil”

Tagesspiegel’e göre göç konusunda somut sonuçlar sorulduğunda her iki taraf da düşük bir profil çizdi.

Alman hükümeti suçluları sadece Afganistan’a değil Suriye’ye de sınır dışı etmek istiyor ve bunun için işbirliği ortakları arıyor.

Nitekim Scholz, “suçluları” Suriye’ye de sınır dışı etme niyetini bir kez daha teyit etti fakat Türkiye’nin buna yardımcı olup olamayacağı sorusunu geçiştirdi.

Alman hükümetine göre eylül ayı sonunda 15.789 Türk vatandaşının ülkeyi terk etmesi gerekiyordu; bu rakam beş ay öncesine göre 1.200 daha fazla. Bu rakam yılın ilk yarısında gerçekleşen 441 sınır dışı işlemiyle kıyaslandığında oldukça yüksek.

İçişleri Bakanı Nancy Faeser geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin Türk vatandaşlarını daha hızlı bir şekilde geri almayı kabul ettiğini belirtmiş fakat bu konuda henüz somut bir açıklama yapılmamıştı.

Erdoğan’dan Lübnanlı sığınmacılar çıkışı

Erdoğan, Almanya ile Türkiye arasındaki ticari ilişkilerin 50 milyar dolara ulaştığını belirterek, bu rakamı 60 milyar dolara çıkarmayı umduğunu ifade etti.

Göç konusunda ise Erdoğan, şu anda Türkiye’de yaklaşık 3,5 milyon Suriyeli mültecinin bulunduğunu ve Ankara’nın onlara kapıyı kapatmayacağını söyledi.

Erdoğan, “Sayın Merkel döneminde beraber görüşerek bu süreci çalıştırdık. Kapımız onlara hep açık olmuştur ve şu anda da açıktır. Orta Doğu’dan, Lübnan’dan ülkemize gelen olursa biz kapımızı onlara açık tuttuk. Lübnan’da Türkmenler de var. Kapımız açık,” dedi.

Scholz, Türkiye’nin “göçle mücadelede” gösterdiği çabalar için Erdoğan’a teşekkür etti ve Almanya’nın Suriye’den gelen göçmen akını konusunda Ankara’yı desteklemeye devam edeceğini söyledi.

Gazze’de “anlaşmamak üzere anlaşmak”

Öte yandan Scholz ve Erdoğan Orta Doğu konusunda anlaşmazlıklarını sürdürdü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan İsrail’i Gazze Şeridinde soykırım yapmakla suçlarken Scholz bunu reddetti. Scholz, “Almanya (…) soykırım suçlamasının haklı olduğuna inanmıyor,” dedi.

Şansölye, İsrail’in “kendini savunma hakkına” sahip olduğunu fakat uluslararası hukuka uyması gerektiğini vurguladı.

Scholz daha sonra X üzerinden Erdoğan ile görüş ayrılıklarına değindi ve “Her konuda hemfikir olmasak da uluslararası çatışmalar konusunda yoğun bir diyalog önemlidir, çözüm bulmanın tek yolu budur,” ifadelerini kullandı.

Ukrayna konusunda işbirliği isteği

Türkiye ve Almanya Ukrayna’daki savaş konusunda ortak adımlar atmak istiyor fakat bu konudaki açıklamalar belirsizliğini koruyor.

Scholz, Türkiye ve Almanya’nın bu konuda nasıl işbirliği yapabileceğini araştırmak istediğini açıkladı ve “İkimiz de Ukrayna’nın yanında yer alıyoruz,” dedi.

Şansölye Scholz birkaç haftadır, Rusya’nın da katılması gereken yeni bir Ukrayna barış konferansı için dozu giderek artan bir kampanya yürütüyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English