Bizi Takip Edin

AVRUPA

Almanya’da ABD’li ilaç şirketi Eli Lilly’ye özel yasa çıkarıldı iddiası

Yayınlanma

ABD’li ilaç şirketi Eli Lilly’nin, Almanya’nın Rheinland-Pfalz eyaletine milyarlarca dolarlık yatırım yapma vaadiyle Federal Meclis’ye yasa değişikliğini nasıl teşvik ettiğini gösteren çarpıcı bir belgenin ortaya çıktığı iddia ediliyor.

Nisan 2024’te Şansölye Olaf Scholz, Sağlık Bakanı Karl Lauterbach ve dönemin Rheinland-Pfalz Başbakanı Malu Dreyer, ilaç şirketi Eli Lilly için Alzey, Rhine-Hesse’de yeni bir fabrika inşaatının başlamasını sembolik bir temel atma töreniyle kutlamıştı.

O dönemde Eli Lilly’nin yatırım kararını gizli bir karşı anlaşmaya bağlamış olabileceği yönünde spekülasyonlar yapılmıştı.

Açıklamadan kısa bir süre önce Sağlık Bakanı Lauterbach, ilaç şirketlerinin yeni ilaçlarının geri ödeme fiyatlarını gizli tutmalarını sağlamayı amaçlayan Tıbbi Araştırma Yasasını (MFG) Federal Meclis’e sunmuştu.

O dönem bu yasanın bir “Lex Lilly” (grup lehine ayrıcalıklı bir düzenleme) olduğundan şüpheleniliyordu.

Üretici fiyatında gizli indirimle kamu zarar edecek

Süddeutsche Zeitung, NDR, WDR ve Investigate Europe tarafından elde edilen iç belgeler Eli Lilly’nin taleplerini ve hükümetin verdiği tavizleri doğruladı.

Araştırma ekibi dosyaları Aralık 2023’te Bilgi Edinme Özgürlüğü Yasası kapsamında talep etmişti, fakat belgeleri dava açtıktan sonra ancak eylül ayında alabildi.

Federal Sağlık Bakanlığından alınan 13 Eylül 2023 tarihli bir belge, bakanlığın Eli Lilly’ye MFG kapsamında üretici fiyatında gizli indirim talebine uyacağını bildirdiğini gösteriyor. Bu, yoğun lobi faaliyetlerinin bir sonucuydu. Eli Lilly aylar önce yaptığı bir görüşmede milyar avroluk yatırımını bu taahhüde bağlamıştı.

Eli Lilly federal hükümet üzerinde baskı kurduğunu reddediyor. Şirkete göre, MFG taslağından ancak Rheinland-Pfalz’daki tesis lehine karar verildikten sonra haberdar edilmişti.

Scholz da planlamaya bizzat dahil oldu

Şansölye Scholz’un da hazırlıklarla yakından ilgilendiği anlaşılıyor.

Maliye Bakanlığı Müsteşarı Jörg Kukies ve Scholz, Eli Lilly’nin CEO’su Dave Ricks ile görüşmeler yaptı. FOCUS online, Berlin’de Scholz’un Lauterbach’a gizli fiyatları önerdiği yönünde spekülasyonlar olduğunu iddia ediyor fakat konuyla ilgili resmi bir açıklama yapılmadı.

Daha önce gizli fiyatlara şiddetle karşı çıkan Lauterbach, 2023 yılında fikrini değiştirdi ve diğer ülkelerin Alman yaklaşımını benimsemediğini açıkladı. Fakat iç belgeler, bakanlıktaki uzmanların önemli sorunlar ve ek maliyetler konusunda uyarıda bulunduğunu gösteriyor.

BSW lideri Sahra Wagenknecht: “Çirkin bir skandal”

Skandalın ortaya çıkmasının ardından meclis muhalefeti trafik lambası koalisyonuna tepki gösterdi.

BSW lideri Sahra Wagenknecht FOCUS online’a yaptığı açıklamada, “Eğer iddialar doğrulanır ve araştırmanın ciddi olduğu ortaya çıkarsa, Sağlık Bakanı Lauterbach temelli istifa etmelidir,” dedi.

Wagenknecht daha da ileri giderek, Federal Şansölyenin de işin içinde göründüğüne işaret etti ve “Belli ki ABD’li bir ilaç devinin çıkarları, trafik lambası [hükümeti] için kendi vatandaşlarının çıkarlarından daha önemli,” ifadelerini kullandı.

Eli Lilly’nin Sağlık Bakanlığındaki lobi faaliyetlerinin yol açtığı zararın önümüzdeki yıl bir milyar avro, on yıl içinde ise sekiz milyar avroya ulaşmasının beklenmesini “apaçık bir skandal” olarak nitelendiren BSW lideri, Federal Meclis’in gizli fiyatları mümkün olan en kısa sürede geri çekmesi gerektiğini savundu.

Wagenknecht, eyalet hükümetlerine katılmaları durumunda, BSW’nin de Federal Konsey’e yasayı düzeltmesi için baskı yapacağını sözlerine ekledi.

Sağlık sigortası şirketleri ciddi fiyat artışları konusunda uyarıyor

Eli Lilly’nin hem diyabet hem de obezite için kullanılan Mounjaro adlı ilaç için yeni düzenlemeden faydalanabileceği belirtiliyor.

Federal Ortak Komite (G-BA) ilaca olumsuz bir değerlendirme yaparsa, Eli Lilly indirimli fiyatı gizli tutabilir.

Bu arada, sağlık sigortası şirketleri ciddi fiyat artışları konusunda uyarıda bulunuyor.

Ulusal Yasal Sağlık Sigortası Fonları Birliği (GKV), yeni ilaçların yüzde onunun gizli kalması halinde ilk yıl 840 milyon avroya varan ek maliyet bekliyor. On yıl içinde bu rakam sekiz milyar avroya kadar çıkabilir.

AVRUPA

Fransa, bütçe açığı nedeniyle Ukrayna’ya yardımını azaltıyor

Yayınlanma

Fransa, bütçe açığını gerekçe göstererek Ukrayna’ya yönelik askeri yardımını üçte bir oranında azaltacağını bildirdi. Rusya’nın dondurulan varlıklarından sağlanacak gelirle 300 milyon avro ek fon aktarılacakken, Fransa ayrıca modernize ettiği Mirage 2000 savaş uçaklarını 2025’in ilk yarısında Ukrayna’ya teslim etmeyi planlıyor.

Fransa Savunma Bakanı Sébastien Lecornu, Fransa’nın bu yıl Ukrayna’ya yaptığı askeri yardımı neredeyse üçte bir oranında azaltacağını açıkladı. Bu kararın temel sebebi, ülkenin artan bütçe açığı.

Lecornu, Politico‘ya yaptığı açıklamada, “2024’ün başında bu yardımın 3 milyar avroya ulaşabileceği öngörülmüştü. Ancak gerçekte bu rakam 2 milyar avroyu geçecek, ama 3 milyara ulaşamayacak,” ifadelerini kullandı.

Fransa’nın Ukrayna’ya 2024 yılında 3 milyar avroya kadar yardım yapmasını öngören ilk anlaşma, şubat ayında Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından imzalanan ikili güvenlik anlaşması kapsamında duyurulmuştu.

Fakat Politico‘ya göre, Fransa’nın gayrisafi yurt içi hasılasının (GSYİH) yüzde 6’sına ulaşması beklenen bütçe açığı, askeri harcamalarda kısıtlamaya gidilmesini zorunlu kıldı.

Lecornu, Paris’in, Rusya’nın dondurulan varlıklarından elde edilecek gelirle Kiev’e yaklaşık 300 milyon avro aktaracağını belirtti. Bu fonlar, 155 mm top mermileri, kendinden tahrikli Caesar topçu sistemleri ve yakıt alımında kullanılacak.

Bununla beraber, enflasyonla mücadele sayesinde 400 ila 600 milyon avro arasında ek kaynak sağlanması planlanıyor. Bu ek kaynaklar, SCALP ve Aster füzelerinin modernizasyonu için harcanacak ve modernize edilen ekipmanlar Ukrayna’ya teslim edilecek.

Fransa’nın savunma bütçesinin 2025 yılında 50,5 milyar avroya ulaşması bekleniyor. Artan bütçe açığına rağmen savunma harcamaları, hükümetin artırmayı planladığı birkaç bütçe kaleminden biri olarak öne çıkıyor.

Paris, topyekûn savaşın başladığı 2022’den bu yana Ukrayna’ya aktif askeri destek vermeye devam ediyor. Fransa, 2022’de Ukrayna’ya 1,7 milyar avro, 2023’te ise 2,1 milyar avro yardım sağlamıştı.

Özellikle Ukrayna’ya uzun menzilli SCALP füzeleri tedarik eden Fransa, bu füzelerin Rus topraklarının derinliklerine yapılacak saldırılarda kullanılması konusundaki belirsizlikleri çözmeye çalışıyor.

Sebastien Lecornu, 8 Ekim’de yaptığı açıklamada, Fransa’nın Ukrayna’ya Mirage 2000 savaş uçakları göndermeyi planladığını duyurmuştu.

Bu uçakların modern ekipmanlarla donatılacağı ve 2025 yılının ilk yarısında teslimata hazır hale geleceği belirtilmişti.

Trump’ın başkan yardımcısından Ukrayna’ya: Topraklardan ve NATO’dan vazgeçin

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Almanya’da gittikçe daha fazla emekli çalışmak zorunda kalıyor

Yayınlanma

Almanya’da çalışan her üç emekliden biri, başka türlü geçinemediği için çalışmaya devam etmek zorunda kaldığını söylüyor. Hatta bunların yüzde 16’sı tam zamanlı (40 saatten fazla) çalışıyor.

Federal İstatistik Dairesi’nin Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) adına yaptığı ve BILD’in ulaştığı özel bir analize göre, 2020 yılında Almanya’da 469.000 olan 70 yaş üstü çalışan insan sayısı 2023 yılında 599.000’e ulaştı.

Analiz, istihdamdaki emekli kişi sayısının birkaç yıldır orantısız bir şekilde yüksek bir oranda arttığını gösteriyor.

2020 yılında 70 yaş üstü nüfusun yüzde 3,7’si hââ çalışmakta iken, 2023 yılında bu oran yüzde 17’ye yükseldi. Aradan geçen yıllarda çalışan emeklilerin sayısı sürekli arttığından, bu açık bir yükseliş eğilimi olarak görülüyor.

BSW lideri Sahra Wagenknecht BILD’e yaptığı açıklamada bu durumu, “Korkutucu, çünkü çoğu durumda emeklilik çağında çalışmaya devam etmek özgür[ce verilmiş] bir karar değil. Gerçek şu ki: yetersiz emekli aylığı seviyesi yüz binlerce kişiyi çalışmaya zorluyor,” şeklinde yorumladı.

Bununla birlikte, 65-74 yaş arası çalışan insanların yüzde 29’u “işlerinden keyif aldığını” söyledi.

Bunlar, istatistik ofisi tarafından ekim ayı başında yapılan bir mikro nüfus sayımı araştırmasının sonucu. Yüzde 33’lük oranla, maddi zorunluluktan dolayı çalışan emekliler en büyük grubu oluşturuyor.

Wagenknecht BILD’e verdiği demeçte, “Şirketlerin yaşlı kuşakların deneyim ve uzmanlığından faydalanması elbette memnuniyetle karşılanmalıdır. Fakat yasal emeklilik artık yaşam standardını güvence altına almıyor ve bu nedenle birçok insanı hayatlarının sonuna kadar çalışmaya zorluyor,” dedi.

Wagenknecht, partisinin bu nedenle Avusturya’daki gibi bir emeklilik sisteminden yana olduğunu vurguluyor. Bu ülkede uzun süreli çalışmış emeklilerin aylıkları ayda yaklaşık 800 avro daha yüksek.

Avusturya’da tüm vatandaşlar –devlet memurları, serbest meslek sahipleri ve parlamento üyeleri dahil– Avusturya’nın emeklilik fonuna ödeme yapıyor ve katkı oranı daha yüksek.

Almanya’da emeklilik yaşı, 1947-1958 arasında doğanlar için 65 yaş artı her yıl için bir ay. Yani örneğin 1948’de doğduysanız, 65 yaş artı iki ay ile emekli olabiliyorsunuz.

2023 yılından itibaren emeklilik yaşı, zorunlu emeklilik yaşının 67’ye ulaşacağı 2031 yılına kadar her yıl iki ay artırılmaya başlandı. Eksik kalan her yıl, emeklilik maaşında %3,6’lık bir azalmaya yol açacak.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Polonya’da PiS, AB göç anlaşması için referandum istiyor

Yayınlanma

İktidarı döneminde göç konusuna sert yaklaşımıyla bilinen Polonya’nın ana muhalefetteki muhafazakâr partisi Hukuk ve Adalet (PiS), AB göç anlaşması konusunda ülke çapında bir referandum önerdi.

Başbakan Donald Tusk’ın geçtiğimiz cumartesi günü hükümetinin yeni göç stratejisini sunmasının ardından iktidardaki koalisyon ortakları onu selefi PiS’in izinden gitmekle suçladı.

PiS, Tusk’ın bu hamlesine, AB’nin göç ve iltica anlaşmasına ilişkin bir referandum için imza toplamaya başlayacağını duyurarak karşılık verdi.

Pazartesi günü eski savunma bakanı Mariusz Błaszczak özel Wnet radyo yayıncısına yaptığı açıklamada 500.000 imzaya ihtiyaç olduğunu söyledi.

Błaszczak, “Aktif olacağız, halka gideceğiz, imza isteyeceğiz ve bu doğru çözüm,” dedi.

Eski bakan, Tusk’ın Macaristan ve Hollanda’nın adımlarını takip edebileceğini ve geçici olarak göç anlaşmasının dışında bırakılmayı isteyebileceğini savundu.

Ne var ki, Donald Tusk’ın bunu yapmadığını savunan Błaszczak, “Bunu yapmayacağına ve referandum önergemizi desteklemeyeceğine göre, yine hile yapıyor ve [sözde göç krizine ilişkin] yedek bir teori bulmaya çalışıyor demektir,” diye ekledi.

“Almanya yapıyorsa biz neden yapamayalım?”

Tusk’ın Polonya’daki sığınma haklarının geçici olarak askıya alınması önerisi sorulduğunda Błaszczak bunu tamamen reddetmedi fakat “her şeyin böyle bir çözümün verimliliğine bağlı olacağını” söyledi.

Bununla birlikte Błaszczak, Polonya’nın imzaladığı uluslararası sözleşmelerin feshedilmesini gerektireceği için bunun etkisiz olacağına inandığını söyledi ve “Cenevre Sözleşmesini feshetmeli miyiz? Donald Tusk’ın istediği bu mu?” diye sordu.

Błaszczak’a göre sorun Orta Doğu ve Kuzey Afrika’dan insanların Avrupa’ya akın etmesi ve Almanya’nın hakimiyetindeki AB’nin göç anlaşmasını kabul ederek bu insanları Almanya’dan diğer AB ülkelerine taşımaya karar vermesi.

Muhafazakâr siyasetçi, Almanya’nın sınırı düzensiz yollarla geçen ve yarısı Ukraynalı olan binlerce kişiyi geri gönderdiğine atıfta bulundu.

Tusk AB anlaşmasını veto etmemekle suçlanıyor

Tam bir yıl önce (15 Ekim 2023) yapılan parlamento seçimlerinin ardından iktidarı Tusk’ın geniş “merkezci” koalisyonuna kaptıran PiS, seçimlerle birlikte yapılması için çağrıda bulunduğu referandumda dört sorudan biri göçmenlerin kabulüyle ilgiliydi.

Fakat seçimlere %74,38 gibi rekor bir katılım sağlanırken referandum %50 barajını aşamadı ve sonuçları bağlayıcı olmadı. Birçok kişi soruların taraflı olduğunu düşündüğü için referandumda oy kullanmayı reddetti.

14 Mayıs’ta AB bakanları yeni AB Göç ve İltica Paktı üzerinde anlaşmaya varmıştı. Polonya veto yetkisini kullanmadı ki bu konuda eski PiS Çevre Bakanı Michał Woś, Tusk’ı eleştirerek Avrupa Komisyonu ve Alman hükümetine meydan okuyacak “cesaretten yoksun” olduğunu söyledi.

Fakat Polonya, nitelikli çoğunlukla kabul edildiği için anlaşmayı veto etme yetkisine sahip değildi. Varşova ve Budapeşte pakta karşı çıkan iki ülke oldu ama bu karşı çıkış paktın hükümlerini reddetmeye yetmedi.

Tusk: Kimse bizi AB göç anlaşmasını uygulamaya zorlayamaz

Pakt zorunlu dayanışma esasına dayanıyor. Yani bir ülke ya göçmen kotasını kabul edecek ya da AB’nin göç yönetim sistemine mali veya operasyonel katkıda bulunacak.

Tusk cumartesi günü yaptığı açıklamada hükümetinin AB’nin göç ve iltica anlaşmasının hükümlerine uyma niyetinde olmadığını ve “kimsenin kendisini bu anlaşmayı uygulamaya zorlayamayacağını” söyledi.

Tusk pazartesi günü X’te, “Polonya ve Avrupa sınırlarını korumak bizim hakkımız ve görevimizdir. Güvenlik konusunda kimseyle pazarlık yapılmayacaktır. Bu yerine getirilmesi gereken bir görevdir ve hükümetim bu görevi yerine getirecektir,” diye yazdı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English