Bizi Takip Edin

AVRUPA

AMB Başkanı Lagarde: Trump’a ABD LNG’si almayı önerebiliriz

Yayınlanma

Avrupa Merkez Bankası (AMB) Başkanı Christine Lagarde, Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşü ve olası ticaret savaşları hakkında Financial Times’a (FT) kapsamlı açıklamalarda bulundu.

Lagarde, Trump’ın “Çin için yüzde 60, dünyanın geri kalanı için yüzde 10 ila 20” gümrük tarifesi belirleme ihtimalini “ilginç” bulduğunu, Avrupa malları için yüzde 10 ila 20 gümrük tarifesi belirlemenin, “Trump’ın sıklıkla benimsediği iddia edilen ve pazarlık yapmayı içeren yaklaşımın bir göstergesi” olduğunu savundu.

“Bir aralık ortaya koymanız, tartışmaya açık olduğunuz anlamına gelir,” diyen AMB Başkanı, kurumunun daha çok “çek defteri stratejisi” adını verdiği bir strateji izlediğini belirtti: Lagarde’a göre bu, ABD’den belirli şeyleri satın almayı teklif etmek ve masaya oturup birlikte nasıl çalışabileceklerini görmeye hazır olduğunun sinyalini vermek anlamına geliyor.

Eğer genel anlamda bir ticaret savaşı söz konusu olursa, bunun sadece ABD’nin gümrük vergilerinin hedefi olan ülkeler için değil, herkes için net olarak olumsuz olacağını savunan eski IMF Başkanı, Trump’ın ilk döneminde Avrupa’ya yönelik gümrük vergisi tehdidi olduğunda Avrupa Komisyonu’nun yaklaşımının “misilleme yapmak değil, müzakere etmek” olduğunu hatırlattı.

Trump’ın sloganına gönderme yaparak, “Küresel talep düşerken Amerika’yı nasıl yeniden büyük yaparsınız?” diye soran Lagarde, Avrupa’nın Trump’ın tehditlerine karşılık olarak ABD’den daha fazla sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) satın almayı önererek karşılık verebileceğini savundu.

ECB Başkanı Lagarde: Trump Avrupa için açıkça bir tehdit

Lagarde, buna ek olarak, bazılarını Avrupa’da üretemedikleri ve “üye devletler tarafından uyumlu bir AB yaklaşımıyla” satın alınabilecek savunma malları kategorisine dikkat çekti.

Olası gümrük vergilerinin AMB ve “enflasyonla mücadele” programı üzerindeki etkisi sorulduğunda Lagarde, henüz birçok belirsizlik olduğunu ama kısa vadede sonuçlarının “net enflasyonist” olacağını savundu.

Yine de Lagarde, bunun tarifelerin ne olduğuna, neye ve hangi süre boyunca uygulandığına bağlı olacağını ekledi.

Lagarde, ABD ile Çin arasındaki bir ticaret savaşı sonucunda, ABD pazarında “daha az rekabetçi” olacak Çin menşeli ürünlerin Avrupa’ya “yeniden yönlenme” ihtimali olduğunu kabul etti ve “Bu durum sadece Avrupa’yı değil, ABD dışındaki tüm potansiyel alıcıları da ilgilendirecektir,” dedi.

Avrupa’nın bu durumda kendi pazarlarını Çin mallarına karşı koruyucu gümrük vergileriyle koruma gerekliliği hakkında da konuşan AMB lideri şu cevabı verdi: “Çin ile serbest ticaret, karşılıklı ve her iki taraf için de faydalı olduğu takdirde daha caziptir. Aksi takdirde, elektrikli araçlarda olduğu gibi Avrupa’nın gümrük vergilerini arttırması riski ortaya çıkar. Bu bir ara aşamada gerçekleşebilir. Fakat ben bunu bir risk olarak görüyorum çünkü tarifeleri artırmak ne nihai ne de optimal bir çözümdür.”

Avrupa Merkez Bankası Başkanı Lagarde: İktisadi modellerimiz krizlere yeterince adapte olamadı

AB ve ABD’de Çin’den “ayrışmaya çalışma” (decoupling) sürecinin, bunun yerine riskten uzaklaşmaya (de-risking) evrilip evrilmediği yönündeki bir soruya ise Lagarde, ayrıştırmanın muhtemelen yeni Trump hükümetinin niyeti olduğunu, ama asıl meselenin “Bu düzenli bir ayrışma mı yoksa düzensiz bir ayrışma mı olacak?” sorusunda düğümlendiğini savundu.

Lagarde, Avrupa Komisyonu’nun ve mevcut Biden yönetiminin niyetinin “riski azaltmak” olduğunu söyledi.

Ocak ayında Trump’ı “Avrupa için bir tehdit” olarak nitelendiren Lagarde, bugün bu sözü hakkında ne düşündüğü sorulduğunda, “İleri görüşlüydü,” cevabını verdi.

Bununla birlikte, şimdilerde fikirlerinin “biraz değiştiğini” kabul eden AMB Başkanı, “Bu tehdit yaklaşımımızı, yanıt vermemiz gereken bir meydan okumaya dönüştürmek artık bize, Avrupalılara, düşüyor,” dedi.

Bu kapsamda sermaye piyasaları birliğini savunmaya devam edeceğini kaydeden Lagarde, Trump’ın vaat ettiği politikaları Avrupa’da ihtiyaç duydukları “yeniden yapılanmayı hızlandırıcı bir unsur” olarak gördüğünü vurguladı.

AMB Başkanı Lagarde’dan ‘birlik’ çağrısı: Vidalar sıkılıyor 

Lagarde ayrıca, AB içinde oybirliği yerine “nitelikli çoğunluk” ile işlerin yürümesi çağrısı yaptı ve “tartışmalı olduğunu” bilse de, Avrupa Menkul Kıymetler ve Piyasalar Otoritesini gerçekten dönüştürerek ve ABD’deki Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu gibi çalışmasını sağlamak gerektiğini savundu.

Lagarde, “27 sermaye piyasası denetim otoritesine sahip olmak yerine tek bir denetim otoritesine sahip olmalıyız,” dedi.

Üye ülkelerdeki mevcut 27 denetleyiciyi nasıl entegre edeceklerinin “tanımlanması gereken bir konu” olduğunu kabul eden Lagarde, tek bir denetim mekanizmasının parçası olup bunların yerel maliye bakanlığına değil, merkezi denetim otoritesine atıfta bulunabileceklerini kaydetti.

Mario Draghi tarafından hazırlanan “rekabetçilik” raporuna genel hatlarıyla katıldığını belirten Lagarde, Draghi raporunda medyanın da odaklandığı “ortak borçlanma” meselesinin ikincil olduğunu savunarak, “Hiç kimse, toplam yatırımın %80’inin özel sektör, %20’sinin ise kamu tarafından finanse edilmesini önerdiğini ve işlerin gerçekleşmesi için bu ikisinin bir karışımına ihtiyacımız olduğunu fark etmedi,” dedi.

Mevcut durumun bir “Avrupa krizi” olduğunu düşünmediğini ileri süren Lagarde, “Bence bu bir uyanış. Büyük bir uyanış,” iddiasında bulundu.

Mario Draghi’den AB için kritik konuşma: Radikal bir değişime ihtiyacımız var

AB ile ABD arasındaki farkın gitgide açıldığının hatırlatılması üzerine Lagarde, bunu kabul etti ama “30 yıldır krizde olduğumuzu iddia edebilirsiniz ki bence durum böyle değil. İlk bilişim devriminin dönüştürücü etkisini kaçırdık. Amerika Birleşik Devletleri 1990’larda bu devrime ayak uydurdu ve bu alanda rekabet gücümüzü kaybettik,” ifadelerini kullandı.

Dijital devrim söz konusu olduğunda ABD ve Çin’in yanında “Avrupa’dan da vazgeçilmeyeceğini” savunan AMB Başkanı, AB’de bu konuda geride kalsalar da öndeki ikiliyi yakalayabileceklerini öne sürdü.

Avrupalı şirketlerin önündeki zorlukları sıralayan Lagarde, “Onları finanse etmeye, onlara yardım etmeye ve yenilik yapmaları ve kendi alanlarında şampiyon olmaya devam etmeleri için onlara özgürlük ve alan sağlamaya devam edebilir miyiz?” diye sordu.

Lagarde Birleşik Krallık’ta, Fransa’da ve diğer yerlerde nitelikli insanlara sahip olduklarını belirtti ve meselenin “sadece burada daha uzun süre kalmalarını, finansmanlarını buradan almalarını ve daha sonra burada büyümelerini” sağlamak olduğunu vurguladı.

Jackson Hole notları: Enflasyonun sürdüğü bir ekonomiye geçiş çağrısı 

ABD ve Çin’e kıyasla “daha açık bir ekonomi” olduğunu savunduğu Avrupa’nın “sonuç olarak daha kırılgan olduğu” fikrine de değinen Lagarde, “Avrupa’nın dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olduğu ve kendi içinde oldukça fazla ticaret yaptığı da bir gerçek. Bu açıdan özel bir döviz kuru riskine maruz kalmıyor,” dedi.

AB’nin “uzun süredir sahip olduğu dengenin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini” savunan Lagarde, “Düzenli olarak görüştüğümüz ve dinlediğimiz CEO’lara ve işadamlarına inanacak olursam, bürokrasi, aşırı düzenleme ve evrak işleri, dijital formda veya başka türlü, onlar için gerçekten bir yük,” ifadelerini kullandı.

İşletmelerin fayda sağladığı yerlerde “bir dereceye kadar regülasyon” olduğunu ve bunu meşru kabul ettiğini vurgulayan AMB Başkanı, Avrupa kurumlarının düzenli olarak yaptığı gibi, bunun ötesine geçilmesi durumunun ele alınması gerektiğini kabul etti.

“Avrupa’nın resetlenmesini hızlandırmaktan” kastının bu olduğuna dikkat çeken Lagarde, “Avrupa sadece regülasyon üreten bir makine değil, kilit aktörlerinin sıfırlanmasıyla inovasyonun teşvik edildiği bir ortam olabilir mi?” diye sordu.

AVRUPA

Fico Trump’ı aradı, Putin’in Moskova davetine evet dedi

Yayınlanma

Slovakya Başbakanı Robert Fico, ABD Başkanı seçilen Donald Trump ile Ukrayna konusunda yaptığı telefon görüşmesini kamuoyuna duyurdu ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Moskova davetini de kabul ettiğini duyurdu.

Çarşamba günü Facebook hesabından müstakbel ABD Başkanı Trump ile yaptığı görüşmenin detaylarını paylaşan Fico, hapse atılma ve suikast girişiminden kurtulma gibi ortak zorluklara dikkat çekerken Avrupa’nın Ukrayna konusunda Trump’tan “büyük beklentileri” olduğunu da vurguladı.

Fico, ”Konuşmamızın önemli bir bölümü Ukrayna’daki savaşa odaklandı ve Başkan Trump, Ukrayna’ya sınırı olan Slovakya’nın Başbakanı olarak benim bakış açıma ilgi duyduğunu ifade etti,” diye yazdı.

Fico, “bu konuda tutarlı bir şekilde savunduğu pozisyonları paylaşma konusunda çok açık davrandığını” ekledi.

Trump ile görüşmesini açıkladıktan dakikalar sonra Fico, gelecek yıl bizzat Putin’in daveti üzerine Moskova’ya resmi bir ziyaret gerçekleştirmeyi planladığını teyit eden bir Facebook paylaşımı daha yaptı.

Slovak lider, “9 Mayıs 2025 tarihinde Moskova’da gerçekleşecek olan faşizme karşı zaferin resmi kutlamalarına katılmaya büyük ilgi duyuyorum” dedi ve Putin ile birlikte göründüğü bir fotoğraf paylaştı.

Fico, kendisine yapılan resmi daveti “memnuniyetle kabul ettiğini” söyledi ve ziyaretinin, Kızıl Ordu’nun İkinci Dünya Savaşındaki rolüne bir övgü olacağını kaydetti.

Daha sonra gazeteciler kendisine bu ziyaretin “AB’nin Rusya’ya karşı ortak duruşuna verebileceği olası zararı” sorduklarında ise, “Faşizm çılgınlığında ölen insanların anısını onurlandırmak istemem sizi neden rahatsız ediyor?” cevap verdi.

Slovak başbakan daha önce de Moskova’yı ziyaret etme planlarından bahsetmiş, ekim ayında Rus devlet kanalı Rossiya 1’e bir röportaj vererek savaştan bu yana Rus televizyonuna çıkan ilk AB lideri olmuştu.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Berlinale kuralları: “Liberal demokratik düzen” ile uyumsuz elbiseler yasak

Yayınlanma

Geçen sene Filistin yanlısı sesleri susturmak için yapılan girişimler ve protestolar nedeniyle gündem olan Uluslararası Berlin Film Festivali, internet sitesinde festival kurallarını yayınladı.

“Amacımız ziyaretinizi mümkün olduğunca keyifli ve güvenli kılmaktır,” diyen Kulturveranstaltungen des Bundes in Berlin (Berlin Federal Kültür Etkinlikleri) 13-23 Şubat 2025 tarihlerinde yapılacak etkinlikte sigara içmek, etkinlikler sırasında yiyip içmek, belirgin uyuşturucu ve alkol etkisinde olmak, gürültü yapmak, Alman narkotik yasalarına aykırı malzemeler bulundurmak gibi standart yasakları tespit ediyor.

Yasakların sonuna doğru, bir paragrafta tam olarak şöyle deniyor:

“Kabul ve gözetim personeli, uygun bir şekilde davranmayan veya performans ya da sergiyi rahatsız edeceğini veya diğer ziyaretçilere sorun çıkaracağını düşündüğü ziyaretçileri kabul etmeyebilir. Buna cinsel taciz veya ayrımcılığın her türlü fiziksel, sözlü veya jestsel şekli dahildir. Liberal demokratik temel düzenle bağdaşmayan ifadeler içeren kıyafet, çanta, materyal vb. giymek veya taşımak yasaktır. Kişiler etkinlikten çıkarılabilir veya mekandan atılabilir. Görevli personel tarafından yapılan talimatlara uyulmalıdır. Bilet ücretlerinin iadesi söz konusu değildir.” (vurgu editöre ait)

Berlinale’de bir garip tartışma: Kültür Bakanı kimi alkışladı?

Geçen şubat ayında düzenlenen son festivalde en iyi film ödülü Senegal asıllı Fransız yönetmen Mati Diop’un Dahomey filmine giderken, etkinlik boyunca birçok katılımcının İsrail’i eleştirip Filistinlilerle dayanışma göstermesi ve En İyi Belgesel dalında ödüle layık görülen No Other Land’in yönetmenlerinden İsrailli Yuval Abraham’ın ödül konuşması büyük fırtına koparmıştı.

Abraham sosyal medya platformu X’te yaptığı açıklamada, bir İsrail kanalının konuşmanın 30 saniyelik bir bölümünü yayınladığını ve bunu ‘antisemitik’ olarak nitelendirdiğini ve o zamandan beri ölüm tehditleri aldığını söylemişti.

Belgesel yapımcılarının açıklamalarının ardından Alman siyasetçiler Abraham ile filmi beraber yaptığı Filistinli Adra’ya karşı açıklamalar yapmaya başlamışlardı.

CDU’lu Berlin Belediye Başkanı Kai Wegner, “Dün Berlinale’de yaşananlar kabul edilemez bir göreceleştirmeydi. Berlin’de antisemitizme yer yok ve bu sanat için de geçerli,” diye yazmıştı.

Şansölye Olaf Scholz’un Sosyal Demokrat Partisinden (SPD) milletvekili Helge Lindh, cumartesi günü yapılan konuşmanın ardından gelen izleyicilerin alkışlarını ‘şok edici’ olarak nitelendirmişti.

Berlin Film Festivali ve ‘başkaldırı’nın çatlaklardan sızışı

Daha sonra Berlin Kültür Bakanı Joe Chialo, ödül töreninin ‘kendini beğenmiş İsrail karşıtı propaganda ile karakterize edildiğini’ söylemişti.

Federal Kültür ve Medya Komiseri Claudia Roth da, ödül töreni sırasında İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısına yönelik eleştiriler hakkında soruşturma açılacağını ilan etmişti.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Fransa ve Polonya, AB-Mercosur anlaşmasına karşı güçlerini birleştirdi

Yayınlanma

Polonya hükümeti ve Fransa Ulusal Meclisi, AB’nin Mercosur ile ticaret anlaşmasına karşı çıkan kararlar alırken, her iki ülkeden çiftçiler de Avrupa tarımı için haksız rekabete yol açacağını söyledikleri bu anlaşmaya karşı olduklarını dile getirdiler.

Varşova ve Paris, Mercosur ile serbest ticaret bölgesi kurulmasına ilişkin müzakereleri durdurmak için AB içinde “engelleyici bir azınlık” oluşturmaya çalışıyor. Gerekçe olarak da çevre standartları ve yerli tarımın korunmasına ilişkin endişeleri gösteriyorlar.

Salı günkü toplantıda Polonya hükümeti, AB-Mercosur anlaşmasına mevcut haliyle karşı çıkan ve özellikle bazı hükümlere muhalefetin altını çizen bir karar kabul etti.

Başbakan Donald Tusk tarafından aktarılan kararda, “Hükümet, Mercosur ile tarım alanında yürütülen müzakerelerin mevcut sonuçlarına, özellikle de tarife tekliflerinin değişiminin son aşamasında kanatlı eti için tarife kotalarının artırılmasına karşı olduğunu ifade eder,” denildi.

Polonya tarımı, Latin Amerika’dan gelecek gıda ve hayvancılık ürünlerinden etkilenecek

AB-Mercosur ticaret anlaşmasına ilişkin neredeyse 25 yıldır devam eden müzakerelerin kaderi belirleyici bir ana yaklaşıyor. Bunun Fransa ve Polonya tarımı gibi sektörler üzerinde önemli etkileri olacağı biliniyor.

Müzakerelerin aralık ayı ortasına kadar tamamlanması ve anlaşmanın kapsamına ilişkin nihai kararın alınmasının beklendiği 18-20 Aralık tarihli AB Konseyi toplantısına zemin hazırlaması bekleniyor.

Her ikisi de tarım çıkarları yanlısı Polonya Halk Partisi’nden (PSL) Savunma Bakanı ve Tarım Bakanı Czesław Siekierski’nin tavsiyesi üzerine Polonya hükümetinin, Varşova’nın anlaşmayı mevcut haliyle kabul etmeye hazır olmadığını teyit eden bir karar almaya karar verdiğini belirten Tusk, bunun Varşova’dan gelen ve diğer AB ülkelerinin duruşunu yansıtan siyasi bir mesaj olduğunu kaydetti.

Polonya Başbakan Yardımcısı Kosiniak-Kamysz ise X’te, “Bugün hükümet, PSL bakanlarının talebi üzerine, önerilen AB-Mercosur anlaşmasına karşı olduğunu ifade eden bir karar kabul etti. Tüketicileri, tarımı ve ekonomiyi vurabilecek hiçbir girişime rıza göstermiyoruz,” diye yazdı.

Polonyalı çiftçiler Ukrayna sınırını kapattı

Polonya’da bu adımın atılmasında son dönemde tarım sektöründen gelen protesto ve baskıların etkili olduğu görülüyor.

Polonya et endüstrisinin kasım ayı başında Tusk’a bir mektup göndererek anlaşmanın sığır eti ve kümes hayvancılığı sektörlerini vurabileceği konusunda ısrar etmesinin yanı sıra, Polonyalı çiftçiler ve yetiştiriciler de sokaklara dökülmeye başladı.

Çiftçiler Polonya’nın Ukrayna ile olan Medyka sınır kapısını kapattı ve ülke çapında bir protesto planlıyor.

Fransa “dogmatizmi” değil “pragmatizmi” öne çıkarıyor

Polonya’nın muhalefetine benzer şekilde Fransız milletvekilleri salı günü bağlayıcı olmayan bir oylamada ezici bir çoğunlukla anlaşmaya karşı oy kullandı.

Polonyalı meslektaşlarından önce anlaşmayı protesto eden Fransız çiftçiler de son günlerde ülke genelinde protestolarını arttırdı.

Tartışmalar başlamadan önce Ulusal Meclis kürsüsünden konuşan Tarım Bakanı Annie Genevard, “Polonya’nın Mercosur’a karşı oy kullanması harika bir haber. Eğer bu anlaşmaya karşı çıkıyorsak, bu dogmatizmden değil pragmatizmden kaynaklanmaktadır ve tarımsal anlaşmaları yasaklamak isteyen kimseyi bulamazsınız,” dedi.

Genevard, anlaşmanın “Avrupa standartlarına uyumu garanti etmediğini veya çiftçiler için adil rekabet sağlamadığını” ileri sürdü.

“Bu platformu son bir uyarıda bulunmak için kullanalım,” diye ekleyerek, geçen yılın başlarında “Bretanya’dan Karpatlar’a kadar” tarım sektöründen “güçlü bir tepki” geldiğini hatırlattı.

Fransa “birleşik cephe” peşinde

Başlangıçta 10 Aralık’ta yapılması planlanan oylama, anlaşmanın 5-7 Aralık’ta Montevideo, Uruguay’da yapılması planlanan Mercosur zirvesi sırasında imzalanabileceği endişesiyle 15 gün öne çekildi.

Bu oylama, müzakereleri mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırmak isteyen Avrupa Komisyonu’na karşı Fransız yetkililerin birleşik bir cephe oluşturmasına olanak tanıyor.

12 Kasım’da 600’den fazla parlamenter Le Monde’da yayınlanan bir mektupla Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’i uyarmıştı.

Vekiller, Mercosur anlaşmasının “Avrupa’da tarımsal arz güvenliği ve gıda izlenebilirliği açısından önemli bir risk” oluşturduğunu savunmuş, projeyi “AB’nin kendisi için belirlediği iklim ve sürdürülebilirlik hedeflerine aykırı” olduğu gerekçesiyle kınamışlardı.

AB içinde bölünmeler devam ediyor

Ticaret anlaşmasına ilişkin müzakereler devam ederken, üye ülkeler keskin bir şekilde bölünmüş durumda.

Avusturya, yağmur ormanlarının korunması, hassas ürünler için güvenceler ve etkilenen çiftçilere destek konusunda daha güçlü garantilere ihtiyaç olduğunu vurgulayarak temkinli bir duruş sergilerken, Hollanda Ticaret Bakanı Reinette Klever geçen hafta anlaşmanın nihai hale gelene kadar gözden geçirilmemesi gerektiğini öne sürdü.

Bu arada Lüksemburg Başbakanı Xavier Bettel de bazı güvencelerin hâlâ eksik olduğunu vurgulayarak anlaşmayı onaylamaktan kaçındı.

Almanya ise anlaşmanın sonuçlandırılması için bastırıyor. Şansölye Olaf Scholz’un koalisyonunun çökmesinin ardından gelecek yıl seçimlerin yaklaştığı Berlin, anlaşmayı başta otomotiv sektörü olmak üzere sanayi tabanını güçlendirmek için önemli bir fırsat olarak görüyor.

Almanya bu tutumuyla İspanya, Letonya ve İsveç’te müttefikler buldu. Fakat Fransa anlaşmayı reddedecek bir koalisyon kurmaya kararlı görünüyor.

Fransız Genevard, “Bu anlaşmanın onaylanması ihtimaliyle karşı karşıya kaldığımızda, ortaklarımıza açık bir mesaj gönderelim: barut fıçısına kibriti atmayın,” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English