Bizi Takip Edin

AVRUPA

AMB Başkanı Lagarde’dan ‘birlik’ çağrısı: Vidalar sıkılıyor 

Yayınlanma

Avrupa Merkez Bankası (AMB) Başkanı ve eski IMF Başkanı Christine Lagarde, Council on Foreign Relations’ta (CFR) dikkat çekici bir konuşma yaptı.

‘Çokkutupluluk gerçeği’ni kabullenmiş görünen Lagarde, jeopolitik gerilimlerin arttığını, dünya ekonomisinde bloklaşmanın perçinlendiğini belirterek, merkez bankalarının geleceğini masaya yatırıyor.

Küresel ekonominin bir değişim döneminden geçtiğini savunan Lagarde, Ukrayna savaşına, enerjinin silah haline getirilmesine, enflasyonun ‘ani artışına’ ve ABD ile Çin arasında büyüyen düşmanlığa dikkat çekerek, ‘jeopolitiğin tektonik levhalarının daha hızlı yer değiştirdiğini’ söylüyor.

Lagarde’a göre küresel ekonominin, birbiriyle rekabet eden bloklara bölündüğü bir döneme şahitlik ediyoruz: Her blok, dünyanın geri kalanını kendi stratejik çıkarlarına ve değerlerine yakınlaşması çekiştirmektedir. Lagarde, bu bölünmenin, dünyanın en büyük iki ekonomisi tarafından yönetilen iki blok etrafında birleşebileceğini düşünüyor.

AMB Başkanı, bu tektonik kaymadan merkez bankalarının payına ne düşeceğini araştırıyor. One göre, merkez bankalarının siyasetlerini belirlediği çevrede iki ana sonuç ortaya çıkıyor: Birincisi, küresel tedarik esnekliği azaldıkça daha fazla istikrarsızlık görebiliriz; ikincisi, jeopolitik gerilimler tırmandıkça daha fazla ‘çokkutupluluk’ meydana gelebilir.

Soğuk Savaş sonrası dünyanın sonu

Christine Lagarde, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonraki dünyayı şöyle resmediyor: “Soğuk Savaş sonrası dönemde dünya oldukça elverişli bir jeopolitik ortamdan yararlandı. Amerika Birleşik Devletleri’nin hegemonik liderliği altında, kurallara dayalı uluslararası kurumlar gelişti ve küresel ticaret genişledi. Bu durum küresel değer zincirlerinin derinleşmesine ve Çin’in dünya ekonomisine katılmasıyla birlikte küresel işgücü arzında büyük bir artışa yol açtı.”

Bu tabloda küresel tedarik zincirleri, yerel talebe karşı daha ‘esnek’ olabiliyor ve uzun süren bir göreli düşük ve istikrarlı enflasyonu garanti altına alabiliyordu.

Buna paralel olarak, ‘bağımsız’ merkez bankalarının arz tarafındaki aksaklıklara çok fazla dikkat etmek zorunda kalmadan talebi yönlendirerek enflasyonu istikrara kavuşturmaya odaklanabileceği bir politika çerçevesi oluşmuştu.

Ama Lagarde, bu göreceli istikrar döneminin yerini şimdi daha düşük büyüme, daha yüksek maliyetler ve daha belirsiz ticari ortaklıklarla sonuçlanan kalıcı bir istikrarsızlığa bıraktığını kabul ediyor.

Üstelik, ‘enflasyon’ konusunda henüz zirve yapmadığımızı ve fiyat artışlarının talep değil, arz kaynaklı olduğunu itiraf edercesine, “Daha esnek bir küresel arz yerine, tekrarlanan arz şokları riskiyle karşı karşıya kalabiliriz,” tespitini yapıyor. 

Enflasyonda ‘arz’ etkisi

ABD’nin en az 14 kritik mineralde tamamen ithalata, Avrupa’nın ise nadir toprak tedariğinde %98 oranda Çin’e bağımlı olduğunu hatırlatan Lagarde, “Bu cephelerdeki tedarik kesintileri, otomobil endüstrisi ve elektrikli araç üretimine geçiş gibi ekonomideki kritik sektörleri etkileyebilir,” diyor.

Tedarik zincirlerini garanti altına almak için hükümetlerin yasal yollara başvurduğunu belirten Lagarde, ABD’de Enflasyonu Düşürme Yasasını (IRA) ve Avrupa’daki ‘stratejik özerklik’ tartışmalarını hatırlatıyor. Ama Lagarde’a göre, bu hamleler küresel ekonomide bölünmeyi hızlandırıyor; Ukrayna savaşından önce, kendi tedarik zincirlerini ‘bölgeselleştirmeyi’ planlayan küresel şirketlerin oranı bir önceki yıla göre ikiye katlanarak yüzde 45 seviyesine gelmişti.

Lagarde’ın şu tespiti, AMB’nin geleceği nasıl kavradığını gösteriyor:

“1900’den bu yana elde edilen verilere dayanan yeni bir çalışma, jeopolitik risklerin yüksek enflasyona, daha düşük ekonomik faaliyete ve uluslararası ticarette düşüşe yol açtığını ortaya koymaktadır. ECB analizi de gelecekte benzer sonuçların beklenebileceğini göstermektedir. Küresel değer zincirleri jeopolitik hatlar boyunca parçalanırsa, küresel tüketici fiyatları seviyesindeki artış kısa vadede yaklaşık %5, uzun vadede ise kabaca %1 arasında değişebilir.”

Yani, tekrar tekrar söylemek gerekirse, yüksek enflasyon uzunca bir süre bizimle beraber olacak.

Artan çokkutupluluğa uyum için ‘birlik’

Merkez bankalarının dikkate alması gereken diğer mesele, Lagarde’a göre, artan çokkutupluluk.

Lagarde, 1945’ten sonraki Pax Americana döneminde, ABD dolarının küresel rezerv ve işlem para birimi olarak sağlam bir şekilde yerleştiğini ve daha yakın zamanda da avronun ikinci sıraya yükseldiğini hatırlatıyor.

AMB Başkanına göre bunun merkez bankaları için çoğunlukla faydalı sonuçları oldu. Örneğin Keynes’in belirttiği üzere, merkez bankalarının ‘uluslararası orkestranın şefi’ olarak hareket edebilmesi, hatta firmaların kendi yerel para birimleriyle fatura kesebilmeleri ithalat fiyatlarını daha istikrarlı hale getirmişti. Yanı sıra batılı ödeme altyapıları da küresel rolünü pekiştirmişti. Örneğin SWIFT ağı, 2020 yılına gelindiğinde sınır aşırı alışverişlerin yüzde 90’ını kapsar hale gelmişti.

Ama şimdi, yeni ticaret örüntüleri ile birlikte bu durum değişmektedir. Lagarde, Çin’in ‘yükselen piyasalar’ ve ‘gelişmekte olan ekonomiler’ ile emtia ticaretini 130 kattan fazla artırdığını ve dünyanın en büyük ihracatçısı haline geldiğini hatırlatıyor.

Küresel ekonomideki bloklaşma eğilimi arttıkça, renminbinin rezerv para olarak kullanımı da artabilir, en azından Lagarde’ın konuşmasında atıf yaptığı çalışmalar bunu söylüyor. 

Tüm bunlar, Lagarde’a göre, ister siyasi tercihler, ister mali bağımlılıklar ya da son on yılda mali yaptırımların kullanılması nedeniyle olsun, “Batılı ödeme sistemlerine ve para birimi çerçevelerine bağımlılıklarını azaltmak isteyen bazı ülkeler için bir fırsat yaratabilir.”

Lagarde, dolara alternatif rezerv paraların ve SWIFT’a alternatif ağların geliştiğini belirtiyor ama ‘doların egemenliğinin bitişine’ ihtiyatlı yaklaşıyor. Ona göre, bu gelişmeler dolar ya da avronun yakın zamanda hakimiyetini kaybedeceğine işaret etmiyor. Üstelik, şu ana kadar veriler uluslararası para birimlerinin kullanımında önemli değişiklikler olduğunu da göstermiyor. Lagarde’a göre mesele, artık uluslararası para birimi statüsünün cepte görülmemesi gerektiğidir.

Merkez bankalarına düşen rol

Lagarde daha sonra sadede geliyor ve merkez bankalarının nasıl bir rol oynaması gerektiğini tartışıyor.

Merkez bankalarının ‘bağımsızlığını’ tekrar tekrar vurgulayan AMB Başkanı, fiyat istikrarının düşük maliyetlerle sağlanabileceğini, ama bunun için başka destekleyici siyasetlerin uygulanması gerektiğini vurguluyor.

Lagarde baklayı ağzından çıkarıyor: Fiskal ve yapısal politikalar, dayanıklı tedarik zincirlerinin güvence altına alınması veya enerji üretiminin çeşitlendirilmesi gibi, yeni jeopolitiğin yarattığı arz kısıtlamalarını ortadan kaldırmaya odaklanırsa, daha düşük volatilite, daha düşük enflasyon, daha yüksek yatırım ve daha yüksek büyümeden oluşan bir döngü görebiliriz.

Ama fiskal politika bunun yerine maliyet baskılarını dengelemek için gelirleri desteklemeye odaklanırsa, diyor Lagarde, enflasyon yükselme, borçlanma maliyetleri artma ve yeni arz yatırımları azalma eğiliminde olacaktır.

Dolayısıyla, tüketimi tetiklemek için para basarak hane halklarına dağıtma uygulamasını bitirmeyi, 2008-9 krizi ile başlayan ve COVID-19 ile zirve yapan dönemi kapatmayı öneriyor.

Bunun için vidaları sıkmak gerektiği açık olmalı. Lagarde da oraya geliyor: Jeopolitik, küresel ekonomideki bölünmeyi birbiriyle rekabet eden bloklara doğru yöneltiyorsa, siyasette daha geniş bir ‘uyum’ sergilenmeli.

Lagarde’ın sözleriyle, merkez bankaları, birbirleriyle daha sıkı bir bağımlılık ilişkisine girmelidir: “Bağımsızlıktan ödün vermemek, ama politikalar arasındaki karşılıklı bağımlılığı ve stratejik bir hedefin arkasında hizalandıklarında her birinin hedeflerine en iyi şekilde nasıl ulaşabileceğini kabul etmek.”

Lagarde bu konuda Avrupa’yı örnek gösteriyor ve sanayi politikası, savunma ve yeşil ve dijital teknolojilerde ortak eylemin, üye ülkelerin tek tek hareket etmesinden çok daha etkili olduğunu savunuyor. ‘Birlikte hareket etmek’, verimliliğinin yanı sıra, küresel bağlamda de ‘sistem rekabetlerinde’ dışarıdan nasıl göründüğünüzü belirliyor. Lagarde’a göre, çokkutupluluk arttıkça, ‘iç uyum’ daha da pekiştirilmeli.

Lagarde sonra daha da ileri gidiyor ve ABD’de Trump ve Biden’ın iktisadi politikalarını hatırlatan şeyler söylüyor: ABD kısa vadeli varlıklarının %50 ila 60’ı ABD ile güçlü bağları olan hükümetlerin elinde olsa da, uluslararası para birimi kullanımını etkileyen en önemli faktörün, ‘temel iktisadi unsurlar’ (economic fundamentals) olmaya devam ediyor. Bu temeller, iktisadi büyüme, enflasyon oranı, işsizlik oranı gibi temel makroekonomik göstergeler anlamına geliyor.

Lagarde, benzer şekilde Avrupa’nın uzun süredir ertelenen sermaye piyasaları birliğinin de tamamlanması çağrısını yapıyor. Ona göre bu yapılmazsa, avro önde gelen küresel para birimleri arasında kalamayacak.

Lagarde, konuşmasını şöyle bitiriyor: “Dolayısıyla, bizi bekleyen yeni gerçekliğe hazır olmamız gerekiyor. Değişen jeopolitiğe nasıl yanıt vereceğimizi düşünmenin zamanı, parçalanma üzerimize geldiğinde değil, daha önce gelmelidir.

(…)

Merkez bankaları, istikrardan başka her şey olan bir çağda istikrar sağlamalıdır. Merkez bankalarının bu zorluğun üstesinden geleceğinden hiç şüphem yok.”

Lagarde’ın konuşması, batının iktisadi birliğinin siyasi biçimde sağlanmasına yönelik bir işaret fişeği olarak alınmalıdır.

AVRUPA

Bulgaristan Cumhurbaşkanı Radev: Ukrayna’nın Rusya’yı yenmesi imkânsız

Yayınlanma

Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rumen Radev, Ukrayna’nın Rusya karşısında zafer kazanmasını “imkânsız” olarak nitelendirdi ve Rusya ile iki yıldır süren savaşı Slovakya Başbakanı Robert Fico’ya yönelik suikast girişimiyle ilişkilendirdi.

Radev cumartesi günü yaptığı açıklamada, “Bu savaşın devam ettiği her gün Ukrayna, Rusya ve hepimiz için felakettir. Bu durum kaçınılmaz olarak Avrupa’daki, ABD’deki ve dünyanın her yerindeki tüm seçimleri etkiliyor. Bu ve bir sonraki seçimde savaş ve barış arasında bir seçim yapacağız. Her vatandaş bunu anlamakla yükümlüdür,” dedi.

Bir gazetecinin Fico’ya yönelik suikast girişiminin Avrupa’ya nasıl bir sinyal gönderdiğini sorması üzerine Bulgaristan Cumhurbaşkanı, Ukrayna savaşından söz etti ve “Savaşın devamını ve Rusya’ya karşı imkansız zaferi mümkün olan tek çözüm olarak sunmak kabul edilemez,” dedi.

Rusya ve Ukrayna arasındaki çekişmenin Avrupa’da da alevlenmesinin ve “barış seslerinin kurşunlarla karşılanmasının” son derece tehlikeli olduğunu söyleyen Radev, “Radikalleşmiş bir fanatik tarafından barışa verdiği destek nedeniyle Avrupalı bir başbakana suikast girişiminde bulunulması, muhalefete ve nefrete karşı kökleşmiş hoşgörüsüzlüğün bir göstergesidir. Birçok siyasetçi, parti ve medya, her farklı sesi Rusya yanlısı olarak göstererek buna katkıda bulunmuştur ki bu son derece adaletsizdir ve tüm bu olumsuz sonuçlara yol açmaktadır,” dedi.

Bulgaristan Cumhurbaşkanı, savaşın devam etmesi halinde Ukrayna’nın “demografik olarak harap olmuş, altyapısı, sanayisi, üretimi tamamen yok olmuş bir ülke olacağı ve bunun sadece Ukrayna için değil tüm Avrupa için son derece ciddi sonuçları olacağı” uyarısında bulundu.

Radev, silah vermek yerine barış için siyasi çaba gösterilmesi çağrısında bulundu ve “Silahla ya da silahsız, benzer bir sonuca doğru gidiyoruz. Bunun farkına varmalıyız. Aradaki fark binlerce insanın ölümü ve harap olmuş bir ülke (Ukrayna) olacak ki bunun bedelini ödemek zorunda kalacağız,” diye ekledi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Bild: Almana Savunma Bakanlığı, Ukrayna için 3,8 milyar avro ek bütçe talep etti

Yayınlanma

Bild gazetesinin haberine göre Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, bu yıl Ukrayna’ya yapılacak askeri yardımın finansmanı için hükümetten 3,8 milyar avro daha talep etti.

Gazetenin kaynaklarına göre ülkenin 2024 bütçesinde Ukrayna’ya yardım için 8 milyar avro yer alıyor ki bu miktar başlangıçta planlananın iki katı.

Haberde, Pistorius’un konuyu 15 Mayıs’ta Başbakan Olaf Scholz ve ertesi gün, 16 Mayıs’ta da Maliye Bakanı Christian Lindner ile görüştü.

Bütçede yer almayan harcamalara ilişkin talepler haziran ayında görüşülmek üzere parlamentoya sunulacak.

Maliye Bakanlığı Sözcüsü, yaptığı açıklamada bakanlığın bu girişimi desteklediğini belirterek, “Mümkünse bu yıl Ukrayna’ya daha fazla silah tedarik etmeliyiz,” ifadesini kullandı.

Gazeteye göre, Ukrayna’ya bu yılki yardım için ayrılan fonların neredeyse tamamı, taahhüt edilen teslimatlara ayrıldı ve Savunma Bakanlığı’nın silah ve mühimmat alımı da dahil olmak üzere yeni askeri yardım paketleri için 300 milyon avrosu kaldı.

Almanya’nın 2023 yılında Ukrayna’ya yapacağı askeri yardım miktarı yaklaşık 5,4 milyar avro.

Bu yıl, orijinal plana göre, bu amaç için 4 milyar avro tahsis edilmişti. Ancak Bild‘e göre Pistorius, hükümetin yeni alımlar için neredeyse hiç parası kalmadığı için ek 5 milyar avro talep etti.

“Ukrayna’ya 1 trilyon dolar gönderin, yine de savaşın sonucunu değiştirmeyecek!”

Okumaya Devam Et

AVRUPA

‘Milli Muhafazakâr Enternasyonal’den İsrail’e destek

Yayınlanma

Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Macaristan Başbakanı Viktor Orbán, İsrail Diaspora İşleri Bakanı Amichai Chikli ve Fransa’nın Ulusal Birlik (Rassemblement National – RN) partisinin lideri Marine Le Pen, haziran ayında yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesinde İspanyol parlamentosunun üçüncü büyük gücü olan sağcı VOX partisinin Madrid’de düzenlediği etkinlikte bir araya geldi.

Etkinlikte, ABD’li muhafazakâr düşünce kuruluşu Heritage Foundation’ın başkan yardımcısı ve eski Beyaz Saray çalışanları Matt ve Mercedes Schlapp tarafından temsil edilen eski ABD Başkanı Donald Trump büyük alkış aldı.

VOX ve Meloni’nin partisi İtalya’nın Kardeşleri’ni de bünyesinde barındıran Avrupa Muhafazakârları ve Reformistleri (ECR) grubu, VOX tarafından düzenlenen “Europa VIVA 24” etkinliği kapsamında hafta sonu İspanya’nın başkentinde manifestosunun büyük bölümünü sundu.

“Güçlü ve egemen bir Avrupa”nın savunulması, Brüksel bürokrasisinin azaltılması, sınır güvenliğinin güçlendirilmesi ve Yeşil Mutabakat’ın gözden geçirilmesi seçimler öncesinde ECR’nin önceliklerinden bazıları.

Muhafazakârlar, yasadışı göç ve AB’nin iklim politikasına karşı güçlü mesajlarla kampanyalarını gayri resmi olarak başlatırken, Gazze’deki savaşında İsrail’i desteklediklerini ilan ettiler.

Orbán, Le Pen ve Meloni konuştu

ECR’nin manifestosunun ve VOX’un AB siyasi yarışına yönelik programının sunumu medyada büyük ilgi gördü. VOX lideri Santiago Abascal’ın kişisel dostu olan Javier Milei ve Le Pen Madrid’de hazır bulunurken, Meloni ve Orbán etkinliğine video konferans yoluyla katıldılar.

Meloni video konuşmasında, “Belirleyici bir seçimin arifesindeyiz (…). Şimdi seferberlik zamanı, sokaklara dökülme zamanı. Çıtayı yükseltmenin zamanı geldi, son güne kadar mücadele etmeliyiz,” dedi.

Orbán ise mesajında “Sevgili İspanyol dostlar, biz yurtseverler Brüksel’i işgal etmeliyiz,” dedi.

Orbán, Avrupa seçimleri için yürütülen kampanyayı, “kitlesel yasadışı göçü serbest bıraktığını” ve “çocuklarımızı cinsiyet propagandasıyla zehirlediğini” söylediği Brüksel’e karşı “büyük bir ortak savaş” olarak tanımladı.

Orban’a göre VOX siyasetçileri ve aktivistleri, eski ABD Başkanı Donald Trump’ın kampanya sloganı “Make America Great Again”e (Amerika’yı Yeniden Büyük Yap) atıfta bulunarak “Avrupa’yı yeniden büyük yapmaya” yardımcı olabilecek “adanmış savaşçılar.”

VOX’un, “Avrupa’yı yeniden canlandırmak için Avrupa düzeyinde güvenilebilecek İspanyol yurtsever hareketini temsil ettiğini” öne süren Le Pen, “Bugün Avrupa Birliği’nin yönünü değiştirmek isteyen çok kişi var ve 9 Haziran’’da daha da çoğalacağız,” dedi.

Le Pen, Avrupa Komisyonu’nun “Avrupa uluslarının egemenliğini sonsuza kadar ellerinden alırsa”, bunun sonuçlarının ülkelerin geleceği açısından felaket olacağını savundu.

Avrupa Parlamentosu’nda VOX ile çalışma arzusunu açıkça ifade eden Fransız lideri, Avrupa Komisyonu’nun mevcut başkanı Ursula von der Leyen ve müttefiklerini “tekdüzeliğe boyun eğmiş” bir AB istemekle suçladı ve “Biz Avrupa’nın savunucularıyız, onlar ise yıkıcıları,” diye uyardı.

İsrailli bakan: Radikal islama karşı batı medeniyetini savunuyoruz

Haaretz’in aktardığına göre Chikli, Vox lideri Abascal ve Le Pen’in arasındaki ön sıradaki koltuğundan seyircilerin coşkulu alkışları arasında sahneye çıktı ve 7 Ekim hakkında konuşarak bunu “radikal islamın çürümüş meyvesi” olarak nitelendirdi.

Gazze’de hâlâ esir tutulan İsrailli rehineler Noa Argamani ve Bibas ailesine atıfta bulunan ve bir Hamas üyesinin Gazze’deki ailesiyle yaptığı ve “kaç İsrailliyi öldürdüğünü kutladığı telefon görüşmesinin metnini” okuyan Chikli, “Bir çocuğu yetiştirmek için bir köy gerekir. Ama aynı şekilde tecavüzcüleri ve katilleri yetiştirmek için de bir köy gerekir,” dedi.

Chkli, İsrail’in Gazze’deki askeri harekatını “istemediğimiz bir savaş, çocuklarımızın ve özgür dünyanın iyiliği için savaşmaktan ve kazanmaktan başka seçeneğimiz olmayan bir savaş” olarak nitelendirdi.

Bakan 15 dakikalık konuşması boyunca “dünya çapında radikal islam tehdidine” birçok kez geri döndü. Chikli bir noktada, “Bu savaş sadece Gazze, İsrail Devleti ya da hatta Ortadoğu ile ilgili değil. Bu, radikal islama karşı batı medeniyetinin geleceği için varoluşsal bir savaştır,” dedi ve kongrede bulunan kalabalık buna “alkış patlamasıyla” karşılık verdi.

İsrailli bakan, İspanya Başbakanı Pedro Sánchez’i Filistin devletini savunduğu için eleştirirken, Vox lideri Abascal’a övgüler yağdırdı ve aralık ayında İsrail’e yaptığı ziyaret için teşekkür etti.

Chikli, “Diğerlerinin aksine, bunu fotoğraf çektirmek ya da sıra savmak için yapmadınız. Diğerlerinin aksine, iyi yüreğiniz sizi Hamas ve İran yerine İsrail Devleti’nin yanında yer almaya yöneltti. Gerçeğin yanında durduğun için teşekkürler Abascal,” dedi.

Chikli daha sonra, kendi deyimiyle “pervasız göç politikalarının” Avrupa için yarattığı tehdide geri döndü. “Genellikle dini fanatizmin yuvası haline gelen islami göçmenlerle dolu gettoları” eleştirdi ve “çok kültürlülüğün” reddedilmesi çağrısında bulunarak bu kavramı “bu kıtayı varoluşsal tehlikenin eşiğine getiren tam bir başarısızlık” olarak nitelendirdi.

Chikli sözlerini, İspanyollara “sağduyularını” kullanarak İsrail’e geçen hafta gerçekleşen Eurovision şarkı yarışmasında mümkün olan en yüksek puanı verdikleri için teşekkür etti ve “Sessiz çoğunluk sözünü söyledi,” dedi.

Likud-Avrupa sağı bağları güçleniyor

Başbakan Binyamin Netanyahu’nun partisi Likud’un üyesi olan Chikli, bir süredir Avrupa’daki ‘milli muhafazakâr’ olarak nitelendirilen sağcı partilerin etkinliklerine katılıyor.

Aralık ayında Chikli, “ahlaki göreceliliğin Batı medeniyetini çökertmekle tehdit ettiği alacakaranlıkta, ahlaki netliğin bir feneri olarak duran bir hakikat adamı” olarak nitelendirdiği Vox başkanı Santiago Abascal ile bir araya gelmişti.

Chikli geçtiğimiz ay da Macaristan’daki Muhafazakâr Siyasi Eylem Konferansına (CPAC) katılmış ve Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ı “İsrail’in destekçisi” olarak övmüştü.

Chikli, Avrupa sağında önemli bir yer kaplayan “Büyük Yer Değiştirme” teorisini destekleyen ve özellikle Müslüman ülkelerden gelen Avrupa göçüne atıfta bulunan ve nazilerle ilişkilendiriken “omvolking” (“yeniden nüfuslanma”) terimini kullanan Belçika’nın Vlaams Belang partisinin başkanı Tom Van Grieken ile birlikte konuşmuştu.

Chikli bu yılın başlarında İsveç’in sağcı partisi İsveç Demokratları ile de bir araya gelmişti. İsveç parlamentosunun ikinci büyük partisi olan bu partinin geçmişinde Naziler bulunuyor ve üyeleri son yıllarda bile neo-Nazi hareketlerle bağlantıları olduğu gerekçesiyle eleştiriliyor. İsrail şu ana kadar parti ile resmi bağlar kurmaktan kaçındı ancak İsveç Demokratları kendilerini “İsveç’teki en İsrail yanlısı parti” ilan etti.

Ocak ayında Krakow’da Avrupa Yahudi Derneği tarafından düzenlenen bir konferansta Chikli, resmi sıfatının kendisini İsrail’in Gazze’deki işgaline karşı uluslararası protestolara katılan Diaspora Yahudileriyle ittifak kurmaya teşvik etmeyeceğini söylemişti.

Jewish Telegraphic Agency’ye verdiği demeçte Chikli, “‘Nehirden denize, Filistin özgür olacak’ diye bağıran bir kalabalığın arasında kendini evinde hisseden bir Yahudi’yi ben Yahudi olarak görmüyorum. Onunla bir köprü kurmak istemiyorum,” demişti.

Milei diplomatik kriz çıkardı

Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei ise, “solcuları” yerdiği ve serbest piyasa kapitalizmini savunduğu konuşmasıyla ayakta alkışlandı.

Öte yandan, “uygulanan politikaların kalıcı olması ve gelecekte özgürlüklerini savunan ve ülkesinde (örneğin Kuzey Kore veya Küba’da) ‘futbolu bile kontrol eden’ sosyalistler tarafından ayaklar altına alınmalarına izin vermeyen vatandaşların olması için” bir hükümet açısından da gerekli olan “kültürel savaşı” teşvik etti.

Milei sözlerini, “Batıyı büyük yapan değerleri savunmaya geri dönelim: yaşam, özgürlük ve mülkiyet,” diyerek tamamladı.

Vox lideri Santiago Abascal’a, “Anneler Günü’nde Adem’den daha yalnız olduğum zamanlarda” kurduğu dostluk için teşekkür eden Milei, sosyalizmin “lanetli ve kanserli” olduğunu ve “ölüme davetiye çıkardığını” söyledikten sonra, İspanya Başbakanı Pedro Sánchez’in eşi için “yozlaşmış” deyince diplomatik bir krizi tetikledi.

Milei’nin sert sözlerine karşılık olarak İspanya, Buenos Aires Büyükelçisi María Jesús Alonso’yu istişarelerde bulunmak üzere geri çağırdı.

İspanya Dışişleri Bakanı José Manuel Albares pazar günü, “son derece ciddi” olarak değerlendirdiği sözleri için Milei’den “kamuoyu önünde özür dilemesini” talep etti. Özür gelmediği takdirde İspanya’nın “egemenliğini ve haysiyetini” korumak için “uygun tedbirleri” alacağını duyurdu.

Bakan, Milei’nin sözlerinin “her türlü siyasi ve ideolojik farklılığı aştığını” ve “uluslararası ilişkiler tarihinde ve hatta güçlü kardeşlik bağlarıyla birleşmiş iki ülke ve iki halk arasındaki ilişkiler tarihinde eşi benzeri görülmemiş” olduğunu belirtti.

Avrupa sağı oylarını artırıyor: ECR programı açıklandı

Avrupa Parlamentosu’nda sağcı oluşumlara ev sahipliği yapan iki grup, VOX’un yanı sıra İtalya’nın Kardeşleri ve Polonya’nın eski iktidar partisi Hukuk ve Adalet’in (PiS) yer aldığı ECR ile RN, Almanya için Alternatif (AfD) ve Matteo Salvini’nin Lega’sına ev sahipliği yapan Kimlik ve Demokrasi (ID).

Euractiv için yapılan en son Europe Elects projeksiyonu, ECR ve ID’nin 83’er AP üyesi kazanacağını gösteriyor. ID, 2019 seçimlerinde 73 ve ECR 62 vekil kazanmıştı.

Meloni ECR’nin şu anki başkanı ve grubun Başkan Yardımcısı İspanyol VOX Milletvekili Hermann Tertsch.

Seçim bildirgesinde ECR, diğer hususların yanı sıra “ulusal kimliğin korunması, vatandaşların güvenliği ve sınırların güçlendirilmesi konularındaki kesin kararlılığını” ifade ediyor.

Buna ek olarak ECR grubu, “gücün Brüksel’de gereksiz yere merkezileştirilmesini” reddederken, AB’nin “üye devletlerin egemenliğine ve geleneklerine saygı gösterecek ve bunları koruyacak” şekilde reforme edilmesini öneriyor. Ayrıca “güçlü bir Avrupa savunması”, Ukrayna’ya askeri desteğin güçlendirilmesi ve NATO’nun GSYİH’nin %2’si çağrısı doğrultusunda tüm ortakların savunma bütçelerinin arttırılması çağrısında bulunuyor.

Manifestoda ayrıca ECR’nin AB’nin sınırlarını güvence altına almak için “kapsamlı bir göç stratejisi” çağrısında bulunduğu ve bu stratejinin diğer girişimlerin yanı sıra Avrupa’da “sadece” “gerçek mültecilere” sığınma hakkı verilmesini de içereceği belirtiliyor.

ECR grubu ayrıca Ortak Tarım Politikası’nın (CAP) gözden geçirilmesini istiyor ve “Tarladan Sofraya” stratejisinin güçlendirilmesinin yanı sıra Yeşil Mutabakat’ın sektörün “sosyo-ekonomik refahına” öncelik verecek şekilde revize edilmesini savunuyor. 

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English