Bizi Takip Edin

Dünya Basını

Amerikan düşünce kuruluşu CSIS’e göre Yahya Sinvar’ın ölümü ne anlama geliyor?

Yayınlanma

Editörün notu: Aşağıda çevirisini verdiğimiz makale, ABD’nin etkili düşünce kuruluşlarından Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezinde (CSIS) yayınlandı. “İlmihal” şeklindeki makale, Hamas’ın İsrail tarafından katledilen lideri Yahya Sinvar’dan sonrasına ABD’lilerin nasıl baktığına dair ipuçları sunuyor. Soru-cevapların sahibi Alterman, Sinvar’ın katlinin Hamas’a büyük bir darbe olduğunu kabul etse de, örgütün sona ermesinin ve Gazze’deki savaşın yakın zamanda bitmesinin çok uzak bir ihtimal olduğunu savunuyor. İsrail’in, işgal ettiği Gazze’de “Hamas’tan sonra” ne olacağına dair bir fikri olmadığını savunan yazar, siyasi kariyerinin sonuna geldiği savunulan Binyamin Netanyahu’nun ise bu operasyonla birlikte kısmi bir zafer kazandığına dikkat çekiyor.


Yahya Sinvar’ın ölümü ne anlama geliyor?

Jon B. Alterman
Center for Strategic and International Studies
17 Ekim 2024
Çev. Leman Meral Ünal

İsrail hükümeti 17 Ekim’de yaptığı açıklamada Gazze’nin güneyinde çıkan çatışmada Hamas lideri Yahya Sinvar’ın öldürüldüğünü duyurdu. Sinvar 2017’den bu yana Gazze’de Hamas’a liderlik ediyordu, Ağustos 2024’te ise Hamas’ın siyasi büro şefliğine seçilmişti. Sinvar, İsrail’e karşı uzlaşmacılığa mesafeli, sertlik yanlısı biriydi. Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e düzenlediği saldırının beyniydi ve o zamandan bu yana yeraltında saklandığı düşünülüyordu.

Yahya Sinvar’ın ölümü Gazze’deki savaşın sona erdiği anlamına mı geliyor?

Gazze’deki savaş bitmedi, fakat yeni bir aşamaya geçti artık. Bir savaş örgütü olan Hamas parçalanacak ve içinden kimi gruplar şiddeti yoğunlaştırmak isterken diğerleri başka seçenekler düşünebilir. Güvenlik kaygıları nedeniyle Sinvar günlük operasyonları yönetmiyordu, bu nedenle Hamas’ın kapasitesinde gözle görülür bir azalma beklememeliyiz. Fakat bir nokta var ki, Sinvar uzlaşmaya şiddetle karşı görünüyordu, bu sebeple onun ölümü olası bir anlaşmayı mümkün kılıyor. Öte yandan Hamas’ın muteber bir liderinin olmaması, örgütün içinden bazı kesimleri ateşkese zorlamanın zor olacağı anlamına geliyor. Yine de İsrail’e karşı yürütülen savaşın şiddetinin önümüzdeki günlerde azalması muhtemel. Ve pek tabii Hamas içinde bir tür liderlik mücadelesi görmemiz de mümkün gibi görünüyor. Bu durum örgütün şiddetini bir süreliğine içe döndürebilirse de Gazze’deki savaşın tümüyle sona ermesi çok çok uzak bir ihtimal.

Rehinelere ne olacak?

Hamas’ın tuttuğu rehineler için aynı anda bir dizi olası sonuç ortaya çıkabilir. Görebildiğimiz kadarıyla Hamas rehinelerin tamamını kontrol etmiyor ve hatta örgüt içinde farklı grupların rehinelere dönük yaklaşım farklılıkları var. Bazıları Sinvar’ın ölümünün intikamını almak için rehineleri infaz edebilir, bazıları rehinelerin özgürlüğünü kendi özgürlükleriyle takas etmeye çalışabilir, bazıları ise kendi güvenliklerinin sağlanması karşılığında rehineleri bırakabilir. Önceki müzakere çabalarının tümü Sinvar’ın rehineleri tutanların çoğuyla bir bağlantı hattı kurduğu ve onların eylemlerini yönlendirebileceği fikrine dayanıyordu. Şimdi ise tablo çok daha müphem ve bu da beklenmedik sonuçlar görebileceğimiz anlamına geliyor. Rehinelerden kaçının hayatta olduğunu bilmiyoruz; önümüzdeki günlerde bazılarının serbest bırakılması, bazılarının ise öldürülmesi gündeme gelebilir.

Gazze’nin geleceği nasıl olacak?

Gazze’nin geleceğine ilişkin bu soru bugün aciliyet kazansa da cevabı alabilmemize biraz daha var gibi duruyor. Sinvar’ın ölümü, Hamas’ın Gazze’de yeniden dirilmesini önlemek isteyen İsrailliler için kayda değerdi. Birçok Filistinli Sinvar’ı güvenilir ve karizmatik bir aktör olarak gördüğü için onun ölümü Hamas’ın Gazze halkı üzerindeki kontrolünü zayıflatıyor, evet. Fakat İsrail Gazze’deki askeri işgalden paçasını nasıl kurtaracağına yeterince kafa yormuşa da benzemiyor. Hamas’ın kontrol altında tutamadığı bir Gazze için iddialı hedeflerini dile getirmeye devam etse de bu uğurda tutturduğu önü sonu belli bir yol yok. Kaldı ki İsrail, [Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ni yöneten] Filistin Ulusal Yönetimi’nin seküler bir ulusal kurum olarak liderlik etmesini içeren pek çok öneriye karşı çıkmıştı. Önümüzdeki haftalarda, ABD, Avrupa ve Arap devletleri de dahil olmak üzere bir dizi uluslararası aktörün İsraillileri bu konuda hareket etmeye zorlaması ihtimaller dahilinde.

Hamas’ın geleceği nasıl olacak?

Hamas, Gazze ve Batı Şeria’daki savaşın İsrail ile müzakere yoluyla sona erdirilmesinden umudunu kesen pek çok Filistinli için cazibesini koruyor. Nitekim İsrail’in önceki Hamas liderlerine dönük suikastları bu cazibeyi hemen hiç azaltmadı; Sinvar’ın ölümü de pek azaltacak gibi görünmüyor. Ancak giderek artan sayıda Gazzeli, Hamas ve Sinvar’ı gündelik hayatı dayanılmaz kıldığı ve geleceğe dönük müspet bir yol sunamadıkları için suçluyor. Önümüzdeki birkaç ay içinde, Hamas sempatizanlarını da içeren, ama diğer pek çok kişiyi de kapsayacak, ulusal, “tarafsız” ve teknokrat bir Filistin idare mekanizması oluşturma çabası görebiliriz. İsrail’in neye müsamaha göstereceği ve bunun Hamas’ın yeniden dirilmesine mi zemin hazırlayacağı yoksa Hamas’ı tehdit olmaktan çıkararak zayıflatacak bir noktaya mı getireceği ise hepimiz için belirsizliğini koruyor. İsrail’in bu noktada evet bazı yetkileri var ama tam kontrolü yok. En büyük belirsizliklerden biri, Gazze’de Hamas dışı bir yönetimin kurulmasını isteyen pek çok uluslararası aktörün bunu Filistin devletine giden yolun bir parçası olarak görmesidir ki bu İsrail Başbakanı Netanyahu’nun iktidar koalisyonundaki pek çok kişi için (ve elbette Nisan ayında yapılan bir ankete göre İsrailli Yahudilerin yüzde 81’i için de) kabul edilemez bir durum. Bunun Hamas sonrası bir gelecekte daha geniş ölçekte bir katılımın önünde bir engel olup olmadığı ya da İsrail ve diğerlerinin bu konuda bir ortaklığa varıp varamayacağı ise önümüzdeki birkaç ay boyunca tartışmaların odak noktası olacak.

Tüm bunlar İsrail siyasetine nasıl yansır?

Kısa vadeli düşünecek olursak, Sinvar’ın ölümü Netanyahu için büyük bir zafer demek. Yaz ayları boyunca Sinvar ile bir rehine ve ateşkes anlaşması yapması gerektiğini söyleyenlere karşı büyük bir “ben demiştim” mesajı vermiş oldu. İsrail’in çok daha güçlü, Hamas’ın ise önceye nazaran çok daha zayıf olduğu bir noktada askeri operasyonların sonlandırılması muhtemel duruyor. Ancak rehinelerin sağlığıyla ilgili kaygılar pek yakında İsrail kamuoyunu yakından ilgilendiren bir mesele olarak öne çıkacak ve bu da koalisyonunun sonraki adımlar üzerinde anlaşmaya varmasını zorlaştıracak. Pek çok kişi Netanyahu’nun siyasi kariyerinin aylar önce sona erdiğini düşünüyordu. Fakat [beklenenin aksine] siyaseten yeniden dirildi ve Sinvar’ın öldürülmesi onun en büyük zaferi şimdi…

Dünya Basını

Batı basını, İstanbul’daki ikinci Rusya-Ukrayna görüşmelerine nasıl tepki verdi?

Yayınlanma

Rusya ve Ukrayna heyetleri, çatışmanın çözümüne yönelik ikinci tur müzakereler için 2 Haziran’da İstanbul’daki Çırağan Sarayı’nda bir araya geldi. Bir saatten fazla süren görüşmede, Rus heyetine Devlet Başkanı Yardımcısı Vladimir Medinskiy, Ukrayna heyetine ise Savunma Bakanı Rustem Umerov başkanlık etti.

Müzakereler sonucunda tarafların çatışmanın çözümüne ilişkin belgeleri masaya yatırdığı ve yeni bir esir takası için hazırlıklara başlandığı bildirilirken, uluslararası basın kuruluşları görüşmelerden önemli bir ilerleme beklemediklerini aktardı.

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, görüşmelerin ardından yaptığı açıklamada, tarafların çatışmanın çözümüne ilişkin belgeleri teati ettiğini ve yeni bir esir serbest bırakma sürecinin hazırlıklarına başladıklarını belirtti.

Ukrayna Savunma Bakanı Umerov ise müzakerecilerin tüm ağır hasta esirler ile 25 yaş altındaki kişilerin takası konusunda anlaşmaya vardığını açıkladı.

Rus heyetine başkanlık eden Medinskiy, Rusya’nın gelecek hafta tek taraflı olarak Ukrayna’ya hayatını kaybeden 6 bin askerin naaşını teslim edeceğini söyledi. Ayrıca Medinskiy, Moskova’nın Kiev’den çatışma nedeniyle zor durumda kalan 339 çocuğun isim listesini aldığını da sözlerine ekledi.

Reuters: Atılım beklentisi düşük

İngiliz haber ajansı Reuters, “Pazartesi günü bir atılım beklentisi düşüktü. Ukrayna, Rusya’nın bugüne kadarki yaklaşımını kendisini teslim olmaya zorlama girişimi olarak görüyor ki Kiev bunu asla yapmayacaktır. Diğer yandan, Mayıs ayında son altı ayın en hızlı ilerlemesini kaydeden Moskova ise Kiev’in Rusya’nın şartlarıyla barışı kabul etmesi gerektiğini, aksi takdirde daha fazla toprak kaybıyla yüzleşeceğini belirtiyor,” ifadelerini kullandı.

Associated Press: Taraflar kilit konularda uzak

Amerikan haber ajansı Associated Press (AP), “ABD’nin her iki tarafı ateşkese teşvik etme çabaları henüz başarıya ulaşmadı. Ukrayna bu adımı kabul etti ancak Kremlin fiilen reddetti. Her iki ülkeden üst düzey yetkililerin son yorumları, askeri faaliyetlerin durdurulmasına yönelik kilit şartlar konusunda hâlâ anlaşmadan uzak olduklarını gösteriyor,” değerlendirmesinde bulundu.

Bloomberg: Barış umudu uzak görünüyor

Bloomberg haber kuruluşu ise “Bu görüşme, çatışmanın başlangıcından bu yana savaşan iki taraf arasında kamuoyuna açık ikinci görüşme oldu ve Mayıs ayındaki ilk tur müzakerelerin ardından geldi. ABD Başkanı Donald Trump’ın aylardır süren ve ilerleme kaydedilememesi nedeniyle giderek hayal kırıklığına uğradığı çabalarına rağmen barış olasılığı uzak görünüyor. Moskova, ABD’nin 30 günlük ateşkes önerisine hâlâ direniyor,” diye yazdı.

The New York Times: Müzakereler tıkanırken sahada saldırılar artıyor

ABD’nin önde gelen gazetelerinden The New York Times, “Moskova ve Kiev, her iki ülke liderlerini kâh ikna etmeye çalışan kâh eleştiren Başkan Trump’ın baskısı altında müzakere ediyor. Ancak Rusya ve Ukrayna sert bir duruş sergiliyor ve hiçbir tarafın diğer taraf için kabul edilebilir şartlar sunması beklenmiyor. Müzakereler çıkmaza girerken, savaş alanında saldırılar yoğunlaşıyor,” yorumunu yaptı.

CNN: Belirsizlik sürüyor

Amerikan haber kanalı CNN, “Geçen ay Türkiye’de yapılan ve düşman ülkeler arasında 2022’den bu yana ilk olan birinci tur görüşmelerin ardından her iki taraf da tam bir ateşkes ve potansiyel olarak uzun vadeli bir barış için şartlarını teati etmeyi kabul etmişti. Ukrayna’nın pazar günkü hava saldırısının bu yolu kolaylaştırıp kolaylaştırmayacağı ya da daha da çetrefilli hâle getirip getirmeyeceği henüz belirsiz,” ifadelerine yer verdi.

Financial Times: İlerleme belirtisi yok, Trump hayal kırıklığı yaşıyor

İngiliz Financial Times gazetesi ise, “Heyetler el sıkışmadı ve potansiyel bir anlaşmaya varılması yönünde herhangi bir ilerleme belirtisi göstermedi. Rusya’nın uzlaşmaz tutumu, göreve geldiği ilk gün çatışmayı çözebileceğiyle övünen ve Putin ile yakın ilişkilerinin bir anlaşmaya varılmasına yardımcı olacağına inanan ABD Başkanı Donald Trump’ı hayal kırıklığına uğrattı,” değerlendirmesini okuyucularıyla paylaştı.

Okumaya Devam Et

Dünya Basını

Financial Times: Borç batağındaki ‘gelişmekte olan ülkeler’ için kayıp on yıl kapıda

Yayınlanma

İngiliz Financial Times gazetesi, ‘gelişmekte olan ülkelerin’ karşı karşıya olduğu borç krizini ve bunun kalkınma üzerindeki olumsuz etkilerini ele aldı. Gazete, milyarlarca insanın umutlarını boşa çıkaran mevcut mali yapıların acilen yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini vurguladı. Borç servisinin eğitim, sağlık ve altyapı gibi kritik alanlardan kaynak çektiği belirtildi.

İngiliz Financial Times gazetesi, “gelişmekte olan ülkelerin” yüzleştiği borç krizini ve bunun kalkınma üzerindeki yıkıcı etkilerini mercek altına aldı.

Gazete, milyarlarca insanın beklentilerini karşılayamayan mevcut mali yapıların acilen yeniden ele alınması gerektiğinin altını çizerek, borç sorununun birçok düşük ve orta gelirli ülkede daha da derinleştiğini belirtti.

Söz konusu ülkeler borçlarını ödemekte temerrüde düşmeseler de kalkınma hedeflerinde geri kalıyorlar.

Likidite eksikliği nedeniyle hükümetler, eğitim, sağlık, altyapı ve iklim uyumu gibi hayati alanlara ayrılması gereken değerli kamu kaynaklarını, daha önce alınmış borçların servisine yönlendirmek zorunda kalıyor.

BM verileri endişe verici

Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) tarafından yayımlanan son veriler, durumun ciddiyetini gözler önüne seriyor.

Verilere göre 54 ülke, vergi gelirlerinin yüzde 10’undan fazlasını sadece faiz ödemelerine harcıyor.

“Gelişmekte olan ülkelerin” vergi gelirlerine oranla ortalama faiz yükünün 2011’den bu yana neredeyse iki katına çıktığına dikkat çekildi.

Gazete, 3,3 milyardan fazla insanın borç servisine sağlıktan daha fazla harcama yapan ülkelerde yaşadığını, 2,1 milyar insanın ise borçlara eğitimden daha fazla kaynak ayıran ülkelerde hayatını sürdürdüğünü vurguladı.

Financial Times, bunun sürdürülebilir bir kalkınma yolu olmadığını, aksine borcun bir engel teşkil ettiğini belirtti.

Borçlanma maliyetleri artıyor

Bu durumun, borçlanma maliyetlerinin keskin bir şekilde yükseldiği bir dönemde yaşandığına işaret edildi. 2008 mali krizinin ardından faiz oranlarının sıfıra yaklaşmasıyla daralan borçların, şimdi çok daha yüksek faiz oranlarıyla yenilendiği ifade edildi. Gazeteye göre, Covid-19 salgını ve Ukrayna’daki savaş sonrasında getiri farkları azalmış olsa da, sermaye piyasalarında borç yenileme maliyeti birçok düşük ve orta gelirli ülke için hâlâ aşırı derecede yüksek.

Küresel ekonomideki zayıf görünüm de krizi daha da ağırlaştırıyor. Yavaşlayan büyüme, borç sürdürülebilirliğini baltalayarak krizi derinleştiriyor.

“Sistemik bir başarısızlık söz konusu”

Gazete, bugünkü krizin sistemik bir başarısızlığı yansıttığını ve bunun temelinde küresel sermaye akışlarındaki süregelen asimetrinin yattığını vurguladı.

Sermayenin gelişmiş ekonomilere genellikle anti-siklik (ekonomik döngünün tersi yönde) akarak durgunluk dönemlerinde destek sağlarken, “gelişmekte olan ülkelere” pro-siklik (ekonomik döngüyle aynı yönde) aktığı ve bu durumun şokları daha da kötüleştirdiği açıklandı.

Financial Times, bu durumun neticesinde net dış transferlerin negatife döndüğünü belirtti. Sadece 2023 yılında, düşük ve orta gelirli ülkelerin (Çin hariç) uzun vadeli borçlarda 30 milyar ABD doları net özel sektör çıkışı yaşadığı, bunun 2022’deki yaklaşık 50 milyar ABD dolarlık çıkışa göre hafif bir iyileşme olsa da hâlâ “kalkınma için önemli bir kaynak kaybını” temsil ettiği ifade edildi.

Uluslararası kurumlar yetersiz kalıyor

Çok taraflı kurumların da yetersiz kaldığına dikkat çeken gazete, Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) düşük ve orta gelirli ülkelere yapılan net transferlerin —salgın sırasında önemli ölçüde artmışken— şimdi çöktüğünü belirtti.

Gazete, “2020’de 22 milyar ABD dolarlık pozitif transferden, net rakam 2022’de sıfıra ve 2023’te eksi 5 milyar ABD dolarına düştü,” ifadelerini kullandı ve bunun düşük ödemeler ile faiz ödemelerindeki büyük artıştan kaynaklandığını ekledi.

‘Mevcut borç politikaları halklara değil piyasalara hizmet ediyor’

Financial Times, uzmanlar arasında pek çok “gelişmekte olan ülkedeki” mevcut borç politikalarının halklara değil, mali piyasalara hizmet ettiği yönünde artan bir fikir birliği olduğunu aktardı.

Gazete, bunun bütün ülkeleri kayıp bir on yıla veya daha kötüsüne mahkum etme tehlikesi taşıdığını vurgulayarak, dünyanın en yoksul ve en savunmasız insanlarından bazılarının bir veya daha fazla kayıp on yıl yaşamasının “dünyanın kaldıramayacağı bir durum” olduğunu açıkladı.

Gazete, tartışmanın sadece mali temerrütten kaçınmaya dayalı dar başarı anlatılarının ötesine geçmesi gerektiğini belirterek, “Gelecekleri sürdürülemez koşullardaki eski borçların servisine ipotek edilen milyarlarca insanın yaşadığı gerçekliği yansıtmalıdır,” çağrısında bulundu.

Ayrıca, tekrarlayan borç ve kalkınma krizlerine yol açan küresel yapıdaki temel kusurların ele alınmasıyla işe başlanması gerektiğini vurguladı.

Okumaya Devam Et

Dünya Basını

Rusya ve Ukrayna heyetleri tekrar İstanbul’da: Masada neler var?

Yayınlanma

Bugün İstanbul’da yapılması planlanan Rusya-Ukrayna görüşmelerinde, barışçıl çözüme yönelik ortak bir muhtıra hedefleniyor. Ancak Moskova merkezli Dünya Ekonomi ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nden Eduard Solovyov’a göre, tarafların temel konulardaki (toprak bütünlüğü, Ukrayna’nın NATO üyeliği, tarafsızlık statüsü) zıt pozisyonları, Ukrayna yönetiminin meşruiyet sorunu ve muhtıranın hukuki bağlayıcılığının olmaması önemli engeller teşkil ediyor. Rusya’nın asgari talepleri arasında Ukrayna’nın NATO’dan uzak durması ve toprak değişikliklerinin tanınması yer alırken, bu maddeler Kiev için kırmızı çizgi niteliğinde. Uzmana göre, olası bir muhtıranın Rusya’ya yönelik yaptırımları kısa ve orta vadede etkilemesi beklenmiyor.


Post-Sovyet Araştırmalar Merkezi Başkanı, gelecekteki muhtıranın önündeki engelleri değerlendiriyor

RBK

2 Haziran 2025

2 Haziran’da İstanbul’da Rusya ve Ukrayna heyetlerinin bir araya gelmesi bekleniyor. Rusya Bilimler Akademisi Dünya Ekonomisi ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Post-Sovyet Araştırmalar Merkezi Başkanı Eduard Solovyov, tarafların ortak bir muhtıraya giden yolda çözmeleri gereken sorunları ele alıyor.

2 Haziran’da İstanbul’da Rus ve Ukrayna heyetleri arasında bir görüşme yapılması planlanıyor. Bu görüşmenin sonucunda tarafların barışçıl bir çözüme ilişkin ortak bir muhtıra imzalaması gündemde. Kiev’in iddialarına göre Ukrayna, muhtıra versiyonunu Moskova ve Washington’a göndermiş durumda. Moskova ise sızıntıları ve görüşmeler başlamadan önce yapılabilecek taraflı yorumları engellemek amacıyla kendi taslağını İstanbul’da sunacağını belirtiyor.

Nihai muhtıranın nasıl görüneceği konusunda şimdilik bir yargıya varmak zor. Büyük ihtimalle Kiev ve Moskova tarafından hazırlanan belgeler temelden farklılık gösteriyor. Görüşmeler sırasında bu belgelerin birleştirilip birleştirilemeyeceği ise büyük bir soru işareti. Fakat, çatışmanın olası çözümüne ilişkin tartışmaların, son zamanlarda sadece Ukrayna değil, Avrupa siyasi elitlerinin de özelliği haline gelen sert açıklamalardan, ültimatomlardan ve megafon diplomasisinden uzaklaşarak, daha rasyonel, profesyonel ve somut sonuç odaklı bir tartışma düzeyine kayma fırsatı bulması bile bir ilerlemedir.

Ukrayna tarafının, ateşkesin koşullarına odaklanmaya çalışacağı tahmin ediliyor. Rusya tarafı ise muhtemelen, ikili Rusya-Ukrayna ilişkileri ve anlaşmalarının ötesine geçen, çatışmanın genel olarak sona ermesine yönelik kendi vizyonunu öne sürecektir. Bu vizyon, NATO ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri de dahil olmak üzere Batılı ülkelerden belirli taahhütler içeriyor. Dolayısıyla, muhtırada neredeyse kesin olarak Ukrayna çevresindeki çatışmanın çözümüne ilişkin ilkeler ve daha geniş çerçeveler yer alacaktır.

Eduard Solovyov

Muhtıra, hukuki bağlayıcılığı olan bir belge niteliği taşımıyor. Belgede, olası bir anlaşmanın bazı temel parametrelerinin sabitlenmesi bekleniyor. Moskova’nın sıkça ve tutarlı bir şekilde dile getirdiği bir sorun var: Ukrayna tarafındaki meşruiyet eksikliği. Kiev’de bağlayıcı bir hukuki belgeyi imzalayacak kimse bulunmuyor. Ukrayna Devlet Başkanı ve parlamentosunun (Verhovna Rada) yetki süresi 2024 yılında dolmuştu. Muhtıra, gelecekte meşru Ukrayna makamlarıyla yapılacak bir anlaşma çerçevesinde sağlamlaştırılacak olan anlaşmaların bir ara biçimidir.

Tarafların bir dizi kilit konudaki pozisyonları taban tabana zıt. Mevcut Ukrayna yönetimi, Kırım’ın, Donetsk ve Lugansk halk cumhuriyetlerinin, Zaporojye ve Herson oblastlarının Rusya’ya ait statüsünü tanımıyor. Rusya, toprak değişikliklerinin sabitlenmesinde ve daha geniş bir bağlamda Ukrayna’nın tarafsızlık statüsünün ve silahsızlandırılmasının sağlanmasında ısrar ediyor. Bu arada Kiev, ülkenin NATO’ya katılım hedefinin Anayasa’da sabitlendiğini ve bu konuda tartışılacak bir şey olmadığını, savunma kapasitesinin güçlendirilmesinin ise egemenliğin garantisi olduğunu belirterek bu son iki konuyu da görüşmeyi reddediyor.

Esasında Moskova için önemli olan sadece Kiev’in tarafsız, blok dışı statü garantileri ve silahlı kuvvetlerin sayısal azaltılması konusundaki taahhütleri değil, aynı zamanda NATO ülkelerinin sadece Ukrayna’ya değil, en azından diğer Sovyet sonrası ülkelere yönelik olarak da doğuya doğru genişlememe taahhütleridir. Bu tür geniş siyasi genellemelerin muhtırada yer alıp almayacağı henüz belirsiz.

Rusya için asgari program, Ukrayna’nın sadece NATO’ya katılmama taahhüdünde bulunmasını değil, aynı zamanda ittifak ülkelerinin kendi topraklarını askeri amaçlarla kullanmasına izin vermemesini sağlamaktır; yani, ittifak ülkeleriyle ortak tatbikat yapmama, yabancı askerlerin ve askeri altyapının varlığını dışlama ve askeri-teknik işbirliğinin bazı gelişmiş biçimlerinden kaçınma taahhütlerini sabitlemektir. Ayrıca, Kırım’ın, Donbass cumhuriyetlerinin ve Novorusya’nın iki bölgesinin değişen statüsünün tanınmasını sağlamaktır. Kiev makamları için bugüne kadar tüm bu konular, mevcut Ukrayna yönetiminin çizdiği kırmızı çizgilerin aşılması anlamına geldiği için fiilen tabuydu.

Ayrı bir konu da yaptırımların kaldırılması beklentileri; Avrupa kulvarında bu konuyu, çatışmada sürdürülebilir bir çözüme ulaşılana kadar tartışmak zor olacaktır. Bu nedenle, Rusya karşıtı yaptırımlar, özellikle Avrupa yaptırımları, orta vadede büyük olasılıkla devam edecek ve ortak bir Rusya-Ukrayna muhtırasının imzalanması, mevcut durumu ve yasa dışı olarak dondurulan Rus varlıklarının iadesi beklentilerini etkilemeyecektir.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English