Bizi Takip Edin

Diplomasi

Analistler: Çin müzakerelere açık, ancak önce ABD’nin gümrük vergilerini kaldırması gerek

Yayınlanma

Analistler, Çin’in ticaret savaşını yatıştırmaya yönelik potansiyel bir anlaşma için ABD ile görüşmeleri yeniden başlatıp başlatmamayı değerlendirdiğini teyit etmesinin, Pekin’in pozisyonunu yumuşattığı şeklinde yorumlanmaması gerektiğini söyledi, zira Çin müzakerelere açık olsa da bu konuda acele etmiyor.

Pekin cuma günü yaptığı açıklamada Washington’un “ilgili kanallar aracılığıyla görüşmelere katılma arzusunu ifade ederek” kendisine ulaştığını söyledi.

Ancak Çin Ticaret Bakanlığı’ndan bir sözcü de ABD’nin gerçekten görüşmek istiyorsa “yanlış uygulamalarını ele alarak samimiyetini göstermek” için Çin’e uyguladığı gümrük vergilerini kaldırması gerektiğini vurguladı.

Pekin merkezli bir düşünce kuruluşu olan Çin ve Küreselleşme Merkezi’nin başkan yardımcısı Victor Gao’ya göre bu açıklamalar “olumlu bir adım” çünkü Çin’in ABD ile yapılacak herhangi bir ticaret görüşmesine ilişkin koşullarını resmen ortaya koyuyor.

Ancak South China Morning Post’a konuşan Gao’ya göre, bakanlığın açıklaması Çin’in tonunda bir değişikliği yansıtmıyor, zira Pekin herhangi bir resmi müzakere başlamadan önce ABD’nin gümrük vergilerini düşürmesi konusunda ciddi.

Gao, “Bence bu açıklama Çin’in pozisyonunu değiştirmekten ziyade her şeyi başa döndürüyor,” dedi ve ekledi: “Benim yorumum Çin’in ABD ile konuşmak için acele etmediği yönünde. Top Amerika’nın sahasında.”

Avustralya’daki Tazmanya Üniversitesi’nde Asya çalışmaları profesörü olan James Chin ise, Çin’in genel tutumunda bir değişiklik olmasa da, açıklamanın iki tarafın zaten arka kanallar aracılığıyla konuşuyor olabileceğinin sinyalini verdiğini söyledi.

Chin, “Çinliler bir anlaşma istiyor, ancak Çinliler pes etmeyecek,” dedi, “Henüz bir anlaşma olduğunu sanmıyorum. Çinlilerin piyasalara konuşmaya ve bir anlaşma yapmaya istekli olduklarına dair bir sinyal göndermeleri gerekiyor” değerlendirmesini yaptı.

Pekin’in müzakereler başlamadan önce ABD’den tüm gümrük vergilerini kaldırmasını talep etmesinin Washington üzerinde baskı kurmayı amaçlayan bir taktik olarak görülmesi gerektiğini, zira ABD’nin bunu gerçekten yapmasını beklemediğini de sözlerine ekledi.

Dünyanın en büyük iki ekonomisi arasında haftalardır devam eden kısasa kısas gümrük vergisi artışları, Çin mallarının ABD’de yüzde 145 ek vergiyle karşı karşıya kalmasına neden olurken, Amerika’nın Çin’e ithalatı da yüzde 125 ek vergiyle karşı karşıya kaldı.

Guangdong eyaleti merkezli özel bir düşünce kuruluşu olan Zhibenshe’nin CEO’su Xue Qinghe’ye göre, gümrük vergileri küresel ekonomiye gerçek anlamda zarar vermeye başladığından, her iki taraf da artık bir anlaşma için görüşmeye istekli.

Xue, Çin’in iş dünyası, diplomasi ve halk kanalları aracılığıyla ulaşmaya çalıştığını ancak Trump’ın Başkan Xi Jinping ile doğrudan görüşmeyi umduğu için bu çabaların çok az sonuç verdiğini sözlerine ekledi.

ABD Başkanı Donald Trump geçen hafta Oval Ofis’te düzenlediği basın toplantısında Çin mallarına yönelik gümrük vergilerinin “yüzde 145 kadar yüksek olmayacağını” ve “önemli ölçüde düşeceğini ama sıfır olmayacağını” söyleyerek ABD-Çin ticaret savaşına ilişkin tutumunu yumuşatmış gibi göründü.

ABD merkezli araştırma grubu The Conference Board’un Çin Merkezi kıdemli danışmanı Alfredo Montufar-Helu, Pekin’in son açıklamasının Çin’in müzakerelere hazır olduğuna dair güçlü bir sinyal gönderdiğini, ancak ihtiyatlı bir iyimserlikle ele alınması gerektiğini söyledi.

Bu açıklama “ABD yetkililerinin proaktif bir şekilde görüşmeleri başlatmaya çalıştığını gösteriyor ki bu da Trump yönetiminin en önemli isteklerinden biri olan Çin’in bir anlaşmaya ilk ulaşan taraf olması isteğine ters düşüyor” dedi.

Montufar-Helu, kapsamlı bir ticaret anlaşmasının müzakere edilmesinin karmaşık ve zaman alıcı bir süreç olacağını vurguladı.

“Her iki taraf da ulusal ekonomik güvenlikleri için hayati önem taşıdığını düşündükleri konularda taviz vermek konusunda isteksiz davranacağından, sürecin hassas geçmesi muhtemeldir” dedi.

Uzmanlara göre, görüşmelerin başlaması için Çin’in, ABD’nin Çin mallarına uyguladığı gümrük vergilerinin, Trump’ın 2 Nisan’da “Kurtuluş Günü” vergilerini açıklamasından önceki seviye olan %20’ye geri dönmesi ve müzakere süreci boyunca bu seviyede kalması konusunda ısrar etmesi muhtemel. Çin müzakerelere açık olsa da somut adımı ABD’nin atması gerekiyor.

Çin Ticaret Bakanlığı yaptığı açıklamada, “ABD’nin hatalı tek taraflı tarife politikalarını düzeltmeyi reddetmesi halinde, bunun sadece samimiyetten tamamen yoksun olduğunu kanıtlayacağını ve karşılıklı güveni daha da zayıflatacağını” söyledi.

“Bir şey söylerken başka bir şey yapmak, hatta görüşmeleri zorlama ve şantaj için bir kılıf olarak kullanmak – Çin bunu kabul etmeyecektir” diye ekledi.

Fransız yatırım bankası Natixis’in Asya-Pasifik baş ekonomisti Alicia Garcia-Herrero’ya göre bu yorumlar Pekin’in ABD tarafını taleplerinde “çok değişken” olarak gördüğünü gösteriyor.

“Dolayısıyla [Pekin] ABD’nin ne istediğini yazılı olarak görmek istiyor” dedi.

Diplomasi

İran Dışişleri Bakanı Arakçi, Putin ile görüşmek üzere Moskova’da

Yayınlanma

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, ABD’nin nükleer tesislere yönelik saldırılarının ardından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmek üzere Moskova’ya gitti. Arakçi, ABD ve İsrail’in saldırganlığının tüm dünya için ciddi sonuçlar doğuracağını ve bu saldırıların Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’nı (NPT) sorgulanır hale getirdiğini belirtti.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, ABD’nin İran’daki nükleer tesislere yönelik saldırılarının ardından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmek üzere Moskova’ya gitti.

Arakçi, ABD ve İsrail’in saldırganlığının sadece Orta Doğu için değil, tüm dünya için ciddi sonuçlar doğuracağı uyarısında bulundu.

Pazartesi günü Rusya Devlet Başkanı Putin ile bir görüşme gerçekleştirmesi beklenen Arakçi, Moskova’ya varışında yaptığı açıklamada, ABD’nin saldırısının Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’nı (NPT) sorgulanır hale getirdiğini ve uluslararası güvenlik için olumsuz sonuçları olacağını vurguladı.

Arakçi, “ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırısı, NPT’yi sorgulattı, yayılmanın önlenmesi rejimini sarstı ve uluslararası güvenlik için olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Bu, şu anda birçok ülkenin dile getirdiği bir endişedir,” ifadelerini kullandı.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, 22 Haziran’da Sputnik‘e yaptığı açıklamada Arakçi’nin Rus yönetimiyle görüşmek üzere Moskova’ya geldiğini doğrulamıştı.

‘Saldırganlığa karşı sessizliğin sonuçları olur’

Arakçi, Fransız mevkidaşı Jean-Noël Barrot ile yaptığı telefon görüşmesinde ise uluslararası toplumu uyardı. İranlı bakan, “Uluslararası toplumun bu saldırganlık karşısındaki sessizliği ve eylemsizliği, tüm devletler için geniş kapsamlı sonuçlar doğuracaktır,” dedi.

Arakçi, ABD’nin eylemlerinin Birleşmiş Milletler (BM) Şartı da dahil olmak üzere tüm uluslararası hukuk normlarını ihlal ettiğini vurguladı.

İranlı bakan, İsrail ve ABD’nin saldırılarının yalnızca “saldırganlık” olarak nitelendirilebileceğini, İslam Cumhuriyeti’nin ise meşru müdafaa çerçevesinde hareket ettiğini belirtti.

ABD saldırıları ve uluslararası tepkiler

Pazar günü erken saatlerde ABD, İran’ın Natanz, Fordo ve İsfahan’daki üç nükleer tesisini vurduğunu açıklamıştı. Saldırının ardından ABD Başkanı Donald Trump, Tahran’ın “bu savaşı bitirmeyi kabul etmesi gerektiğini, aksi takdirde çok daha ciddi sonuçlarla karşılaşacağını” söylemişti. Trump daha sonra nükleer tesislerin tamamen yok edildiğini iddia ederken, İranlı askeri yetkililer ise ABD saldırılarının tamamen sonuçsuz kaldığını belirterek sert bir yanıt verileceği tehdidinde bulunmuştu.

ABD’nin saldırıları geniş çaplı uluslararası kınamalara yol açtı. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, saldırıları tehlikeli bir gerilim ve küresel barışa yönelik bir tehdit olarak nitelendirdi. Rusya ise saldırıları uluslararası hukukun, BM Şartı’nın ve BM Güvenlik Konseyi kararlarının ağır ihlali olarak nitelendirerek şiddetle kınadı ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nı (UAEA) tarafsız bir yanıt vermeye çağırdı.

Rusya ile ortak tehditlere karşı işbirliği

Arakçi, Moskova ziyareti öncesi yaptığı açıklamada, Rusya ile ortak endişeleri ve düşmanları paylaştıklarını belirtti.

Telegram üzerinden yaptığı paylaşımda, “Rusya Federasyonu’nun saldırıyı en güçlü şekilde kınayan tutumunu takdir ediyoruz,” diyen Arakçi, bölgedeki özel koşulların iki ülke arasında daha yakın bir ilişki gerektirdiğini ifade etti.

Bakan, “Rusya ile her zaman ortak endişelerimiz, ortak kaygılarımız ve ortak düşmanlarımız oldu. Ortak zorluklara ve tehditlere karşı koymak için her zaman ortak inançları paylaşıyor ve birbirimizle yakın istişarelerde bulunuyoruz. Pazartesi günü Rusya Devlet Başkanı ile yapılacak görüşmede de tam olarak bu yapılacak,” diye ekledi.

İran, nükleer programının askeri bir boyutu olduğunu reddediyor. UAEA Genel Direktörü Rafael Grossi 18 Haziran’da yaptığı açıklamada, ajansın İran’ın aktif bir nükleer silah programına sahip olduğuna dair somut bir kanıt görmediğini belirtmişti.

CNN‘in 17 Haziran’da konuya aşina kaynaklara dayandırdığı haberine göre, ABD istihbarat değerlendirmeleri de İran’ın aktif olarak nükleer silah peşinde olmadığı yönünde benzer bir sonuca varmıştı.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

AB ve İtalya, Afrika için 1,2 milyar avroluk yatırım açıkladı

Yayınlanma

AB ve İtalya, Afrika ile ilişkilerini derinleştirmek için çabalarını yoğunlaştırdı ve demiryolu altyapısı, dijital bağlantı ve iklime dirençli tarımı kapsayan 1,2 milyar avro değerinde bir anlaşma paketi açıkladı.

“Afrika’nın geleceğimizin en fazla bağlı olduğu kıta olduğuna inanıyoruz. İtalyanlar ve Avrupalılar bir fark yaratmaya çağrılıyor ve biz bunu başarabiliriz,” diyen İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, zirveyi uzun süredir konuşulan ama henüz hayata geçirilemeyen “Mattei Planı”nın dönüm noktası olarak nitelendirdi.

Anlaşmalar, Meloni ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in ortak ev sahipliğinde düzenlenen üst düzey bir etkinlikte duyuruldu.

Meloni’nin sağcı hükümeti tarafından Kasım 2023’te başlatılan girişim, önümüzdeki beş ila yedi yıl içinde en az 4 milyar avro İtalyan fonu mobilize etmeyi hedefliyor.

Plan adını, İtalya’nın devlet petrol şirketi Eni’nin kurucusu ve başkanı Enrico Mattei’den alıyor. Mattei’nin savaş sonrası Afrika’daki enerji ortaklıklarına yaklaşımı “demokratik, eşitlikçi ve yerel kaynakların sömürülmesine dayalı olmayan” bir yaklaşım olarak tanımlanıyordu.

Meloni hükümeti, bu vizyonu yeniden canlandırdığını ve kaynak çıkarma temelli kalkınma modellerine bir alternatif sunduğunu iddia ediyor.

AB, Küresel Geçit’e Afrika’yı dahil ediyor

Cuma günü Roma’da düzenlenen zirve, Mattei Planı’nı AB’nin daha geniş kapsamlı Global Gateway (Küresel Geçit) stratejisiyle uyumlu hale getirme yönünde önemli bir girişim oldu.

Brüksel’in 300 milyar avroluk bağlantı ve kalkınma gündeminin yarısı Afrika’ya ayrılmış durumda.

Leyen, bu girişimi son dönemde küresel yardımlarda yaşanan kesintilere bir karşı önlem olarak nitelendirdi.

Komisyon başkanı, “Dünyanın diğer ülkelerinin yardımlarını kestiğini görüyoruz. Bunun yanlış olduğunu düşünüyoruz. Afrika’ya yeni yatırımları çekmek her iki tarafın da çıkarına. Bugünkü etkinlik, yaklaşımımızın sonuç verdiğini gösteriyor,” dedi.

Meloni’nin ‘Afrika için Mattei Planı’

Hindistan ve Körfez ile Avrupa arasında köprü olarak Afrika

Zirvede imzalanan önemli anlaşmalar arasında, Angola ve Zambiya’yı Demokratik Kongo Cumhuriyeti üzerinden birbirine bağlayan ve Tanzanya kıyılarına kadar uzatılması planlanan 830 kilometrelik Lobito Koridoruna destek de yer aldı.

AB, Angola’ya 77 milyon avro hibe dahil olmak üzere projeye yaklaşık 1 milyar avro taahhüt etti.

Bir diğer önemli duyuru ise, Hindistan’ı Körfez ve Cibuti üzerinden Avrupa’ya bağlamak için tasarlanan Blue Raman denizaltı kablosunun genişletilmesi oldu. Leyen, İtalya ile işbirliği içinde kablonun artık Somali, Kenya ve Tanzanya’ya kadar uzanacağını açıkladı.

Meloni ayrıca, Avrupa Komisyonu ile işbirliği içinde, önümüzdeki on yıl içinde dünyanın en az gelişmiş ülkelerinin tüm borç yükünü dönüştürmeyi amaçlayan bir borç hafifletme girişimi tanıttı.

İtalyan lider, “Plan, önümüzdeki on yıl içinde dünyanın en az gelişmiş ülkelerinin tüm borç yükünü dönüştürmeyi ve orta-düşük gelirli ülkelerin borçlarını %50 oranında azaltmayı öngörüyor,” dedi.

Afrika’da AB-İtalya planına tepkiler de var

Bir dizi açıklamaya rağmen, sivil toplum grupları şüpheci olmaya devam ediyor.

Eleştirenler, özel fonların eksikliğine ve Afrika ortaklarıyla koordinasyonun zayıflığına işaret ediyor. Bu durum, geçen yıl Afrika Birliği Komisyonu Başkanı Moussa Faki tarafından da açıkça kabul edilmişti.

Ayrıca, planın öncelikleri arasında algılanan dengesizliği de işaret ediyorlar. Bir ortaklık olarak sunulsa da, Mattei Planı birçok kişi tarafından, gerçek anlamda ortak kalkınmayı teşvik etmekten ziyade, özellikle göçü frenlemek, enerji arzını güvence altına almak ve sağlık güvenliğini artırmak gibi İtalya’nın stratejik çıkarlarını ilerletmek için bir araç olarak görülüyor.

Çevre grupları ve Afrika sivil toplum ağları, planın yenilenebilir enerji kaynakları yerine fosil yakıtlara, özellikle de gaz ve biyoyakıtlara öncelik vermesinden endişe duyduklarını dile getirdiler.

80’den fazla Afrika örgütünü temsil eden “Don’t Gas Africa” koalisyonu, yerel topluluklarla istişare yapılmaması ve adil bir enerji geçişinin desteklenmemesini gerekçe göstererek, planı “neo-kolonyal” ve dışlayıcı olarak kınadı.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

İsrail-İran savaşı, Rus petrolüne yönelik yaptırım planını erteletti

Yayınlanma

İsrail ve İran arasındaki savaşın petrol fiyatlarında ani bir artışa yol açması, Avrupa Birliği’nin Rus petrolüne uygulanan varil başına 60 dolarlık tavan fiyatı düşürme planlarını değiştirdi. AB liderleri, Orta Doğu’daki çatışmanın küresel petrol fiyatlarını daha da artıracağından ve yaptırımları sıkılaştırmanın mümkün olmayacağından endişe ediyor.

İsrail ve İran arasındaki savaşın petrol fiyatlarında yarattığı ani yükseliş, Avrupa Birliği (AB) liderlerinin Rus petrolüne yönelik tavan fiyatı varil başına 60 dolardan 45 dolara düşürme planlarını değiştirmesine yol açtı.

Liderler, Orta Doğu’daki çatışmanın küresel petrol piyasasında fiyatları daha da artıracağından ve bu ortamda yaptırımları sıkılaştırmanın mümkün olmayacağından endişe ediyor.

AB dışişleri bakanlarının pazartesi günü Brüksel’de yapacakları toplantıda tavan fiyatın düşürülmesini tartışmaları bekleniyordu.

Ancak Politico‘ya konuşan iki diplomat, İsrail ile İran arasında tırmanan askeri gerilim nedeniyle bu planın artık uygulanabilir görülmediğini belirtti.

Bir diplomat, “Orta Doğu’daki uluslararası durum ve dalgalanma nedeniyle tavan fiyatı düşürme fikri muhtemelen kabul görmeyecek. Bu hafta yapılan G7 toplantısında tüm ülkeler bu kararı şu anda almamayı tercih ettikleri konusunda anlaştı. Fiyatlar tavana oldukça yakındı ancak şimdi yukarı ve aşağı yönlü sıçramalar gösteriyor, durum şu an için çok değişken,” dedi.

Petrol fiyatlarındaki ani artış planları bozdu

Nisan ayı başından bu yana varil başına 68 doların altında işlem gören Brent petrolü, iki kez 60 doların altına düşmüştü. Rus Ural petrolü ise 10 dolardan fazla bir indirimle satılıyordu.

Fakat İsrail’in geçen cuma günü İran’a yönelik bombardıman başlatmasıyla Brent petrolünün fiyatı 70-79 dolar aralığına fırladı.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, hafta başında düzenlenen G7 zirvesinde, bahar aylarında fiyatların düşmesi nedeniyle mevcut 60 dolarlık tavan fiyatın etkisinin azaldığını belirtmişti.

Von der Leyen, “Ancak son günlerde petrol fiyatlarının yükseldiğini ve mevcut tavan fiyatın işlevini yerine getirdiğini gördük. Bu yüzden şu an için bunu düşürmeye pek gerek yok,” ifadelerini kullandı.

Yaptırımların etkinliği tartışılıyor

Tavan fiyat uygulamasının temel amacı, bütçesinin yaklaşık yüzde 40’ını savaşa harcayan Rusya’nın gelirlerini azaltmak. Ancak bunun için, Rusya’nın kendi gölge filosunu kullanarak büyük ölçüde aşmayı öğrendiği daha sert kısıtlamalara yönelik net bir denetim mekanizması kurulması gerekiyor.

Enerji ve Temiz Hava Araştırma Merkezi’nin (CREA) analizine göre, mayıs ayında varil başına 45 dolarlık bir tavan fiyat, Rusya’nın petrol ihracatı gelirlerini yüzde 27 (2,8 milyar avro) oranında azaltabilirdi.

Ancak merkezdeki uzmanlar, “Bu hesaplama, şu anda bile arzulanan seviyede olmayan katı ve tam bir kısıtlama uyumuna dayanıyor,” notunu düştü.

ABD’nin katılımı kilit rolde

Yeni yaptırım fikri, Avrupa’ya ilk adımı atmasını öneren Donald Trump’tan da destek görmedi. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nde yaptırım uzmanı olan Maria Şagina’ya göre, ABD olmadan tavan fiyatın düşürülmesi etkili olmayacak.

Şagina, “Tavan fiyat bir alıcılar karteli olarak tasarlandığından, uygulanması için ABD’nin katılımı gerekiyor,” dedi ve “şu anda ham petrolün yüzde 90’ından fazlası varil başına 60 doların üzerinde bir fiyattan satıldığı için” mevcut kısıtlamaların delinmesiyle mücadeleye odaklanmanın daha iyi olacağını savundu.

Kolombiya Üniversitesi Küresel Enerji Politikası Merkezi’nden araştırmacı Tatyana Mitrova ise ABD’nin katılımı olmadan daha düşük bir tavan fiyatın etkinliğinin azalacağını, ancak “AB ve Birleşik Krallık’ın deniz taşımacılığı sigortası üzerinde kilit bir kozu olduğunu ve bunun her durumda yaptırımların delinmesine ciddi engeller yaratacağını” belirtti.

Bloomberg‘e konuşan ve tartışmalar hakkında bilgi sahibi olan birkaç Avrupalı yetkili, bazı AB ülkelerinin daha düşük bir tavan fiyatın ancak ABD’nin de kısıtlamalara katılması durumunda işe yarayacağına inandığını aktardı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English