Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Andrey Kortunov: Rusya, Çin’in ‘küçük ortağı’ mı oluyor?

Yayınlanma

Andrey Kortunov*
Global Times
19 Ağustos 2024

Çin ile Rusya arasındaki ilişkilerin mevcut dinamikleri tartışıldığında, konu genelde ‘büyük-küçük ortaklık’ kavramına geliyor. Özellikle Batı’daki popüler görüş, iki ülke arasındaki işbirliğinin artmasıyla birlikte Rusya’nın yavaş yavaş ama kaçınılmaz olarak Çin’in küçük ortağı haline geldiği yönünde. Ortaklık içindeki tüm imtiyazlar, haklar ve sorumluluklar söz konusu olduğunda, küçük ortak büyük ortağın rehberliği ve gözetimi altında çalışmak zorundadır. Sonuç olarak, bu dinamikler Rusya tarafı açısından iyi sonuçlanmayacaktır; ülke ulusal egemenliğinin bir kısmını kaybetmeye mahkumdur.

Bu kavrama daha yakından bakalım. Bir ülkenin ne zaman ve nasıl küçük ortak haline geldiğini gösteren belirli göstergeler ya da kıstaslar var mı?

İlk tahmin, bunun çoğunlukla ikili ticaretle ilgili olması gerektiğidir. Geleneksel kanı, Moskova’nın Pekin ile çok fazla ticaret yaparak Çin’e aşırı bağımlı hale geldiğini ve bu aşırı bağımlılığın Rusya’nın egemenliğine zarar verdiğini öne sürebilir. Fakat, salt rakamlar aldatıcı olabilir. Çin, dünya genelinde yaklaşık 140 ülkenin ana ticaret ortağıdır. Tüm bu ülkeleri Pekin’in küçük ortakları olarak mı değerlendirmeliyiz?

Belki de küçük ortak olmak ticaretinizin mutlak büyüklüğü ile değil, ticaretin yapısı ile alakalıdır. Batı, Rusya’nın Çin’e yaptığı ihracatın yeterince çeşitli olmadığını savunuyor: Rusya çoğunlukla petrol ve doğalgaz satıyor ve bu da Pekin’i anlaşma yapan, Moskova’yı ise anlaşma alan konumuna getiriyor. Bu tamamen doğru değil; Rusya Çin’e olan ihracatını sürekli olarak çeşitlendiriyor, tarım ürünleri bunun en bariz örneği.

Çin-Rusya ilişkilerinin askeri alanına daha derinlemesine indiğimizde, Moskova’nın Pekin’e bazı askeri teknolojiler konusunda yardımcı olduğunu görürüz. Rusya, Çin’in askeri kapasitesini arttıran Su-35 savaş uçakları ve S-400 hava savunma füzeleri teslim etti. Fakat Rusya’nın Hindistan da dahil olmak üzere geniş bir yelpazedeki ülkelere sofistike askeri donanım sattığı biliniyor.

Çin’in Rusya’ya yaptığı varsayılan silah teslimatlarına gelince, Çin askeri ürün ihracatını ihtiyatlı ve sorumlu bir şekilde ele alıyor ve çift kullanımlı ürünlerin ihracatını sıkı bir şekilde kontrol ediyor. Görünen o ki Moskova’nın elinde yeterli savunma üretim kapasitesi var ve Pekin’den yardım almasına gerek yok.

Dahası, Rusya ve Çin rutin olarak ortak askeri tatbikatlar düzenliyor. Bu işbirliği biçiminde özellikle benzersiz bir şey yok: Rusya’nın İran, Endonezya, Pakistan, Laos ve hatta Nikaragua’nın da aralarında bulunduğu geniş bir yelpazedeki ülkelerle askeri tatbikatları var. Bu tatbikatların hiçbiri Rusya’nın bu ülkelerden herhangi biriyle küçük bir ortak haline geldiğinin işareti olarak nitelendirilemez.

Genel olarak, Moskova’nın Pekin’in ‘küçük ortağı’ haline geldiğini gösteren tek bir inandırıcı gösterge var gibi görünüyor. Bir ‘kıdemli ortak’ olarak Çin, Kremlin’i dış politikasını Pekin’den gelen ‘dostane tavsiyelere’ göre ayarlamaya zorlayarak Rusya’nın uluslararası ilişkilerdeki hareket özgürlüğünü kısıtlayacak kapasiteye ve siyasi iradeye sahip olmalıdır. Ancak bu eğilimin herhangi bir somut göstergesini gördük mü?

Çin ve Rusya pek çok önemli uluslararası meselede aynı görüşte olmayabilir. Esasında, ilişkileri ne kadar yakın olursa olsun, dünyadaki hiçbir iki ulusun çıkarları tamamen aynı değil.

Dahası, Batılı siyasetçiler ve analistler Moskova’ya Çin ile ortaklık kurmanın dışında nasıl bir alternatif sunuyor? Mantıkları, Çin’in küçük ortağına dönüşmek yerine Rusya’nın ABD’nin küçük ortağı olması gerektiğini öne sürüyor. Fakat gerçek şu ki ABD, şu anda elinin altında bulunan en yakın ortaklarıyla bile düzgün bir şekilde başa çıkamıyor. Eğer küçük ülkelerle ilişkilerinizi düzgün bir şekilde yönetemezseniz, Rusya gibi çok daha büyük bir ülkenin sizin liderliğinizi takip etmesini nasıl beklersiniz?

21. yüzyılda, küçük ve büyük ortaklar fikri modası geçmiş ve hatta arkaik görünüyor. Gerçek uluslararası ortaklıklar karşılıklı saygı, empati ve dikkatle ayarlanmış bir çıkar dengesine dayanır.

Dünya siyasetindeki eski hiyerarşik kalıplar artık küresel barışı sağlamayacak veya küresel kalkınmayı geliştirmeyecektir.


(*) Tarih Doktoru, Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi Araştırma Direktörü.

DİPLOMASİ

Lukaşenko: Ukrayna, Putin ile gizli görüşmelere başladı

Yayınlanma

Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko, Rus gazeteci Olga Skabeyeva’ya verdiği röportajda, Ukraynalı yetkililerin Vladimir Putin ile gizlice görüştüğünü iddia etti. Lukaşenko, bu görüşmelerin detaylarını vermekten kaçınırken, ABD’nin Ukrayna konusunda net bir stratejisinin olmadığını ve Moskova’ya yönelik yaptırım seçeneklerinin tükenmesi nedeniyle Washington’ın Kiev üzerindeki baskıyı artırdığını öne sürdü.

Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko, Rus gazeteci Olga Skabeyeva’ya verdiği röportajda, Ukraynalı temsilcilerin Vladimir Putin ile gizli görüşmeler yaptığını iddia etti.

Avrupa Birliği’nde yapıcı müzakereler yapabilecek politikacıların olup olmadığı sorusuna yanıt veren Lukaşenko, Ukrayna’da böyle kişilerin olmadığını, ancak yine de bir diyalog yürütüldüğünü belirtti.

Lukaşenko, “Biz yine de onlarla (Ukraynalı temsilcilerle) görüşüyoruz. İsteyenlerle konuşmak gerekiyor. Fakat, kendi tarafımızda, Rusya’da ve benzeri yerlerde görüşmek için böyle tutkulu bir istek görmüyoruz. Gerçi, ben konuşmayacağım, bırakın Vladimir Vladimiroviç (Putin) söylesin. O görüşmüştü. Onu aradılar, anlattılar. Ancak, görüşmeleri dair kamuya açık bir dile getirilmedi,” dedi.

Detayları açıklama yetkisi olmadığını belirten Lukaşenko, ayrıntı vermekten kaçındı.

Belarus Devlet Başkanı, “Ancak Putin bana anlattı. Şu sonucu çıkardı: Görüşmek istiyorlarsa, gelsinler, şimdilik gizlice, gazeteciler öğrenmesin diye. Belki Vladimir Vladimiroviç risk alır ve kimin aradığını söyler,” diye ekledi.

13 Mart’ta Lukaşenko, Putin ile görüşmek üzere Moskova’ya gitti. Görüşmelerin başlamasından önce, Amerikan yönetiminin Ukrayna’daki çatışmayı çözmek için net bir stratejisinin olmadığını söyledi.

Lukaşenko, “ABD’nin Ukrayna konusunda hiçbir planı yok. Kesinlikle. Bir taraf ne istiyor, diğeri ne istiyor, sadece nabız yokluyorlar,” dedi.

Ayrıca Lukaşenko, Washington’ın Kiev üzerindeki baskıyı artırmaya karar verdiğini, çünkü Moskova’ya karşı yaptırım uygulama imkanlarının neredeyse tükendiğini dile getirdi.

Lukaşenko, “O kadar çok yaptırım uyguladılar ki, daha ötesi yok. Bu nedenle Ukrayna’ya baskı yaptılar ve onun gidecek hiçbir yeri yok. 30 gün için anlaştılar, yani 30 gün,” diye konuştu.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

G7 bildirisinin hedefinde İran var

Yayınlanma

Reuters tarafından görülen nihai taslak bildiriye göre, önde gelen Batılı devletlerin dışişleri bakanları perşembe günü İran’ın “keyfi gözaltı ve yabancı suikast girişimlerini giderek artan bir şekilde baskı aracı olarak kullanmasının yarattığı tehdit” konusunda uyarıda bulundu.

ABD, Almanya, Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya ve Kanada’dan oluşan G7 ülkeleri yaptıkları açıklamada Tahran’ın “Orta Doğu’daki istikrarsızlığın başlıca kaynağı” olduğunu iddia ederek ülkenin nükleer programı konusunda diplomasiyi yeniden başlatmaya çağırdı.

Taslak bildiride, Filistin sorununa iki devletli çözümün de bahsi geçmedi ve metnin daha önceki taslaklarında bunun önemini vurgulayan dil terk edildi.

Üyeler bunun yerine “Filistin halkı için siyasi bir ufkun” gerekliliğini vurguladı ve Gazze’ye “engelsiz insani yardımın” yeniden başlaması ve kalıcı bir ateşkes için desteklerini yeniden teyit etti.

Diplomatlar tarafından onaylanan nihai taslağın cuma günü ilerleyen saatlerde bakanlar tarafından da kabul edilmesi bekleniyor.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

NATO Genel Sekreteri Rutte: Savaş sonrası Rusya ile ilişkiler yeniden kurulmalı

Yayınlanma

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Ukrayna’daki savaş sona erdikten sonra Rusya ile ilişkilerin normalleştirilmesi gerektiğini belirtti. Rutte, ABD Başkanı Donald Trump’ın Ukrayna’ya verdiği desteği azaltmasına rağmen transatlantik ittifakı bir arada tutmaya çalışırken, Avrupa ülkelerinin savunma harcamalarını artırması ve askeri konumlarını yeniden gözden geçirmesi gerektiğini vurguladı.

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Ukrayna’daki çatışmalar sona erdikten sonra Rusya ile ilişkilerin zamanla normalleştirilmesi gerektiğini söyledi.

Rutte, Bloomberg TV‘de Annmarie Hordern’e verdiği mülakatta, “Savaş Avrupa için bir şekilde durmuş olursa, adım adım, ABD için de adım adım Rusya ile normal ilişkileri yeniden kurmak normal olur,” dedi.

Ancak Rutte, henüz o noktada olmadıklarını ve Rusya’nın müzakereleri ciddiye almasını sağlamak için üzerlerindeki baskıyı sürdürmeleri gerektiğini ifade etti.

Son haftalarda yoğun bir diplomasi yürüten Rutte, Başkan Donald Trump’ın Ukrayna’ya verdiği desteği azaltması ve ABD’nin Avrupa’daki geleneksel güvenlik rolünden çekileceğine işaret etmesiyle ittifakı bir arada tutmaya çalışıyor.

Bu sürpriz hamle, Avrupa ülkelerini savunma harcamalarını artırmaya ve askeri konumlarını yeniden düşünmeye sevk etti.

Rutte, perşembe günü Beyaz Saray’da Trump ile bir araya geldi ve ikili, Ukrayna’da ABD’nin arabuluculuğunda potansiyel bir ateşkesi görüştü. Avrupa’nın müzakerelerde büyük ölçüde dışlanması, kıtadaki pek çok lideri rahatsız etti.

Devam eden görüşmeler hakkında konuşan Rutte, “Amerikan yönetimi ve elbette Ukraynalılarla ciddi görüşmelere girmeye hazır olduklarından emin olmak için üzerlerindeki baskıyı sürdürmeliyiz,” ifadesini kullandı.

Rutte’nin en büyük görevi, Trump’ın üyelerin savunmaya yeterince harcama yapmayarak Washington’ı istismar ettiği yönündeki yaygın eleştirileri arasında ABD’nin Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’ne (NATO) bağlılığını sürdürmesini sağlamak.

Trump daha önce ABD’yi askeri ittifaktan çekmekle tehdit etmişti.

Trump ve Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin Oval Ofis’teki televizyonda yayınlanan tartışmasının ardından Rutte, ABD’nin Ukrayna için yaptığı her şeyi överken, Ukraynalı lidere ilişkileri düzeltme çağrısında bulundu.

NATO, haziran ayındaki bir sonraki zirvede üyelerinin savunma harcamaları hedefini en az yüzde 3’e çıkarmaya çalışacak.

Trump, müttefiklerin yüzde 5 harcama yapmasını talep etti; bu, yaygın olarak gerçekçi olmayan ve ABD’nin bile karşılamadığı bir hedef.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English