Ortadoğu
Askerlik muafiyeti krizi Netanyahu hükümetini düşürebilir mi?

Ultra-Ortodoks partiler, Haredilere askerlik muafiyeti tanıyacak yasa çıkmazsa hükümeti devirmekle tehdit ediyor. Netanyahu’nun koalisyonu, yıllardır ertelenen bu tartışma nedeniyle kritik bir eşikte.
Netanyahu’nun koalisyonundaki ultra-Ortodoks partiler, Haredilerin askerlik muafiyetini garanti altına alacak bir yasa kabul edilmezse koalisyonun yasa tasarılarını boykot etmekten hükümeti devirmeye kadar çeşitli adımları değerlendiriyor.
Başbakan Binyamin Netanyahu dün akşam aralarında Şas Partisi lideri Aryeh Deri’nin de bulunduğu az sayıda üst düzey koalisyon lideriyle acil bir toplantı yaptı. Toplantının amacı, ultra-Ortodoks ortaklarının, kendi seçmenlerinin zorunlu askerlikten muaf tutulması talebiyle patlak veren ve giderek derinleşen koalisyon krizini önlemekti.
İsrail ordusu asker açığı ile boğuşuyor
Kriz, Yüksek Mahkeme’nin geçen yaz onlarca yıldır yürürlükte olan Yeşiva (dini eğitim kurumu) öğrencilerine yönelik askerlik muafiyetlerinin yasa dışı olduğuna hükmetmesiyle başladı. Bu karar, tam da İsrail ordusunun asker açığının olduğu bir dönemde söz konusu muafiyetin yasalarla güvenceye alınması taleplerini beraberinde getirdi.
Şas ve Birleşik Tevrat Yahudiliği partileri, mart ayındaki 2025 bütçe görüşmeleri sırasında söz konusu muafiyet yasa tasarısı Meclis’ten geçirilmezse hükümeti düşürme tehdidinde bulunmuş ancak daha sonra geri adım atmışlardı. Ancak, Netanyahu ile ilişkilerinin artık bir kırılma noktasına geldiği belirtiliyor.
Ultra-Ortodoks basınıyla yakın ilişkileri olan gazeteci Yisroel Cohen, Times of Israel’a yaptığı açıklamada, “Koalisyon açısından riskin en yüksek olduğu noktadayız” dedi.
Askerlik muafiyeti için son tarih: 1 Haziran
Nisan ayındaki Meclis tatili öncesinde, iki Haredi partisi tartışmalı yasanın geçmesi için baskılarını artırdı. Birleşik Tevrat Yahudiliğine yakın hahamların, 1 Haziran’dan önce yasanın çıkarılmasını Netanyahu’dan talep ettikleri bildirildi.
Meclisin bu hafta yeni yasama dönemine başlamasıyla gerilim daha da tırmandı. Hem Şas hem de Birleşik Tevrat Yahudiliği zorunlu askerlik muafiyet yasasının hâlâ Meclis’e gelmemiş olmasına tepki göstermek amacıyla koalisyona ait yasa tasarılarını boykot edeceklerini duyurdu.
Aynı gün Birleşik Tevrat Yahudiliğinden milletvekili Yaakov Asher, Kikar HaShabbat’a yaptığı açıklamada, yaz dönemi sona erene (27 Temmuz) kadar yasa çıkarılmazsa, partisinin artık hükümette yer alamayacağını söyledi.
“Askerlik muafiyetine dair bu yasa geçmezse… böyle bir hükümette oturmak bizim için büyük bir sorun olur” diyen Asher, partisinin Haredileri “suçlu” haline getiren bir hükümetin parçası olamayacağını vurguladı.
Celp talimatı
Gerilim daha da tırmandı. Salı akşamı İsrail ordusu, Genelkurmay Başkanı Korgeneral Eyal Zamir’in, genç ultra-Ortodoks erkeklere gönderilecek celp emirlerinin sayısının artırılması ve en üst düzeye çıkarılması için Personel Dairesi’ne talimat verdiğini duyurdu. Bu açıklama, Haredi topluluğunda sert tepkilere neden oldu..
Bunun üzerine Netanyahu, çarşamba günü Şas lideri Deri, Savunma Bakanı Yisrael Katz ve Meclis Dışişleri ve Savunma Komisyonu Başkanı Yuli Edelstein’ı, uzun süredir ertelenen askerlik muafiyeti yasasında uzlaşı sağlamak amacıyla son bir toplantıya çağırdı.
Likud partili Edelstein, askerlik muafiyeti yasasının başkanlığını yaptığı komiteden geçmesini uzun süredir engelliyordu. Ancak Salı günü, uzun tartışmaların ardından “yasanın yeni versiyonunun hazırlanmasına bir adım kaldığını” duyurdu. Bu açıklama, Harediler arasında yeni yasa tasarısının askerlikten kaçanlara ağır yaptırımlar öngöreceği endişesini artırdı.
Başbakanlık Ofisi, çarşamba akşamı yapılan toplantının olumlu geçtiği algısını yaratmaya çalıştı. Yapılan açıklamada “Toplantıda ilerleme kaydedildi ve görüşmelerin farklılıkları gidermek amacıyla süreceği konusunda uzlaşıya varıldı” denildi.
Ancak İsrail basınına yansıyan kulis bilgileri bambaşka bir tablo çizdi. Kanal 12’den Amit Segal, Netanyahu’nun öfkeyle ultra-Ortodoks partileri seçime gitmekle tehdit ettiğini yazdı. Devlet televizyonu KAN ise Deri’nin, Edelstein’ın Haredilerin her yılki celp edilenlerinin yarısının askere alınmasını öngören önerisini reddettiğini aktardı.
KAN’a göre, toplantıya Birleşik Tevrat Yahudiliği lideri Yitzchak Goldknopf davet edilmedi çünkü diğer katılımcılar, onun her türlü uzlaşıyı reddedeceğini düşünüyordu.
7 bin Haredi’nin askere çağrılmasına onay: “Likud, ultra-Ortodokslara savaş ilan etti”
Toplantının ardından Birleşik Tevrat Yahudiliğinden bir kaynak, ultra-Ortodoks haber sitesi Behadrei Haredim’e yaptığı açıklamada Netanyahu’yu sert sözlerle eleştirdi: “Başbakan, koalisyon anlaşmasında Birleşik Tevrat Yahudiliği ve Şas ile imzaladığı, muafiyet yasasının hükümetin kurulmasıyla birlikte çıkarılacağına dair taahhüdünü unuttu.”
Kaynak, Haredilerin “görüşmelere ya da ilerlemeye” değil, doğrudan yasanın çıkarılmasına odaklandığını söyledi. Ancak, muafiyet yasasına karşı kamuoyunda oluşan tepki ve koalisyon içinden yönelen eleştiriler nedeniyle yasanın geçirilmesinin zorlaştığına dikkat çekiliyor.
“Son tarihe geldik”
Ultra-Ortodoks radyo kanalı Kol Hai yayıncısı Avi Mimran, “Haredi partiler Netanyahu’nun bu yasayı geçirmek için gerekli çoğunluğu bulamayacağını anladığı an hükümetten ayrılacak. İki yıl bekledikten sonra artık son tarihe geldik” dedi.
Haredi gazeteci Yisroel Cohen ise biraz daha temkinliydi: “Ultra-Ortodoks partilerin daha iyi alternatifi olsaydı çoktan koalisyondan ayrılmışlardı. Hükümeti mi düşürürler yoksa koalisyondan çekilip dışarıdan mı destek verirler bilmiyorum. Her şey olabilir.”
Ancak ordu, 60 bin Harediye celp gönderir ve ardından askerlik yapmayı reddedenleri tutuklamaya başlarsa, Cohen’e göre Harediler “koalisyondan anında çıkar.”
KAN’a göre, çarşamba akşamı yapılan toplantıda Savunma Bakanı Katz, Zamir’in talebi doğrultusunda gönderilecek yeni celpleri görmezden gelenlere yönelik herhangi bir yaptırım uygulanmayacağı sözü verdi.
Birleşik Tevrat Yahudiliğinin koalisyondan ayrılması hükümeti teknik olarak devirmeyecek ancak 120 sandalyeli Meclis’te hükümeti yalnızca 61 sandalyelik zayıf bir çoğunlukla baş başa bırakacak. Hükümetin düşmesi için Birleşik Tevrat Yahudiliği ile birlikte Şas’ın da koalisyona desteğini çekmesi gerekiyor.
“Düşman ordusunda askerlik yapmayız” diyen Harediler polisle çatıştı
İsrail Demokrasi Enstitüsü’nden Haredi uzmanı Dr. Gilad Malach’a göre, Harediler üzerindeki baskı giderek artıyor ve Edelstein komiteye yeni yasa taslağını sunduğunda bu baskı zirveye ulaşacak. Malach, “Şu anda komitede görüşmeler devam ettiği için Harediler ‘çalışıyoruz’ diyebiliyor. Ama taslak netleştiğinde artık geri dönüş olmayacak.”
Koalisyonun önümüzdeki aylarda çöküp çökmeyeceği ya da gelecek yıla kadar ayakta kalıp kalamayacağı belirsiz olsa da, Malach’a göre tek bir şey net: Bu kriz, “mevcut koalisyon için en büyük tehditlerden biri.”
Ortadoğu
İran, Katar’daki ABD üssünü vurdu

İran devlet televizyonu, Katar’daki el-Udeyd Hava Üssü’nü hedef alan bir askeri operasyon başlattığını duyurdu. Saldırının ardından ABD’nin Irak, Bahreyn, Kuveyt ve Katar’daki askeri üslerinde en yüksek alarm seviyesine geçildiği bildirildi.
İran devlet televizyonu, geçtiğimiz saatlerde yaptığı duyuruyla Katar topraklarında bulunan Amerikan el-Udeyd Hava Üssü’ne karşı askeri operasyonun başladığını bildirdi.
Saldırının ardından ABD’nin Irak ve Orta Doğu’daki diğer üslerinde en yüksek düzeyde alarm durumuna geçildi.
El-Udeyd, ABD’nin Orta Doğu’daki en büyük hava üssü olma özelliğini taşıyor ve ABD Merkez Komutanlığı’nın (CENTCOM) operasyon karargahına ev sahipliği yapıyor.
Saldırının detayları ve hedefleri
Axios portalının İsrailli bir yetkiliye dayandırdığı haberine göre, Tahran emirliğe doğru altı füze fırlattı. İsrailli Ynet portalı ise bir kaynağa atıfta bulunarak İran’ın Irak’taki bir hedefe bir, Katar’daki hedeflere ise 10 füze ateşlediğini yazdı.
Sky News‘in aktardığına göre, el-Udeyd üssünde az sayıda İngiliz askeri ve askeri teçhizatı da bulunuyor.
Yerel kaynaklar, Katar’ın başkenti semalarında uçan birkaç cismin görülebildiğini ve muhtemelen hava savunma sistemlerinin çalışmasıyla ortaya çıkan patlama seslerinin duyulduğunu bildirdi.
ABD, İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatma tehdidine karşı hazırlıklara başladı
Bölgedeki üslerde alarm durumu
Reuters ajansı, ABD’nin Irak’taki hava üssünde ve Irak merkezli Şafak News portalına göre Bağdat’taki ABD Büyükelçiliği’nde maksimum muharebe hazırlığı durumuna geçildiğini duyurdu.
İran devlet televizyonu ise Bahreyn, Kuveyt, Katar ve Irak’taki çeşitli ABD üslerinde alarm sirenlerinin çaldığını aktardı.
Taraflardan ilk tepkiler
İran Silahlı Kuvvetleri, ülkeye yönelik hiçbir saldırgan eylemin yanıtsız bırakılmayacağı taahhüdünde bulundu.
Beyaz Saray’dan yapılan açıklamaya göre, ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth ve ABD Genelkurmay Başkanı Dan Cain, “durum odası” olarak adlandırılan merkezde gelişmeleri anlık olarak koordine ediyor.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreterliği Ofisi, İran’ın saldırısına ilişkin yaptığı yorumda, devam eden misillemelerin istikrarsızlığı daha da kötüleştirdiğini belirtti.
Ortadoğu
ABD, İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatma tehdidine karşı hazırlıklara başladı

ABD’li askeri yetkililer, İran’ın küresel petrol ve gaz sevkiyatının beşte birinin yapıldığı Hürmüz Boğazı’nı kapatma tehdidine karşı acil durum planları hazırlıyor. The New York Times’ın haberine göre Pentagon, İran’ın füze ve İHA saldırılarından endişe ederken, ABD donanması da bölgedeki gemilerini daha az savunmasız hale getirmek için dağıtma yoluna gidiyor.
ABD’li askeri yetkililer, İran’ın Basra Körfezi ile Umman Körfezi’ni birbirine bağlayan ve küresel petrol ile gaz sevkiyatı için hayati önem taşıyan Hürmüz Boğazı’nı kapatma tehdidini hayata geçirmesi ihtimaline karşı bir eylem planı hazırlıyor.
The New York Times‘ın (NYT) haberine göre, askeri yetkililer ve analistler, İran’ın füze ve insansız hava aracı saldırılarını bölgedeki ABD üsleri ve tesisleri için ciddi bir tehdit olarak görüyor.
Bazı yetkililer ayrıca, İran’ın vekil gücü olan Kudüs Gücü’ne bağlı birimlerin Amerikan birliklerine saldırabileceği yönündeki endişelerini dile getiriyor.
İran parlamentosu, Amerikan bombardıman uçaklarının Fordo, Natanz ve İsfahan’daki üç kilit nükleer tesise yönelik saldırılarının ardından Hürmüz Boğazı’nın kapatılmasını onaylamıştı.
Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu üyesi İsmail Kevseri, konuyla ilgili nihai kararın ülkenin Ulusal Güvenlik Konseyi tarafından verileceğini bildirmişti.
İranlı uzmandan Hürmüz Boğazı için kademeli eylem planı önerisi
ABD donanması gemilerini dağıtıyor
Küresel petrol ve gaz hacminin yaklaşık beşte birinin taşındığı ve en dar noktasında 33 kilometre genişliğe sahip olan su yolunun İran tarafından kapatılması, Basra Körfezi’nde bulunan Amerikan mayın tarama gemilerini izole edebilir.
Beyaz Saray’daki görüşmelere katılan iki Pentagon yetkilisine göre, ABD donanması, gemilerini daha az savunmasız hale getirmek amacıyla körfezdeki unsurlarını dağıtmayı hedefliyor.
İsrail güçlerinin bir haftadan uzun süren ve İran’ın nükleer tesislerini hedef alan saldırısında, İran’ın deniz üslerine saldırı düzenlenmedi. Bu durum, Tahran’ın bölgede hâlâ güçlü bir donanmaya sahip olduğu anlamına geliyor.
Bölgede yaklaşık 40 bin Amerikan askeri bulunurken, İran’ın Hürmüz Boğazı’na döşeyebileceği büyük bir mayın stoğu da mevcut.
Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’ndan İran politikası uzmanı Kerim Sadjadpur, durumu, “İran’ın eylem seçeneklerinin birçoğu, bir intihar bombacısının kendini patlatmasının stratejik eşdeğeridir. Tahran, Hürmüz Boğazı’nı mayınlayarak, bölgesel petrol tesislerini yıkarak ve İsrail’e füzelerle saldırarak diğer ülkelere büyük zarar verebilir, ancak İran misilleme saldırısından sağ çıkamayabilir,” sözleriyle değerlendirdi.
Basra Körfezi’nde bir mayın tarama gemisinde görev yapmış eski bir ABD donanma subayına göre, İran’ın Hürmüz Boğazı’nda en az bir hafta sürecek bir mayın temizleme operasyonunu Amerika için son derece maliyetli ve tehlikeli hale getirme kapasitesi bulunuyor.
Küresel ekonomi de etkilenecek
Boğazın mayınlanması, neredeyse tüm petrol ihracatı bu kanaldan geçen İran için de ciddi ekonomik hasara yol açacak.
Bölgedeki ticari gemiciliğin güvenliğinden sorumlu olan ABD donanmasının Beşinci Filosu ve diğer ülkeler, boğazın kapatılmasının sonuçlarını artan enerji fiyatları şeklinde hissedecek.
Analitik şirketi Vortexa’nın verilerine göre, 2022’nin başından Mayıs 2025’e kadar boğazdan geçen günlük petrol, kondensat ve yakıt akışı 17,8 milyon ila 20,8 milyon varil arasında değişiyordu.
Irak, İran, Kuveyt, BAE ve Suudi Arabistan gibi birçok OPEC üyesi, petrollerinin büyük kısmını, çoğunlukla Asya’ya olmak üzere, bu boğaz üzerinden ihraç ediyor.
Dünyanın en büyük sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatçılarından biri olan Katar da neredeyse tüm LNG sevkiyatını bu yolla gerçekleştiriyor.
Ortadoğu
İranlı uzmandan Hürmüz Boğazı için kademeli eylem planı önerisi

İranlı enerji uzmanı Habibullah Zafaryan, İsrail ile artan gerilime karşı Hürmüz Boğazı’nın bir koz olarak kullanılması gerektiğini belirtti. Uzman, boğazın tamamen kapatılmasının uluslararası sonuçları olabileceğini, bunun yerine İsrail gemilerinin denetlenmesi gibi kademeli adımlar atılarak düşmanın hesaplarının değiştirilebileceğini vurguladı.
İranlı enerji uzmanı Habibullah Zafaryan, İsrail ile yaşanan gerilimin tırmanmasına paralel olarak Hürmüz Boğazı’nın “düşmanın hesaplarını değiştirecek bir araç” olarak kullanılması gerektiğini belirterek, “İsrail gemilerini denetlemeliyiz,” dedi.
Zafaryan, boğazın tamamen kapatılmasının İran için ciddi uluslararası sonuçlar doğurabileceğini, bu nedenle kademeli ve hedefli adımlar atılmasının daha doğru olacağını ifade etti.
Mehr haber ajansına mülakat veren Zafaryan, Hürmüz Boğazı’nın dünyanın en önemli su yollarından biri olduğunu ve küresel petrol ticaretinin yüzde 20’sinin buradan geçtiğini vurguladı. Günde 14,5 milyon varil ham petrolün taşındığı boğazın, dünya petrol piyasaları üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olduğunu belirtti.
Hürmüz Boğazı bir caydırıcılık aracı
Zafaryan, İsrail’in İran’a yönelik saldırısının ardından boğazın kapatılmasının uzman çevrelerde bir seçenek olarak tartışıldığını söyledi. Bu konunun küresel petrol fiyatlarını etkileme ve bazı ülke ekonomilerine baskı yapma potansiyeli nedeniyle hem ABD’yi hem de Avrupa ülkelerini ciddi şekilde endişelendirdiğini dile getirdi.
Ancak Zafaryan, “İran’ın ilk adımda boğazı tamamen kapatması doğru bir hamle olmaz. Böyle bir eylem ülkemiz için ciddi uluslararası sonuçlar doğurabilir,” diyerek uyardı.
Uzman, bunun yerine kademeli bir strateji izlenmesi gerektiğini savunarak, “Hürmüz Boğazı konusunda adım adım ilerlemeli ve bu aracı kullanmakta ciddi olduğumuz mesajını vermeliyiz. Bu, petrol piyasasında kademeli bir etki yaratacak ve savaş sahnesindeki aktörlerin, gerilimin tırmanması durumunda İran’ın bu kartı kullanabileceğini anlamasını sağlayacaktır,” ifadelerini kullandı.
‘Kademeli adımlar hemen başlamalı’
Zafaryan, atılması gereken adımları da sıralayarak, İran’ın Hürmüz Boğazı’nı bypass etmek için inşa ettiği Gore-Cask boru hattının derhal faaliyete geçirilmesi gerektiğini belirtti.
Uzman, bu terminalden birkaç petrol sevkiyatı yapılmasının, “boğazın bizim için atlanabilir olduğu” mesajını vereceğini söyledi.
Bir diğer önemli adımın ise boğazdan geçen gemilerin hedefli bir şekilde denetlenmesi olduğunu vurgulayan Zafaryan, şöyle devam etti:
“Örneğin, Basra Körfezi ve Umman Denizi’nde İsrail mülkiyetindeki tüm gemilere el koymalıyız. Savaşa dahil olan Avrupa ülkeleri ve ABD’ye ait gemileri ise seçici ve akıllı bir şekilde denetlemeli ve karşı tarafın eylemlerine göre onlar hakkında karar vermeliyiz. Bu eylemleri, gerilimin tırmanışına orantılı olarak gerçekleştirmeliyiz ki bu boğazı düşmanın hesaplarını değiştirmek için bir araç olarak kullanabilelim.”
Hürmüz Boğazı’nın alternatifi yok
Zafaryan, diğer ülkelerin boğazı boru hatlarıyla ne ölçüde bypass edebileceği konusuna da değindi. Bu imkâna sahip tek ülkelerin Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) olduğunu belirten uzman, BAE’nin 1,5 milyon varil, Suudi Arabistan’ın ise operasyonel olarak 3 milyon varil kapasitesi bulunduğunu söyledi.
Bu iki ülkenin hatlarını maksimum kapasitede kullansalar bile kısa vadede en fazla 2,5 milyon varillik bir artış sağlayabileceklerini ifade eden
Zafaryan, “Bu durumda bile 12 milyon varil petrolün hâlâ Hürmüz Boğazı’ndan geçmesi gerekiyor. Bu da petrol piyasası üzerinde ciddi bir etki demektir. Ayrıca bu miktara ek olarak yaklaşık 6 milyon varil petrol ürünü ve 85 milyon ton LNG, yani 120 milyar metreküp gaz da bu boğazdan geçiyor ki bu da LNG piyasasında büyük bir etkiye sahip,” diye ekledi.
Yemen modeli önerisi
Zafaryan, son olarak Yemen’deki Husilerin Babülmendep Boğazı’nda uyguladığı stratejinin Hürmüz Boğazı için de bir model olabileceğini öne sürdü.
Husilerin Gazze halkına destek amacıyla boğazı İsrail’e giden gemilere kapattığını hatırlatan Zafaryan, “İran da benzer bir model uygulayabilir. Geçen gemileri denetlemenin yanı sıra, İsrail’le birlikte hareket eden birkaç ülkeye ait gemilerin geçişini yasaklayabilir veya kısıtlayabilir,” değerlendirmesini yaptı.
-
Görüş1 hafta önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Asya2 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Ortadoğu5 gün önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Diplomasi1 hafta önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Dünya Basını2 hafta önce
Mevcut jeopolitik değişiklikleri anlamak: Sergey Karaganov ile mülakat
-
Avrupa5 gün önce
Merz: İsrail hepimizin kirli işlerini yapıyor
-
Amerika2 hafta önce
ABD’de göçmen isyanı büyüyor: Deniz piyadeleri Los Angeles’ta
-
Dünya Basını1 hafta önce
İran’la savaş kapıda mı?