Bizi Takip Edin

Diplomasi

Asya-Pasifik’te Çin-ABD rekabeti sürerken, Shangri-La Diyaloğu toplanıyor

Yayınlanma

Asya-Pasifik bölgesinde Çin ile ABD ve müttefikleri arasındaki rekabetin arttığı bir dönemde, Shangri-La Diyaloğu toplanıyor.

Merkezi Londra’da bulunan Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü (IISS) tarafından bu yıl 20. kez düzenlenen forum 2-4 Haziran’da Singapur’da yapılıyor.

Foruma, Asya-Pasifik, Avrupa, Kuzey Amerika ve Orta Doğu’dan 40’ı aşkın ülkeden hükümet yetkilileri, savunma bakanları, askeri yetkililer ve güvenlik uzmanları katılıyor.

Çin-Singapur arasında ‘kırmızı hat’

Çin Savunma Bakanı Li Shangfu, perşembe günü 20. Shangri-La Diyaloğu öncesinde Singapur Savunma Bakanı Ng Eng Hen ile bir araya gelerek karşılıklı anlayış ve güveni güçlendirmek amacıyla iki ülke arasında bir kırmızı hat kurulmasını görüştü.

Görüşmede, Çin ve Singapur savunma bakanları, güvenli bir savunma telefon bağlantısının kurulmasına ilişkin Mutabakat Zaptı’nı imzaladı.

Çin Ulusal Savunma Üniversitesi’nden Kıdemli Albay Zhang Chi, Global Times’a verdiği demeçte, acil hattın kurulmasının Çin ve Singapur orduları arasındaki karşılıklı güvenin yeni bir zirveye ulaştığını ve iki ordu arasındaki askeri ve güvenlik iletişiminin ve işbirliğinin ivme kazandığını gösterdiğini söyledi.

Zhang, Çin ve Singapur’un ortak güvenlik ihtiyaçlarına odaklanabileceklerini, ortaklaşa bölgesel bir güvenlik bariyeri inşa edebileceklerini ve Çin ile ASEAN arasındaki kapsamlı stratejik ortaklığın gelişimine bir bütün olarak katkı sağlayabileceklerini belirtti.

ABD-Çin gerilimi damga vuracak

Li Shangfu, dünyanın dört bir yanından üst düzey savunma yetkililerini, diplomatları ve güvenlik analistlerini çeken Shangri-La Diyaloğu’na katılmak üzere Çin savunma bakanı olarak Singapur’a ilk ziyaretini gerçekleştiriyor.

Batı medyası bu yılki zirveye ABD-Çin gerilimi, Ukrayna krizi ve Kore Yarımadası’nda artan gerilimin hakim olacağını yazdı.

ABD, Asya-Pasifik’teki hegemonyasını korumak için bölgeye NATO benzeri bir güvenlik yapısı getirme çabalarını hızlandırırken, Çin, Washington’ın Shangri-La’da savunma bakanlarının görüşmesi için ilettiği teklifi reddetmişti. Bu durumun zirveye yansıyacağı düşünülüyor.

Çinli uzmanlar da bu gerilimin zirveye yansıyacağı görüşünde.

Çin Dışişleri Üniversitesi’nde profesör olan Li Haidong Global Times’a verdiği demeçte,

“ABD’nin zirve sırasında sözde Çin tehdidini abartmaya devam etmesi bekleniyor. ABD, diğer Asya ülkelerini kendi güvenlik planını takip etmeleri için manipüle etmeye ve önerilerinin geçerli olduğundan emin olmak için bölgeye daha fazla Avrupa ülkesini sokmaya çalışıyor” dedi.

Tayvan krizi de zirvede gündeme gelebilir

Zirvede ayrıca Tayvan krizinin de gündeme gelmesi bekleniyor.

Singapur Savunma Bakanı ile görüşmesinde Li Shangfu, Tayvan’ın “Çin’in Tayvan’ı” olduğunu ve Tayvan sorununun “Çin’in temel çıkarlarının özü” olduğunu söyleyerek Pekin’in Tayvan sorunu konusundaki kararlı duruşunu yineledi.

Çin Savunma Bakanı, “Barışçıl yeniden birleşme olasılığını azami samimiyet ve çabayla sürdürmeye kararlıyız, ancak DPP yetkililerinin bağımsızlık için yabancı güçleri kullanmasına ve dış güçlerin Çin’i kontrol altına almak için Tayvan’ı kullanmasına asla izin vermeyeceğiz” dedi.

Kuvvet kullanmaktan “kesinlikle vazgeçme sözü vermediklerini” vurgulayan Bakan,” Çin kaçınılmaz olarak yeniden birleşecek ve birleşmeli. Çin, ulusal egemenliğini ve toprak bütünlüğünü kararlılıkla savunacaktır” ifadelerini kullandı.

ABD-Japonya-Filipinler yine tatbikat başlattı

Shangri-La Diyaloğu öncesinde ABD, bir yandan savunmasını güçlendirmeye çalışırken diğer yandan “Çin’in zorlamasına” atıfta bulunarak, Çin’in Güney Çin Denizi üzerinde bir ABD casus uçağını “profesyonelce olmayan” şekilde engellemesini öne çıkarıyor ve “Çin tehdidi” söylemini sürdürüyor. Washington ayrıca, Çin ve ABD savunma bakanları arasında “planlı bir görüşme olmaması” nedeniyle Pekin’i suçluyor.

Zirve programına göre, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’in cumartesi sabahı “Hint-Pasifik’te ABD’nin liderliği” temalı bir konuşma yapması planlanırken, Çin Savunma Bakanı pazar günü “Çin’in yeni güvenlik girişimleri” hakkında konuşacak.

Bu arada, perşembe gününden itibaren ABD, Japonya ve Filipinler, Güney Çin Denizi’nde deniz tatbikatları başlattılar. Yine aynı gün Austin, Tokyo’da Japon yetkililerle bir araya geldi ve “Çin zorlaması” ve “Rusya-Ukrayna savaşına” atıfta bulunarak Japonya’nın saldırı yetenekleri de dahil olmak üzere savunma yeteneklerini geliştirme sözü verdi.

Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mao Ning perşembe günü düzenlediği basın toplantısında, devletler arasındaki askeri işbirliğinin herhangi bir üçüncü tarafı hedef almak veya üçüncü bir tarafın çıkarlarına zarar vermek yerine bölgesel barış ve istikrara yardımcı olması gerektiğini söyledi. Mao, “Zorlamadan bahsetmişken, büyük baskı uygulayanın Çin değil, ABD olduğunu söylemek istiyorum” dedi.

Diplomasi

NATO’dan Ukrayna’ya soğuk duş

Yayınlanma

NATO’nun 24-25 Haziran’da Lahey’de düzenlenecek zirvesinin bildiri taslağında, Ukrayna’nın üyeliği ve yıllık 40 milyar dolarlık yardım vaadi gibi önemli taahhütler çıkarıldı. Bloomberg’in gördüğü belgeye göre, tek sayfaya indirilen metnin ana odağı, üye ülkelerin savunma harcamalarını artırması oldu. Taslakta Rusya ‘tehdit’ olarak nitelendirilirken, önceki metinlerde yer alan ‘saldırgan’ ifadesine yer verilmediği dikkat çekti.

Bloomberg‘in haberine göre, 24-25 Haziran’da Lahey’de gerçekleştirilecek NATO zirvesinin bildiri taslağında, Ukrayna’ya ilişkin önemli taahhütlere yer verilmedi.

Taslak metinden hem Ukrayna’nın gelecekteki üyeliğine dair vaatler hem de yıllık 40 milyar dolar askeri yardım sözü çıkarılırken, ana vurgu savunma harcamalarının artırılmasına yapıldı.

Öncelik Ukrayna değil savunma harcamaları

Haberde, üzerinde hâlâ değişiklik yapılabilecek olmasına rağmen, mevcut tek sayfalık taslağın, geçen yılki on sayfadan uzun ve Ukrayna’ya uzun vadeli güvenlik yardımı vaat eden metinden çarpıcı biçimde farklı olduğu belirtildi.

Mevcut metin, neredeyse tamamen savunma harcamalarına odaklanıyor. Buna göre ittifak üyeleri, mevcut yüzde 2’lik savunma harcaması hedefini 2032 yılına kadar GSYİH’nin en az yüzde 3,5’ine çıkarmayı taahhüt edecek.

Ayrıca altyapının korunması, sınırlar ve sivil halkın krizlere hazırlanması gibi savunmayla ilgili diğer faaliyetler için de GSYİH’nin yüzde 1,5’i kadar ek harcama yapılması planlanıyor.

Üye ülkelerin, Ukrayna’ya yaptıkları yardımları bu genel savunma harcaması rakamına dahil etme konusunu da değerlendirecekleri ifade edildi.

Ramstein toplantısı Ukrayna için rekor askeri yardım kararlarıyla sona erdi

Geri çekilen vaatler

Bildiri taslağında, geçmiş deklarasyonlarda yer alan birkaç önemli ifadenin eksikliği dikkat çekiyor. Metinde, Ukrayna’nın uzun vadeli de olsa NATO’ya katılım beklentilerine dair hiçbir ifade bulunmuyor.

Ayrıca, Kiev’e yıllık 40 milyar dolar askeri yardım sağlama yönündeki geçen yılki vaat de taslakta yer almıyor.

Dönemin genel sekreteri Jens Stoltenberg, başlangıçta beş yıl için 100 milyar avro önermiş, ancak bazı ülkelerin direnciyle karşılaşınca bunu yıllık 40 milyar avroya (ittifakın savaşın başından beri Ukrayna’ya sağladığı yaklaşık miktar) çevirmişti.

Ancak bu teklif, bazı ülkelerin birkaç yıl sonrasına yönelik somut taahhütler vermeye hazır olmaması nedeniyle bir vaatten öteye gidememişti.

Bu yılın başlarında Avrupa Birliği de Avrupa diplomasisinin lideri Kaja Kallas tarafından önerilen 40 milyar avroluk kendi askeri yardım paketini kabul etmeye çalışmış, ancak bu plan İtalya, Fransa, İspanya ve Portekiz’in karşı çıkmasıyla başarısız olmuştu.

Rusya ‘tehdit’ ama ‘saldırgan’ değil

Bloomberg‘in haberine göre, birçok ülkenin ısrarı üzerine Rusya, taslak bildiride Avro-Atlantik güvenliğine yönelik bir “tehdit” olarak tanımlandı.

Fakat mevcut Amerikan yönetiminin tutumu göz önüne alındığında, bu ifadenin metne dahil edilmesinin garanti olmadığı belirtildi. Bununla birlikte, geçen yılki deklarasyonların aksine, Rusya’dan “saldırgan” olarak bahsedilmediği veya Ukrayna’da “istilacı bir savaş” yürüttüğüne dair bir atıf yapılmadığı görüldü.

ABD’nin Donald Trump döneminde, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararı gibi birçok uluslararası belgede bu tür ifadeleri engellediği biliniyor.

Trump’a ‘zafer hissi’ yaşatma stratejisi

Konuya yakın kaynaklara göre, Lahey’deki zirve de kısa tutulacak. Mevcut Genel Sekreter Mark Rutte’nin ana hedefinin, harcamaların GSYİH’nin yüzde 5’ine çıkarılmasında ısrar eden Trump’a bir zafer hissi yaşatmak ve ABD’nin ortak savunmaya tam bağlılığını sağlamak olduğu belirtildi.

Trump’ın ilk başkanlık döneminde, o zamanlar Hollanda başbakanı olan Rutte, Trump’ın GSYİH’nin yüzde 2’lik hedefini talep ettiği ve aksi takdirde toplantıyı terk etme tehdidinde bulunduğu bir NATO zirvesindeki anlaşmazlığı çözmeyi başarmıştı.

Kaynaklar, mevcut zirvede Hollanda kralı ile verilecek bir akşam yemeği dışında sadece savunma harcamalarının tartışılacağı tek bir oturum planlandığını söyledi.

Bu düzenlemenin, Trump ile diğer ülke liderleri arasında yaşanabilecek kamuya açık tartışma olasılığını sınırlamak için yapıldığı ifade edildi.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Ukrayna’da barış için toprak tavizi vermeyi kabul edenlerin oranı arttı

Yayınlanma

Kiev Uluslararası Sosyoloji Enstitüsü’nün yaptığı kamuoyu yoklaması, Ukrayna’da barış karşılığında topraktan vazgeçmeye hazır olanların oranının son altı ayda arttığını ortaya koydu. Mayıs-Haziran 2025 itibarıyla halkın yüzde 38’i bu görüşü desteklerken, yüzde 52’si toprak tavizine karşı çıkıyor. Hem Kiev hem de Moskova resmi olarak toprak tavizlerini reddederken, Rusya ele geçirdiği bölgelerin tanınmasını talep ediyor.

Ukrayna’da barışın tesis edilmesi amacıyla Rusya’ya toprak tavizi verilmesini destekleyenlerin oranında son altı ayda artış yaşandı.

Kiev Uluslararası Sosyoloji Enstitüsü (KMIS) tarafından yürütülen kamuoyu araştırmasının sonuçlarına göre, bu görüşü savunanların oranı son dönemde yükseldi.

Ankete göre, Mayıs-Haziran 2025 döneminde katılımcıların yüzde 38’i toprak tavizini destekledi. Bu oran, şubat-mart aylarında yüzde 39 seviyesindeydi.

Aralık 2024’te yapılan araştırmada da benzer şekilde halkın yüzde 38’i bu yönde görüş bildirmişti.

Strana gazetesinin aktardığına göre bu veriler, çatışmanın sona ermesi için topraktan vazgeçmeyi kabul edenlerin sayısının yaklaşık altı aydır aynı seviyelerde seyrettiğini gösteriyor.

Karşılaştırma yapmak gerekirse, Ekim 2024’te Ukraynalıların sadece yüzde 32’si toprak tavizine hazırdı.

Taviz karşıtlarının oranı düşüyor

Anket sonuçları, toprak tavizine karşı çıkarak çatışmaların devam etmesini savunanların oranında ise düşüş olduğunu ortaya koydu.

Mayıs-Haziran 2025 itibarıyla Ukraynalıların yüzde 52’si toprak tavizine karşı çıkarken, bu oran Şubat-Mart aylarında yüzde 50, Aralık 2024’te ise yüzde 51’di.

Ekim 2024’te ise katılımcıların yüzde 58’i toprak kaybetmemek için çatışmanın sürmesi gerektiğini düşünüyordu.

Verilere göre, taviz karşıtlarının oranı 2022’den bu yana düşüş gösteriyor. O dönemde halkın yüzde 87’si tavizlere karşı çıkarken, bu görüşü savunanlar sadece yüzde 8’di.

Günümüzde ise taviz yanlılarının oranı dört kattan fazla artmış durumda. Tüm anketlerde katılımcıların yüzde 10 ila yüzde 11’i bu konuda kararsız kaldı.

Hem Moskova hem de Kiev, toprak tavizlerini ihtimal dışı bırakıyor. Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, zamanla kaybedilen toprakların bir kısmının diplomatik yollarla geri alınmasını sağlayacak bir uzlaşı arayışına kapı aralamıştı.

Zelenskiy’e göre, topraklarla ilgili müzakereler iki tarafın heyetleri arasında değil, doğrudan kendisi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında yürütülmeli.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise ülkesinin “başkasının toprağında gözü olmadığını” ancak “kendisinin olanı da vermeyeceğini” vurgulamıştı.

Medinskiy: Uzlaşma olmazsa Kiev yeni topraklar kaybeder

Rusya’nın talepleri ve geçmiş müzakereler

Rus tarafının 2 Haziran’da İstanbul’da sunduğu bir memorandumda, Moskova’nın Ukrayna güçlerinin Donetsk ve Lugansk halk cumhuriyetleri, Zaporojye ve Herson oblastlarından çekilmesini ve Kırım ile birlikte bu bölgelerin Rus toprağı olarak uluslararası alanda tanınmasını talep ettiği belirtilmişti.

Rus müzakere heyeti başkanı Vladimir Medinskiy ise Kiev’in 28 Şubat 2022’deki ilk müzakerelerde daha yumuşak koşullarla bir barış anlaşması imzalama şansını kaçırdığını söylemişti.

Medinskiy’e göre o dönemde Ukrayna’nın Kırım’ı Rusya’nın bir parçası olarak tanıması ve Donetsk ve Lugansk’ı “rahat bırakma” taahhüdü vermesi yeterli olacaktı.

Bu sırada Rus güçleri Harkov, Sumi ve Dnipropetrovsk oblastlarında ilerleyişini sürdürüyor.

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitriy Medvedev, Rus birliklerinin son olarak Dnipropetrovsk’a girmesinin ardından Kiev’e sahada yeni gerçeklikler vadetmişti.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Dünya Bankası: Küresel ekonomi en kötü on yıla doğru ilerliyor

Yayınlanma

Dünya Bankası tarafından yayınlanan yeni analize göre, küresel iktisadi büyüme 1960’lardan bu yana en zayıf on yılına doğru ilerliyor.

Analizde, ABD Başkanı Donald Trump’ın ticaret savaşının dünya ekonomilerini etkileyen en önemli faktörlerden biri olduğu belirtiliyor.

Dünya Bankası, salı günü yayınladığı raporda, Trump’ın ABD’nin ticaret ortaklarına uyguladığı yeni gümrük vergilerinin, dünya çapındaki resesyonları hesaba katıldığında, küresel iktisadi büyümeyi 2008 finansal krizinden bu yana en düşük seviyesine indireceğini öngörüyor.

Washington merkezli kurum, gümrük vergileri nedeniyle yeni bir küresel resesyon beklemiyor, ama basın açıklamasında, küresel büyüme tahminlerinin bu yıl ve gelecek yıl gerçekleşmesi halinde, 2020’lerin ilk yedi yılında ortalama küresel büyümenin, 1960’lardan bu yana en yavaş on yıl olacağına dikkat çekti.

Dünya Bankası raporunda, bu yılki küresel GSYİH büyüme tahminini ocak ayında yaptığı %2,7’den %2,3’e düşürdü. Bu tahmin, dünya çapındaki gümrük vergilerinin mayıs ayı sonundaki seviyelerinde kalacağı varsayımına dayanıyor.

Bu durum, dünya ekonomisini, 2009’daki finansal krizin ardından yaşanan ilk küresel resesyon ve 2020’deki koronavirüs pandemisinin ilk yılı olan ikinci küresel resesyon hariç, 17 yılın en zayıf büyüme hızına doğru sürüklüyor.

Dünya Bankası verilerine göre, bu yıllarda küresel iktisadi büyüme sırasıyla %1,3 ve %2,9 oranında daralmıştı.

Kurumun raporunda, “Gümrük vergilerindeki keskin artış ve bunun sonucunda ortaya çıkan belirsizlik, dünya ekonomilerinin çoğunda geniş tabanlı bir büyüme yavaşlamasına ve görünümün bozulmasına katkıda bulunuyor,” denildi.

“Ticaret geriliminin artmasıyla ortaya çıkan kargaşa”nın, tüm bölgelerde ve gelir gruplarında dünya ekonomilerinin yaklaşık %70’i için büyüme tahminlerini düşürmesine neden olduğunu da ekleyen kurum, gelişmekte olan ekonomilerde beklenen yavaşlamanın, artan kamu borç seviyeleri gibi uzun vadeli eğilimlerden de etkileneceğini belirtti.

Fitch Ratings salı günü, gümrük vergisi artışlarının ve ticaret politikasındaki belirsizliğin etkisini gerekçe göstererek, bu yıl küresel devlet tahvillerine ilişkin görünümünü “nötr”den “kötüye gidiyor”a düşürdüğünü açıkladı.

Kredi derecelendirme kuruluşu raporunda, “Küresel ticaret savaşının tırmanması, gümrük vergilerinin ne zaman sona ereceğine ve bunların küresel ticaret hacimleri, tedarik zincirleri, yatırımlar ve uluslararası ilişkiler üzerindeki etkisine ilişkin belirsizlik, küresel ekonomi için önemli bir olumsuz şok oluşturuyor,” dedi.

Ocak ayında göreve yeniden gelen Trump, Amerika’nın ticaret ortaklarının çoğuna ve otomobiller ve çelik gibi önemli mallara ithalat vergilerini artırdı.

Washington ile bir anlaşma sağlanamadığı takdirde, 9 Temmuz’dan itibaren ABD’nin birçok ticaret ortağına cezai nitelikte yüksek “karşılıklı gümrük vergileri” uygulanacak. Bu vergiler, geçen ay yasal bir engele takılmıştı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English