Bizi Takip Edin

AVRUPA

Avrupa Parlamentosu seçimleri başladı

Yayınlanma

Avrupa Birliği’nin 720 üyeli yasama organı Avrupa Parlamentosu’nu seçmek için AB yurttaşları üç gün boyunca (6-9 Haziran) sandık başına gidecek.

Son anketlere göre, AP’deki “merkez” güçlerin çoğunluğu 2024’te de devam edecek. “Merkez sağ” olarak bilinen ve Alman Hıristiyan Demokratların sürüklediği Avrupa Halk Partisi (EPP) 182 sandalye ile ilk sırada yer alırken, onu 136 sandalye ile Sosyalistler ve Demokratlar (S&D) takip ediyor.

Son beş yıldır AP’ye hakim olan bu merkezci çoğunluk, 81 sandalyeli liberal Renew Europe grubu ile birlikte 720 sandalyeden 399’unu kazanacak gibi görünüyor.

EPP’nin İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin İtalya’nın Kardeşleri (FdI) partisi ve onun AP’de bağlı olduğu Avrupa Muhafazakârları ve Reformistleri (ECR) grubu ile yakın işbirliğine kapı açması nedeniyle “aşırı sağ” ile nasıl başa çıkılacağı konusundaki anlaşmazlıklara rağmen, bu üç grup üçlü koalisyonlarına sadık kalmak istediklerini açıkça ortaya koydu.

Bu da AP’deki politika oluşturma döngüsünün kontrolünü ellerinde tutacakları ve bütçe gibi önemli iç kararlarda söz sahibi olacakları anlamına geliyor.  

Hem EPP hem de S&D kabaca şu anda sahip oldukları koltukları korurken, Emmanuel Macron’un partisi Rönesans’ın da dahil olduğu Renew Europe 20 koltuk kaybederek 102’den 81’e düşecek ve bu da grubun 2019’da kurulmasından bu yana en kötü sonucu olacak.

Bu durum Renew’i üçüncülük mücadelesinde sağcı ECR ve Marine Le Pen’in partisi Ulusal Birlik’in (RN) dahil olduğu yine sağcı Kimlik ve Demokrasi (ID) ile karşı karşıya getiriyor.  

Yeşiller’de büyük kayıp yaşanacak

Kayıplar kısmen İspanya’nın liberal partisi Ciudadanos’un (eskiden sekiz sandalye ile gruptaki en büyük ulusal delegasyondu) AP üyelerinin ve liderliğinin İspanya’nın merkez sağ Partido Popular’a (EPP) katılmak üzere partiden ayrılması ile açıklanabilir.

Aynı zamanda liberaller, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un liberal koalisyonunun 23 sandalyeden 15 sandalyeye düştüğü Fransa’da da ağır kayıplarla karşı karşıya.

Son projeksiyonlara göre ECR 79 (%12,2) ve ID 69 (%8,5) sandalye kazanıyor gibi görünüyor. Yeşiller %7,7 oyla 55, Sol grubu ise %6,4 oyla 38 milletvekili elde ediyor.

Yeşiller’in elde edeceği düşünülen vekil sayısı bir önceki döneme göre 17 daha az. Grubun en büyük kaybının, Almanya’daki trafik lambası koalisyonuna dahil olan Alman Yeşiller’den kaynaklanacağı düşünülüyor.

ECR sandalye sayısının 68’den 79’a yükseltirken ID de, kısa bir süre önce en büyük ulusal partisi (15 sandalyeye sahip olması bekleniyor) Almanya’nın AfD’sini bir dizi skandal nedeniyle ihraç etmiş olmasına rağmen, 10 sandalye daha kazanıyor.

Sağ, yasaları engelleme şansı elde edecek

ID ve ECR, EPP’ye, geçen Parlamentoda doğa restorasyonu yasasında yapmaya çalıştıkları gibi, Sosyalistler ve Liberallere karşı bir araya gelerek yasaları bloke etme şansı verecek. Dahası bu kez sağ blok, gerektiğinde çoğunluğa ulaşmak için yeterli sandalye sayısına sahip olacak.  

Meloni, Macaristan Başbakanı Viktor Orbán, Marine Le Pen ve Polonya’nın muhalefet lideri Mateusz Morawiecki’nin Avrupa yanlısı güçleri dengelemek için bir tür sağcı ittifak çağrısında bulunmasıyla birlikte, yarım kürenin “aşırı sağında” yaklaşmakta olan bir değişiklik spekülasyonu yaygınlaşıyor.  

Bazıları ECR ve ID’yi bir araya getirerek aşırı sağı yaklaşık 160 sandalyeli ikinci siyasi güç haline getirecek bir sağ kanat süper grubu görmek istese de, politika alanlarındaki geniş anlaşmazlıklar ve ulusal partiler arasında uzun süredir devam eden iç çekişmeler nedeniyle böyle bir seçenek olası görünmüyor.

AP’ye yeni bir sol grup da gelebilir

Sol grubu 38 sandalye kazanmaya hazırlanıyor, bu rakam aşağı yukarı şimdikiyle aynı, fakat daha geniş koalisyonlar için manevra alanı sınırlı. Üstelik grubun geleceği de belirsiz. 

Almanya’da kurulan yeni parti Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW), kısa süre önce AP’de yeni bir sol grup oluşturmak için yeterli desteği bulduğunu doğruladı. 

BSW’nin Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) ve Slovakya’daki iktidar partisi SMER gibi örgütlerle görüştüğü bildiriliyordu.

En büyük ulusal grubun Fransa’dan olması bekleniyor

En üst düzey ulusal delegasyonlar AP’deki güçler dengesini yeniden şekillendirirken yasama çalışmalarına yeni öncelikler kazandıracak.

6 Haziran Perşembe günü başlayacak oylama öncesinde Europe Elects’in Euractiv için yaptığı son tahminler önümüzdeki dönemde neler olabileceğini ortaya koyuyor.

Son tahminlere göre, önümüzdeki dönemde ilk beş ulusal delegasyon 31 sandalye ile Fransız RN’ye; 28 sandalye ile Alman CDU/CSU’ya; 23 sandalye ile İspanyol Partido Popular’a (PP); ve her ikisi de 20’şer sandalye ile beşinci sırada yer alan İspanyol Sosyalist Parti (PSOE) ve Polonya’nın merkez sağ Sivil Koalisyon’u (KO) olabilir.

AVRUPA

Hollanda hükümetinde Amsterdam olayları çatlağı büyüyor

Yayınlanma

Hollanda’nın Amsterdam kentinde İsrailli holiganlarla yerel halk arasında çıkan olayların ardından hükümet içinde oluşan çatlak büyüyor.

Özgürlük Partisi (PCC) lideri Geert Wilders’in şiddet olaylarının ardından Hollanda iktidar koalisyonu üyelerine yönelik öfkesi, ülkedeki dört iktidar partisi arasında artan gerilimin altını çiziyor.

Hollandalı sağcı lider, göreve gelmesine yardımcı olduğu Başbakan Dick Schoof’u, başkentteki şiddet olaylarının patlak vermesinden bir gün sonra Budapeşte’de düzenlenen bir Avrupa zirvesine katıldığı için eleştirdi. Wilders, “Neden ekstra bir kabine toplantısı yok? Aciliyet duygusu nerede?” diye sordu.

COP29 iklim görüşmelerine yapacağı geziyi iptal eden ve Budapeşte’den erken dönen Schoof ise toplantı boyunca “herkesle temas halinde” kaldığını söyledi.

Olayların ardından Hollanda’nın iktidardaki dört partisinin liderleri “antisemitizmi” hızla kınamıştı.

“Pogrom” mu, “Siyonist provokasyon” mu: Amsterdam’da neler oldu?

Amsterdam Emniyet Müdürünün geçen hafta yaptığı açıklamaya göre, günün erken saatlerinde bazı Maccabi taraftarlarının Hollanda başkentinin şehir merkezinde Filistin bayraklarını yırtması ve Arap karşıtı sloganlar atması tansiyonu yükseltmişti. Maçtan bir gün önce de 10 İsrailli taraftar gözaltına alınmıştı.

Wilders, İsrailli taraftarlara yönelik şiddeti bir “pogrom” olarak nitelendirirken, “merkez sağ” Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD) lideri Dilan Yeşilgöz bunu bir “Yahudi avı” olarak kınadı.

Çiftçi-Yurttaş Hareketi’nden (BBB) Caroline van der Plas ise şiddeti “derin bir utanç” olarak nitelendirirken, Yeni Toplumsal Sözleşme’nin (NSC) başkan vekili Nicolien van Vroonhoven “iğrenç sahneler” olarak nitelendirdiği olaylardan üzüntü duyduğunu belirtti.

Liderlerin hepsi de failleri cezalandırmak, antisemitizmle mücadele etmek ve Hollanda başkentinde düzeni yeniden tesis etmek için harekete geçme sözü verdi.

Fakat koalisyonun birliğinde ilk çatlakların ortaya çıkması uzun sürmedi. VVD’nin antisemitizm sözcüsü Hollandalı milletvekili Ulysse Ellian POLITICO’ya verdiği demeçte Hollanda siyasetindeki mevcut havanın “çok hararetli” olduğunu ancak “çekişmeyi bırakıp” çözüm bulmaya odaklanmak gerektiğini söyledi.

BBB’den Hollandalı milletvekili Sander Smit ise POLITICO’ya yaptığı açıklamada koalisyonun Amsterdam’daki şiddet olaylarına aynı şekilde tepki verdiğini söyledi ve herhangi bir sürtüşme olduğu iddialarını reddetti. Smit, “Antisemitizmle mücadelede dört parti de birleşmiş durumda. Bu konuda herhangi bir anlaşmazlık görmüyorum,” dedi.

Smit, Wilders’in kendini ifade etme biçiminin BBB, VVD ve NSC’den farklı olabileceğini savundu.

Haaretz: Medya kuruluşları Amsterdam olaylarına ilişkin haberlerini revize ediyor

Schoof’u eleştirdikten sonra Wilders, şiddeti önlemek ya da failleri cezalandırmak için yeterince çaba göstermemekle suçladığı VVD’li Adalet Bakanı David van Weel’e yüklendi.

VVD lideri Yeşilgöz, Wilders’in “sloganlarından ve tek satırlık sözlerinden” bıktığını söyledi ve Wilders’i sosyal medyada çığırtkanlık yapmayı bırakıp antisemitizme karşı çözümlere odaklanmaya çağırdı. Wilders de buna karşılık olarak, partisinin iktidarda olduğu on yıl boyunca çok az şey yaptığını söyleyerek ona ateş püskürdü.

Wilders’in partisi PVV geçtiğimiz kasım ayında yapılan seçimlerde sandalye sayısını ikiye katlayarak Hollanda’nın en büyük partisi haline geldi. PVV’ye VVD, yeni kurulan NSC ve BBB’nin de katılımıyla yedi aydan fazla süren görüşmelerin ardından temmuz ayında bir koalisyon kuruldu.

Çarşamba günü Hollanda parlamentosunda zaman zaman hararetlenen tartışmalara neden olan bir plan sunuldu. VVD ve BBB’nin desteklediği PVV planına göre, şiddet olaylarının faillerinin Hollanda vatandaşlığından çıkarılacak.

NSC başkanı van Vroonhoven daha ihtiyatlı davranarak bu olasılığın “araştırılması” gerektiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Bank of England Başkanı Bailey: Birleşik Krallık ticareti açık, AB’yi yakın tutmalı

Yayınlanma

Bank of England (BoE – İngiltere Merkez Bankası) Başkanı Andrew Bailey, Perşembe günü yaptığı ve Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşüne göndermelerde bulunduğu bir konuşmada, küresel ekonomideki kırılmalar nedeniyle Britanya’nın serbest ticareti savunması ve Avrupa Birliği ile bağlarını yeniden inşa etmesi gerektiğini söyledi.

Bailey, Maliye Bakanı Rachel Reeves’in planladığı gibi, işletmelerden ve emeklilik fonlarından sermayenin serbest bırakılmasının yanı sıra, Britanya’daki zayıf yatırımları artırmak ve üretkenlik artışını yeniden sağlamak için açık ticaret taahhüdünün hayati önem taşıdığını söyledi.

Bailey, 2020 yılının başında yürürlüğe giren Brexit’in Birleşik Krallık’ın ticaret akışının zayıflamasına katkıda bulunduğunu ve ekonomisinin potansiyel üretken kapasitesini zayıflattığını ileri sürdü.

Bailey Londra’daki finans hizmetleri liderlerine yaptığı yıllık Mansion House konuşmasında, “Bir kamu görevlisi olarak Brexit konusunda tek başına bir pozisyon almıyorum. Bu çok önemli. Fakat sonuçlarına işaret etmek zorundayım,” dedi.

BoE lideri, “İngiliz halkının kararına saygı duyarak” ilişkileri yeniden inşa etme fırsatlarına karşı neden uyanık olmaları ve bunları memnuniyetle karşılamaları gerektiğinin altını çizdiğini kaydetti.

Yeni İşçi Partisi hükümeti AB’nin ortak pazarına ya da gümrük birliğine yeniden katılmayı reddederken, Başbakan Keir Starmer blokla ticari bağları ve diplomatik ilişkileri geliştirmek istediğini söyledi.

Bailey, Britanya’nın büyüme için sadece Brexit’in etkisine değil, daha geniş bir resme bakması gerektiğini söyledi.

Bailey konuşmasında doğrudan ABD seçimlerine atıfta bulunmasa da, Trump’ın ABD’nin ithal ettiği mallara çift haneli gümrük vergileri getirme ihtimaline işaret ederek, bunların küresel ticaret ve enflasyon üzerinde geniş kapsamlı etkileri olacağını söyledi.

Bailey, şu anda “jeopolitik şokların etkisi” ve “dünya ekonomisindeki daha geniş çaplı parçalanma” nedeniyle tablonun bulanıklaştığını kaydetti.

BoE Başkanı, “Ekonomik güvenliğe yönelik tehditlere karşı uyanık olma ihtiyacının önemli olduğu bir ortamda, lütfen açıklığın önemini hatırlayalım… Ekonominin güvenli açıklığını korumak için mantıklı bir şekilde elimizden geleni yapmalıyız,” dedi.

Perşembe günü erken saatlerde, BoE’nin faiz oranlarını belirleyen bir diğer üyesi olan ABD’li ekonomist Catherine Mann, BoE’nin Trump’ın seçilmesinden kaynaklananlar da dahil olmak üzere enflasyona yönelik yukarı yönlü riskler ortadan kalkana kadar faiz oranlarını sabit tutması gerektiğini söyledi.

Bailey, Maliye Bakanı Reeves’in iki hafta önce bütçede açıkladığı kamu yatırımlarını artırma planlarını desteklediğini söyledi.

Fakat Bailey, “Buna daha güçlü iş yatırımlarının eşlik etmesi gerekiyor… Ve bu iş yatırımları, iyi bir kamu altyapısı da dahil olmak üzere pek çok şeye bağlı olacak,” dedi.

Bailey’den hemen önce aynı etkinlikte konuşan Maliye Bakanı Rachel Reeves, Birleşik Krallık’ın AB ile ilişkilerini “sıfırlaması” gerektiğini ve ticari bağları güçlendirmek için Trump ile yakın çalışmayı dört gözle beklediğini söyledi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Almanya, Rus LNG’sinin limanlarına girişini yasakladı

Yayınlanma

Almanya hükümeti, enerji sektöründe Rusya’ya bağımlılıktan tamamen kurtulma hedefleri doğrultusunda, devlete ait sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) terminallerinin Rusya’dan doğalgaz almasını yasakladı.

Deutsche Energy Terminal, Brunsbüttel’deki terminalinin pazar günü Rusya’dan bir yük almaya hazırlandığını hükümete bildirdi.

Financial Times tarafından görülen bir mektuba göre, buna yanıt olarak ekonomi bakanlığı, “hiçbir Rus LNG sevkiyatını kabul etmeme ve bundan böyle özel bir bildirime kadar kabul etmeyi reddetme” talimatı verdi.

Belgede, yasağın “kamu çıkarını” korumak amacıyla kabul edildiği vurgulandı. Ekonomi Bakanlığı, Rusya’dan LNG alınmasının, Almanya ve AB’yi bir bütün olarak “enerjide bağımsız” hale getirmek için ithalat terminalleri inşa etme fikrine ters düşeceğini belirtti.

2022’de Rusya’nın boru hattı gazından mahrum kalan Almanya, hızla birkaç ithal LNG terminali inşa etti. Alman şirketi Sefe’nin Yamal LNG’den satın almak için uzun vadeli bir sözleşmesi olmasına rağmen, şimdiye kadar Rusya’dan yakıt kabul etmediler.

Ancak Kpler’e göre Rusya, neredeyse tüm sevkiyatları Fransa’daki bir terminale gönderiyor ve bu terminal de gazı yeniden gazlaştırdıktan sonra boru hattıyla diğer Avrupa ülkelerine taşıyor.

Almanya, Ekim 2022’de Fransa’dan boru hattıyla doğalgaz almaya başlamıştı.

Fransa, İspanya ve Belçika Rus LNG’sinin başlıca alıcıları konumunda. Gazı ithal eden şirketler uzun vadeli sözleşmelerle çalışmakta ve ancak Avrupa çapında bir yasak durumunda bu sözleşmeleri durdurabiliyorlar.

Şu ana kadar sadece Belçika böyle bir yasak çağrısında bulundu. Fakat LNG, AB ile ABD enerji üreticilerinin uluslararası çıkarlarını desteklemeyi amaçlayan yeni ABD Başkanı Donald Trump yönetimi arasındaki ticaret müzakerelerinde bir pazarlık kozu haline gelebilir.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, geçtiğimiz cuma günü yaptığı açıklamada şöyle dedi: “Rusya’dan hala çok miktarda LNG alıyoruz, neden bunu bizim için daha ucuz olan ve enerji fiyatlarımızı düşüren Amerikan LNG’si ile ikame etmeyelim? Bu konuyu pekâlâ tartışabiliriz.”

Handelsblatt: Şansölye Scholz, 2020’de ABD’ye Kuzey Akım-2 için gizli bir anlaşma teklif etti

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English