Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Bibi’den ‘İstanbul Sözleşmesi’ sözü

Yayınlanma

İsrail’de 1 Kasım’da yapılan erken genel seçimlerde hükümeti kurmakla görevlendirilen Likud Partisi lideri Binyamin Netanyahu’nun “kabinesinin hazır olduğunu” duyurmasıyla hem ülke içinden hem de dışından tepkiler yükselmeye devam ederken Dini Siyonizm’in Likud’a İstanbul Sözleşmesi’ne taraf olmama sözü verdirdiği ortaya çıktı.

1 Kasım’daki seçimlerin ardından Netanyahu’nun liderliğini yaptığı Likud Partisi 32, aşırı sağcı müttefikleri Dini Siyonizm, Yahudilik Gücü ve Noam’ın listesi 14, Ultra Ortodoks partiler; Şas 11 ve Birleşik Tevrat Yahudilik 7 milletvekiliyle 120 sandalyeli Mecliste 64 sandalye kazanarak çoğunluğu elde etmişti. Netanyahu’nun yeni kabinesinde, Ultra Ortodoks Yahudi partilerden Şas ve Birleşik Tevrat Yahudiliği ile aşırı sağcı, ırkçı ve şiddet yanlısı politikalarıyla bilinen Dini Siyonizm, Yahudi Gücü ve Noam Partileri yer alıyor.

Netanyahu’nun kurduğu İsrail tarihinin en radikal ve aşırı sağcı hükümetinin güvenoyu oturumunun en geç 2 Ocak’a kadar yapılması gerekiyor. Likud partisi güvenoylamasını yeni yıla girmeden tamamlamak istiyor ancak bunun için Netanyahu’nun oylamanın yapılacağı günden en az 24 saat önce beş ortağıyla imzaladığı koalisyon anlaşmalarını resmileştirmesi şart. Koalisyon anlaşmaları prensipte tamamlandı ancak Netanyahu’nun anlaşmalarla ortaklarına verdiği bazı “tavizler” İsrail’in temel yasalarında değişikliği gerektiriyor. Bu kapsamda Maliye Bakanı olması beklenen Dini Siyonizm Partisi lideri Bezalel Smotrich’e Batı Şeria’daki yasa dışı yerleşimler üzerinde geniş yetki verilmesi ya da vergi dolandırıcılığından başı dertte olan Saş lideri Aryeh Deri’nin bakan olabilmesi için yasadaki kriterlerin gevşetilmesi gibi bir dizi yasal değişikliğin bu hafta içi Meclis’in gündemine gelmesi bekleniyor. Netanyahu söz konusu yasal değişiklikleri yapmadan ortakları ile imzaladığı anlaşmaları resmileştiremiyor.

Tavizler Likud içinde huzursuzluk yarattı

Öte yandan Netanyahu, ortaklarına verdiği tavizler nedeniyle eleştiri oklarını üzerine çekmiş durumda. Netanyahu’nun gazetesi olarak kabul edilen “İsrail Hayom” Gazetesi, “müttefiklerin ona şantaj yapmayı başardığını” düşündükleri için partisi Likud içinde bile hoşnutsuzluk yaşandığını yazdı. Likud içindeki hoşnutsuzluğun en temel sebebi çok fazla bakanlığın koalisyon ortaklarına kaptırılması, elde kalanların yetkilerinin ise ortaklara verilen bakanlıklarla paylaştırılmış olması. Ayrıca bazı Likud üyeleri Batı Şeria’daki yasa dışı ilhaklar ve Filistin’in özerkliği özelinde koalisyon anlaşmalarına eklenen kimi maddelerin iç savaşa kapı aralamasından endişe duyuyor. Üstelik verilen bu tavizlerin ABD başta olmak üzere İsrail’in müttefikleriyle sorun yaşama ihtimalini güçlendirmesi endişenin başka bir boyutu.

‘İstanbul Sözleşmesi’ne taraf olmama sözü

Anlaşmalar resmileşmediği için içerikleri net değil, ancak sızan her ayrıntı, ülkede farklı bir kesimin tepkisini çekmeye yetiyor. En son Likud’un Dini Siyonizm’le yaptığı koalisyon anlaşmasının bir maddesinde, hükümetin “İsrail’in İstanbul Sözleşmesi’ne katılımını onaylamayacağı”na dair söz verdiğinin ortaya çıkması tepki çekti.

Görev süresi sona eren Yair Lapid başkanlığındaki İsrail hükümeti, İsrail’in İstanbul Sözleşmesi’ne taraf olması için adım atmıştı ancak İsrail aşırı sağının karşı çıktığı taraf olma süreci, ülkenin erken seçim kararı almasıyla askıda kaldı. Devreye giren İsrail Başsavcılığı, hükümetin görev süresinin sonuna yaklaşması gerekçesiyle yasanın İsrail Meclisi’ne gelmesini engelledi. Adalet Bakanı Gideon Sa’ar, Sözleşme’nin iki maddesine çekince koyarak İsrail’in Sözleşme’ye taraf olmasını planladıklarını açıklamıştı. Bu maddelerin ilki, hukuki statüsü ne olursa olsun şiddete maruz kalan göçmen kadınların İstanbul Sözleşmesi’ne tabii tutulması öngören maddeler. Söz konusu madde imzacı devletlere şiddete maruz kalan kadınlara oturum izni ve mültecilik statüsü verilmesinden, geri göndermeme ilkesinin teminatına kadar bir dizi sorumluluk yüklüyor. İsrail’in çekince koymayı planladığı ikinci madde ise şiddet mağdurlarına failin ya da sigorta şirketlerinin ödemesi gereken tazminatın herhangi bir sebeple ödenmemesi durumunda, imzacı ülkelerin tazminat ödemesini öngören düzenleme. Buna rağmen sağ parti ve örgütler, İsrail hükümetinin çekincelerinin yetersiz olduğunu iddia ettikleri için İsrail’in Sözleşme’ye taraf olmasına karşı çıktı. Dini Siyonizm Partisi’nin de aynı nedenle karşı çıktığı tahmin ediliyor.

‘Netanyahu’nun başbakan olmasının bedelini kadınlar ödüyor’

Jerusalem Post’un haberine göre, Likud ve Dini Siyonist Parti anlaşmasındaki İstanbul Sözleşmesi uzlaşısı tepki çekti. Sosyal Eşitlik Bakanı Merav Cohen, Netanyahu’yu kadınları ihmal etmekle suçladı. Netanyahu’nun başbakan olmak için aşırı sağcı ve tartışmalı ortaklarına verdiği tavizlerin bedelini kadınların da ödediğini söyleyen Cohen, şöyle devam etti: “İsrail, kadına yönelik şiddet olgusuna bütüncül ve kapsamlı bir yanıt vermeyi amaçlayan ve önemi konusunda profesyonel bir uzlaşmaya varılan uluslararası sözleşmeye katılmayacak. Utancı nereye yönelteceğiz…” Enerji Bakanı Karin Elharar ise “Kadına yönelik şiddet, ortadan kaldırılması gereken bir olgu ve tüm kampların üzerinde. Ancak Netanyahu o kadar zayıf ve şantaja açık ki, bir koalisyon anlaşmasında kadına yönelik şiddetle mücadele etmeme sözü verdi. Artık satacak bir şeyi de yok. Yazık” ifadelerini kullandı.

Yardım Merkezleri Birliği’nden yapılan açıklamada ise şunlar kaydedildi: “Başbakan adayının kadınları ıstıraba, zihinsel işkenceye ve sürekli şiddete terk etmeye istekli olması kabul edilemez. Bu kararın bedelini, şiddet ve işkencenin umurunda olmayan Netanyahu ya da Smotrich değil her gün ev içinde ve dışında teröre maruz kalan kadınlar ve çocuklar ödemeye devam edecek. Bu, şiddetle mücadelede bizi yıllarca geriye götüren yanlış, çileden çıkaran bir karardır.”

ORTADOĞU

Gazze’de “ceset hattı”: Çocukları bile vuruyorlar

Yayınlanma

Netzarim Koridoru

Gazze Şeridi’ni ikiye bölen Netzarim Koridoru’ndaki İsrail askerleri, bölgede sivil ayrımı gözetilmeksizin herkesin hedef alındığını ve çocuk dahi olsalar ölen her Filistinlinin “terörist” olarak kayıtlara geçirildiğini itiraf etti.

İsrail ordusu, Gazze’nin kuzeyi ile güneyi arasındaki bağlantıyı koparan, İsrail sınırından Akdeniz kıyısına kadar uzanan 7 kilometre genişliğindeki Netzarim Koridoru yakınlarında yaşayan bütün Filistinlileri bölgeden zorla göç ettirdi. İsrail, 7 Ekim 2023 sonrası oluşturduğu koridorda, askeri yollar ve mevziler inşa etmek için bölge sakinlerinin evlerini yıktı.

Haaretz gazetesine göre, İsrail ordusunun komuta kademesi Netzarim Koridoru’nda oluşturulan “ölüm bölgesinin” varlığını inkâr etse de İsrail askerlerinin anlattıkları, bölgeye yaklaşan her Filistinlinin “terörist sayılarak” öldürüldüğünü ortaya koydu.

Haaretz’e konuşan İsrail ordusunun 252. Tümeni’nde görevli bir komutan, “Sahadaki kuvvetler buraya ‘ceset hattı’ diyor” ifadelerini kullanarak sözlerini şöyle sürdürdü: “Çatışmalardan sonra cesetler toplanmıyor, bu da onları yemeye gelen köpek sürülerini cezbediyor. Gazze’de insanlar, bu köpekleri gördüğünüz yerlere yaklaşmamanız gerektiğini bilir.”

Aynı tümende görev yapan kıdemli İsrail subayı, “Tümen komutanı bu bölgeyi ‘ölüm bölgesi’ olarak belirledi. Giren herkes vuruluyor” dedi.

İsrail ordusundan kısa süre önce terhis olan 252. Tümen subaylarından bir diğeri ise Netzatim Koridoru’ndaki “ölüm bölgesinin” keskin nişancının atış yapabildiği yere kadar uzandığını vurguladı.

“Orada sivilleri öldürüyoruz ve onlar da terörist olarak sayılıyor” ifadesini kullanan İsrailli subay, “İsrail ordu sözcüsünün kayıp sayılarıyla ilgili açıklamaları, bunu birimler arasında bir rekabete dönüştürdü. Eğer 99. Tümen 150 (kişiyi) öldürürse, bir sonraki birim 200’ü hedefliyor” dedi.

Kısa bir süre önce Netzarim Koridoru’ndan dönen bir kıdemli yedek komutan, İsrail ordusunu, “dünyanın en ahlaklı ordusu” olarak adlandırmanın, Gazze’de “ne yaptığını çok iyi bilen” İsrail askerlerini temize çıkartmaktan başka bir şey olmadığını kaydetti.

“Netzarim Koridoru’na giren herkesin kafasına bir kurşun sıkılıyor”

252. Tümen’de görev alan bir asker, “Emir açıktı. Köprüyü geçip (Netzarim) koridora giren herkesin kafasına bir kurşun sıkılıyor” ifadelerini kullandı.

Askerlerin güneyden yaklaşan bir kişiyi fark etmeleri üzerine büyük bir saldırıymış gibi yoğun ateş açtıklarını aktaran asker, “Yaklaşık bir veya iki dakika boyunca cesede ateş etmeye devam ettik. Etrafımdaki insanlar ateş ediyor ve gülüyorlardı” dedi.

Öldürdükleri kişinin 16 yaşlarında bir çocuk olduğunu söyleyen asker, sonrasında ise bu kişinin Hamas üyesi değil, sadece bir sivil olduğunun öğrenildiğini dile getirdi.

İsrail askeri, aynı akşam tabur komutanlarının “bir teröristi öldürdükleri” iddiasıyla kendilerini tebrik ettiğini belirterek, şöyle konuştu: “Komutan, ‘Hattı geçen herkes teröristtir, istisna yok, sivil yok. Herkes teröristtir.’ dedi. Bu beni derinden rahatsız etti. Bunun için mi evimden çıkıp fare dolu bir binada uyumaya gittim? Silahsız insanları vurmak için mi?”

252. Tümen’deki bir subay da İsrail ordusunun “200’den fazla Hamas üyesinin öldürüldüğünü duyurduğunu ancak sadece 10 tanesinin Hamas üyesi olduğunun doğrulandığını” söyledi.

Başka bir asker ise dört silahsız kişinin normal şekilde yürüdüğünü, insansız hava aracı tarafından fark edilmelerinin ardından bir tankın makineli tüfeğiyle ateş açması sonucu üçünün hayatını kaybettiğini kaydetti.

Dördüncü kişinin ise giysilerinin çıkartılıp bir kafese konduğunu ve oradan geçen askerlerin ise bu kişiye tükürdüğünü anlatan asker, “Bu iğrençti. Sonunda bir asker gelip kafasına silah dayayarak onu sorguladı ve serbest bıraktı. Bu kişi sadece Gazze’nin kuzeyindeki amcalarına ulaşmaya çalışıyordu” diye konuştu.

99.Tümen’de görevli bir asker de iki çocuklu bir yetişkinin “yasak hattı” geçtikleri iddiasıyla silahsız olmalarına rağmen bir savaş helikopterinin onlara füzeyle saldırdığını anlattı. Asker, “Çocuklara füze atmanın meşru olduğunu kim düşünüyor? Ve bir helikopterle? Bu tam bir kötülük” ifadelerini kullandı.

İsrail ordusu Gazze’de “standart askeri protokoller” dışında hareket ediyor

Haaretz gazetesinin haberinde, İsrail askerlerinin tanıklıklarının, ordu komutanlarına “benzeri görülmemiş yetkiler” verildiğini gözler önüne serdiği vurgulanırken, ordunun çok sayıda yerde saldırıları gerçekleştirmesinin, tümen komutanlarının yetkilerinin ciddi anlamda genişletilmesine sebep olduğu öne sürüldü.

Haberde, bazı kaynakların, İsrail ordusundaki birimlerin “standart askeri protokollerle sınırlandırılmamış bağımsız milisler” gibi hareket ettiğini belirttiği kaydedildi.

Haaretz’e konuşan 252. Tümen’den kıdemli bir subay ise “Tümen komutanları, artık çatışma bölgelerinde neredeyse sınırsız ateş gücü yetkisine sahip” diyerek, “Bir tabur komutanı insansız hava araçlarıyla saldırı emri verebilir ve bir tümen komutanı (saldırı) başlatabilir” ifadelerini kullandı.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail’den Suriye ve Gazze’de uzun süreli işgal sinyali

Yayınlanma

Suriye’de Baas yönetiminin devrilmesinden saatler sonra Suriye topraklarındaki tampon bölgeye giren İsrail ordusu, bölgede uzun sürece kalacağının işaretlerini veriyor. Ayrıca ateşkes müzakerelerinin hızlandığı bir dönemde İsrail Savunma Bakanı, İsrail’in Batı Şeria’da olduğu gibi Gazze’de de güvenlik kontrolünü sürdüreceğini söyledi.

İsrail basını, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun Baas rejiminin devrilmesinin ardından Suriye’nin Hermon Dağı’ndaki tampon bölgede başlattığı işgalin gelecek yılın sonuna kadar devam ettirilmesi talimatını verdiğini yazdı. İsrailli yetkililer daha önce bu bölgedeki işgalinin geçici olduğunu iddia etmiş daha sonra kış ayları boyunca işgalin süreceğini söylemişti.

Kanal 12 televizyonunda yer alan haberde, Netanyahu’nun dün gittiği Hermon Dağı’ndaki tampon bölgede İsrail ordusuna işgalin 2025 sonuna kadar sürdürülmesi talimatı verdiği ifade edildi.

İsrail Başbakanı, dün Savunma Bakanı Yisrael Katz ve Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi’yle birlikte 7 Aralık sonrası işgal edilen Hermon Dağı’ndaki tampon bölgeye gitmişti. Başbakanlık Basın Ofisinden yapılan açıklamada, Netanyahu’nun burada İsrail ordusunun Hermon Dağı’nda tampon bölgedeki işgalinin “geleceğine yönelik yönergeleri belirlediği” belirtilmiş ancak detay verilmemişti. Netanyahu, Hermon Dağı’ndaki tampon bölgede yaptığı açıklamada, buradaki işgalin “İsrail’in güvenliğini sağlayacak düzenleme bulunana kadar” süreceğini belirtmişti.

İsrail Savunma Bakanı Katz da orduya tahkimat kurmalarını ve bölgede uzun süre kalmaya hazırlanmalarını söyledi. Katz, Hermon Dağı’nı “İsrail devletinin gözü” olarak nitelendirdi.

Esad yönetimini deviren saldırıyı yöneten HTŞ lideri Ebu Muhammed el-Colani pazartesi günü verdiği bir röportajda İsrail ordusunun Suriye’de asker bulundurması için hiçbir gerekçe olmadığını söyledi. Katz ise yönetimi deviren isyancıları radikal olarak nitelendirdi ve caydırılmaları gerektiğini söyledi.

İsrail’in 1974’te İsrail ve Suriye arasında imzalanan ve Birleşmiş Milletler barış güçlerinin burada konuşlanmasını öngören bir anlaşmayla oluşturulan tampon bölgeye girmesi BM ve Fransa, Türkiye, İran, Suudi Arabistan, Kuveyt, Mısır ve Ürdün gibi ülkeler tarafından kınandı ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden bir uluslararası hukuk ihlali olarak nitelendirildi. İsrail ise Şam’daki yönetimin çökmesiyle birlikte Suriyeli askerlerin görev yerlerini terk etmelerinin ardından anlaşmanın geçersiz olduğunu iddia ediyor.

Bu arada İsrail’in Gazze Şeridi’nde süresiz işgale hazırlandığına dair işaretler artmaya devam ederken Katz, ordunun işgal altındaki Batı Şeria’da olduğu gibi Gazze’de de güvenlik kontrolünü sürdüreceğini söyledi. Katz, X’te yaptığı bir paylaşımda “Gazze konusundaki tutumum net. Hamas’ın Gazze’deki askeri ve hükümet gücünü yendikten sonra İsrail, tıpkı Batı Şeria’da olduğu gibi Gazze üzerinde de tam hareket özgürlüğü ile güvenlik kontrolüne sahip olacaktır” dedi. Filistin Yönetimi Batı Şeria’daki bazı bölgeleri kısmen yönetirken İsrail bölgede sıkı güvenlik kontrolünü sürdürüyor ve düzenli olarak askeri baskınlar düzenliyor.

Katz’ın bu açıklamaları Gazze’de ateşkes için yürütülen diplomasinin hızlandığı bir dönemde geldi. İsrail’in Gazze’nin kritik bölgelerinde kuvvet bulundurma ısrarı konusundaki anlaşmazlıklar nedeniyle daha önceki ateşkes müzakereleri başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

Wall Street Journal’a göre (WSJ) Filistinliler ve bazı İsrailliler  “güvenlik kontrolünün” bölgede uzun süreli askeri işgale yol açacağını düşünüyor.

Netanyahu’nun liderliğini yaptığı Likud partisi ve koalisyondaki diğer partilerin üyeleri, bölgede Yahudi yerleşimleri kurmak da dahil çok daha sıkı bir kontrolü desteklediklerini dile getiriyorlar.

Birleşmiş Milletler’in en yüksek mahkemesi olan Uluslararası Adalet Divanı Temmuz ayında verdiği bir kararda İsrail’in Gazze ve Batı Şeria da dahil Filistin topraklarını on yıllardır işgal altında tutarak çeşitli uluslararası yasaları ihlal ettiğini belirtti. Mahkeme, uluslararası hukuka göre işgalin geçici olması gerektiğini ve işgalci bir gücün işgal altındaki topraklarda yaşayanlara karşı yasal sorumlulukları olduğunu söyledi.

Mahkeme, İsrail’in Filistin topraklarındaki işgalinin geçici olmadığını gösteren eylemlerde bulunduğunu ve işgalci bir güç olarak bazı görevlerini ihmal ettiğini söyledi. İsrail mahkemenin görüşüne ve yargı yetkisine itiraz etti.

Gazze’nin işgalinin ilk günlerinden bu yana İsrail ordusu, adını Gazze’deki eski bir Yahudi yerleşiminden alan ve Netzarim olarak bilinen geniş bir güvenlik koridoru inşa ediyor. Askeri üsler, ileri karakollar, elektrik direkleri, baz istasyonları ve hatta bir sinagogdan oluşan koridor, Gazze’yi ikiye bölüyor. Kuzeye geçmek isteyenlerin koridordan geçen iki kontrol noktasından birinden geçmesi gerekiyor.

Filistin Kurtuluş Örgütü’nün eski hukuk danışmanı ve UAD davalarında çalışmış olan Diana Buttu, WSJ’ye Katz’ın yorumlarının ve İsrail’in Gazze’de askeri altyapı inşa etmesinin uzun vadede “Gazze’deki Filistinlilerin yaşamlarının sadece etkin kontrolü değil, düpedüz askeri kontrolü yönünde ilerlediğini” gösterdiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Hamas, rehine anlaşmasının savaşı sona erdirmesini istiyor

Yayınlanma

Gazze’de ateşkes ve esir takası için müzakereler sürerken İsrail basını Hamas’ın süreli bir ateşkese ikna olmadığını yazdı.

CIA Direktörü Bill Burns, Hamas ve İsrail heyetlerinin önceki iki gün Doha’da yaptığı görüşmelerin ardından Katar Başbakanı ile bir araya gelecek; Trump’ın elçisinin de Kahire ziyaretinin ardından Doha’ya gelmesi bekleniyor.

Axios haber sitesinin İsrailli bir yetkiliye dayandırdığı haberinde, CIA Direktörü Burns’un, Doha’da Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile bir araya geleceği belirtildi.

Haberde, Burns’un, Katar Başbakanı ile İsrail ve Hamas arasındaki dolaylı müzakerelere ilişkin son durumu ele alacağı kaydedildi.

İsrail devlet televizyonu KAN, 16 Aralık’ta, “kısıtlı yetkilere” sahip bir İsrail heyetinin, Gazze’de ateşkes ve esir takası müzakereleri için Katar’ın başkenti Doha’ya gittiğini aktarmıştı.

Hamas da yaptığı açıklamada “Katarlı ve Mısırlı kardeşlerimizin himayesinde Doha’da gerçekleşen ciddi ve olumlu görüşmeler ışığında, işgalin yeni koşullar dayatmaktan vazgeçmesi halinde ateşkes ve esir değişimi için bir anlaşmaya varmanın mümkün olduğunu teyit etmektedir” ifadelerini kullanmıştı.

Doha’daki görüşmelerin yanı sıra Kahire’de de müzakereler yürütülüyor ve toplantı hakkında bilgi sahibi olan kaynaklar Reuters’a önümüzdeki günlerde bir anlaşma imzalanabileceğini söyledi.

Hamas’ın müttefiki Filistin İslami Cihad’ın başkan yardımcısı Muhammed el-Hind’in de Mısırlı yetkililerle görüştüğü belirtildi.

Görevi henüz devralmayan ABD’nin yeni başkanı Trump’ın kısa süre önce rehineler için atadığı özel temsilci Adam Boehler’in de esir takası ve ateşkes müzakereleri çerçevesinde dün Mısırlı yetkililerle görüşmek üzere Kahire’de olduğu kaydedildi. Boehler’in pazartesi günü İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüştüğü bugün de Doha’ya gitmesinin planlandığı belirtiliyor.

‘Daha önce de bu noktaya geldik’

ABD Başkanı Joe Biden’ın, Trump’ın ekibiyle birlikte çalışarak 20 Ocak’taki yemin töreninden önce Gazze için ateşkes anlaşmasını sonuçlandırmaya çalıştığını ifade ediliyor.

Müzakerelerde ilerleme kaydedilmiş olsa da bazı noktalardaki anlaşmazlıkların sürdüğünü belirten İsrail medyasına konuşan kaynaklar anlaşmanın sonuçlanması noktasında temkinli bir yaklaşım sergiliyor. Beyaz Saray Sözcüsü John Kirby de Fox News’e verdiği röportajda “Daha önce de bu noktaya geldik, ancak sonuca ulaşamadık” dedi.

İsrailli kaynaklar ise daha şüpheci bir tavır sergileyerek anlaşmanın önünde hala büyük engeller olduğunu belirtiyor. Walla haber sitesi, üç üst düzey İsrailli kaynağa atıfta bulunarak, son haftalarda ilerleme kaydedilmiş olsa da taraflar arasında hala büyük farklar olduğunu bildirdi. Özellikle Hamas’ın, herhangi bir rehine anlaşmasının savaşın sona ermesini sağlaması gerektiği konusunda ısrar ettiği kaydedildi. İsrail, belli sayıda rehinenin serbest bırakılması karşılığında bir ya da iki ay sürecek bir ateşkes istiyor. Hamas ise savaş sonrası Gazze’nin yönetiminde yer almamayı bazı şartlar karşılığında kabul etti. Ancak olası bir anlaşmanın savaşı ve işgali sona erdirmesi konusunda geri adım atmıyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English