Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Biden’ın planı: Gazze’ye liman, saldırılara “devam”

Yayınlanma

ABD seçimleri yaklaşırken İsrail’e verdiği destek nedeniyle tepkilerin odağına yerleşen Biden yönetimi, Gazze’de geçici ateşkes için yürüttüğü diplomaside Ramazan ayına günler kala başarılı olamadı. ABD, büyük bir insani dramın yaşandığı ve İsrail’in yardımların çoğunun girişini engellediği Gazze’ye geçici bir liman kurma fikrini ortaya attı. ABD’nin bu adımı, İsrail’e, şu an Gazze’de yürüttüğü kanlı saldırılara ve yıkıma devam etmesi için fırsat sunarken kendisine yöneltilen eleştirileri hafifletme girişimi olarak görünüyor.

ABD Başkanı Joe Biden, Kongre’de yaptığı “Birliğin Durumu” konuşmasında itiraf niteliğinde bir açıklama yaparak, “Gazze’de 30 binden fazla Filistinli öldürüldü, bunların çoğu Hamas üyesi değildi; binlerce masum kadın ve çocuk öldürüldü” dedi. Biden, Gazze’ye yüksek miktarda insani yardım girişini mümkün kılmak için Gazze sahiline geçici liman kurulacağını da duyurdu.

ABD Başkanı Biden, başkanların yıllık olarak Kongre ortak oturumunda yaptığı “Birliğin Durumu” (State of the Union) konuşmasında Gazze’deki son duruma ilişkin değerlendirmeler yaptı. Biden, konuşmasının Gazze ile ilgili bölümünde 7 Ekim’deki Hamas saldırısından “İsrail Holokost’tan sonraki en kanlı gününü yaşadı” diyerek bahsetti ve “İsrail’in Hamas’ın ardından sonuna kadar gitmeye hakkı olduğunu” savundu.

Biden, buna karşılık, İsrail’in saldırılarını yaparken sivilleri hedef almamak gibi bir sorumluluğunun da olduğunu kaydederek, “Bu savaş, Gazze’deki daha önceki tüm savaşların toplamından daha fazla masum sivilin hayatına mal oldu. 30 binden fazla Filistinli öldürüldü ve bunların çoğu Hamas üyesi değil. Binlerce ve binlerce kadın ve çocuk öldürüldü, erkek ve kız çocukları yetim kaldı” şeklinde konuştu.

“İsrail üzerine düşeni yapmalı”

Biden, Amerikan ordusuna, Gazze sahiline geçici bir liman kurulması yönünde talimat verdiğini de açıkladı.

Söz konusu geçici liman ile Gazze’ye deniz yoluyla daha yüksek miktarda insani yardımın gireceğini ancak Amerikan askerlerinin Gazze’ye ayak basmayacağını belirten Biden şöyle konuştu: “Bu geçici liman yüksek miktarda insani yardımın her gün Gazze’ye girişini mümkün kılacaktır, ancak İsrail de üzerine düşeni yapmalıdır. İsrail Gazze’ye daha fazla insani yardım girişine izin vermeli ve insani yardım çalışanlarının ateş altında kalmadığından emin olmalıdır. İsrail liderlerine bunu söyledim. İnsani yardım bir pazarlık unsuru ya da ikincil konu olamaz.”

Biden ayrıca, İsrail-Filistin sorununa kalıcı siyasi tek çözümün iki devletli çözüm olduğunu bir kez daha dile getirdi.

Biden’ın açıklamasından önce Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyinden bir yetkili de telefonla düzenlediği bilgilendirme toplantısında, söz konusu askeri limanın kurulmasıyla birlikte büyük gemilerin daha yüksek miktarlarda insani yardımları Gazze’ye ulaştırabileceğini, bu yardımlar içerisinde gıda ve suyun yanı sıra ilaçların ve geçici konaklama ekipmanlarının yer alacağını kaydetti.

Yetkili, yardımların İsrail ile koordine edileceğini, Birleşmiş Milletler (BM) ve ilgili sivil toplum örgütleri ile çalışacaklarını ve rota olarak da Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) Larnaka Limanı’nın yer alacağı bir güzergahın kullanılacağını bildirdi.

Yardımlar konusunda Avrupa’dan ve bölge ülkelerinden de destek beklediklerini kaydeden yetkili, Gazze’de en az 6 haftalık geçici bir ateşkese de ihtiyaç olduğunu ve bu durumda yardımların daha hızlı bir şekilde iletilebileceğini söyledi.

ABD, Kahire’deki ateşkes görüşmelerinde Hamas’ı, İsrail’in geçici ateşkes karşılığında tüm İsrailli rehineleri serbest bırakma talebine zorlamaya çalışıyor. Hamas’ın önceliği ise İsrail saldırılarının tamamen durması. ABD yönetimi, İsrail’e talepleri konusunda herhangi bir baskı yapmazken ve Tel Aviv yönetimi Kahire’ye müzakereler için heyet bile yollamazken Hamas’ı İsrail’in dayatmalarını kabul etmeye zorluyor. İsrail müzakerelerin çökmesi halinde Hamas’ın Gazze’deki son büyük kalesi olarak gördüğü ve bir milyondan fazla Filistinlinin barındığı Refah kentine askeri operasyon düzenlemekle tehdit ediyor.

ABD Başkanı Biden, Gazze’de başarısız diplomasisi ve İsrail’e verdiği destek nedeniyle hem ülke içinde hem de uluslararası arenada eleştiri oklarının hedefi oluyor. Nitekim, Biden’ın Gazze’ye geçici liman kurulacağı açıklamasını yapmak üzere Kongre binasına giderken kullanacağı Pennsylvania Caddesi, yüzlerce gösterici tarafından trafiğe kapatıldı. Filistin destekçisi göstericiler, ellerinde dev Filistin bayrakları ve Gazze’de acil ateşkes sloganları eşliğinde cadde üzerinde oturma eylemi yaptı.

Biden’ın geçici liman açıklaması eleştirileri hafifletme ve İsrail’e şu an düzenlediği saldırılara devam etmesi için fırsat verme amacı taşıyor. ABD’nin hedefi İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını sonlandırmak değil, bu saldırıları düzenlerken sivil kayıpları, en azından dünyada infial yaratmayacak kadar azaltmak. Böylece Kasım ayında yapılacak seçimlere kadar katliamlara destek verdiği yönündeki imajını düzeltmiş olmayı umuyor.

BM: Öncelik kara yoluyla yardım ulaştırmak

Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM), ABD’nin liman kurma planıyla ilgili, tüm yardımların memnuniyetle karşılanacağını ancak uluslararası toplumun Gazze’ye kara yoluyla büyük ölçekli yardım ulaştırmaya odaklanması gerektiğini söyledi.

BM Sözcüsü Stephane Dujarric, günlük basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Gazze’ye deniz ya da havadan fırlatma olmak üzere her türlü yardımın memnuniyetle karşılandığını belirten Dujarric, “Uluslararası toplum Gazze’ye kara yoluyla büyük ölçekli yardım ulaştırmaya odaklanmalı” dedi. Dujarric, bunun çok daha az maliyetli ve boyut açısından daha etkili olduğunu söyledi.

BM’nin en başından beri bu konuya odaklandığını dile getiren Dujarric, “Daha fazla giriş noktası ve daha büyük ölçekli yardım sağlamaya ihtiyacımız var” diye konuştu.

Dujarric, yardımlarla ilgili son durum hakkında, şubat ayında BM’nin planladığı 224 yardım misyonunun sadece yarısına İsrailli yetkililer tarafından destek verildiğini, Gazze’nin kuzeyine planlanan 24 misyondan ise sadece 5’inin gerçekleşebildiğini anlattı.

DİPLOMASİ

Trump’ın şahin kabinesi daha dirençli bir Çin’le karşı karşıya

Yayınlanma

ABD’nin seçilmiş başkanı Donald Trump kabinesini Pekin’i açıktan eleştiren isimlerle doldurmaya çalışırken, potansiyel olarak daha sert bir rakiple karşı karşıya: iki güç arasında, daha büyük ekonomik maliyetler pahasına da olsa, bu sefer yoğunlaşan bir çatışmaya hazırlanan bir Çin.

Trump geçen hafta, Çin’i en sert eleştiren isimlerden biri olan Cumhuriyetçi Senatör Marco Rubio’yu dışişleri bakanlığına aday göstereceğini söyledi. Ayrıca, ulusal güvenlik danışmanının, Çin’in “COVID-19 ve insan hakları konusundaki tutumu” gerekçesiyle ABD’yi 2022 Pekin Kış Olimpiyatlarını boykot etmeye çağıran Florida’dan bir kongre üyesi olan Michael Waltz olacağını söyledi.

İlk Trump yönetimi Pekin ile ticaret ve diğer konularda gerilimi yükseltmişti. Ancak Nikkei Asia’ya konuşan analistler, yeni başkanın yeni kabinesinin, en azından bazı açılardan daha hazırlıklı bir Çin’le uğraşmak zorunda kalacağını söyledi.

Şanghay’daki Fudan Üniversitesi Amerikan Araştırmaları Merkezi Direktörü Wu Xinbo, “ABD hücumdayken Çin savunmada daha fazla deneyim kazandı” dedi ve ekledi: “Çin şu anda kaotik bir Trump yönetimiyle başa çıkma konusunda çok daha deneyimli.”

22V Research’te Çin araştırmaları başkanı ve ABD’nin Çin’deki eski Hazine temsilcisi Michael Hirson ise “Çin’in genel zorunluluğu gerçekten de dayanıklılık” dedi.

Hirson, “Bunun değişken bir dört yıl olacağına dair bir his var ve Pekin’deki liderlik Trump’tan gelebilecek darbelere dayanabilmek istiyor” dedi.

Gözlemciler, Trump’ın 2018’de çamaşır makinelerinden güneş panellerine kadar Çin mallarına yüksek vergiler getirmesinden bu yana Çin’in gümrük vergisi şoklarına karşı kendini çelikleştirmeye çalıştığını söylüyor. Ayrıca Joe Biden yönetimi, Çin yatırımları ve teknoloji erişimi üzerindeki kısıtlamaları genişletirken tarifeleri de büyük ölçüde sürdürdü. Bu da Çin’i dayanıklılığını güçlendirmeye sevk etti.

Trump’ın 300 milyar dolardan fazla Çin malına gümrük vergisi getirmesinin ardından çok uluslu şirketlerin yanı sıra ihracat odaklı birçok Çinli şirket tedarik zincirlerini üçüncü ülkelere yönlendirdi ya da diğer denizaşırı pazarlara hizmet vermeye başladı.

Çin’deki yerel yönetimler ve devlet destekli işletmeler, yatırım israfının arttığına dair kanıtlara rağmen, çiplerin ve diğer ileri teknolojilerin yerli üretimini desteklemek için yüz milyarlarca dolar akıttı.

Çin ayrıca ABD’nin olası yaptırımları karşısında kırılganlığını azaltmak için alternatif finansal düzenlemelerin teşvik edilmesini hızlandırırken Latin Amerika, Afrika ve Güneydoğu Asya ülkeleriyle daha yakın ticari bağlar kurdu.

Amerikalı tüketiciler ve ithalatçılar da olumsuz etkileniyor

İki ülke arasındaki doğrudan ticaret bağları zayıfladı. ABD’nin Çin’le olan ticaret açığı 2018’de 420 milyar dolardan 2023’te 280 milyar dolara düştü. Bu arada Çin’in Rusya ile ticaretinin geçen yıl 240 milyar dolara ulaşmasının ardından yeni bir zirveye ulaşması bekleniyor.

Peru’daki Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği forumunda Çin Devlet Başkanı Xi Jinping cumartesi günü Biden’a Çin’in yeni ABD yönetimiyle çalışmaya hazır olduğunu söylerken “Tayvan meselesi, demokrasi ve insan hakları, yollar ve sistemler ve kalkınma çıkarlarının Çin’in meydan okunmaması gereken dört kırmızı çizgisi” olduğunu vurguladı.

Bazıları Trump’ın Çin ihracatına %60 gümrük vergisi ve dünyanın geri kalanına %20’ye varan evrensel vergi uygulama tehditlerinin sadece bir müzakere taktiği olduğuna inanıyor. Diğerleri ise yeni başkan ciddi olsa bile dikkate alınması gereken başka faktörler olduğunu söylüyor.

Tsinghua Üniversitesi Çin-ABD İlişkileri Merkezi Müdür Yardımcısı Zhao Kejin, “Potansiyel ek gümrük vergileri kesinlikle sadece Çinli şirketlere zarar vermekle kalmıyor, aynı zamanda Amerikalı tüketicileri ve ithalatçıları da etkiliyor” dedi.

ABD’nin yeni gümrük vergilerinin etkisini azaltabilecek bir başka gerçek de Çin’in küresel üretimde bir güç olmaya devam etmesidir.

California Üniversitesi, San Diego, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu araştırmacıları tarafından hazırlanan 2023 raporuna göre, Çin’in ABD ithalatındaki payı 2017’de %22’den 2022’de %16’ya düşse bile, iki ülke arasındaki tedarik zincirleri uzadıkça Asya gücü ABD’nin en büyük ticaret ortağı olmaya devam etti. Bu oran 2023 yılında da düşmeye devam ederek %14’e geriledi.

Çin, Trump ile olası bir ticaret savaşı için ‘silahlanıyor’

Pekin misillemeye hazırlanıyor

Bu arada Pekin ekonomik misilleme için bir cephanelik hazırlıyor.

Çin Ticaret Bakanlığı geçtiğimiz hafta 1 Aralık’tan itibaren hem sivil hem de askeri amaçlarla kullanılabilecek teknoloji ve ürünlere yönelik ihracat kontrollerini açıkladı. Bu durum ABD’nin teknoloji tedarik zincirlerinde yaygın olarak kullanılan hammaddelere erişimini sınırlayabilir.

Geçtiğimiz ağustos ayında ülke, yarı iletken üretimi için çok önemli hammaddeler olan galyum ve germanyuma ihracat yasağı getirdi. Bu arada Çin yıllar içinde Brezilya gibi ülkelerden daha fazla soya fasulyesi ve mısır ithal ederken ABD’den daha az ithal eder hale geldi.

Ticaret Bakanlığı ayrıca, hedeflenen şirketlerin Çin ile ticaret yapmasını veya Çin’e yatırım yapmasını yasaklayan kendi “güvenilmez kuruluşlar listesini” geliştirdi. Aralarında Boeing’in bir bölümünün de bulunduğu üç ABD şirketi, Tayvan’a silah sattıkları gerekçesiyle bu mayıs ayında listeye eklendi.

Ayrıca Çinli yetkililer Rubio da dahil olmak üzere bazı ABD’li siyasetçileri kara listeye alarak ülkeye girişlerini yasakladı.

Trivium China danışmanlık şirketinde kıdemli analist olan Joe Mazur, Çin’in aldığı önlemlere rağmen, büyük ölçüde kendini tuttuğunu söyledi. Mazur, “Önleyici olarak saldırmak istemiyorlar. Saldırıya karşılık vermek için iyi bir nedenleri olduğundan emin olmak istiyorlar” dedi.

Dış İlişkiler Konseyi’nde kıdemli bir araştırmacı olan Zongyuan Zoe Liu’ya göre, ABD Çin’e ne kadar baskı yaparsa, Pekin’in kendi kendine yeterlilik çabasını iki katına çıkarması ve hatta kaynaklar üzerindeki devlet kontrolünü artırması muhtemeldir.

Bu da aşırı yatırım gibi sorunları daha da derinleştirme ve dünyanın geri kalanıyla ticaret gerilimlerini daha da körükleme riski taşıyor. Ancak Liu, “Mevcut liderliğin kendine yeterlilikten uzaklaşacağını hayal etmek zor, çünkü Xi’nin nihai hedefi Çin’i yeniden büyük bir güç haline getirmek” dedi.

Çin’in dezavantajları

Çin için görünen bir dezavantaj, ekonomisinin Trump’ın ilk dönemine kıyasla şu anda daha zayıf olması.

Ülkenin büyüme oranı üçüncü çeyrekte %4,6’ya gerileyerek bir yıldan uzun bir sürenin en zayıf hızına ulaşırken, emlak sektöründeki sıkıntılar, şirket karlarının azalması ve tüketici duyarlılığının düşmesi ekonominin genelini olumsuz etkiledi.

Macquarie Group’un baş Çin ekonomisti Larry Hu’nun tahminine göre, ABD’nin gümrük vergilerini %60 oranında artırması, uygulamayı takip eden 12 ay içinde Çin’in büyümesini yüzde 2 puan azaltabilir.

Fudan Üniversitesi’nden Wu, Çin’in kendisi için politika alanını koruduğunu ve yurtdışından gelen zayıf talebi dengelemek için iç tüketime yönelik teşvikler de dahil olmak üzere daha fazla büyüme yanlısı önlem almaya hazır olduğunu söyledi.

Yine de birçok kişi daha dirençli bir Çin’in bile Trump’ın olası şoklarına maruz kalabileceğinden endişe ediyor.

Pekin’deki Tsinghua Üniversitesi’nde profesör olan ve cuma günü Hong Kong’da düzenlenen bir forumda ABD seçimleri üzerine bir oturumu yöneten Da Wei, “Ne yazık ki, Trump’ın bu seçimdeki zaferinin Çin’deki pek çok insanı rahatlatmaktan ziyade tedirgin ettiğini söylemek zorundayım” değerlendirmesini yaptı.

Pekin Trump’ın dönüşüne çoktan hazırlandı

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

AB, Çinli şirketlerden teknoloji transferi talep edecek

Yayınlanma

Brüksel, “temiz teknolojilere” yönelik daha sert bir ticaret rejiminin bir parçası olarak AB sübvansiyonları karşılığında Çinli şirketleri fikri mülkiyetlerini Avrupalı işletmelere aktarmaya zorlamayı planlıyor.

İki üst düzey AB yetkilisinin Financial Times’a (FT) aktardığına göre, Çinli işletmelerin Avrupa’da fabrikaları olmasını ve teknolojik bilgi birikimini paylaşmasını gerektiren yeni kriterler, Brüksel’in aralık ayında batarya geliştirmek için 1 milyar avroluk hibe teklifleri için talep almasıyla uygulamaya konulacak.

Yetkililer, pilot uygulamanın diğer AB sübvansiyon programlarına da yayılabileceğini söyledi. FT’ye göre şartlar çok daha küçük ölçekli olsa da, Çin’in yabancı şirketlere Çin pazarına erişim karşılığında fikri mülkiyetlerini paylaşmaları için baskı yapan kendi rejimini yansıtıyor.

Yetkililer, kriterlerin ihale öncesinde değiştirilebileceğini söyledi. Planlar, sıkı çevre düzenlemelerine tabi olan AB’deki şirketleri “ucuz” ve “daha kirletici” ithalatın altında kalmaktan korumaya çalışan Avrupa’nın Çin’e karşı sertleşen tutumunun bir parçasını temsil ediyor.

Geçtiğimiz ay Avrupa Komisyonu, mevcut yüzde 10’luk vergiye ek olarak Çin menşeli elektrikli araçlara yüzde 35’e varan gümrük vergisi uygulanmasını onaylamıştı. Komisyon ayrıca hidrojen sübvansiyonlarına başvuran şirketler için daha sıkı şartlar getirerek hidrojen üretiminde kullanılan elektrolizörlerin parçalarının yalnızca yüzde 25’inin Çin’den temin edilebileceğine karar verdi.

ABD’nin seçilmiş başkanı Donald Trump’a yakın isimler, yeni başkanın AB’ye kendisini takip etmesi ve Çin malları ve yatırımlarına daha fazla engel koyması için baskı yapacağını söyledi. Eğer Trump Çin ihracatına yüzde 60 gümrük vergisi getirme tehdidini sürdürürse, Pekin’in bu malları AB gibi başka bölgelere yönlendirmesi ve AB’nin de bu akını durdurmak için önlemler alması muhtemel.

Üst düzey bir AB diplomatı, “Eğer Trump’ın gündemindeki bazı konularda onunla birlikte hareket etmek istiyorsak o zaman Çin konusunda ne yapacağımıza karar vermemiz gerekir,” dedi.

Fakat bu hamle aynı zamanda AB ekonomisinin zayıflığı ve şirketlerin ucuz ithalata bel bağlamadan iddialı iklim hedeflerini tutturma kabiliyeti konusunda derinleşen endişelerle paralel ilerliyor.

Brüksel ayrıca mayıs ayında kabul edilen temiz teknolojilerin artırılmasını amaçlayan mevzuata yerli üretim hedeflerini de ekledi. 

Çin’in teknoloji ithalatına yönelik artan inceleme, dünyanın en büyük batarya üreticisi Çinli CATL gibi şirketleri Avrupa’da “gigafactory” adı verilen fabrikalar kurmaya teşvik etti. Şirket, Macaristan ve Almanya’daki tesislere milyarlarca avro yatırım yaptı.

Şangay merkezli Envision Energy de İspanya ve Fransa’daki tesislere yüz milyonlarca avro yatırım yapıyor. 

Fakat konu hakkında bilgi sahibi bir kişiye göre, bu yılın başlarında yapılan kapalı bir toplantıda Çin Ticaret Bakanlığı yerli otomobil üreticilerini Avrupa’da büyük yatırımlar yapmamaları konusunda uyardı ve Brüksel’deki siyasi belirsizliği gerekçe göstererek kıtada yalnızca son montaj aşaması için üretim hatları kurmalarını tavsiye etti.

Bu arada, AB’nin İsveç merkezli batarya şampiyonu Northvolt, üretimini artırmaya çalışırken iflasın eşiğine geldi.

Elektrikli araçların önemli bir bölümünü oluşturan bataryalar, maliyetin üçte birinden fazlasını oluşturuyor ve bu da daha az kirletici modellere geçmeye çalışan Avrupa otomobil üretim endüstrisi için batarya tedarik zincirlerini kritik hale getiriyor.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Altı Avrupa ülkesi Ukrayna ve Trump’ı tartışacak

Yayınlanma

Altı büyük Avrupa ülkesinin dışişleri bakanları, Ukrayna savaşının 1000. gününde Varşova’da görüşmelere başlarken Ukrayna’daki savaş ve Donald Trump’ın iktidara dönüşü tartışmalara hakim oldu.

Almanya, Fransa, İtalya ve Polonya’dan üst düzey diplomatlar toplantıya katılırken, Birleşik Krallık’tan David Lammy ve İspanya’dan Jose Manuel Albares de video aracılığıyla toplantıya iştirak etti .

Ev sahibi Dışişleri Bakanı Radoslaw Sikorski, Brüksel’de tüm AB dışişleri bakanlarının bir araya geldiği toplantının ardından Varşova’da yapılacak toplantıda “doğu sınırımızın diğer tarafında ve Atlantik’in ötesinde yaşanan dramatik olaylar karşısında alınabilecek kararların tartışılacağını” söyledi.

Polonya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü AFP’ye yaptığı açıklamada, savaşın neredeyse üç yılını doldurduğu ve Trump’ın iktidara gelmesinin ABD politikasında köklü bir değişiklik tehdidi yarattığı bir dönemde, görüşmelerde “Avrupa’nın savunma kimliği ve bunun nasıl güçlendirileceği” konusununda ele alınacağını söyledi.

Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Kathrin Deschauer, “Avrupa’daki güvenlik durumu ve özellikle Ukrayna’daki durumla ilgili büyük bir ortak endişe var,” dedi.

Toplantıya Ukrayna Dışişleri Bakanı Andriy Sybiga da davetliydi fakat Varşova yerine Washington’a gidecek.

Toplantı, ABD Başkanı Joe Biden’ın Ukrayna’nın Rusya içindeki hedefleri vurmak üzere ABD tarafından tedarik edilen uzun menzilli füzeleri kullanmasına izin vermesinin hemen ardından gerçekleşti.

Kiev’in önemli bir destekçisi olan Polonya bu hamleyi memnuniyetle karşılarken, Sikorski bunu “Rusya’nın savaş çabalarına yardımcı olmak” üzere binlerce Kuzey Koreli asker konuşlandırdığı haberlerine “Vladimir Putin’in anlayacağı dilde bir yanıt” olarak nitelendirdi.

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, ülkesinin füzelerinin kullanılmasını onaylayıp onaylamayacağını söylemeyi reddetti.

Fransa da ihtiyatlı tutumunu sürdürdü. Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot pazartesi günü yaptığı açıklamada Fransız füzelerinin kullanılması ihtimalinin “bir seçenek” olarak kaldığını yineledi.

Almanya ise, Kiev’in uzun zamandır istediği uzun menzilli Taurus füze sistemini teslim etmeyi bir kez daha reddetti ve bunun yerine Kiev’e yapay zeka güdümlü 4.000 insansız hava aracı tedarik edeceğini duyurdu.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English