Asya
Çin’in anti balistik HQ-19 sistemi hipersonik silahlara karşı kalkan oluşturacak

14 yıl süren testlerin ardından Çin, atmosferin ötesindeki tehditlerin yanı sıra atmosfer içinde hipersonik hızlarda hareket eden tehditleri de önleme kapasitesine sahip bir anti-balistik füze sistemi olan Hongqi-19’u (HQ-19) görücüye çıkardı.
Kızıl Bayrak-19 olarak da bilinen HQ-19, ABD Ordusu’nun 1990’larda geliştirdiği Terminal Yüksek İrtifa Alan Savunması (THAAD) füzesavar sisteminin daha yetkin bir rakibi olarak lanse edildi.
Yeni anti-balistik füze sisteminin, Çin topraklarını yüksek irtifadan nükleer başlık takılabilen balistik füzelere karşı savunmak için önemli bir rol oynaması bekleniyor.
South China Morning Post, kasım ayında Zhuhai hava fuarında tanıtılan Çin sistemi hakkında bilinenleri ve THAAD’dan farklarını derledi:
Teknolojik ilerleme
Çin Hava Kuvvetleri tarafından geliştirilen HQ-19 ve THAAD “vur-öldür” teknolojisi ile çalışmaktadır. Hedefleri yok etmek için patlayıcı bir savaş başlığı yerine kinetik enerji kullanırlar ve kısa ve orta menzilli balistik füzelere karşı koymaya odaklanırlar.
Çin HQ-19’un teknik özelliklerini açıklamadı, ancak THAAD gibi, hedefleri tespit etmek, izlemek ve engellemek için radar ve füzelerin bir kombinasyonundan oluşuyor.
THAAD hedefleri yaklaşık 200 km (124 mil) menzilde ve 150 km’ye kadar irtifada önleyebilirken, bazı analistler HQ-19’un maksimum menzil ve irtifasının Amerikan sisteminden daha yüksek olabileceğini söylüyor.
Ocak ayında Çin askeri dergisi Weapons Engineering Technology, HQ-19’un maksimum irtifasının 500 km ila 600 km olabileceğini öne sürdü. Dergiye göre bunun nedeni, daha etkili iki aşamalı fırlatıcısı ve daha güçlü yakıtı sayesinde kapanış hızının – önleme aracı ile hedefi arasındaki mesafenin azaldığı göreceli hız – THAAD’dan “çok daha hızlı” olması.
Devlet medyasında yer alan haberlerde HQ-19’un atmosfer içindeki hipersonik süzülme araçlarına karşı koyabildiği teyit edildi ki bu THAAD’ın gücünü aşan önemli bir kabiliyet.
Hızları ve manevra kabiliyetleri, alçak uçuş yolları ve öngörülemeyen yörüngeleri nedeniyle hipersonik silahları tespit etmek ve bunlara karşı koymak zordur.
Ancak dergiye göre HQ-19’un hipersonik hedefleri önleme kabiliyetinin kısa ve orta menzilli çok yüzeyli waverider füzeleriyle sınırlı olması bekleniyor.
Geliştirme
Çin, HQ-19’un kara tabanlı anti-balistik füzeler üzerindeki teknik testlerine 2010 yılında başlamıştır. 2023’te, orta rotada durdurmayı test eden yedinci denemenin başarılı olduğunu duyurdu.
HQ-19’un, THAAD’ın yapmak üzere tasarlandığı gibi, gelen füzeleri terminal veya yeniden giriş aşamasında durdurmak yerine, esas olarak yörüngelerinin ortasında durduracağına inanılıyor. Eğer bu doğruysa, Çin’in zorlu atmosfer dışı koşulları yönetme ve uzayda hız kontrolü konusunda kaydettiği ilerlemeye işaret edecektir.
Anti-balistik füze sistemleri, ABD Ordusu’nun Patriot sistemi ve Çin’in daha düşük irtifadaki tehditleri hedef alan Hongqi-9 (HQ-9) sistemi gibi diğer karadan havaya savunma sistemleriyle birlikte kullanılarak çok katmanlı bir ulusal füze savunma sistemi oluşturmaktadır.
Pentagon’un geçen yıl Çin ordusu hakkında yayınladığı bir raporda Çin’in atmosfer dışı ve atmosfer içi kinetik enerji önleyicilerine sahip balistik füze savunma sistemleri geliştirdiği belirtiliyordu. Ayrıca HQ-19 önleyicisinin 3,000 km menzilli balistik füzelere karşı yeteneğini doğrulamak için testlerden geçtiği belirtiliyordu.
Çin’in orta menzilli balistik füzelere ve muhtemelen kıtalararası balistik füzelere karşı yeteneklere sahip olabilecek bir orta rota önleyici peşinde olduğunu da ekledi.
Fırlatıcı
HQ-19’un sekiz tekerlekten çekişli yüksek hareket kabiliyetine sahip bir kamyon olan fırlatma aracına altı adet önleme füzesi monte edilmiştir. Her bir füze yaklaşık 50 cm (19.7 inç) çapında ve yaklaşık yedi metre (23 feet) uzunluğundadır. Buna karşılık THAAD önleme füzelerinin çapı 37 cm ve uzunluğu 6.17 metredir.
Çinli askeri analist Du Wenlong, kasım ayında devlet televizyonu CCTV’ye verdiği bir mülakatta HQ-19 sisteminin neredeyse dikey bir fırlatma açısıyla ateşlenebileceğini ve herhangi bir yönde 360 derece dönebileceğini söyledi.
Du, bu tasarımın “daha zor ayarlamalar gerektiren [daha küçük] bir açıyla fırlatan bazı ülkelerin aksine” olduğunu belirtti. THAAD’ın füzeleri daha düşük bir açıyla fırlattığı biliniyor.
HQ-19 fırlatmalarında iki aşamalı katı yakıtlı roket motoru kullanılıyor. THAAD ise daha yavaş bir hızda hareket eden tek aşamalı bir roket motoru kullanmaktadır. Bununla birlikte, ABD füze savunma sisteminin şu anda geliştirilmekte olan “genişletilmiş menzilli” bir versiyonu olan THAAD-ER de daha hızlı hareket edebilen iki aşamalı bir roket motoru kullanacaktır.
Hem HQ-19 hem de THAAD’ın önleme iticileri karbon fiberden yapılırken, HQ-19’un önleme iticilerinin nitrat bazlı bir roket iticisi olan N15B yakıtı ile tahrik edildiğine inanılıyor. Du, Çin sisteminin hangi tür yakıt kullanacağını belirtmedi ancak bunun “normal yakıttan çok daha güçlü” olacağını söyledi.
HQ-19, füzeyi motorunu kullanarak havaya iten geleneksel sıcak fırlatma teknolojisi yerine, motoru ateşlemeden önce füzeyi yardımcı bir güç sistemiyle havaya gönderen soğuk fırlatma teknolojisini kullanıyor. Soğuk fırlatma sistemleri daha güvenli, daha verimli ve daha büyük ve daha ağır füzelere izin vermektedir.
Radar
Fırlatıcının isabetliliği büyük ölçüde HQ-19’un ayrı bir kamyona monte edilen ve 4,000 km’ye kadar tahmini menzili olan aşamalı dizi sistemine dayanmaktadır.
İnternette Çin sisteminin 610A bilgi radarı ve 780 güdüm radarını bir arada kullanacağına dair spekülasyonlar olsa da, Weapons Engineering Technology tarafından yapılan analiz, THAAD gibi Çin sisteminin de tek bir X-band radar kullanacağını göstermektedir.
Asya
Rusya ve Çin ticaretinde maliyetleri düşüren yeni ödeme ağı

Reuters‘ın haberine göre, yaptırım altındaki Rus bankaları ve şirketleri, Çin ile ticarette ödemeleri kolaylaştırmak için gizli bir ‘netting’ sistemi kurdu. Bu sistem, SWIFT kısıtlamaları ve ikincil yaptırım tehditleri sonrası ortaya çıktı ve işlem maliyetlerini önemli ölçüde düşürerek fon akışını hızlandırdı. Sistem, Rusya’nın Çin ile ticaretini sürdürmesine yardımcı oluyor.
Reuters haber ajansının ödeme işlemlerine vakıf dört kaynağa dayandırdığı haberine göre, yaptırım altındaki Rus bankaları ve şirketleri, Çin ile ticarette ihracat ve ithalat ödemelerini gerçekleştirmek için aktif olarak netting sistemlerini kullanıyor.
Bu sistemler, Rusya’nın iş dünyasının maliyetlerini kayda değer ölçüde azaltırken, para akışını da hızlandırdı.
Kaynaklar, 2024’ün başlarında ödeme acentelerinin komisyonlarının fatura tutarının yüzde 12’sine kadar çıktığını, ancak şu anda acente komisyonunun ortalama yüzde 2 ila 3’e düştüğünü belirtti.
Bu düşüş, büyük Rus bankaları ve ihracatçıların, Çin ile finansal lojistiği basitleştirmek amacıyla kapalı netting sistemleri oluşturmasının ardından mümkün oldu.
Finansal lojistik, 2022’de Rus bankalarının SWIFT’ten toplu olarak çıkarılması ve 2024’te büyük Çin bankalarının ikincil yaptırım tehdidi altında Rusya ile doğrudan ödemeleri neredeyse durdurmasıyla iki ağır darbe almıştı.
Ödeme piyasasından bir kaynak, “O zamanlar herkes, bu ödemeleri engellemelerden korumak için finansal akışları dost ülkeler üzerinden yapılandırma ihtiyacıyla karşılaştı, fakat insanlar artık bununla çalışmayı öğrendi, farklı ödeme çözümleri gelişiyor,” dedi.
Aynı kaynak ve diğerleri, Çin ile ödeme yapmanın şu anda en ucuz yolunun karşılıklı mahsuplaşma yoluyla “netting” olduğunu söyledi.
Aynı kaynak, “Alt tedarikçi olarak ödeme acentesi hizmetlerinin yanı sıra, karşılıklı mahsuplaşma, oturumlar… Hatta paranın sınırı geçmemesi için takas işlemleri bile yapıyoruz. Özellikle büyük ithalatçılar olmak üzere pek çok şirket, kendi yabancı yapı ağlarını geliştirmek ve üçüncü kişilere bağımlı olmamak için yatırım yapıyor,” diye ekledi.
Rusya Merkez Bankası Başkanı Elvira Nabiullina, geçen günlerde parlamentoda yaptığı konuşmada, Batı yaptırımlarının Rus şirketleri için sınır ötesi ödemeleri zorlaştırdığını, ancak alternatif ödeme kanallarının ortaya çıktığını belirtmişti.
Bankacılık çevrelerinden başka bir kaynak, “En etkili araç mal nettingidir. Esasen bu, mülk takasını ve kendi çevrelerinde ve hizmet bankalarında ihracatçıların ve ithalatçıların karşı akışlarına hizmet veren, bu akışları mahsuplaştıran ödeme acentelerinin kullanılmasını içeren bir çözümdür,” diye konuştu.
Kaynak, bu hizmetin büyük Rus bankaları tarafından kendi çevrelerinde oluşturulduğunu ve onların katılımı sayesinde bu sistemin henüz önemli bir temerrüt görmediğini söyledi.
Büyük şirketlerin, ödemelerin garantörü olarak bir banka edinmekle ilgilendiğini ve bankaların onlar için ödeme acentesi temerrüt riskinden koruyan araçlar sunduğunu belirtti.
Bankacılar, ödeme acenteleri aracılığıyla Çin ile ödeme sistemini anlatırken, yaptırım altında olmayan mallar ve karşı tarafın Çin’in 11 vilayetinden birine (Anhui, Heilongjiang, Shandong, Zhejiang, Guangdong, Xinjiang, Jilin, Shaanxi, Sichuan, Fujian ve Hebei) kayıtlı olması koşuluyla ödemelerin herhangi bir Çin bankasına gecikme olmadan doğrudan gittiğini söyledi.
“Çin yolu” olarak da adlandırılan 11 eyalet şeması, esas olarak büyük şirketlere yönelik olup, dezavantajı her ödemenin onaylanması gerekliliğidir.
Ayrıca, kaynağa göre, tedarikçi bu şemayı her zaman kabul etmiyor, zira genelde ihracat KDV’sini geri alamıyor.
Başka bir bankacı, hizmetin avantajlarını şöyle anlattı: “Şema, Rusya’ya ihraç edilen malların üretimi için temel olan 11 Çin vilayetiyle doğrudan çalışmaya olanak tanıyor. Maliyet, Merkez Bankası kuruna göre hesaplanıyor, üzerinde bir spread yok.”
Acente hizmetlerinin maliyeti, ithalatta fatura tutarının yüzde 1’inden, ihracat işlemlerinde ise yüzde 0,5’inden başlıyor.
Bankalar, Çinli karşı taraflara danışmanlık yaparak bu şema üzerinden KDV iadesine yardımcı olduklarını dile getirdi.
Bir bankacı, “İstatistiklere göre, şu anda yüzde 100 para transferi başarımız var, yani tek bir iade bile olmadı. Para iki gün içinde teslim ediliyor. Şu anda haftada bir, Perşembe günleri bir takas oturumu yapılıyor,” dedi.
Nisan sonundan itibaren salı ve perşembe günleri olmak üzere iki takas oturumu başlatmayı planladıklarını da sözlerine ekledi.
Çin’in Moskova Büyükelçisi Zhang Hanhui, takasın iki ülke arasındaki karşılıklı ödemeleri düzenlemeye olanak sağladığını doğruladı.
Zhang, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, “Uluslararası karşılıklı mahsuplaşmayı iç mahsuplaşmaya dönüştürebiliriz. Sonra hesapları karşılaştırırız ve hepsi bu; denge,” dedi.
Diplomat, “Bankalarımız arasında SWIFT yerine yeni bir kanala ihtiyaç var. Şu anda bu konu tartışılıyor,” diye konuştu.
Rusya Maliye Bakanlığı Finans Politikaları Dairesi Direktör Yardımcısı Osman Kabaloyev ise, yetkililerin iş dünyası ve bankalar için farklı seçeneklerden oluşan tam bir “ödeme menüsü” oluşturmak amacıyla alternatif ödeme mekanizmalarının oluşturulmasını desteklediğini ifade etti.
Bankacılık çevrelerinden bir kaynak, “Geniş çözüm yelpazesi sayesinde, bankacılık sisteminde alternatif ödemelerin fiyatları son zamanlarda düştü… Her büyük ihracatçı veya ithalatçı, bankalarla rekabet ederek, Rusya dışındaki ilişkili şirketlerinin imkanlarını kullanarak ödemelere dahil olmaya çalışıyor,” dedi.
Kaynak, büyük kurumsal müşteriler için kur komisyonları dahil olmak üzere teslimat tarifelerinin ortalama aralığının ödeme tutarının yüzde 2 ila 3’ü olduğunu, bunun hem itibari para hem de kripto ödemeleri için geçerli olduğunu ekledi ve küçük ve orta ölçekli işletmeler için tarifelerin yüzde 4’ü aşmadığını kaydetti.
Kaynak, “Çin yolu”nda fiyat koşullarının en uygun olduğunu, ancak vilayetler ve mal isimleri konusunda kısıtlamalar olduğunu ve takas oturumlarının az olduğunu söyledi.
Küresel ticaret savaşları, Rus iş dünyasına Çin’in artık ABD tehditlerine daha kolay yaklaşacağı varsayımını güçlendirdi.
Rus Sanayiciler ve Girişimciler Birliği (RSPP) Başkanı Aleksandr Şohin, “Çin ithalatının Rus pazarına aktif olarak nüfuz etme olasılığı yüksek. Çinlilerin ikincil yaptırımlardan korkmayı bırakması dışlanmıyor,” dedi.
Çin Büyükelçisi ise, “Rusya-Çin ilişkileri sadece daha iyiye doğru, zaferden zafere değişiyor… Amerikan yaptırımlarını er ya da geç aşacağız,” diye konuştu.
Asya
Cammu Keşmir bölgesinde terör saldırısı: 26 ölü, 17 yaralı

Polis çarşamba günü yaptığı açıklamada, Hindistan’ın Cammu ve Keşmir bölgesinde şüpheli militanların turistlere ateş açması sonucu 26 kişinin öldüğünü ve 17 kişinin yaralandığını, bunun ülkede yaklaşık yirmi yıldır yaşanan en kötü saldırı olduğunu söyledi.
Polis, saldırının salı günü doğal Himalaya federal bölgesinin Pahalgam bölgesindeki bir çayırda meydana geldiğini ve ölenler arasında 25 Hint ve bir Nepal vatandaşının bulunduğunu söyledi.
Bu, 2008 Mumbai silahlı saldırılarından bu yana Hindistan’da sivillere yönelik en kötü saldırı oldu ve Hindistan karşıtı bir isyan olarak turizmin patlama yaptığı Keşmir’deki göreceli sükûneti bozdu.
Başbakan Narendra Modi iki günlük Suudi Arabistan ziyaretini kısa keserek çarşamba sabahı Yeni Delhi’ye döndü. Maliye Bakanı Nirmala Sitharaman da “bu zor ve trajik zamanda halkımızın yanında olmak için” ABD ve Peru ziyaretini kısa keseceğini söyledi.
Bir savunma bakanlığı yetkilisi, Modi’nin ulusal güvenlik danışmanı, dışişleri bakanı ve diğer üst düzey yetkililerle havaalanında bir toplantı yaptığını ve TSİ 12.30’da özel bir güvenlik kabinesi toplantısı çağrısı yapıldığını söyledi.
Müslümanların çoğunlukta olduğu bölgede yıllardır karışıklık hakimdi ve Modi ve Hindu milliyetçisi Bharatiya Janata Partisi, bölgenin yarı özerk statüsünü kaldırarak bölgeye “barış ve istikrar” getirmeyi hedeflediğini açıklamıştı.
Az bilinen bir militan grup olan “Keşmir Direnişi” sosyal medya mesajında saldırının sorumluluğunu üstlendi. Örgüt, 85,000’den fazla “yabancının” bölgeye yerleşerek “demografik değişimi” teşvik etmesinden duyduğu hoşnutsuzluğu dile getirdi.
Çarşamba günü yeni bir açıklama yapan grup, “hedef alınan kişilerin sıradan turistler olmadığını; bunun yerine Hindistan güvenlik kurumlarıyla bağlantılı ve ilişkili olduklarını” savundu.
“Bu tipik bir turist grubu değil, daha ziyade araştırma yapmakla görevli bir gizli ajanstı” diyen örgüt, saldırının ‘sadece Delhi için değil, aynı zamanda Delhi’nin şüpheli stratejilerini destekleyenler için de bir uyandırma çağrısı görevi görmesi gerektiğini’ sözlerine ekledi.
Reuters’a konuşan iki güvenlik kaynağı, yüzlerce güvenlik gücünün saldırıdan hemen sonra Pahalgam bölgesine akın ettiğini ve buradaki ormanlarda büyük bir tarama operasyonu başlatıldığını söyledi.
PAKİSTAN’LA GERİLİM
Hindistan güvenlik birimleri Keşmir Direnişi’nin Lashkar-e-Taiba ve Hizbul Mujahideen gibi Pakistan merkezli dinci militan örgütler için bir paravan olduğunu söylüyor. Pakistan ise Keşmir’deki isyana sadece manevi ve diplomatik destek verdiğini iddia ediyor.
Pakistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Shafqat Ali Khan yaptığı açıklamada “Turistlerin hayatını kaybetmesinden endişe duyuyoruz. Ölenlerin yakınlarına başsağlığı ve yaralılara acil şifalar diliyoruz” dedi.
Çarşamba günü bir düzineden fazla yerel örgüt, sayıları giderek artan ve yerel ekonomiye yardımcı olan turistlere yönelik saldırıyı protesto etmek üzere federal bölgede iş bırakma çağrısında bulundu.
Birçok okul da protesto amacıyla bir günlüğüne derslere ara verdi.
Hem Hinduların çoğunlukta olduğu Hindistan hem de Müslüman Pakistan tarafından kısmen yönetilen Keşmir’de 1989 yılında başlayan Hindistan karşıtı ayaklanmadan bu yana militan şiddet olayları yaşanıyor. Şiddet son yıllarda azalmış olsa da on binlerce insan öldürüldü.
Hindistan 2019 yılında Keşmir’in özel statüsünü iptal ederek eyaleti federal olarak yönetilen iki bölgeye ayırdı: Cammu ve Keşmir ve Ladakh. Bu hamle, yerel makamların yabancılara ikamet hakkı vererek bölgede iş bulmalarına ve arazi satın almalarına izin verdi.
Bu da bölgede hak iddia eden Pakistan ile ilişkilerin bozulmasına yol açtı. Anlaşmazlık, nükleer silahlara sahip iki komşu arasında şiddetli düşmanlığa ve askeri çatışmalara yol açtı.
Keşmir’de turistleri hedef alan saldırılar nadiren görülmüştür. En son Haziran 2024’te, Hindu hacıları taşıyan bir otobüsün derin bir vadiye düşmesine neden olan bir terör saldırısının ardından en az dokuz kişi hayatını kaybetmiş ve 33 kişinin yaralanmıştı.
Asya
Japon yatırımcılar 20 milyar dolarlık yabancı tahvil sattı

Donald Trump’ın gümrük vergileri bu ayın başında piyasaları sarsarken, Japon yatırımcılar Wall Street çalkantısının dünya çapında nasıl yayıldığının bir işareti olarak 20 milyar dolardan fazla uluslararası tahvil elden çıkardı.
Japonya Maliye Bakanlığı’nın ön verilerine göre, bankalar ve emeklilik fonları da dahil olmak üzere özel kurumlar, 4 Nisan’a kadarki hafta içinde 17,5 milyar dolarlık, sonraki yedi gün içinde de 3,6 milyar dolarlık uzun vadeli yabancı tahvil sattı.
Japonya, kamu ve özel sektörde 1,1 milyar dolarlık ABD Hazine tahvili bulunduruyor – dünyanın en büyük uluslararası stoku – bu nedenle işlemleri yakından izleniyor ve ABD devlet borcunun alım ya da satımı için bir vekil olarak kabul ediliyor.
Son satışlar, kayıtların tutulmaya başlandığı 2005 yılından bu yana herhangi bir iki haftalık dönemdeki en büyük çıkışlardan birine işaret ediyor.
Uluslararası tahvillerden çıkış, Trump’ın 2 Nisan’daki “kurtuluş günü” gümrük vergisi açıklamasının küresel hisse senedi ve tahvil piyasalarında çalkantıya yol açmasının ardından geldi.
Wall Street’in S&P 500 endeksi 2 Nisan’dan sonraki dört işlem gününde yüzde 12 düştü ve ardından Trump’ın yüksek “karşılıklı” gümrük vergilerinin çoğunu 90 günlüğüne durdurmasının ardından bir miktar toparlandı.
ABD Hazine tahvilleri de piyasadaki dalgalanma sırasında ciddi bir satış dalgası yaşadı ve 10 yıllık tahvillerin getirileri 11 Nisan haftasında 2001’den bu yana en yüksek seviyeye çıktı.
Japonya Maliye Bakanlığı’nın raporu, ülkenin finans kurumları tarafından hangi uzun vadeli tahvillerin alınıp satıldığına dair ayrıntı vermiyor.
Ancak Japon bankası Nomura’nın kıdemli faiz stratejisti Tomoaki Shishido, “[Japonya’nın] satışlarının önemli bir kısmının muhtemelen ya ABD Hazine tahvilleri ya da ABD ajans tahvilleri olduğunu” söyledi. İkincisi, ABD hükümeti tarafından garanti edilen ipoteğe dayalı menkul kıymetleri ifade ediyor.
“Bazı yabancı tahvil satışları Japon emeklilik fonlarının yeniden dengelenmesinden kaynaklanıyor olabilir … ya da bankalar veya hayat sigortacıları faiz oranı risklerini azaltıyor olabilir,” diye ekledi.
ABD’li varlık yöneticilerinin satışları ve ABD’li ve uluslararası hedge fonlarının kaldıraçlı işlemlerini çözmesi de Hazine tahvillerinde bu ayki satışa katkıda bulunmuş olabilir.
Ancak Japonya’nın uluslararası tahvil satışlarındaki telaş, Wall Street çalkantısının küresel piyasalara nasıl yayıldığının bir işareti.
Bazı yatırımcılara göre, ABD hisse senetlerindeki düşüş Japon emeklilik fonlarının uluslararası borç ve hisse senedi tahsisatlarını dengesiz hale getirecekti.
Sonuç olarak, fonların portföylerini yeniden hizaya getirmek için Hazine tahvilleri ve diğer ABD hükümeti destekli borçları satma baskısı altında kalacağını söylediler.
Analistlere göre, özel Japon yatırımcıların satışlarının bir kısmı da Japon bankaları tarafından kullanılan riskten korunma stratejilerinin çözülmesinin bir sonucu olabilir.
“Taşıma işlemleri” olarak adlandırılan bu işlemlerde, yatırımcılar daha yüksek getirili piyasalarda bahis oynamak için düşük getirili piyasalardan borç alırlar. Nispeten düşük getirileri nedeniyle Japonya bu işlemler için yaygın bir “fonlama” piyasası.
Ancak Moody’s Analytics Japonya ekonomisti Stefan Angrick, Japon fonları tarafından satılan Hazine tahvillerinin hacmi önemli olsa da, nisan ayının ilk iki haftasındaki getiri artışlarını tam olarak açıklayacak kadar büyük olmayacağını söyledi.
ABD Hazine piyasasının ortalama bir günde 1 trilyon dolara yakın ciro yaptığına dikkat çeken Angrick, “Manşet rakamlar büyük görünebilir, ancak tahvil piyasası açısından bunlar ancak bir dalgalanma” dedi.
Çin devlet fonları, ABD özel sermaye yatırımlarından geri çekiliyor
-
Söyleşi2 hafta önce
Çin uluslararası sistemi nasıl değerlendiriyor? Şanghay, Hangzhou ve Pekin’den akademisyenlerle özel söyleşi
-
Görüş2 hafta önce
Avrupa’da savaşa hazırlık tam gaz: Fransız askeri haritacılar Romanya’da ne arıyor?
-
Görüş2 hafta önce
Trump’ın gümrük vergileri ticaret savaşını tetikliyor
-
Ortadoğu1 hafta önce
“Suriye ve İsrail normalleşmeye hazırlanıyor” iddiası
-
Görüş2 hafta önce
İran-ABD müzakereleri: Maskat görüşmesi ne anlama geliyor?
-
Dünya Basını1 hafta önce
Trump’ın anti-sosyal devleti
-
Dünya Basını2 hafta önce
Beyaz Saray’da “İran” çekişmesi
-
Dünya Basını1 hafta önce
FT: Xi’nin eli neden Trump’tan daha güçlü?