Bizi Takip Edin

AVRUPA

Bir Avrupa gücü olarak Birleşik Krallık

Yayınlanma

Çevirmenin notu: 2014’te Kiev’de yaşanan darbe ve Donbass ihtilafının başlamasından bu yana ve bugün, Ukrayna’nın en istikrarlı destekçilerinin başında Britanya geliyor. Londra’nın Moskova’ya dönük saldırgan tavrı ve Kiev’e sunduğu devasa askeri yardımlar bugün yaşanan savaşın önemli sebeplerinden biri. Britanya’nın en eski düşünce kuruluşu Kraliyet Birleşik Hizmetler Enstitüsü’nün (RUSI) genel müdür yardımcısı Malcolm Chalmers, Londra’nın son süreçte kazandıklarını ve ileriki vadede karşılaşacağı engelleri değerlendiriyor.


Bir Avrupa gücü olarak Birleşik Krallık

Malcolm Chalmers — RUSI

24 Şubat 2023

Rusya’nın işgaline karşı Ukrayna’ya yardım etme çabalarıyla Birleşik Krallık, Avrupa’nın güvenliğine olan bağlılığının sağlamlığını gösterdi.

Geçtiğimiz sene boyunca Birleşik Krallık, Ukrayna’nın Avrupa’daki mevcut en güçlü destekçisi konumunu pekiştirdi ve kendisini ittifakın askeri desteğini hızlandırma çabalarının merkezine koydu. Birleşik Krallık Başbakanı Rishi Sunak, kısa bir süre önce düzenlenen Münih Güvenlik Konferansı’nda “Avrupa kıtamızın güvenliği her zaman en önemli önceliğimiz olacaktır” vurgusunu yaptı.

Fransa ve Almanya’nın aksine Birleşik Krallık hükümeti, güçlü Ukrayna politikası için iç politikada destek arayışına girmek zorunda kalmadı. 2022’nin şubat ayından bu yana ülke üç başbakan değiştirmesine rağmen hepsi de aynı yaklaşımı destekledi ve İşçi Partisi muhalefetinden de yoğun bir destek aldı. Savunma Bakanı Ben Wallace, sürekliliğin sağlanmasında çok değerli olduğunu kanıtlayan bir tecrübe, bireysel bağlılık ve siyasi nüfuz düzeyi sağladı. Parti liderliğine aday olma ihtimalini geri çeviren Wallace, şu anda 1945’ten bu yana en uzun süre görev yapan üçüncü savunma bakanı [ondan daha uzun süre görev yapan sadece Denis Healey ve Geoff Hoon olmuştu]. Bunun yardımı dokundu.

Irak ve Afganistan’a yönelik yirmi yıllık taahhütler, Boris Johnson’ın Bütünleşik İncelemesinde çokça müjdelenen “Hint-Pasifik Ekseni” ve hükümetin Brexit sonrası “Küresel Britanya” yorumu, bazılarının Birleşik Krallık’ın Avrupa’nın güvenliğine verdiği önceliği sorgulamasına yol açmıştı.

Fakat Rusya’nın 2014’teki ilk işgalinin ardından Birleşik Krallık, Ukrayna Silahlı Kuvvetleriyle hızlı bir şekilde güçlü bir ikili ilişki geliştirdi. 22 bin Ukaynalı asker, 2022’deki işgalden önce Birleşik Krallık’ın Orbital Operasyonu kapsamında eğitilmişti. 2021 yılında Ukrayna’nın Karadeniz’de Birleşik Krallık tarafından tedarik edilen gemilerle donanmış yeni bir deniz üssü inşa etmesine yardımcı olmak üzere varılan anlaşma ve Kırım açıklarında bir “seyrüsefer serbestisi” operasyonu düzenleme kararı, Birleşik Krallık’ın Ukrayna’nın güvenliğini destekleme konusunda istekliliğinin bir başka göstergesiydi.

Kurbağayı kaynatmak

Savaşın başlamasından bu yana Birleşik Krallık, bu temel üzerine bina edildi ve pek çok müttefikinden daha ileri görüşlü oldu. Nükleer silaha sahip bir ülke olarak Washington’un gerilimin tırmanması risklerinin ciddiye alınması gerektiği yönündeki inancını paylaşıyor. Ancak bu risklerle başa çıkma konusunda kendi kararlarını vermeye hazır; bunu yaparken de başlıca müttefikinin çok önüne geçmemeye dikkat ediyor.

Birleşik Krallık, gözle görülür biçimde silahlı sevkiyatı hususunda ön saflarda yer aldı. Ukrayna’ya ölümcül silah desteği [tanksavar füzeler] tedarik eden ilk Avrupa ülkesi oldu, bunu siber destek, elektronik savaş kabiliyetleri, insansız hava araçları, hava savunma ve savaş araçları izledi. Birleşik Krallık, Ukrayna Silahlı Kuvvetlerine kendi ülkesinde geniş çaplı eğitim veriyor ve bu konuda daha geniş bir ülke grubuna öncülük ediyor. Aralık ayında Ukrayna’ya Batı yapımı ana muharebe tanklarının yanı sıra kendi stoklarından çok sayıda ilave zırhlı araç sağlamayı kabul eden ilk ülke oldu. Şubat ayında ise ülkenin pilotlarına eğitim vermeyi teklif etti ve gelecekte savaş uçağı tedariki konusunda müttefikler arasındaki tartışmaların yeniden başlamasına yardımcı oldu. Tüm bu girişimler bir araya geldiğinde Birleşik Krallık, 2022-23 mali yılında 2,3 milyar pound ve 2023-23 mali yılında da yine 2,3 milyar pound tutarındaki yardımlarıyla Avrupa’nın Ukrayna’ya en büyük savunma tedarikçisi olmaya devam ediyor.

Avrupa’nın payına düşenler

Bu çabalar, Birleşik Krallık’ın Brexit sonrasında Avrupa’daki komşularıyla ilişkilerini onarma çabaları için de faydalı oldu. Johnson’ın başbakanlık döneminin büyük kısmı, Müşterek Yurt Dışı Seferi Kuvvetine yapılan vurgu ile örneklendirilen, kuzey ve doğu Avrupa ile savunma işbirliğine güçlü bir odaklanma ile karakterize edildi. Bakanlar, AB ile doğrudan işbirliği olarak görülebilecek her eyleme karşı temkinli davrandılar.

Ukrayna savaşı bu durumu değiştiriyor. Birleşik Krallık ve AB yetkilileri, ihtilafın başından itibaren yaptırım politikası ve uygulaması konusunda yakın işbirliği için oldular. Birleşik Krallık, 2022’nin ekim ayında yeni Avrupa Siyasi Topluluğu’nun kuruluş zirvesinde aktif bir katılımcı oldu. PESCO’nun Askeri Mobilite Programına katılım anlaşması, tartışmalı bir şekilde kısıtlı operasyonel değere sahip olsa da yeni bir pragmatizmin önemli bir sembolüydü. Kuzey İrlanda Protokolü meselesi çözüme kavuşursa bu sadece araştırma işbirliği için Horizon programına geri dönülmesini sağlamakla kalmayacak, zamanla daha geniş bir dış politika ve güvenlik politikası işbirliği için siyasi zemin de yaratabilecek.

Eksen konseptleri

Tüm kuvvetli siyasi kavramlar, yankı uyandıran mesajları muğlak içeriklerle bir araya getirir. Bu durum hem “Küresel Britanya” hem de “Hint-Pasifik Ekseni” için tam anlamıyla geçerli oldu. Her iki konseptin de Bütünleşik İncelemenin mart ayında yayımlanacak olan yenilemesinden ne ölçüde etkileneceğini göreceğiz. Açık olan şu ki Birleşik Krallık ordusu, NATO’nun gereksinimlerini karşılama konusunda yeni baskılarla karşı karşıya. Nihayetinde Eksen’in önde gelen savunucuları bile bunun hiçbir zaman Doğu Asya’ya geniş çaplı bir askeri güç kaydırma için reçete olarak tasarlanmadığını vurguluyorlar.

Birleşik Krallık’ın Hint-Pasifik’teki dost ve müttefikleriyle savunma sanayi işbirliği için pek çok yeni fırsat doğması muhtemel. Bunların en büyüğü ve potansiyel manada en verimlisi, kısa süre önce Japonya ve İtalya ile ortaklaşa başlatılan Küresel Hava Muharebe Programı [eski adıyla Tempest]. Birleşik Krallık açısından bu tür bir işbirliğinin temel hedefi ölçek ekonomileri ve ileri teknolojilerin paylaşımı yoluyla tedarikin maliyet etkinliğini artırmak. Bu, Birleşik Krallık’ın kaynaklarını potansiyel olarak NATO’nun ülkeye daha yakın rollerinden saptırabilecek büyük ve yeni operasyonel taahhütler üstlenmesini gerektirmiyor.

İmkanlar ve para

Savaşın ortaya çıkardığı kabiliyet eksikliklerinin giderilmesi ve NATO’nun caydırıcılığının acilen güçlendirilmesi gerektiği konusunda pek çok tartışma yaşandı. Geçen sene bazı müttefikler — özellikle de Rusya’ya en yakın olanlar — harcamalarında büyük artışlar açıkladılar. AB’nin en büyük iki askeri gücü olan Fransa ve Almanya, zamanlama ya da spesifik kabiliyetlere dair detay vermemekle birlikte kendi savunma bütçelerinde uzun yılları kapsayan büyük artışlar açıkladılar.

Birleşik Krallık ise şu ana dek böyle bir açıklama yapmadı. Beklenenden daha yüksek olan enflasyon nedeniyle mevcut harcama planları, çekirdek savunma harcamalarının 2019-20 ve 2024-35 yılları arasında reel olarak yalnızca yüzde 5 oranında artacağı anlamına geliyor. Şansölyenin hem teçhizat maliyetlerindeki ek enflasyonu telafi etmek hem de acil stok gereksinimlerini karşılamak için bir miktar kaynak artışı sağlaması bekleniyor. Bunun ne kadar olacağını 15 Mart’ta bütçe açıklandığında göreceğiz.

Savaşın ortaya çıkardığı sorunlardan biri, kontrgerillanın öncelikli misyon olduğu uzun dönem boyunca Savunma Bakanlığı’nın, ordunun artık büyük ölçekli konvansiyonel savaş için optimize edilmediği anlamına gelen kabiliyet kararları alması oldu. Bu durum 2014’ten sonra değişmeye başladı. 2020 tarihli Harcama İncelemesi, Genelkurmay için 10 yıllık tedarik bütçesini 19 milyar pound’dan 28,8 milyar pound’a çıkardı ve bunun büyük bir bölümü denk çatışma ihtiyaçlarına odaklandı. Fakat ordunun yüksek yoğunluklu çatışmaları sürdürebilen müstakil bir muharebe tümenine sahip olma hedefine ulaşabilmesi için daha fazlasına ihtiyaç duyulacak. Diğer teşkilatların da benzer ihtiyaçları var.

Birleşik Krallık’ın NATO’ya olan yüzde 2’lik taahhüdünü yerine getirmesini destekleyen kapsamlı bir siyasi uzlaşı olsa da bu uzlaşı GSYİH’nin savunmaya ayrılan yüzdesinde kayda değer bir artış öngörmüyor gibi görünüyor ki bunun için vergi gelirlerinin [GSYİH oranına göre] artırılması gerekiyor. Bu nedenle Savunma Bakanlığı’nın bu yıl ya da bir sonraki seçimin ardından yapılacak incelemede kabiliyetler arasında zor da olsa seçim yapması gerekecek. Bu arada bugünün önceliği, Birleşik Krallık’ın kendi askeri kapasitesine yönelik bazı kısa vadeli riskler pahasına da olsa Ukrayna’nın kazanmasına yardımcı olmak.

Geçici inceleme

Önümüzdeki Bütünleşik İnceleme Yenilemesinin (IRR) muhtemel içeriği hakkında halihazırda pek çok spekülasyon üretilse de iki nedenden ötürü orijinal belgeden belirgin ölçüde sapma ihtimali düşük.

Birincisi, kimse savaşın nasıl sona ereceğini bilmezken savunma politikasında uzun vadeli değişimler yapmak zor olur. Bu durum Britanya’nın 1915 yılında Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden üç yıl önce 10 yıllık bir stratejik savunma incelemesi yapmasına benzetilebilir. En akla yatan senaryo, bir aşamada ihtilafın yatışması, her iki tarafın da bitkin düşmesi, ancak hiçbirinin kesin zafer kazanamaması. Fakat taraflardan birinin ya da öbürünün kritik kaynaklarının [asker, mühimmat, yakıt, para] tükenmesi ve askeri pozisyonunun çökmesi [1918’de Almanya’ya olduğu gibi] hala mümkün. Uzun vadeli bir savunma incelemesinin zamanı, savaşın sonucu netleştiğinde gelecek.

İkincisi, IRR yeni bir Savunma Komuta Belgesine dönüştürüldüğünde ve buna uzun vadeli teçhizat planına eklemeler [ve çıkarmalar] yapıldığında bir sonraki seçime ancak bir yıl kalmış olacak. Bazı rota değişiklikleri lazım olabilir. Ama 2023’ün sonbaharında seçimlerin sonucu belli olana ve yeni hükümet kendi mali ve stratejik önceliklerine karar verecek zamanı bulana kadar temel politika değişikliklerini ertelemek için sağlam bir gerekçe bulunmuş olacak.

AVRUPA

Operationsplan Deutschland: Almanya’da “planlı ekonomi” tartışması

Yayınlanma

Ukrayna’nın Rusya’ya ilk kez ABD yapımı uzun menzilli füzeler fırlatması ve Rusya lideri Vladimir Putin’in ülkesinin nükleer doktrinini güncellemesi ile birlikte Avrupa ülkeleri kıtada topyekûn bir savaşa hazırlanıyor.

Alman Silahlı Kuvvetlerinin (Bundeswehr) hazırladığı “Operationsplan Deutschland” (Almanya Organizasyon Planı) başlıklı 1.000 sayfalık belgeye göre Almanya’nın NATO ülkelerinden yüz binlerce askere ev sahipliği yapacağı ve cepheye büyük miktarlarda askeri teçhizat, gıda ve ilaç göndermek için lojistik bir merkez olarak hizmet vereceği bildirildi.

Alman ordusu ayrıca Rusya’nın Avrupa genelinde insansız hava araçları uçuşlarını, casusluk operasyonlarını ve sabotaj saldırılarını genişlettiği bir durumu varsayarak şirketlere ve sivillere kilit altyapıyı nasıl koruyacakları ve ulusal savunma için nasıl harekete geçecekleri konusunda talimat veriyor.

İşletmelere acil durumlarda çalışanların sorumluluklarını detaylandıran kriz planları oluşturmaları tavsiye edildi ve enerji bağımsızlığını sağlamak için dizel jeneratör stoklamaları ya da rüzgar türbinleri kurmaları talimatı verildi.

Ekonomiye daha fazla devlet müdahalesi konuşuluyor

Bu kapsamda ekonomiye ve şirketlere yönelik devlet müdahalesi daha yoğun bir şekilde tartışılmaya başladı.

Alman devleti, kriz durumlarında geniş kapsamlı haklara sahip. Enerji krizi, devletin ne kadar hızlı müdahale edebileceğini göstermişti: O dönemde Alman hükümeti gaz depolama tesislerini kanun yoluyla doldurmuş, gaz ithalatçısı Uniper’i kamulaştırmış ve diğer şeylerin yanı sıra yüzer LNG terminalleri tedarik etmişti.

faz’ın Bavyera İşletmeler Birliği Genel Müdürü Bertram Brossardt’ın açıklamalarına dayandırdığı haberine göre, acil bir durumda “planlı ekonomiye geçiş” bile mümkün olabilir.

Bu “planlı ekonomi” uygulamalar kapsamında devlet gıda kuponu vermesi, hatta insanları su temini ya da ulaşım şirketleri gibi belirli sektörlerde çalışmaya zorlaması da gündeme getiriliyor.

Dolayısıyla şirketlerin de bugün afet yardımı, Bundesanstalt Technisches Hilfswerk (Almanya’da afet ve acil durum yönetiminden sorumlu bir kuruluş – THW) ya da itfaiye için gönüllü olan çalışanlara sahip olmaları durumunda bundan yarar sağlayabileceği öne sürülüyor.

Hamburg’daki şirket eğitimini veren Yarbay Jörn Plischke, “Bunu desteklemek size yılda birkaç güne mal olur. Fakat bir kriz anında, insanları ve altyapıyı koruyan kişilerle doğrudan bir bağlantınız olur,” diyor.

Hamburg: Sivil-askeri ekonominin kesişimi

Yarbay Plischke’nin katıldığı etkinliğin gerçekleştiği Hamburg, mal ve asker taşımacılığında merkezi bir konumda.

Hansa kentinin belediye başkanı Peter Tschentscher, faz’a verdiği demeçte, “Altyapımız askeri amaçlarla kullanılırsa, siber saldırı ve sabotaj riski önemli ölçüde artar,” uyarısında bulundu.

Hamburg Senatosu bu nedenle sivil savunmayı güçlendirmek için ek kadrolar oluşturdu. Birliklerde savaşmayan fakat koruma ve güvenliği sağlamak için çalışan gönüllülerden oluşan üçüncü bir “yurt savunma birliği” hizmete sokuldu.

Hansa kentinde şu anda Alman Silahlı Kuvvetleri ve sivil güçlerle birlikte tatbikatlar yapılıyor.

Habere göre, “Red Storm Alpha” adı verilen bu tatbikatta liman tesislerinin korunması konusunda eğitim veriliyor.

Bir sonraki tatbikat olan “Red Storm Bravo” ise yakında başlayacak ve daha büyük çaplı olacak.

Bu tür tatbikatlardan elde edilen deneyimler daha sonra “Almanya Organizasyon Planı”na aktarılacak. Bu planın sürekli gelişen ve yeni bilgi ve tehditlere uyum sağlayan “yaşayan bir belge” olması amaçlanıyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Ford Avrupa’da 4.000 kişiyi işten çıkaracak

Yayınlanma

Ford, elektrikli araçlara olan talebin yavaşlaması ve Çinli rakipleriyle girdiği rekabet nedeniyle Avrupa’da yaklaşık 4.000 kişiyi işten çıkarmayı planlıyor.

ABD’li şirket çarşamba günü yaptığı açıklamada, kesintilerin 2027 yılı sonuna kadar uygulanacağını ve Avrupa’daki 28.000 kişilik işgücünün yaklaşık yüzde 14’ünü temsil eden Almanya’daki 2.900 ve Birleşik Krallık’taki 800 işi etkileyeceğini söyledi.

Ford’un Birleşik Krallık’taki iki tesisi Dagenham ve Halewood ile İspanya’nın Valencia kentindeki fabrikası etkilenmeyecek.

Yetkililer kesintilerin idari görevlerin yanı sıra benzinli motor üretimiyle ilgili işleri de kapsayacağını söyledi.

Ford’un Avrupa Başkan Yardımcısı Dave Johnston, iş kayıplarına rağmen şirketin bölgeye bağlılığını sürdürdüğünü söyledi ve “Ford’un Avrupa’da gelecekteki rekabet gücünü sağlamak için zor ama kararlı adımlar atmak kritik önem taşıyor,” dedi.

İşçi Konseyi Başkanı: Personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değil

Söz konusu hamleler sendikalar ve hükümetlerle yapılacak görüşmeleri bekliyor. Ford’un işçi konseyi başkanı Benjamin Gruschka, “Bu büyük istihdam kesintisini reddediyoruz. Daha fazla personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değildir,” dedi.

Birleşik Krallık hükümeti de Ford’u planlanan kesintilerin tüm ayrıntılarını paylaşmaya çağırdı. Bir sözcü, “Ford ile uzun süredir devam eden bir ortaklığımız var ve Birleşik Krallık’taki üretim gelecekleri konusunda onlarla yakın bir şekilde çalışmaya devam edeceğiz,” dedi.

Küresel otomotiv endüstrisi, elektrikli araç satışlarındaki büyümenin yavaşlaması ve Çinli rakiplerle yaşanan sert fiyat rekabeti nedeniyle Avrupa’da ve başka yerlerde fabrikaların kapatılması ve personel sayısının azaltılması yönünde yoğun bir baskı altına girdi.

Şirket geçen yıl da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını duyurmuştu

Ford, yıllardır zarar açıkladığı ve işten çıkardığı Avrupa’da zor günler geçiriyor. Şirket, yavaşlayan talebi karşılamak için, rekabet gücü yüksek pazarın daha kârlı alanlarına odaklanmak amacıyla ürün gamındaki araç sayısını azalttı.

Ford’un Avrupa’daki insan kaynakları başkanı Peter Godsell, daha fazla yeniden yapılandırma adımını göz ardı edemeyeceğini söyledi ve “benzeri görülmemiş” regülasyonları ve iktisadi rüzgarları suçladı. Godsell, “İleriye dönük olarak uygulanabilir ve kârlı bir işle burada var olmanın bir yolunu bulmamız gerekiyor,” diye ekledi.

Ford geçen yılın başlarında 1.300’ü İngiltere’de olmak üzere Avrupa’da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını açıklamıştı.

İcra Kurulu Başkanı Jim Farley, geçmişte elektrikli otomobillerin üretiminde içten yanmalı motorlarla çalışan araçlara kıyasla “yüzde 40 daha az işçiye” ihtiyaç duyulacağı konusunda uyarıda bulunmuştu.

Ford’dan Alman hükümetine uyarı

Ford ayrıca Almanya’da geliştirilen ve üretilen elektrikli spor aracı yeni Explorer ve elektrikli Capri’nin üretimini azaltacağını ve bunun Köln fabrikasındaki çalışma saatlerinin daha da kısalmasına neden olacağını söyledi. Şirket fabrikayı elektrikli araç üretecek şekilde dönüştürmek için 2 milyar dolar yatırım yaptı.

Ford’un finans müdürü John Lawler kısa bir süre önce Alman hükümetine bir bildiri yazarak piyasa koşullarını iyileştirmek ve emisyon hedeflerini karşılamak için esneklik sağlamak üzere daha fazlasını yapması çağrısında bulundu.

Lawler mektubunda, “Avrupa ve Almanya’da eksik olan şey, e-mobiliteyi ilerletmek için açık ve net bir politika gündemidir,” dedi.

Volkswagen’den patronlara taviz önerisi

Çarşamba günü erken saatlerde Volkswagen çalışanları, Alman şirket yöneticilerinin ikramiyeleri düşürmeyi, temettüleri azaltmayı ve fabrikaları kapatma planlarını iptal etmeyi kabul etmeleri halinde gelecekteki maaş artışlarından 1,5 milyar avroyu kaybetmeye hazır olduklarını söyledi.

IG Metall’in baş müzakerecisi Thorsten Gröger ve VW iş konseyi başkanı Daniela Cavallo düzenledikleri ortak basın toplantısında, daha önce talep edilen yüzde 7’lik ücret artışının, kısa süreli saat azaltma dönemlerinde ücretleri desteklemek üzere bir “dayanışma fonuna” aktarılmasını önerdiler. 

VW çalışanları ile yöneticiler arasında giderek gerginleşen açmazın ilk tavizi olan önerilen paket, yöneticilerin önümüzdeki iki yıl boyunca ikramiyelerinin bir kısmından ve “temettü politikası yoluyla katkıdan” vazgeçmeleri anlamına geliyor.

IG Metall’den Gröger, VW yöneticilerinin Almanya’daki en az üç fabrikayı kapatma planlarından vazgeçmeyi kabul etmemeleri halinde, “ülkenin on yıllardır görmediği bir endüstriyel anlaşmazlığa” hazırlanmaları gerektiğini söyledi.

VW’nin Almanya’daki tesislerinde olası grevler 1 Aralık’tan itibaren mümkün olacak.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Baltık Denizi’nde iletişim kabloları hasar gördü: Sabotaj şüphesi

Yayınlanma

Baltık Denizi’nin altındaki telekomünikasyon kablolarında hasar meydana geldi. Finlandiya-Almanya hattındaki C-Lion1 kablosunda yaşanan kesinti, sabotaj şüphelerini güçlendirdi. Almanya, İsveç ve Litvanya olayla ilgili soruşturma başlatırken, Rusya suçlamaları reddetti.

Finlandiya ile Almanya arasında Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1 telekomünikasyon kablosunda bir kesinti yaşandı.

Ayrıca Litvanya ile İsveç arasındaki iletişim kabloları da zarar gördü. Alman Savunma Bakanı Boris Pistorius, bu olayların sabotaj ihtimaline işaret edebileceğini belirtti.

Finlandiya devlet telekom altyapı operatörü Cinia, kabloda hasar tespit etti ve onarım için özel bir gemi hazırladı. Onarımın tam tarihinin belirsiz olduğu, ancak önümüzdeki hafta başlamasının planlandığı bildirildi.

Litvanya ile İsveç arasında iletişim sağlayan kablonun kesilmesi, Telia Lietuva tarafından doğrulandı. Olay, ülkede internet erişiminin yüzde 33 oranında azalmasına neden oldu.

Helsingin Sanomat gazetesi, Çin’e ait Yi Peng 3 gemisinin hasar bölgesine yakın olduğunu, bu geminin Danimarka donanması tarafından takip edildiğini öne sürdü.

İsveç, olayın sabotaj olabileceği şüphesiyle soruşturma başlattı.

Litvanya, olayın “terör” kapsamında değerlendirildiğini ve kablonun tamamen mi kesildiği yoksa sadece hasar mı gördüğünün soruşturulduğunu duyurdu.

Finlandiya Merkezi Soruşturma Dairesi, iletişim müdahalesi ve mülke zarar verme suçlarından inceleme yürütüyor.

Almanya ve Finlandiya dışişleri bakanlıkları, olayla ilgili derinlemesine bir soruşturma yürütüleceğini açıklarken, İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, sabotaj iddialarının henüz kesinleşmediğini ifade etti.

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius ise, kablonun yanlışlıkla zarar görmüş olabileceği ihtimaline şüpheyle yaklaştı.

Rusya, bu tür olaylarda kendisine yöneltilen suçlamaları reddetti. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, iddiaları “saçma ve komik” olarak nitelendirdi.

Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1, Finlandiya’nın Kuzey Akım doğalgaz boru hatlarının rotasını takip ederek Orta Avrupa’ya doğrudan bağlantı sağlayan tek denizaltı kablosu.

Kablo, 2016’da devreye alındı ve Helsinki ile Rostock (Almanya) arasında veri aktarımı yapıyor.

Finlandiya ve Estonya, Baltık Denizi’nde Rusya donanmasına karşı plan hazırlıyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English