Bizi Takip Edin

AMERİKA

Brezilya’da yargılanan Bolsonaro, Amerikan desteği istedi

Yayınlanma

Hapse düşmesine neden olabilecek darbe suçlamalarıyla karşı karşıya olan eski Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro, ülkesini ‘Venezuela tarzı bir solcu diktatörlüğe’ doğru kaydığını iddia ettiği durumdan kurtarmak için ‘yurtdışından destek’ çağrısında bulundu.

Savcılar tarafından 2022’de seçimi kaybettikten sonra iktidarda kalmak için komplo kurmakla suçlanan eski ordu komutanı, Financial Times’a (FT) verdiği demeçte “Amerikan yardımının çok hoş karşılandığını” söyledi ve Latin Amerika’nın en büyük ülkesine “müdahale ettiğini” söylediği USAID’i kapattığı için Başkan Donald Trump’a teşekkür etti.

Brezilya Yüksek Mahkemesi bu hafta Bolsonaro’nun yargılanıp yargılanmayacağına karar verecek. Bolsonaro, seçimin galibi Devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva’ya suikast planları içerdiği iddia edilen ve üst düzey askeri figürlerin de dahil olduğu bir komplo ile suçlanıyor. Yargılamalar birkaç hafta içinde başlayabilir ve yıl sonundan önce bir karara varılabilir.

Bolsonaro, partisinin Brasília’daki ofisinde verdiği geniş kapsamlı bir röportajda, “Bir diktatörlük sorunumuz var, gerçek bir diktatörlük. Brezilya bu durumdan kendi başına kurtulamaz. Yurtdışından gelecek desteğe ihtiyacı var,” dedi.

Halen Brezilya’nın önde gelen muhafazakâr lideri olan 70 yaşındaki eski başkan, Trump’tan ne yapmasını istediğini söylemeyi reddetti. Fakat kongre üyesi oğlu Eduardo geçen ay FT’ye verdiği bir röportajda, darbe planına ilişkin soruşturmayı yürüten Brezilya yüksek mahkemesi yargıcı Alexandre de Moraes’in, aslen Rus insan hakları ihlalcilerini cezalandırmak için tasarlanan Magnitsky Yasası kapsamında ABD yaptırımları için gerekli koşulları karşıladığını iddia etmişti.

Eski Cumhurbaşkanı da yargıç de Moraes’i özellikle eleştirdi ve yargıcın kendisini suçlu bulmak için “acele ettiğini” iddia etti.

Bolsonaro, “Benim için zaten 28 yıl hapis cezası var. Beni hapiste istediklerini sanmıyorum, ölmemi istiyorlar. Brezilya’da söz konusu olan da bu,” iddiasında bulundu.

Yüzlerce Bolsonaro destekçisi, başkanlık seçimlerine hile karıştırıldığını iddia ederek Brasília’daki hükümet binalarını yağmaladığı 8 Ocak 2023 ayaklanmalarına karıştıkları gerekçesiyle mahkum edildi ve bazıları uzun hapis cezalarına çarptırılmıştı.

Babasının hukuki sıkıntıları artarken, Eduardo bu yılın büyük bir bölümünü Washington’da, Bolsonaroların Brezilya’da ifade özgürlüğüne yönelik tehditler olarak adlandırdıkları, X’e karşı mahkeme kararları ve Trump’ın Truth Social ağına ev sahipliği yapan bir video paylaşım platformu olan Rumble’ın yakın zamanda yasaklanması da dahil olmak üzere, ABD Kongre üyeleri ve Trump yönetimi ile lobi yaparak geçirdi.

Bolsonaro, “Benim oy pusulasında yer almamam demokrasinin yadsınmasıdır. Bu demokrasinin sonudur,” dedi.

Bolsonaro kendi durumunu, Devlet Başkanı Nicolás Maduro tarafından en üst düzey liderinin geçen yıl seçimlere katılması engellenen Venezuela’daki muhalefetin durumuyla karşılaştırdı ve “Lula’nın sahip olduğu tek bayrak, demokrasiyi savunduğu sahte bayrağıdır. O, 2023’te Brezilya’da Maduro’ya kırmızı halı seren kişiyle aynı kişi,” dedi.

Kampanya hakkında bilgi sahibi bir kişiye göre, Bolsonaro hayatının geri kalanını hapiste geçirme olasılığıyla karşı karşıyayken, Eduardo ve müttefikleri, Trump yönetimi yetkilileri ve Cumhuriyetçi milletvekilleri arasında, onları Brezilya yüksek mahkemesine karşı toplamak için bir dosya dolaştırıyor.

İlk olarak Folha de São Paulo gazetesi tarafından haberleştirilen 1.000 sayfalık dosyada, de Moraes’in Elon Musk ve Trump’ın eski danışmanları Steve Bannon ve Jason Miller gibi ABD vatandaşlarının yanı sıra ABD’de yaşayan Brezilyalılara karşı gerçekleştirdiği iddia edilen eylemler özetlenmeye çalışılıyor. Eduardo geçen hafta kongredeki görevinden izin aldığını ve ABD’den siyasi sığınma talebinde bulunabileceğini açıkladı.

FT’ye göre, Trump yönetiminin Bolsonaro ailesinin kampanyasını dikkate aldığına dair işaretler var. Dışişleri Bakanlığı geçen ay yaptığı açıklamada “bilgiye erişimi engellemenin” ya da ABD şirketlerine para cezası kesmenin “ifade özgürlüğüyle bağdaşmadığını” belirterek “egemenliğe saygının Brezilya da dahil olmak üzere ABD’nin tüm ortaklarıyla çift yönlü bir yol olduğunu” söyledi.

AMERİKA

Axel Springer’de ‘Hamas’ tartışması: Yönetim kurulu üyesi ile yollar ayrıldı

Yayınlanma

Politico’nun ana şirketi Almanya merkezli Axel Springer, salı günü geç saatlerde yaptığı açıklamada, uzun süredir yönetim kurulu üyesi olan Martín Varsavsky ile yollarını ayıracağını duyurdu.

Varsavsky, kuruluşun editoryal personelini “woke” olarak nitelendirmiş ve Gazze hakkında yayınladıkları bir makaleyi “tek taraflı Hamas desteği” olarak gördüğünü söylemişti.

Springer sözcüsü Varsavsky’nin ayrıldığını doğruladı fakat bunun şirketin kurumsal yeniden yapılanmasının bir parçası olarak bir süredir planlandığını söyledi.

Springer sözcüsü Peter Huth bir e-postada, “Eylül ayında yeni kurumsal yapımızın planlarını paylaştığımızda, denetim kurulunun önemli ölçüde küçüleceğini duyurmuştuk. Martin ile en geç işlemin kapanışına kadar işbirliğini sona erdirme konusunda anlaştık,” dedi.

The Chattering Classes’ın Cumartesi günkü sayısında yer aldığı üzere, Arjantinli girişimci Varsavsky geçen hafta Politico’da yayınlanan “İsrail Gazze’yi yeni hava saldırılarıyla vurdu, en az 200 kişi öldü” başlıklı makaleye tepki gösterdi.

Varsavsky’ye göre Associated Press (AP) kaynaklı bu haber İsrail’e karşı önyargılıydı.

X’te İspanyolca olarak kaleme aldığı yazısında girişimci, “Politico’nun bu makalesini terör örgütü Hamas’a destek ve kötü gazetecilik olarak gördüğümü açıkça belirtmek istiyorum,” dedi.

Hem Springer CEO’su Mathias Döpfner’e hem de Elon Musk’a yakın olan Varsavsky, bir X kullanıcısının Politico’nun “woke’luğu” konusunda ne yapacağı sorusuna “üzerinde çalıştığı” yanıtını verdi.

Direktörün yorumu Washington merkezli Politico haber merkezinin öfkesine yol açarken, birçok muhabir ve editör editoryal bağımsızlıklarıyla ilgili endişelerini dile getirdi.

Axel Springer’in 2021’de Politico’yu satın almıştı. Döpfner’in şirketi Almanya’da da Bild ve Die Welt gazetelerinin sahibi.

Axel Springer kendisini İsrail yanlısı olarak tanımlıyor. Euractiv’e konuşan konuyla ilgili bilgi sahibi kişiler, Springer yönetiminin Varsavsky’nin Politico’nun haber merkeziyle ilgili değerlendirmesine genel olarak katıldığını, fakat Varsavsky’nin kamuoyu önünde yaptığı eleştirilerin kuruluşun güvenilirliğine daha fazla zarar vermesinden endişe ettiklerini söyledi.

ABD Başkanı Donald Trump geçtiğimiz günlerde Politico’ya “solcu bir paçavra” diye saldırmış ve a devlet aboneliğini iptal etmişti.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Trump yönetimi 50’den fazla Çinli teknoloji şirketini kara listeye ekledi

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump’ın yönetimi, Çin’in yapay zeka ve gelişmiş bilgi işlemin yanı sıra hipersonik füzeler gibi doğrudan askeri teknolojiler geliştirme yeteneklerini daha da kısıtlamayı amaçlayarak, önceki Joe Biden ekibinden devraldığı ticari kara listeyi önemli ölçüde genişletti.

ABD Ticaret Bakanlığı’na bağlı Sanayi ve Güvenlik Bürosu (BIS), “ABD ulusal güvenliği ve dış politikasına aykırı” eylemleri gerekçesiyle 80 kuruluşu Varlık Listesi’ne ekledi.

Kara listeye eklenenler arasında Pakistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Güney Afrika, İran ve hatta Tayvan’dan kuruluşlar yer alırken, bunların 50’den fazlası Çin ve Hong Kong’dan.

BIS, salı günü Washington’da yayınladığı bir duyuruda, Çin Komünist Partisi’nin “askeri uygulamalar için yüksek performanslı ve exascale hesaplama yeteneklerinin yanı sıra kuantum teknolojilerini edinme ve geliştirme” yeteneğini kazanmasını engellemeyi hedeflediklerini bildirdi.

Exascale hesaplama, yapay zekanın daha da geliştirilmesini sağlayan en son süper bilgisayar teknolojisidir.

Bir başka hedef de “Çin’in hipersonik silah programını geliştirmesini engellemek” olarak ifade edildi. Yani ses hızının beş katı veya daha hızlı hareket eden ve karşı savunmadan kaçmak için gelişmiş manevra kabiliyetine sahip silahlar.

Çin çarşamba günü Trump yönetiminin eylemini kınadı ve Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Guo Jiakun ABD’yi “uluslararası hukuku ve uluslararası ilişkileri düzenleyen temel normları ciddi şekilde ihlal eden, Çinli işletmelerin haklarına ve çıkarlarına zarar veren ve küresel endüstriyel tedarik zincirlerinin güvenliğini ve istikrarını baltalayan tipik hegemonik davranış” ile suçladı.

Guo, Washington’dan “ulusal güvenlik kavramını abartmayı bırakmasını” ve “ticareti siyasallaştırmayı bırakmasını” talep ederek Çin şirketlerinin çıkarlarını koruma sözü verdi.

ABD listesine eklenen şirketler arasında, Çin’in önde gelen bulut bilişim ve büyük veri hizmetleri sağlayıcısı Inspur Group’un iki yıldır listede yer alan altı birimi de bulunuyor. BIS, bu birimlerin, grubun “özellikle Çin hükümeti ve/veya ordusu için süper bilgisayar projelerini desteklemek üzere ABD menşeli ürünler satın alarak veya satın almaya teşebbüs ederek, askeri son kullanım için” süper bilgisayarlar geliştirmesine yaptıkları belirtilen katkılar nedeniyle listeye dahil edildiğini savundu.

Altı birimden biri Inspur Taiwan, diğeri ise Şanghay Borsası’nda işlem gören Inspur Software. Şirket hisseleri çarşamba gününü %0,4 düşüşle 15,68 yuan’dan kapattı.

Pekin Yapay Zeka Akademisi ve Pekin İnovasyon Bilgeliği Teknolojisi de askeri modernizasyon için Amerikan teknolojisini kullanma niyetinde oldukları iddiasıyla kara listeye alındı. Büro, bu iki şirketin savunma amaçlı yapay zeka modelleri ve gelişmiş bilgi işlem çipleri geliştirdiğini özellikle belirtti.

Diğer dört şirketin – Henan Dingxin Information Industry, Nettrix Information Industry, Suma Technology ve Suma-USI Electronics – BIS’in “çok yüksek hızlarda büyük miktarda veriyi işleyebilen ve büyük ölçekli simülasyonlar gerçekleştirebilen” exascale süper bilgisayarların geliştirilmesinde yer aldıkları için eklendiği kaydedildi.

Bu şirketlerin, “askeri son kullanıcılar tarafından kullanılan süper bilgisayarlar ürettiği ve Çin’in istikrarsızlaştırıcı askeri modernizasyon çabalarını desteklediği için” 2019’da kara listeye alınan Şanghay’da listelenen Dawning Information Industry olarak da bilinen Çinli bir sunucu üreticisi olan Sugon’a önemli üretim yetenekleri sağladığı öne sürüldü.

Şirket hisseleri çarşamba günü Şanghay’da %0,3 düşüşle 65,33 yuana geriledi.

Aralarında Hava Kuvvetleri Mühendislik Üniversitesi ve Çin Havacılık Radyo Elektroniği Araştırma Enstitüsü’nün de bulunduğu iki düzineden fazla kuruluş, hipersonik silah geliştirme, hipersonik uçuş yapan araçların tasarımı ve modellenmesi, silah tasarımı ve etkilerini modellemek için özel yazılım kullanma veya “Çin’in askeri-sivil füzyon çabalarını” başka bir şekilde destekleme ile ilgili “kanıtlanabilir bağlara” sahip oldukları gerekçesiyle yeni listeye alındı.

Listeye girenlerden yedisinin “Çin’in kuantum teknolojisi yeteneklerini geliştirmek” için Amerikan teknolojisini edinmeye çalıştıkları iddia edilirken, diğer ikisi de Huawei ve Çinli fabrikasız çip üreticisi HiSilicon da dahil olmak üzere zaten kara listede olan şirketlere ürün sattıkları için listeye eklendi.

Ticaret Bakanlığı’nın sanayi ve güvenlikten sorumlu müsteşarı Jeffrey I. Kessler yaptığı açıklamada “Amerikan teknolojisi asla Amerikan halkına karşı kullanılmamalıdır” dedi. Kessler, Trump yönetiminin “ABD teknolojilerinin ve mallarının ulusal güvenliğimizi tehdit eden yüksek performanslı bilgi işlem, hipersonik füzeler, askeri uçak eğitimi ve İHA’lar için kötüye kullanılmasını önleyerek” ulusal güvenliği korumak için “net ve yankı uyandıran bir mesaj gönderdiğini” vurguladı.

Ticaret Bakanlığı ayrıca Güney Afrika Test Uçuş Akademisi’ni (TFASA) de “ABD ürünlerinin Çin askeri güçlerini eğitmek için” kullanılmasını engellemek amacıyla listeye aldı.

Genişletilen listede Çin’in yanı sıra “İran’ın insansız hava araçları (İHA) ve ilgili savunma kalemleri tedarikini engellemek” ve Pakistan’da kısmen Çinli bir şirket tarafından desteklenen “korumasız nükleer faaliyetlerin ve balistik füze programının gelişimini engellemek” de hedefler arasında yer alıyor.

Kessler, Varlık Listesinin “Amerikan teknolojisini kötü amaçlarla kullanmak isteyen yabancı düşmanları tespit etmek ve önlerini kesmek için elimizdeki birçok güçlü araçtan biri” olduğunu da sözlerine ekledi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Trump: Putin, Ukrayna’da ateşkes görüşmelerini kasten uzatıyor

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i Ukrayna’daki ateşkes müzakerelerini kasten uzatmakla suçladı ve bunu kendi iş hayatındaki taktiklere benzetti.

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya’nın Ukrayna’daki ateşkes müzakerelerini kasten uzattığını ve bir anlaşmaya varmaktan kaçınabileceğini belirtti.

Trump, “Rusya’nın buna bir son vermek istediğini düşünüyorum ama belki de zaman kazanıyorlar. Ben bunu [iş hayatımda] yıllarca yaptım: Anlaşmayı imzalamak istemem, bir nevi oyunda kalmak isterim ama bazen de bunu yapmak istemem,” diye konuştu.

Beyaz Saray Başkanı Trump, aynı zamanda Washington’un, 23-25 Mart tarihlerinde Suudi Arabistan’da yapılan görüşmelerin ardından Moskova tarafından dile getirilen Karadeniz’de ateşkes taleplerini değerlendireceğini söyledi.

Trump, “Şu anda hepsini değerlendiriyoruz. Yaklaşık beş veya altı koşul var. Hepsini gözden geçiriyoruz,” diye ekledi.

Rus tarafının talepleri arasında, Rosselhozbank ve gıda ile gübre ihracatında rol alan diğer bankalara dönük yaptırımların kaldırılması, ayrıca tarım ürünleri üreticileri ve ihracatçıları ile bu tür yükleri taşıyan Rus bayraklı gemilere uygulanan kısıtlamaların sona erdirilmesi yer alıyor.

Daha önce Washington yönetimi, Ukrayna’daki askeri çatışmanın çözümüne 30 günlük ateşkesle başlanmasını önermişti.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, “Onlar birbirlerine ateş ederken savaşın uzun vadeli olarak sona erdirilmesi konusunda anlaşmak zor,” şeklinde durumu açıklamıştı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bu girişimi desteklediğini ancak bazı “nüanslar” olduğuna dikkat çekti. Putin’e göre, gelecekteki anlaşmalara uyulup uyulmadığının denetlenmesi ve Kiev’e askeri sevkiyatların sürmesi sorun teşkil ediyor.

Öte yandan Kommersant‘ın haberine göre, Devlet Başkanı Putin’in kendisi de 18 Mart’ta büyük iş dünyası temsilcileriyle yaptığı kapalı bir toplantıda, Ukrayna’daki savaşın hızlı bir şekilde sona ermesinin beklenmemesi gerektiği mesajını verdi.

Habere göre Putin, Kiev’in Kırım’ı ve dört yeni bölgeyi Rusya toprağı olarak tanımaması hâlinde, Moskova’nın Odessa ve Ukrayna’nın diğer bölgelerine yönelik saldırı başlatacağını ifade etmişti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English