Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Çin Dışişleri Bakanı Wang, Yeni Zelanda ve Avustralya’yı ziyaret edecek

Yayınlanma

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, 7 yıl aradan sonra Avustralya’ya ziyaret gerçekleştirecek. Ziyaret, geçen yıldan bu yana Çin ve Avustralya arasında gerçekleştirilen, ikili ekonomik ve ticari konuları etkileyen bazı belirsizliklerin çözülmesinde ve ticari ve diplomatik ilişkilerin iyileştirilmesinin teşvik edilmesinde olumlu rol oynayan bir dizi resmi görüşmenin ardından geliyor.

Aynı zamanda ÇKP Merkez Komitesi Siyasi Büro üyesi olan Wang, Yeni Zelanda Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Winston Peters ve Avustralya Dışişleri Bakanı Penny Wong’un daveti üzerine 17-21 Mart tarihleri arasında Yeni Zelanda ve Avustralya’ya resmi bir ziyarette bulunacak.

Avustralya ziyareti sırasında Wang, Penny Wong ile yedinci Çin-Avustralya Dış ve Stratejik Diyaloğu’nu gerçekleştirecek. Bu diyalog, ikili, bölgesel ve uluslararası ilgi alanlarına giren konularda görüş alışverişinde bulunmak için uzun süredir kullanılan bir format.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Wang Wenbin perşembe günü yaptığı açıklamada Çin’in hem Yeni Zelanda hem de Avustralya ile kapsamlı stratejik ortaklıkları olduğunu söyledi.

Bu yıl Devlet Başkanı Xi Jinping’in Yeni Zelanda ve Avustralya’ya gerçekleştirdiği devlet ziyaretinin 10. yıldönümü ve aynı zamanda Çin-Yeni Zelanda ve Çin-Avustralya kapsamlı stratejik ortaklıklarının 10. yıldönümü. Wang Wenbin, yedi yıl önce Yeni Zelanda ve Avustralya’ya yaptığı ziyaretin ardından, Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin bu seferki ziyaretinin Çin ve iki ülke arasında bu yılki üst düzey değişimleri başlatacağını söyledi.

Ziyaret sırasında Dışişleri Bakanı Wang Yi ve iki ülkenin dışişleri bakanları ve liderleri ikili ilişkiler ve karşılıklı çıkarları ilgilendiren uluslararası ve bölgesel meseleler hakkında kapsamlı ve derinlemesine görüş alışverişinde bulunacak. Wang Wenbin, Çin’in liderler arasındaki ortak anlayışları hayata geçirmek, stratejik iletişimi geliştirmek, karşılıklı güveni derinleştirmek, değişim ve işbirliğini ilerletmek, Çin-Yeni Zelanda ve Çin-Avustralya kapsamlı stratejik ortaklıklarının istikrarlı ve sürekli büyümesini teşvik etmek ve dünya barışı, istikrarı ve refahına katkıda bulunmak için iki ülkeyle birlikte çalışmayı dört gözle beklediğini kaydetti.

AFP’ye göre Avustralya Başbakanı Anthony Albanese perşembe günü gazetecilere verdiği demeçte “Wang Yi’nin ziyaretinin iyi bir şey olduğunu düşünüyorum” dedi ve ticaretin önündeki engellerin kaldırılmasında kaydedilen “önemli ilerlemeye” atıfta bulundu.

Avustralya medya kuruluşu 9News, Penny Wong’un 20 Mart’ta Wang ile kalan ticari engeller, konsolosluk meseleleri, insan hakları, çatışmaların önlenmesi ve bölgesel güvenlik dahil olmak üzere birçok konuda görüşmesinin beklendiğini bildirdi.

Wong çarşamba günü yaptığı açıklamada “Avustralya’nın yaklaşımı tutarlıdır; Çin’le işbirliği yapabileceğimiz yerlerde işbirliği yapmaya, anlaşmazlığa düşmemiz gereken yerlerde anlaşmazlığa düşmeye ve ulusal çıkarlarımız doğrultusunda hareket etmeye çalışıyoruz” dedi ve ekledi: “Avustralya’nın görüşüne göre, farklılıklarımızı akıllıca yönettiğimiz takdirde, istikrarlı bir ikili ilişki her iki ülkenin de kendi ulusal çıkarlarını takip etmesini sağlayacaktır.”

İkili ilişkiler

İki devlet başkanının Kasım 2022’de Bali’de bir araya gelmesinden bu yana, daha yapıcı ve karşılıklı yarar sağlayan ilişkilere yönelik eğilim olduğu değerlendiriliyor.

Aralık 2022’de Penny Wong, 2019’dan bu yana Çin’i ziyaret eden ilk Avustralyalı bakan oldu ve Wang Yi ile bir araya geldi. Daha sonra Kasım 2023’te Albanese, yedi yıl sonra bir Avustralya başbakanı tarafından gerçekleştirilen ilk Çin gezisi sırasında Xi ile bir araya geldi.

Çin, Avustralya’nın en büyük ticaret ortağı. Çin gümrük verilerine göre, 2023 yılında toplam ikili ticaret bir önceki yıla göre yüzde 9,8 artışla 1,61 trilyon yuana (230 milyar dolar) ulaşarak güçlü bir ivme gösterdi ve 2019’daki salgın öncesi seviyeyi aştı.

İkili ilişkiler 2020 yılında Avustralya’nın koronavirüsün kökenine ilişkin uluslararası bir soruşturma çağrısında bulunmasının ardından bozulmuştu. Pekin buna şarap ve ıstakoz gibi Avustralya mallarına ağır gümrük vergileri uygulayarak karşılık verdi.

İki ülke arasında yıllardır süren ayrışma, 2020’de Kovid-19 salgınının başlamasıyla sınırların kapatılmasının ardından Avustralyalı işletmelere 20 milyar dolarlık ticaret darbesi vurdu.

Çin’in Ağustos 2023’te Avustralya’dan ithal edilen arpaya uygulanan anti-damping ve anti-sübvansiyon vergilerine son vermeyi planladığını açıklamasından bu yana, ülkedeki pek çok kişi şaraplara uygulanan gümrük vergilerinin kaldırılmasını bekliyor.

Şarap vergilerinin kaldırılması beklentisi

Çin Ticaret Bakanlığı (MOFCOM) perşembe günü yaptığı açıklamada, Çin hükümetinin Avustralya şarabına yönelik gümrük vergilerini kaldırıp kaldırmayacağına ilişkin bir medya sorusuna cevaben, bakanlığın tüm tarafların yorumlarının kapsamlı bir şekilde değerlendirilmesine dayanan soruşturma prosedürlerine uygun olarak nihai bir inceleme kararı vereceğini söyledi.

Wang’ın Avustralya ziyareti sırasında ticaret tarifeleri konusunun gündeme gelmesi bekleniyor. Çinli uzmanlar, bu ziyaretin iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin yeniden rayına oturmasına yardımcı olabileceği görüşünde. Shandong Üniversitesi profesörü Yu Lei Global Times’a yaptığı açıklamada, Avustralya’daki Çin yatırımlarının toparlanma işaretleri göstermesiyle birlikte Avustralya’nın Çin’deki yatırımlarının istikrarlı bir şekilde artmaya devam etmesinin beklendiğini söyledi.

Doğu Çin Normal Üniversitesi Avustralya Çalışmaları Merkezi Direktörü Chen Hong, Wang’ın ziyaretinin ilişkilerde zor kazanılan istikrarlı ve olumlu gelişmenin korunması olarak görüldüğünü söyledi ve bu ziyaretin ardından Çin tarafından Avustralya’ya üst düzey bir ziyaretin gerçekleştirilebileceğini ifade etti.

Washington’un gölgesi

Wang Yi Avustralya’yı en son 2017 yılında ziyaret ettiğinde, Liberal Parti’den Malcolm Turnbull ülkenin 29. başbakanı olarak görevdeydi ve Donald Trump Pasifik’in diğer yakasından bir dizi Çin karşıtı politika uygulamaya başlamış ve ABD müttefiklerini de aynı politikaları izlemeye zorlamıştı.

Daha sonra Liberal Parti’den Scott Morrison 2018’de onun yerine geçtiğinde ve Çin’e karşı politikaları yoğunlaştırarak Washington’a daha fazla sadakat gösterdiğinde, Avustralya Çin ile ekonomik, kültürel ve siyasi alışverişleri ciddi şekilde etkileyen hamleler yaptı.

Albanese’nin göreve geldiğinden bu yana Morrison yönetiminin Çin karşıtı politikalarıyla arasına mesafe koysa da Canberra Washington’ın rotasını izlemeye devam ediyor.

Avustralya’nın Washington’ın baskıları arasında, en büyük ticaret ortağı Çin ile en büyük savunma ortağı ABD arasında uzun vadeli bir denge tutturması zor görünüyor.

Ancak Albanese’in perşembe günü yaptığı açıklamada, hükümetinin ABD’nin TikTok’a yönelik yasağı takip etmeyeceğini açıklaması Çin’le ilişkilerde olumlu bir işaret olarak değerlendirildi.

Yine de uzmanlar, güvenlik ve askeri konulardaki farklılıkların devam etmesi nedeniyle Çin ve Avustralya’nın artık eski güzel günlerine geri dönemeyeceğine inanıyor.

Çinli analistler, Avustralya’nın ulusal güvenlik adına Çin yatırımlarına getirdiği kısıtlamaların devam edeceğini ve iki ülke arasındaki bölgesel güvenlik farklılıklarının süreceğini öngörüyor.

Avustralya’nın ABD ile askeri ittifakını güçlendirmesi ikili ilişkilerin önündeki en büyük zorluk.

2021’de ABD liderliğindeki AUKUS’a katılmasından bu yana askeri gücünü sürekli geliştiren Avustralya, 20 Şubat’ta yaptığı son açıklamayla önümüzdeki on yıl içinde savunma harcamalarına 11 milyar Avustralya doları (7,25 milyar dolar) daha ekleyerek, NATO müttefiklerinin belirlediği yüzde iki hedefinin üzerinde, GSYH’sinin yüzde 2,4’üne çıkaracağını duyurdu.

DİPLOMASİ

Trump’ın şahin kabinesi daha dirençli bir Çin’le karşı karşıya

Yayınlanma

ABD’nin seçilmiş başkanı Donald Trump kabinesini Pekin’i açıktan eleştiren isimlerle doldurmaya çalışırken, potansiyel olarak daha sert bir rakiple karşı karşıya: iki güç arasında, daha büyük ekonomik maliyetler pahasına da olsa, bu sefer yoğunlaşan bir çatışmaya hazırlanan bir Çin.

Trump geçen hafta, Çin’i en sert eleştiren isimlerden biri olan Cumhuriyetçi Senatör Marco Rubio’yu dışişleri bakanlığına aday göstereceğini söyledi. Ayrıca, ulusal güvenlik danışmanının, Çin’in “COVID-19 ve insan hakları konusundaki tutumu” gerekçesiyle ABD’yi 2022 Pekin Kış Olimpiyatlarını boykot etmeye çağıran Florida’dan bir kongre üyesi olan Michael Waltz olacağını söyledi.

İlk Trump yönetimi Pekin ile ticaret ve diğer konularda gerilimi yükseltmişti. Ancak Nikkei Asia’ya konuşan analistler, yeni başkanın yeni kabinesinin, en azından bazı açılardan daha hazırlıklı bir Çin’le uğraşmak zorunda kalacağını söyledi.

Şanghay’daki Fudan Üniversitesi Amerikan Araştırmaları Merkezi Direktörü Wu Xinbo, “ABD hücumdayken Çin savunmada daha fazla deneyim kazandı” dedi ve ekledi: “Çin şu anda kaotik bir Trump yönetimiyle başa çıkma konusunda çok daha deneyimli.”

22V Research’te Çin araştırmaları başkanı ve ABD’nin Çin’deki eski Hazine temsilcisi Michael Hirson ise “Çin’in genel zorunluluğu gerçekten de dayanıklılık” dedi.

Hirson, “Bunun değişken bir dört yıl olacağına dair bir his var ve Pekin’deki liderlik Trump’tan gelebilecek darbelere dayanabilmek istiyor” dedi.

Gözlemciler, Trump’ın 2018’de çamaşır makinelerinden güneş panellerine kadar Çin mallarına yüksek vergiler getirmesinden bu yana Çin’in gümrük vergisi şoklarına karşı kendini çelikleştirmeye çalıştığını söylüyor. Ayrıca Joe Biden yönetimi, Çin yatırımları ve teknoloji erişimi üzerindeki kısıtlamaları genişletirken tarifeleri de büyük ölçüde sürdürdü. Bu da Çin’i dayanıklılığını güçlendirmeye sevk etti.

Trump’ın 300 milyar dolardan fazla Çin malına gümrük vergisi getirmesinin ardından çok uluslu şirketlerin yanı sıra ihracat odaklı birçok Çinli şirket tedarik zincirlerini üçüncü ülkelere yönlendirdi ya da diğer denizaşırı pazarlara hizmet vermeye başladı.

Çin’deki yerel yönetimler ve devlet destekli işletmeler, yatırım israfının arttığına dair kanıtlara rağmen, çiplerin ve diğer ileri teknolojilerin yerli üretimini desteklemek için yüz milyarlarca dolar akıttı.

Çin ayrıca ABD’nin olası yaptırımları karşısında kırılganlığını azaltmak için alternatif finansal düzenlemelerin teşvik edilmesini hızlandırırken Latin Amerika, Afrika ve Güneydoğu Asya ülkeleriyle daha yakın ticari bağlar kurdu.

Amerikalı tüketiciler ve ithalatçılar da olumsuz etkileniyor

İki ülke arasındaki doğrudan ticaret bağları zayıfladı. ABD’nin Çin’le olan ticaret açığı 2018’de 420 milyar dolardan 2023’te 280 milyar dolara düştü. Bu arada Çin’in Rusya ile ticaretinin geçen yıl 240 milyar dolara ulaşmasının ardından yeni bir zirveye ulaşması bekleniyor.

Peru’daki Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği forumunda Çin Devlet Başkanı Xi Jinping cumartesi günü Biden’a Çin’in yeni ABD yönetimiyle çalışmaya hazır olduğunu söylerken “Tayvan meselesi, demokrasi ve insan hakları, yollar ve sistemler ve kalkınma çıkarlarının Çin’in meydan okunmaması gereken dört kırmızı çizgisi” olduğunu vurguladı.

Bazıları Trump’ın Çin ihracatına %60 gümrük vergisi ve dünyanın geri kalanına %20’ye varan evrensel vergi uygulama tehditlerinin sadece bir müzakere taktiği olduğuna inanıyor. Diğerleri ise yeni başkan ciddi olsa bile dikkate alınması gereken başka faktörler olduğunu söylüyor.

Tsinghua Üniversitesi Çin-ABD İlişkileri Merkezi Müdür Yardımcısı Zhao Kejin, “Potansiyel ek gümrük vergileri kesinlikle sadece Çinli şirketlere zarar vermekle kalmıyor, aynı zamanda Amerikalı tüketicileri ve ithalatçıları da etkiliyor” dedi.

ABD’nin yeni gümrük vergilerinin etkisini azaltabilecek bir başka gerçek de Çin’in küresel üretimde bir güç olmaya devam etmesidir.

California Üniversitesi, San Diego, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu araştırmacıları tarafından hazırlanan 2023 raporuna göre, Çin’in ABD ithalatındaki payı 2017’de %22’den 2022’de %16’ya düşse bile, iki ülke arasındaki tedarik zincirleri uzadıkça Asya gücü ABD’nin en büyük ticaret ortağı olmaya devam etti. Bu oran 2023 yılında da düşmeye devam ederek %14’e geriledi.

Çin, Trump ile olası bir ticaret savaşı için ‘silahlanıyor’

Pekin misillemeye hazırlanıyor

Bu arada Pekin ekonomik misilleme için bir cephanelik hazırlıyor.

Çin Ticaret Bakanlığı geçtiğimiz hafta 1 Aralık’tan itibaren hem sivil hem de askeri amaçlarla kullanılabilecek teknoloji ve ürünlere yönelik ihracat kontrollerini açıkladı. Bu durum ABD’nin teknoloji tedarik zincirlerinde yaygın olarak kullanılan hammaddelere erişimini sınırlayabilir.

Geçtiğimiz ağustos ayında ülke, yarı iletken üretimi için çok önemli hammaddeler olan galyum ve germanyuma ihracat yasağı getirdi. Bu arada Çin yıllar içinde Brezilya gibi ülkelerden daha fazla soya fasulyesi ve mısır ithal ederken ABD’den daha az ithal eder hale geldi.

Ticaret Bakanlığı ayrıca, hedeflenen şirketlerin Çin ile ticaret yapmasını veya Çin’e yatırım yapmasını yasaklayan kendi “güvenilmez kuruluşlar listesini” geliştirdi. Aralarında Boeing’in bir bölümünün de bulunduğu üç ABD şirketi, Tayvan’a silah sattıkları gerekçesiyle bu mayıs ayında listeye eklendi.

Ayrıca Çinli yetkililer Rubio da dahil olmak üzere bazı ABD’li siyasetçileri kara listeye alarak ülkeye girişlerini yasakladı.

Trivium China danışmanlık şirketinde kıdemli analist olan Joe Mazur, Çin’in aldığı önlemlere rağmen, büyük ölçüde kendini tuttuğunu söyledi. Mazur, “Önleyici olarak saldırmak istemiyorlar. Saldırıya karşılık vermek için iyi bir nedenleri olduğundan emin olmak istiyorlar” dedi.

Dış İlişkiler Konseyi’nde kıdemli bir araştırmacı olan Zongyuan Zoe Liu’ya göre, ABD Çin’e ne kadar baskı yaparsa, Pekin’in kendi kendine yeterlilik çabasını iki katına çıkarması ve hatta kaynaklar üzerindeki devlet kontrolünü artırması muhtemeldir.

Bu da aşırı yatırım gibi sorunları daha da derinleştirme ve dünyanın geri kalanıyla ticaret gerilimlerini daha da körükleme riski taşıyor. Ancak Liu, “Mevcut liderliğin kendine yeterlilikten uzaklaşacağını hayal etmek zor, çünkü Xi’nin nihai hedefi Çin’i yeniden büyük bir güç haline getirmek” dedi.

Çin’in dezavantajları

Çin için görünen bir dezavantaj, ekonomisinin Trump’ın ilk dönemine kıyasla şu anda daha zayıf olması.

Ülkenin büyüme oranı üçüncü çeyrekte %4,6’ya gerileyerek bir yıldan uzun bir sürenin en zayıf hızına ulaşırken, emlak sektöründeki sıkıntılar, şirket karlarının azalması ve tüketici duyarlılığının düşmesi ekonominin genelini olumsuz etkiledi.

Macquarie Group’un baş Çin ekonomisti Larry Hu’nun tahminine göre, ABD’nin gümrük vergilerini %60 oranında artırması, uygulamayı takip eden 12 ay içinde Çin’in büyümesini yüzde 2 puan azaltabilir.

Fudan Üniversitesi’nden Wu, Çin’in kendisi için politika alanını koruduğunu ve yurtdışından gelen zayıf talebi dengelemek için iç tüketime yönelik teşvikler de dahil olmak üzere daha fazla büyüme yanlısı önlem almaya hazır olduğunu söyledi.

Yine de birçok kişi daha dirençli bir Çin’in bile Trump’ın olası şoklarına maruz kalabileceğinden endişe ediyor.

Pekin’deki Tsinghua Üniversitesi’nde profesör olan ve cuma günü Hong Kong’da düzenlenen bir forumda ABD seçimleri üzerine bir oturumu yöneten Da Wei, “Ne yazık ki, Trump’ın bu seçimdeki zaferinin Çin’deki pek çok insanı rahatlatmaktan ziyade tedirgin ettiğini söylemek zorundayım” değerlendirmesini yaptı.

Pekin Trump’ın dönüşüne çoktan hazırlandı

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

AB, Çinli şirketlerden teknoloji transferi talep edecek

Yayınlanma

Brüksel, “temiz teknolojilere” yönelik daha sert bir ticaret rejiminin bir parçası olarak AB sübvansiyonları karşılığında Çinli şirketleri fikri mülkiyetlerini Avrupalı işletmelere aktarmaya zorlamayı planlıyor.

İki üst düzey AB yetkilisinin Financial Times’a (FT) aktardığına göre, Çinli işletmelerin Avrupa’da fabrikaları olmasını ve teknolojik bilgi birikimini paylaşmasını gerektiren yeni kriterler, Brüksel’in aralık ayında batarya geliştirmek için 1 milyar avroluk hibe teklifleri için talep almasıyla uygulamaya konulacak.

Yetkililer, pilot uygulamanın diğer AB sübvansiyon programlarına da yayılabileceğini söyledi. FT’ye göre şartlar çok daha küçük ölçekli olsa da, Çin’in yabancı şirketlere Çin pazarına erişim karşılığında fikri mülkiyetlerini paylaşmaları için baskı yapan kendi rejimini yansıtıyor.

Yetkililer, kriterlerin ihale öncesinde değiştirilebileceğini söyledi. Planlar, sıkı çevre düzenlemelerine tabi olan AB’deki şirketleri “ucuz” ve “daha kirletici” ithalatın altında kalmaktan korumaya çalışan Avrupa’nın Çin’e karşı sertleşen tutumunun bir parçasını temsil ediyor.

Geçtiğimiz ay Avrupa Komisyonu, mevcut yüzde 10’luk vergiye ek olarak Çin menşeli elektrikli araçlara yüzde 35’e varan gümrük vergisi uygulanmasını onaylamıştı. Komisyon ayrıca hidrojen sübvansiyonlarına başvuran şirketler için daha sıkı şartlar getirerek hidrojen üretiminde kullanılan elektrolizörlerin parçalarının yalnızca yüzde 25’inin Çin’den temin edilebileceğine karar verdi.

ABD’nin seçilmiş başkanı Donald Trump’a yakın isimler, yeni başkanın AB’ye kendisini takip etmesi ve Çin malları ve yatırımlarına daha fazla engel koyması için baskı yapacağını söyledi. Eğer Trump Çin ihracatına yüzde 60 gümrük vergisi getirme tehdidini sürdürürse, Pekin’in bu malları AB gibi başka bölgelere yönlendirmesi ve AB’nin de bu akını durdurmak için önlemler alması muhtemel.

Üst düzey bir AB diplomatı, “Eğer Trump’ın gündemindeki bazı konularda onunla birlikte hareket etmek istiyorsak o zaman Çin konusunda ne yapacağımıza karar vermemiz gerekir,” dedi.

Fakat bu hamle aynı zamanda AB ekonomisinin zayıflığı ve şirketlerin ucuz ithalata bel bağlamadan iddialı iklim hedeflerini tutturma kabiliyeti konusunda derinleşen endişelerle paralel ilerliyor.

Brüksel ayrıca mayıs ayında kabul edilen temiz teknolojilerin artırılmasını amaçlayan mevzuata yerli üretim hedeflerini de ekledi. 

Çin’in teknoloji ithalatına yönelik artan inceleme, dünyanın en büyük batarya üreticisi Çinli CATL gibi şirketleri Avrupa’da “gigafactory” adı verilen fabrikalar kurmaya teşvik etti. Şirket, Macaristan ve Almanya’daki tesislere milyarlarca avro yatırım yaptı.

Şangay merkezli Envision Energy de İspanya ve Fransa’daki tesislere yüz milyonlarca avro yatırım yapıyor. 

Fakat konu hakkında bilgi sahibi bir kişiye göre, bu yılın başlarında yapılan kapalı bir toplantıda Çin Ticaret Bakanlığı yerli otomobil üreticilerini Avrupa’da büyük yatırımlar yapmamaları konusunda uyardı ve Brüksel’deki siyasi belirsizliği gerekçe göstererek kıtada yalnızca son montaj aşaması için üretim hatları kurmalarını tavsiye etti.

Bu arada, AB’nin İsveç merkezli batarya şampiyonu Northvolt, üretimini artırmaya çalışırken iflasın eşiğine geldi.

Elektrikli araçların önemli bir bölümünü oluşturan bataryalar, maliyetin üçte birinden fazlasını oluşturuyor ve bu da daha az kirletici modellere geçmeye çalışan Avrupa otomobil üretim endüstrisi için batarya tedarik zincirlerini kritik hale getiriyor.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Altı Avrupa ülkesi Ukrayna ve Trump’ı tartışacak

Yayınlanma

Altı büyük Avrupa ülkesinin dışişleri bakanları, Ukrayna savaşının 1000. gününde Varşova’da görüşmelere başlarken Ukrayna’daki savaş ve Donald Trump’ın iktidara dönüşü tartışmalara hakim oldu.

Almanya, Fransa, İtalya ve Polonya’dan üst düzey diplomatlar toplantıya katılırken, Birleşik Krallık’tan David Lammy ve İspanya’dan Jose Manuel Albares de video aracılığıyla toplantıya iştirak etti .

Ev sahibi Dışişleri Bakanı Radoslaw Sikorski, Brüksel’de tüm AB dışişleri bakanlarının bir araya geldiği toplantının ardından Varşova’da yapılacak toplantıda “doğu sınırımızın diğer tarafında ve Atlantik’in ötesinde yaşanan dramatik olaylar karşısında alınabilecek kararların tartışılacağını” söyledi.

Polonya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü AFP’ye yaptığı açıklamada, savaşın neredeyse üç yılını doldurduğu ve Trump’ın iktidara gelmesinin ABD politikasında köklü bir değişiklik tehdidi yarattığı bir dönemde, görüşmelerde “Avrupa’nın savunma kimliği ve bunun nasıl güçlendirileceği” konusununda ele alınacağını söyledi.

Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Kathrin Deschauer, “Avrupa’daki güvenlik durumu ve özellikle Ukrayna’daki durumla ilgili büyük bir ortak endişe var,” dedi.

Toplantıya Ukrayna Dışişleri Bakanı Andriy Sybiga da davetliydi fakat Varşova yerine Washington’a gidecek.

Toplantı, ABD Başkanı Joe Biden’ın Ukrayna’nın Rusya içindeki hedefleri vurmak üzere ABD tarafından tedarik edilen uzun menzilli füzeleri kullanmasına izin vermesinin hemen ardından gerçekleşti.

Kiev’in önemli bir destekçisi olan Polonya bu hamleyi memnuniyetle karşılarken, Sikorski bunu “Rusya’nın savaş çabalarına yardımcı olmak” üzere binlerce Kuzey Koreli asker konuşlandırdığı haberlerine “Vladimir Putin’in anlayacağı dilde bir yanıt” olarak nitelendirdi.

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, ülkesinin füzelerinin kullanılmasını onaylayıp onaylamayacağını söylemeyi reddetti.

Fransa da ihtiyatlı tutumunu sürdürdü. Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot pazartesi günü yaptığı açıklamada Fransız füzelerinin kullanılması ihtimalinin “bir seçenek” olarak kaldığını yineledi.

Almanya ise, Kiev’in uzun zamandır istediği uzun menzilli Taurus füze sistemini teslim etmeyi bir kez daha reddetti ve bunun yerine Kiev’e yapay zeka güdümlü 4.000 insansız hava aracı tedarik edeceğini duyurdu.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English