Bizi Takip Edin

ASYA

Çin ordusundan Tayvan’ı ‘abluka altına alma’ tatbikatı

Yayınlanma

Çin Halk Kurtuluş Ordusu (PLA), Tayvan çevresinde iki günlük bir tatbikat başlattı.

Anakara Çin ordusu, donanması, hava kuvvetleri ve roket kuvvetlerini içeren tatbikatlar, William Lai Ching-te’nin Tayvan lideri olarak yemin etmesinden üç gün sonra duyuruldu.

Tatbikatlar Tayvan ana adasının batısı, kuzeyi ve doğusunun yanı sıra dış adalarının yakınlarında gerçekleştiriliyor.

Çin Ulusal Savunma Üniversitesi’nde doçent olan Zhang Chi, perşembe sabahı devlet yayın kuruluşu CCTV’ye yaptığı açıklamada PLA kuvvetlerinin Tayvan’ı abluka altına alma tatbikatı yaptığını söyledi.

“Tayvan’ın izole bir ada olduğunu biliyoruz. Tayvan’ın enerji tüketiminin çoğu ithalata dayanıyor, özellikle de neredeyse tamamen ithalata bağımlı olan petrol tüketimi,” diyen Zhang şöyle devam etti: “Bu nedenle, kuşatılıp bloke edildiğinde, kolayca ekonomik çöküşe yol açabilir ve ölü bir ada haline gelebilir. PLA’nın bu seferki tatbikatı yeni abluka modelini uygulamaya odaklandı.”

Zhang röportajda Tayvan’ın kuzeyinde tatbikat yapmanın “Taipei’deki önemli siyasi ve askeri hedeflere yönelik bir caydırıcılık” olduğunu, güneydeki tatbikatların ise adanın en büyük limanı ve deniz garnizonuna ev sahipliği yapan Kaohsiung şehrini hedeflediğini söyledi.

“Tatbikat, Tayvan’ın denize açılan kapısı olan Kaohsiung limanını boğma niyetini taşıyor ve Tayvan’ın dış ticaretine ağır bir darbe vurabilir” diyen Zhang, Kaohsiung’un Tayvan donanması için de önemli bir garnizon olduğuna dikkat çekti.

Çinli uzman, “Bu tatbikat PLA’nın Tayvan yetkililerinin donanmasını limanda sıkı bir şekilde tuzağa düşürebileceğini gösteriyor” dedi.

Zhang’a göre Tayvan’ın doğusundaki PLA tatbikatları, Tayvan’ın enerji ithalatındaki can damarını ve yaptırımlardan kaçmak ve yurtdışına kaçmak isteyen “Tayvan bağımsızlık” güçlerinin kaçış yolunu “abluka altına almayı” amaçlıyor.

Zhang, adanın doğu yakasının ablukaya alınmasının ABD ve müttefiklerinin Tayvan’a yardım etmesini de engelleyeceğini söyledi.

Tayvan’ın Pasifik Okyanusu’na bakan doğu tarafı dağlarla anakaradan korunuyor. Burası genellikle Tayvan’ın askeri savunmasının zayıf noktası olarak görülüyor ve son zamanlarda yapılan diğer PLA tatbikatlarında da hedef alındı.

Çinli bir askeri yorumcu ve eski PLA eğitmeni olan Song Zhongping, PLA’nın tatbikatları Tayvan’a yönelik bir ” abluka” uygulamak için kullandığını söyledi.

Song, “Bu Lai’ye bir uyarıdır” dedi. “PLA bunu ilk kez yapmıyor ama bu seferki daha şiddetli” dedi.

Pekin, Lai’nin göreve başlama konuşmasını eleştirerek onu yaklaşımında “daha radikal” olmakla ve Tayvan’ın bağımsızlığı konusunda “tehlikeli bir sinyal” göndermekle suçladı. Lai konuşmasında selefi Tsai Ing-wen’in 2016’da iktidara ilk geldiğinde yaptığından daha ileri gitmişti.

Tayvan Savunma Bakanlığı bir açıklama yayınlayarak tatbikatı bölgesel barış ve istikrarı bozan bir provokasyon olarak nitelendirdi ve deniz, hava ve kara kuvvetlerinin hazır beklediğini ekledi.

Çin kamuoyu Lai’yi ‘nefreti körüklemekle’ eleştirdi

ASYA

Hindistan ve Bangladeş 10 Mutabakat Zaptı imzaladı; savunma bağları güçlendirilecek

Yayınlanma

Bangladeş Başbakanı Şeyh Hasina, önümüzdeki ay Pekin’e yapmayı planladığı ziyaret öncesinde bu hafta sonu Yeni Delhi’yi ziyaret ederek Hindistan’la ilişkileri dengede tutacağını gösterdi.

Genel seçimlerin ardından 9 Haziran’da Yeni Delhi’de Başbakan Narendra Modi’nin yemin törenine katılan liderler arasında yer alan Hasina, cumadan cumartesiye iki günlük bir devlet ziyareti gerçekleştirdi.

Hasina, Yeni Delhi’de mevkidaşı Narendra Modi ile görüştü. Toplantının ardından iki ülke arasında 10 mutabakat zaptı imzalandı ve her iki lider de iki ülke arasındaki uzun süreli bağların altını çizen “barış ve refaha ilişkin bir vizyon bildirisini” onayladı. Anlaşmalardan üçü mevcut anlaşmaların yenilenmesi niteliğindeydi.

Bangladeş Başbakanı’nın ziyareti, yeni Modi hükümetinin göreve başlamasından sonra bir devlet ya da hükümet başkanı tarafından gerçekleştirilen ilk ziyaret olup, Pekin’e yapacağı seyahatin öncesine denk geldi.

Modi-Hasina görüşmeleri savunma bağlarının güçlendirilmesi, Bangladeş’teki Mongla limanının yönetimi ve sınır ötesi enerji ticareti konularına odaklandı.

Savunma ilişkilerini güçlendirmeye karar veren iki lider, deniz güvenliği, okyanus ekonomisi, uzay ve telekomünikasyon sektörlerinde işbirliğini genişletmeye yönelik anlaşmalar imzaladı.

Modi, Bangladeş’in Hindistan’ın deniz komşularının bölgesel işbirliğini genişletmek ve kolaylaştırmak için Hint-Pasifik Okyanusları Girişimine katılma kararını memnuniyetle karşıladı. Dakka ile yapılan anlaşmaların ülkesinin komşuluk öncelikli yaklaşımının bir parçası olduğunu söyledi.

Wellington’daki Savunma Hizmetleri Kurmay Koleji ile Mirpur’daki (Bangladeş) Savunma Hizmetleri Komuta ve Kurmay Koleji stratejik ve operasyonel çalışmalar alanında işbirliği yapılacağı kaydedildi. Hindistan’ın Economic Times gazetesi ilk olarak geçen hafta, savunma ilişkilerinin toplantıda “büyük olasılıkla” bir ivme kazanacağını bildirmişti.

Bangladeş’te Çin-Hindistan rekabeti

Hindistan Başbakanı zirvenin ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, Modi hükümetinin Teesta nehrinin korunması ve yönetimi projesi için Bangladeş’e bir teknik ekip göndermeye karar verdiğini söyledi.

Çin, Bangladeş’in 1 milyar dolara mal olabilecek Teesta nehri suyunu koruma planını finanse etmeye ilgi göstermişti. Ayrıca bölgede bir özel ekonomik bölge (SEZ) inşa etme planları da var. Economic Times’a konuşan uzmanlara göre Hindistan’ın bu hamlesi Çin’in ilgisine karşı bir hamle olabilir. Modi, iki tarafın “bağlantı, ticaret ve işbirliğini odak noktamız olarak tuttuğunu” söyledi.

Çoğunlukla hammadde ticareti yapan Bangladeş Çin ile de iyi ilişkilere sahip. Ancak Pekin ile yakın bir ilişki sürdürmek, Çin’in başlıca rakipleri olan Hindistan ve ABD ile diplomatik ve ticari ilişkilerini de dengelemeye çalışan Bangladeş için zorlu bir süreç.

Hasina Yeni Delhi’de gazetecilere yaptığı açıklamada iki ülkenin nehir sularının paylaşımı ile enerji ve elektrik sektörlerinde işbirliğini artırmaya karar verdiklerini söyledi.

Hasina ayrıca Hintli endüstri liderleriyle bir araya gelerek onları daha büyük limanlar, su yolları, demiryolu ve karayolu bağlantıları geliştirmeyi planlayan Bangladeş’e yatırım yapmaya davet etti. Hindistan son sekiz yılda Bangladeş’e bu altyapının genişletilmesine yardımcı olmak üzere 8 milyar dolar kredi verdi.

Şeyh Hasina’nın Awami League partisi 2009’da iktidara geldiğinden beri Yeni Delhi’nin Hintli militan grupların Bangladeş’te barınmasından duyduğu endişeyi gidermek için harekete geçti.

Ancak Teesta Nehri’nin sularının paylaşımı konusunda bir anlaşmaya varılması hâlâ mümkün değil. Bangladeş’ten Hindistan’a yasadışı göç meselesi de yıllardır ikili ilişkileri zora sokuyor.

Hindistan, Bangladeş’in Asya’daki en büyük ihracat noktası. İki ülke arasındaki ticaret 2022-2023 mali yılında 15.9 milyar dolara ulaştı.

Yeni Delhi, Bangladeş’e ağırlıklı olarak pamuk, motorlu taşıtlar, şeker, demir, çelik, alüminyum, elektrikli ve elektronik ekipman ihraç ediyor. Bangladeş’ten ise tahıl, kağıt hamuru ve karton, çimento ve ham deri ithal ediyor.

Hindistan Başbakanı Modi’ye göre iki taraf son 10 yılda 1965 öncesinde var olan bağlantılarını yeniden kurdu.

Okumaya Devam Et

ASYA

Kommersant: Bank of China’nın iştiraki yaptırımlar kapsamında Rus bankalarıyla faaliyetlerini askıya alacak

Yayınlanma

Kommersant gazetesinin finans piyasasındaki kaynaklarına dayandırdığı haberine göre Bank of China’nın Rusya’daki iştiraki, bugünden itibaren ABD yaptırımları altındaki Rus bankalarıyla faaliyetlerini askıya alacak.

Haberde, bankanın diğer kredi kuruluşlarıyla çalışmaya devam edeceği bildirildi.

Gazetenin kaynaklarına göre, bu kararın ardında ABD’nin ikincil yaptırımlar tehditlerinden duyulan endişe bulunuyor.

Kaynaklardan biri, Bank of China’nın Rusya’daki iştirakinin bankanın ödeme trafiğinde ‘önemli bir rol’ oynadığını belirtti.

Kaynak, hem zaman hem de ödemeleri işleme maliyeti açısından ek maliyetler yaratması nedeniyle bunun Rusya pazarı adına ‘pek hoş bir haber olmadığı’ görüşünü dile getirdi.

Ancak asıl sorun dolandırıcılık risklerinin ortaya çıkması.

Gazetenin kaynakları, son zamanlarda ödemelerin giderek daha fazla banka dışı ödeme aracıları üzerinden yapıldığını, bunun da ‘işlem zincirini giderek daha az şeffaf hale getirdiğini’ belirtti.

Buna kur riskleri de eşlik ediyor; para beklerse, ruble cinsinden hangi oranda iade edileceği belli değil.

Geçen hafta İzvestiya gazetesi, altı bölgesel Çin bankasının Rusya ile doğrudan çalışmaya başladığını, Çin Merkez Bankası’nın da yerel para birimleriyle işlem kabul etmeye yeniden başladığını bildirmişti.

Gazetenin haberinde, Rusya’nın ‘dost’ ülkeleriyle uluslararası ticareti olmayan ve dolayısıyla ikincil yaptırımlara maruz kalma korkusu taşımayan küçük bankaların faaliyetlerine yeniden başladığı bilgisine yer verilmişti.

Öte yandan nisan ayı sonunda Wall Street Journal (WSJ), Washington yönetiminin bazı Çin bankalarını küresel finans sisteminden koparabilecek yaptırımlar geliştirdiğini yazdı.

Kısıtlamaların, Çin’den Rusya’ya çift kullanımlı malların ihracatına yardımcı olduğu iddia edilen bankaları etkileyebileceği belirtilmişti.

Geçen yılın aralık ayında ABD Başkanı Joe Biden, Hazine Bakanlığı’na Rusya’ya yönelik yaptırımları ihlal eden bankaları cezalandırma yetkisi veren kararnameyi imzaladı. Bunun ardından, ithalatçıların ana ödeme merkezi olan Zhejiang Chouzhou Commercial Bank, Rusya ile olan operasyonlarını askıya aldı.

WSJ: ABD, Rusya ile çalıştıkları gerekçesiyle Çin bankalarına yaptırım uygulayabilir

Okumaya Devam Et

ASYA

Küresel su krizinin aşılmasında Duşanbe Su Konferansı kritik rol oynayabilir mi?

Yayınlanma

Firdavs Jalily, Gazeteci, Duşanbe

Dünyamızdaki yaşam için sudan ve su kıtlığının üstesinden gelmek için ise birlikte çalışma becerisinden daha önemli bir şey yok. Asya’dan Güney ve Orta Asya’ya, Avrupa’dan ABD’ye ve Avustralya’dan Sahra altı Afrika’ya kadar tüm dünyada su kıtlığı yaşanırken, insanlar temiz suya erişmek için mücadele ediyorlar.

Küresel olarak yaklaşık 2.2 milyar insanın içilebilir sudan yoksun olduğu tahmin edilmektedir. Her gün 800’den fazla çocuk kirli su içmekten, yetersiz su, sanitasyon ve hijyenden kaynaklanan ishal nedeniyle hayatını kaybediyor. Bu, dünyanın dört bir yanındaki farklı toplumlar arasında yaşanan bir sorundur. Gerçekten de su kıtlığının etkileri aileleri ve toplulukları etkilemekte ve onları yoksulluğa daha fazla itmektedir. Bunlar arasında kadınlar ve çocuklar, kirli sudan kaynaklanan hastalıklara karşı daha savunmasız oldukları için bu kötü koşullara en çok maruz kalanlardır.

Bu arada Tacikistan’ın başkenti Duşanbe’de küresel su kıtlığı dikkate alınarak suyla ilgili konularda önemli bir konferans düzenlendi. Aralarında Güney Afrika Kalkınma Topluluğu (SADC) üyesi ülkelerin de bulunduğu dünya liderleri 3. Yüksek Düzeyli Uluslararası Konferans için Duşanbe’de bir araya geldi. “Sürdürülebilir Kalkınma için Su” 2018-2028 teması altında düzenlenen üç günlük konferans, Birleşmiş Milletler işbirliğiyle Duşanbe Su Süreci çerçevesinde 10 yıllık bir eylem planının parçası.

Dünyada ve bölgede su sorunları

Dünya Su Günü, milyarlarca insanın güvenli suya erişimden yoksun yaşadığı ve buna bir son verilmesi gerektiği konusunda farkındalık yaratmak amacıyla her yıl 22 Mart tarihinde kutlanmaktadır. Temiz suyun temel bir insan hakkı olduğuna dair yaygın bir inanış olmasına rağmen, bunun sağlanması için yeterli çalışma yapılmamaktadır. Su yaşam için kritik öneme sahiptir ve insan su olmadan sadece üç gün hayatta kalabilir, ancak yine de birçok paydaş bu değerli kaynağa büyük önem vermemekte. Suya sahip ülkeler başka bir bölgedeki su kıtlığını ele alma konusunda isteksiz görünmekte ve dünya liderleri bile bu konuyla ilgilenmemektedir. Örneğin, Duşanbe Su Konferansı su ile ilgili sorunların sona erdirilmesi için çok önemli görülmüştür, ancak bu konferansın neden küresel çapta ilgi görmediği sorusu sorulmalıdır. Bu durum, milyarlarca insanın susuz olduğu gerçeğine rağmen dünya liderlerinin bu konuda ciddi olmadıklarını göstermektedir.

BM-Su Programı’nın Dünya Su Kalkınma Raporu’na göre 2050 yılına gelindiğinde, dokuz milyar insanın 4,8 milyarı ile 5,7 milyarı her yıl en az bir ay su kıtlığı çeken bölgelerde yaşayacak ve sel riski altındaki insan sayısı bugün 1,2 milyardan 1,6 milyara yükselecek. Ayrıca kişi başına düşen tatlı su miktarının azaldığı ve son kırk yılda üçte bir oranında düştüğü bildirilmektedir.

Beş Orta Asya ülkesinde yaşayan 79 milyon kişi arasında 22 milyon kişinin güvenli suya erişimi olmadığı tahmin ediliyor. Yani, her 10 Orta Asyalıdan üçü, içmek için bir bardak temiz su bulabileceklerinden emin olmadan yaşamaktadır. Ve bu durum önlem alınmazsa çok daha kötüleşebilir.

Dünya Bankası, bölge nüfusunun 2050 yılına kadar 90-110 milyona ulaşacağını tahmin etmekte ve kitlelere temiz su sağlamak ve suyun israf edilmesini kontrol altına almak için somut bir çözüm bulmak amacıyla hızlı bir şekilde harekete geçilmesi gerektiğinin altını çizmektedir.

Bölge toplu olarak yaklaşık 127 milyar metreküp su tüketmekte ve bunun yaklaşık %80’i yani 100 milyar metreküpü tarım için kullanılmaktadır. Ancak, tarım için ortaya çıkan suyun sadece %50’si kullanılmakta, geri kalanı ise sulama sisteminin kötü durumu nedeniyle yolda kaybolmaktadır.

Neden Duşanbe seçildi?

Bol su kaynakları Tacikistan’ı bir bolluk ülkesi haline getirmektedir. Tacikistan’ın yaklaşık 947 nehri ve Karakul, İskandarkul, Sarez, Kulikalon, Bahri Tojik rezervuarı, Nurek rezervuarı ve Sari Khosor Şelalesi gibi 13.000’den fazla doğal gölü olduğu ve ülkedeki su kaynaklarının şaşırtıcı manzaralar yarattığı bilinmektedir.

Ayrıca Tacikistan, Orta Asya ülkelerindeki nehirlerin (Aral Denizi Havzası) su kaynaklarının %60’ının Tacikistan’da oluşması nedeniyle bölgesel düzeyde su sorunlarının çözümünde de önemli bir oyuncu olmuştur.

Aralık 2016’da Tacikistan Devlet Başkanı Emomali Rahmon’un girişimiyle Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, suyla ilgili uluslararası kabul görmüş hedeflere ulaşmak amacıyla 2018-2028 dönemini “Sürdürülebilir Kalkınma için Su” Uluslararası Eylem On Yılı olarak ilan etmiştir.

Rahmon tarafından başlatılan bu süreçte Tacikistan, küresel, bölgesel ve ulusal düzeyde politika diyaloğu, ortaklık ve eylem için bir platform sağlamaya devam etmeye kararlıdır.

AB, Rusya ve Çin ile iyi ilişkilere sahip olan Tacikistan, aynı zamanda Aral Denizi’ni Kurtarma Uluslararası Fonu’nun ve bölgedeki acil sınıraşan su sorunlarının tartışılması için platform sağlayan tek kuruluş olan iki komisyonun, Devletlerarası Su Koordinasyon Komisyonu ve Devletlerarası Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu’nun kurucularından biridir.

Küresel Stratejik Araştırmalar Merkezi, Tacikistan’ın etkili su yönetişimi ve yönetimi stratejileri için büyük finansman, yatırım ve mevcut altyapının modernizasyonu, yeşil büyümeye geçiş, tüm paydaşların aktif katılımı, yeni barajların inşası, su kaynakları kapasitesinin rehabilitasyonu ve sınır aşan su anlaşmazlıklarının çözümü gibi konular üzerinde çalıştığını bildirdi.

Bu arada, su kaynakları bakımından zengin olan Tacikistan, 2032 yılına kadar elektriğinin yüzde 100’ünü hidroelektrikten üreterek sürdürülebilir enerji alanındaki lider konumunu pekiştirmeyi planlamaktadır.

Bu şekilde Tacikistan, sürdürülebilir kalkınmanın suyla ilgili amaç ve hedeflerine ulaşmanın yolunu açacaktır.

Duşanbe Su Konferansı’nın amacı nedir?

Farklı ülkelerden liderler, bakanlar, devletlerin üst düzey temsilcileri, uzmanlar, büyükelçiler, SADC üyesi devletler ve politika yapıcılar Uluslararası Eylem On Yılı Üçüncü Üst Düzey Uluslararası Konferansı’nda su sorunlarının ele alınması için acil eylem çağrısında bulundu ve Duşanbe Konferansı, Birleşmiş Milletler 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi’nin suyla ilgili hedeflerine yönelik eylemin hızlandırılmasında kritik bir bileşen olarak kabul edildi.

Katılımcıları selamlayan Rahmon, iklim değişikliğinin yol açtığı su sorunları konusunda küresel işbirliği çağrısında bulundu ve uluslararası toplumu su eylemi etrafında birleştirmek için ülkesinin suyu küresel kalkınma müzakerelerinin merkezine koyma girişimlerinin altını çizdi.

Rahmon, Duşanbe Su Süreci’nin 2026 ve 2028’deki Birleşmiş Milletler Su Konferansı’na kapsamlı hazırlık için hayati bir platform sağladığını belirterek Tacikistan’ın 2037 yılına kadar “yeşil ekonomi” geliştirerek “yeşil ülke” olma yönündeki iddialı hedefini özetledi.

Konferans, beş kritik eylem alanının altını çizen bir deklarasyonla sona erdi; 1. insan sağlığı için su yönetiminin iyileştirilmesi, 2. evrensel su ve sanitasyon erişimi için politikalar oluşturulması, 3. ulusal iklim uyum planlarının hazırlanması, 4ç entegre su kaynakları yönetiminin güçlendirilmesi, 5. kamu ve özel finansmanın artırılması.

Suyun tüm SDG’lerin gerçekleştirilmesi için kritik öneme sahip olduğunu vurgulayan katılımcılar, su, ekosistemler, enerji, sağlık, gıda güvenliği ve gelişmiş beslenmenin birbiriyle bağlantılı olduğunu ve su ve sanitasyonun insani kalkınma için bir ön koşul olduğunun altını çizdiler.

Sonuç bildirgesine göre, kadınların ve kız çocuklarının güçlendirilmesi ile yoksulluk ve açlığın ortadan kaldırılması, birbiriyle bağlantılı olan iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı ve kirlilik sorunlarının ele alınması için vazgeçilmezdir.

Ayrıca, konferansın 2026 Su Konferansı’na hazırlık konusunda uluslararası topluma yardımcı olacağını ve 2026 ve 2028 yıllarında Duşanbe’de yapılacak konferansların Su Eylem On Yılı ve Gündemi’ni desteklemeye devam edeceğini vurguladılar.

Katılımcıları bilgilendiren Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu (IFAD) Başkanı Alvaro Lario, herkes için güvenli su sağlamak üzere bütüncül ve işbirliğine dayalı çözümlere duyulan ihtiyacı vurguladı. “BM-Su Başkanı olarak, SDG6’ya ilişkin süreci hızlandırmak üzere BM çapında ilk Su ve Sanitasyon Stratejisini yakında başlatacak olmaktan heyecan duyuyorum” dedi.

Buzulların erimesi büyük bir endişe kaynağı

Yukarıda da belirttiğimiz gibi Tacikistan bol miktarda nehir ve doğal gölle kutsanmıştır, ancak aynı zamanda iklim değişikliği büyük tehditler oluşturmaktadır. En büyük tehditlerden biri, sıcak hava nedeniyle Tacikistan’daki buzulların erimesi ve aynı zamanda iklim değişikliğinin buz göllerinin patlamasından kaynaklanan ani sel riskini artırmasıdır.

Rahmon konuşmasında Tacikistan’daki buzulların hızla erimesinin yol açtığı riskleri ve artan tehditleri görerek çabaların artırılması gerektiğini vurguladı.

Rahmon, “Geçtiğimiz birkaç on yıl içinde, Orta Asya’nın su kaynaklarının yüzde 60’ına kadarının ana oluşum kaynağı olan ülkemizdeki 13.000 buzuldan 1.000’i tamamen eridi” dedi.

UNESCO’ya göre, bölgenin ana nehir sistemleri mevsimsel kar ve buz erimesine bağlı olduğundan, daralan kriyosfer Orta Asya için özellikle endişe vericidir. İklim değişikliğiyle birlikte buzullar bir yıldan diğerine küçülüyor. Eriyen bu buzullar başlangıçta daha büyük miktarlarda su sağlayacak, ancak hacimleri azaldıkça akış kademeli olarak düşecektir.

UNESCO Genel Direktörü Audrey Azoulay, nehirlerin etkin kullanımı ve barışçıl yönetimi için bölgesel diyalog, işbirliği ve güvenin şart olduğunu belirterek, iklim değişikliğinden kaynaklanan ortak risklerin algılanmasına dayalı olarak su, enerji ve çevresel kaynaklara yönelik ortak ve uzun vadeli yanıtlar bulmak üzere yeni açılımlar ve fırsatlar için ortak girişimler üzerinde durdu.

Tacikistan’ın su sektörüne beşinci katılımı, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından özel bir karar kabul edilerek tanındı. Bu karara göre, 2025 yılı Uluslararası Buzulların Korunması Yılı olarak ilan edildi ve 2025 yılının başından itibaren her yıl 21 Mart Uluslararası Buzullar Günü olarak kutlanacak.

Tacikistan’ın sanayileşmiş bir ülke olmadığı için toplam sera atığı miktarındaki payının önemsiz olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Rahmon, Tacikistan’ın 2025 yılını Uluslararası Buzul Koruma Yılı ilan etme girişiminin temel nedeninin de bu olduğunu söyledi.

 

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English