İran Meclisi’nde Suriye’deki son gelişmeler ve İran’ın takip edeceği askeri stratejinin ele alındığı kapalı toplantı yapıldı. Toplantıda, bölgedeki askeri stratejiler, İsrail’in operasyonları ve İran’ın İsrail’e karşı gerçekleştirdiği operasyonlar masaya yatırıldı. Ayrıca, bölgenin güvenlik ve istihbarat durumu detaylı şekilde değerlendirildi.
Khabaronline haber sitesine göre toplantıda İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Komutanı Hüseyin Selami, Esad yönetiminin yıkılmasından sonra Suriye’de İran’ın silahlı varlığının kalmadığını söyledi.
Suriye’deki gelişmelerde en büyük kaybı İran’ın yaşadığına dair genel bir kanı mevcut. Peki durum, İran içinde nasıl görünüyor?
Aşağıda çevirisini okuyacağınız çalışma DMO’ya yakın medyanın Suriye’de olup bitene nasıl yaklaştığını ele alıyor.
Haber ve yazılarda Lübnan’da Hizbullah’ın kan kaybetmesi ve İran dışında “direniş eksenindeki” tek devlet olan Suriye’nin kaybı sonrası eksen üyelerinin bağlantısı sorgulanırken İran’ın atacağı adımlara dair görüşler farklılaşıyor.
Haber: Beşar Esad’ın Suriye’deki iktidarının sona ermesi İran’da endişeleri artıran bir dizi belirsizliği de beraberinde getirdi. Bazı İranlılar yaygın bir istikrarsızlıktan endişe ederken, diğerleri yaklaşan fırtınayı atlatmak için Çin ile ilişkilerin güçlendirilmesi gerektiğini savunuyor. Bu durum, Sünni isyancıların Şam’daki önemli bir türbe de dahil Şii kutsal mekanlarını hedef almaktan kaçınmak için İran’la yaptıkları bildirilen anlaşmaya uyuyor gibi göründükleri bir zamanda yaşanıyor.
Bu arada, İslam Cumhuriyeti’nin “ileri savunma” doktrini sorgulanırken, nükleer programın silahlandırılması çağrıları yapılıyor ki bir zamanlar tabu olan bu öneri son yıllarda giderek yaygınlaşıyor.
Kapsam: Esad hükümetinin Sünni isyancılar tarafından yıkılması İran’ı ‘Direniş Ekseni’ndeki tek devlet müttefikinden yoksun bıraktı ve Suriye’yi bir belirsizlik dünyasına itti.
-Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) bağlı Javan gazetesi 9 Aralık’ta “Suriye’de Pandora’nın kutusunun açılmasından” yakındı. Gazete, isyancıların yönetimi ele geçirmesinin “her türlü öngörülemeyen felaket ve talihsizliğe” yol açabileceğini savundu.
-Genel yayın yönetmeni İran’ın dini lideri tarafından atanan Kayhan gazetesi, Suriye muhalefetini kastederek “teröristlerin” ABD ve İsrail’in emirlerini yerine getirdiğini iddia etti. Gazete ayrıca Esad’ın düşüşünün Suriye üzerinde “Amerikan egemenliğinin başlangıcı” anlamına geldiğini iddia etti.
-Muhafazakâr Horasan gazetesi -özellikle Esad hanedanından “otoriter yöneticiler” olarak bahsederek- Suriye’nin “yakın zamanda gerçek özgürlük ve demokrasiyi” görmesinin “olası olmadığını” söyledi.
-Horasan ayrıca ayrı makalelerde Suriye’deki gelişmelerden en çok Türkiye’nin faydalanacağını savundu. Türkiye’nin sadece bölgesel bir ağırlık kazanmakla kalmayıp aynı zamanda Suriye üzerinde kontrol sahibi olmanın Ankara’nın kilit transit koridorları oluşturmasına yardımcı olduğunu öne sürdü.
Yarı resmi Mehr Haber Ajansı 9 Aralık’ta İran’ın Esad’ı aslında Sünni İslamcı Heyet-i Tahrir Şam’ın (HTŞ) Kasım sonunda başlattığı yıldırım harekâtından haftalar önce isyancıların faaliyetleri konusunda uyardığını iddia etti. Ancak devrik Suriye liderinin bu kaygıları dikkate almadığı ve İran’ın yardımını reddettiği iddia ediliyor.
-Mehr, Esad’ı uyarmak için geçen ay Şam’a giden DMO askeri danışmanlarından oluşan bir heyetin, uzun süredir Suriye Devlet Başkanı olan Esad’a karşı halkta ciddi bir memnuniyetsizlik olduğunu fark ettiğini iddia etti.
– Ajans, “Ne yazık ki,” Esad’ın İran heyetine “resmi olarak” halkın sorunlarını çözme konusunda “yetersiz olduğunu” söylediğini aktardı.
-Mehr, bazı Arap devletlerinin Suriye’nin ekonomisinin yeniden inşasına yardım etmeleri karşılığında Esad’ı İran ve ‘Direniş Ekseni’ ile arasına mesafe koymaya yönlendirdiğini iddia etti. Ajansa göre bu durum Esad’ın nihai çöküşüne yol açtı. Mehr, “Suriye’nin ‘Direniş Ekseni’nden geçici olarak ayrılmasıyla birlikte, [Direniş] Cephesi’nin çeşitli tarafları arasındaki bağlantı konusunda artık şüpheler var” diye ekledi.
‘Direniş Ekseni’ üzerindeki baskı artarken İran’ın atacağı adımlara dair görüşler farklılaşıyor.
-Horasan gazetesi, İslam Cumhuriyeti’nin Çin ile ilişkilerini geliştirmeye “derhal öncelik vermesi” ve Lübnan’daki Hizbullah’ı yeniden silahlandırmak için alternatif yollar araması gerektiğini savundu.
-Muhafazakâr Milletvekili Ahmad Naderi ise İran’ın önce “yaralı ‘Direniş Ekseni’ni canlandırmaya”, ardından da “nükleer bomba denemeye” yönelmesi gerektiğini öne sürdü.
HTŞ, 8 Aralık’ta Şam’ı ele geçirdiğinde İran devlet televizyonu El Kaide’nin eski kolunun Şiilerin dini mekanlarına zarar verilmeyeceğini söylediğini aktardı. Bu açıklama Sünni İslamcılar ile İran’ın Kudüs Gücü arasında bir anlaşmaya varıldığı haberleriyle uyumlu.
-Aynı gün Suriyeli Şii din adamı Ayman el-Ahmad, Seyyide Zeynep’in boş türbesine giderek İran’a değil Iraklı liderlere “başta Katar ve Türkiye olmak üzere etkili bölge ülkelerine garanti vermeleri için baskı yapmaları” çağrısında bulundu. Sosyal medyada yaygın bir şekilde dolaşıma sokulan videoda Ahmad ayrıca “halk arasında yayılan korku ve güvensizliğe” vurgu yaparak “Şiileri ve kutsal değerlerini maruz kalabilecekleri tehlikelerden korumak için uluslararası güçlerin konuşlandırılmasını” öneriyordu.
-Ancak ertesi gün, 9 Aralık’ta sosyal medyada ve İran devletine bağlı yayın organlarında yer alan videolarda Seyyide Zeynep türbesinde dua edenlerin herhangi bir sorunla karşılaşmadığı görülüyordu.
Bağlam/analiz: İran’da son yıllarda, özellikle de son birkaç aydır, nükleer programın silahlandırılması yönündeki çağrılar artıyor.
-İran, varoluşsal bir tehditle karşılaşması halinde kendi koyduğu nükleer silah yasağını yeniden gözden geçirebileceği uyarısında bulunuyor.
-‘Direniş Ekseni’nin zayıflaması ve İran’ın “ileri savunma” doktrininin Esad yönetiminin sona ermesiyle tehlikeye girmesiyle birlikte, nükleer caydırıcılık geliştirme çağrılarının artması muhtemel.
– Suriye, İran’ın “ileri savunma” stratejisinin temel bir unsuru ve özellikle Lübnan Hizbullah’ına silah aktarmak için bir lojistik üs olarak hizmet ediyor.
HTŞ Suriye iç savaşının ilk yıllarında Ebu Muhammed Colani tarafından kuruldu.
-Jolani 2000’li yıllarda Irak’ta El-Kaide’ye katıldı ve burada ABD liderliğindeki güçlerle savaştı. İç savaş patlak verdiğinde El-Kaide’nin Suriye kolu olarak Nusra Cephesi’ni kurmak üzere Suriye’ye gönderildi.
– Asıl adı Ahmed el-Şaraa olan Colani, 2013 yılında IŞİD ile birleşmeyi reddetti. 2016’da El Kaide ile bağlarını kopardı ve 2017’de diğer Suriyeli isyancı gruplarla birleşerek HTŞ’yi kurdu.
-HTŞ kendini yeniden markalaştırmaya ve militan geçmişinden uzaklaşmaya çalıştı. Ancak grup ve lideri ABD tarafından terörist olarak tanımlanmaya devam ediyor ve Colani’nin başına konulan 10 milyon dolarlık ödül hâlâ yürürlükte.
Öngörü: İran’ın önümüzdeki aylarda, özellikle de Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönmesiyle birlikte vermesi gereken zor kararlar var.
-Bazıları bunu gerekli görse de caydırıcılık için nükleer silah geliştirmek, İsrail’in ve muhtemelen Amerika’nın İran’ın nükleer tesislerine saldırmasıyla sonuçlanabilecek riskli bir hamle. Bu çerçevede Tahran, Washington ile iç kamuoyuna zafer olarak satabileceği bir anlaşmayı tercih ediyor.
-Suriyeli müttefiki olmadan ve Lübnan’daki durum nedeniyle Hizbullah’a erişimi daha da zorlaşan İran, enerjisini komşu Irak’taki nüfuzunu korumaya odaklayabilir. Bununla birlikte, önümüzdeki yıl Irak’ta yapılması beklenen ve Tahran’ın müttefikleri için zorlayıcı olabilecek parlamento seçimleri göz önünde bulundurulduğunda, böyle bir yol her senaryoda muhtemel.
Lübnan Meclisi dün yaptığı oylamada Genelkurmay Başkanı Joseph Avn’ı cumhurbaşkanı seçerek iki yıldan uzun süren siyasi krizi aşmak için önemli bir adım attı. Seçim, İsrail ile Hizbullah arasında 14 aydır süren çatışmaların zayıf bir ateşkes anlaşmasıyla durdurulmasından haftalar sonra ve Lübnanlı liderlerin yeniden yapılanma için uluslararası yardım arayışında olduğu bir dönemde gerçekleşti. Avn, Lübnan’ın yeniden inşa sürecinde yardımlarına ihtiyaç duyacağı ABD ve Suudi Arabistan’ın tercih ettiği adaydı.
Hizbullah daha önce bir başka adayı, eski Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile yakın bağları olan Marada Hareketli lideri Süleyman Franciyye’yi desteklemişti. Ancak çarşamba günü Franciyye yarıştan çekildiğini ve Avn’ı desteklediğini açıklayarak Avn’ın önünü açtı.
Washington merkezli Orta Doğu Enstitüsü’nde kıdemli araştırmacı olan Randa Slim, AP’ye yaptığı değerlendirmede Hizbullah’ın İsrail ile savaşının ardından askeri ve siyasi olarak zayıflamasının ve Suriye’deki müttefiki Esad’ın düşmesinin yanı sıra cumhurbaşkanı seçilmesi için yapılan uluslararası baskının dünkü sonuca zemin hazırladığını söyledi.
Hizbullah ve Emel Hareketi dün yapılan ilk tur oylamada boş oy kullanarak Avn’ın seçilmesini engelledi ve “Bizim onayımız olmadan cumhurbaşkanı seçilemez” mesajını verdi. Avn ikinci turda seçildi. Hizbullah’ın Meclis’teki blokunun başkanı Muhammed Raad, grubun milletvekillerinin ilk turda Avn’a oy vermediklerini ancak ikinci turda verdiklerini söyledi. Raad “Oylamayı erteledik çünkü Lübnan’ın egemenliğinin koruyucusu olduğumuz gibi ulusal uzlaşının da koruyucusu olduğumuz mesajını vermek istedik” dedi.
Hizbullah ve Emel Hareketi’nin cumhurbaşkanı seçimi sürecindeki en önemli taleplerinden biri, maliye bakanlığını kontrol altında tutmaktı. Bu konuda özellikle Suudi Arabistan’la yapılan pazarlıkta anlaşma sağlandı.
Böylece Hizbullah İsrail ile yaşanan savaş neticesinde askeri ve siyasi olarak zayıflamış ve uluslararası baskı altında olsa da Cumhurbaşkanı seçiminde nihai söz sahibi olduğunu göstermiş oldu.
Avn zafer konuşmasında “Bugün Lübnan tarihinde yeni bir dönem başlıyor” dedi. İsrail ile Kasım ayında çatışmayı sona erdiren ve hem Hizbullah’ın hem de İsrail’in ülkenin güneyinden güçlerini çekmesini gerektiren ateşkesi uygulama sözü verdi. Avn, “Lübnan devletinin İsrail işgalini ortadan kaldırmasını ve saldırganlığını püskürtmesini sağlayacak” bir “ulusal güvenlik stratejisi” için çalışacağını açıkladı. Hizbullah güçlerine açık bir gönderme yaparak silah taşıma hakkının “tekelini” devlete vermek için çalışacağını da sözlerine ekledi.
Beyrut merkezli düşünce kuruluşu The Policy Initiative’in kurucu direktörü Sami Atallah, Financial Times’a yaptığı açıklamada “[Hizbullah’ın] süreci torpillemeyi göze alabileceğini sanmıyorum, özellikle de savaştan ve bunun yeniden yapılanma ve Şii toplumuna yönelik zorluklar açısından sonuçlarından sonra. Bir uzlaşmaya zorlandıklarını, bir adayı kabul etmeye zorlandıklarını hissettiler” dedi.
60 yaşındaki yeni Cumhurbaşkanının ABD’de eğitim görmesi, Lübnan ordusunu finanse edip eğiten Washington’la yakın ilişkiler geliştirmesi ve ABD’nin açıktan desteğini alması “Amerika’nın adamı” olarak nitelendirilmesine yol açtı. Ayrıca yabancı ülkelerin “Lübnan’ın iç işlerine müdahalesi” olarak görülen bu seçime bazı milletvekilleri sandıkta da tepki gösterdi. Vekiller oy kullanırken pusulaya Avn’un ismini ABD ve Suudi Arabistan’ın Lübnan elçilerinin isimleriyle birleştirerek yazdı: Joseph Amos Bin Ferhan.
Avn’ın seçilmesi iki yılı aşkın süredir devam eden siyasi krizi aşmak için önemli bir adım olsa da ülke başbakan ve yeni kabine seçimi konusunda daha fazla pazarlıkla karşı karşıya. Ülkede Cumhurbaşkanı’nın yetkileri sınırlı. Ancak hükümetin kurulabilmesi için bu makamın dolması gerekiyordu. Şimdi hükümet kurma sürecinin önü açılmış oldu.
Ayrıca pazarlıklar sonucunda oluşturulacak hükümet, İsrail-Hizbullah savaşını sona erdiren ateşkes anlaşmasını uygulamak ve yeniden yapılanma için fon bulmak gibi zorlu görevlerle karşı karşıya kalacak. Lübnan, ülkenin para birimini çökerten ve pek çok Lübnanlının birikimlerini yok eden ekonomik ve mali krizin altıncı yılında. Nakit sıkıntısı çeken devlete ait elektrik şirketi günde sadece birkaç saat elektrik sağlayabiliyor. Ülke liderleri 2022 yılında bir kurtarma paketi için IMF ile ön anlaşmaya vardı ancak anlaşmayı tamamlamak için IMF’nin talep ettiği reformlar konusunda sınırlı ilerleme kaydetti.
İranlı Tuğgeneral Behruz Esbati, eski Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın devrilmesiyle İran’ın Suriye’de önemli bir yenilgi aldığını ancak isyancıları kendi safına çekmenin yollarını aramaya başladığını söyledi.
The New York Times’ın İran medyasına dayandırdığı haberine göre İran’ın Suriye’deki en üst düzey generali Behruz Esbati, halka açık bir toplantıda Esad’ın ani düşüşüyle ilgili, İranlı liderlerin yaptığı açıklamalarla çelişen bir değerlendirme yaptı. İranlı liderler resmî açıklamalarında Esad’ın devrilmesiyle Tahran’ın yaşadığı stratejik kaybını önemsizleştirmeye çalışan değerlendirmeler yapıyor ve İran’ın Suriye halkının karar vereceği her türlü siyasi sonuca saygı duyacağını söylüyorlar.
General Esbati ise toplantıda “Suriye’yi kaybetmeyi gurur duyulacak bir şey olarak görmüyorum. Yenildik, hem de çok kötü bir şekilde yenildik, çok büyük bir darbe aldık ve bu çok zor oldu” ifadelerini kullandı.
Esbati, NYT’ye İran’ın Esad’la ilişkilerinin Esad’ın devrilmesine giden süreçte aylardır gergin olduğunu belirterek, Suriye liderinin 7 Ekim 2023’te Hamas öncülüğünde düzenlenen saldırının ardından İran destekli milislerin Suriye’den İsrail’e karşı bir cephe açması yönündeki talebini birçok kez reddettiğini söyledi. General, İran’ın Esad’a Suriye’deki askeri kaynaklarını İsrail’e saldırmak için nasıl kullanabileceğine dair kapsamlı askeri planlar sunduğunu belirtti.
Esbati ayrıca İsrail’in İran’a yönelik saldırıları sırasında “radarları kapattığını” iddia ederek Rusya’yı eleştirdi. Moskova’nın Suriye iç savaşındaki rolü bağlamında ise Rus ordusunun isyancı hedefler yerine Suriye’deki açık alanları bombaladığını iddia etti.
HTŞ liderliğindeki örgütler şu anda Suriye’nin büyük bir bölümünü ele geçirmiş durumda ve bir hükümet kurmaya çalışıyor. General Esbati konuşmasında, İran’ın yeni Suriye’nin alacağı şekil ne olursa olsun isyancıları kendi safına çekmenin yollarını arayacağını söyledi.
Esbati, “Yıllar boyunca birlikte çalıştığımız tüm ağları harekete geçirebiliriz. Adamlarımızın yıllarca içinde yaşadığı sosyal katmanları harekete geçirebiliriz; sosyal medyada aktif olabiliriz ve direniş hücreleri oluşturabiliriz. Şimdi orada da diğer uluslararası arenalarda olduğu gibi faaliyet gösterebiliriz ve zaten başladık” ifadelerini kullandı.
Tahran’ın önde gelen analistlerinden ve Suriye uzmanı Mehdi Rahmati NYT’ye General Esbati’nin konuşmasının önemli olduğunu çünkü bazı üst düzey yetkililerin hükümet propagandasından uzaklaşıp halkla yakınlaştığını gösterdiğini söyledi.
Rahmati, “Herkes toplantılarda bu konuşma hakkında konuşuyor ve neden bunları söylediğini merak ediyor, özellikle de halka açık bir forumda. İran’a ne olduğunu ve şu anda nerede durduğunu çok açık bir şekilde ortaya koydu. Bu bir bakıma iç politika için bir uyarı olabilir” dedi.
General Esbati, yaygın yolsuzluk, siyasi baskı ve elektrikten yakıta ve yaşanabilir gelire kadar halkın karşı karşıya kaldığı ekonomik zorluklar göz önüne alındığında Esad yönetiminin düşmesinin kaçınılmaz olduğunu söyledi. Esad’ın reform uyarılarını dikkate almadığını belirtti. Analist Rahmati, İran’ın mevcut durumuyla yapılan karşılaştırmanın gözden kaçmasının zor olduğunu söyledi.
Yıllarca Irak’ta üst düzey komutanların yanında askeri stratejist olarak görev yapan İranlı bir Devrim Muhafızları mensubu, General Esbati’nin İran’ın isyancıları yanına çekebileceğine dair yorumlarının bu aşamada pratikten ziyade umut olabileceğini söyledi. Yetkili, Esbati’nin ciddi bir yenilgiyi kabul ederken aynı zamanda İran’ın daha güçlü hareket etmesini talep eden muhafazakarların moralini yükseltmeye ve onları yatıştırmaya çalıştığını belirtti.
İsminin kullanılmamasını isteyen Muhafız yetkilisi, İran’ın politikasının henüz kesinleşmediğini ancak katıldığı ve stratejinin tartışıldığı toplantılarda bir fikir birliği oluştuğunu iddia etti. Suriye’nin kaosa sürüklenmesinin İran’ın yararına olacağını ileri sürdü.
Esbati’nin 31 Aralık’ta Tahran’ın merkezindeki Valiasr camisinde yaptığı konuşma, “Suriye’nin çöküşüyle ilgili soruları yanıtlamak” başlıklı etkinliğin kamuya açık duyurusuna göre, ordu mensuplarına ve cami cemaatine hitap etti.
Oturum General Esbati’nin kalabalığa, Şam’ın isyancıların eline geçmesinden bir gece önce Suriye’den son askeri uçakla Tahran’a geldiğini söylemesiyle başladı ve dinleyicilerden gelen soruları yanıtlamasıyla sona erdi. Esbati, İran’ın İsrail ve ABD’ye karşı askeri kapasitesine ilişkin de değerlendirmelerde bulundu.
İran’ın İsrail’e üçüncü bir doğrudan saldırı gerçekleştirmeyi planlayıp planlamadığı sorusu üzerine “durumun” şu anda İsrail’e yeni bir saldırıyı gerçekçi bir şekilde kaldıramayacağını söyledi.
İran’ın neden bölgedeki ABD askeri üslerine füze atmadığı sorusuna ise bunun ABD’nin İran ve müttefiklerine yönelik daha büyük misilleme saldırılarına davetiye çıkaracağını söyledi ve İran’ın gelişmiş füzelerinin değil ama normal füzelerinin gelişmiş ABD savunma sistemlerini geçemeyeceğini sözlerine ekledi.
Bu değerlendirmelere rağmen General İran ve müttefiklerinin bölgede hala üstünlüğe sahip olduğunu söyledi.
Yemin törenine katılmama kararının Trump’ın, Netanyahu’nun eleştirildiği ve küfür edildiği bir videoyu paylaşmasından sonra duyurulması dikkat çekti.
Trump, kendi sosyal medya platformu Truth Social’da, Columbia Üniversitesi Sürdürülebilir Kalkınma Merkezi Direktörü Prof. Dr. Jeffrey Sachs’ın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya küfürlü ifadeler kullandığı bir video paylaşmıştı. Videoda Sachs, “Netanyahu takıntılı biri, bugün bile İran’la savaşa girmemiz için çabalıyor” ifadelerini kullanıyor.