Bizi Takip Edin

Ortadoğu

DMO medyasında “ileri savunma” doktrini sorgulanıyor

Yayınlanma

İran Meclisi’nde Suriye’deki son gelişmeler ve İran’ın takip edeceği askeri stratejinin ele alındığı kapalı toplantı yapıldı. Toplantıda, bölgedeki askeri stratejiler, İsrail’in operasyonları ve İran’ın İsrail’e karşı gerçekleştirdiği operasyonlar masaya yatırıldı. Ayrıca, bölgenin güvenlik ve istihbarat durumu detaylı şekilde değerlendirildi.

Khabaronline haber sitesine göre toplantıda İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Komutanı Hüseyin Selami, Esad yönetiminin yıkılmasından sonra Suriye’de İran’ın silahlı varlığının kalmadığını söyledi.

Suriye’deki gelişmelerde en büyük kaybı İran’ın yaşadığına dair genel bir kanı mevcut. Peki durum, İran içinde nasıl görünüyor?

Aşağıda çevirisini okuyacağınız çalışma DMO’ya yakın medyanın Suriye’de olup bitene nasıl yaklaştığını ele alıyor.

Haber ve yazılarda Lübnan’da Hizbullah’ın kan kaybetmesi ve İran dışında “direniş eksenindeki” tek devlet olan Suriye’nin kaybı sonrası eksen üyelerinin bağlantısı sorgulanırken İran’ın atacağı adımlara dair görüşler farklılaşıyor.

***

İran Devrim Muhafızları medyası ‘Suriye’de pandoranın kutusunun açılmasından’ yakınıyor

 

Amwaj.media

Haber: Beşar Esad’ın Suriye’deki iktidarının sona ermesi İran’da endişeleri artıran bir dizi belirsizliği de beraberinde getirdi. Bazı İranlılar yaygın bir istikrarsızlıktan endişe ederken, diğerleri yaklaşan fırtınayı atlatmak için Çin ile ilişkilerin güçlendirilmesi gerektiğini savunuyor. Bu durum, Sünni isyancıların Şam’daki önemli bir türbe de dahil Şii kutsal mekanlarını hedef almaktan kaçınmak için İran’la yaptıkları bildirilen anlaşmaya uyuyor gibi göründükleri bir zamanda yaşanıyor.

Bu arada, İslam Cumhuriyeti’nin “ileri savunma” doktrini sorgulanırken, nükleer programın silahlandırılması çağrıları yapılıyor ki bir zamanlar tabu olan bu öneri son yıllarda giderek yaygınlaşıyor.

Kapsam: Esad hükümetinin Sünni isyancılar tarafından yıkılması İran’ı ‘Direniş Ekseni’ndeki tek devlet müttefikinden yoksun bıraktı ve Suriye’yi bir belirsizlik dünyasına itti.

-Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) bağlı Javan gazetesi 9 Aralık’ta “Suriye’de Pandora’nın kutusunun açılmasından” yakındı. Gazete, isyancıların yönetimi ele geçirmesinin “her türlü öngörülemeyen felaket ve talihsizliğe” yol açabileceğini savundu.

-Genel yayın yönetmeni İran’ın dini lideri tarafından atanan Kayhan gazetesi, Suriye muhalefetini kastederek “teröristlerin” ABD ve İsrail’in emirlerini yerine getirdiğini iddia etti. Gazete ayrıca Esad’ın düşüşünün Suriye üzerinde “Amerikan egemenliğinin başlangıcı” anlamına geldiğini iddia etti.

-Muhafazakâr Horasan gazetesi -özellikle Esad hanedanından “otoriter yöneticiler” olarak bahsederek- Suriye’nin “yakın zamanda gerçek özgürlük ve demokrasiyi” görmesinin “olası olmadığını” söyledi.

-Horasan ayrıca ayrı makalelerde Suriye’deki gelişmelerden en çok Türkiye’nin faydalanacağını savundu. Türkiye’nin sadece bölgesel bir ağırlık kazanmakla kalmayıp aynı zamanda Suriye üzerinde kontrol sahibi olmanın Ankara’nın kilit transit koridorları oluşturmasına yardımcı olduğunu öne sürdü.

Yarı resmi Mehr Haber Ajansı 9 Aralık’ta İran’ın Esad’ı aslında Sünni İslamcı Heyet-i Tahrir Şam’ın (HTŞ) Kasım sonunda başlattığı yıldırım harekâtından haftalar önce isyancıların faaliyetleri konusunda uyardığını iddia etti. Ancak devrik Suriye liderinin bu kaygıları dikkate almadığı ve İran’ın yardımını reddettiği iddia ediliyor.

-Mehr, Esad’ı uyarmak için geçen ay Şam’a giden DMO askeri danışmanlarından oluşan bir heyetin, uzun süredir Suriye Devlet Başkanı olan Esad’a karşı halkta ciddi bir memnuniyetsizlik olduğunu fark ettiğini iddia etti.

– Ajans, “Ne yazık ki,” Esad’ın İran heyetine “resmi olarak” halkın sorunlarını çözme konusunda “yetersiz olduğunu” söylediğini aktardı.

-Mehr, bazı Arap devletlerinin Suriye’nin ekonomisinin yeniden inşasına yardım etmeleri karşılığında Esad’ı İran ve ‘Direniş Ekseni’ ile arasına mesafe koymaya yönlendirdiğini iddia etti. Ajansa göre bu durum Esad’ın nihai çöküşüne yol açtı. Mehr, “Suriye’nin ‘Direniş Ekseni’nden geçici olarak ayrılmasıyla birlikte, [Direniş] Cephesi’nin çeşitli tarafları arasındaki bağlantı konusunda artık şüpheler var” diye ekledi.

İsrail tankları Şam’a 23 kilometre mesafede

‘Direniş Ekseni’ üzerindeki baskı artarken İran’ın atacağı adımlara dair görüşler farklılaşıyor.

-Horasan gazetesi, İslam Cumhuriyeti’nin Çin ile ilişkilerini geliştirmeye “derhal öncelik vermesi” ve Lübnan’daki Hizbullah’ı yeniden silahlandırmak için alternatif yollar araması gerektiğini savundu.

-Muhafazakâr Milletvekili Ahmad Naderi ise İran’ın önce “yaralı ‘Direniş Ekseni’ni canlandırmaya”, ardından da “nükleer bomba denemeye” yönelmesi gerektiğini öne sürdü.

HTŞ, 8 Aralık’ta Şam’ı ele geçirdiğinde İran devlet televizyonu El Kaide’nin eski kolunun Şiilerin dini mekanlarına zarar verilmeyeceğini söylediğini aktardı. Bu açıklama Sünni İslamcılar ile İran’ın Kudüs Gücü arasında bir anlaşmaya varıldığı haberleriyle uyumlu.

-Aynı gün Suriyeli Şii din adamı Ayman el-Ahmad, Seyyide Zeynep’in boş türbesine giderek İran’a değil Iraklı liderlere “başta Katar ve Türkiye olmak üzere etkili bölge ülkelerine garanti vermeleri için baskı yapmaları” çağrısında bulundu. Sosyal medyada yaygın bir şekilde dolaşıma sokulan videoda Ahmad ayrıca “halk arasında yayılan korku ve güvensizliğe” vurgu yaparak “Şiileri ve kutsal değerlerini maruz kalabilecekleri tehlikelerden korumak için uluslararası güçlerin konuşlandırılmasını” öneriyordu.

-Ancak ertesi gün, 9 Aralık’ta sosyal medyada ve İran devletine bağlı yayın organlarında yer alan videolarda Seyyide Zeynep türbesinde dua edenlerin herhangi bir sorunla karşılaşmadığı görülüyordu.

Bağlam/analiz: İran’da son yıllarda, özellikle de son birkaç aydır, nükleer programın silahlandırılması yönündeki çağrılar artıyor.

-İran, varoluşsal bir tehditle karşılaşması halinde kendi koyduğu nükleer silah yasağını yeniden gözden geçirebileceği uyarısında bulunuyor.

-‘Direniş Ekseni’nin zayıflaması ve İran’ın “ileri savunma” doktrininin Esad yönetiminin sona ermesiyle tehlikeye girmesiyle birlikte, nükleer caydırıcılık geliştirme çağrılarının artması muhtemel.

– Suriye, İran’ın “ileri savunma” stratejisinin temel bir unsuru ve özellikle Lübnan Hizbullah’ına silah aktarmak için bir lojistik üs olarak hizmet ediyor.

Eski Beyaz Saray yetkilisi Doran: Suriye’de İsrail ve Türkiye’nin çıkarları örtüşüyor

HTŞ Suriye iç savaşının ilk yıllarında Ebu Muhammed Colani tarafından kuruldu.

-Jolani 2000’li yıllarda Irak’ta El-Kaide’ye katıldı ve burada ABD liderliğindeki güçlerle savaştı. İç savaş patlak verdiğinde El-Kaide’nin Suriye kolu olarak Nusra Cephesi’ni kurmak üzere Suriye’ye gönderildi.

– Asıl adı Ahmed el-Şaraa olan Colani, 2013 yılında IŞİD ile birleşmeyi reddetti. 2016’da El Kaide ile bağlarını kopardı ve 2017’de diğer Suriyeli isyancı gruplarla birleşerek HTŞ’yi kurdu.

-HTŞ kendini yeniden markalaştırmaya ve militan geçmişinden uzaklaşmaya çalıştı. Ancak grup ve lideri ABD tarafından terörist olarak tanımlanmaya devam ediyor ve Colani’nin başına konulan 10 milyon dolarlık ödül hâlâ yürürlükte.

Öngörü: İran’ın önümüzdeki aylarda, özellikle de Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönmesiyle birlikte vermesi gereken zor kararlar var.

-Bazıları bunu gerekli görse de caydırıcılık için nükleer silah geliştirmek, İsrail’in ve muhtemelen Amerika’nın İran’ın nükleer tesislerine saldırmasıyla sonuçlanabilecek riskli bir hamle. Bu çerçevede Tahran, Washington ile iç kamuoyuna zafer olarak satabileceği bir anlaşmayı tercih ediyor.

-Suriyeli müttefiki olmadan ve Lübnan’daki durum nedeniyle Hizbullah’a erişimi daha da zorlaşan İran, enerjisini komşu Irak’taki nüfuzunu korumaya odaklayabilir. Bununla birlikte, önümüzdeki yıl Irak’ta yapılması beklenen ve Tahran’ın müttefikleri için zorlayıcı olabilecek parlamento seçimleri göz önünde bulundurulduğunda, böyle bir yol her senaryoda muhtemel.

Ortadoğu

Netanyahu’nun ‘kırılgan’ zaferi: Zorunlu askerlik krizi ertelendi

Yayınlanma

İsrail Meclisi

İsrail’de hükümet içinde zorunlu askerlik krizi devam ederken muhalefetin Netanyahu iktidarını devirme girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. Meclisin feshi için sunulan yasa tasarısına koalisyon ortağı Ultra Ortodoks (Harediler) partilerin desteğini çekmesinin ardından Meclis’te gerekli çoğunluğu sağlayamadı.

The Times of Israel’in haberine göre, muhalefetin dün sunduğu meclisin feshine ilişkin tasarı ön oylamada 61’e karşı 53 oyla reddedildi.

Ön oylamadan kısa bir süre önce Şas Partisi ile Birleşik Tevrat Yahudiliği’ni oluşturan iki ana partiden biri olan Degel HaTorah (Tevrat Sancağı) partisi hükümetle Haredi öğrencilerin askerlikten muaf tutulması yönünde anlaşmaya vardıklarını ve meclisin feshedilmesine karşı oy kullanacaklarını duyurdu.

Haredi koalisyon üyelerinin destek vermesi halinde meclisten geçmesi mümkün olacak yasa tasarısı, Şas ve Degel HaTorah partilerinin son anda desteğini çekmesiyle yeterli çoğunluğa ulaşamadı.

İsrail Meclisi’nin feshi için kritik gün: Hükümet ne yapacak?

Netanyahu hükümetinin iktidar koalisyonu, 120 sandalyeli İsrail Meclisi’nde 68 milletvekiliyle temsil ediliyor. Meclisin feshedilmesi için çoğunluğun sağlanması yani en az 61 milletvekilinin onayı gerekiyor.

Netanyahu’nun hükümeti ayakta tutma çabası sonuç verdi

İsrail Meclisi Dışişleri ve Savunma Komitesi Başkanı Yuli Edelstein, Netanyahu’nun talimatıyla koalisyon iktidarının devrilmesini engellemek için ön oylama öncesi hükümet ortağı Ultra Ortodoks partilerin temsilcileriyle uzun görüşmeler gerçekleştirdi.

Edelstein, yaptığı yazılı açıklamada, Tevrat okullarında eğitim alanların askerlikten muaf tutulmasına ilişkin yasal düzenlemenin temel ilkeleri konusunda Ultra Ortodoks koalisyon ortaklarıyla uzlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Ultra Ortodoks koalisyon ortakları Birleşik Tevrat Yahudiliği ve Şas partileri, Tevrat okullarında eğitim alanların askerlikten muaf tutulmasına ilişkin yasal düzenleme yapılmaması nedeniyle sık sık hükümeti devirmekle tehdit ediyordu.

Ultra Ortodoks milletvekillerinden bazıları hükümetten çekilebilir

Başbakan Netanyahu liderliğindeki koalisyon iktidarı, meclisin feshine ilişkin oylamadan istediği sonucu alırken Haredilerin askerlikten muaf tutulmasına ilişkin krizin tam çözüme kavuşturulamaması hükümet için hala risk oluşturuyor.

Haaretz gazetesi, Birleşik Tevrat Yahudiliği içerisinden bir kaynağa dayandırdığı haberinde, Degel HaTorah ve Şas’ın fesih tasarısına karşı oy kullanması durumunda, Birleşik Tevrat Yahudiliği çatısı altındaki Agudat Israel milletvekillerinin hükümetten ayrılacağını öne sürdü.

Nitekim Ynet New’e göre Agudat Israel partisinden Milletvekili Meir Porush ve bir milletvekili ortada somut bir askerlik yasa tasarısı olmadığı gerekçesiyle oylamada muhalefetin önergesine destek verdi. Milletvekili Yisrael Eichler ise partisiyle ters düşerek Şas ve ile birlikte oy kullandı

Agudat Israel’in hükümetten olası çekilmesi hükümeti devirmiyor ancak Netanyahu’ya 120 sandalyeli mecliste 64 üyeli bir kırılgan çoğunluk bırakacak.

Haredilerin askere alınması tartışması

İsrail yasalarına göre 18 yaşını geçen herkesin zorunlu askerlik hizmetini yapması gerekirken, Haredilerin askerlikten muaf tutulması yıllardır ülkede tartışılıyor.

İsrail’in başta Gazze Şeridi olmak üzere 7 Ekim 2023’ten itibaren bölgede yükselen saldırganlığı nedeniyle asker ihtiyacı da artmaya başladı.

ABD’li elçi, İsrail koalisyon hükümeti çökmesin diye devrede

Gazze Şeridi’nde ateşkesi bozarak saldırıların yeniden başlamasıyla bu ihtiyaç yeniden ciddi şekilde hissedilirken ordunun 7 bini savaş bölgelerinde görev alacak şekilde olmak üzere 12 bin askere ihtiyaç duyduğu ifade ediliyor.

Geçen sene asker ihtiyacının artmasıyla askerlikten muaf Ultra Ortodoks Yahudi gençlerin orduya alınmasına yönelik çalışmalar, İsrail’in en tartışmalı konularından biri haline gelmişti.

İsrail Yüksek Mahkemesi, 25 Haziran 2024’te Haredi erkeklerin zorunlu askerlikten muaf tutulmasının yasal dayanağının bulunmadığına ve askerliğe uygun olanların göreve alınması gerektiğine karar vermişti.

Nüfusun yaklaşık yüzde 13’ünü oluşturan Harediler, zorunlu askerliğe karşı çıkıyor ve hayatlarını Tevrat çalışmalarına adadıklarını belirtiyorlar.

Netanyahu’nun Haredi koalisyon ortakları, Başbakan’a Haredilerin askerlikten muaf tutulacağı bir askerlik yasası çıkarılması için baskı yapıyor.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Netanyahu’dan Suriye ile normalleşme için “Türk üssü” şartı

Yayınlanma

Ahmed Şara

Axios’a göre Netanyahu, Ahmed Şara’nın Trump yönetimi ile yakın ilişki kurma isteğini Suriye ile normalleşme için “diplomatik bir fırsat” olarak görüyor. Trump’ın Şam’a gönderdiği din adamları da Şara için “Unicorn” benzetmesi yapıp Şara’nın “İsrail ile barış gündemini hayata geçirebilecek benzersiz bir lider” olduğu değerlendirmesinde bulundu.

ABD yönetimi, İsrail’le Suriye’de HTŞ liderliğindeki geçiş yönetimi arasında normalleşme arayışını sürdürürken, Ankara Büyükelçisi ve Suriye Temsilcisi Tom Barrack’ın geçen haftaki Tel Aviv ziyaretinde İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı görüşmenin ayrıntıları sızdı. Netanyahu’nun ABD’den İsrail-Suriye müzakerelerinde arabuluculuk yapmasını istediği, Suriye’de herhangi bir Türk üssünü kurulmamasını da olası bir güvenlik anlaşması için şart koştuğu belirtildi.

Axios’a konuşan iki İsrailli kaynağa göre, Netanyahu Barrack’a Suriye’deki geçiş hükümetiyle “güncellenmiş bir güvenlik anlaşması ve nihai bir barış anlaşması” için müzakere yapmak istediğini söyledi. Kaynaklar Netanyahu’nun, ABD Başkanı Donald Trump ile Ahmed Şara (Ebu Muhammed Colani) arasında geçen ay Riyad’da yapılan görüşmede kazanılan “ivmeyi”, Şam ile ABD arabuluculuğunda müzakerelere başlamak için kullanmak istediğini belirtti.

Üst düzey bir İsrailli yetkiliye göre Netanyahu’nun ilk amacı, İsrail’in Suriye’ye ait Golan Tepeleri’ni 1967’de işgal etmesi sonrası iki ülkenin 1974’te imzaladığı ve sınırda bir tampon bölge oluşturan ‘Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması’nın bazı değişikliklerle güncellenmesi. Netanyahu’nun buradan başlayarak nihai barışa varacak şekilde Suriye ile bir dizi anlaşma yapmak istediği belirtildi.

Barack: Şara yeni anlaşmalara açık

Kaynaklara göre Netanyahu, Şara’nın Trump yönetimi ile yakın ilişki kurma isteğini “diplomatik bir fırsat” olarak görüyor. İsrailli kaynaklardan biri, “Suriye ile olabildiğince hızlı şekilde normalleşmeyi denemek ve o noktaya doğru ilerlemek istiyoruz” dedi. Yetkililere göre Barrack da Netanyahu’ya “Şara’nın İsrail’le yeni anlaşmaları ele almaya açık olduğunu” söyledi.

Şara’ya “Unicorn” benzetmesi

Öte yandan Trump’ın onayı ile Şam’a giden ve İbrahim Anlaşmalarının mimarları olarak bilinen Yahudi din adamı Abraham Cooper ve Evanjelik Pastör Johnnie Moore Ahmed Şara ile görüştü.

İki yakın dost olan Haham Cooper ve Pastör Moore, bu ziyaretin amacını “ABD’nin Suriye ile normalleşme olasılığını değerlendirmek” olduğunu açıklamıştı.

Görüşmeden sonra Reuters’a konuşan Moore ana gündem İsrail ile ilişkilerin geleceği olmasa da bu konunun da gündeme geldiğini söyledi. “Barışın mümkün, hatta muhtemel olduğunu düşünüyorum. Ancak öncelik, Suriye’nin kendi iç meselelerine odaklanması olmalı” dedi.

Habere göre Moore ve Cooper, Şara’nın İsrail ile barış gündemini hayata geçirebilecek “benzersiz” bir lider olduğunu düşünüyor. Moore, “Silikon Vadisi’nde buna ‘Unicorn’ derler; yani eşi benzeri yok” ifadesini kullandı. Cooper ise, “Şu anda daha olumlu bir tablo yaratmak için bir fırsat penceresi açık. Ama bu, önümüzdeki görevlerin büyüklüğünü küçümsemek anlamına gelmez” dedi.

Netanyahu’nun ‘kırmızı çizgileri’

Öte yandan, Axios’a konuşan ABD’li bir yetkiliye göre İsrailliler görüşmede Barrack’a, Suriye konusundaki bazı “kırmızı çizgilerini” de iletti. Bunlar şöyle sıralandı:

– Suriye’de hiçbir Türk askeri üssünün bulunmaması,

– İran ve Hizbullah’ın ülkede yeniden varlık göstermemesi,

– Suriye’nin güneyinin askerden arındırılmış bölge haline getirilmesi,

– Daha önce sınırda konuşlanmış BM gücüne ABD güçlerinin eklenmesi,

– Yeni bir anlaşma imzalanana kadar, İsrail’in Suriye’deki güçlerinin çekilmemesi.

İsrail, askeri alt yapıyı imha etmişti

İsrail ordusu, HTŞ liderliğinde cihatçı güçlerin Beşar Esad yönetimini 8 Aralık 2024’te devirmesi sonrasında “olası saldırılara” karşı ön almak iddiasıyla Suriye’deki işgalini Golan üzerinden derinleştirip Şam’ın eteklerine yaklaşmıştı. İsrail aynı zamanda, Suriye ordusunun askeri alt yapısını yüzlerce hava saldırısı ile imha etmişti. Bu dönemde Şara’nın İsrail işgaline sesini yükseltmemesi ve “yeni ihtilaf arayışında olmadıklarını” söylemesi dikkat çekmişti. Sonrasında da İsrail ile Suriye’nin yeni yönetiminin üçüncü ülkeler üzerinden dolaylı müzakereler yürüttüğü ortaya çıkmıştı. Bu gelişmelerle eş zamanlı olarak İsrail, Türkiye’nin Suriye’de kalıcı üs kurmak istediği bölgelere de hava saldırısı düzenlemiş, İsrail ile Türkiye’nin de “çatışmasızlık mekanizması” için Azerbaycan’da müzakereye başladığı açıklanmıştı.

‘Şara Ankara’dan emir almıyor’

Axios’a geçen hafta konuşan üst düzey bir İsrailli yetkili ise Şara’nın İsrail’in düşündüğünden “daha elverişli olduğunu ve Ankara’dan emir almadığını” söyleyip “Suriye hükümetinin ABD ve Suudi Arabistan’a yakın olması bizim için daha iyi” demişti.

‘Golan konusunda daha esnek olabilir’

Suriye ile İsrail arasındaki olası barış görüşmelerinin kilit noktası ise BM’ye göre Suriye toprağı olan ve İsrail’in 1967’den beri işgal altında tuttuğu Golan Tepeleri olacak. Beşar Esad dönemi, son 30 yıldır bu konuda yapılan görüşmelerde, İsrail’le barış için Golan’dan tam çekilme şartından geri adım atmamıştı.

Axios’a konuşan İsrailli yetkililer ise Şara’nın hükümetinin gelecekteki barış görüşmelerinde bu konuyu gündeme getireceğini ama Esad’dan daha esnek davranabileceğini düşündüklerini söyledi.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Suriye, halk plajlarında bikiniyi yasakladı; lüks plajlarda serbest

Yayınlanma

Suriye’de Esad yönetimini deviren Ahmed Şara liderliğindeki Suriye geçiş hükümeti halk plajlarında bikiniyi yasakladı. Artık halk plajlarında “burkini gibi daha kapalı” kıyafetler zorunlu olacak. Açıklamada, Suriyelilerin “kamusal alanlarda bol giysilerle omuz ve dizlerini kapatıp dar giysilerden kaçınmaları” gerektiği de savunuldu.

Suriye geçiş hükümeti kadınlara halk plajlarında mayo ve bikiniyi yasakladı. Turizm Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre kadınlara halk plajlarında, “vücudun daha fazla bölümünü kapatan diğer uygun” kıyafetler” veya burkini (tesettür mayosu) giyme zorunluluğu getirildi.

Savaş sonrası Suriye’yi dönüştüren ‘Sünni popülizm’

Plaja gidenlerin “daha düzgün” kıyafetler giymeleri gerektiği savunulan bakanlık açıklamasında, dayatmanın gerekçesi olarak “kamu yararı” gösterildi. Açıklamada, yüzme alanlarının dışında da kadınların dar olmayan kıyafetler “giymeleri gerektiği”, erkeklerin ise üstsüz gezmesine izin verilmeyeceği belirtildi.

‘Lüks’ yerler yasaktan muaf

Öte yandan, “lüks” olarak tanımlanan özel plajlarda ve tesislerde yeni kurallara uymanın zorunlu olmadığı belirtildi. Turizm Bakanlığı, “genel ahlak sınırları içindeki Batılı mayoların” bu tür mekanlarda yasaktan muaf tutulduğunu açıkladı.

Açıklamada, Suriyelilerden genel olarak kamusal alanlarda “bol giysiler giymeleri, omuz ve dizlerini kapatmaları, şeffaf ve dar giysilerden kaçınmalarının” istenmesi de dikkat çekti.

Suriye Turizm Bakanlığı, yeni yasakların nasıl uygulanıp kontrol edileceğine dair ayrıntı vermedi.

HTŞ katliamlarından kurtulan Suriyeliler ölüm ve yıkımı anlatıyor

Kadınlara karşı Esad döneminde görülmemiş bu yasaklar sosyal medyada tepki çekti. Birçok Suriyeli, yeni İslamcı yönetimin kişisel özgürlüklerini kısıtlamasından duydukları endişeyi beyan etti. New Arab’ın AFP’den aktardığına göre, Shaza isimli bir kadın Facebook hesabından yaptığı paylaşımda “Suriye ılımlı ve açık bir ülkedir. Burada herkes kısıtlama olmaksızın yaşayabilmeli. Bakanlığın kararını gözden geçirmesi gerekir” diye yazdı.

Soyadını paylaşmak istemeyen Doha isimli bir kadın da AFP’yle söyleşisinde, plajda genellikle bikini giydiğini ancak gelecekte “daha dikkatli” olacağını söyledi. Doha, “Bu kararı genelleştirip herkese dayatmanın mümkün olduğunu düşünmüyorum” derken, insanların durumun nasıl geliştiğini gözlemleyip ne giyeceklerine buna göre karar vereceklerine inandığını belirtti. AFP’nin konuştuğu Yahya Kabişo isimli bir erkek ise kadınlara yönelik dayatmalara destek verip “yeni kuralların Suriye toplumunun kültürünü yansıtan bir görev olduğunu” savundu.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English