RUSYA
‘Donbass’ta Gazze senaryosu çizdiler’
Yayınlanma
Ukrayna’da savaş ne zaman başladı ve ne zaman bitecek?
Moskova, 2013 sonu ve 2014 yılı başındaki Meydan olayları ve Yanukoviç’in devrildiği zaman dilimini “devlet darbesi” olarak adlandırıyor. Rusya’ya göre savaş bu darbeyle başladı.
2022 yılı 24 Şubat’ında Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin “bu savaşı bitirmek için” Özel Askeri Operasyon düğmesine bastı. Rusya’nın inşa ettiği bu söylem giriştikleri askeri harekatın ABD’nin Irak’ta yaptığı türden bir işgal olmadığı, Donabass’taki sivillerin korunmasına dayanan hukuki bir alt yapısı olduğu ve “savaşı bitiren savaş” anlamına geldiği gibi tezlerle destekleniyor.
Savaşın üçüncü yılında girerken Rusya’nın askeri sahada inisiyatifi ele geçirdiğini ve Ukrayna güçlerini adeta erittiğini söylemek mümkün. Ukrayna tarafı ise Batı desteği olmasa Amerikalıların sevdiği tabirle “failed state” durumune geldi. Buna karşın ne Rusya’da rejim değişti ne de Rus ekonomisi çöktü. Elbette savaşın Rusya’ya ağır maliyetleri oldu ancak Ukrayna devleti Batı finanasmanı olmadığı bir durumda ayakta durabilecek kapasitesini tümden yitirdi.
Cephedeki kilitlenmeyi ise Rusya sağlam savunma mevzilerinde bekleyerek geçiriyor. Rus yetkilere göre Kiev’i finansmanın ağır ekonomik maliyeti, Batı kamuoyunun limitleri , ABD seçimleri gibi parametreler savaşın bitimini belirleyecek, Rusya’nın taleplerini Batı’nın görmesini sağlayacak.
Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlığı Özel Yetkili Büyükelçisi Rodion Miroşnik’e Ankara’da sorularımızı yönetme imkanı bulduk. Sık sık Donbass’ı ziyaret eden ve Kiev’in sivilleri hedef aldığı saldırıları kayıt almakla görevli olan Miroşnik, Moskova’nın yaklaşımını, “Donbass’ın Gazze olmasına müsade edemezdik” sözleriyle özetliyor. Rus Evi Ankara’nın “Bitmeyen Trajedi’nin 10. Yılı” etkinliğinde açılış konuşması yapan Miroşnik, “Ukrayna’nın doğusunda Gazze senaryosunu gerçekleştirmek istediler. Rusya’nın bunu izleyeceği düşüncesi vardı” diyor.
Mehmet Kıvanç: 10 yıldır çalkantılı ve kanlı bir süreç yaşanıyor Ukrayna’da. Herkesin aklında olan soru şu: Bu savaş ne zaman bitebilir? Ya da bir çeşit Afganistan’daki gibi “sonsuz savaş” denilen bir sürecin içinde miyiz?
Rodion Miroşnik: Bu savaşın hangi tarihte biteceği konusunda size maalesef net bir yanıt vermem mümkün değil. Belki nasıl biteceğini size söyleyebilirim. Mevzubahis çatışma Rusya’nın haklı ve hukuka dayalı zaferi ile sonuçlanacaktır. Eğer uluslararası manada bazı örnekler isterseniz çünkü siz Afganistan örneğinden bahsettiniz ben size başka örnekler verebilirim.
İki yıl önce Hırvatistan senaryosu adı verilen bir versiyon uygulamaya koymaya çalıştırlar. Günümüzde ise gördüğümüz şey özellikle Gazze Şeridi’nde Orta Doğu’da yaşananların realizasyonu gibi görülüyor. Herhalde sürecin başlangıcında Kiev rejiminin şöyle bir beklentisi vardı: “Biz istediğimiz gibi taarruz edeceğiz. Rusya bunu sadece izleyecek ve bakacak.” Bir mesele de şu: Batı tarafından donatılan Ukrayna ordusunun anlaşmazlığa konu olan Donbass bölgesindeki nüfusa göre üstün olması ve sayılarının kat be kat fazla olması. Bu durum sanırım onlara hızlı bir zafer kazanacakları illüzyonunu yarattı.
İki yıl önce Donbass halkının Donbass bölgesinin bir umudu yeşerdi. Ayakları yere basan bir beklenti. “Biz kurtulacağız.” Bu vesile ile Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin’in de bir ifadesi var bu konuyla ilgili. Operasyon başladığı zaman şunu ifade etti: “Biz bu savaşı başlatmadık. Bu savaşı bitirmeye geldik.” Bunu özellikle ifade etmek istiyorum.
Afganistan savaşı tabi çok uzun sürdü. Ancak savaşın bitişine bakıldığında bir felaket görüyorsunuz orada. ABD’nin ciddi bir finansmanı var bu savaşın devam etmesi için. Benzer bir senaryo mevzubahis olabilir ama bu savaşın bu kadar uzun süreceğini ben düşünmüyorum.
Mehmet Kıvanç: Moskova’nın Rus ordusundan askeri sahadaki şu anki beklentisi tam olarak nedir? Savaşta bazı gel gitler de yaşandı. Bundan sonrasına ilişkin Moskova hangi hedefleri istiyor Rus ordusundan. Sahada bir kilitlenme durumu da görüyoruz bir taraftan.
Rodion Miroşnik: Hedef aslında net. Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin bu hedefi net bir şekilde ortaya koydu. Nedir bu? Ukrayna’daki siyasi rejimin rehabilitasyona girmesi bu birincisi. İkincisi de ülkenin silahtan arınması yani demilitarizasyon süreci. Bu gerekli. Bu hedef gerçekleştirilene kadar bu süreç devam edecek. Ne zaman biter bu konuda net bir şey söylemek mümkün değil.
Şu an için net bir bilgi vermek gerekirse çatışma bölgesinde Rus ordusunun inisiyatifi eline aldığını söylemek mümkün. Biliyorsunuz bu çok geniş bir cephe hattı ve birçok hücum yönü var. Harkov hattı çok stratejik öneme sahip. Bu hattaki bütün stratejik hedefler ele geçirilmiş durumda. Bu hedeflere ulaşmak için Rus ordusu hızlı bir şekilde ilerliyor. Yakın vadeli hedef Rusya anayasasına göre Rusya Federasyonu’nun unsuru olan toprağı olan bölgeyi tamamen kurtarmak ve özgürleştirmek.
Çok geniş bir cephe hattından bahsediyoruz. Donetks hattı yine çok stratejik öneme haiz. Bu hatta da ciddi ilerlemeler var ve oradaki bütün hedefler tek tek alınıyor. Halihazırda önümüzdeki stratejik önemdeki hedeflerin geçmişte alınan hedeflere nazaran çok daha zayıf olduğunu da ifade etmek isterim.
Mehmet Kıvanç: Kiev’in politikasını söylem düzeyinde değiştirmediğini görüyoruz. “Kiev uzun vade savaşa hazırlanıyor” görüşü hakim. Moskova’nın uzun vade hazırlığı var mı?
Rodion Miroşnik: Kiev rejimi bağımsız olarak hiçbir şeyi planlayamaz. Büyük oranda Batı’nın belli aktörlerinin silahlandırmasına ve finansmanına ihtiyacı var. Artı Batı’da faaliyet gösteren özel askeri şirketlere ihtiyacı var. Bunlar olmadan herhangi bir şey planlamaları mümkün değil.
Ukrayna devletinden ya da Ukrayna devlet yapısından arta kalan yapı, bunu nasıl adlandırırsanız adlandırın bunu bağımsız olarak yaşamını idame ettirmesi var olması teknik olarak mümkün değil artık. Periyodik olarak bu süreci devam ettirebilmeleri için, savaşabilmeleri ayakta kalabilmeleri için her ay 40 milyar dolar civarı bir finansmana ihtiyaç duyuyorlar.
Uluslararası aktörlerin bu konuyla ilgili verecekleri karara ve yapacakları plana bağlı Ukrayna’daki rejimin silahlı mücadeleyi devam ettirip ettirmeme potansiyeli ve kararlılığı. Batılılar gerçekten silah verecekler mi kendilerine? Para sağlayacaklar mı? Mühimmat verecekler mi? Askeri danışmanlık ve müsteşarlık hizmetlerine devam edecekler mi? Bunlar olmadan mümkün değil.
Mehmet Kıvanç: NATO – Rusya Konseyi, AGİT şu anda işlevsiz. Çalışmadığı görülüyor. Barış ve uzlaşı olacaksa bu hangi mekanizma üzerinden gerçekleşecek. Barış sürecinin nasıl başlayacağı aklımızda şekillenmiyor.
Rodion Miroşnik: Evet Bu NATO- Rusya Konseyi çalışmıyor dediniz doğrudur. NATO’nun şöyle bir pozisyonu var. Siz Ukrayna ile oturun bu sorunu müzakere yoluyla çözün diyor ama Rusya’nın karşısında müzakere edebileceği hukuki anlamda bir makam yok. Böyle bir makam olmadan böyle bir uzlaşıyı gerçekleştirmek mümkün değil. 2014’ten bu yana 7 ayrı diyalog mekanizmasına biz aktif olarak iştirak ettik. Bu mekanizmaların tamamı mevcut bölgelerdeki uzlaşmazlığı çözüm üzerine kuruluydu. Hepsinde vardık. Buralarda alınan kararların tamamı Ukrayna tarafından reddedildi ve uyulmadı bu kararlara.
Rusya her türlü iletişim kanalına ve diyaloğa açık. Önümüze koymuş olduğumuz hedeflerimiz var. Ukrayna’nın Nazi ideolojisinden arındırılması, silahsızlandırılması bunlar gerçekleştirilene kadar bu durum devam edecek. Ancak biz bu sorunu askeri harekat yoluyla ya da savaş yoluyla çözme meraklısı değiliz. Üstelik Ukraynalılar bizim kardeş halkımız. Kardeş halkın kanını dökme gibi bir arzumuz da yok. Dolayısıyla bize gelecek olan her türlü mantıklı öneriye açığız. Bütün iletişim kanallarımız açık.
Peki, Batı bize nasıl yanıt veriyor? Kısa bir zaman önce ABD Başkanı Biden 500 civarı yeni yaptırımı hayata geçiriyoruz dedi. Avrupa Birliği (AB) kısa süre önce 13 yeni yaptırım paketini hayata geçirdi.
Batı’da burada bir anlaşmazlık var ve bunu biz müzakere masasında çözmek istiyoruz gibi bir öneri ya da gündem maddesi yok. Ukrayna topraklarındaki milli güvenlik tehditlerinin tasfiye edilmesine kadar bu süreç devam edecektir kanaatindeyim.
Mehmet Kıvanç: “Rusya, Batı’nın uzun süreli yıpratma savaşı tuzağına düştü…” Bu görüşe ilişkin yorumunuz nedir?
Rodion Miroşnik: Bunu tuzak olarak adlandırıp adlandırmamaları kendi problemleri. Ben böyle düşünmüyorum. Sahadaki duruma bakarsanız eğer bugün savunma sanayisi modernize etmiş, sahada inisiyatifi ele geçirmiş bir Rusya’dan bahsediyoruz. Ele geçirilen bölgeleri elinde tutan bir Rusya’dan bahsediyoruz. Dolayısıyla bu bir tuzaksa nasıl bir tuzak onu da anlamak mümkün değil.
Mehmet Kıvanç: Rusya’ya bu kadar yakın bir halk içerisinden nasıl Rusya’ya karşı böylesine güçlü bir direnç gelişebildi. Moskova’nın bu noktada bazı hatalar yaptığını düşünüyor musunuz? Batı’nın etkisi dışında.
Rodion Miroşnik: 1991’den sonra özellikle biz tam da dediğiniz gibi kardeş iki milletin karşı karşıya gelmesi gibi bir durumun mevzu bahis olmayacağını düşünüyorduk. Bunu tahayyül dahi edemiyorduk. Ukrayna’nın toplumsal ve siyasi yeniden yapılanma süreci var SSCB’den sonra. Gelinen noktada biz Batılı kuruluşların Batılı resmi organların, STK’ların ya da istihbarat örgütlerinin buradaki toplumsal ve devlet yapısı üzerindeki faaliyetlerini, eğitim sistemi üzerindeki çalışmalarını anladığım kadarıyla küçümsedik, önemsiz gördük bunları…
Maalesef bugün bunun tepe noktasına ulaştık. Tepe noktası ne savaş… Bu durumda şu soruları biz de sorup gündeme getirmek Ukraynalı muhataplarımızla bunları istişare etmek isteriz. Bu sorunun cevabını biz de çok merak ediyoruz. Ancak an itibariyle bunu yapmamız mümkün değil. Çünkü Ukrayna’da ciddi bir Batı etkisi var. Batı’nın yönetimiyle ülke ayakları üzerinde duruyor. Ne zamanki o Batı etkisini bu savaşın devamı konusunda yapılan Batı finansmanını alırız ülkenin üzerinden o takdirde oturup da bunların cevabını alabiliriz.
Mehmet Kıvanç: Mart ayında İstanbul’da yürütülen Dolmabahçe süreci var. Bütün kanallar tıkalı mı oraya dönüş için?
Rodion Miroşnik: Bunun olması için kaba tabirle Batı’nın yanlış ata oynadığını anlaması gerekiyor. Ukrayna şu anda sahada kaybediyor. Kaybetmeye devam edeceğini ve bu işi devam ettirmenin kendi çıkarlarına olmadığını anladıkları anda yeni bir görüşme süreci olacaktır. Bundan emin olabilirsiniz.
Mehmet Kıvanç: Avrupa’nın etkisi nedir? Rusya – Avrupa diyaloğu tamamen koptu mu?
Avrupa bu süreçte muazzam etkindir. ABD bu savaşta Avrupa’yı ödemeleri yapması ve finanse etmesi konusunda zorluyor ve bu ödemeleri yaptırıyor. Ukrayna’ya yapılacak yardımlar konusunda ABD kongresinde yapılan görüşmeler altı ay boyunca bir ileri bir geri devam ederken o aradaki süreci Avrupalı devletlerin ödemeleriyle kapatıyorlar. Ukrayna’daki süreç Batı ve Avrupa için çok çok pahalı. Dolasıyla ABD’deki iç siyasi mücadelenin de bu işi belirleyecek nitelikte sonuçlar ortaya koyacağını diye düşünüyorum. Her daim aklıselime ve barışçıl yollarla meselenin çözümüne ilişkin bir şans veriyoruz. Buna açığız ancak bize bunu çözmek için başka bir şans bırakmıyorlar. Bu nedenle hedefler gerçekleşene kadar devam etmek durumdayız.
İlginizi Çekebilir
-
Ukrayna solundan Sosyalist Enternasyonal’e açık mektup
-
Ukrayna, Trump’ın dönüşüyle barış müzakerelerine hazırlanıyor
-
Patruşev’in Kommersant röportajı: Montrö ihlaline göz yummayacağız
-
Ukrayna, Rusya’nın Belgorod oblastında bir petrol deposunu vurdu
-
Rusya ve Çin, ortak askeri üretim için masaya oturabilir
-
AB, Rusya’nın gölge filosuna karşı ‘sistematik yaptırım’ hazırlığında
RUSYA
Patruşev’in Kommersant röportajı: Montrö ihlaline göz yummayacağız
Yayınlanma
8 saat önce12/11/2024
Yazar
Hazal Yalın“Karadeniz’de kıyısı olmayan devletlerin Montrö konvansiyonunu ihlal ederek daimi donanma bulundurmasına müsamaha göstermeyeceğiz”
16 yıl boyunca Rusya Güvenlik Konseyi sekreterliği görevinde bulunan Nikolay Patruşev altı ay önce başkan yardımcılığına, kısa bir süre sonra da Rusya deniz kolezyumu başkanlığına atandı. Doğrusu, Patruşev’in Güvenlik Konseyi’ndeki yerini eski Savunma Bakanı Şoygu’nun alması değil ama Patruşev’in genel sekreterlikten ayrılması (ama başkan yardımcısı sıfatıyla Konsey’de bulunmaya devam ediyordu) bana şaşırtıcı gelmişti, zira Patruşev, genellikle andığım gibi, “Bay Siloviki”dir — eğer bütün bir Rusya güvenlik bürokrasisini tek bir insan suretinde resmetmek gerekseydi Patruşev gibi çizilirdi. Bununla birlikte iki şey, Patruşev’in rolünün hiç de sınırlanmadığını ortaya koydu: birincisi, 2018’den beri federal hükümette tarım bakanlığı yapan oğlu Dmitriy’in başbakan yardımcılığına terfi etmesiydi; ikincisi ise, Patruşev’in deniz kolezyumunun başkanlığına atanmasıyla birlikte Rusya’nın dünya denizleri siyasetinin daha belirgin hale gelme eğilimi kazanması. Bu sonuncusunu bir çeşit donanma bakanlığı olarak tanımlamak da mümkün; ama görev tanımına bakılırsa başlıca görevi deniz kuvvetleri olmakla birlikte bundan ibaret değil.
Mülakatta bizi kuşkusuz en çok, Montrö ve Karadeniz’le ilgili tek bir cümle ilgilendiriyor. Patruşev ağustos ayından beri neredeyse aynı ifadelerle bu yaklaşımın altını sürekli çiziyor. Dolayısıyla, dikkate alınmasında fayda var.
Aşağıdaki mülakat dün (11 Kasım) Kommersant’ta yayınlandı. Çeviri, daha ziyade ayrıntı saydığım, gemi inşa sektörüyle ilgili son soru ve cevabı dışında eksiksizdir.
—————
“Deniz” meselesine girmeden önce ABD’de yapılan başkanlık seçimleriyle ilgili değerlendirmenizi sormama izin verin. Rusya açısından ABD’de yapılacak iktidar devri olumlu değişiklikler taşıyor mu?
Donald Trump seçimlerde başarılı olmak için belli güçlere dayandı ve bunlar karşısında da taahhütleri var. Sorumlu bir insan olarak bunları yerine getirmekle yükümlü.
Seçim döneminde seçmenleri kendi tarafına çekmek için pek çok beyanat verdi; bunlar da neticede mevcut ABD başkanının idaresinin yürüttüğü yıkıcı dış ve iç siyasete karşı oy kullandılar. Ama seçim kampanyası tamamlandı ve Ocak 2025’te seçilmiş başkanın somut tedbirler alma zamanı gelecek. ABD’de seçim öncesi vaatlerin sonraki eylemlerle genellikle çeliştiği de bilinir.
Bu bağlamda ABD’de bazı uzmanlar, eylemleri Amerikan elitinin, öncelikle de derin devlet denenlerin planlarıyla çelişmesin diye Trump üzerine güçlü bir etki ve baskı uygulanabileceğini ileri sürüyor. Birinci döneminde olduğu gibi. Trump’ın seçilmesi belli ki iktidar ve iş organlarının bazı temsilcilerini açıkça rahatsız ediyor; çokları da Trump’ın güvenliğinden yana endişeli.
Güncel bir meseleye temas ettiniz. Seçim kampanyası sırasında hayatına kastedilmesiyle ilgili iki olayı biliyoruz. Aslında ABD tarihi boyunca başkanların ve başkan adaylarının hayatına mütemadiyen kastedilmiştir — 20’den çok. Görevdeyken katiller tarafından dört ABD başkanı öldürüldü. Bu nedenle ABD gizli servisinin bu tür olaylara geçit vermemesi son derece önemli.
Denizlere gelelim. Batılı uzmanlar ve medya son zamanlarda giderek daha sıklıkla Ukrayna silahlı kuvvetlerinin batı silahlarının da yardımıyla Karadeniz donanmasını neredeyse mağlup ettiğini ileri sürüyorlar. Bu gerçekle örtüşüyor mu?
Ben daha yeni Karadeniz filosunu ziyaret ettim, donanma kıta ve kuvvetlerinin muharebe görevlerinin gidişatını inceledim ve savaş kabiliyetinden, denizden gelecek zorluk ve tehditlere karşı koymaya hazır olduğundan emin oldum.
Karadeniz’de donanmamızın bozgunu filan yok. Üstelik, Kiev’in bu bölgedeki saldırgan eylemlerinin NATO uzmanları tarafından koordine ediliyor olmasına rağmen bu böyle.
Batılılar, Rusya’nın Karadeniz’de dimdik durduğunu ve bu bölgedeki mevzilerimizin zayıf düşmesine izin vermeyeceğimizi akıllarına sokmalılar. Dahası, Karadeniz’de kıyısı olmayan devletlerin Montrö konvansiyonunu ihlal ederek daimi donanma bulundurmasına da müsamaha göstermeyeceğiz.
Rusya dünyanın önde gelen donanma güçlerinden biri olma statüsünü sıkıca koruyor; donanmamız başta nükleer caydırıcılık olmak üzere verilen bütün görevlerini kendinden emin bir şekilde yerine getiriyor. Daha yakınlarda nükleer denizaltı kruvazörlerimiz “İmparator Aleksandr III” ile “Krasnoyarsk” Kuzey donanması harekat bölgesinden Pasifik donanması üs bölgelerine buzdağlarının altından ulaşma görevini tamamladılar; geçtikleri mesafe 4 bin deniz milini aştı. Bu tür operasyonlar, ülkemizin nükleer doktrininin revize edilmesi bağlamında da özel bir önem taşıyor. Hasımlarımız, Rusya’nın deniz nükleer kalkanının daima ülkemizi korumak için tetikte olduğunu bilmeli. Donanmamızın diğer bileşenleri, kuvvetleri ve araçları da gelişiyor.
Baltıklardaki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? NATO üyesi ülkelerin kimi resmi temsilcileri Baltık denizinin artık esas itibariyle bir NATO denizi olduğunu söylüyorlar. Geçenlerde Almanya’nın Rostock şehrinde NATO’un çokuluslu deniz taktik karargâhı da açıldı…
Amerikalılar ve Avrupalı müttefikleri Baltık denizini militarize etme yolunu tuttular. Gerçi bu batı için geleneksel bir siyaset. İngilizler ve Fransızlar daha Kırım savaşı sırasında Kronştadt’ı ele geçirmeyi amaçlıyordu; Almanlar ise her iki dünya savaşında da Rusya’nın Baltık kıyısında tutunmaya çalışıyordu. Ama Baltıklı denizcilerimiz saldırganın hesaplarını daima bozguna uğrattı.
Mevcut durumda Baltık’ta güvenliğin temini son derece önemli askeri-siyasi bir görevdir. İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girmesinden beri, Kuzey Akım’ın havaya uçurulduğu da hesaba katılarak, Rusya toprak bütünlüğünü ve iktisadi egemenliğini koruyacak ek tedbirler alıyor.
Hatırladığım kadarıyla siz, boru hattının havaya uçurulmasında “Ukrayna izi” konusunda şüphelerini ifade eden ilk kişilerden birisiniz. Bu hikayeyle ilgili batılı resmi görevlilerden ve medyadan birbiriyle çelişen pek çok haber yayılıyor. Bunun arkasında Ukrayna’nın olmadığına dair görüşünüzü değiştirmediniz mi?
Kuzey Akım’a yönelik terör eylemi meselesinde gerçekten de ilginç ayrıntılar su yüzüne çıkıyor. Danimarkalı denizcilik yetkilileri bile olayın arifesinde Amerikan gemilerinin patlama bölgesinde olduğunu gizlemiyor. Kaldı ki, yabancı ülkelerin deniz kuvvetlerinin kabiliyetleriyle ilgilenen herkes, Ukrayna donanmasının derin denizlerde bir terör saldırısı gerçekleştirmek için ne ekipman ne de eğitimli uzmana sahip olduğunu bilir. Bu çapta bir sabotajı ancak NATO ülkelerinin özel kuvvetleri gerçekleştirebilir.
Bu nedenle şansölye Scholz’un sabotajdan bir takım Ukraynalıları suçlayıp güya bağımsız bir soruşturma çağrıları kulağa saçma geliyor.
ABD Almanya’yı kalkınması için çok gerekli olan Rusya enerji kaynaklarından bilinçli şekilde yoksun bırakıyor; Almanya’nın bugünkü yönetimi de aslında Alman ekonomisini yerle bir edenlerle birlikte hareket ediyor.
Aldığımız istihbarata göre Amerikalılar ve İngilizler Kuzey Akım sabotajına kendi iktisadi menfaatlerini ileri sürmenin pek çok yönteminden biri gözüyle bakıyor. Başka altyapı tesisleri, mesela bütün dünyada bağlantı sağlayan denizaltı fiber-optik kabloları da bunların saldırılarına maruz kalabilir.
Peki size göre bütün bunların arkasındaki plan nedir?
Tek bir kelimeyle ifade etmek mümkün: kaos. Batının hegemonyası sarsılmaya başladığından beri Washington enerji pazarını, deniz taşımacılığını istikrarsızlaştırmak yolu da dahil, kaotize etmeye karar verdi. Ayrıca Amerikalıların göz yummasıyla Yakındoğuda ve stratejik önem taşıyan diğer bölgelerde durum gene gerginleşiyor. Amerikan donanmasının İran körfezindeki varlığı ve bunların güya deniz seyrüseferinin güvenliğini sağlamaya yönelik eylemleri, Husilere yapılan saldırılar da dahil, bölgedeki gerilimi tırmandırma planlarını gizleyen perdeden başka bir şey değil. Ayrıca, enerji kaynaklarının tedarikine büyük ihtiyaç duyan Çin ve Hindistan’ı iteklemek için de. Aynı zamanda, enerji pazarının yeniden paylaşılmasının şartlarını yaratmak için.
Yalnız Amerikalılar tarihi unutuyor. 1980’lerde İran körfezinde tanker savaşı yaşanmıştı. O zaman küresel sigorta sektörü neredeyse çökmüş, dünya ölçeğinde bir enerji krizi başlamıştı. Reagan yönetimi bunu önlemek için muazzam kaynaklar harcamak zorunda kalmıştı.
Devasa devlet borçlarını sırtlanmış olan bugünkü Amerika’nın bu yeni krizle başa çıkıp çıkamayacağını söylemek güç.
Vaktiyle İngiltere de denizlerin hakimiydi, ama zamanla taşıyamayacağı bir yükü sırtlandığı ortaya çıktı. Kuvvetini abartmıştı ve neticede iflas etti, denizlerdeki kudretini kaybetti, bu da birçok açıdan Britanya imparatorluğunun çökmesine katkıda bulundu. Bi zamanların kudretli Britanya donanmasının bugün nasıl göründüğüne bakın. İngiliz donanmasındaki gemilerde üçte biri bulan personel eksiği var. Donanmada görev yapmanın itibarı yok. Denizlerdeki kudretin gerilemesi bugün ABD’de gözleniyor. Kağıt üzerinde muazzam bir donanmaları var, gerçekteyse denizcilerin muharebe ruhu zayıf, kronik bir personel yetersizliği var, tersane işletmelerinde tamir kabiliyetinde ve işçi sayısında yetersizlik var.
Bütün bunlar problematik olsaydı eğer batılı medya herhalde yazardı, ama bu pek de gözlenmiyor.
Batı dünyasında kendi gözündeki çöpü görmeyip başkasının gözündeki merteği görmek adettendir. Öte yandan, ABD donanması denizcilik enstitüsü, Amerikan LCS tipi Amerikan kıyı muharebe gemileri programının tasarımındaki başarısızlık yüzünden iflas ettiğini itiraf ettiği için Beyaz Saray tarafından sert bir şekilde eleştirildi. Yani Amerikalı uzmanların bile ABD’de üretilen ürünlerin kalitesinden şüphe etmelerine izin verilmez.
Sizi bu düşünceye götüren nedir?
Örneğin, üretilen havacılık araçlarında teknolojik problemler olduğunu açıklayan Boeing korporasyonu çalışanlarının esrarengiz bir şeklide ölümü, yaygın bilinen örneklerden.
Peki Rusya, denizlerdeki hasımlarına nasıl karşı koyabilir?
Dünya denizlerindeki rolümüzü artırmalı, bu bağlamda dost ülkelerle karşılıklı ilişki içinde kendi imkanlarımızı genişletmeliyiz.
BRICS ülkelerinin denizcilik alanında muazzam bir potansiyeli var. Denize çıkışı olmayan biricik BRICS ülkesi Etiyopya bile deniz ticaretine şüphe götürmez bir ilgi duyuyor.
Esasen, BRICS devletlerinin coğrafi konumu da bize, dünya denizlerinde birlikte çalışma olmaksızın edemeyeceğimizi gösteriyor. Burada mevzubahis olan istikrarın ve deniz iletişiminde güvenliğin korunması, gemi inşası, liman altyapısının geliştirilmesi alanında, deniz personelinin hazırlanmasında, yeni teknolojilerin uygulanmasında ortak çabaların yoğunlaştırılması.
Başkan Putin Kazan’daki BRICS etkinliğinde Kuzey Deniz Yolu’na, buzkıranların inşa ve kullanılmasına özel bir önem verdi. Kuzey Deniz Yolu’nun geliştirilmesi konusunu siz de geçtiğimiz günlerde Murmansk’taki toplantıda görüştünüz. Arktik’te sivil seyrüseferin geliştirilmesi hangi istikametlerde planlanıyor?
Kuzey Deniz Yolu çok büyük bir gelecek vaat ediyor. Bu yol yılın her ayında kullanılabilen milli bir deniz taşımacılık rotası haline gelmeli. Büyük Kuzey Deniz Yolu’nu Murmansk’tan Vladivostok’a kadar geliştirmek, mevcut taşımacılık altyapısıyla, iç su yollarıyla, gelişen demiryolu ağlarıyla, yeni derin deniz limanlarının inşasıyla bağlarını kurmak şart. Büyük Kuzey Deniz Yolu projesinin hayata geçmesi için de arktik gemi inşasının geliştirilmesi önem taşıyor.
Geçtiğimiz hafta dördüncü seri genel nükleer buzkıran Çukotka denize indirildi. Mevcut bulunan ve inşası devam eden buzkıran filosunun dünyada bir benzeri daha yok.
Rusya, atom yakıtı kullanan gemilerin inşasında dünyada lider durumunda ve dünyada nükleer buzkıran filosuna sahip olan tek ülke.
Mevcut güçlüklere rağmen buzkıran filomuzun imkanlarını genişletmek, bunu Rusya’da geliştirilen ve üretilen sistemleri kullanarak, yerli ekipman ve yedek parçaları kullanarak yapmak şart.
RUSYA
Ukrayna, Rusya’nın Belgorod oblastında bir petrol deposunu vurdu
Yayınlanma
8 saat önce12/11/2024
Yazar
Harici.com.trUkrayna’ya ait insansız hava araçları, Rusya’nın Belgorod oblastındaki bir petrol deposuna saldırarak yangına sebep oldu; olayda can kaybı yaşanmadı.
Belgorod Valisi Vyaçeslav Gladkov, 12 Kasım gecesi bir Ukrayna insansız hava aracının Belgorod oblastındaki Starooskolskiy bölgesinde bir petrol deposuna saldırı düzenlediğini duyurdu.
Gladkov, Telegram kanalında yaptığı paylaşımda, “Patlama sonucunda tanklardan biri alev aldı. Bölgede on itfaiye ekibi yangını hızla kontrol altına aldı. Herhangi bir can kaybı yaşanmadı,” ifadelerini kullandı.
Starooskolskiy bölgesi, Belgorod’un kuzeydoğusunda yer alıyor ve Kursk ve Voronej oblastları ile sınır komşusu. Bölgede benzin ve dizel yakıt depolamak için kullanılan iki büyük petrol tesisi bulunuyor.
Şehrin güneyinde, 24 depolama tankına sahip Oskolneftesnab üssü ve batıda, Rosneft’e bağlı olan Belgorodnefteprodukt Gubkinskaya petrol deposu. Bu depo, geçen yılın öart ve ağustos aylarında da insansız hava aracı saldırılarına hedef olmuştu.
Rusya Savunma Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre, 12 Kasım gecesi Belgorod, Bryansk ve Kursk oblastlarına yönelik toplam 13 Ukrayna insansız hava aracı saldırısı, devrede olan hava savunma sistemleri tarafından engellendi.
Ukrayna, kasım ayı başında Rosneft-Stavropol’e ait, Stavropol Krayı’nın Svetlograd kasabasındaki bir petrol deposuna da insansız hava aracıyla saldırmıştı.
Saldırı sırasında insansız hava aracı, tankın koruyucu ağına çarparak patlamış ve yangın çıkmasına neden olmuştu; olayda herhangi bir yaralanma bildirilmemişti.
Ukrayna, bu yılın başından bu yana Rusya’nın yakıt ve enerji altyapısına yönelik İHA saldırılarını yoğunlaştırdı.
Financial Times‘a göre, ekim ayı itibarıyla Rusya’nın 32 büyük petrol rafinerisinden en az dokuzu bu saldırılarla hedef alındı.
RUSYA
Rusya: Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkelerin Montrö Sözleşmesi’ni ihlal etmesine izin vermeyeceğiz
Yayınlanma
12 saat önce12/11/2024
Yazar
Harici.com.trRusya Devlet Başkanı Yardımcısı Nikolay Patruşev, Moskova’nın Karadeniz’de yabancı güçlerin kalıcı deniz varlığına izin vermeyeceğini ve NATO destekli Ukrayna eylemlerine rağmen Rusya’nın bölgedeki deniz güvenliğini korumaya devam ettiğini vurguladı.
Rusya Devlet Başkanı Yardımcısı Nikolay Patruşev, Moskova’nın Karadeniz’de yabancı güçlerin kalıcı deniz varlığı bulundurmasına izin vermeyeceğini açıkladı.
Rusya’nın bu bölgedeki stratejik konumunun zayıflatılmasına müsamaha göstermeyeceğini vurgulayan Patruşev, Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkelerin Montrö Sözleşmesi’ni ihlal ederek kalıcı bir deniz varlığı oluşturmasına izin verilmeyeceğini belirtti.
Kommersant gazetesine verdiği mülakatta, Ukrayna’nın bölgede gerçekleştirdiği “saldırgan eylemlerin” NATO uzmanlarının koordinasyonunda yürütüldüğünü ifade eden Patruşev, buna rağmen Rusya’nın Karadeniz Filosunun savaş kabiliyetini koruduğunu ve her türlü deniz tehdidine karşı hazırlıklı olduğunu söyledi.
Öte yandan Patruşev, ABD ve İngiltere’nin bir zamanlar sahip oldukları deniz gücünün önemli bir kısmını kaybettiklerine dikkat çekti.
Örnek olarak, İngiliz donanmasında ciddi bir denizci açığı bulunduğunu çünkü denizciliğin artık ülkede prestijli bir meslek olarak görülmediğini belirten Patruşev, ABD’de ise “kâğıt üzerinde büyük bir filoya sahip olmalarına rağmen, denizciler arasında moral eksikliği, kronik personel açığı ve yetersiz onarım kapasitesi gibi sorunların mevcut olduğunu” ifade etti.
Rusya’nın dünyanın önde gelen deniz güçlerinden biri olmaya devam ettiğini belirten Patruşev, Rusya donanmasının özellikle nükleer caydırıcılık gibi stratejik görevlerini başarıyla sürdürdüğünü vurguladı.
Yetkili, “Rakiplerimiz bilmelidir ki, Rusya’nın denizdeki nükleer kalkanı her zaman ülkemizin güvenliği için nöbet tutmaktadır,” ifadesini kullandı.
Patruşev, ABD ve Avrupalı müttefiklerin Baltık Denizi’ni askerileştirme çabalarına da dikkat çekerek, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılması ve Kuzey Akım patlamalarının ardından Moskova’nın güvenliği için ek tedbirler aldığını söyledi.
Patruşev, “Şu anda Baltık’ta güvenliğin sağlanması en önemli askeri ve siyasi görevdir. İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılmasının ardından Rusya, toprak bütünlüğünü ve ekonomik egemenliğini korumak için ek tedbirler almaktadır,” diye ekledi.
Son olarak Patruşev, ABD’nin deniz operasyonlarını genişleterek Orta Doğu’da gerilimi tırmandırma stratejisini eleştirdi.
Yetkil, bu adımların enerji piyasasının yeniden düzenlenmesi ve Hindistan ve Çin gibi dış enerji tedarikine bağımlı ülkeler üzerinde baskı kurma amacı taşıdığını belirtti.
Lavrov, ABD’nin Montrö Sözleşmesi’ni değiştirmekte başarılı olamayacağını söyledi
Çin’in en büyük uçak üreticisi COMAC ilk müşterisi olarak Air China’yı duyurdu
Donald Trump Jr, yeni yönetimde yer almak yerine “paralel ekonomi” inşasına katılıyor
Mahkeme, Meloni’nin göçmenleri Arnavutluk’a gönderme planlarını bir kez daha engelledi
Japon 7-Eleven İsrail’deki sekiz mağazasının tamamını kapattı
Ukrayna solundan Sosyalist Enternasyonal’e açık mektup
Çok Okunanlar
-
AMERİKA1 hafta önce
ABD seçimlerinde “üçüncü aday”: Jill Stein
-
GÖRÜŞ6 gün önce
Rusya-Ukrayna Savaşında Kuzey Kore’nin askeri hamlesinin etkileri
-
DÜNYA BASINI2 hafta önce
Trumpizmin sınıfsal kökenleri sanıldığından daha karmaşık
-
GÖRÜŞ2 hafta önce
Son düzlükte Demokratlar panikte… Trump gerçekten önde mi?
-
AVRUPA5 gün önce
Almanya’da hükümet dağıldı: Buraya nasıl gelindi?
-
DÜNYA BASINI2 hafta önce
Foreign Policy: Netanyahu Trump’ı destekliyor, ancak pişman olabilir
-
DÜNYA BASINI2 hafta önce
FT: ‘Batı, Kuzey Kore’yi hafife almanın bedelini ödeyecek’
-
AMERİKA3 gün önce
Fukuyama: Trump’ın geri dönüşü Amerika ve dünya için ne anlama geliyor?