Bizi Takip Edin

Diplomasi

Dünya Ticaret Örgütü: Nelerden sorumlu ve nasıl çalışır?

Yayınlanma

Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ), küresel ticaret kurallarını düzenleyen tek uluslararası organizasyon. 1995 yılında kurulan DTÖ, üyeleri arasında ticari anlaşmazlıkları çözmek, ticaret engellerini kaldırmak ve adil rekabeti sağlamak gibi temel hedeflere sahip. 164 üyesi bulunan örgüt, dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 98’ini düzenliyor.

Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ), küresel ticaret kurallarını düzenleyen tek uluslararası organizasyon olarak öne çıkıyor. 1947 yılında yürürlüğe giren Gümrük Vergileri ve Ticaret Genel Anlaşmasının (GATT) halefi olarak kuruldu.

DTÖ, modern anlamda 1 Ocak 1995 tarihinde faaliyetlerine başladı. Örgütün üyeleri arasındaki ticari ilişkiler, 1986-1994 Uruguay Turu çok taraflı ticaret müzakerelerinde kabul edilen anlaşmalar çerçevesinde düzenleniyor. Bu anlaşmalar, modern uluslararası ticaretin hukuki temelini oluşturuyor.

Günümüzde DTÖ, dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 98’ini düzenleniyor, fikri mülkiyet haklarının korunması ve ticarileştirilmesi gibi konuları denetliyor ve ticari anlaşmazlıkların çözümü için bir mekanizma sunuyor.

Örgütün yapısı, farklı yönetim organlarından oluşuyor. En üst karar alma organı, devletler arasındaki en önemli ticari konuları görüşmek üzere iki yılda bir toplanan Bakanlar Konferansı. Bu konferansın altında, örgütün günlük faaliyetlerini yürüten ve yılda birkaç kez İsviçre’nin Cenevre kentindeki merkezde toplanan Genel Konsey bulunuyor.

Genel Konsey’in liderliğinde, Mal Ticareti Konseyi, Hizmet Ticareti Konseyi ve Fikri Mülkiyet Konseyi (TRIPS) gibi organlar yer alıyor. Bu organlar, kendi alanlarında DTÖ anlaşmalarının ve politikalarının uygulanmasından sorumlu. Çevre sorunları, kalkınma, piyasa erişimi ve uluslararası ticaretin diğer güncel konuları ise çeşitli komiteler, çalışma grupları ve toplantılarda ele alınıyor.

Bu yapıların birçoğuna, DTÖ üyesi ülkelerin temsilcileri katılabiliyor. Ancak Temyiz Mahkemesi ve Anlaşmazlık Çözüm Panelleri gibi organların katılımcı sayısı sınırlı. DTÖ Sekretaryası ise örgütün faaliyetlerine analitik ve bilgi desteği sağlıyor.

DTÖ’nün temel amacı, açıklık, öngörülebilirlik ve ayrımcılık yapmama ilkeleri çerçevesinde uluslararası ticaretin serbestleştirilmesini teşvik etmek ve çok taraflı ticaret anlaşmalarına uygun şekilde adil rekabeti sağlamak.

rgüt, ekonomik iş birliğinin gelişmesine katkıda bulunuyor, piyasa erişimi, gümrük vergisi indirimleri ve belirli ülkelere tanınan ayrıcalıkların kaldırılması gibi konularda çözümler sunuyor.

DTÖ’nün önemli işlevlerinden biri, ülkeler arasındaki ticaret engellerini kaldırmak için müzakereler yapmak ve çok taraflı ticaret anlaşmaları imzalamak.

Örgüt, uluslararası ticareti düzenleyen kuralları (örneğin, anti-damping tedbirleri, sübvansiyonlar vb.) belirliyor, anlaşmaların uygulanmasını kontrol ediyor ve uluslararası ticarete ilişkin ekonomik araştırmalar yürütüyor. Ayrıca, üyeler arasındaki anlaşmazlıkların çözümü de DTÖ’nün görevleri arasında.

Şu anda DTÖ’nün 164 üyesi bulunuyor. DTÖ üyeliği, örgütün ilkelerini destekleyen ve belirli şartları yerine getiren her ülkeye açık. Üyelik süreci, tüm üyelerle müzakereler yapmayı ve anlaşmalar imzalamayı gerektirdiğinden oldukça karmaşık ve uzun bir süreçtir. Kuzey Kore, DTÖ’ye üye olmayan ve gözlemci statüsü bulunmayan en büyük ülke.

DTÖ, uluslararası ticaretin düzenlenmesinde önemli bir rol oyunuyor ve ticaretin açık ve adil bir şekilde yürütülmesini sağlıyor. DTÖ üyeliğinin en büyük avantajları arasında, gümrük vergilerinin düşürülmesi ve ithalat-ihracat prosedürlerinin kolaylaştırılması sayesinde ticaret koşullarının iyileştirilmesi ve diğer ülkelerin haksız uygulamalarına karşı koruma sağlayan bir anlaşmazlık çözüm mekanizmasına erişim yer alıyor.

Öte yandan DTÖ üyeleri, belirli şartlar altında diğer üye ülkelerin mal ve hizmetlerine kendi pazarlarını açmak zorunda kalabiliyor. Bu durum, özellikle küçük ülkelerin kendi pazarlarını koruma ve yerel sanayilerini geliştirme yeteneklerini sınırlayabiliyor Örneğin, Rusya’da 2023 yılında yerel çiçek üretiminin payı sadece yüzde 17 iken, yüzde 83’lük kısım ithal edilmekteydi. İthal çiçekler genellikle Ekvador ve Kenya’dan gelmekteydi. Rusya’nın DTÖ’ye katılmasıyla gümrük vergilerinin yüzde 15’ten yüzde 5’e düşmesi, yerel çiçek üreticileri için ekonomik kayıplara neden oldu.

Ayrıca, DTÖ’nün fikri mülkiyet haklarının korunmasına yönelik yüksek standartları, yoksul ülkeler için zorluklar yaratıyor. Örneğin, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki görüş ayrılıkları nedeniyle, HIV ile yaşayan milyonlarca insan uzun süre antiretroviral tedaviye erişemedi. 2003 yılında DTÖ’nün yoksul ülkelerin ucuz ilaç ithal etmesine izin veren anlaşmayı onaylamasına rağmen, bazı Afrika ülkelerinde ilaç fiyatları hala çok yüksek seviyelerde.

DTÖ’nün resmi internet sitesinde yayınlanan listeye göre, şu anda 25 ülke gözlemci statüsünde. Bu ülkeler arasında Azerbaycan, Belarus, Türkmenistan ve Özbekistan gibi eski Sovyet cumhuriyetleri de yer alıyor.

Gözlemci statüsü, DTÖ’ye katılmak isteyen ancak henüz üyelik sürecini tamamlamamış ülkelere veriliyor. Bu statü, ülkelerin DTÖ’nün çalışmalarını daha yakından tanımasına ve sınırlı düzeyde katılım sağlamasına olanak tanıyor.

Diplomasi

ABD’nin İstanbul’daki Rusya-Ukrayna görüşmelerine göndereceği temsilciler belli oldu

Yayınlanma

ABD Başkanı’nın özel temsilcileri Steve Witkoff ve Keith Kellogg’un, Rusya ile Ukrayna arasında İstanbul’da yapılması planlanan müzakerelere katılmak üzere bu kente gideceği bildirildi.

Reuters haber ajansının, adı açıklanmayan üç kaynağa dayandırdığı haberine göre, Witkoff ve Kellogg İstanbul’daki görüşmelerde Washington’ı temsil edecek.

Beyaz Saray, ABD Dışişleri Bakanlığı ve Ulusal Güvenlik Konseyi, Reuters‘ın konuyla ilgili sorularını henüz yanıtlamadı.

ABD Başkanı Donald Trump, daha önce yaptığı açıklamada, “faydalı olacağına inanırsa” İstanbul’daki müzakerelere katılabileceğini belirtmişti.

Trump, 13-16 Mayıs tarihleri arasında Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni kapsayan Orta Doğu turuna çıkıyor. ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun da 14-16 Mayıs tarihleri arasında Türkiye’de olması bekleniyor.

Özel temsilci Witkoff, Ukrayna’daki çatışmanın çözümü bağlamında toprak bütünlüğü, Kiev’in Dinyeper Nehri ve Karadeniz’e erişimi ile Zaporijya Nükleer Santrali’nin statüsünü kilit konular olarak nitelendirmişti.

Witkoff, siyasi irade ve doğrudan diyalog olması hâlinde tarafların uzlaşmaya varabileceğini ifade etmişti. Ayrıca, ilerleme kaydedilmemesi durumunda Trump’ın Washington’ın barış çabalarını azaltabileceğini de vurgulamıştı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna’ya 15 Mayıs’tan itibaren İstanbul’da doğrudan müzakerelere yeniden başlama teklifinde bulunmuş ve bu görüşmelerin amacının “çatışmanın temel nedenlerini ortadan kaldırmak,” olduğunu söylemişti.

Kremlin, henüz içeriği açıklanmayan bir heyet gönderme sözü verdi. Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ise Putin’i İstanbul’da “şahsen” bekleyeceğini ifade etti.

Ukrayna’daki askeri müdahalenin başlamasının ardından Moskova ve Kiev temsilcileri Belarus ve Türkiye’de bir dizi görüşme gerçekleştirmişti. Heyetler arasındaki son yüz yüze görüşme 29 Mart 2022’de İstanbul’da yapılmıştı.

Rus heyetine başkanlık eden Devlet Başkanı Yardımcısı Vladimir Medinskiy’e göre, taraflar ilerleme kaydetmiş, özellikle Ukrayna güvenlik garantileri karşılığında tarafsızlık statüsünü önermişti.

Ancak müzakereler daha sonra askıya alınmıştı. Putin, Avrupa’nın kendisinden Kiev yakınlarındaki birlikleri çekmesini istediğini, bunun üzerine Ukrayna’nın daha önce paraflanmış olan anlaşmayı “tarihin çöplüğüne attığını” söylemişti.

Ukrayna heyetine başkanlık eden iktidardaki Halkın Hizmetkârı partisi lideri David Arahamiya ise reddin dönemin İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın müdahalesiyle ilgili olduğunu belirtmişti. Johnson ise bu iddiayı “saçmalık” olarak nitelendirmişti.

Kremlin: Rusya, Ukrayna’da uzun vadeli barış konusunda ciddi

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Avrupa’dan Rusya’ya İstanbul görüşmesi öncesi ültimatom

Yayınlanma

Avrupalı dışişleri bakanları, İstanbul’da yapılması planlanan görüşmeler öncesinde Ukrayna’ya desteklerini ve Rusya’ya ateşkes çağrılarını yineledi. Moskova ise “ültimatom dilini” kabul etmediğini belirterek ön koşulsuz doğrudan müzakere önerdi.

Avrupa ülkelerinin dışişleri bakanları, 12 Mayıs’ta Londra’da bir araya gelerek Ukrayna’ya verilecek desteği ve İstanbul’da yapılması planlanan görüşmeler öncesindeki durumu ele aldı.

İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, İspanya ve Polonya dışişleri bakanlarının yanı sıra Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas’ın katıldığı toplantıya, Ukrayna Dışişleri Bakanı Andrey Sibiga video konferans yoluyla iştirak etti. “Weimar Üçgeni artı” formatında düzenlenen görüşmenin amacı, Kiev’e verilecek desteğin artırılması ve kıtadaki güvenlik sorunlarının ele alınması olarak tanımlandı.

Avrupalı bakanların toplantısı, “gönüllüler koalisyonu” olarak adlandırılan bir grup ülkenin “en az 30 gün süreyle tam ve koşulsuz ateşkes” önermesinden iki gün sonra gerçekleşti.

Avrupa ülkelerinin liderleri, 10 Mayıs’ta Kiev’de yaptıkları açıklamada bu öneriyi duyurmuş ve müzakerelerin gidişatı hakkında ABD Başkanı Donald Trump’a bilgi vermişlerdi.

Koalisyon katılımcılarının planına göre, Rusya-Ukrayna temas hattında 12 Mayıs’ta ateşkesin sağlanması ve tarafların 30 gün içinde barış koşulları üzerinde anlaşması hedefleniyordu.

Ateşkesin havada, denizde ve karada ABD ile yakın koordinasyon içinde izlenmesi ve Ukrayna için temel güvenlik garantisi unsurunun barış gücü olması öngörülüyordu.

Moskova daha önce defalarca Rusya’nın Ukrayna’da NATO askeri birliklerinin varlığına müsamaha göstermeyeceğini belirtmişti.

Aynı gün Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna ile herhangi bir ön koşul olmaksızın doğrudan müzakerelerin yeniden başlatılması yönünde karşı bir teklif sundu.

Putin, Rus ve Ukrayna heyetlerinin Mart 2022’de son kez bir araya geldiği ve sonrasında Kiev’in diyaloğu kestiği İstanbul’da 15 Mayıs’ta doğrudan temasların yeniden başlatılmasını teklif etti.

Putin’e göre ateşkes de orada tartışılabilecekti. Böylece Putin, Ukrayna ve Avrupa ülkelerinin girişimini fiilen reddetmiş ve Rusya’nın 12 Mayıs’ta ateşi kesmeyeceğini açıkça ortaya koymuş oldu. Moskova, Kiev ve ortaklarının söylemini “ültimatom dili” olarak değerlendirdi ve “Rusya ile bu dille konuşulamaz,” mesajını verdi.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, 12 Mayıs’ta olası yeni yaptırımlar konusundaki bir soruyu yanıtlarken, “Bu uyarıdan önce, hatırlarsanız evvelsi gün de bir uyarı duymuştuk. Onlar da oldukça ültimatomvari bir üslupla dile getirilmişti,” dedi. Peskov, “Ancak bu tür bir ültimatom dili Rusya için kabul edilemez, uygun değildir. Rusya ile bu dille konuşulamaz,” diye ekledi.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova da aynı gün basından gelen bir soruya cevaben, “2022 yılında eski Almanya şansölyesi A. Merkel ve eski Fransa cumhurbaşkanı F. Hollande, Minsk anlaşmalarını kimsenin uygulamayı planlamadığını, anlaşmaların Ukrayna’nın ‘Donbass sorununu’ güç kullanarak çözmeye hazırlanması için zaman kazanmak amacıyla yapıldığını belirtmişlerdi,” dedi.

Zaharova, “Bugün aynı ülkeler, Kiev’e askeri potansiyelini yeniden tesis etmesi ve Rusya ile çatışmaya devam etmesi için bir mola vermek amacıyla 30 günlük ateşkes sağlamaya çalışıyorlar,” diye konuştu.

Putin’in girişimine ABD Başkanı Trump’tan destek geldi. Trump, 11 Mayıs’ta Ukrayna makamlarını İstanbul’daki görüşmeyi derhal kabul etmeye çağırdı ve ertesi gün bu görüşmenin organize edilmesi için “çok güçlü bir şekilde ısrar ettiğini” bildirdi, hatta görüşmeye gelebileceğini bile söyledi.

Müzakerelerin yeniden başlamasını Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da destekledi. Erdoğan ve Putin, 11 Mayıs’ta bu konuyu telefonla görüştü. Kremlin’den yapılan açıklamada, “Türk tarafı, kalıcı barışın sağlanmasına yönelik müzakerelerin organize edilmesi ve yürütülmesinde mümkün olan her türlü yardımı sağlayacaktır,” denildi.

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Rusya’nın 12 Mayıs’ta ateşkese uymaya başlaması konusunda ısrar etti ancak İstanbul’daki görüşmeyi reddetmedi. Zelenskiy, 11 Mayıs’ta yayınladığı video mesajında, “Ukrayna’da müzakere etme konusunda hiçbir sorunumuz yok, her türlü formata hazırız. Bu perşembe, 15 Mayıs’ta Türkiye’de olacağım ve Putin’i Türkiye’de bekliyorum. Şahsen. Ve umarım Putin bu kez bir şeyi neden yapamayacağına dair bahaneler aramaz. Savaşı bitirmek için konuşmaya hazırız,” ifadelerini kullandı.

Zelenskiy, İstanbul müzakerelerine bizzat katılacağını vaat ederken, Putin kendi katılımı hakkında bir açıklamada bulunmadı. Rus heyetinde kimlerin yer alacağı henüz bilinmiyor. Üç yıl önce Rusya’yı Devlet Başkanı Yardımcısı Vladimir Medinskiy, Dışişleri Bakan Yardımcısı Andrey Rudenko, Belarus Büyükelçisi Boris Grizlov, Savunma Bakan Yardımcısı Aleksandr Fomin ve Duma Uluslararası İlişkiler Komitesi Başkanı Leonid Slutskiy temsil etmişti. Kremlin, heyette kimlerin yer alacağını daha sonra açıklayacağını bildirdi.

Trump, 12 Mayıs’ta Beyaz Saray’da gazetecilere yaptığı açıklamada, İstanbul’da yapılacak görüşmeyi “çok önemli” olarak nitelendirdi. Amerikalı lider, “Bence bu görüşmeden iyi şeyler çıkabilir,” ifadelerini kullandı. Trump ayrıca bu müzakerelere katılma olasılığını değerlendirdiğini söyledi.

Trump, “Anladığım kadarıyla her iki lider de orada olacak. Oraya uçmayı düşünüyordum. Bilmiyorum, birkaç toplantım olacak ama eğer bir şeyler olacağını düşünürsem oraya uçma olasılığını düşünüyordum,” diye ekledi.

Avrupalıların Londra’daki toplantısının tüm katılımcıları, Rusya’nın ön koşulsuz ateşkes rejimini reddetmesi halinde üzerindeki baskının devam etmesinden yana tavır aldı.

“Weimar+” görüşmeleri sonucunda yayımlanan ortak bildiride, Rusya’ya Ukrayna’da adil, kapsamlı ve kalıcı bir barış için müzakereler yolunda “derhal ilerleme kaydetmesi” çağrısı yapıldı. Belgede, “Şu ana kadar Rusya, ilerleme kaydetme konusunda ciddi bir niyet göstermemiştir,” denildi.

Açıklamada, “Barış, ancak BM Şartı da dahil olmak üzere uluslararası hukuka dayanması ve Ukrayna’nın gelecekteki herhangi bir Rus saldırısını caydırabilmesi ve kendini savunabilmesi durumunda uzun ömürlü olacaktır. Ukrayna’nın Rus saldırganlığına karşı devam eden savunmasında Avrupa desteğini nasıl daha da artıracağımızı tartıştık,” ifadelerine yer verildi.

Toplantı öncesinde İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy, Zelenskiy’nin müzakerelere hazır olmasını överek, Putin’in artık ateşkesi ve istişarelere katılımı “ciddiye alması” gerektiğini belirtti.

Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, Berlin’in Moskova’nın ateşkese rıza göstermesini beklediğini kaydetti.

Wadephul, “Öncelikle ateşkesin sağlanması gerektiği açıkça belirtildi. Ukrayna buna hazır. Almanya şimdi Rusya’nın ateşkese rıza göstermesini ve ardından müzakerelere hazır olmasını bekliyor,” dedi. Eğer Rusya “barışa doğru ilerlemeyi engellerse” yeni yaptırımlarla karşılaşacağını belirten Wadephul, ABD Senatosu’nun da ek kısıtlamalar getirmeye hazır olduğunu vurguladı.

Almanya hükümet sözcüsü Stefan Cornelius ise, Rusya’nın 12 Mayıs’ta ateşkesi reddetmesi halinde yaptırım hazırlıklarının başlatılacağı tehdidinde bulunarak, “Saat işliyor,” dedi.

Wadephul ayrıca Ukrayna ordusuna ek askeri yardım sağlanabileceğini de belirtti. The New York Times‘ın haberine göre, Almanya geçtiğimiz günlerde ABD’den Ukrayna’ya Patriot hava savunma sistemleri için 100 füze ve 125 uzun menzilli füze tedariki için onay aldı (bu füzeler ABD topraklarında üretiliyor ve başka bir devlete ait olsalar bile Amerikan hükümetinin izni olmadan ihraç edilemiyor).

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da 11 Mayıs’ta düşünmek için fazla zaman kalmadığını belirterek, Rusya’ya yönelik 30 günlük ateşkes teklifinin sadece pazartesi akşamına kadar geçerli olduğunu kaydetti.

Macron gazetecilere yaptığı açıklamada, “Bugün Vladimir Zelenskiy ve Avrupalı meslektaşlarımla konuşacağım. Çerçeve belirlendi. Her şey açık,” değerlendirmesini yaptı.

Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Bakanı Benjamin Haddad da Londra’da yaptığı açıklamada, “müzakerelerin önünü açmak” için karada, havada ve denizde 30 gün boyunca koşulsuz ateşkes gerektiğini söyledi.

Haddad, “Başkan Zelenskiy defalarca müzakerelere açık olduğunu, diplomasi istediğini, barış istediğini gösterdi,” diyerek, Rusya’nın ateşkes rejimini kurmayı kabul etmemesi halinde kapsamlı yaptırım çağrısını yineleyeceğini belirtti.

Polonya Dışişleri Bakanı Radosław Sikorski, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, Batı’nın Kremlin’e “Ukrayna’daki hedeflerinden vazgeçmesi” için baskı yapmaya devam etmesi gerektiğini söyledi, ancak tarafların ateşi kesmenin ve askeri faaliyetlerin durdurulması ile “uluslararası hukuka saygının yeniden tesis edilmesi” konusunda “verimli, gerçek müzakereler” yapmanın bir yolunu bulacağını umduğunu ifade etti.

İspanyol mevkidaşı José Manuel Albares de benzer bir görüş dile getirerek, Avrupa ve Ukrayna’nın barış istediğini ve “şimdi sıranın Rusya’da olduğunu” belirtti. Alman mevkidaşı gibi o da ülkesinin Ukrayna’ya gerektiği sürece askeri destek vermeye devam etmeye hazır olduğunu teyit etti. Son olarak Albares, İstanbul’da yapılacak görüşmenin sadece “sorunun çözümünü ertelemenin bir yolu” olmaması gerektiğini kaydetti.

Ukraynalı bakan Sibiga, gazetecilere yaptığı açıklamada, Londra’daki görüşmelerin barışın tesisi için çabaların koordinasyonuna ve ABD ile ortak çalışmaya odaklandığını söyledi. Ukrayinska Pravda gazetesinin aktardığına göre Sibiha, “Bu hafta için barış ve sorumluluk açısından belirleyici olacak eylem stratejilerimizi koordine ettik,” dedi.

Toplantı sonunda yayınlanan bildiride, Avrupa ülkelerinin, “Rusya saldırganlığını durdurana ve verdiği zararı ödeyene kadar” kendi yetki alanlarındaki dondurulan Rus varlıklarını tutma konusunda anlaştıkları belirtildi.

AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Rusya’yı ateşkesle “oyun oynamakla” suçladı. Kallas ayrıca, AB ile İngiltere arasında savunma ve güvenlik alanında yeni bir işbirliği anlaşması olasılığına dikkat çekti. Bu anlaşmanın, Brexit sonrası 19 Mayıs’ta yapılması planlanan ilk ortak zirvelerinde imzalanabileceği belirtildi.

İngiltere’de başbakanlık görevini üstlenen Keir Starmer, askeri alan da dahil olmak üzere Avrupalı müttefiklerle ilişkileri düzeltme yoluna girdi.

Ekim 2024’te İngiltere, Almanya ile NATO’nun doğu kanadında ortak tatbikatlar, Ukrayna’ya ortak destek programı, Kuzey Denizi’nin korunması için deniz işbirliği ve uzun menzilli füzelerin geliştirilmesini öngören “Trinity House Anlaşması”nı imzaladı. Bu yılın ocak ayında Polonya ile de benzer bir anlaşma yapılmasına karar verildi.

AB şu anda Rusya’ya karşı 17. yaptırım paketi üzerinde çalışıyor. Önlemlerin önümüzdeki hafta alınması bekleniyor. Ancak Kallas, Rus petrolüne yönelik olanlar da dahil olmak üzere ikincil yaptırımların yakın günlerde üzerinde anlaşmaya varılmasının pek olası olmadığını kabul etti.

Reuters haber ajansının daha önce aktardığına göre, yeni kısıtlama paketi çift kullanımlı mallar üzerinde daha sıkı ihracat kontrollerinin yanı sıra Rusya’nın petrol ihracatı için kullandığı yaptırım uygulanan gölge filonun genişletilmesini de içeriyor.

Ajansın kaynağı, aralarında Çin’den beşinin de bulunduğu yaklaşık 50 gerçek ve tüzel kişinin yaptırımlara maruz kalacağını belirtti.

Witkoff: Ukrayna’da barışın anahtarı Putin’in onayı  

Okumaya Devam Et

Avrupa

İtalya ve Yunanistan, ‘göçle mücadele’ konusunda işbirliğini artırıyor

Yayınlanma

İtalya ve Yunanistan pazartesi günü hükümetler arası “göçle mücadele’ toplantısı için bir araya geldi.

Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis, ortak basın toplantısında bu zirveyi “rutin” bir diplomatik toplantıdan ziyade “önemli ve belirleyici” olarak nitelendirdi.

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni de, Akdeniz’de benzer “jeostratejik bakış açısına” sahip olan iki ülkenin, özellikle savunma ve göç gibi önemli konularda yakın işbirliği içinde olduğunu söyledi.

Mitsotakis, Yunanistan hükümetinin yıllardır AB göç politikasında değişiklik yapılması için baskı yaptıktan sonra, bu sorunu “doğru yaklaşımla” ele almak için Meloni hükümetinde “doğru ortağı” bulduğunu savundu.

Meloni, hedeflerinin göç yönetimine yönelik yeni bir AB yaklaşımını sağlamlaştırmak olduğunu vurguladı ve son birkaç yılda odak noktasının “iç yeniden dağıtım”dan “dış sınırların güvenliğinin sağlanması, sınır dışı etme ve menşe ve transit ülkelerle işbirliğine” kaydırıldığını belirtti.

Meloni, İtalya ve Yunanistan’ın “birincil varış ülkeleri olmanın yükünü” taşıdığını, ama her ikisinin de artık sorunun değil çözümün parçası olduğunu savundu.

Mitsotakis, Meloni ile düzenlediği ortak basın toplantısında, İtalya ile elektrik enterkoneksiyonu ve demiryolu altyapısı konusunda da iki önemli anlaşmanın imzalandığını duyurdu.

Mitsotakis, imzalanan anlaşma sayısının Yunanistan-İtalya Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin daha sık toplanması gerektiğini gösterdiğini söyledi.

Yunan lider, iki ülke arasında imzalanan demiryolu anlaşmasını, bu sektördeki ikili işbirliğinin yeniden başlaması olarak nitelendirdi.

Mitsotakis, “Yunanistan demiryolu ağına 400 milyon avrodan fazla yatırım yaparken, İtalya yeni trenler satın almak ve yeni depolar inşa etmek için 360 milyon avro katkıda bulunacak,” dedi.

Mitsotakis hükümeti, Tempe’deki tren kazası faciası nedeniyle toplumsal öfkenin odağı haline gelmişti.

Enerji konusunda Mitsotakis, iki ülke arasındaki elektrik bağlantı kapasitesini üç katına çıkarma hedefini vurguladı ve Yunanistan’ın elektrik ihracatçısı bir ülke olduğunu söyledi.

İtalyan elektrik şebeke operatörü Terna ve Yunan eşleniği IPTO’ya, 1,9 milyar avroya mal olması beklenen projeyi ilerletmeleri talimatı verildiğini ekledi ve “Terna ve IPTO’ya verdiğimiz talimat, projeyi mümkün olan en kısa sürede ilerletmeleri yönünde,” dedi.

İki şirket daha sonra İtalya ve Yunanistan arasında yeni bir denizaltı elektrik bağlantısı için yaklaşık 2 milyar avro değerinde bir anlaşma imzaladı.

Mitsotakis, Ukrayna’daki savaşla ilgili olarak, Atina ve Roma’nın tüm Avrupa ülkelerinin desteğiyle mümkün olan en kısa sürede koşulsuz 30 günlük ateşkesin sağlanması yönündeki kararlılıklarında tamamen aynı çizgide olduklarını belirtti.

Meloni, anlaşmayı ikili işbirliğine “stratejik bir destek” olarak nitelendirdi ve iki ülke arasında savunma ve göç konusunda güçlü bir uyum olduğunu kaydetti.

Meloni, “İlişkilerimiz mükemmel. İki ülke olmasaydı, Avrupa bugün bu durumda olmazdı. Her ikimiz de AB ve NATO üyesiyiz ve Avrupa Konseyi’nde yan yana oturuyoruz. Gelecek yıl, AB Başkanlığı görevini birbirimizden devralacağız,” dedi.

Meloni, savunma işbirliği ve düzensiz göçle mücadelenin öncelikli konular olacağını söyledi ve “Bu alanlarda Yunanistan Başbakanı ile güçlü bir ortak zemin var,” dedi:

“Avrupa’nın genel yaklaşımını yeniden şekillendirmek için Kyriakos ile çalışmaya devam etmeyi hedefliyoruz. Odak noktamızı dış sınırların korunması, insan kaçakçılarının hedef alınması ve transit ülkelerle işbirliğinin güçlendirilmesine kaydırmayı başardık.”

“Ukrayna’da adil ve kalıcı barış”a desteğini yineleyen Meloni, Rusya’nın koşulsuz ateşkes ve Zelenskiy ile Putin arasında bir görüşme çağrısına olumlu yanıt vereceğini umduğunu belirtti.

Gazze konusunda Meloni, acil insani yardım çağrısında bulunarak, daha geniş bir güvenlik çerçevesi oluşturmak için Arap ülkeleri öncülüğündeki çabaları destekledi. Ayrıca, her iki ülkenin Batı Balkanların AB üyeliği yolunda ilerlemesini desteklediğini de teyit etti.

İktisadi işbirliği konusunda, fiber optik alanındaki ortak çabaların yanı sıra, iki ülke arasındaki enerji bağlantısını iki katından fazla artırmayı amaçlayan Blue Med ve Green Med girişimlerinin önemini vurguladı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English