Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Dünya Ticaret Örgütü: Nelerden sorumlu ve nasıl çalışır?

Yayınlanma

Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ), küresel ticaret kurallarını düzenleyen tek uluslararası organizasyon. 1995 yılında kurulan DTÖ, üyeleri arasında ticari anlaşmazlıkları çözmek, ticaret engellerini kaldırmak ve adil rekabeti sağlamak gibi temel hedeflere sahip. 164 üyesi bulunan örgüt, dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 98’ini düzenliyor.

Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ), küresel ticaret kurallarını düzenleyen tek uluslararası organizasyon olarak öne çıkıyor. 1947 yılında yürürlüğe giren Gümrük Vergileri ve Ticaret Genel Anlaşmasının (GATT) halefi olarak kuruldu.

DTÖ, modern anlamda 1 Ocak 1995 tarihinde faaliyetlerine başladı. Örgütün üyeleri arasındaki ticari ilişkiler, 1986-1994 Uruguay Turu çok taraflı ticaret müzakerelerinde kabul edilen anlaşmalar çerçevesinde düzenleniyor. Bu anlaşmalar, modern uluslararası ticaretin hukuki temelini oluşturuyor.

Günümüzde DTÖ, dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 98’ini düzenleniyor, fikri mülkiyet haklarının korunması ve ticarileştirilmesi gibi konuları denetliyor ve ticari anlaşmazlıkların çözümü için bir mekanizma sunuyor.

Örgütün yapısı, farklı yönetim organlarından oluşuyor. En üst karar alma organı, devletler arasındaki en önemli ticari konuları görüşmek üzere iki yılda bir toplanan Bakanlar Konferansı. Bu konferansın altında, örgütün günlük faaliyetlerini yürüten ve yılda birkaç kez İsviçre’nin Cenevre kentindeki merkezde toplanan Genel Konsey bulunuyor.

Genel Konsey’in liderliğinde, Mal Ticareti Konseyi, Hizmet Ticareti Konseyi ve Fikri Mülkiyet Konseyi (TRIPS) gibi organlar yer alıyor. Bu organlar, kendi alanlarında DTÖ anlaşmalarının ve politikalarının uygulanmasından sorumlu. Çevre sorunları, kalkınma, piyasa erişimi ve uluslararası ticaretin diğer güncel konuları ise çeşitli komiteler, çalışma grupları ve toplantılarda ele alınıyor.

Bu yapıların birçoğuna, DTÖ üyesi ülkelerin temsilcileri katılabiliyor. Ancak Temyiz Mahkemesi ve Anlaşmazlık Çözüm Panelleri gibi organların katılımcı sayısı sınırlı. DTÖ Sekretaryası ise örgütün faaliyetlerine analitik ve bilgi desteği sağlıyor.

DTÖ’nün temel amacı, açıklık, öngörülebilirlik ve ayrımcılık yapmama ilkeleri çerçevesinde uluslararası ticaretin serbestleştirilmesini teşvik etmek ve çok taraflı ticaret anlaşmalarına uygun şekilde adil rekabeti sağlamak.

rgüt, ekonomik iş birliğinin gelişmesine katkıda bulunuyor, piyasa erişimi, gümrük vergisi indirimleri ve belirli ülkelere tanınan ayrıcalıkların kaldırılması gibi konularda çözümler sunuyor.

DTÖ’nün önemli işlevlerinden biri, ülkeler arasındaki ticaret engellerini kaldırmak için müzakereler yapmak ve çok taraflı ticaret anlaşmaları imzalamak.

Örgüt, uluslararası ticareti düzenleyen kuralları (örneğin, anti-damping tedbirleri, sübvansiyonlar vb.) belirliyor, anlaşmaların uygulanmasını kontrol ediyor ve uluslararası ticarete ilişkin ekonomik araştırmalar yürütüyor. Ayrıca, üyeler arasındaki anlaşmazlıkların çözümü de DTÖ’nün görevleri arasında.

Şu anda DTÖ’nün 164 üyesi bulunuyor. DTÖ üyeliği, örgütün ilkelerini destekleyen ve belirli şartları yerine getiren her ülkeye açık. Üyelik süreci, tüm üyelerle müzakereler yapmayı ve anlaşmalar imzalamayı gerektirdiğinden oldukça karmaşık ve uzun bir süreçtir. Kuzey Kore, DTÖ’ye üye olmayan ve gözlemci statüsü bulunmayan en büyük ülke.

DTÖ, uluslararası ticaretin düzenlenmesinde önemli bir rol oyunuyor ve ticaretin açık ve adil bir şekilde yürütülmesini sağlıyor. DTÖ üyeliğinin en büyük avantajları arasında, gümrük vergilerinin düşürülmesi ve ithalat-ihracat prosedürlerinin kolaylaştırılması sayesinde ticaret koşullarının iyileştirilmesi ve diğer ülkelerin haksız uygulamalarına karşı koruma sağlayan bir anlaşmazlık çözüm mekanizmasına erişim yer alıyor.

Öte yandan DTÖ üyeleri, belirli şartlar altında diğer üye ülkelerin mal ve hizmetlerine kendi pazarlarını açmak zorunda kalabiliyor. Bu durum, özellikle küçük ülkelerin kendi pazarlarını koruma ve yerel sanayilerini geliştirme yeteneklerini sınırlayabiliyor Örneğin, Rusya’da 2023 yılında yerel çiçek üretiminin payı sadece yüzde 17 iken, yüzde 83’lük kısım ithal edilmekteydi. İthal çiçekler genellikle Ekvador ve Kenya’dan gelmekteydi. Rusya’nın DTÖ’ye katılmasıyla gümrük vergilerinin yüzde 15’ten yüzde 5’e düşmesi, yerel çiçek üreticileri için ekonomik kayıplara neden oldu.

Ayrıca, DTÖ’nün fikri mülkiyet haklarının korunmasına yönelik yüksek standartları, yoksul ülkeler için zorluklar yaratıyor. Örneğin, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki görüş ayrılıkları nedeniyle, HIV ile yaşayan milyonlarca insan uzun süre antiretroviral tedaviye erişemedi. 2003 yılında DTÖ’nün yoksul ülkelerin ucuz ilaç ithal etmesine izin veren anlaşmayı onaylamasına rağmen, bazı Afrika ülkelerinde ilaç fiyatları hala çok yüksek seviyelerde.

DTÖ’nün resmi internet sitesinde yayınlanan listeye göre, şu anda 25 ülke gözlemci statüsünde. Bu ülkeler arasında Azerbaycan, Belarus, Türkmenistan ve Özbekistan gibi eski Sovyet cumhuriyetleri de yer alıyor.

Gözlemci statüsü, DTÖ’ye katılmak isteyen ancak henüz üyelik sürecini tamamlamamış ülkelere veriliyor. Bu statü, ülkelerin DTÖ’nün çalışmalarını daha yakından tanımasına ve sınırlı düzeyde katılım sağlamasına olanak tanıyor.

DİPLOMASİ

Almanya, HTŞ yönetimi ile sığınmacıların dönüşü için gizli görüşmeler yapıyor

Yayınlanma

Almanya’nın Suriyeli sığınmacıların geniş çaplı geri dönüşü için seçenekleri araştırdığı ve Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser’in HTŞ lideri Ebu Muhammed el-Colani (Ahmed eş-Şara) ile görüşmelere başladığı bildiriliyor.

Alman gazetesi BILD’in edindiği bilgilere göre Berlin şartları müzakere etmek üzere Şam’a diplomatik bir ziyaret gerçekleştirmeyi düşünüyor.

İçişleri Bakanlığından bir sözcü Alman gazetesine yaptığı açıklamada Şam’daki geçici hükümetle özellikle Almanya’da yaşayan Suriyelilerin geri dönüşü konusunda görüşmelerin devam ettiğini doğruladı fakat bakanlık “belirli seyahat planları” hakkında yorum yapmaktan kaçındı.

Olası bir anlaşma Almanya’da yaşayan yaklaşık 974.000 Suriyelinin ülkelerine dönmesini sağlayabilir. Hükümet rakamlarına göre bu kişilerin yaklaşık 512.000’i yılda yaklaşık dört milyar avro tutarında devlet yardımı alıyor ki bu da yardım alan kişi başına ayda ortalama 664 avro anlamına geliyor.

Aralık ayından bu yana İçişleri Bakanlığı, Federal Göçmen Bürosu ile işbirliği içinde, gönüllü geri dönüşleri kolaylaştırmak için “pragmatik yolları” inceliyor. Önerilerden biri, Suriyelilerin Almanya’daki koruma statülerini hemen kaybetmeden kendi ülkelerindeki koşulları değerlendirmek üzere geri dönmelerine izin verilmesini içeriyor. Suriye’ye tek seferlik bir “keşif gezisinin” düşünüldüğü bildiriliyor.

Habere göre, göçten sorumlu İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Bernd Krösser’e yakın yetkililer, “Sünni İslam”a bağlı Suriyelilerin sonunda koruma statülerinin iptal edilebileceğini iddia ediyor.

Yetkililer, “Sünni” olarak tanımladıkları Suriye yönetimi altında bu kişilerin zulüm tehdidiyle karşı karşıya olmadığını savunuyor.

Suriye’nin sahil bölgesinde Alevilere yönelik katliamların ardından Almanya “kınama” açıklaması yapmıştı. Berlin, bugün düzenlenen Suriye bağışçılar konferansında Suriye’ye 300 milyar avro ek yardım yapacağını duyurmuştu.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

İngiltere, Ukrayna’ya binlerce asker göndermeye hazırlanıyor

Yayınlanma

The Times‘ın haberine göre, İngiltere, olası bir ateşkesi denetlemek üzere Ukrayna’ya binlerce askerini süresiz olarak göndermeyi planlıyor. İngiltere, Fransa, Türkiye, Kanada ve Avustralya’nın da aralarında bulunduğu ülkelerle birlikte Ukrayna’ya asker gönderme konusunda anlaştı.

The Times gazetesinin hükümet kaynaklarına dayandırdığı haberine göre İngiltere, Moskova ile Kiev arasında olası bir ateşkesi denetlemek üzere binlerce askerini Ukrayna’ya süresiz olarak göndermeye hazırlanıyor.

Hükümetten ismi belirtilmeyen üst düzey bir yetkili, “Bu, yıllar sürecek uzun vadeli bir taahhüt. Barış anlaşmasını sürdürmek ve Rusya’yı caydırmak için ne kadar gerekirse o kadar,” ifadelerini kullandı.

Gazetenin paylaştığı verilere göre, İngiltere, Fransa, Türkiye, Kanada ve Avustralya ile birlikte Ukrayna’ya asker gönderme konusunda anlaştı.

30’dan fazla ülke de misyonu silah ve lojistik destekle desteklemeyi kabul etti. Toplamda, Ukrayna’ya yardım etmek isteyen “gönüllüler koalisyonu” 30 bin kadar barış gücü gönderebilir.

Ancak bu birlik, yalnızca Moskova ile Kiev arasında bir barış anlaşması imzalandığında Ukrayna’ya gidecek.

‘Çatışmanın doğrudan tarafı olurlar’

Öte yandan Moskova, NATO ülkelerinin Ukrayna’ya asker konuşlandırmasına kesin bir şekilde karşı çıkıyor. Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Aleksandr Gruşko, bu tür girişimlerin tamamen yersiz ve anlamsız olduğunu belirterek, “Eğer bu birlikler orada bulunursa, bu durum onları çatışmanın doğrudan tarafı yapar ve tüm sonuçlarıyla birlikte çatışma bölgesinde yer aldıkları anlamına gelir,” dedi.

Gruşko, yalnızca barış anlaşmasının uygulanmasını izleyecek silahsız gözlemcilerin söz konusu olabileceğini belirtti.

Diğer yandan, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, savaşın sona ermesinin ardından Ukrayna’da Avrupa barış gücünün konuşlandırılmasının Rusya’nın onayını gerektirmeyeceğini söyledi.

Macron, “Ukrayna egemen bir devlettir ve eğer müttefik askerlerin kendi topraklarında bulunmasını talep ederse, buna katılıp katılmamaya Rusya karar veremez,” ifadesini kullandı.

Aynı zamanda Macron, barış gücünün konuşlandırılmasının müzakerelerin bir maddesi olacağını belirterek, “Ukraynalıların hiçbir şekilde toprak tavizi vermemesi ve hiçbir güvenlik garantisi olmaması açık,” diye ekledi.

İngiltere ve Fransa tarafından hazırlanan plana göre, barış güçleri Kiev, Odessa ve Lviv’e gönderilebilir.

Bu güçler, Ukrayna ordusuna ikmal ve eğitim sağlamakla görevli “destek güçleri” olarak orada bulunacaklar.

Daha önce Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, olası bir barış anlaşmasının uygulanmasını etkili bir şekilde denetlemek için ülkeye 100 bin barış gücü askeri yerleştirilmesi çağrısında bulunmuştu.

ABD, Avrupa barış gücünün konuşlandırılmasını destekledi, ancak kendi askerlerini göndermeyi reddetti.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Ukrayna, barış için Rusya’ya yönelik yaptırımların hafifletilmesini kabul edebilir

Yayınlanma

Ukrayna, Rusya ile barış görüşmelerinde yaptırımların hafifletilmesini gündeme getirebileceğini açıkladı. Ukrayna Devlet Başkanı yaptırım politikalarından sorumlu yetkilisi Vladislav Vlasyuk, yaptırımların amacının Rusya’yı askeri müdahaleyi durdurmaya ve kalıcı barış anlaşması yapmaya zorlamak olduğunu belirtti. Vlasyuk, Rusya ile ilişkilerin normalleşme hâlinde enerji kaynaklarının Avrupa pazarına dönmesinin de değerlendirilebileceğini ifade etti.

Ukrayna makamları, Rusya’ya uygulanan yaptırımların hafifletilmesinin barış görüşmelerinde gündeme gelebileceğini belirtiyor.

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’in yaptırım politikalarından sorumlu yetkilisi Vladislav Vlasyuk, Politico’ya verdiği demeçte, Batılı ülkelerle Rusya arasındaki iş ilişkilerinin yeniden kurulmasının “zaman meselesi” olduğunu, ancak bunun belirli koşullar altında gerçekleşmesi gerektiğini söyledi.

Vlasyuk, yaptırımların “Ukrayna için adaleti sağlamaya ve güvenliğini temin etmeye yardımcı olması” hâlinde, nihayetinde bu yaptırımlardan vazgeçilebileceğini iddia etti.

Yetkili, ambargolar ve Rusya’nın enerji kaynaklarına uygulanan ithalat yasaklarının, “Rusya’yı askeri müdahaleyi durdurmaya ve kalıcı barış anlaşması yapmaya zorlamak” gibi somut hedefleri olduğunu, bunların sadece “basit birer ceza” olmadığını savundu.

Ayrıca Vlasyuk, Moskova’nın öncelikle askeri müdahaleyi sona erdirmek için somut adımlar atması gerektiğini, ancak bundan sonra yaptırımlar hakkında görüşmelere başlanabileceğini ifade etti.

Barışın tesis edilmesinin ardından, Avrupalı ülkelerin Rusya’nın petrol ve doğalgaz tedarikindeki “büyük potansiyelini kullanmaya çalışmamasının aptallık olacağını” söyleyen Vlasyuk, ancak, Avrupa’nın doğalgaz ithalatında yüzde 40’tan fazla oranla Gazprom’a bağımlı olduğu savaş öncesi dönemdeki gibi büyük miktarlarda olmaması gerektiğini de sözlerine ekledi.

Vlasyuk, “Ancak en önemlisi, Rusya bir noktada ortaklarına ve komşularına karşı az çok normal bir politikaya dönerse, rekabetçi pazarlardan dışlanmaması gerektiğini düşünüyorum,” dedi.

Avrupa Birliği (AB), Rus enerji kaynaklarından 2027 yılına kadar tamamen vazgeçmeyi hedefliyor.

Fakat, bu hedefe nasıl ulaşılacağına dair yol haritası bu yıl iki kez ertelendi ve şu anda ne zaman hazır olacağı bilinmiyor.

Bu arada, Doğu Almanya’daki bazı politikacılar ve sanayiciler, enerji maliyetlerini düşürmek için Rus gazı alımına yeniden başlanmasının iyi olacağını dile getirmeye başladı.

Bloomberg ve Reuters’ın haberine göre, Trump’ın danışmanları, petrol için belirlenen tavan fiyatı da dahil olmak üzere, kısıtlayıcı tedbirlerin hafifletilmesi için çeşitli seçenekler hazırlıyor.

Ayrıca, ABD’nin Rusya’ya yönelik politikasının daha geniş kapsamlı bir şekilde gözden geçirilmesi kapsamında, bazı milyarderler de dahil olmak üzere belirli tüzel ve özel kişilere uygulanan yaptırımların potansiyel olarak kaldırılması da değerlendiriliyor.

Rus şirketleri için enerji yaptırımları ilk sırada yer almasa da özellikle tanker filosuna uygulanan yaptırımların kaldırılmasını istiyorlar.

Ancak şirket temsilcileri, şirketler için en büyük yükün sınır ötesi ödemelerle ilgili sorunlar olduğunu belirtiyor. Rusya Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, ABD ile yapılacak müzakerelerde Rusya’nın hangi kısıtlamaların kaldırılmasını talep etmesi gerektiği konusunda şirketlerin görüşlerini almaya başladı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English