Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Ehud Olmert: Netanyahu İsrail için değil kendisi için savaşıyor

Yayınlanma

İsrail’in eski başbakanı Ehud Olmert, aşağıda çevirisini okuyacağınız makalede, İsrail Başbakanı Netanyahu tarafından ilan edilen Hamas’ı tamamen ortadan kaldırma seçeneğinin gerçekçi olmadığını söylüyor. Olmert’e göre şu anda İsrail’in önünde iki seçenek var: Ya şimdi hayatta kalan rehineleri kurtarabilecek bir ateşkes ya da ölmüş rehineler ve somut bir başarı olmaksızın müttefik devletlerin baskısıyla yapılacak bir ateşkes.

***

İsrail’in Seçimi: Ateşkes ya şimdi ya da rehineler öldükten sonra

Ehud Olmert

Gazze Şeridi’nin kuzeyinde ve son zamanlarda Gazze’nin askeri kompleksinin kalbi olan Han Yunus’ta yaşanan çatışmalar zor ve alışılmadık. Hamas savaşçılarını ortadan kaldırmak ve örgütün askeri ve sivil altyapısını yok etmek gibi arzu edilen askeri hedefe ulaşmak ile aynı zamanda bizim tarafımızdaki can kaybını azaltmak ve terörle ilgisi olmayan Gazze vatandaşları arasındaki kaçınılmaz kayıpları en aza indirmek arasında doğru dengeyi bulma çabası.

İki aylık savaşın sonunda, bu askeri çabanın cesur ve kendini adamış yeni nesil komutanlar ve savaşçılar tarafından ortaya konduğunu söyleyebiliriz. Yavaş yavaş, bazen kasıtlı olarak yavaş ilerleyen birlikler gizli tünelleri ortaya çıkarıyor, camilerin ve okulların içindeki bomba yapım merkezlerini çökertiyor ve Hamas’ın direncini zayıflatıyor. Benim gibi bazıları İsrail kara kuvvetlerinin hazırlık seviyeleri konusunda endişeliydi.

İkinci Lübnan Savaşı ile başlayan ve yıllar boyunca Gazze Şeridi’nde yaşananlarla devam eden geçmiş olaylarda ortaya çıkan başarısızlıklar ışığında endişelendik. Şimdi hepimiz Herzi Halevi’nin ordusunun etkileyici bir profesyonel seviyede çalıştığını, hava ve kara kuvvetleri arasında olağanüstü bir koordinasyon olduğunu, savaş sırasında toplanan ve cephedeki birliklere aktarılan gerçek zamanlı istihbaratın uygulandığını ve çatışmada belirleyici olduğunu söyleyebiliriz.

Karargahlarını meskûn mahallerde kuran bir terör örgütüne karşı savaş, zırhlı birliklerin çölde kafa kafaya gelmesinden ya da uçakların hava muharebelerinden daha zor, daha karmaşık ve ne yazık ki daha kanlı.

Feci hükümetimizin savaşın hedeflerine ilişkin açıkladığı beklentiler daha ilk andan itibaren temelsiz, gerçek dışı ve ulaşılamazdı. Netanyahu, 7 Ekim’in ilk şokunu atlattıktan kısa bir süre sonra, kızarmış bir yüzle, titreyen gözlerle ve yapmacık bir tempoda hareket eden ellerle bunları dile getirdi. Dünyası başına yıkılmış bir adam gibi görünüyordu. Savaşın hedefleri kötü niyetli nedenlerle ilan edilmişti. Elbette hepimiz Hamas’ı ortadan kaldırmak istiyoruz- Hamas’ın yok olmasını istemeyen ve hatta öfke ve kriz anlarında Gazze’yi bir harabe yığını olarak hayal etmeyen akıllı bir insan yok aramızda.

Netanyahu, bu taahhüdünü böbürlenerek ilk kez dile getirdiğinde veya bunu tuhaf basın toplantılarının her birinde tekrarladığında tamamen bilinçli olsaydı, bunu başarmanın hiçbir ihtimali olmadığını bilmesi gerekirdi. Ne yazık ki Netanyahu başından beri İsrail vatandaşları için değil, kendisi için savaşıyor. Kendisinin ve ailesinin özel, kişisel, siyasi savaşı. Hedefin Hamas’ın imhası olarak formüle edilmesi, Netanyahu’nun altındaki tüm kademelerin bunu başaramadığı için suçlanmasına zemin hazırlıyor.

Ben – Bibi – istedim. Onlar yani Netanyahu destekçilerinin Ekim felaketine neden olan, Hamas ile hain bir komplo içinde olduklarını ima ettikleri savunma bakanı, genelkurmay başkanı, general ve askerler suçlu. Ben, kahraman Bibi, Hamas hareketini nihai olarak yok edene kadar saldırıya liderlik etmeye hazırdım.

Kibir, sahtekarlık, aldatma, tiyatro. Bibi- özünde, yalancılığının en saf halinde.

Bugün pek çok kişi IDF’nin ender rastlanan bir cesaret ve azimle, gerekli özeni göstererek ve acı kayıplar vererek savaşmasına rağmen Bibi’nin yarattığı beklentileri karşılama şansı olmadığını açıkça görüyor. Hamas’ın “yok edilmesi” diye bir şey olmayacak.

Gazze çöküyor, binlerce vatandaşı ne yazık ki bunu hayatlarıyla ödüyor, binlerce Hamas savaşçısı sevinçle öldürülüyor ama Hamas’ın yok edilmesi sağlanamayacak. Yahya Sinvar bulunsa da kendisi, Muhammed Deif ve Hamas liderliğindeki ortakları ortadan kaldırılana kadar saklanarak kısa bir yaşam sürse de Hamas çok zayıf, hırpalanmış, kanayan bir güç olarak devam edecek. Ancak Gazze’nin sınırında varlığını sürdürmeye devam edecek.

Durumun gerçek değerlendirmesi bu olduğuna göre, bir yön değişikliğine hazırlanmalıyız.

Bunun popüler olmayabileceğini biliyorum. Bu hükümetin ve başındaki kişinin davranışlarını karakterize eden kışkırtma, kabadayılık ve kibir atmosferinde, ulusal sorumluluk duygusuyla basit değil ama gerekli olan şeyleri söylemekten çekinmemeliyiz.

İsrail Devleti şimdi, iki ateşkes seçeneği ile karşı karşıya: Ya rehinelerin çoğunun hayatta olduğu umuduyla rehineleri eve getirebilecek bir anlaşmanın parçası olarak ateşkes yapacak. Ya da anlaşma olmadan, rehineler olmadan, görünürde bir başarı olmadan üstelik İsrail Devleti’nin cinayet örgütlerinin tehditleri olmadan var olma hakkına yönelik uluslararası kamuoyu desteğinin kalıntılarını tamamen kaybederek bir ateşkese mecbur kalacak.

Bu çatışmaların durdurulması ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya’nın başını çektiği en yakın müttefiklerimiz tarafından bize dayatılacaktır. Askeri bir çözümün olmaması ile insani maliyetler doğuran savaşın devam etmesi arasındaki uçurum dikkate alındığında kendi kamuoyları nezdinde ödedikleri bedeli artık taşıyamayacaklar.

Önümüzde duran iki yol sadece bunlar. Çatışmaya devam etmek bize önemli yerel kazanımlar getirecek. Daha fazla Hamas savaşçısı öldürülecek, daha fazla tünel ortaya çıkarılacak, cinayet örgütünün daha fazla lideri ifşa edilecek. Hamas’ı ortadan kaldırmak diye bir şey olmayacak. Tanrı korusun, daha fazla rehine ölebilir.

Eğer İsrail, komutanlarımızın, askerlerimizin ve askeri liderliğimizin cesaret ve fedakârlıklarına rağmen bu savaşı uzun bir ölü rehine listesiyle bitirirse, halk ve toplum olarak kendimizi affetmemiz mümkün olmayacak.

Eğer sonumuz böyle olacaksa, bu boş haini başbakanlık tahtından indirmek, ülke olarak ahlaki başarısızlığımızı telafi etmeye yetmeyecek.

Şimdi karar zamanı. Hayattaki rehinelerle ateşkes ya da rehineler öldükten sonra çatışmaların zorla durdurulması.

ORTADOĞU

İsrail yönetiminde “ertesi gün” kamplaşması

Yayınlanma

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant ilk kez Başbakan Binjyamin Netanyahu’nun Hamas yenilene kadar “ertesi gün” tartışmalarının “anlamsız” olduğunu savunan politikasına karşı açıkça meydan okudu.

Gallant, Tel Aviv’de düzenlediği basın toplantısında, uzun zamandır Gazze’de Hamas’a alternatif bir yönetim bulma yönünde çalışmanın gerekli olduğunu söylediklerini ancak herhangi bir yanıt alamadıklarını kaydeden Gallant, “Ordunun planı tartışmaya açılmadı, daha da kötüsü yerine hiçbir alternatif getirilmedi. Gazze’de askeri-sivil bir rejim, İsrail için kötü ve tehlikeli bir alternatiftir” dedi. Gazze’de askeri bir yönetimin kurulmasını kabul etmeyeceğini ifade eden Gallant, Netanyahu’ya, konuya ilişkin bir karar vermesi ve İsrail’in Gazze Şeridi’nde sivil-askeri bir rejimin olmayacağını ilan etmesi ve Hamas’a alternatif bir yönetimi teşvik etmesi çağrısında bulundu.

Netanyahu, sosyal medya platformu X üzerinden paylaştığı videoda Gallant’ın eleştirilerine yanıt verdi. Ordunun Hamas’a karşı savaşmaya devam ettiğine işaret eden Netanyahu, “Hamas var olduğu sürece başka hiçbir aktör Gazze’yi yönetemeyecek, kesinlikle Filistin Yönetimi değil” ifadelerini kullandı.

Aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, tartışmaya dahil olarak Gallant’ın görevden alınması çağrısında bulundu. Gallant’ın, Netanyahu ve kabinenin geri kalanıyla Gazze’nin idaresi konusunda ayrışma yaşadığını kaydeden Smotrich, Savunma Bakanı’nın planının Gazze’de “bir Arap terör devletinin” kurulmasının önünü açacağını iddia etti. Ben-Gvir de savaşın hedeflerine ulaşabilmesi için Savunma Bakanı’nın değiştirilmesi gerektiğini söyledi.

Savaş Kabinesi Üyesi Benny Gantz ise Gallant’a desteğini açıkladı. Gantz, ulusal bir televizyonda yaptığı konuşmada, “Savunma Bakanı doğruyu söylüyor; liderliğin sorumluluğu, ne pahasına olursa olsun ülke için doğru olanı yapmaktır” dedi.

Gallant en son geçen yılın mart ayında Netanyahu’ya karşı açıkça cephe almıştı. O zamanki gerekçe savunma bakanının yargıdaki revizyonun IDF ve İsrail’in güvenliği üzerinde olumsuz bir etkisi olacağına dair endişeleriydi. Netanyahu buna Gallant’ı görevden alarak yanıt vermiş ancak yüz binlerce İsrailli protesto için sokaklara döküldüğünden karar hiçbir zaman uygulanamamıştı.

IDF’ten Netanyahu’ya “Sisifos” isyanı

Öte yandan üst düzey IDF ve Şin Bet güvenlik servisi yetkililerinin de yakın zamanda yapılan toplantılarda Netanyahu’ya benzer uyarılarda bulunduğu basına yansımıştı. Gallant’ın açıklamaları, son birkaç aydır siyasi ve savunma liderliği arasında giderek büyüyen çatlağın bir göstergesi.

Haaretz’den Amos Harel meselenin sadece “ertesi gün” ve hükümetin askeri hedeflerine ek siyasi bir hedef belirlemesi tartışması olmadığını söyledi, “Rehine müzakerelerinin durması, Refah’taki çatışmaların devam etmesi, Mısır ve ABD ile giderek büyüyen anlaşmazlıklar da sorgulanıyor” dedi.

Refah’a yapılacak herhangi bir operasyonun Kahire ile karmaşık anlaşmalar gerektireceğinin açık olmasına rağmen krizin patlak verdiğine dikkat çeken Harel, şöyle yazdı: “Refah sınır kapısına İsrail bayrağı çekilmesine öfkelenen Mısır, İsrail’e karşı önlemlerini artırdı. Güney Afrika’nın Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’na savaşı durdurmak için tedbir kararı alınması talebiyle yaptığı başvuruya katıldı. Çarşamba günü bir güvenlik heyeti krizi çözmek üzere Kahire’yi ziyaret etti. Mısırlılar ayrıca Sina Yarımadası’ndan Gazze’ye insani yardım girişine engeller koyarak İsrail’in ABD’ye verdiği taahhütleri ihlal etmesine yol açıyor.”

Refah saldırısının da Biden yönetimi ile İsrail arasında krize yol açtığını hatırlatan Harel, Gazze’de son günlerde yoğun çatışmalar yaşandığına ve İsrail’in kayıplarının arttığına dikkat çekti, “Geçmişte olduğu gibi tehlike, herhangi bir siyasi karar alınmadan sahadaki olayların bir tırmanışı dikte etmesidir” dedi.

Harel, yazısına şöyle devam etti: “Bu zor koşullar altında Netanyahu’nun felç geçirdiği görülüyor. Çabalarının çoğunu kişisel olarak hayatta kalmaya, iktidarı elinde tutmaya ve aşırı sağ ve ultra-Ortodokslarla koalisyonunu sürdürmeye harcıyor. Sonuç ise şaşırtıcı derecede pasif bir politika. Mevcut Netanyahu doktrini, savaş halindeki bir ülkeyi önemli kararlar almadan yönetmektir. Başbakan halka saçmalık ve uydurma şeyler pazarlamaya devam ediyor. Tam zafer vaatlerine ve zaferden sadece bir adım uzakta olduğumuz iddialarına şimdi de Refah’a girmenin şişirilmiş önemi eklendi.”

“Başbakan ne pahasına olursa olsun iktidarı elinde tutmayı planlıyor. Bu, yaptığı açıklamalardan, yavaş yavaş yeniden etrafında toplanan destekçilerinin tepkilerinden ve Kanal 14 ile diğer bazı sözcüler tarafından neredeyse 24 saat boyunca onun için yürütülen kampanyadan anlaşılıyor. Netanyahu sıfır diplomatik eylem politikasına sadık kalırken, konu kendi siyasi bekası olduğunda çok daha proaktif davranıyor.”

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Saldırılarını genişleten İsrail’in kayıpları artıyor

Yayınlanma

Cibaliya kampındaki askeri saldırılarını genişleten İsrail, 5 askerinin “dost ateşiyle” öldüğü, 7’sinin de yaralandığı açıkladı. Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları ise kampta düzenledikleri operasyonda 12 İsrail askerini öldürdüklerini duyurdu.

The Times of Israel gazetesinin haberine göre, İsrail ordusunun “kara saldırısını genişlettiğini” duyurduğu Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Cibaliya Mülteci Kampı’nda 5 İsrail askeri dost ateşiyle öldü, 3’ü ağır 7’si de yaralandı.

İsrail ordusunun ön raporunda, paraşütçü birlikleriyle ile birlikte hareket eden bir İsrail tankının, dün akşam askerlerin bulunduğu bir binayı 2 kez hedef aldığı aktarıldı. Tankçı birliğinin, paraşütçülerden önce bölgeye geldiği ve paraşütçülerin de bölgeye ulaşmasının ardından söz konusu binada konuşlandığı belirtildi.

Akşam saatlerinde başka bir paraşütçü birliğin bölgeye gelerek, 2 İsrail tankına aynı binaya girdiklerini haber verdiği belirtildi.

Tankçı birliğinin söz konusu binanın pencerelerinden birinde silah namlusu tespit etmesi üzerine binaya iki kez ateş açtığı ifade edildi.

İsrail ordusundan yapılan yazılı açıklamada, ölen askerlerin tamamının Paraşütçü Tugayı’ndan Yüzbaşı Roy Beit Yaakov (22), Çavuş Gilad Arye Boim (22), Çavuş Daniel Chemu (20), Çavuş İlan Cohen (20) ve Çavuş Betzlel David Shashuah (21) olduğu kaydedildi.

İsrail ordusu dün Cibaliya kampındaki askeri saldırılarını genişlettiğini duyurmuş, görgü tanıkları da İsrail askerlerinin kampta “yüzlerce yerinden edilmiş Filistinliyi barınma merkezlerinden Gazze kentinin batısına doğru zorla göç ettirdiğini söylemişti.

Filistinli gruplar da saldırılarını genişleten İsrail ordusuyla şiddetli çatışmalara girdi.

Hamas çatışmalarda 7’si tank, 4’ü buldozer ve 1’i ne olduğu belirtilmeyen askeri araç olmak üzere İsrail ordusuna ait 12 aracı vurduklarını açıkladı.

Kassam Tugayları’ndan yapılan açıklamada, “Yasin-105” roketiyle İsrail ordusuna ait D9 askeri buldozerinin, iki anti-personel roketi ile de bir evin içinde saklanan İsrail kuvvetinin hedef alındığı ve çatışmaya girildiği ifade edildi. Bu esnada kurtarma kuvveti olay yerine doğru ilerlerken, Merkava tipi bir tankın patlayıcı ile hedef alındığı aktarılan açıklamada, operasyonda en az 12 İsrail askerinin öldürüldüğü belirtildi.

Refah’a ek birlik

Öte yandan İsrail ordusunun, kara saldırısını genişletme tehdidinde bulunduğu Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah kentine ek birlik gönderdiği duyuruldu.

The Times of Israel’in haberinde, İsrail ordusunun, Refah’ın doğusunda konuşlu 162. Tümen’e katılması için gece saatlerinde komando birliği gönderdiği belirtildi.

Haberde, Başbakan Binyamin Netanyahu hükümetinin İsrail’in Refah’taki “kara saldırılarını genişletmeyi” onaylamasının söz konusu olduğu bir dönemde Refah’a ek askeri birlik gönderildiğine dikkat çekildi.

İsrail ordusu, 6 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, zorla yerinden edilmiş Filistinlilerin sığındığı Refah’ın doğusundaki bazı mahallelerin boşaltılmasını istemiş, 7 Mayıs sabahı da Gazze’nin Refah bölgesine kara saldırısı başlatarak Mısır ile olan sınır kapısının Gazze tarafını ele geçirdiğini duyurmuştu.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail ile Mısır arasında sınır kapısı krizi

Yayınlanma

Tel Aviv yönetimi, İsrail ordusunun 7 Mayıs’ta işgal ettiği Refah Sınır Kapısı’nın kapalı olması nedeniyle Mısır’ı suçladı. Kahire yönetimi tek sorumlunun sınır kapısı çevresine yönelik saldırıları nedeniyle İsrail’de olduğunu söyledi. İsrailli yetkililer Kahire’nin tutumunun daha önce hiç görülmedik bir tutum olduğunu belirterek söz konusu krizin Mısır ile İsrail arasındaki ilişkileri bozacağından endişe ediyor.

İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz, X sosyal medya platformundan yaptığı paylaşımda, İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron ve Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ile telefonda görüştüğünü ve “Mısır’ı Refah Sınır Kapısı’nı yeniden açmaya ikna etme” konusunu ele aldığını söyledi. Katz, “Dünya, insani durumun sorumluluğunu İsrail’e yüklüyor ancak Gazze’deki insani krizi önlemenin anahtarı artık Mısırlı dostlarımızın elinde” ifadelerini kullandı.

Katz’ın iddialarına yanıt, Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri’den geldi. Mısır Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamaya göre Bakan Şukri, “Mısır, İsrail’in gerçekleri çarpıtma ve İsrail tarafına düşen sorumluluktan kaçma politikasını kesin bir şekilde kınıyor” dedi. Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilerin halihazırda karşı karşıya kaldıkları insani krizin tek sorumlusunun İsrail olduğunu söyleyen Şukri, İsrail’in Refah Kapısı’nın Filistin tarafında kalan kısmını kontrol altına almasının ve sınır kapısı çevresine yönelik saldırılarının, yardım görevlileri ile yardım tırlarının şoförlerinin hayatını tehlikeye attığına dikkati çekerek, bu durumun “sınır kapısından yardım girişinin yapılmamasının temel sebebi” olduğunu belirtti.

Mısırlı Bakan, “İsrail’e kontrolü altındaki kara geçişlerinden yardımların ulaştırılmasına izin vererek işgalci güç olarak yasal sorumluluğunu üstlenme” çağrısında bulundu.

İsrail ordusu, 7 Mayıs’ta Gazze’nin Mısır’a açılan sınır kapısı Refah’ı işgal etmişti. İsrail’in yoğun saldırıları altındaki Gazze’de gıda sıkıntısı ve açlık her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Refah Sınır Kapısı’nın İsrail güçlerince işgal edilmesi ve kapatılması nedeniyle Gazze’ye giren yardım tırları sayısında ciddi düşüş yaşandığı belirtiliyor.

“Mısır’ın tutumu aşırı”

Öte yandan Haaretz gazetesinin haberine göre üst düzey İsrailli yetkililer, Mısır’ın Gazze’deki ateşkes ve rehine anlaşmasındaki arabuluculuk rolünü bırakmasından korkuyor ve mevcut krizin devam etmesi halinde iki ülke arasındaki askeri ve istihbarat işbirliğinin zarar göreceği uyarısında bulunuyor.

İsmi açıklanmayan bir yetkili “Mısır’ın mevcut tutumu, savaş başladığından bu yana en kötü seviyede” dedi.

İsrail kısa bir süre önce Hamas’ı Gazze’nin güneyindeki Refah kentinde kalan son büyük kalesinden çıkarmak için “hassas” olarak nitelendirdiği bir operasyon başlattı. Ancak, Gazze’nin diğer bölgelerindeki çatışmalardan kaçan bir milyondan fazla Gazzeli kente ve çevresine sığındığı için, buraya yapılacak büyük bir saldırı ABD de dahil uluslararası muhalefetle karşı karşıya.

İsrailli yetkili Kahire’nin savaşın ilk aylarında İsrail’in Gazze’deki Hamas yönetimini devirme hedefini anladığını ancak Refah operasyonu başladıktan sonra “İsrail’i engellemek ve savaşı durdurmaya zorlamak için kasıtlı olarak hareket ettiklerini” söyledi. Yetkili bunun Gazze’deki önceki operasyonlarda bile “hiç yaşanmamış” bir şey olduğunu sözlerine ekledi.

WSJ: Mısır, İsrail ile ilişki düzeyini düşürmeyi değerlendiriyor

İsrail’in insani yardımların Gazze’ye ulaşmasında önemli bir kanal olan Mısır ile Refah sınır kapısının Gazze tarafını ele geçirmesi durumu daha da kötüleştirdi. Haaretz’in haberine göre Mısırlı yetkililer geçide İsrail bayrağı çekilmesini özellikle üzücü buldu. O zamandan bu yana Mısır, yardım kamyonlarının kendi topraklarından Gazze’ye geçmesi için koordinasyonu sona erdirdi ve geçidin diğer tarafının Filistinlilerin kontrolünde olmasında ısrar ediyor.

Bu gecikme Gazze’de savaşın yol açtığı insani krizi daha da kötüleştiriyor.

Haaretz’e konuşan İsrailli yetkililerden biri, “Bunun Mısır kamuoyu açısından neden sorun yarattığını anlıyoruz” dedi ancak “insani yardımların geçişini neredeyse tamamen durdurmaları aşırı bir tepki” diye ekledi.

Filistin Yönetimi teklifi kabul etmedi

Öte yandan İsrail’in, Refah Sınır Kapısı krizine çözüm için Filistin yönetimine gizli bir teklif götürdüğü ve sınır kapısının yönetimini devralmasını istediği ortaya çıkmıştı. Ancak aşırı sağcı ortaklarının tepkisinden korkan Başbakan Netanyahu’nun Ramallah’tan, sınır yönetimini devralacak yetkililerin kendilerini yardım kuruluşunun üyeleriymiş gibi tanıtmalarını istemişti. ABD’li bir yetkili Times of Israel’e bu planın Ramallah tarafından reddedildiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English