Bizi Takip Edin

AMERİKA

Ekonomistler değerlendirdi: Trump’ın politikaları enflasyonu körükleyecek mi?

Yayınlanma

Ekonomistlerin çoğunluğu, Trump’ın olası başkanlığında enflasyonun, faiz oranlarının ve bütçe açığının Kamala Harris’in başkanlığındaki dönemden daha yüksek olacağını öngörüyor. Özellikle ithalat vergileri ve bütçe açığı konusundaki planları dikkat çekiyor.

The Wall Street Journal tarafından yapılan bir ankete katılan ekonomistler, Donald Trump’ın başkanlığı döneminde enflasyon, faiz oranları ve bütçe açığının Demokrat başkan adayı Kamala Harris’in politikalarına göre daha yüksek seviyelere çıkacağını düşünüyor.

Gazete, üç ayda bir gerçekleştirdiği bu anketin sonuçlarını yayımladı.

Ankete katılan 50 ekonomistin yüzde 68’i, Trump döneminde fiyatların Harris dönemine kıyasla daha hızlı artacağını belirtti.

Katılımcıların yüzde 12’si ise Harris döneminde enflasyonun daha yüksek olacağını öngörürken, geri kalan ekonomistler adaylar arasında önemli bir fark görmediklerini ifade etti.

Ekonomistler, adaylar arasında en az farkı genel ekonomik büyüme konusunda öngörürken, yüzde 45’i Harris döneminde üretimin daha hızlı büyüyeceği, yüzde 37’si ise Trump döneminde ekonominin daha fazla büyüyeceği görüşünde.

The Wall Street Journal, temmuz ayında da benzer bir anket yapmıştı. O ankette de benzer sonuçlar ortaya çıkmış; katılımcıların yüzde 56’sı enflasyonun Trump döneminde daha yüksek olacağını, yüzde 16’sı ise Biden döneminde enflasyonun hızlanacağını belirtmişti.

Ankete katılanların yüzde 28’i ise herhangi bir fark görmediğini ifade etmişti.

Bununla beraber California Lutheran Üniversitesi Ekonomik Araştırma ve Tahmin Merkezi Direktörü Dan Hamilton, Trump’ın ikinci başkanlık döneminin Cumhuriyetçilerin ithal mallara yönelik vergi planları nedeniyle daha hızlı fiyat artışlarına yol açacağını söyledi.

Hamilton, her iki adayın da politikalarının “enflasyonist” olduğunu belirtti.

Cumhuriyetçi adayın ithal mallara yüzde 10 ila yüzde 20 arasında değişen genel vergiler getirmeyi planladığı, Çin’den gelen mallara da yüzde 60 oranında vergi uygulamayı önerdiği belirtiliyor. Trump’a göre bu önlemler, ABD’deki imalat işlerini geri getirme potansiyeline sahip.

Ekonomistlerin yüzde 65’i, Trump’ın önerdiği politikaların federal bütçe açığı üzerindeki baskıyı artıracağını düşünüyor. Fakat her iki başkan adayı da mali reform ihtiyacı konusunda net bir açıklamada bulunmadı.

Kampanya sırasında Trump, Sosyal Güvenlik gelirleri ve fazla mesai ücretleri üzerindeki vergileri kaldırmayı ve yurt dışında yaşayan ABD vatandaşları için bu vergileri azaltmayı önerdi.

Ayrıca, ABD’de çalışan ve vergi ödeyen kişi sayısını azaltabilecek göçmenlik politikalarını sıkılaştırma sözü verdi. Sorumlu Federal Bütçe Komitesi’ne göre, Trump’ın bu planlarının önümüzdeki on yıl içinde federal bütçe açığını 7,5 trilyon dolar artırması bekleniyor.

ABD başkanlık seçimleri 5 Kasım’da yapılacak. Başkan Biden’ın yarıştan çekilmesinin ardından Başkan Yardımcısı Kamala Harris Demokratların adayı olarak öne çıktı.

AMERİKA

ABD’li senatör: Musk’ın Çin bağlantıları ABD ulusal güvenliği için ‘derin bir tehdit’

Yayınlanma

Elon Musk’ın yeni Donald Trump yönetimine katılımı, olası çıkar çatışmaları nedeniyle incelemeye alınırken, bir senatör Tesla ve SpaceX CEO’sunun Çin ile olan iş bağlarının ABD ulusal güvenliğini tehlikeye atabileceği uyarısında bulundu.

Senato’nun gizlilik, teknoloji ve hukuk alt komitesi başkanı Richard Blumenthal, “Bunun tehlikeli olmanın ötesinde olduğunu düşünüyorum. Bay Musk ve SpaceX’in bu pozisyonda olmasının ulusal güvenliğimiz için derin bir tehdit olduğunu düşünüyorum,” dedi.

Cumhuriyetçi Trump, Musk’ın federal kurumlarda potansiyel olarak büyük kesintilerin yanı sıra düzenlemelerde yapılacak değişiklikleri denetlemeyi amaçlayan bir hükümet verimlilik komisyonuna eş başkanlık edeceğini söyledi.

Tesla araçlarının yarısını, satışlarının da üçte birini gerçekleştirdiği Çin’de üretirken, ABD Savunma Bakanlığı ve diğer devlet kurumları da SpaceX’e giderek daha fazla bağımlı hale geliyor.

Musk’ın Çin ve Başbakan Li Qiang da dahil olmak üzere bazı üst düzey yetkilileriyle olan yakın iş ilişkileri, Pekin tarafından özellikle geçiş döneminin ilk günlerinde Trump’a bir arka kanal olarak değerlendirilebileceğine dair haberlere yol açtı.

Salı günü ABD’li teknoloji şirketleri ve bu şirketlerin Çin ile olan ilişkilerinin ele alındığı bir oturumda konuşan ve 2011 yılından bu yana Connecticut’ta Demokrat senatör olarak görev yapan Blumenthal, Musk’ın Pekin ile olan bağlarının istismar edilebileceğini savundu.

ABD’de Musk ve Ramaswamy “hükümet verimliliğini” denetleyecek

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD, Filipinler’e Pekin’e karşı kullanması için insansız deniz aracı veriyor

Yayınlanma

Analistler, Washington’ın Manila’ya gelişmiş insansız hava araçları sağlamasının Filipin Donanması için bir “güç çarpanı” görevi göreceğini ve ABD’nin müttefikinin Güney Çin Denizi’nde Çin’e karşı gözetleme ve operasyonel kabiliyetlerini artıracağını söylüyor.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin salı günü Filipinler’e yaptığı iki günlük ziyaret sırasında ABD hükümetinin Filipin Donanmasına Batı Filipin Denizi’ndeki operasyonları için açıklanmayan sayıda insansız deniz aracı (USV) verdiğini açıkladı.

Biden yönetimi sona ermeden önce “çok daha fazlasının” teslim edileceği sözünü verdi.

Austin, Filipinler Savunma Bakanı Gilberto Teodoro Jnr ile birlikte Batı Filipin Denizi’ne bakan ve ABD-Filipin ortak askeri tesisine ev sahipliği yapan Puerto Princesa, Palawan’da düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi: “Temmuz ayındaki ziyaretim sırasında açıkladığım 500 milyon ABD doları tutarındaki yabancı askeri finansmanla, Filipinler’in münhasır ekonomik bölgesi (MEB) boyunca haklarını ve egemenliğini savunacak yetenek ve araçlara sahip olmasını sağlamaya yardımcı olmak için bunun gibi daha birçok platformun teslim edilmesini bekliyoruz.”

Austin, ABD’nin “Filipinler’in savunmasına derinden bağlı olduğunu” ve Manila ile olan Karşılıklı Savunma Anlaşmasının “Güney Çin Denizi’nin herhangi bir yerinde, sahil güvenlik güçlerimiz de dahil olmak üzere silahlı kuvvetlerimize, uçaklarımıza veya kamu gemilerimize yönelik silahlı saldırılar için geçerli olduğunu” yineledi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD’nin nükleer modernizasyon planı: Pentagon’dan kritik açıklama

Yayınlanma

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), ülkenin nükleer cephaneliğini artırma ve modernize etmeyi planlandığını açıkladı. Bu adımın, caydırıcılık kabiliyetini güçlendirmek amacıyla hayata geçirileceği ifade edildi.

Nükleer politikalardan sorumlu savunma bakan yardımcısı Richard Johnson, bu hedefin gerekirse nükleer kuvvetlerdeki stratejik ayarlamaları da içereceğini belirtti.

Johnson, Washington merkezli Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde (CSIS) düzenlenen konferansta yaptığı konuşmada, “Bugün mevcut ABD kuvvetlerine ve doktrinine güveniyoruz. Fakat, eğer caydırıcılık kabiliyeti yetersiz kalırsa, bu eksikliği zamanında gidermeye hazır olmalıyız,” dedi.

Johnson, ABD’nin nükleer doktrinini, silahların modernizasyon programını ve kuvvetlerin hazır olma durumunu gerektiğinde yeniden değerlendireceğini vurguladı.

Yetkili, “Caydırıcılık başarısız olsa bile Washington, belirlediği hedeflere ulaşabilecek kapasitededir,” ifadesini kullandı.

20 Kasım’da, ABD Silahlı Kuvvetleri Stratejik Komutanı (STRATCOM) General Anthony Cotton, ABD’nin, Rusya ve Çin’e ek olarak “üçüncü taraf” tehditlerine karşı yeterli güçlere sahip olup olmadığını inceleyeceğini bildirmişti.

Cotton, günümüz tehditlerinin, nükleer modernizasyonun başladığı dönemden çok daha karmaşık hale geldiğini belirterek, “Stratejik planlama artık Rusya ve Çin’in giderek artan agresif tavırlarına uygun şekilde yeniden şekillendirilmelidir,” değerlendirmesini yapmıştı.

STRATCOM temsilcisi Tuğamiral Thomas Buchanan ise ABD’nin, potansiyel düşmanlara karşı caydırıcılık sağlayacak bir cephaneliğe sahip olması gerektiğini, aksi takdirde nükleer saldırı senaryolarının devreye girebileceğini söylemişti.

Öte yandan, 19 Kasım’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya’nın nükleer doktrininde önemli değişiklikler içeren güncellemeleri onayladı.

Yeni doktrine göre, insansız hava araçları veya nükleer olmayan seyir füzeleri ile yapılan saldırılarda ya da toprak kaybetme tehdidi karşısında nükleer silah kullanımının mümkün olduğu açıklandı.

Ayrıca, diğer nükleer güçlerin dolaylı olarak çatışmaya dahil olması, Moskova tarafından “saldırı” olarak değerlendirilecek.

Bu kapsamda, yalnızca Rusya’nın değil, müttefiki Belarus’un toprak bütünlüğüne yönelik tehditler de agresif bir tutumla karşılanacak.

Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü’ne (SIPRI) göre, Ocak 2023 itibarıyla Rusya’nın 4 bin 500, ABD’nin ise 3 bin 700 nükleer savaş başlığı bulunuyor.

Rusya’nın nükleer doktrinini güncellemesi ne anlama geliyor?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English