Diplomasi
Endonezya’ya ‘yeni sömürgeci’ hücum: AB nikele göz dikti

AB, Trump’lı ABD’nin dünya dengelerini altüst etmesiyle birlikte özellikle Asya, Afrika ve Latin Amerika ile iktisadi ilişkileri geliştirmek üzere düğmeye basmış durumda.
Brüksel, Endonezya ile bir serbest ticaret anlaşması imzalanmasını hızlandırmak için ABD’nin son dönemde uyguladığı aşırı gümrük vergilerini kullanmaya çalışıyor zira yüzde 32’lik gümrük vergisi oranıyla Endonezya özellikle ağır bir darbe alacak.
Avrupa Parlamentosu (AP) Ticaret Komitesi Başkanı Alman SPD üyesi Bernd Lange’ye göre bunun ülke üzerinde “birçok olumsuz etkisi” olacak.
ABD’nin gümrük vergilerinden zarar gören AB de, şimdi “güvenilir ortaklarla” serbest ticaret anlaşmaları ağını genişletmek istiyor; diğer şeylerin yanı sıra Brüksel’in aklında Cakarta ile uzun zamandır planlanan anlaşma var.
Dünyanın en büyük dördüncü nüfusuna sahip ülke olan Endonezya, özellikle yıllardır yükselişte olduğu ve 2050 yılına kadar dünyanın en büyük dördüncü ekonomisi olacağı tahmin edildiği için cazip bir pazar.
Endonezya, işlenmemiş nikel ihracatını yasaklayarak elektrikli otomobil bataryaları için değer zincirinin büyüyen kısımlarını yerelleştirmeyi başarmıştı. AB, Cakarta’yı gelecekte ham nikel ihraç etmeye zorlamak istiyor.
Endonezya’nın büyük potansiyeli: Almanya’yı yerinden edebilir
Goldman Sachs tarafından yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre, dünyanın en büyük dördüncü nüfusuna (şu anda 282 milyon kişi) sahip olan Endonezya, 2050 yılına kadar dünyanın en büyük dördüncü ekonomisi olacak ve beşinci sıradaki Almanya’yı yerinden edecek.
Goldman Sachs böylece, 2017 yılında Endonezya’nın 2050 yılına kadar Japonya’nın yerini alarak ilk beş küresel ekonomiden biri olacağını öngören danışmanlık firması PricewaterhouseCoopers’ın (PwC) daha önceki tahminlerini teyit ediyor.
PwC’ye göre Çin 2050’de ikinci sıradaki ABD’nin, üçüncü sıradaki Hindistan’ın, dördüncü sıradaki Endonezya’nın ve beşinci sıradaki Almanya’nın önünde zirvede yer alacak.
Goldman Sachs da şimdi 2050 yılı için aynı sıralamayı öngörüyor. Rapora göre Endonezya sadece Almanya’yı değil, Brezilya ve Rusya gibi ülkeleri de geride bırakacak.
Endonezya’nın yükselişinde genç ve dinamik nüfusunun yanı sıra gelişen Asya pazarının ortasındaki stratejik konumu da etkili olacak.
Hatta Almanya daha da gerilere düşebilir. Goldman Sachs’ın çalışması Alman ekonomisi 2023 yılında inişe geçmeden önce tamamlanmış. Yazarların 2024’ten 2029’a kadar ortalama yüzde 1,2’lik bir büyüme öngördükleri varsayımına ulaşmak pek mümkün olmayacağı için tahminler bu haliyle bile fazlasıyla iyimser.
Endonezya’nın AB’den tekstil pazarı beklentisi
Endonezya’nın hızla artan iktisadi önemini göz önünde bulunduran AB, yıllardır bu ülkeyle bir serbest ticaret anlaşması imzalamak için çaba sarf ediyor.
AB’nin 2009 yılında Endonezya’nın da üyesi olduğu Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) ile serbest ticaret anlaşması imzalama girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından Brüksel, 2016 yılında Cakarta ile Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması (CEPA) için ikili müzakerelere başladı.
Endonezya, diğer hususların yanı sıra, tekstil endüstrisi için daha iyi satış fırsatları yaratmak amacıyla bu anlaşmayla ilgileniyor. Endonezya’nın Ekonomik İşlerden Sorumlu Koordinasyon Bakanı Airlangga Hartarto, kısa bir süre önce AB’nin tekstil ürünlerine yönelik küresel pazar talebinin yaklaşık %30’unu oluşturduğunu, bunun da yaklaşık %15’lik paya sahip ABD’nin ve daha küçük pazar paylarına sahip diğer ülkelerin önünde yer aldığını açıklamıştı.
Bu nedenle AB ile anlaşma Cakarta’nın özel ilgi alanına giriyor. Örneğin AB ile serbest ticaret anlaşması 2020 yılında yürürlüğe giren Vietnam, tekstil ihracatını yüzde 50 oranında artırmayı başardı.
AB Ticaret Komiseri Maroš Šefčovič kısa süre önce AB’nin Endonezya ile anlaşmaya olan ilgisinin artmasının nedeni olarak mevcut “tarife savaşlarını”, yani Trump yönetiminin gümrük vergilerini işaret etti ve bunun da yeni ticaret ortakları arayışını tetiklediğini söyledi.
AB’nin yeni sömürgeci modeli
Her iki taraf da serbest ticaret anlaşmasını 2025 yılının ilk yarısında tamamlamak istiyor.
Hâlâ çözüme bağlanamamış anlaşmazlık noktaları arasında Endonezya’nın devasa nikel yataklarıyla nasıl başa çıkılacağı sorusu da yer alıyor.
Yıllar önce Endonezya, değer zincirinde yukarıya doğru ilerlemek için işlenmemiş nikel ihracatını yasaklamıştı. Bunun sonucunda Çinli şirketler Güneydoğu Asya ülkesine yatırım yaparak burada sadece kendi nikel işleme tesislerini kurmakla kalmadı, aynı zamanda elektrikli otomobil bataryaları için yerel olarak anot üretmeye başladı.
Bunu yaparak Endonezya’nın hammadde yataklarını geliştirme ve kendi sanayileşmesini ilerletmek amacıyla kendisini elektrikli otomobil üretimi için bir yer olarak kurma çabalarına yanıt veriyorlar.
Öte yandan, her zaman daha yoksul ülkelerin kalkınmasını teşvik etmek istediğini iddia eden AB, ülkeyi Avrupa’ya işlenmemiş nikel ihraç etmeye zorlamak ve böylece katma değeri kendisi için güvence altına almak amacıyla 2021 yılında Endonezya’ya karşı bir DTÖ davası açtı.
DTÖ Endonezya’nın ve dolayısıyla sanayileşmesinin aleyhine karar verdi. Geçen aralık ayında EUObserver’da yayınlanan bir yoruma göre AB, Endonezya’nın kalkınmasını engelleyen “yeni sömürgeci bir ekstraktivizm modeli” dayatmakla tehdit ediyor.
Hammadde piyasasının serbestleştirilmesi AB-Endonezya CEPA müzakerelerinde Brüksel’in en önemli taleplerinden biri.
AB’nin talepleri arasında enerji ve hammadde faslında, hammaddelere uygulanan tüm ihracat vergilerinin kaldırılması da dahil olmak üzere Endonezya’nın ihracat kısıtlamalarını yasaklayan hükümler hedefte.
Bu arada, AB ticaret kuralları konusunda Endonezya ile mücadele ederken, Çin bu fırsatı değerlendirdi. Endonezya nikel sektörüne şimdiden milyarlarca dolar yatırım yaptı.
2024’te Endonezya’nın batarya sınıfı nikel üretiminin yüzde 80 ila 82’sinin çoğunluğu Çin’e ait üreticilerden geldiği tahmin ediliyor.
Trump’ın vergileri, AB’nin Cakarta’ya baskıyı artırmasını sağlayabilir
Trump yönetimi tarafından geçtiğimiz çarşamba günü uygulamaya konulan yeni gümrük vergileri, AB’nin Endonezya üzerindeki baskısını artırmasına yardımcı olabilir.
Washington, ülkeye yüzde 32’lik genel bir gümrük vergisi oranı uyguladı. ABD’nin yüzde 9’luk payla Çin’den (yüzde 25,1) sonra Endonezya’nın ikinci en önemli müşterisi olması ve Japonya (yüzde 8) ve Hindistan’ın (yüzde 7,8) önünde yer alması nedeniyle bu durum ağır bir yük oluşturuyor.
Lange de bu fırsata işaret ederek, ABD’nin gümrük vergilerinin Brüksel’i “güvenilir ortaklarla” serbest ticaret anlaşmaları ağını daha da genişletmeye teşvik ettiğini söylüyor.
Lange, müzakereleri ilerletmek için bu hafta ya da önümüzdeki hafta Cakarta’ya gideceğini açıkladı ve AB ile Endonezya arasındaki Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşmasının (CEPA) bu yıl içerisinde “kesinlikle sonuçlandırılması” gerektiğini savundu.
Diplomasi
İsrail’in Pekin Büyükelçisi: Çin’le ilişkilerimiz çok önemli

İsrail, İran’a yönelik son saldırılarını defalarca kınamasına rağmen Çin ile “görüşmeleri sürdürmek” istediğini açıkladı. İsrail’in Pekin Büyükelçisi, “Çin’le ilişkilerimiz çok önemli” dedi.
İsrail’in Pekin Büyükelçisi Eli Belotserkovsky, çarşamba günü South China Morning Post’a verdiği röportajda, Çin’in arabulucu rolünü üstlenme olasılığını dışlamadı, ancak ülkesinin şu aşamada askeri operasyona odaklandığını söyledi.
Pekin’in tutumu sorulan Belotserkovsky, İsrail’in Çin ile ilişkilerinin “çok önemli” olduğunu ve iki tarafın açık iletişim kanalları olduğunu söyledi. “Devam eden sürecin bir parçası olarak Çin ile görüşmelerimizi sürdüreceğiz” dedi.
Belotserkovsky, Pekin’in İsrail’e arabuluculuk yapma olasılığını gündeme getirip getirmediğini veya bu öneriyi değerlendirip değerlendirmeyeceğini açıkça belirtmedi.
“Şu aşamada askeri harekata odaklanıyoruz. Şu anda ana endişemiz bu ve olayların nasıl gelişeceğini görmek gerekiyor” dedi.
Geçen hafta, başta Devlet Başkanı Xi Jinping olmak üzere üst düzey Çinli yetkililer İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine, askeri ve sivil hedeflere yönelik saldırılarını eleştirdi ve kınadı. İran’ın misillemeleri sonrası devam eden eden açıklamalarda Pekin taraflara gerginliği azaltma çağrısı yaptı ve arabuluculuk teklifinde bulundu.
Washington merkezli bir İranlı insan hakları grubu, İran’da 263’ü sivil olmak üzere en az 639 kişinin öldüğünü ve 1.300’den fazla kişinin yaralandığını söyledi. İsrail, kendi tarafında en az 24 kişinin öldüğünü ve yüzlerce kişinin yaralandığını doğruladı.
Çin Devlet Başkanı Xi Jinping salı günü yaptığı açıklamada, saldırıların Orta Doğu’daki gerilimi tırmandırdığını ve Çin’in diğer ülkelerin egemenliğini, güvenliğini ve toprak bütünlüğünü ihlal eden eylemlere karşı olduğunu söyledi.
Ancak Pekin’in “Orta Doğu’da barış ve istikrarın yeniden tesisinde yapıcı bir rol oynamak için tüm taraflarla işbirliği yapmaya hazır” olduğunu da ekledi.
Çin’in en üst düzey diplomatı Wang Yi daha sert sözler kullandı. Cumartesi günü İran Dışişleri Bakanı Abbas Araghchi ile yaptığı telefon görüşmesinde Wang, Pekin’in “İranlı yetkilileri hedef alan ve sivil kayıplara neden olan pervasız saldırıları kesin bir şekilde kınadığını” ve Tahran’ın ulusal egemenliğini korumasına ve meşru hak ve çıkarlarını savunmasına destek verdiğini söyledi.
Wang aynı gün İsrailli mevkidaşı Gideon Sa’ar ile de görüştü ve “güçle kalıcı barış sağlanamayacağını” belirterek, İsrail’in İran ile olan anlaşmazlıklarını diyalog yoluyla çözmesi çağrısında bulundu.
Mısır’ın öncülüğünde pazartesi günü yayınlanan ortak açıklamada, 21 Arap ve Müslüman ülke de İsrail’in hava saldırılarını kınadı ve bölgede gerginliğin azaltılması çağrısında bulundu.
Çarşamba günü İsrail’in Çin büyükelçiliğinde düzenlenen ayrı bir basın toplantısında, ismini vermek istemeyen bir yetkili, İran’ın barışçıl nükleer program hakkını destekleyen Çin açıklamalarını reddetti.
Geçen hafta Çin’in Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Fu Cong, Pekin’in barışçıl nükleer tesislere yönelik silahlı saldırılara karşı olduğunu ve “İran’ın nükleer enerjiyi barışçıl amaçlarla kullanma hakkının tam olarak saygı görmesi gerektiğini” söyledi.
Ancak İsrailli yetkili, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın İran’ın güvenlik önlemlerine uymadığına dair bulgularını gerekçe göstererek, İran’ın nükleer programının barışçıl olduğu iddiasının “açıkça doğru olmadığını” savundu.
Belotserkovsky ise, çatışmanın “İsrail ile İran halkı arasında bir çatışma olmadığını” ve “İran halkına karşı hiçbir şeyimiz olmadığını” iddia etti.
İsrail’in farklı ülkelerden büyük destek gördüğünü öne süren Belotserkovsky, “genel olarak dünyanın tutumu çok destekleyici ve olumlu çünkü insanlar İran’ın terörün kaynağı olduğunu ve durdurulması gerektiğini anlıyor” ifadelerini kullandı.
Daha önce İsrail’in Güney Afrika büyükelçisi olan ve bu ayın başlarında Pekin’e gelen Belotserkovsky, yeni görevini “çok önemli” olarak nitelendirdi.
“Görevimi ilişkileri iyileştirmek, daha da güçlendirmek ve genişletmek olarak görüyorum. Şu anda ilişkilerimizin çok iyi ve çok güçlü olduğunu söylemeliyim. Ancak elbette her zaman iyileştirilebilecek yönler vardır” dedi.
Diplomasi
Yeni Zelanda, Çin’le yakınlaşan Cook Adaları’na fonları dondurdu

Yeni Zelanda, Pasifik takımadalarının Çin ile derinleşen ilişkileri nedeniyle Cook Adaları’na sağladığı finansmanı askıya aldı ve tarihi müttefikinden güveni yeniden tesis etmek için daha fazla çaba sarf etmesini talep etti.
Yeni Zelanda Dışişleri Bakanı Winston Peters’ın bu hamlesi, analistlerin Wellington’un Çin’in bölgedeki artan diplomatik ve ekonomik etkisine yanıt olarak küçük Pasifik ada ülkelerine karşı daha iddialı bir yaklaşım sergilediğini belirttiği son örnek oldu.
Bu hamle, geçen yıl Tuvalu, Papua Yeni Gine ve Nauru ile anlaşmalar imzalayan ve Pasifik’teki dış yardımlarını artıran ABD ve Avustralya da dahil olmak üzere Pasifik’teki geleneksel güçleri tedirgin etti. Çin ise geçen ay bir zirvede ada ülkelerinden 11 dışişleri bakanını ağırladı.
Yardımın askıya alınması, Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxon’un, daha yakın ekonomik bağlar kurmak amacıyla Çin’e yaptığı ticaret gezisi kapsamında cuma günü Xi Jinping ile görüşeceği sırada gerçekleşti.
Peters, şubat ayında Çin ile ekonomik anlaşma imzalayan Cook Adaları’na 18,2 milyon Yeni Zelanda doları (11 milyon ABD doları) tutarındaki kalkınma yardımını askıya alma kararının Luxon’un ziyaretini gölgelemeyeceğini söyledi.
Peters perşembe günü gazetecilere verdiği demeçte, “Bu, Yeni Zelanda ve Cook Adaları ile ilgili bir mesele” dedi. Peters, bu yıl Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ile yaptığı görüşmede, Cook Adaları, Niue ve Tokelau dahil olmak üzere Yeni Zelanda’nın Pasifik’teki ortaklarıyla “özel ilişkilerini” vurguladığını da sözlerine ekledi.
Cook Adaları, Yeni Zelanda’nın Pasifik’teki en yakın müttefiklerinden biridir. Wellington, yaklaşık 27.000 nüfuslu bu bölgeyi 1965 yılına kadar kontrol etmişti. İki ülke şu anda “serbest birlik” anlaşmasına sahip ve Yeni Zelanda, mali, dışişleri ve savunma alanlarında destek sağlamaktadır. Cook Adaları vatandaşları Yeni Zelanda pasaportuna sahip.
Hükümet verilerine göre, Yeni Zelanda son üç yılda ülkeye 194 milyon Yeni Zelanda doları katkıda bulundu.
Peters, Yeni Zelanda’nın, ticaret, turizm ve yenilenebilir enerji gibi alanları kapsayan Çin ile “kapsamlı stratejik ortaklık” konusunda Başbakan Mark Brown liderliğindeki Cook Adaları hükümetinden tatmin edici yanıtlar almadığını söyledi.
Peters, Yeni Zelanda’nın “Cook Adaları hükümeti ilişkileri onarmak ve güveni yeniden tesis etmek için somut adımlar atana kadar önemli yeni finansman sağlamayı da düşünmeyeceğini” ekledi.
Peters’a göre, Brown hükümeti bu ay fonların askıya alındığı konusunda bilgilendirildi.
Cook Adaları hükümeti, yorum talebine hemen yanıt vermedi.
Wellington Victoria Üniversitesi’nde karşılaştırmalı siyaset profesörü olan Jon Fraenkel, Peters’ın yaklaşımının Yeni Zelanda’nın “daha iddialı bir Pasifik politikası”nı yansıttığını söyledi.
Yeni Zelanda, ocak ayında da Cook Adaları’nın kuzeyindeki bir ada zinciri olan Kiribati’ye yardımları gözden geçirme kararı aldı. Bu karar, Kiribati cumhurbaşkanı ve dışişleri bakanının Peters ile toplantıyı iptal etmesinin ardından gerginliği tırmandırmıştı.
Financial Times’a konuşan Fraenkel, Çin’in bu durumdan yararlanarak finansman açığını kapatabileceği ve stratejik bölgedeki ülkelerle ekonomik ve güvenlik işbirliğini derinleştirme arayışında Pekin’e yeni bir fırsat sunabileceği uyarısında bulundu.
Ancak, iki ülke arasındaki tarihi bağlar nedeniyle Yeni Zelanda’nın Cook Adaları ile ilişkilerini kesmesinin olası olmadığını söyledi.
“Gerçekten bu kadar sert bir karar alacaklarını sanmıyorum” dedi.
Diplomasi
Rusya ile Ukrayna arasında yeni esir takası

Rusya ve Ukrayna, Savunma Bakanlığı’nın açıklamasına göre esir takası gerçekleştirdi. Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Kiev’e teslim edilen askerlerin çoğunun 2022’den beri esir olduğunu belirtti. Taraflar, takas edilen esir sayısını açıklamadı ancak İstanbul anlaşmaları çerçevesinde sağlık amaçlı takasların da sürdüğü bildirildi.
Rusya ve Ukrayna, Savunma Bakanlığı’nın açıklamasına göre esir takası gerçekleştirdi.
Ukrayna’dan dönen Rus askerleri şu anda Belarus’ta bulunuyor ve daha sonra tedavi ile rehabilitasyon için Rusya’ya götürülecekler.
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Telegram kanalından yaptığı açıklamada, Kiev’e teslim edilen askerler arasında Ukrayna ordusu, Ulusal Muhafızlar ve sınır muhafızları mensuplarının bulunduğunu belirtti.
Zelenskiy, bu askerlerin çoğunun 2022’den beri esir tutulduğunu ifade etti.
Taraflar, takas edilen savaş esirlerinin sayısını açıklamadı. Ancak, müzakere heyetinden RBK gazetesine konuşan bir kaynak, takasın İstanbul anlaşmaları doğrultusunda eşit sayıda yapıldığını bildirdi.
Kaynak ayrıca, yaralıların sağlık amaçlı takaslarının da devam ettiğini ekledi.
Rusya ileUkrayna, geçen haftadan bu yana, 2 Haziran’da İstanbul’da yapılan ikinci tur müzakerelerde varılan anlaşmalar çerçevesinde esir takasları gerçekleştiriyor.
Moskova ve Kiev, ağır hasta ve ağır yaralıların yanı sıra 25 yaş altı askerlerin “herkesin herkesle takası” formatında takas edilmesi konusunda mutabık kalmıştı.
Rus heyeti başkanı ve Devlet Başkanı Yardımcısı Vladimir Medinskiy, her iki tarafın da en az bin esiri takas edeceğini belirtmişti.
Taraflar, 9, 10 ve 12 Haziran tarihlerinde üç tur esir takası gerçekleştirdi. Medinskiy, 12 Haziran’dan itibaren cephe hattından ağır yaralı esirlerin “acil sağlık amaçlı” takaslarının başlayacağını duyurmuştu.
Fakat aynı gün Rusya Savunma Bakanlığı, Kiev’in takasları günlük olarak yapmaya hazır olmadığını açıklamıştı.
14 Haziran’da ise bir başka esir takası turu daha yapıldı. RBC‘ye konuşan müzakere grubundan bir kaynak, o dönemde Rusya ve Ukrayna arasında “süresiz sağlık amaçlı takasların” başladığını belirtmişti.
Tüm bu takaslarda taraflar, teslim edilen kişi sayısını belirtmedi.
Ayrıca Rusya, Ukrayna’ya 6 binden fazla ölen askerin cesedini teslim ederken, Kiev’den 78 ölen askerin cesedini aldı.
-
Görüş3 gün önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Asya1 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Ortadoğu2 gün önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Mevcut jeopolitik değişiklikleri anlamak: Sergey Karaganov ile mülakat
-
Diplomasi4 gün önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Görüş2 hafta önce
Avrupa’nın savunma özerkliği ve Almanya’nın askerî rolü dönüm noktasında
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 3