Diplomasi
Ermenistan KGAÖ’den neden çekilecek?

Ermenistan’ın Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nden (KGAÖ) çekilmesi an meselesi. 12 Haziran’da parlamento oturumundaki bir tartışma sırasında ülkenin Başbakanı Nikol Paşinyan’ın Erivan’ın ‘gerekli gördüğü zaman’ KGAÖ’den çekileceğini bildirdi.
Daha sonra Ermenistan Dışişleri Bakanlığı, Paşinyan’ın konuşmasında örgütten ayrılma yönünde bir karar verdiğine dair doğrudan bir işaret olmadığını açıkladı.
Bununla birlikte, siyasi vektörün Batı ile ilişkiler lehine belirgin bir şekilde değişmesine, Erivan’ın KGAÖ üyeliğinin askıya alması ve üyelik aidatını ödemeyi reddetmesi eşlik ediyor.
Bu ne derece mümkün?
Paşinyan, söz konusu parlamento oturumunda yaptığı konuşmada “Tüm bunların sorumlusu, üyeleri bize ve Azerbaycan’a karşı bir savaş planlayan ittifakı kuranlardır,” dedi.
Bu açıklamaya cevaben muhalefet milletvekillerinden biri “O zaman bu ittifaktan çekilin,” dedi. Bunun üzerine şu cevabı aldı: “Çekileceğiz zaten. Beni bununla mı korkutuyorsunuz? İyi gidiyoruz, ne zaman ayrılacağımıza kendeimiz karar veririz. Sizce bir sonraki adım nedir, geri dönebilir miyiz? Merakınız olmasın.”
Paşinyan’ın konuşması devam ederken Erivan’da yüzlerce protestocu sokaktaydı. Protestocular, oturum sırasında parlamento binasına giremedi: 3 metre yüksekliğindeki çitler silahlı çevik kuvvet polisleri tarafından kordon altına alındı.
Güvenlik güçleriyle çıkan çatışmalarda yaklaşık 50 kişi yaralandı ve yaklaşık yedi kişi hastaneye kaldırıldı. Sekiz ambulans ekibi parlamento binasının dışında görev yaptı. Yaklaşık 90 protestocu gözaltına alındı ve Ermenistan Soruşturma Komitesi, parlamento dışındaki konuyla ilgili soruşturma başlattı.
Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan, “Başbakan KGAÖ’den ayrılıyoruz demedi. Ne zaman çekileceğimize kendimiz karar vereceğimizi, ancak geri dönmeyeceğimizi söyledi,” diyerek Paşinyn’ın sözlerine açıklık getirdi.
Paşinyan daha önce de KGAÖ üyelerini 2020’de Dağlık Karabağ operasyonu sırasında Azerbaycan’a yardım etmekle suçlamıştı. Mayıs ayı sonunda iki KGAÖ ülkesinin Bakü’nün yanında yer aldığını söylemiş, ancak hangisini kastettiğini belirtmemişti.
Erivan, Şubat 2024’te KGAÖ’deki fiili faaliyetlerini askıya almış ve ittifaka üyeliğini dondurduğunu duyurmuştu. Daha sonra mayıs ayı başında Ermenistan 53,22 milyon ruble tutarındaki üyelik aidatını ödemeyi reddetti. Buna rağmen KGAÖ Genel Sekreteri İmangali Tasmagambetov’a göre örgüt, Erivan’a karşı yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmeye devam ediyor.
Tasmagambetov, “Ana etkileşim mekanizmaları işliyor, örgütün gündemine ilişkin çalışmalar devam ediyor. KGAÖ’nün Ermenistan’a karşı tüm yükümlülükleri, örgütün yasal hedefleri ve ilkeleriyle tam uyum içinde olmaya devam ediyor,” diye konuştu.
Bunun yanı sıra Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Galuzin, geçtiğimiz günlerde Ermenistan’ın güvenliği ve Ermeni halkının çıkarlarını düşünmeksizin Erivan’ı Rusya ile karşı karşıya getirmek ve Batı’nın blok çatışma planlarına dahil etmek için elinden geleni yapan tarafın Batı olduğunu savundu.
Bu arada, Ermenistan ve ABD arasındaki son görüşmelerin ardından iki ülke diyalog seviyesini stratejik ortaklığa yükseltme konusunda anlaştı. Ararat Mirzoyan, 10 Haziran’da Erivan’da ABD Dışişleri Bakanlığı Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Müsteşarı James O’Brien öncülüğündeki bir Amerikan heyetini kabul etti.
Erivan, aynı zamanda Rusya ile arasına mesafe koymak için de adımlar atıyor. Rusya Dışişleri Bakanlığı 2 Haziran’da bir Ermeni heyetinin Kiev’e bağlı Buça kasabasına yaptığı ziyareti ‘dostane olmayan bir adım’ olarak nitelendirdi.
Ermenistan’ın örgütten çekilmesi neden zor olacak?
Ermenistan’ın KGAÖ’den ayrılacağı kesinleşmişken, konunun muhatapları bunun hangi zaman zarfında gerçekleşeceği yönündeki tartışmaya odaklanıyor.
Moskova Devlet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (MGIMO) Kafkasya ve Bölgesel Güvenlik Sorunları Merkezi’nde kıdemli araştırmacı olan Nikolay Silayev, İzvestiya gazetesine verdiği demeçte “Ermenistan’ın KGAÖ’den çekilme senaryosu zaten herkes tarafından düşünüldü ve hesaplandı. Herkes bu çekilmenin gerçekleşmesi için hazırlık yapıyor. Ve bu KGAÖ’nün değil, Ermenistan’ın girişimi. KGAÖ de Erivan’ın çıkarlarını dikkate almak için her şeyi yaptı,” değerlendirmesini yaptı.
Paşinyan hükümetinin bu yönde nihai kararı vermesinin muhtemel olduğunu kaydeden Silayev, şimdilik pazarlıkların sürdüğünü ve başbakanın maksimum siyasi puan toplamaya çalıştığını söyledi.
Rusya Dünya Ekonomisi ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (IMEMO) Kafkasya Sektörü Başkanı Vadim Muhanov ise, Rus askeri üssünün varlığı, Rus sınır muhafızları ve Ermeni vatandaşlarına sağlanan vize ayrıcalıklarının süreci zorlaştıran faktörler arasında yer aldığını belirtti.
Mart ayında Ermenistan Rusya’ya bir talep göndererek Erivan’daki Zvartnots Uluslararası Havalimanı’ndan sınır muhafızlarının çekilmesini talep etmişti. Aynı zamanda, ülkenin talebi üzerine Rus askerleri İran ve Türkiye sınırında kalmaya devam edecekler.
Gümrü’deki askeri üssün akıbeti daha da tartışmalı. Rusya ile Ermenistan arasındaki anlaşmaya göre üssün varlığı 2044’le sınırlı, o tarihe kadar Ermenistan tek taraflı olarak Rus birliğinin geri çekilmesini talep edemez. Muhanov, bu durumun uzun vadede ülkenin Batı bloklarına entegrasyonunu zorlaştırabileceğine dikkat çekti.
Bir başka husus da eski Sovyet coğrafyasındaki ekonomik birlikler çerçevesinde Rusya ile işbirliği olabilir.
Muhanov, “Ermenistan hiçbir zaman Avrasya Ekonomi Birliği’ndeki üyeliğinin ayağına pranga olduğunu söylemedi, zira bundan iktisadi anlamda faydalanmaya devam ediyorlar. Ermenistan’ın iktisadi ve siyasi temasları birbirinden ayırması gerekecek,” ifadelerini kullandı.
Erivan, KGAÖ ile bağlarını neden koparıyor?
İzvestiya‘ya konuşan siyaset bilimci Andrey Areşev ise, Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerin normalleşmesi durumunda Rus birliğinin askeri üsten çekilmesinin ciddi bir şok yaratmayacağını düşündüğünü kaydetti.
Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerinin istikrara kavuşmasının Erivan’a yeni bir stratejik ortak olan Türkiye’ye erişim sağlayacağını anımsatan Areşev, Ermenistan’ın Türkiye, Azerbaycan, Avrupa ve ABD’den güvenlik konularında işbirliği bekleyeceğini belirtti.
Diğer yandan Rusya Ulusal Araştırma Üniversitesi Ekonomi Yüksek Okulu’ndan Tigran Meloyan, Erivan’ın Ermenistan’ın KGAÖ’den çekilmesinin örgütte bir krize yol açmayacağını dile getirdi.
Ancak kararın Moskova ile diplomatik ilişkilerdeki krizi derinleştirebileceğini ifade eden Meloyan, şöyle devam etti:
“Uluslararası çalkantıların ve Ukrayna’daki çatışmaların ortasında Erivan’ın güney Kafkasya’da Rusya’ya ek zorluklar çıkarması Moskova’yı kızdırmaktan başka bir işe yaramıyor. Erivan, Rusya karşıtı yaptırımları aşmada ve bundan finansal fayda elde etmede bir koridor olmak yerine, Batı’yı davet ederek bölgedeki tüm aktörlerin -Rusya, İran ve Türkiye- hoşnutsuzluğunu körükleme eğiliminde.”
Bunun çok da makul bir karar olmadığına işaret eden Meloyan, Rusya’nın eninde sonunda Ermenistan’a karşı iktisadi nitelikte misilleme mekanizmaları kullanabileceğini de sözlerine ekledi.
Diplomasi
Trump’ın ticaret danışmanı Navarro: İngiltere, komünist Çin’in itaatkar bir hizmetkarı

ABD’de Başkan Donald Trump’ın baş ticaret danışmanı Peter Navarro, İngiltere’yi “komünist Çin’in itaatkar bir hizmetkarı” olmakla ve Pekin tarafından “kanının emilme” riskiyle karşı karşıya olmakla suçladı.
Trump’a gümrük vergileri konusunda danışmanlık yapan Navarro, pazar günü İngiliz The Telegraph gazetesinde yayınlanan bir röportajda, İngiliz hükümetinin Pekin’in “sicimle bağlayan hediyelerine” direnmesi gerektiğini, aksi takdirde Çin’in ABD’ye satamadığı malların “damping yeri” haline gelme riskiyle karşı karşıya kalacağını söyledi.
Navarro verdiği demeçte, “Çinli vampir Amerikan kanını ememezse, Birleşik Krallık’ın ve AB’nin kanını emecek. Bu, Çin’e maruz kalma açısından dünya ekonomileri için çok tehlikeli bir dönem,” dedi.
Birleşik Krallık Maliye Bakanı Rachel Reeves ve Dışişleri Bakanı David Lammy, İşçi Partisi hükümetinin Pekin ile “pragmatik yeniden angajman” politikası kapsamında son aylarda Çin’i ziyaret etti.
Çinli hızlı moda devi Shein de tartışmalı halka arzı için Londra’yı gözüne kestirmiş durumda ve Reeves geçtiğimiz günlerde İngiliz başkentinin Çin’in parası için “doğal yuva” olduğunu söyledi.
Navarro ise “hediye getiren otoriter merkantilist rejimlere dikkat edilmesini” istedi.
Navarro, uzun süredir Çin’i eleştiriyor ve bu ülkeyi izole etme ve üretimi ABD’ye geri getirme çabalarının arkasındaki en önemli figürlerden biri.
İşçi Partisi bakanlarının Çin ziyaretlerine rağmen, İngiltere hükümetinin Pekin ile ilişkileri son haftalarda soğumuş görünüyor.
Çinli şirket Jingye’yi British Steel’in kontrolünü bırakmaya zorlayan İngiliz hükümeti, Temu ve Shein gibi e-ticaret devlerini besleyen vergi kurallarını da gözden geçirmeye başladı ve Sincan’daki zorla çalıştırma ile bağlantılı güneş panellerini devlet destekli enerji projelerinden yasaklama adımını attı.
Diplomasi
İsrail, Ukrayna’ya Patriot hava savunma sistemi gönderiyor

Rusya’nın askeri müdahalesi devam ederken Ukrayna’ya İsrail’den eski model bir Patriot hava savunma füze sistemi gönderilecek. The New York Times’ın haberine göre, ABD’nin onayladığı sevkiyatın yaza kadar Ukrayna’ya tamamlanması bekleniyor.
The New York Times‘ın dört eski ve mevcut Amerikalı yetkiliye dayandırdığı haberine göre, Rusya’nın yoğunlaşan saldırıları nedeniyle Ukrayna’ya İsrail’den bir Patriot hava savunma füze sistemi daha gönderilecek.
Yetkililer, söz konusu sistemin eski bir model olduğunu belirtti. Hâlen İsrail’de kapsamlı bakımdan geçen sistemin yaza kadar Ukrayna’ya teslim edilmesi planlanıyor.
Gazetenin kaynakları ayrıca, Batılı müttefiklerin Almanya veya Yunanistan’dan bir Patriot sisteminin daha Ukrayna’ya gönderilmesini görüştüğünü bildirdi.
Ukrayna’nın elinde hâlihazırda sekiz adet Patriot sistemi bulunuyor ancak bunlardan ikisi şu anda faal değil.
Patriot sevkiyatları için ABD’nin onayı gerekiyor. Eski bir Beyaz Saray yetkilisi, yönetimin sistemin İsrail’den gönderilmesini Trump’ın başkanlık seçimlerini kazanmasından önce, eylül ayında onayladığını aktardı.
Trump, göreve başladığından beri Ukrayna’nın ek Patriot taleplerini kamuoyu önünde reddetmişti.
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ise bu sistemleri satın almaya hazır olduğunu ifade etmiş ve ülkenin tam korunması için 25 adet Patriot sistemine ihtiyaç duyduklarını söylemişti.
Pentagon, daha önce onaylanan paketler kapsamında Ukrayna ordusuna silah tedarikinin sürdüğünü açıkladı.
Geçen senenin yaz aylarında Financial Times gazetesine konuşan kaynaklar, ABD, İsrail ve Ukrayna’nın, İsrail ordusunun envanterinde bulunan ve 30 yılı aşkın kullanım ömrü nedeniyle hizmet dışı bırakılması planlanan sekiz adede kadar Patriot sisteminin Kiev’e devri konusunda görüştüğünü bildirmişti.
Ocak ayında ise Axios, ABD ordusunun İsrail’deki depolardan yaklaşık 90 Patriot füzesini çıkararak Ukrayna’ya gönderilmek üzere Polonya’ya taşıdığını kaydetmişti.
Bir Patriot sisteminin kurulum maliyeti 1 milyar doları bulurken, sistemin bakımı ve işletilmesi için yaklaşık 90 askeri personele ihtiyaç duyuluyor.
Bir batarya; güç ünitesi, radarlar, kontrol sistemi ve her biri yaklaşık 4 milyon dolar değerinde dört önleyici füze taşıyan 5 ila 8 fırlatma rampasından oluşuyor.
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’ne göre, dünya genelinde yaklaşık 186 Patriot sistemi kullanılıyor ve bunların üçte biri ABD’ye ait. Avrupa ülkeleri ise Ukrayna’dakiler de dâhil olmak üzere yaklaşık 40 adet sisteme sahip.
Rusya ordusunun Ukrayna şehirlerine yönelik büyük çaplı saldırıları devam ettiği için hava savunma sistemleri Kiev için önemini koruyor.
Diplomasi
Washington Post: Ukrayna ile yapılan kaynak anlaşması Çin’e bağımlılığı azaltmaz

The Washington Post’a konuşan uzmanlara göre, ABD ile Ukrayna arasında imzalanan maden kaynakları anlaşması, Washington’un acil kaynak sorunlarını, özellikle Çin’in tedarik zincirlerindeki hakimiyetini ve nadir toprak elementleri ihtiyacını çözmüyor. Ukrayna’daki potansiyel yatırımların önünde güvenlik riskleri, eski veriler, uzun geliştirme süreleri ve işleme tesisleri eksikliği gibi engeller bulunuyor.
The Washington Post (WP) gazetesinin sektör uzmanlarına dayandırdığı haberine göre, Ukrayna ile ABD arasında imzalanan maden kaynakları anlaşması, Washington’un kaynak alanında karşılaştığı birçok soruna çözüm getirmiyor. Taraflar, söz konusu anlaşmayı 30 Nisan’da imzalamıştı.
Gazeteye konuşan Küresel Enerji Merkezi Direktörü Reed Blakemore, “Bu anlaşma, mevcut acil sorunlara kesinlikle çözüm değil. Kısa vadede Çin’in tedarik zincirlerindeki hakimiyetiyle ilgili olarak gördüğümüz zafiyetlerin hiçbirini ortadan kaldırmıyor,” ifadelerini kullandı.
Ayrıca gazete, Ukrayna’nın, ABD’nin Çin’in Washington’un eylemlerine yanıt olarak getirdiği kısıtlamalar nedeniyle sorun yaşadığı 17 “nadir toprak elementi” kaynağı olmadığını belirtiyor.
Başlangıçta eski Başkan Donald Trump, Kiev ile yapılan anlaşmadan bahsederken özellikle nadir toprak elementlerine atıfta bulunmuştu.
Uzmanlar ayrıca, Ukrayna’da petrol ve gaz çıkarımı için geniş olanaklar bulunmayacağını, zira altyapının zaten gelişmiş olduğu başka üretim sahalarının mevcut olduğunu vurguluyor.
Teksas Üniversitesi’nden enerji uzmanı Ben Cahill, “Dünya çapında fırsatları olan büyük şirketlerin Ukrayna’yı yatırım için rekabetçi yer olarak göreceğinden emin değilim. Belki daha küçük, bağımsız bazı şirketler risk almak isteyebilir,” şeklinde görüş belirtti.
Gazetenin görüşüne başvurduğu kaynaklar, ABD’li yatırımcılar için en cazip Ukrayna yataklarının titanyum, grafit ve lityum olduğunu ifade etti. Ancak bu kaynakların geliştirilmesi için “en iyi ihtimalle on yıl” süre öngörüyorlar.
Geçmiş yönetimde ABD Enerji Bakanlığı’nda görev yapmış olan Ashley Zumwalt-Forbes, gazeteye yaptığı açıklamada, “ABD, Kanada ve Avustralya gibi ülkelerde bile maden arama için fon bulmakta zorlanıyoruz. Ukrayna’da bu daha erken aşama çalışmalar için fon bulmanın ne kadar zor olacağını düşünün,” dedi.
Ayrıca, sektör temsilcileri Ukrayna’daki gerekli kaynak rezervlerine ilişkin verilerin Sovyet dönemi araştırmalarıyla sınırlı olduğunu belirtti.
Zumwalt-Forbes, güvenilir bilgi elde etmek için potansiyel yataklarda sondaj yapılması gerektiğini, bunun madencilik şirketlerinde genellikle “dünyanın en kötü kumarhanesi” olarak nitelendirildiğini kaydetti.
SAFE’de kritik mineraller uzmanı olan Abigail Hunter, en umut verici “Ukrayna” lityum yatağının Rusya’nın kontrolündeki topraklarda bulunduğunu söyledi.
Hunter ayrıca, Ukrayna’daki güvenlik sorunlarına ve altyapı hasarına dikkat çekerek, bunların potansiyel yatırımcıların maliyetlerini artıracağını belirtti.
ABD Deniz Harp Okulu’na bağlı Rusya Deniz Araştırmaları Enstitüsü Araştırma Direktörü ve Doçent Emily Holland da, ham madde işleme sorununa dikkat çekti; bu sorun ABD için genellikle madencilikten daha önemli.
Holland, anlaşmada kaynakların işlenmesi olasılığının ele alınmadığını belirtti. Holland ayrıca, “Özellikle yönetim nihai mal üretimini ülke topraklarına taşımayı hedefliyorsa, Ukrayna’da madenlerin işlenmesi ABD pazarları için pek uygun değil,” değerlendirmesini yaptı.
ABD ile Ukrayna arasındaki maden anlaşmasının nihai metnine bakış
-
Avrupa2 hafta önce
Almanya’da tren fabrikası tank üretimine başlıyor
-
Dünya Basını2 hafta önce
Şin-Bet Direktörü’nün yeminli beyanı ne anlama geliyor?
-
Amerika2 hafta önce
ABD’de çöküş sürüyor: Dow, 1932’den bu yana en kötü nisan ayını yaşıyor
-
Diplomasi2 hafta önce
Çin’in ABD’den enerji ithalatındaki düşüş Rusya’ya kapı açtı
-
Avrupa2 hafta önce
Alman eyaletleri silahlanma yarışına son sürat dahil oluyor
-
Ortadoğu2 hafta önce
ABD’den Suriye’ye “İran” baskısı: DMO terör örgütü ilan edilsin
-
Avrupa2 hafta önce
Orbán’ın vetoları AB’yi 7. maddeye itiyor
-
Görüş2 hafta önce
Hindistan ticaret savaşının kazananı olabilir mi?