Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Eski MI6 şefi Sawers: HTŞ terör örgütü gibi değil, kurtuluş hareketi gibi davranıyor

Yayınlanma

Suriye’de Beşar Esad yönetiminin devrilmesinin ardından kontrol ele geçiren El Kaide bağlantılı Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) örgütüne yönelik yeni hamleler de geliyor.

ABD ve Birleşik Krallık hükümetleri HTŞ’yi “terör örgütleri” listesinden çıkarmak için hazırlık yaptıklarını ilan ederken, örgütü ve liderini Batı kamuoyuna hazırlama faaliyetleri de sürüyor.

Eski MI6 şefi ve 1980’li yıllarda Suriye’de yaşayan John Sawers, Sky News’e verdiği demeçte, HTŞ mensuplarının herhangi bir gruptan “intikam alma peşinde” olmadıklarını savundu fakat Esad yönetiminin “korkunç vahşeti” için “bazı hesaplaşmalar” olacağını da ekledi.

Esad yönetiminin Suriye ulusunun “yalnızca %15’lik bir azınlık kesimini” temsil ettiğini savunan istihbarat şefi, “Şimdi ülkeyi bir araya getirmek için önümüzde zorlu bir görev var,” dedi.

Suriye’de “demokrasi geleneğinin” olmadığını, “siyasi gruplar ve birimler yerine silahlı gruplar bulunduğunu” ileri süren Sawers’ın, “Bence Türkler bu çeşitli grupları bir araya getirerek tek, tutarlı, yeni bir rejim oluşturmaya çalışırken çok önemli bir rol oynayacaklar,” demesi dikkat çekti.

Avrupalılar Esad’ın düşüşünden memnun

“Colani El Kaide’den uzaklaşmak için büyük çaba sarf etti”

Sawers, Esad yönetiminin çöküşünün “herkes için, hatta HTŞ için bile sürpriz olduğunu” belirtirken, “Bence hepimiz rejim güçlerinin nasıl tamamen çöktüğüne şaşırdık, rejime en sadık ve rejime en yakın olanlar bile. Yani evet, bu bir sürpriz. Bu bir istihbarat hatası değil. Herkes için bir sürpriz,” iddiasında bulundu.

“El Kaide’ye bağlı bir örgütün yönetimi ele geçirmesi konusunda dikkatli olmalı mıyız?” sorusuna yanıt olarak ise Sawers, MI6’in başındayken tüm  Suriyeli muhalif grupları incelediklerini ve onları “destekleyebilecekleri ve El Kaide’ye çok yakın olanlar” şeklinde sınıflandırdıklarını söyledikten sonra, HTŞ’nin de “kesinlikle ikinci kategoride” olduğunu hatırlattı.

Bununla birlikte Sawers, “Fakat bence liderleri Ebu Muhammed el-Culani son 10 yılda kendisini bu terörist gruplardan uzaklaştırmak için büyük çaba sarf etti,” diye devam etti.

Sawers, HTŞ’nin son iki hafta içinde gerçekleştirdiği eylemlerin de “kesinlikle bir terör örgütünün değil, bir kurtuluş hareketinin eylemleri” olduğunu ileri sürdü.

İçişleri Bakanı’nın MI5 ve Ortak Terörizm Değerlendirme Merkezi’nden HTŞ ile ilgili durumun gözden geçirilmesini ve yasaklı örgütler listesinde kalmaya devam edip etmeyeceğini soracağını düşündüğünü vurgulayan eski MI6 şefi, “12 yıl öncesine dayanan bir yasak nedeniyle Suriye’deki yeni liderlikle ilişki kuramıyorsak bu oldukça gülünç olur,” dedi ve Suriye’de artık “yeni bir gerçeklik” olduğunu da sözlerine ekledi.

ABD ve Britanya, HTŞ’yi “terör” listesinden çıkarmayı planlıyor

“Türkler için işler iyi gidiyor, bölgedeki en ilginç ve etkili ülke olacak”

“Türkiye’nin bu işte parmağı var mı?” şeklindeki bir soruyu, Türkiye ile HTŞ arasında “işbirliği, eğitim ve tedarik açısından” çok yakın bir ilişki olmamasına rağmen, “Türkiye’nin kesinlikle bu konuya yakın bir ilgisi var,” diye cevapladı.

Sawers, “Bence işler Türkiye için çok olumlu bir yönde ilerliyor. Çeşitli muhalif gruplar bir araya gelip yeni bir rejimin nasıl hayata geçirileceği konusunda bir uzlaşı sağlamaya çalışırken Türkiye’nin bölgedeki en ilginç ve etkili ülke olacağını düşünüyorum,” diye ekledi.

Sawers Rusya söz konusu olduğunda Rusların “burada bir rolü olabileceğine” inandığını söylerken, “Suriye’nin Akdeniz kıyısındaki Tartus’ta büyük bir deniz üssüne ve istihbarat toplama üssüne sahipler ve bu tesisleri ellerinde tutmak isteyeceklerdir, bu da Suriye’deki yeni grupla, yeni güçlerle uzlaşmak zorunda oldukları anlamına geliyor. Ama tabii ki baskıcı Esad rejiminin iktidarda kalmasında etkili oldular,” dedi.

Esad rejimi neden sadece 12 günde çöktü?

“İran, kendini savunmasız hissediyor”

İran’ın Suriye’deki gelişmeleri “büyük bir tedirginlik ve endişe ile izleyeceğini” düşünen eski casus şefi, “Suriye’de geçen hafta yaşananlar tam da İran rejiminin bir noktada İran’da yaşanabileceğinden korktuğu şeyler,” ifadelerini kullandı.

İran’ın bir devlet olarak daha “sofistike” olduğunu fakat “hâlâ sınırlı rızaya sahip bir azınlık rejimi” olduğunu ve bunun da son yıllarda huzursuzluklara yol açtığını savunan Sawers, İsrail’in İran’ın nükleer tesislerinin savunmasına yönelik hava saldırıları nedeniyle zayıflayan Tahran’ın Suriye’den “geri çekiliyor gibi göründüğünü” söyledi.

Sawers, “Bence İran kendini savunmasız hissediyor. İddialı bir rol oynamalarının pek olası olmadığını düşünüyorum ve İranlıların Avrupalılarla, Amerikalılarla yeniden ilişki kurmaya istekli görünmeleri beni oldukça cesaretlendiriyor,” dedi.

Berliner Zeitung: Esad’ı Putin-Trump anlaşması mı devirdi?

“İsrail, Türkiye ile uzlaşmak zorunda”

Tel Aviv’in daha öncesinde Moskova ile “yazılı olmayan bir anlaşma” yaptığını belirten Sawers, Suriye’de İran ve Hizbullah’a yönelik saldırılara ses çıkarmaması karşılığında Tel Aviv’in de Şam yönetimine dokunmadığını ileri sürdü.

Tel Aviv’in, Suriye’nin “bir noktada İsrail’e ateş açabilecek silahlı gruplarla daha küçük birimlere bölünmesi” gibi potansiyel “en kötü durum senaryosu” için planlama yapılacağını söyledi. 

Sawers, bunun “daha az olası” olduğunu ancak “kesinlikle imkansız olmadığını” savundu ve “Bence İsrailliler bu konuda Türkiye ile uzlaşmak zorunda kalacaklar, çünkü Türkiye ana güç odağı olacak,” dedi.

DİPLOMASİ

NATO, Trump’ın savunma harcamalarını yüzde 5’e çıkarma önerisini reddetti

Yayınlanma

NATO temsilcileri, savunma harcamalarının artırılması gerektiği konusunda hemfikir olurken, Donald Trump’ın GSYİH’nin yüzde 5’ini savunma bütçesine ayırma önerisini desteklemedi. Uzmanlara göre bu oran, çoğu NATO ülkesi için siyasi ve ekonomik olarak imkânsız. Ancak, haziran ayında yapılacak NATO zirvesinde yüzde 2 hedefinin üstüne çıkılması bekleniyor.

NATO ülkelerinin temsilcileri, savunma harcamalarının artırılması gerektiği konusunda hemfikir olsa da ABD’nin seçilmiş başkanı Donald Trump’ın, bu oranı yüzde 2’den yüzde 5’e çıkarma önerisine destek vermedi.

Reuters ajansının haberine göre göre, Trump, 7 Ocak’ta NATO üyelerinin savunmaya gayrisafi yurt içi hasılalarının (GSYİH) yüzde 5’ini ayırması gerektiğini dile getirdi. Ancak bu oran, şu anda ABD dahil hiçbir NATO ülkesinin ulaşamadığı bir seviyeyi temsil ediyor.

Uzmanlar, yüzde 5 oranının NATO ülkelerinin büyük çoğunluğu için hem siyasi hem de ekonomik olarak mümkün olmadığını, böyle bir hedefin yüzlerce milyar dolarlık ek finansman gerektireceğini ifade ediyor.

Yeni hedef değerlendiriliyor

Buna rağmen, yetkililer ve uzmanların açıklamalarına göre NATO, mevcut yüzde 2 hedefinin ötesine geçmeyi değerlendirecek. Yeni bir hedefin haziran ayında Hollanda’nın Lahey kentinde düzenlenecek NATO zirvesinde kabul edilmesi bekleniyor.

Bazı analistler, NATO ülkelerinin GSYİH’nin yaklaşık yüzde 3’ünü savunmaya ayırma hedefinde uzlaşabileceğini öne sürüyor.

Fakat bu oran bile, mevcut yüzde 2 hedefini zorlayan veya henüz bu hedefe ulaşamayan ülkeler için oldukça yüksek bir seviye olacak.

Trump’ın yüzde 5 önerisinin ise uzun sürecek müzakerelere zemin hazırlamak amacıyla başlangıçta kasıtlı olarak yüksek tutulmuş bir teklif olabileceği ve nihayetinde yüzde 3’e yakın bir oran üzerinde mutabakata varılabileceği belirtiliyor.

Geçen ay Financial Times, Trump’ın NATO ülkelerinden savunma harcamalarını GSYİH’nin yüzde 5’ine çıkarma talebinde bulunacağını duyurmuştu. Seçilmiş başkanın danışmanları, Trump’ın Ukrayna’ya askeri yardımı sürdürme niyetinde olduğunu belirtmişti.

Haberde, Trump’ın Avrupa ve Rusya-Ukrayna çatışması konusundaki politikasını şekillendirmeye devam ettiği, Ukrayna’nın NATO üyesi olmaması gerektiğine inanmaya devam ettiği, ancak Kiev’e silah tedarik edilmesinin “güç yoluyla barış” sağlayacağı görüşünü savunduğu vurgulanmıştı.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Xi, Trump’ın yemin törenine üst düzey Çin elçisi gönderecek

Yayınlanma

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, yeni yönetim döneminde iki ülke arasındaki sürtüşmeyi azaltmak için düşünülmüş benzeri görülmemiş bir hareketle Donald Trump’ın yemin törenine üst düzey bir elçi gönderecek.

Görüşmeler hakkında bilgi sahibi olan birkaç kişiye göre Pekin, Trump’ın geçiş ekibine Xi yerine üst düzey bir yetkilinin katılacağını söyledi. Birkaç kişi, elçinin Trump’ın ekibiyle de görüşmeler yapacağını söyledi.

Trump, 20 Ocak’taki yemin törenine katılması için Xi’ye alışılmadık bir davette bulunarak, Beyaz Saray’daki ilk döneminde Çin lideriyle yürüttüğü üst düzey temasları sürdürme niyetinde olduğunun bir işaretini verdi.

Financial Times’a göre, birçok kişi Xi’nin bazen törensel görevlerde kendisine vekâlet eden başkan yardımcısı Han Zheng’i gönderebileceğini söyledi. Bir diğer seçenek ise Dışişleri Bakanı Wang Yi.

Konuya aşina olan bir kişi Trump’ın bazı danışmanlarının Xi’nin sağ kolu olarak Han ya da Wang’dan çok daha fazla güce sahip olan Politbüro Daimi Komitesi üyesi Cai Qi’yi istediklerini söyledi.

Geçiş ekibi içindeki görüşlere aşina olan bir başka kişi ise Trump’ın Çin liderini davet ettiği için elçinin sadece Wang ya da Han seviyesinde olması halinde mutsuz olacağından endişe edildiğini söyledi.

Söz konusu kişi Financial Times’a, “Çinlilerin ilişkilere doğru bir başlangıç yapmak için uygun düzeyde bir yetkili göndermesi gerekiyor” dedi.

Bir Çin uzmanı, Wang’ın Cai ve Han’ın altında yer aldığı ve kariyer diplomatı olduğu için yeterince üst düzey olarak görülmeyeceğini söyledi.

Çin’in Washington Büyükelçiliği konuyla ilgili yorum yapmadı. Trump ekibi de yorum taleplerine yanıt vermedi.

Çin’in daha önce Washington’daki büyükelçisi tarafından temsil edildiği göz önüne alındığında, yetkililerden herhangi birinin katılımı benzeri görülmemiş bir durum olacaktır.

Beyaz Saray’ın eski üst düzey Çin danışmanlarından Dennis Wilder, “Trump muhtemelen Xi’nin şahsen katılma riskini göze alamayacak kadar öngörülemez biri olarak görülüyor” dedi. “Xi, Trump ve kabinesiyle görüşmesi için önemli bir özel elçi göndererek, Trump yönetimiyle doğru bir başlangıç yapmak istediğini, eve eli boş dönme ya da kamuoyu önünde mahcup olma riskine girmeden gösterebilir” değerlendirmesini yaptı.

Birçok kişi Çin elçisinin törensel unsurların ötesinde Trump’ın yeni ekibiyle esaslı görüşmeler de yapacağını söyledi.

Pekin, özellikle Trump’ın bir dizi Çin şahinini üst düzey ulusal güvenlik pozisyonlarına atamasının ardından Washington ile türbülansa hazırlanıyor.

Trump’ın yeni ulusal güvenlik danışmanı Mike Waltz ve yardımcısı Alex Wong, Çin’e karşı çok sert olarak görülüyor. Trump ayrıca Kongre’nin Çin’e karşı en sert tutum sergileyen isimlerinden biri olan Cumhuriyetçi Senatör Marco Rubio’yu da dışişleri bakanı olarak atadı.

Trump bu hafta yaptığı açıklamada ekibinin halihazırda Pekin ile temas halinde olduğunu söyledi. Hugh Hewitt radyo programına verdiği röportajda “Temsilcileri aracılığıyla konuşuyoruz” diyen Trump, 2020’deki Covid-19 salgını için de Çin’i suçladı.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Türkiye ve Fransa arasında PYD gerginliği

Yayınlanma

Hakan Fidan

Ankara, PYD’nin Türkiye ile arasında tampon olması için bölgeye asker göndermesi talebine “Onlara borcumuz var” diye yanıt veren Fransa sert tepki gösterdi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan “Amerika’nın gücünü kullanarak, arkasına saklanarak (Suriye’de) kendi menfaatlerini ilerletme konusunda söz söyleyen ülkeleri (Fransa) açıkçası dikkate almıyoruz” dedi.

PYD’nin liderlerinden ve PYD’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye’nin kuzeyindeki sözde özerk yönetimin eş başkanı İlham Ahmed, Türkiye-Suriye sınırının Fransa ve ABD güçlerince korunabileceğini söyledi.

Euronews’in aktardığına göre Fransa kamu medyası TV 5 Monde’a verdiği demeçte Ahmed, Fransa ve ABD birliklerinin Türkiye sınırındaki durumu güvence altına almaları için iki ülke yetkilileriyle görüşmeler yaptıklarını söyledi. Ahmed ”ABD ve Fransa gerçekten tüm sınırı güvence altına alabilir. Bu askeri koalisyonla ilgili sorumluluğu üstlenmeye hazırız” dedi. Ahmed ayrıca “Fransızlardan sınırı korumak, bölgeyi savunmamıza yardımcı olmak ve Türkiye ile iyi ilişkiler kurmak için askeri birliklerini bu bölgeye göndermelerini istiyoruz” ifadelerini kullandı. Ahmed, “Fransa, Türkiye’yi sınırdaki varlığını kabule ikna eder etmez, barış sürecine başlayabiliriz” dedi.

Konu Fransa Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Christophe Lemoine’un haftalık basın toplantısında gündeme geldi. Anadolu Ajansı (AA) muhabirinin “Fransa, PKK’yı terör örgütü olarak tanımlıyor mu? Suriye’de SDG adını verdiğiniz oluşumun PKK ile ilişkisi olduğunu kabul ediyor musunuz? Suriye’deki bu yapılanmanın Türkiye’ye karşı konuşlanmak üzere Fransız askeri istemesine yanıtınız nedir” sorusu üzerine Lemoin “Bizim için prensipte önemli olan, şu anda Suriye topraklarında faaliyet gösteren grupların geçiş sürecine dahil edilmesidir. Benim bildiğim kadarıyla SDG güçleri ile Şam yönetimi yetkilileri arasında yapılmak istenen budur” dedi.

Lemoine, Macron’un açıklamalarına atıf yaparak “Suriye Demokratik Güçleri’ne ve özgürlük savaşçılarına borcumuzun bilincindeyiz. Onlar terörle mücadelenin zorlu yıllarında yanımızda oldular” ifadelerini kullandı.  Lemoine, PKK ile ilgili sözlerine açıklık getirilmesinin istenildiği bir diğer soruya karşılık da “PKK’nin doğasına ilişkin yorum yapmayacağım” dedi.

ABD ve Fransa dışişleri bakanları da çarşamba günü Paris’te düzenledikleri ortak basın toplantısında Suriye Demokratik Güçleri’nin IŞİD ile mücadeledeki rolünü öne çıkarmışlardı.

Fransa Dışişleri Bakanı Barrot, “Suriye’deki Kürtlerin, hem Amerika Birleşik Devletleri hem de Fransa için İslami terörizme karşı mücadelede güvenilir ve kararlı müttefikler olduklarını” söylemişti. Barrot, “Elbette, Türkiye’nin meşru güvenlik garantilerinin karşılanabileceğinden ancak aynı zamanda Kürtlerin güvenlik çıkarlarının ve ülkelerinin geleceğine tam anlamıyla katkıda bulunma haklarının korunabileceğinden de emin olmak istiyoruz” demişti.

“Muhatap almıyoruz”

Konu Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Türkiye’de yerleşik ulusal ve uluslararası medya kuruluşlarının temsilcileriyle İstanbul’da bir araya geldiği toplantıda da gündeme geldi.

Fidan, “Avrupa’daki bazı küçük ülkelerin Amerika’nın şemsiyesi altında söz söylemeye dönük politikalarının kendilerine hiçbir katkısı yok. Amerika’nın gücünü kullanarak, arkasına saklanarak (Suriye’de) kendi menfaatlerini ilerletme konusunda söz söyleyen ülkeleri (Fransa) açıkçası dikkate almıyoruz. Amerikalılar yokken bölgeye gelebiliyorlarsa görelim” dedi.

Fidan, “Bizim muhatabımız ABD’dir. Diğerlerini muhatap almıyoruz. Fransa’nın yapacağı bir şey varsa, kendi vatandaşı olan teröristleri yargılayıp kendi ülkesinde hapse atmaktır. Sen kendi tutuklunu kabul etmeyip bunu hapiste tutan teröristi destekliyorsun. Bunun izahı yok.” ifadelerini kullandı.

“Suriye konusunda hikayemiz yeni başlıyor”

Fidan açıklamasında “Son 13 yıldır Suriye konusunda yoğun mesai harcayan biri olarak bu sonucu görmek tabii ki hepimizi memnun etmiştir. Suriye konusunda hikayemiz yeni başlıyor diyebilirim. Suriye halkı bu aşamada ülkenin yeniden imarı başta olmak üzere çeşitli büyük sınamalarla karşı karşıya” ifadelerini kullandı.

Fidan ayrıca şunları söyledi: “Suriye sahasının terörden arındırılması 2025’in temel önceliklerinden biri olacaktır. Dikkat ederseniz bu bölgede faaliyet gösteren tüm terör örgütlerinin ilk hedefi her zaman Türkiye olmakta. Terörle en etkin mücadeleyi de tabiatıyla yine ülkemiz yapmakta. Şunu açık ve net bir şekilde ifade edeyim, Türkiye, bekasına yönelik tüm tehditleri kaynağında yok etme gücüne, kapasitesine ve her şeyden önemlisi de kararlılığına sahiptir. Bugün geldiğimiz noktada bölücü örgüt ve Suriye’deki uzantıları için artık yolun sonu görünmekte. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Eski düzen devam etmeyecek. Suriye’deki yeni düzende artık hiç kimsenin ‘ama’lı, ‘fakat’lı ifadeler kullanma lüksü yoktur.”

“Defaatle söyledik. Böyle bir tehditle (PKK/YPG’yle) yaşama şansımız yok. (Adımı) Ya başkası atacak ya biz atacağız.”

Terörle mücadelede ikircikli tavır sergileyen ülkelerin, son dönemde vuku bulan terör saldırılarından da bir ders çıkartması gerektiğini aktaran Fidan, terörün dini ve milliyetinin olmadığını, terör örgütleri için Avrupa, Amerika veya Türkiye’nin bir farkının bulunmadığını artık herkesin görmesi gerektiğini dile getirdi.

Fidan, gelecek dönemde DEAŞ ve PKK terör örgütlerine karşı ayrım yapmaksızın aynı kararlılıkla mücadele etmeye devam edeceklerini belirterek, “Terörsüz Türkiye hedefimizi öyle veya böyle ama mutlaka Allah’ın izniyle gerçekleştireceğiz” diye konuştu.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English