Bizi Takip Edin

AVRUPA

Fico suikasti: Neler biliyoruz?

Yayınlanma

Dün Slovakya Başbakanı Robert Fico, ülkenin batısında bulunan Handlová kentindeki Kültür Evi’nin önünde yurttaşları ile selamlaşırken silahlı saldırıya uğradı.

Bölgede bulunan Denník N muhabiri Daniel Vražda olayı görmediğini, fakat yakınlarda olup birkaç el silah sesi duyduğunu söyledi. Vražda, daha sonra başbakanın güvenlik görevlileri tarafından yerden kaldırıldığını, bir arabaya bindirildiğini ve götürüldüğünü gördü.

Olay yerinde bulunan tanıklara göre, Fico kendisini karşılamak için orada bulunan insanlara doğru yürüdü ve bu sırada birkaç el ateş edildi. Mevcut bilgiler toplamda dört ila beş el ateş edildiğini ve ardından Fico’nun yere düştüğünü gösteriyor.

Başbakanın durumu hâlâ kritik

Ateş ettiği iddia edilen kişi olay yerinde derhal gözaltına alındı. 

Olay hakkında açıklama yapan İçişleri Bakanı Matúš Šutaj Eštok, “Fail beş el ateş etti ve başbakanın durumu hâlâ kritik. Elde ettiğimiz ilk bilgiler saldırganın açık bir siyasi motivasyonu olduğunu ve (Başbakana saldırma) kararının cumhurbaşkanlığı seçimlerinden kısa bir süre sonra alındığını gösteriyor,” dedi.

Bakan, “anayasal temsilcilerin ve bazı medya kuruluşlarının yanı sıra hem koalisyon hem de muhalefetin siyasi temsilcilerinin korunmasının önümüzdeki birkaç gün içinde güçlendirileceğini” de sözlerine ekledi.

Fico yaklaşık 3,5 saat süren büyük bir ameliyat geçirdi. Savunma Bakanı Robert Kaliňák başbakanın durumunun “çok karmaşık” olduğunu söyledi.

Dennik N’de yer alan habere göre Kaliňák, “Bu travmayla başa çıkabilecek kadar güçlü olacağına inanıyoruz,” dedi.

Başbakan Yardımcısı Tomas Taraba ise perşembe sabahı BBC’ye yaptığı açıklamada “sanırım sonunda hayatta kalacak” dedi ve başbakanın “şu anda hayati tehlike altında olmadığını” sözlerine ekledi.

Tetikçi hakkındaki çelişkili iddialar

Slovak TV kanalı JOJ 24’ün ilk haberlerinde, saldırganın DÚHA (Gökkuşağı) Edebiyat Kulübü’nün kurucularından 71 yaşındaki Juraj Cintula olduğu iddia edildi.

Cintula 2016 yılına kadar edebiyat kulübünün başkanlığını yürüttü ve üç şiir kitabı yazdı. 2016 yılına kadar Levice’deki bir alışveriş merkezinde güvenlik görevlisi olarak çalışan Cintula, görev başındayken saldırıya uğradıktan sonra işten ayrıldı.

Aynı zamanda Slovak Yazarlar Birliği üyesi olan suikatçi, bir iddiaya göre 8 sene önce “Şiddete Karşı Hareket” isimli bir siyasi parti kurmak istemişti.

Bratislava’da Macarca yayınlanan bir gazetenin portalına göre Juraj Cintula, “Rusya yanlısı paramiliter grup” Slovenskí Branci’nin (SB) sampatizanıydı. Cintula’nın 2016 yılında düzenli olarak örgütün toplantılarına katıldığı fotoğraflar servis edildi. Suikastçinin paramiliter grubun Facebook sayfasında “yazar ve yayıncı” olarak listelendiği ve bazı yazılarının yayınlandığı, Macarca sitenin iddiaları arasında.

Fakat işler burada biraz karmaşıklaşıyor. Yazılanlara göre, Cintula yazılarında mültecileri ve Slovak devletini eleştiriyor gibi görünüyor. Grubun, 1938-1945 yılları arasında Birinci Slovak Cumhuriyeti olarak adlandırılan faşist kukla devletin başkanı Jozef Tiso’nun mezarı başında üniformalı anma törenleri düzenlemesi ise ciddi bir çelişki olarak göze çarpıyor, zira SB, kendisini nazizme ve faşizme karşı bir örgüt olarak konumlandırıyor.

Új Szó haber portalı ise Markíza televizyon kanalına atıfta bulunarak, Cintula’nın gözaltına alındıktan kısa bir süre sonra, “hükümetin politikasına katılmadığı için suikastı bir aydır planladığını” söylediğini bildirdi.

Markíza’nın yayınladığı videoda zanlı, “Hükümetin politikalarına katılmıyorum. Medya neden hedef alınıyor? RTVS [Slovak devlet televizyonu] neden saldırı altında? [Yüksek Mahkeme Başkanı Ján] Mazák neden görevinden alındı?” diyor.

Fico suikast mi bekliyordu?

Öte yandan Fico bir ay önce sosyal medyada, “ilerici medyanın” kendisini ve hükümetini nasıl vuracağından bahsettiği bir video yayınladı. Video Avusturya gazetesi Der Standard tarafından sızdırıldı.

O dönemdeki siyasi mücadelenin bir parçası olan videoda başbakan, hükümet yetkililerine karşı şiddete yol açabileceğine inandığı “ilerici medyanın” metinlerini eleştiriyordu.

Fico, “Denník N. Smečko veya Aktualita tarafından bu kadar yoğun bir şekilde derinleştirilen bu hayal kırıklığının, hükümetin önde gelen siyasetçilerinden birinin suikastına kadar tırmanmasını bekliyorum ve bir milimetre bile abartmıyorum,” diyordu.

İçişleri Bakanı Eštok’un cumhurbaşkanlığı seçimlerine işaret etmiş olması da önemli. Geçen mart ve nisan aylarında, Slovakya’nın Batı yanlısı eski dışişleri bakanı Ivan Korčok ile iktidardaki Hlas partisinin lideri Peter Pellegrini cumhurbaşkanlığı için yarışmıştı. Son turdaki yarışı Pellegrini kazanmıştı. Pellegrini, başka bir NATO üyesi ülkenin Rusya tarafından saldırıya uğraması halinde, Kuzey Atlantik Antlaşması’nın 5. Maddesi gereğince Slovak Silahlı Kuvvetlerinin bu üye ülkeye yardım için gönderilmesine karşı çıkacağını belirterek dikkatleri üzerine çekmişti.

Bazı yorumcular ise Slovakya’daki siyasi atmosferin son yıllarda özellikle sert olduğuna işaret etti. 2018 yılında araştırmacı gazeteci Ján Kuciak ve nişanlısı Martina Kušnírová’nın öldürülmesi Slovakya’nın modern tarihindeki en büyük protestolardan birine yol açmış ve o dönem de başbakan olan Fico’yu istifaya zorlamıştı.

Kuciak, üst düzey Slovak siyasetçilerle bağlantıları olan bazı işadamlarının vergi yolsuzluklarını soruşturuyordu.

Slovakya Meclis Başkan Yardımcısı ve Fico’nun partisi Smer’in Başkan Yardımcısı Lubos Blaha ise “liberal medya”yı suçlayarak, “Smer adına bugün Handlová’da yaşananları şiddetle kınıyor ve aynı zamanda geçmiş yıllarda burada yaptıklarınızdan dolayı büyük bir tiksinti duyduğumu ifade etmek istiyorum. Siz, liberal medya ve siyasi muhalefet. Robert Fico’ya karşı ne kadar nefret yaydınız,” dedi.

Fico’nun Ukrayna savaşı konusundaki tutumu Batıyı mutsuz ediyordu

Pellegrini’nin sözleri, Başbakan Fico’nun ve partisinin görüşleri ile yakın ilişkili.

Pellegrini, Slovakya’nın AB ve NATO’ya bağlı kalmasının önemli olduğunu iddia ediyor fakat tıpkı Fico gibi, Ukrayna’ya askeri yardım göndermeyi reddediyor.

Geçen ocak ayında verdiği bir demeçte Fico, komşu Ukrayna’nın ‘egemen bir ulus’ olmadığını, ABD’nin ‘mutlak kontrolü altında’ olduğunu söylemişti.

Ukrayna’ya askeri yardıma karşı olan ve Rusya’ya yönelik yaptırımlara karşı çıkan lider, Ukrayna’nın NATO’ya katılmasını istemediğini de yinelemişti.

Fico ayrıca Ukrayna’yı ‘dünyanın en yozlaşmış ülkelerinden biri’ olmakla suçlamış ve “Size gönderilen yardımın ne kadarının bir yerlerde kaybolduğunu yalnızca Tanrı bilir,” diye eklemişti.

Mevcut çatışmaya askeri bir çözüm olmadığını savunan Fico, Ukrayna’nın topraklarının bir kısmından vazgeçmek zorunda kalacağını savunmuştu.

Her iki taraf için de ‘çok acı verici’ olacak bir tür uzlaşmayı destekleyen Slovak lider, “Peki ne bekliyorlar? Rusların ayrılacağını mı? Bu gerçekçi değil,” iddiasında bulunmuştu.

Seçim zaferinden hemen sonra Kiev’e askeri yardımı kesen Fico, bununla birlikte AB zirvesinde Brüksel’in Kiev’e yardımının önüne taş koymamış ve uzlaşma sağlanmıştı.

Son olarak Fico, Slovakya’nın Kiev’e sadece insani yardım sağlayacağını ve mayın temizleme makineleri tedarik etme olasılığını da değerlendirdiğini açıklamıştı.

Başbakan, ülkesinin Ukraynalı askerlerin eğitimi konusunda Ukrayna’ya yardımcı olacağını da bildirmişti.

Fico, Macar lider Viktor Orban ile birlikte Orta Avrupa’da AB ve ABD yanlısı politikalara karşı bir ‘çıkıntı’ olarak görülüyordu.

Suikast, Avrupa’yı “şok etti”

Eylül 2023’te dördüncü kez Slovakya Başbakanlığı görevine gelen Fico, “Rusya yanlısı tutumu”nun yanı sıra, medya ve STK’lara yönelik düzenlemeleri ve hükümetinin geçirmeye çalıştığı yasalar nedeniyle Avrupa Komisyonu başta olmak üzere Batılı ülkelerin eleştirilerine maruz kalıyordu.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen suikastin ardından saldırıyı kınadı ve “Bu tür şiddet eylemlerinin toplumumuzda yeri yoktur ve en değerli ortak varlığımız olan demokrasiye zarar vermektedir,” dedi.

Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel de X’te yaptığı açıklamada “haberler karşısında şoke olduğunu” söyledi ve “Hiçbir şey şiddeti ya da bu tür saldırıları haklı gösteremez. Düşüncelerim başbakan ve ailesiyle birlikte,” dedi.

Komşu Çekya’nın Batı yanlısı Başbakanı Petr Fiala olaydan kısa bir süre sonra X internet sitesinde bir açıklama yayınladı ve haberi “şok edici” olarak nitelendirdi.

Aralarında Fico’nun Macar mevkidaşı Viktor Orban’ın da bulunduğu diğer Avrupalı liderler de silahlı saldırı karşısında “şok olduklarını” ifade ederek siyasi şiddeti kınayıp Fico’ya acil şifalar dilerken, Romanya Cumhurbaşkanı Klaus Iohannis “temel AB değerlerimizi tehdit eden” bu “aşırılıkçı eylemi” kınadı.

Almanya Şansölyesi Olaf Scholz “korkakça” bir suikast girişimini kınadı ve şiddetin Avrupa siyasetinde yeri olmaması gerektiğini vurguladı.

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni de “korkakça” olarak nitelendirdiği saldırı haberini öğrendiğinde “şoke olduğunu” açıkladı ve her türlü şiddeti demokrasi ve özgürlüğün temel ilkelerine yapılan saldırılar olarak kınadı.

İspanya Başbakanı ve Sosyal Demokrat Pedro Sánchez de öfkesini dile getirerek hiçbir şeyin şiddeti haklı gösteremeyeceğini söyledi.

Bulgaristan’da Cumhurbaşkanı Rumen Radev ve eski başbakan ve ülkenin en büyük partisi GERB’in lideri Boyko Borissov şiddeti şiddetle kınarken, “Rusya yanlısı” olarak lanse edilen Vazrajdane partisinin lideri Kostadin Kostadinov, Fico’yu kimin öldürmek isteyeceği sorusunu gündeme getirdi ve “Bu durumda her normal Avrupalı kendisine iki soru sormalıdır: Slovak siyasetçinin ölümünde kimin çıkarı var? Sıradaki kim olacak?” diye sordu.

Kostadinov ayrıca Fico’nun Ukrayna’ya askeri yardım sağlanmasına, Ukrayna’nın NATO’ya katılmasına ve Ukrayna’daki askeri çatışmanın tırmanmasına karşı olduğunu defalarca dile getirdiğini hatırlattı.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy saldırıyı kınayarak “şiddetin hiçbir ülkede, biçimde ya da alanda norm haline gelmemesi” için çaba gösterilmesi çağrısında bulundu.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise, “Slovak Cumhuriyeti Başbakanı Robert Fico’nun hayatına kast edilmesini öfkeyle öğrendim. Bu iğrenç suçun hiçbir haklı gerekçesi olamaz,” açıklamasını yaptı ve Fico’ya en içten desteklerini acil şifa dileklerini iletti.

AVRUPA

Pistorius, SPD’deki şansölyelik yarışında havlu attı

Yayınlanma

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, önümüzdeki seçimlerde partisinin liste başı adayı olmaktan çekilerek, Şansölye Olaf Scholz’un yerine geçebileceğine dair haftalardır süren spekülasyonlara son verdi.

Sosyal Demokrat Parti (SPD) tarafından perşembe akşamı yayınlanan bir video mesajında Pistorius, kamuoyundaki tartışmaların partiye zarar verdiğini ve bunun sonucunda parti yönetimine bu görev için uygun olmadığını bildirdiğini söyledi.

“Olaf Scholz güçlü bir şansölye ve şansölyelik için doğru aday,” diyen Pistorius, parti liderinin ‘akıl ve sağduyuyu’ temsil ettiğini de sözlerine ekledi.

Alman bakan, “Şimdi bu tartışmayı sona erdirmek için ortak bir sorumluluğumuz var. Çünkü tehlikede olan çok şey var,” dedi.

Scholz iki hafta önce erken seçimleri tetiklediğinde, görevdeki şansölye olarak otomatik olarak partinin adayı olması bekleniyordu. Fakat birçok anketin geçen yılın başından bu yana savunma bakanı olarak görev yapan Pistorius’un ülkenin en popüler siyasetçisi olduğunu göstermesinin ardından fiili bir yarış başladı.

Scholz’un popülaritesi yerlerde

Pistorius’a karşılık Scholz, en kötü destek oranlarından birine sahipti ve seçmenler, bu ayın başlarında çökene kadar üçlü trafik lambası koalisyonunu felç eden aylarca süren çekişmelerden dolayı onu suçluyordu.

Fakat partinin merkez yönetimi Scholz’un arkasında durdu ve Pistorius spekülasyonları bastıramadığı için SPD’deki bazı isimler tarafından giderek artan eleştirilere maruz kaldı.

Savunma Bakanı video mesajında, kendisinin başlatmadığını vurguladığı tartışmanın partide “artan belirsizliğe” ve seçmenler arasında “kızgınlığa” neden olduğunu söyledi.

Bakan, yarışta yer almayacağını açıklamanın kendi kararı olduğunda ısrar etti ve SPD’nin “olağanüstü” şansölyesi için ikinci bir dönem için kampanya yürüteceğini söyledi.

Pistorius’un destekçileri hayal kırıklığına uğradı

Pistorius’un destekçileri “havlu atma” haberine hayal kırıklığı ile tepki gösterdi. SPD Federal Meclis üyesi Joe Weingarten, Der Spiegel haber dergisine verdiği demeçte, “Bu gelişmeden üzüntü duyuyorum. Şimdi hedef, SPD için mümkün olan en iyi seçim sonucunu elde etmek üzere birlikte ve tek vücut olarak çalışmak olmalıdır,” dedi.

Bir başka milletvekili Johannes Arlt ise, “Farklı bir kararı tercih ederdim ama artık bir kararımız var. Bu parti ve ülke için iyi bir şey. Şimdi Federal Meclis seçim kampanyasına birlik içinde giriyoruz,” ifadelerini kullandı.

Pistorius’un çekilmesi ile birlikte şansölyelik yarışının Scholz ile anketlerde önde giden muhalefetteki Hıristiyan Demokratların (CDU) lideri Friedrich Merz arasında geçmesi bekleniyor.

Scholz’un destekçileri, 2022’den bu yana CDU’yu yöneten milyoner eski avukat ve BlackRock Almanya’nın başkanı Merz’i yakalayabileceği konusunda ısrar ediyor. 

Bakan, Almanya’nın yeniden askerileşmesi için çalışıyor

64 yaşındaki Pistorius, askerlere karşı rahat tavırları, Rusya’ya yönelik sert tutumu ve Almanya’nın yeniden silahlanmasına istekli olmasıyla dikkat çekiyordu.

2023’te savunma bakanı olarak atanmasının ardından, SPD’deki bazı isimlerin Moskova’ya karşı sert bir duruş sergileme konusundaki çekingenliğini paylaşmadığını açıkça ortaya koydu.

Putin’i “Kremlin’deki despot” olarak tanımlayan Pistorius, Alman kamuoyunu, ülkenin savunmaya daha fazla harcama yapması ve kendisini “savaşa hazır” hale getirmesi gerektiği konusunda uyardı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Keir Starmer, BlackRock patronu Larry Fink ile görüştü

Yayınlanma

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, iş dünyası liderleriyle ilişkileri yeniden inşa etmeye çalışırken, BlackRock CEO’su Larry Fink ile Başbakanlıkta görüşmelerde bulundu.

Aralarında sigorta devi Aviva’nın eski patronu Mark Wilson ve teknoloji grubu Cisco’nun CEO’su Chuck Robbins’in de bulunduğu dünyanın en büyük varlık yöneticisinin yönetim kurulundan birkaç yönetici perşembe günü Başbakan Rachel Reeves ve Yatırım Bakanı Poppy Gustaffsson ile birlikte toplantıya katıldı.

Toplantıda bulunanların Financial Times’a (FT) aktardığına göre Starmer ve Reeves büyümeyi artıracak öneriler istedi. Görüşme hakkında bilgi sahibi olan kişilere göre BlackRock yöneticileri, işletmeler için düzenleyici gecikmelerle ilgili endişelerini dile getirdi ve hükümeti küresel şirketlerin Birleşik Krallık’ta rekabet etmesini kolaylaştırmaya çağırdı.

Bu kişiler, başbakanın İngiliz düzenleyicileri elden geçirme, düzenleyici onay süreçlerini kolaylaştırma ve düzenleyici çerçeveyi daha tutarlı hale getirme planını özetleyerek yanıt verdiğini ekledi.

Toplantıya katılan yetkililere göre, Başbakan yöneticilere bu çalışmaları hükümet genelinde koordine etmek üzere Birleşik Krallık Hazinesinde yeni bir birim kurulacağını söyledi.

Birleşik Krallık hükümeti, 40 milyar sterlinlik vergi artışı ve işverenlerin ulusal sigorta katkı paylarında 25 milyar sterlinlik artış da dahil olmak üzere işletmelere daha fazla maliyet yükleyen bir bütçenin ardından iş dünyasının desteğini geri kazanmaya çalışıyor.

İşçi Partisi liderliği daha fazla istikrar ve önceki Muhafazakar yönetime kıyasla daha iş dünyası yanlısı bir yaklaşım vaat etmişti.

Fakat İşçi Partisi’nin şirketler dünyasıyla uyum içinde çalışma vaadi, bütçedeki vergi artışları, şirketlere 5 milyar sterline mal olan işçi hakları reformları paketi ve asgari ücretteki artışla test ediliyor.

Starmer, hükümetinin kamu maliyesine istikrar kazandırarak, düzenleyicileri daha büyüme yanlısı bir yaklaşım benimsemeye zorlayarak ve Birleşik Krallık altyapısına yatırımı artırmak için küçük emeklilik planlarını birleştirerek şirketlere yardımcı olacağında ısrar etti.

Toplantı sonrasında Starmer BlackRock’ın, “Birleşik Krallık’ı nasıl en iyi yatırım yeri olarak dünya sahnesine çıkarabileceğimiz” ve büyümeyi nasıl hızlandırabilecekleri konusundaki görüşlerini memnuniyetle karşıladığını söyledi.

BlackRock bu hafta 10 yıl aradan sonra ilk kez Londra’da bir dizi yönetim kurulu toplantısı düzenlemişti. Fink daha önce İşçi Partisi’ne destek vermiş ve Ekim 2023’te Starmer’ın Birleşik Krallık siyasetine bir “umut ölçüsü” getirdiğini ve partiyi merkeze taşımada “büyük bir güç” gösterdiğini söylemişti.

Starmer, toplantının ardından yaptığı açıklamada “BlackRock’ın Birleşik Krallık’taki uzun soluklu varlığından gurur duyduğunu” ifade etti. Şirketin Birleşik Krallık’ta Londra, Edinburgh ve gelecek yıldan itibaren Birmingham’da ofisleri bulunan yaklaşık 4.000 çalışanı var.

Dünya genelinde 11,5 trilyon dolarlık varlığı yöneten şirket, British Airways, Rolls-Royce ve Royal Mail’in emeklilik fonları da dahil olmak üzere Birleşik Krallık’ta 13 milyondan fazla kişinin emeklilik birikimlerini yönetiyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

AB’den Rusya ve Belarus’un tarım ürünlerine vergi hazırlığı

Yayınlanma

AB Komisyonu, Rusya ve Belarus’tan ithal edilen tarım ürünleri ile gübrelere gümrük vergisi getirmeyi planlarken, AB üyesi ülkeler arasında özellikle gübre vergisi konusunda görüş ayrılıkları ortaya çıktı.

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, Rusya ve Belarus’tan ithal edilen tarım ürünleri ile gübrelere yönelik yeni bir vergilendirme sistemi üzerinde çalışıyor.

Komisyon Başkan Yardımcısı Valdis Dombrovskis, AB Dış Ticaret Konseyi toplantısının ardından düzenlediği basın toplantısında, komisyonun Rusya ve Belarus kaynaklı tarım ürünlerine ve olası gübre ithalatına gümrük vergisi getirmeyi planladığını açıkladı.

Dombrovskis, “Rusya ve Belarus menşeli ürünlere gümrük tarifesi uygulanması konusunu ele aldık. Komisyonumuz yakın zamanda, geçtiğimiz ekim ayında gerçekleşen AB Zirvesi’nde alınan kararlar doğrultusunda, özellikle Rus tarım ürünleri ve gübrelerine yönelik önerilerini sunacak,” dedi.

Komisyon Başkan Yardımcısı, AB üyesi birçok ülkenin mümkün olan en geniş ürün yelpazesinde vergilendirmeyi desteklediğini belirtti.

Öte yandan, AB Konseyi’nin dönem başkanlığını yılsonuna kadar yürütecek olan Macaristan’ın Dışişleri Bakanı Peter Szijjártó, Rus ürünlerine yönelik gümrük vergisi teklifinin 27 AB üyesi ülkeden yalnızca 8’inin desteğini aldığını vurguladı.

Özellikle AB’de arz sıkıntısı yaşanan ve üretiminde doğalgaza bağımlı olan gübre ürünlerine getirilmesi planlanan gümrük vergisi kısıtlamaları en çok tartışılan konular arasında yer alıyor.

Bu durum, söz konusu ithalat vergilerinin AB Konseyi’nden onay almasını zorlaştırabilir.

Szijjártó ayrıca, AB’nin Rusya’ya uyguladığı yaptırımların beklenilen sonuçları vermediğinin altını çizdi.

Buna karşılık Dombrovskis, yaptırımların etkili olduğunu savunarak, AB ülkelerinin bu önlemleri “daha kapsamlı bir şekilde uygulaması” ve kurallara uymayan taraflarla etkin mücadele etmesi gerektiğini belirtti.

ABD’nin ucuz Ukrayna tahılının Avrupa pazarına akmasından çıkarı ne?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English