Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Foreign Affairs: Petraeus’un kontrgerilla vizyonunu Gazze’ye uygulamak IDF için felaket olur

Yayınlanma

İsrail’in Gazze’de yürüttüğü ve 30 bine yaklaşan Filistinlinin ölümüne yol açan saldırıları ABD’nin de telkiniyle “yeni bir aşamaya” dönüşmek üzere. Aşağıda çevirisini okuyacağınız makale, bu yeni aşamanın kontrgerilla savaşına benzeyebileceğini açıklıyor. ABD’nin Irak ve Afganistan savaşlarını komuta eden eski CIA Başkanı General David Petraeus’un İsrail’in kontrgerilla stratejisi izlemesi gerektiğine yönelik açıklamasından yola çıkan makale, yine ABD’nin Irak ve Afganistan deneyimlerinden yola çıkarak İsrail için bu stratejinin neden felaket olacağını anlatıyor:

 ***

Gazze’de Kontrgerilla Tuzağı

İsrail Zafere Giden Yolu Neden “Temizleyemez, Elinde Tutamaz ve İnşa Edemez”

Colin P. Clarke

İsrail ordusu ocak ayı başında Gazze Şeridi’ndeki güçlerinin bir kısmını geri çekmeye başlayacağını duyurdu. Birkaç bin askerden oluşan beş tugayın önümüzdeki birkaç hafta içinde Gazze’yi terk etmesi bekleniyordu. Ancak bu hamle çatışmaların sona erdiğine işaret etmekten ziyade İsrail’in Hamas’a karşı mücadelesinde yeni bir aşamanın habercisiydi. Esasen konvansiyonel bir savaş olarak başlayan süreç, tamamen farklı bir şeye dönüşüyor olabilir: Kontrgerilla savaşı.

Savaşı bu noktaya kadar tanımlayan tugay düzeyinde birlik konuşlandırmaları, büyük hava saldırıları ve tam ölçekli muharebe gibi özelliklerin yerine kontrgerilla yaklaşımı daha çok özel operasyon kuvvetlerine, hassas saldırılara ve hedefli baskınlara dayanacaktır. Amaç İsrail Savunma Kuvvetleri’nin (IDF) Hamas savaşçılarını temizledikten sonra bölgeyi elinde tutmasını sağlamak. Emekli ABD Ordusu generali ve eski CIA direktörü David Petraeus, İsrail’i Gazze’de bu stratejiyi benimsemeye çağırdı. Petraeus 30 Kasım’da yaptığı bir konuşmada “Temizle ve geçme ” dedi. Irak’ta yönettiği ABD karşı ayaklanmayla mücadele girişimlerini tanımlayan sloganı tekrarlayan Petraeus, basit bir mesaj verdi: “Temizle, elde tut ve inşa et.”

Ancak bunu söylemek yapmaktan daha kolay. Geçmişteki ayaklanmayla mücadele üzerine yapılan araştırmalar, Gazze’de böyle bir yaklaşımın IDF için yıllarca sürebilecek bir bataklığa yol açacağını gösteriyor. Hamas, yeraltı tünel ağına güvenerek, yıkılan altyapıyı kendi avantajına kullanarak ve hareketlerini ve patlayıcı cihazlarını gizlemek için Gazze’nin şehirlerinde bulunan devasa moloz yığınlarından yararlanarak yeni gerçekliğine uyum sağlayacaktır. Hamas, Gazze’deki diğer terörist gruplarla birlikte yaya devriye gezen İsrail askerlerine karşı intihar bombacıları kullanmaya da başlayabilir.

Basitçe söylemek gerekirse, Petraeus’un kontrgerilla vizyonunu Gazze’ye uygulamak IDF için bir felaket olur. Filistinliler ve diğerleri inandırıcı bir şekilde İsrail’i bölgedeki işgalini yeniden tesis etmekle suçlayacaktır. Baskınlar ve kontrol noktaları Gazze’deki sivilleri daha da radikalleştirecektir. Hamas da bu durumu ılımlı Filistinli sesleri daha da marjinalleştirmek için kullanacak, daha fazla IDF askerinin ve daha fazla Filistinli sivilin hayatına mal olacak geniş kapsamlı bir ayaklanmaya ilham verecek ve İran’ın sözde direniş ekseninin diğer üyelerini İsrail’deki ve başka yerlerdeki hedeflere saldırılar düzenlemek üzere harekete geçirecektir. Gazze’de yürütülecek bir kontrgerilla harekâtı şiddeti sona yaklaştırmak yerine sonsuza kadar sürecek bir savaşa yol açacaktır.

SİYASİ HEDEFLER

İsrail’in Gazze’deki oyununun sonu hâlâ bilinmiyor, ancak kontrgerilla yaklaşımıyla eşleştirilmiş uzun süreli bir işgalin savaşta bir sonraki bölüm olabileceğine dair işaretler var. İsrailli liderlerin açıklamaları, İsrail’in Gazze’deki varlığını sürdüreceğine ve Gazze’den ayrılmak için ucu açık bir takvim uygulayacağına işaret ediyor. Başbakan Binyamin Netanyahu 30 Ocak’ta Batı Şeria’daki bir İsrail yerleşiminde yaptığı konuşmada Hamas’a karşı savaşın İsrail tüm hedeflerine ulaşana kadar sona ermeyeceğini söyledi. “IDF’yi Gazze Şeridi’nden çekmeyeceğiz ve binlerce teröristi serbest bırakmayacağız” dedi: “Bunların hiçbiri olmayacak. Ne olacak? Mutlak bir zafer.” 4 Ocak’ta İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, IDF’nin askerî harekâtının “gerekli görüldüğü sürece devam edeceğini” söyledi. IDF Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi de aralık ayında yaptığı açıklamada Gazze’deki savaşın “aylarca” devam edeceğini belirtti. Ancak İsrail kontrgerilla yaklaşımını benimserse aylar kolayca yıllara dönüşebilir.

Kasıtlı olarak böyle bir seçim yapmasa bile, İsrail kendisini savaşın içinde bulabilir. ABD’nin Vietnam, Irak ve Afganistan’da başına gelen de buydu; misyon kayması sınırlı hedeflerin yerini daha belirsiz, daha iddialı hedeflere bırakmasına neden oldu. Örneğin Afganistan’da ABD savaşa El Kaide’yi yok etme niyetiyle başladı ama sonunda kendini ulus inşası yapmaya çalışırken buldu. Sonunda Washington her iki sonuca da ulaşamadı. Bugün İsrail’in Gazze’de karşı karşıya kaldığı çıkmaz da aynı şekilde sonuçlanabilir ya da İsrail’in Güney Lübnan’da karşılaştığı duruma benzeyebilir. 1982’de Filistin Kurtuluş Örgütü savaşçılarını ortadan kaldırmak amacıyla başlayan harekât neredeyse yirmi yıl sürdü ve İsrail 2000 yılında Filistinli militanların yarattığı tehdidi ortadan kaldıramadan çekildi. Buna ek olarak, İsrail’in Lübnan’ı yaklaşık yirmi yıldır işgal altında tutması yeni bir düşmanın, Lübnan Hizbullah’ının ortaya çıkmasına neden oldu ve İsrailliler bugün hâlâ bu tehditle boğuşuyor.

Bu arada Netanyahu’nun savaşı uzatmak için kişisel bir teşviki de var; birçok İsraillinin Gazze’deki çatışma biter bitmez yeni bir siyasi liderlik istediği açıkça ortaya çıktı. The Wall Street Journal’da Noel günü yayınlanan bir köşe yazısında Netanyahu, İsrail ile Filistinliler arasında barışın ön koşullarının “Hamas’ın yok edilmesi, Gazze’nin askerden arındırılması ve Filistin toplumunun radikalizmden arındırılması” olduğunu ilan etti. Bırakın üçünü, bu hedeflerden birine bile ulaşmak için hem Gazze’de hem de Batı Şeria’da uzun yıllar boyunca asker bulundurmak gerekecekti ve bu bile başarıyı garantilemeyecekti.

Savaşın üzerinden dört ay geçmesine rağmen İsrail ordusundaki bazı üst düzey yetkililer, tutarlı bir siyasi çözüm bulunamaması nedeniyle sabırlarını kaybediyor. Ocak ayında Gallant, çatışmanın “Hamas’ı yok etmenin” ötesinde nasıl göründüğüne dair bir plan olmamasından duyduğu hayal kırıklığını dile getirerek, “Planı tartışmak ve hedefi belirlemek kabinenin ve hükümetin görevidir…” dedi.

TAKTİK ZAFER, STRATEJİK YENİLGİ

Eğer IDF Gazze’de bir kontrgerilla yaklaşımı benimserse, çatışmanın başından beri İsrail’i savaştan sonra Gazze’yi işgal etmemesi ya da 11 Eylül’den sonra ABD ordusunun yaptığı hatalara benzer hatalar yapmaması konusunda uyaran Biden yönetiminin politika önerileriyle doğrudan çelişecektir. Washington, çoğu kadın ve çocuk 26 binden fazla Filistinlinin öldürülmesinden endişe duyarak Netanyahu’ya İsrail’in askerî harekâtını azaltması için baskı yapıyor. ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin aralık ayı başında “Bu tür bir savaşta ağırlık merkezi sivil halktır” dedi: “Ve eğer onları düşmanın kucağına iterseniz, taktiksel bir zaferi stratejik bir yenilgiyle dönüştürmüş olursunuz.”

Gazze’de neredeyse dört ay süren çatışmaların ardından İsrail’in bundan sonra ne olacağına dair tanımlanmış bir siyasi stratejisi olmadığı ortaya çıktı. Netanyahu, Filistin Yönetimi’nin Gazze’nin kontrolünü yeniden ele geçirmesi fikrine karşı olduğunu dile getirdi ki bu Biden yönetimiyle çelişen bir pozisyon. Arap devletleri de barışı koruma gücüne asker gönderme konusunda isteksiz davranıyor; bu da Hamas ve diğer Filistinli militan gruplar uzun süreli ve düşük yoğunluklu bir çatışmaya hazırlanırken İsrail’in Gazze’de devriye gezmeye devam edeceği anlamına geliyor. Bu senaryoda İsrail, vur-kaç saldırıları düzenleyen, ölümcül pusular kuran ve yıkılmış binaların enkazından keskin nişancılar kullanan Filistinli isyancılarla karşı karşıya kalacaktır. IDF Gazze’nin büyük bölümünü yerle bir ve amansız hava saldırılarıyla altyapısını un ufak etti. Bu harap arazi, isyancıların işine yarayacak bir ortam yaratarak onlara savaşçılarını ve silahlarını gizleyebilecekleri yeni yerler sağlıyor. Bu yeni saklanma yerlerini tamamlayan ise Hamas’ın Gazze’nin altından geçen labirenti andıran geniş yeraltı tünel sistemi.

Yine de IDF Gazze’yi işgal eder ve kontrgerilla misyonuna geçerse Hamas’ın ekmeğine yağ sürmüş olacak. Örgütün liderleri çatışmaları uzatmak, İsrail askerlerini öldürmeye devam etmek ve propagandalarında Filistinli sivillerin ölümünü vurgulamak için bir fırsattan başka bir şey istemez. Hamas’ın stratejisi “yavaş yavaş ölüm” olacaktır; İsrail halkı geri çekilmeyi talep edene kadar IDF birliklerini yavaş yavaş yıpratma çabası, Hamas’ın zafer ilanı olacaktır. Çatışma, Taliban’ın yirmi yıl boyunca sabırla ABD’nin çekilmesini beklediği ve ardından ülkenin kontrolünü hızla yeniden ele geçirdiği ABD’nin Afganistan deneyimine benzer bir şekilde gelişebilir. Gazze’de Hamas ve orada faaliyet gösteren bir başka militan grup olan Filistin İslami Cihad, İsrail zırhlı devriyelerini etkisiz hale getirmek için el yapımı patlayıcılar ve bir dizi tanksavar silahı ve ev yapımı roketler kullanacaktır. Hamas sivil halkın arasına karışarak, Filistinli kadın ve çocukların kaçınılmaz olarak çapraz ateş altında kalmasına yol açacak saldırılara davetiye çıkaracaktır.

Hamas halihazırda bir gerilla planına geçiş yapıyor olabilir; grup, Gazze’nin bazı bölgelerinde hem idari hem de güvenlik işlevlerini yerine getiren militanlarla bir yönetim sistemini yeniden inşa etmeye çalışıyor gibi görünüyor. Aynı zamanda, IDF komutanlarından aldıkları emirle hareket eden bazı askerler de Gazze’deki terk edilmiş evleri ateşe vererek oturulamaz hale getiriyor ve İsrail’in askeri yaklaşımına eşlik edecek bir “sevgi ve güven” kampanyasına girişmeye niyeti olmadığını gösteriyor. IDF birliklerinin Gazze’de küçük garnizonlar halinde kümelenmesi ve yerel halkla iletişim kurmak için hiçbir çaba sarf etmemesi, İsrail güçlerini Hamas için karşı konulmaz bir hedef haline getirecektir. İsrailli yetkililer, özellikle de Netanyahu ve onun aşırı sağcı müttefikleri, bu çatışmanın siyasi yönlerini görmezden gelerek kendilerini tehlikeye atıyorlar. İsrail, Filistinlilerin meşru şikayetlerini tamamen görmezden gelerek Hamas’a güç boşluğuna adım atma ve grubu Gazze’de daha da sağlamlaştırma şansı veriyor.

Bunlar İsrail’in çoktan öğrendiği dersler: Lübnan’daki deneyiminden ve hatta 2005’te kaçınılmaz olarak İsrail’in çekilmesine yol açan Gazze’deki önceki işgalinden. Ancak İsrail hükümetindeki aşırı sağcı unsurlar şu anda büyük bir etkiye sahip ve Netanyahu’yu Gazze’yi süresiz olarak işgal etmeyi düşünmeye zorluyorlar. Uygun bir Filistin hükümetinin yokluğunda İsrail’in bunu yapması gerektiğini savunuyorlar.

GÖRÜNÜRDE BİR SON YOK

Eğer İsrail bu stratejiyi benimserse, uzun bir sürece hazırlansa iyi olur. RAND Corporation’daki bazı araştırmacılarla birlikte, İkinci Dünya Savaşı’nın sonundan 2009’a kadar tüm gerilla hareketlerini inceledim (toplam 71) ve bu çatışmaların ortalama uzunluğunun on yıl olduğunu buldum. İsyancılar, Hamas’ın İran’la yaptığı gibi, bir devlet sponsorunun dış desteğine sahip olduğunda, bu genellikle isyanı uzatır çünkü sponsor savaşan gruplara silah, ekipman, eğitim ve istihbarat sağlayabilir. Soğuk Savaş sırasında Sovyetler Birliği ve Çin; Angola, Yunanistan, Güney Afrika ve Vietnam’daki komünist destekli isyancılara destek sağladı. Amerika Birleşik Devletleri ise 1980’ler boyunca Afganistan’da Sovyet Kızıl Ordusu’na karşı Afgan mücahitlerini desteklemek için Suudi Arabistan ve Pakistan ile birlikte çalıştı. Bu vakaların çoğunda dış destek, isyancıların aksi takdirde yapabileceklerinden çok daha uzun süre savaşmaya devam edebilmeleri ve bu örneklerin çoğunda galip gelebilmeleri için çok önemliydi.

İsrail bugüne kadar 30 bin olduğu tahmin edilen Hamas gücünden yaklaşık 9 bin savaşçıyı öldürdüğünü iddia etse de bu rakamlar doğrulanmadı. Şubat ayı başı itibariyle Hamas hâlâ İsrail’e roket fırlatma kabiliyetini koruyordu. Bu da şu anlama geliyor: Gazze’de hiçbir engel tanımayan yaklaşımına rağmen İsrail, Hamas’ı ortadan kaldırma hedefine ulaşmaya henüz yakın değil. Dahası, Hamas’ın yeni bir saldırıya hazırlanmak üzere Gazze’nin kuzeyinde yeniden toparlandığına dair haberler geliyor. İsrail hükümeti daha fazla ilerleme kaydedinceye kadar IDF’yi Gazze’de bırakma eğiliminde olabilir. Ancak İsrail’in nasıl savaştığı da önemli. Kontrgerilla üzerine yaptığımız araştırmada, RAND’daki meslektaşlarım ve ben, “demir yumruk” olarak adlandırdığımız ve neredeyse sadece isyancıları öldürmeye odaklanan kontrgerilla yaklaşımını benimseyen orduların, analiz edilen tüm vakaların üçte birinden daha azında başarılı olduğunu, sivil halkın mağduriyetlerini gidermeye de odaklanan yaklaşımlardan çok daha az başarılı olduğunu gördük.

İsrail için isyanla mücadele cazip bir seçenek çünkü ülke liderlerine zor siyasi kararları erteleme ve bunun yerine kısa vadeli askeri kazanımlara odaklanma imkânı veriyor. Ancak İsrail’in içinde bulunduğu çıkmazın nedenlerinden biri de başta Netanyahu olmak üzere İsrailli politikacıların Filistinlilerle müzakere edilmiş bir çözümü sürekli olarak ertelemeleri ve çoğu durumda da reddetmeleri.

Kontrgerilla tarzı savaş cazip bir seçenek gibi görünebilir ancak IDF’nin Hamas’ı tamamen ortadan kaldırma hedefine ulaşmasını sağlamayacaktır. Biden yönetiminin baskısı artarken, IDF’nin Hamas’ın askeri altyapısını zayıflatmada ilerleme kaydetmesi için zaman daralıyor. Artan IDF kayıpları, rehine olayını ele alış biçimi nedeniyle zaten ateş altında olan Netanyahu hükümeti üzerinde ek baskı yaratmaya devam edecek. Bugüne kadar 221 İsrail askeri çatışmalarda öldürüldü.

İsrailliler, işgali ya da Gazze’de çok sayıda İsrail askerinin varlığını sürdürmesini öngörmeyen, çatışma sonrası ortama geçiş için bir yol bulmalı. Çatışmayı sona erdirmek, İsrailli siyasi liderlerin şu ana kadar kaçındığı tutarlı bir siyasi oyun sonu gerektirecek. Eğer İsrail Filistinli bir oluşumun Gazze’yi yönetmesine izin vermezse, kendileri Gazze’yi yönetmek ya da en azından güvenliği sağlamak zorunda kalacaktır ki bu da uzun süreli bir varlığı ve işgal benzeri bir gücü gerektirecek.

Bazı İsrailli siyasi liderlerin ima ettiği gibi İsrail ordusu, Gazze’de belirsiz bir süre kalmaya mecbur bırakılıyorsa, o zaman IDF’nin Gazze’deki yerel halkı daha fazla kızdırmadan çeşitli güvenlik olasılıklarına cevap verebilecek hafif bir varlık benimsemesi gerekir ki bu senaryo IDF’nin mevcut hedefleri, kuvvet duruşu ve kendi birliklerinin güvenliği için risk toleransı göz önüne alındığında pek mümkün görünmüyor. İnsanın düşmanıyla barış yapması zordur, özellikle de Hamas’ın 7 Ekim saldırısının dehşetinden sonra. Ancak müzakere edilmiş bir çözüm olmazsa, 2024’teki Gazze, 1982’deki Lübnan’a daha çok benzemeye başlayabilir: sonu olmayan bir savaş.

ORTADOĞU

UCM Hakiminden İsrail’in “tarafsızlık” sorgusuna yanıt

Yayınlanma

Beti Hohler

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), İsrail’in kendisi hakkındaki tarafsızlık sorgulamasına ilişkin İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkındaki tutuklama kararını verecek dairenin yeni atanan üyesi Hâkim Beti Hohler’in yanıtını yayınladı.

İsrail Başbakanı Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Gallant hakkındaki tutuklama talebi kararını verecek hâkim heyetine yeni atanan Hohler, savcılıktaki geçmiş görevine ilişkin İsrail’in sorularını yanıtladı.

UCM Hakimi Hohler’in sunduğu detaylı yanıtla, İsrail’in yargı sürecini geciktirmeye ve hakimin tarafsızlığını sorgulama yönelik girişimi temelsiz kaldı.

Tarafsızlık tartışması

Hohler’in UCM hakimliğine seçilmeden önce UCM Savcılık Ofisinde çalışmış olmasının, tarafsızlığına gölge düşürebileceğini öne süren İsrail Başsavcılığının UCM’ye yönelttiği sorulara verilen yanıtta, Filistin soruşturmasında görev almadığını belirtti. Hohler, savcılık bürosunda çalıştığı dönemde Filistin soruşturmasına doğrudan ya da dolaylı olarak katılmadığını ve soruşturmada görev alan personelle çalışmadığını kaydetti.

Eski Mossad şefi savaş suçları soruşturması nedeniyle eski UCM savcısını tehdit etmiş

İsrailli yetkililer hakkında yürütülen soruşturmanın belgelerine, soruşturma planlarına, evraklarına, delillerine veya gizli belgelere hiçbir şekilde erişmediğini aktaran Hohler, bu bilgi ve belgelerin kendisine başka şekilde de getirilmediğini ifade etti.

Yanıtında UCM’deki tüm soruşturmalara erişim sağlayan bir konumda çalışmadığını anlatan Hohler, Savcılıktaki görevinde kendisine danışılan ve görüş bildirdiği konular içinde Filistin soruşturmasının yer almadığını vurguladı.

Hohler, ağırlıklı olarak Filipinler’deki olayların soruşturulmasında görev aldığını ve etkileşime girdiği soruşturmalar içinde Filistin’in yer almadığını belirtti.

ABD Temsilciler Meclisi, UCM’ye yaptırım yasasını geçirdi

Tarafsızlığından makul gerekçelerle şüphelenilen bir hâkimin görevinden çekilmesi gerektiğine inandığını aktaran Hohler, görevinin gerektirdiği özelliklerin farkında olduğunu kaydetti. Hohler, Savcılık Ofisini de konuya ilişkin elindeki bilgileri mahkemeye sunmaya davet etti.

UCM’deki süreci geciktirme çabaları

Önceki UCM Başsavcısı Fatou Bensouda 16 Ocak 2015’te, Filistin’deki duruma ilişkin ön inceleme başlattığını duyurmasının ardından, Aralık 2019’da soruşturma için gerekli kriterlerin karşılandığını açıklamasına rağmen, Filistin topraklarının nereyi kapsadığı ve mahkemenin hangi topraklarda işlenen suçlara bakabileceğinin tespit edilmesi için ön yargılama dairesinden görüş istemişti.

Söz konusu görüşün verilmesi sırasında birçok UCM ülkesi ve sivil toplum kuruluşunun (STK) sürece dahil olmasıyla yaklaşık 2 yıl sonunda, ön inceleme tamamlanmış ve soruşturma ancak 3 Mart 2021’de başlatılmıştı.

“İsrailli yetkililer hakkında yakalama kararı almaması UCM’nin sonunu getirebilir”

UCM Başsavcılığının 20 Mayıs’ta Binyamin Netanyahu, Yoav Gallant ve üç Hamas lideri hakkında istediği tutuklama kararı talebi, İsrail ve müttefiklerinin sistematik engelleme çabalarıyla karşılaşmaya devam etti.

İngiltere’nin temmuzda başlattığı yetki itirazıyla yeni bir gecikme süreci başlamıştı. İngiltere’nin Filistin’in devlet statüsünü sorgulayarak UCM’nin yargı yetkisine itiraz etmesi ve daha sonra 64 ülke, kuruluş ve kişinin beyanlarının da sürece dahil edilmesiyle birlikte, tutuklama kararından önce yargılama yetkisi tartışmalarına girilmişti.

Bunun yanında Netanyahu hakkındaki tutuklama kararı talebini incelemekle görevli bir numaralı Ön Yargılama Dairesinin başkanı Hâkim Julia Motoc’un “sağlık nedenleri ve adaletin düzgün işleyişini koruma ihtiyacı” gerekçesiyle görevinden çekildiği açıklanmıştı.

UCM, Motoc’un yerine Sloven Hâkim Beti Hohler’in atandığını bildirmişti.

İsrail’in hedefindeki UCM Başsavcısı’na “cinsel taciz” soruşturması

UCM’deki Filistin süreci devam ederken, Mahkeme Taraf Devletler Meclisi Başkanlığından yapılan açıklamada, Başsavcı Kerim Han hakkında Savcılık Ofisi çalışanlarından birine yönelik “uygunsuz davranış” iddialarının bağımsız bir komisyon tarafından incelendiği duyurulmuştu.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Hamas’tan Gazze’nin yönetimi için “komite” önerisine şartlı onay

Yayınlanma

Hamas’ın siyasi büro üyesi Halil el-Hayye, El-Aksa televizyonuna yaptığı açıklamada Gazze’nin yönetimi için bir komite kurulması teklifini, bu komitenin tamamen yerel olması şartıyla kabul ettiklerini söyledi.

Hayye, Gazze’de ateşkes görüşmeleriyle ilgili açıklamasında “Masaya Gazze’nin yönetimi için bir komite kurulması yönünde bir fikir konuldu. Bu, Mısırlı kardeşlerimizin sunduğu bir öneri. Biz buna sorumlu bir yaklaşımla ve olumlu bir şekilde yanıt verdik. Komitenin Gazze’yi tamamen yerel bir şekilde yönetmesi ve oradaki günlük hayata dair her şeyi denetlemesi şartıyla bu öneriyi kabul ediyoruz” dedi.

Çin’de bir araya gelen Hamas ve El Fetih birleşme için diyaloğu sürdürme sözü verdi

Hamas ve Fetih hareketleri, bu ayın başında Gazze’nin yönetimi için bir komite kurulması ve ateşkes görüşmeleri çerçevesinde Mısır’ın başkenti Kahire’de bir araya gelmişti.

Hayye, Hamas ve İsrail arasında dolaylı olarak yürütülen ateşkes ve esir takası müzakerelerine ilişkin de “İsrail soykırımı durmadan esir takası olmayacak. Nitekim bu birbirine bağlı bir denklem. Biz tüm açıklıkla şunu söylüyoruz. Bu saldırganlığın durmasını istiyoruz. Herhangi bir esir takası olması için önce bu saldırılar durmalı” ifadelerini kullandı.

“Netanyahu, siyasi nedenlerle ateşkesi engelliyor”

Ateşkes anlaşmasına hazır olduklarını ancak İsrail’in de bu konuda gerçekten istekli olması gerektiğini belirten Hayye, “Ateşkes müzakerelerini harekete geçirmek için arabulucu ülkelerle temaslarımız sürüyor. Ancak Netanyahu, siyasi nedenlerle ateşkes müzakerelerinde ilerlemeyi engelliyor” diye konuştu.

İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze Şeridi’nde süren saldırılarının durdurulması için taraflar arasında uzun süredir dolaylı müzakereler yürütülüyor. Katar, ABD ve Mısır’la İsrail ve Hamas arasındaki ateşkes ve esir takası anlaşmalarına arabuluculuk ediyor.

“Ya Philadelphia ya anlaşma”

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İsrail ve uluslararası kamuoyunda, siyasi nedenlerle Hamas ile esir takası anlaşması yapmamakla suçlanıyor. İsrail’in anlaşma taslağına eklediği maddelerin özellikle Mısır-Gazze sınır hattı Philadelphia Koridoru’nda kontrolünü sürdürme ısrarının müzakereleri zora soktuğu vurgulanıyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail Meclis kürsüsünden Netanyahu’ya “seri katil” dedi

Yayınlanma

Ayman Ode

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya Gazze’deki sivil ölümlerinden ötürü “barışın seri katilisin” diyen Filistin asıllı İsrail Meclisi (Knesset) üyesi Ayman Odeh zorla kürsüden uzaklaştırıldı.

Odeh, Knesset’teki konuşmasında, İsrail ordusunun Gazze’de, sivil ayırt etmeksizin düzenlediği saldırılardan dolayı Netanyahu’yu eleştirdi.

İsrail saldırılarında henüz yeni doğmuş ikiz bebeğini ve eşini, doğum belgesini almaya gittiği esnada düzenlenen saldırıda kaybeden Muhammed Ebu el-Kumsan’ın hikayesini anlatan Odeh, “Gazze’de sisteminizin öldürdüğü 17 bin 385 bebek var; bunların 825’i bir yaşın altında” dedi.

Netanyahu’ya Gazze öldürülen sivil, kadın ve çocuklara ilişkin sert eleştiriler yönelten Odeh sözlerini şöyle sürdürdü: “Gazze’de 35 bin 55 yetim bebek var. Hepsinin kanı peşinizi bırakmayacak ve yine de küstahlığınızla Uluslararası Ceza Mahkemesinde nasıl suçlandığınızı merak edeceksiniz. Binyamin Netanyahu senin düşüncen nedir? Düşüncen nedir? 30 yıldır barışın seri katili oldun.”

Konuşması yarıda kesilen Odeh’in Knesset’te bulunanlarca kürsüden uzaklaştırıldığı görüldü.

Gazze Şeridi’nin orta kesimindeki Deyr el-Belah’ta üç günlük ikiz bebeklerinin doğum belgesini almak için evinden çıkan Filistinli Muhammed Ebu el-Kumsan, eşini ve çocuklarını 13 Ağustos’ta İsrail saldırısında kaybetmişti.

Filistinli baba, bebeklerinin doğum belgesini almak için dışarı çıktıktan kısa bir süre sonra, İsrail ordusu sığındıkları evi bombalamıştı. Evde bulunan eşi ile Aysel ve Aser ismini verdikleri ikiz bebekleri ve kayınvalidesi saldırıda yaşamını yitirmişti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English