Bizi Takip Edin

AVRUPA

Fransa’da ‘antisemitizme karşı’ yürüyüş: Le Pen de katıldı

Yayınlanma

Fransa’da, başta başkent Paris olmak üzere, yüz binlerce kişi ‘yükselen antisemitizme’ karşı yürüyüş yaptı.

Pazar günü Fransa’nın başkentinde sıkı güvenlik önlemleri altında düzenlenen yürüyüşe Başbakan Elisabeth Borne, bazı sol partilerin temsilcileri, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un partisinden muhafazakârlar ve ‘merkez’ siyasetçiler ile sağcı Ulusal Birlik partisinin lideri Marine Le Pen katıldı. Macron yürüyüşe katılmadı fakat protestoya desteğini ifade etti ve vatandaşları ‘dizginlenemeyen antisemitizmin dayanılmaz dirilişine’ karşı ayağa kalkmaya çağırdı.

Solcu Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) partisinin lideri Jean-Luc Melenchon ise, geçen hafta X’te yaptığı açıklamada, yürüyüşün Gazze’deki ‘katliama koşulsuz destek veren dostların’ buluşması olacağını söyleyerek eyleme katılmadı.

Macron katılmadı, mektup yazdı

Pazar günü Fransızlara hitaben yazdığı mektupta Macron, Yahudilere karşı yapılan saldırıların faillerinin yargılanacağı ve cezalandırılacağı sözünü verdi. Le Parisien gazetesinde yayınlanan mektupta Macron, “Yahudi yurttaşlarımızın korktuğu bir Fransa, Fransa değildir,” dedi ve ülkeyi ‘değerlerinin arkasında birlik olmaya … ve Ortadoğu’da herkes için barış ve güvenlik için çalışmaya’ çağırdı.

Macron yürüyüşe ‘kalben ve ruhen’ katılacağını fakat şahsen katılmayacağını söyledi. Cumhurbaşkanı, ‘yürüyüş yapmanın kendisinin görevi olmadığını’ söylemişti.

Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesi münasebetiyle düzenlenen Mütareke Günü anma törenleri çerçevesinde Cumartesi günü yaptığı açıklamada Macron, “Benim rolüm ülkenin birliğini inşa etmek ve değerler konusunda kararlı olmaktır,” dedi.

Yürüyüşe parti başkanı Jordan Bardella ile birlikte gelen Marine Le Pen, ‘antisemitizm geçmişinden arınmadığı’ yönündeki eleştirileri reddederek kendisinin ve parti üyelerinin ‘tam da olmaları gereken yerde’ olduklarını söyledi ve yürüyüş sırasında diğer siyasetçilere ‘siyasi tartışmaları körüklemeye ara vermeleri’ çağrısında bulundu.

Le Pen ve diğer RN yetkilileri yürüyüşe eylemin sonunda, gösteriye öncülük eden hükümet üyeleri ve diğer yetkililerden uzakta katıldılar.

‘Tehlike radikal soldan geliyor’

Başbakan Borne ve diğer yetkililer RN ve Le Pen’in eyleme katılmasının ‘ikiyüzüce’ olduğunu ileri sürseler de yürüyüşe katılanların Le Pen’den rahatsız olmadığına ilişkin bir kanaat mevcut.

Der Spiegel’in eylem alanından yaptığı haberde görüşlerine başvurulan bir kişi, 24 yaşındaki Yahudi öğrenci Jules Laloum, “Bugün tehlike artık sağdan gelmiyor, İslamcılardan ve radikal soldan geliyor,” diyor.

Der Spiegel’in aktardığına göre, “Antisemitizme karşı çıkmak, Yahudi yurttaşlarımızı desteklemek ve köktendincilikle mücadele etmek için buradayız,” diyen Le Pen’e, yürüyüle katılanlardan bazıları, “Vive Le Pen! (Yaşasın Le Pen!)” ya da “Marine Présidente! (Cumhurbaşkanı Marine!)” diye tezahürat yaptı.

Macron önce İsrail’i eleştirdi, sonra geri adım attı

Yürüyüşe katılmadığı için eleştirilen ve ülkede yaşayan Müslüman göçmenlerin tepkisini çekmekten çekindiği öne sürülen Macron, 10 Kasım’da BBC’ye verdiği röportajda, “Bebekler, kadınlar, yaşlılar bombalanıp öldürülüyor. Bunun hiçbir gerekçesi ve meşruiyeti yok. Bu yüzden İsrail’i durmaya çağırıyoruz,” demişti.

Fakat Macron, açıklamalarının ardından İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’u aradı ve “sözlerine açıklama getirdi.” İsrail Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamaya göre Macron Pazar günü Herzog’u arayarak, ‘İsrail’i terör örgütü Hamas’a karşı yürüttüğü kampanyada masum sivillere kasıtlı olarak zarar vermekle suçlamadığını ve suçlama niyetinde olmadığını’ net bir şekilde ifade etti.

Açıklamada, “Cumhurbaşkanı Macron ayrıca İsrail’in kendini savunma hakkını ve görevini kesin bir şekilde desteklediğini vurguladı ve İsrail’in Hamas’a karşı yürüttüğü savaşı desteklediğini ifade etti,” denildi.

Açıklamada, Macron’un görüşme sırasında yaptığı yorumların, ‘kendisi ve birçok ülke için önemli bir konu olmaya devam eden insani duruma atıfta bulunarak yapıldığının açıklandığı’ öne sürüldü. İsrail’e göre Macron, Herzog’a rehinelerin derhal serbest bırakılmasını talep etme konusundaki kararlılığını yineledi ve bu önemli konuda ‘yardımcı olmak için çalıştığını’ belirtti.

Herzog, Macron’un BBC’deki yorumlarının ‘İsrail’de çok acıya ve üzüntüye neden olduğunu’ söyledi ve Fransız liderin açıklamalarını “memnuniyetle karşıladı.”

AVRUPA

Pistorius, SPD’deki şansölyelik yarışında havlu attı

Yayınlanma

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, önümüzdeki seçimlerde partisinin liste başı adayı olmaktan çekilerek, Şansölye Olaf Scholz’un yerine geçebileceğine dair haftalardır süren spekülasyonlara son verdi.

Sosyal Demokrat Parti (SPD) tarafından perşembe akşamı yayınlanan bir video mesajında Pistorius, kamuoyundaki tartışmaların partiye zarar verdiğini ve bunun sonucunda parti yönetimine bu görev için uygun olmadığını bildirdiğini söyledi.

“Olaf Scholz güçlü bir şansölye ve şansölyelik için doğru aday,” diyen Pistorius, parti liderinin ‘akıl ve sağduyuyu’ temsil ettiğini de sözlerine ekledi.

Alman bakan, “Şimdi bu tartışmayı sona erdirmek için ortak bir sorumluluğumuz var. Çünkü tehlikede olan çok şey var,” dedi.

Scholz iki hafta önce erken seçimleri tetiklediğinde, görevdeki şansölye olarak otomatik olarak partinin adayı olması bekleniyordu. Fakat birçok anketin geçen yılın başından bu yana savunma bakanı olarak görev yapan Pistorius’un ülkenin en popüler siyasetçisi olduğunu göstermesinin ardından fiili bir yarış başladı.

Scholz’un popülaritesi yerlerde

Pistorius’a karşılık Scholz, en kötü destek oranlarından birine sahipti ve seçmenler, bu ayın başlarında çökene kadar üçlü trafik lambası koalisyonunu felç eden aylarca süren çekişmelerden dolayı onu suçluyordu.

Fakat partinin merkez yönetimi Scholz’un arkasında durdu ve Pistorius spekülasyonları bastıramadığı için SPD’deki bazı isimler tarafından giderek artan eleştirilere maruz kaldı.

Savunma Bakanı video mesajında, kendisinin başlatmadığını vurguladığı tartışmanın partide “artan belirsizliğe” ve seçmenler arasında “kızgınlığa” neden olduğunu söyledi.

Bakan, yarışta yer almayacağını açıklamanın kendi kararı olduğunda ısrar etti ve SPD’nin “olağanüstü” şansölyesi için ikinci bir dönem için kampanya yürüteceğini söyledi.

Pistorius’un destekçileri hayal kırıklığına uğradı

Pistorius’un destekçileri “havlu atma” haberine hayal kırıklığı ile tepki gösterdi. SPD Federal Meclis üyesi Joe Weingarten, Der Spiegel haber dergisine verdiği demeçte, “Bu gelişmeden üzüntü duyuyorum. Şimdi hedef, SPD için mümkün olan en iyi seçim sonucunu elde etmek üzere birlikte ve tek vücut olarak çalışmak olmalıdır,” dedi.

Bir başka milletvekili Johannes Arlt ise, “Farklı bir kararı tercih ederdim ama artık bir kararımız var. Bu parti ve ülke için iyi bir şey. Şimdi Federal Meclis seçim kampanyasına birlik içinde giriyoruz,” ifadelerini kullandı.

Pistorius’un çekilmesi ile birlikte şansölyelik yarışının Scholz ile anketlerde önde giden muhalefetteki Hıristiyan Demokratların (CDU) lideri Friedrich Merz arasında geçmesi bekleniyor.

Scholz’un destekçileri, 2022’den bu yana CDU’yu yöneten milyoner eski avukat ve BlackRock Almanya’nın başkanı Merz’i yakalayabileceği konusunda ısrar ediyor. 

Bakan, Almanya’nın yeniden askerileşmesi için çalışıyor

64 yaşındaki Pistorius, askerlere karşı rahat tavırları, Rusya’ya yönelik sert tutumu ve Almanya’nın yeniden silahlanmasına istekli olmasıyla dikkat çekiyordu.

2023’te savunma bakanı olarak atanmasının ardından, SPD’deki bazı isimlerin Moskova’ya karşı sert bir duruş sergileme konusundaki çekingenliğini paylaşmadığını açıkça ortaya koydu.

Putin’i “Kremlin’deki despot” olarak tanımlayan Pistorius, Alman kamuoyunu, ülkenin savunmaya daha fazla harcama yapması ve kendisini “savaşa hazır” hale getirmesi gerektiği konusunda uyardı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Keir Starmer, BlackRock patronu Larry Fink ile görüştü

Yayınlanma

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, iş dünyası liderleriyle ilişkileri yeniden inşa etmeye çalışırken, BlackRock CEO’su Larry Fink ile Başbakanlıkta görüşmelerde bulundu.

Aralarında sigorta devi Aviva’nın eski patronu Mark Wilson ve teknoloji grubu Cisco’nun CEO’su Chuck Robbins’in de bulunduğu dünyanın en büyük varlık yöneticisinin yönetim kurulundan birkaç yönetici perşembe günü Başbakan Rachel Reeves ve Yatırım Bakanı Poppy Gustaffsson ile birlikte toplantıya katıldı.

Toplantıda bulunanların Financial Times’a (FT) aktardığına göre Starmer ve Reeves büyümeyi artıracak öneriler istedi. Görüşme hakkında bilgi sahibi olan kişilere göre BlackRock yöneticileri, işletmeler için düzenleyici gecikmelerle ilgili endişelerini dile getirdi ve hükümeti küresel şirketlerin Birleşik Krallık’ta rekabet etmesini kolaylaştırmaya çağırdı.

Bu kişiler, başbakanın İngiliz düzenleyicileri elden geçirme, düzenleyici onay süreçlerini kolaylaştırma ve düzenleyici çerçeveyi daha tutarlı hale getirme planını özetleyerek yanıt verdiğini ekledi.

Toplantıya katılan yetkililere göre, Başbakan yöneticilere bu çalışmaları hükümet genelinde koordine etmek üzere Birleşik Krallık Hazinesinde yeni bir birim kurulacağını söyledi.

Birleşik Krallık hükümeti, 40 milyar sterlinlik vergi artışı ve işverenlerin ulusal sigorta katkı paylarında 25 milyar sterlinlik artış da dahil olmak üzere işletmelere daha fazla maliyet yükleyen bir bütçenin ardından iş dünyasının desteğini geri kazanmaya çalışıyor.

İşçi Partisi liderliği daha fazla istikrar ve önceki Muhafazakar yönetime kıyasla daha iş dünyası yanlısı bir yaklaşım vaat etmişti.

Fakat İşçi Partisi’nin şirketler dünyasıyla uyum içinde çalışma vaadi, bütçedeki vergi artışları, şirketlere 5 milyar sterline mal olan işçi hakları reformları paketi ve asgari ücretteki artışla test ediliyor.

Starmer, hükümetinin kamu maliyesine istikrar kazandırarak, düzenleyicileri daha büyüme yanlısı bir yaklaşım benimsemeye zorlayarak ve Birleşik Krallık altyapısına yatırımı artırmak için küçük emeklilik planlarını birleştirerek şirketlere yardımcı olacağında ısrar etti.

Toplantı sonrasında Starmer BlackRock’ın, “Birleşik Krallık’ı nasıl en iyi yatırım yeri olarak dünya sahnesine çıkarabileceğimiz” ve büyümeyi nasıl hızlandırabilecekleri konusundaki görüşlerini memnuniyetle karşıladığını söyledi.

BlackRock bu hafta 10 yıl aradan sonra ilk kez Londra’da bir dizi yönetim kurulu toplantısı düzenlemişti. Fink daha önce İşçi Partisi’ne destek vermiş ve Ekim 2023’te Starmer’ın Birleşik Krallık siyasetine bir “umut ölçüsü” getirdiğini ve partiyi merkeze taşımada “büyük bir güç” gösterdiğini söylemişti.

Starmer, toplantının ardından yaptığı açıklamada “BlackRock’ın Birleşik Krallık’taki uzun soluklu varlığından gurur duyduğunu” ifade etti. Şirketin Birleşik Krallık’ta Londra, Edinburgh ve gelecek yıldan itibaren Birmingham’da ofisleri bulunan yaklaşık 4.000 çalışanı var.

Dünya genelinde 11,5 trilyon dolarlık varlığı yöneten şirket, British Airways, Rolls-Royce ve Royal Mail’in emeklilik fonları da dahil olmak üzere Birleşik Krallık’ta 13 milyondan fazla kişinin emeklilik birikimlerini yönetiyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

AB’den Rusya ve Belarus’un tarım ürünlerine vergi hazırlığı

Yayınlanma

AB Komisyonu, Rusya ve Belarus’tan ithal edilen tarım ürünleri ile gübrelere gümrük vergisi getirmeyi planlarken, AB üyesi ülkeler arasında özellikle gübre vergisi konusunda görüş ayrılıkları ortaya çıktı.

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, Rusya ve Belarus’tan ithal edilen tarım ürünleri ile gübrelere yönelik yeni bir vergilendirme sistemi üzerinde çalışıyor.

Komisyon Başkan Yardımcısı Valdis Dombrovskis, AB Dış Ticaret Konseyi toplantısının ardından düzenlediği basın toplantısında, komisyonun Rusya ve Belarus kaynaklı tarım ürünlerine ve olası gübre ithalatına gümrük vergisi getirmeyi planladığını açıkladı.

Dombrovskis, “Rusya ve Belarus menşeli ürünlere gümrük tarifesi uygulanması konusunu ele aldık. Komisyonumuz yakın zamanda, geçtiğimiz ekim ayında gerçekleşen AB Zirvesi’nde alınan kararlar doğrultusunda, özellikle Rus tarım ürünleri ve gübrelerine yönelik önerilerini sunacak,” dedi.

Komisyon Başkan Yardımcısı, AB üyesi birçok ülkenin mümkün olan en geniş ürün yelpazesinde vergilendirmeyi desteklediğini belirtti.

Öte yandan, AB Konseyi’nin dönem başkanlığını yılsonuna kadar yürütecek olan Macaristan’ın Dışişleri Bakanı Peter Szijjártó, Rus ürünlerine yönelik gümrük vergisi teklifinin 27 AB üyesi ülkeden yalnızca 8’inin desteğini aldığını vurguladı.

Özellikle AB’de arz sıkıntısı yaşanan ve üretiminde doğalgaza bağımlı olan gübre ürünlerine getirilmesi planlanan gümrük vergisi kısıtlamaları en çok tartışılan konular arasında yer alıyor.

Bu durum, söz konusu ithalat vergilerinin AB Konseyi’nden onay almasını zorlaştırabilir.

Szijjártó ayrıca, AB’nin Rusya’ya uyguladığı yaptırımların beklenilen sonuçları vermediğinin altını çizdi.

Buna karşılık Dombrovskis, yaptırımların etkili olduğunu savunarak, AB ülkelerinin bu önlemleri “daha kapsamlı bir şekilde uygulaması” ve kurallara uymayan taraflarla etkin mücadele etmesi gerektiğini belirtti.

ABD’nin ucuz Ukrayna tahılının Avrupa pazarına akmasından çıkarı ne?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English