Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

G7: Çin karşıtı bir seminer

Yayınlanma

21 Mayıs’ta sona eren ve Ukrayna’daki savaş ve “Çin’e ilişkin yeni bir ortak yaklaşıma” odaklanan G7 Hiroşima Zirvesi, olağan uygulamanın aksine kapanıştan bir gün önce bildirisini yayınlandı. Japon medyasında buna gerekçe olarak, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin aynı gün Hiroşima’ya yapacağı ziyaretin dikkatleri bildiriden çekeceği korkusundan kaynaklandığı iddia edildi. Buna rağmen G7 bildirisi, ‘Çin ve Rusya karşıtlığı’ dışında pek ilgi görmedi.

Üç gün süren Zirvenin ikinci gününde yayınlanan bildiride, G7 ülkelerinin (ABD, İngiltere, Japonya, Kanada, Almanya, Fransa ve İtalya) başkanları, Çin’in “küresel ekonomiyi bozan piyasa dışı politika ve uygulamalarının yarattığı zorlukları ele almaya çalışacaklarını” söylediler.

Ekonomik bir “ayrışma” olmaması, ancak tedarik zincirleri çeşitlendirilerek dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan Çin’e bağımlılık “risklerinin azaltılması” konusunda anlaşan liderler, Çin’in Asya-Pasifik bölgesindeki “askerileştirme faaliyetlerine” karşı uyarıda bulundu. Ayrıca, Pekin’den Rusya’ya “askerlerini Ukrayna’dan bir an önce çekmesi için baskı yapmasını” talep ettiler.

Financial Times’a göre G7, Çin’i “en güçlü şekilde” kınadı. Aynı şekilde ana akım Batı medyasının çoğu da bunun “Çin üzerindeki baskıyı artırdığını” vurguladı. Çin medyası ise, Zirveyi “Çin karşıtı bir seminer” olarak tanımlayarak, “G7’nin insanların dikkatini çekmesi ve varlığını göstermesinin tek yolu Çin ile ilgili konularda spekülasyon yapmak” yorumunu yaptı.

En büyük zorluğa karşı birleşme çağrısı

Bir zamanlar küresel ekonominin %70’ini oluşturan “zengin ülkeler kulübü” olarak adlandırılan G7, ekonomik ağırlığının azalması ve küresel nüfus payındaki düşüşle birlikte son yıllarda ciddi bir krizle karşı karşıya kaldı. Özellikle son yıllarda, üye ülkeler arasındaki iç farklılıklar ve anlaşmazlıklar nedeniyle G7 zirveleri çoğunlukla sonuçsuz kaldı. Ancak Ukrayna gündemi ve ABD Başkanı Biden’ın bastırması sebebiyle bu sene G7 Zirvesinde Rusya’ya karşı “sarsılmaz dayanışma” mesajları ve “en büyük zorluk” olarak tanımladıkları Çin’e karşı birleşme çağrıları öne çıktı.

İngiltere Başbakanı Rishi Sunak, Çin’in küresel güvenlik ve refah açısından “çağımızın en büyük sorununu” teşkil ettiğini ve “içeride ve dışarıda giderek otoriterleştiğini” öne sürdü.

Ayrıca, G7 liderleri, Çin’in “ekonomik kırılganlıkları silah olarak kullanmasında rahatsız edici bir artış” olduğunu savundu.

Çinli uzmanlar, G7 ülkelerinin “ekonomik kuralları göz ardı edip korumacılık yoluna gitmeye karar verirlerse, bunun, mevcut küresel endüstriyel yapı üzerinde olumsuz bir etki yaratacağı gibi kendi sektörlerinin rekabet edebilirliğine de zarar vereceğini” söylüyor.

Çin Dışişleri Bakan Yardımcısı Sun Weidong, pazar günü Japonya’nın Çin Büyükelçisi Tarumi Hideo’yu çağırdı ve Japonya’nın Hiroşima kentinde düzenlenen G7 zirvesinde “Çin ile ilgili sorunların abartılmasıyla ilgili ciddi açıklamalarda” bulundu.

Sun, G7’yi “kamp çatışması ve Soğuk Savaş zihniyetiyle kök salmış” ifadesiyle tanımlayarak, eylemlerinin “tarihi eğilime, nesnel gerçeklere ve uluslararası ahlaka aykırı olduğuna” dikkat çekti.

Sun, bu tutumun, uluslararası hukuka ve Çin ile Japonya arasındaki dört siyasi belgenin ruhuna aykırı olduğunu ve Çin’in egemenliğine, güvenliğine ve kalkınma çıkarlarına zarar verdiğini kaydetti.

Aynı şekilde, Japonya’daki, İngiltere’deki ve Kanada’daki Çin Büyükelçilikleri de G7’nin Çin hakkındaki yorumlarına güçlü bir şekilde karşı çıktı ve grubu “kendisi üzerinde düşünmeye ve çatışmalar ve bölünmeler yaratmaya son vermeye” çağırdı.

Yeni Soğuk Savaş hamleleri

Japonya Başbakanı Fumio Kishida ise Zirvede, Çin’e, uluslararası topluma “sorumlu davranması” çağrısı yapıldığını ve G7 ülkelerinin, Çin ile “yapıcı ve istikrarlı ilişkiler kurulmasına” hazır olduğunu söyledi.

Çin’den ekonomik olarak ‘ayrışmamak’ ve ‘yapıcı, istikrarlı ilişkiler kurmak’ yönündeki ılımlı ifadeler ise, büyük ölçüde, Washington’un “ABD ve Avrupa’nın Çin meselelerini ele alma biçimlerindeki farklılıklar” nedeniyle vermek zorunda kaldığı bir ‘taviz’ olarak görüldü.

Çin’in Global Times gazetesinde bu ‘taviz’, “Washington’ın kirli stratejik niyetlerinin Batı dünyasında masaya bile konulamayacağını ve ancak ahlaki kılık değiştirme ile örtüldüğünde bahsedilebileceğini gösteriyor. En yakın müttefikler arasında durum böyleyse, uluslararası toplumda söylemeye gerek yok” şeklinde yorumlandı.

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan G7’yi “Özgür dünyanın yürütme kurulu” olarak nitelendirmişti. Financial Times’tan Gideon Rachman’a göre, “Özgür dünya” ifadesinin kullanımı Soğuk Savaşı hatırlatıyor ve Washington’daki havayı doğru bir şekilde yansıtıyor. “Soğuk Savaş’ta olduğu gibi, ABD, birinci Soğuk Savaştan tanıdık olan düşmanlara (Rusya ve Çin) karşı kuşaklar arası bir mücadele için Avrupa ve Asya’daki demokratik müttefikleri bir araya getiriyor.”

Rachman, Amerika’nın G7’ye yaptığı vurgunun da “anlamlı” olduğunu söylüyor: “Ekonomi ve küreselleşmenin hakim olduğu bir dünya meseleleri döneminden, siyasetin ve stratejik rekabetin tonu belirlediği yeni bir döneme geçişi işaret ediyor.”

Yalnız Kalpler Kulübü

Ancak gelişmekte olan ekonomilerin güçlü gelişiminin tam aksine, eski sanayileşmiş Batı ülkeleri çeşitli sıkıntılara saplanmış durumda. The New York Times (NYT) gazetesi, Hiroşima’daki G7 Zirvesini “yalnız kalpler kulübü” olarak adlandırarak, “Başkan Biden ve 7 kişilik Grup ortaklarının nispeten zayıf onay notları, derin siyasi bölünmelerle karşı karşıya kalan özgür toplumların kırılganlığını vurguluyor” ifadesini kullandı.

The NYT gazetesi, G7 liderleri için, “Dünyanın uzak köşelerinden geliyorlar, farklı diller konuşuyorlar, farklı ideolojik yelpazeyi kapsıyorlar ve yaşları 43 ile 80 arasında değişiyor. Ancak Başkan Biden ile bu hafta sonu Japonya’da toplanan 7’ler Grubu’nun diğer liderlerinin ortak bir noktası var: Evde o kadar da popüler değiller” yorumunu yaptı ve “seçmenlerin seçtikleri cumhurbaşkanları ve başbakanlardan sürekli olarak memnun görünmediği bir demokratik hoşnutsuzluk çağı” ifadesini kullandı.

The NYT, Hiroşima zirvesini şöyle tasvir ediyor: “Bu yılki zirve, sevilmeyen liderlerin iç sorunları hakkında başsağlığı dileyebilecekleri ve nasıl yeniden lütuf kazanacaklarına dair fikir alışverişinde bulunabilecekleri bir tür ‘yalnız kalpler kulübü’ haline geldi… Dünya sahnesindeki akranlarıyla meşgul olmak için evden birkaç gün uzakta olmak, hırpalanmış liderler için memnuniyet verici bir rahatlama olabilir; kasıla kasıla yürüme ve tarihin güçlerini şekillendiren devlet adamı rolünü oynama şansı verebilir.”

Buna rağmen iç sorunlarının onları rahat bırakmayacağını vurgulayan NYT analizi, bu sorunların liderlerin seçeneklerini ve etkilerini de sınırlayabileceğine işaret ediyor. Özellikle de ABD’nin  temerrüt riskini de içinde barındıran borç tavanı krizinin Biden’ı G7 gezisine damga vurduğu ve ABD Başkanının zirve boyunca bu sorunla meşgul olmak zorunda kaldığı, hatta Biden’ın harcama görüşmeleriyle ilgili ‘evden’ bir telefon almak için Miyajima adasındaki liderlerin gala yemeğinden yaklaşık 90 dakika önce ayrıldığı bildiriliyor.

Zirveyi değerlendiren Brookings Enstitüsü’nün dış politika programı direktörü Suzanne Maloney de, şu yorumu yaptı: “Sonuç, dünyanın en güçlü demokrasilerinin liderlerinin, sallantıda olsalar bile, her zamankinden daha zorlu bir dünyayla ilişki kurmak zorunda oldukları bir ortam oldu. Bu, müttefiklerimiz arasında şüpheleri ve düşmanlarımız arasında aşırı güveni körükleyebilir ve sonuç olarak hepimizi daha savunmasız bırakabilir.”

DİPLOMASİ

Çin bankalarının Rusya’ya yönelik ödeme kontrolleri sertleşiyor

Yayınlanma

Çin bankaları, Rusya ile ticarette yeni kontroller uygulayarak Hindistan, BAE ve Hong Kong üzerinden yapılan ödemelerde ‘Rusya bağlantısı’ tespit etmeye odaklanıyor.

İzvestiya gazetesine konuşan iş dünyası temsilcileri, Çin bankalarının Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Hong Kong’dan gelen ödemelerdeki “Rusya bağlantısını” tespit etmeye yönelik kontrolleri sıkılaştırdığını ifade etti.

Impaya Rus şirketinin ticari direktörü Aleksey Razumovskiy, ödeme işlemlerinin giderek zorlaştığını belirtti.

Razumovskiy’e göre, Çin bankaları artık nakliye belgelerini analiz ederek malların kimlere, nerelere ve hangi amaçla gönderildiğini detaylı bir şekilde inceliyor.

Daha önce Türkiye ve Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkeleri üzerinden yapılan transferlerde uygulanan bu tür gelişmiş kontroller, artık diğer ülkelere de genişletilmiş durumda.

Opora Rusya’nın Çin Temsilcisi İlona Gorşeneva-Dolunts, Çin bankalarının, ödeme yapılan ülkeden gelen malların yine o ülkeye gönderilmesi şartını koştuğunu doğruladı.

Dış ticaret uzmanı ve Atvira Genel Müdürü Yekaterina Kiseviç de bu kontrollerin sıkılaştırılmasının amacının, Çin bankalarının ikincil yaptırımlara maruz kalmaktan kaçınması olduğunu dile getirdi.

First Group CEO’su Aleksey Poroşin, Çin bankalarının ödeme süreçlerini sıkılaştırmasının geçmişe dayandığını hatırlattı.

Poroşin, Donald Trump’ın başkanlığı döneminde başlatılan ticaret savaşı politikalarının hala etkili olduğunu ve Çin bankalarının yeni yaptırım riskleriyle karşılaşmamak için ihtiyatlı davrandığını belirtti. Ayrıca, mevcut durumun 2025 yılına kadar düzelmeyeceğini öngördü.

Alternatif ödeme yöntemleri var mı?

Poroşin’e göre, Çin’e ödeme göndermek için hâlâ bazı alternatifler mevcut. Bölgesel Rus bankalarından Çin bankalarına doğrudan transferler yapılabiliyor.

Bunun yanında, Malezya ve Endonezya üzerinden gerçekleştirilen ödemeler de seçenekler arasında yer alıyor.

Kiseviç, en güvenli ve hızlı yöntemin, Rus bankalarının Çin’deki şubeleri aracılığıyla doğrudan ödeme yapmak olduğunu ifade etti.

Ancak Kiseviç bunun için, Çin’deki karşı tarafların bu bankalarda hesap açması gerektiğini belirtti. Böyle bir durumda, ödemelerin genellikle 2 ila 3 gün içinde tedarikçilere ulaştığını ve bankanın transfer için yüzde 4 oranında sabit komisyon aldığını ekledi.

Çin bankalarının Rus şirketlerine yönelik bu tür sıkı kontroller uygulamaya başlaması, 2022’de Ukrayna’daki savaş nedeniyle devreye alınan yaptırımlarla alakalı.

2023’ün sonlarından itibaren, “dost ülkelerin” bankaları da ABD Başkanı Joe Biden’ın nedeniyle Rusya ile olan işbirliklerine yeni tedbirler getirdi.

Bu yıl ise, ABD’nin yaptırımları daha da genişletilerek, bankalar dahil olmak üzere tüm Rusya bağlantılı kuruluşları savunma sanayii kapsamında değerlendirilmeye başlandı.

Çin-Rusya ödemeler sorunu

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Britanya Başbakanı Starmer yatırım çekmek için Körfez’i ziyaret edecek

Yayınlanma

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer’ın önümüzdeki ay Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne seyahat edeceği bilgisini veren bir kaynak çarşamba günü Reuters’a yaptığı açıklamada, Britanya’nın zengin Körfez ülkeleriyle bağlarını derinleştirmeye çalıştığını söyledi.

Starmer’ın BAE seyahat planları hakkında bilgi veren bir başka kaynak da BAE ziyaretini doğruladı.

Kaynak, Londra’nın BAE’nin enerji projeleri de dahil olmak üzere Körfez ülkelerinden yatırım çekmeyi umduğunu söyledi. Starmer’ın Gazze, İsrail ve Lübnan’daki çatışmalar da dahil olmak üzere bölgesel konuları da ele alması bekleniyor.

Gezi, İşçi Partisi’nin temmuz ayında iktidara gelmesinden bu yana Starmer’ın Körfez’e yaptığı ilk ziyaret olacak.

Starmer hükümeti, BAE ile önceki Muhafazakâr hükümet döneminde, kısmen bazı Muhafazakâr parlamenterlerin BAE bağlantılı Telegraph gazetesini satın alma teklifi gibi İngiltere’deki BAE yatırımlarına karşı çıkması nedeniyle gerilen ilişkileri onarmaya çalışıyor.

Starmer’ın ziyareti ilk olarak çarşamba günü Financial Times tarafından, planları hakkında bilgi sahibi olan kişilere dayandırılarak duyuruldu.

Gazete Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın önümüzdeki yıl Londra’yı ziyaret edebileceğini fakat seyahat planlarının henüz kesinleşmediğini belirtti.

Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Es-Sani 3-4 Aralık tarihleri arasında Britanya’yı ziyaret edecek ve Buckingham Sarayında Kral Charles ve Kraliçe Camilla tarafından ağırlanacak.

Birleşik Krallık’ın bakanları ayrıca Bahreyn, Kuveyt, Umman, Katar, Suudi Arabistan ve BAE’den oluşan Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ile serbest ticaret anlaşmasına yönelik müzakereleri ilerletmek amacıyla eylül ayında Körfez’i ziyaret etmişti.

Birleşik Krallık İş ve Ticaret Bakanlığı, KİK ile yapılacak bir serbest ticaret anlaşmasının Britanya ekonomisine uzun vadede 1,6 milyar pound (2,10 milyar dolar) katkı sağlayacağını tahmin ediyor.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

UCM’den Netanyahu’ya tutuklama emri

Yayınlanma

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Gazze’de savaş suçu ı̇şledikleri gerekçesiyle İsrail Başbakanı Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Gallant hakkında tutuklama emri çıkardı.

İsrail ve ABD’nin yaptırım ve tehditlerine rağmen Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama emri çıkardı.  Mahkeme, İsrail’in Filistinlilere karşı işlediği savaş suçları ve insanlığa karşı suçlarla ilgili ezici deliller doğrultusunda harekete geçerek bu kararı aldı. Netanyahu ve Gallant’a yöneltilen suçların arasında açlığı silah olarak kullanmaktan suçlu bulunduklarını da belirtildi. Mahkeme bu suçlamaların, “makul temellere” dayandığını söyledi.

“İsrailli yetkililer hakkında yakalama kararı almaması UCM’nin sonunu getirebilir”

İsrail, mahkemenin kendisiyle ilgili soruşturmaları engellemek amacıyla istihbarat teşkikatı Mossad’ı gözetlemek, hacklemek, baskı yapmak, karalamak ve iddiaya göre üst düzey UCM personelini tehdit etmek için devreye sokmuştu. Uluslararası basına da yansıyan UCM yetkililerinin de bir kısmını kamuoyuna duyurduğu bu baskılar sonuç vermedi.

UCM, İsrail’in kararı ya da mahkemeyi tanımasının bir önemi olmadığını belirtti.

Mahkeme, bunun yanında Hamas lideri Muhammed Diab İbrahim Al-Masr için de bir tutuklama emri çıkardı.

İsrail, UCM savcısı Khan’ı da tehdit etmiş

Bu kararın İsrail’in Filistinlilere yönelik saldırılarını engellemesi veya ABD’nin bu saldırılara verdiği desteği azaltması beklenmiyor. Ancak karar sonrası Avrupa ülkelerinin İsrail’e verdikleri destek konusunda daha fazla iç bölünme yaşamaları muhtemel.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English