Diplomasi
Güney Afrika, Trump’ı kazanmak için golf diplomasisine yöneldi

ABD Başkanı Donald Trump çarşamba günü Beyaz Saray’da Güney Afrika Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa ile bir araya gelecek. Bu yüksek riskli toplantı, iki ülke arasındaki zaten soğuk olan ilişkilerin iyileşmesine veya daha da kötüleşmesine neden olabilir.
İki ülke arasındaki ilişkilerin bozulmasıyla birlikte Afrika ülkesinin ABD’nin bazı ticari ayrıcalıklarını kaybetme ihtimali de var.
Trump, göreve başladığından bu yana Güney Afrika’ya tüm yardımları kesti, Pretorya’nın ev sahipliği yapacağı bu yılki G20 zirvesinden ABD’nin desteğini çekmekle ve zirveyi boykot etmekle tehdit etti ve Ramaphosa’yı beyaz çiftçilere yönelik “soykırım” suçlamasıyla haksız yere suçladı. Ayrıca vergiler yürürlüğe girdiği takdirde yüzde 30’luk bir gümrük vergisiyle karşı karşıya kalacak.
Trump’ın sert tutumu karşısındaki endişeler arasında Ramaphosa’nın tavizler vermeyi planladığı söyleniyor. Yetkililer, bu tavizlerin ABD’ye maden kaynakları ve gaz yataklarına öncelikli erişim izni ve ülkenin tarım şirketlerine pazarın açılması olduğunu belirtiyor.
Güney Afrika hükümeti, Elon Musk’un ülkede Starlink uydu internet hizmetini işletmesine izin vermek için bir uzlaşma da düşünüyordu.
Bu arada golfsever başkan Trump’la ikili ilişkilerin düzeltilmesine yardımcı olması için golfün dört büyük şampiyonluğunu kazanan 55 yaşındaki Güney Afrikalı golfçü Ernie Els de heyete dahil edildi. Bu durum, Trump’ın hedefindeki ülkelerin onu kazanmak için alışılmadık yöntemlere başvurduğunu gösteriyor.
Çarşamba günkü toplantının arabuluculuğunu yapan bir Güney Afrikalı, “Bunu başaran kişi Ernie’ydi” dedi.
Hazırlıklara katılan kişiler, Güney Afrika’nın Trump’ın ilk döneminin başında Japonya’nın golf diplomasisinde elde ettiği başarıyı incelediğini söyledi. 2017 yılında dönemin başbakanı Shinzo Abe, bir golf maçı sırasında Trump’ı etkileyerek onu kendine hayran bırakmıştı. Onlara eşlik eden kişi de Els’ti.
Ramaphosa’nın partisinden bir kişi, Financial Times’a verdiği demeçte, Els’in, Trump’ı tanıdığını ve onun tarafından sevildiğini söyledi.
Bir başka deneyimli Güney Afrikalı golfçü olan 89 yaşındaki Gary Player da Trump ile düzenli olarak golf oynuyor ve Trump, 2021’de ona Başkanlık Özgürlük Madalyası verdi. Güney Afrika hükümeti danışmanlarından birine göre, Gary Player, Ramaphosa ile ABD başkanıyla nasıl çalışılacağı konusunda konuştu, ancak gezide yer almıyor.
Oval Ofis’teki görüşme, Ramaphosa’nın yedi yıllık görev süresindeki en önemli uluslararası toplantılardan biri olarak görülen Güney Afrika’da derin endişeyle izleniyor.
Pretorya, Trump’ın Güney Afrika’daki beyaz çiftçilerin soykırıma maruz kaldığına dair komplo teorisini defalarca dile getirmesinden dehşete düştü. ABD Kongre yardımcıları, Güney Afrika’nın Moskova ve Tahran’a karşı eleştirel olmayan tutumu ve Gazze’deki savaş nedeniyle İsrail’i soykırımla suçlayan Uluslararası Adalet Divanı davası nedeniyle Washington’la ilişkilerinin kötüleştiğini belirtiyor.
Güney Afrika’nın son büyükelçisinin, Washington’ın politikalarını “üstünlükçü” olarak nitelendirmesi üzerine mart ayında sınır dışı edilmesiyle, alışılmadık diplomasi daha da önemli hale geldi.
Güney Afrika yetkilileri, Güney Afrika’nın teklif paketinin ABD’nin tavuk ve domuz eti ihracatına getirilen kısıtlamaların hafifletilmesinin yanı sıra madencilik şirketlerine helyum yatakları ve kritik minerallerin geliştirilmesi için fırsatlar sunulmasını da içereceğini belirtiyor.
Planlama, izleme ve değerlendirme bakanı Maropene Ramokgopa, Financial Times’a verdiği demeçte, “Her iki tarafın da ticari işbirliğinin iyi olduğunu ve tek taraflı olmadığını hissedeceği rahat bir ilişki kurabiliriz” dedi ve ekledi: “Amerika’ya ihtiyacımız var. Onların da bize ihtiyacı var.”
Güney Afrikalı yetkililer, ülkeden ve bazı diğer Afrika ülkelerinden birçok ihracatın Amerikan pazarlarına gümrüksüz erişimini sağlayan ABD’nin Afrika Büyüme ve Fırsat Yasası’nın eylül ayında süresi dolduğunda yenilenmeyeceğini kabul ediyor.
Bu, yüzde 1’in biraz üzerinde büyüyen Güney Afrika ekonomisi için büyük bir darbe olacaktır. Önerilen anlaşmanın bir parçası olarak, Güney Afrika otomobil ihracatını korumaya çalışıyor. Ancak diplomatlar, ticaret anlaşmasının çok hızlı bir şekilde hazırlandığını ve önceden planlamanın asgari düzeyde olduğunu düşünüyor.
Afrikaner sorunu
Trump’ın milyarder danışmanı Musk, Güney Afrika’nın Siyahların Ekonomik Güçlendirilmesi yasalarını “açıkça ırkçı” olarak eleştirerek gerilimi daha da tırmandırdı.
Apartheid’in ekonomik adaletsizliklerini gidermek amacıyla siyahların sahip olduğu kuruluşlara işletmelerde hisse verilmesi ile uygulanan BEE yasaları, Musk’a göre ülkedeki yatırımları için aşılmaz bir engel oluşturuyor.
Kendisi de Güney Afrika doğumlu Musk, ülkede “ırkçı mülkiyet yasaları” olduğunu ve uydudan internet servisi sağlayan Starlink’in “sırf siyah olmadığı için” Güney Afrika’da faaliyet göstermesine izin verilmediğini iddia etti.
Güney Afrikalı yetkililer, eğitim veya altyapıya yatırım yaparak hisse vermek yerine alternatifler olduğunu belirtiyor. Ramokgopa, Musk’ın durumuna değinmeden, “hafifletici yollar” olduğunu ve yetkililerin bu sorunu çözmek için “ellerinden geleni” yaptığını ekledi.
Trump, bir “soykırım” yaşandığını iddia ederek Güney Afrika’nın Afrikaner toplumu üyelerinden bazılarına mülteci statüsü verdi.
Trump, Güney Afrika’da beyaz çiftçilerin “vahşice öldürüldüğünü” ve “topraklarına el konduğunu” iddia etti.
Hızlandırılmış bir süreçle sığınma hakkı verilen 60 Afrikaner 12 Mayıs’ta ABD’ye ulaştı.
Afrikaner etnik grubu, 17. yüzyılın ortalarında Afrika’ya göç eden Batı Avrupalıların soyundan geliyor ve 1948’de Güney Afrika’daki Afrikaner toplum liderlerinin kurduğu hükümet, apartheid adıyla ırk ayrımcılığını kurumsal bir yapıya dönüştürdü.
Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa, Trump’ın iddiasının tamamen yanlış olduğunu söyledi ve ülkesinde “belli bir ırk ve kültüre mensup insanların hedef alınmadığını” belirtti.
Ramaphosa, ABD’ye göç eden kişiler içinse, “Gidiyorlar çünkü ülkemizde ve anayasamızdaki değişiklikleri benimsemek istemiyorlar” dedi.
Son tartışmanın kökeninde ocak ayında çıkarılan bir yasa da yer alıyor.
Hükümet, ocak ayında imzalanan yasa tasarısı ile apartheid döneminde siyahların karşı karşıya kaldığı topraksızlaştırma sorununu çözmeyi amaçladığını söylüyor.
Diplomasi
Fransa, Paris fuarına İsrailli silah üreticilerinin katılımını engelledi

Fransa, İsrailli dört silah üreticisinin Paris Havacılık Fuarına katılımını engelledi.
Bu karar, İsrail’in Gazze’ye yönelik işgali ve ablukası nedeniyle iki ülke arasında artan gerginliğin son göstergesi oldu.
Elbit Systems, Rafael, Israel Aerospace Industries (IAI) ve Uvision’un stantları, Fransız hükümetinin saldırı silahlarının sergilenmemesi yönündeki talimatına uymayı reddettikten sonra pazartesi günü siyah bariyerlerle kapatıldı.
İsrail Savunma Bakanlığı yaptığı açıklamada, “Bu çirkin ve eşi görülmemiş karar, politik ve ticari kaygıların ürünü” diyerek Fransa’yı “Fransız sanayisine rakip olan silahları” fuardan çıkarmaya çalışmakla suçladı.
Açıklamada, “Bu karar, İsrail’in Orta Doğu, Avrupa ve tüm dünyayı tehdit eden nükleer ve balistik tehdidi ortadan kaldırmak için gerekli ve adil bir savaş verdiği bir dönemde alındı,” denildi.
İsrail ile Fransa arasındaki diplomatik ilişkiler, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Gazze’de süren savaşa yönelik eleştirilerini sertleştirmesi nedeniyle son aylarda kötüleşti.
Macron, İsrail’in sağcı hükümetinin engellemeye kararlı olduğu Filistin devletinin tanınması için uluslararası bir girişimde de öncülük ediyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu bu girişimi kınadı.
Öte yandan Macron, İran’ın nükleer tehdidinden kendini savunma hakkı olduğunu söyleyerek İsrail’in İran’a saldırısını destekledi.
Fransız yetkililere göre, Fransız hükümeti son birkaç hafta içinde İsrail’e temel kuralları defalarca bildirdi. Paris Havacılık Fuarına katılan dokuz İsrail şirketinden dördü, saldırı silahlarını sergilememe emrine uydu ve stantları açık kaldı. İsrail Savunma Bakanlığının standları da pazartesi günü açıktı.
Fransız yetkili, insansız hava araçlarından hava savunma sistemlerine, füzelerden uçaklara kadar her şeyi üreten ve tasarlayan İsrail şirketlerinin sergilerini değiştirirlerse yeniden açılmalarına izin verileceğini söyledi.
IAI’ın CEO’su Boaz Levy, şirketin organizatörlerle müzakere etmeye çalıştığını ama pazartesi sabahı standının “gece boyunca inşa edilen siyah duvarlarla kapatıldığını” gördüğünü söyledi.
Levy, “Bu tür davranışlar kabul edilemez ve bu hava gösterisine katılan diğer tüm katılımcılar bu kısıtlamalara tabi tutulmadığı için İsrailliler ve Yahudiler olarak bize ayrımcılık yapmaktadır,” diye ekledi.
7 Ekim 2023 Aksa Tufanı operasyonundan bu yana Fransa ve İsrail, havacılık ve savunma fuarları konusunda ilk kez çatışmıyor. Fransız hükümeti, İsrail şirketlerinin saldırı amaçlı silahları sergilememesi kararını aldıktan sonra, Haziran 2024’teki Eurosatory fuarından ve Kasım 2024’teki Euronaval fuarından onlarca İsrail şirketi dışlandı.
Fuarın organizatörleri, “duruma uygun bir çözüm bulmak” için çeşitli taraflarla görüşmelerin sürdüğünü açıkladı.
Fuarı düzenleyen Fransız Havacılık ve Uzay Sanayii Derneğinin iştiraki SIAE, yaptığı açıklamada, etkinlik öncesinde “İsrail stantlarında sergilenen belirli ekipmanların kaldırılmasına ilişkin ilgili Fransız makamlarının talimatına” uyduğunu belirtti.
SIAE, söz konusu şirketlerin “yine de fuarda sergi açma izni aldığını” ekledi.
Diplomasi
Trump’ın Ukrayna elçisi Kellogg, Lukaşenko ile bir araya gelecek

Trump yönetiminden üst düzey bir yetkili olan Ukrayna Özel Temsilcisi Keith Kellogg’un, önümüzdeki günlerde Belarus’a giderek Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko ile görüşmesi planlanıyor.
Reuters ajansına konuşan konu hakkında bilgi sahibi dört kaynağa göre, Trump yönetiminin Ukrayna Özel Temsilcisi olan Keith Kellogg, önümüzdeki günlerde Belarus’a giderek Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko ile görüşmeyi planlıyor.
Ukrayna ve Rusya arasındaki ateşkes görüşmelerinin durma noktasına geldiği bir dönemde gerçekleşmesi planlanan bu ziyaret, gerçekleşirse, yıllardır Minsk’e yapılan en üst düzey Amerikalı yetkili ziyareti olacak.
Görüşmenin gündemi belirsiz
Görüşmenin kesin gündemi belirsizliğini korurken, isminin gizli kalmasını isteyen iki kaynak, Kellogg’un özel çevresinde bu geziyi, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaşı sona erdirmeyi amaçlayan barış görüşmelerini yeniden başlatmaya yardımcı olabilecek bir adım olarak nitelendirdiğini belirtti.
Bu tür gezilerin planlamasının dikkatli müzakereler gerektirdiği ve son anda iptal edilebileceği veya değiştirilebileceği de ifade edildi.
ABD Dışişleri Bakanlığı ve Belarus’un Washington’daki büyükelçiliği konuyla ilgili yorum yapmadı.
Trump ve Biden yönetimlerinin farklı yaklaşımları
Trump’ın ilk döneminde, 2020 yılında, o zamanki Dışişleri Bakanı Mike Pompeo Belarus’u ziyaret etmişti. Bu ziyaret, 20 yılı aşkın bir süredir ülkeye yapılan en üst düzey ABD ziyaretiydi.
Ziyaret, Minsk ve Moskova arasındaki ilişkilerin en düşük seviyede olduğu bir zamanda, ilk Trump yönetiminin Belarus ile ilişkileri geliştirme hamlesinin bir parçasıydı.
Ancak Trump’ın halefi Demokrat Başkan Joe Biden,2020 Belarus seçimlerinden sonra rotayı değiştirdi. ABD, 2022’de ülkenin Ukrayna’ya askeri müdahalesinde Rusya’yı destekleyeceği iddiasıyla büyükelçiliğindeki faaliyetlerini askıya almıştı.
Belarus, Rusya ile ortak ‘Batı-2025’ tatbikatını sınırdan iç bölgelere kaydırıyor
Washington’ın Minsk’i yanına çekme çabası
Trump’ın ikinci döneminde ise yönetimin, Belarus ile işleyen bir ilişki kurma çabalarını yenilediği görülüyor.
Bir Amerikalı yetkili, Reuters‘a yaptığı açıklamada, Trump yönetiminin, marjinal de olsa Minsk’i Moskova’nın etki alanından çıkarıp Washington’ın yörüngesine çekmenin yollarını kendi içinde tartıştığını söyledi.
Şubat ayında New York Times tarafından, Dışişleri Bakan Yardımcısı Christopher Smith ve diğer iki Dışişleri Bakanlığı yetkilisinin üç siyasi mahkumu almak için Belarus’a gittiği o dönemde bildirilmişti.
Habere göre Smith, bu geziyi özel olarak, ABD yaptırımlarının hafifletilmesi karşılığında çok sayıda siyasi mahkumun serbest bırakılmasını sağlayacak olası bir anlaşmanın ilk adımı olarak tanımlamıştı.
Ayrı bir üst düzey ABD’li yetkili ise Belarus’un 30 Nisan’da ABD vatandaşı olan 47 yaşındaki Youras Ziankovich’i serbest bırakmasını, Lukaşenko’nun Washington ile ilişkileri geliştirmek istediğinin bir işareti olarak göstermişti.
Diplomasi
ABD, Ankara ile Atina’yı müzakereye hazırlıyor

Yunanistan ve Türkiye’yi müzakere masasına oturtmayı amaçlayan bir ABD girişimi kapalı kapılar ardında tartışılıyor.
Kathimerini’nin elde ettiği özel bilgilere göre, önerilen plan henüz ön aşamada.
Planın uygulanmasına, ABD’nin yeni Yunanistan Büyükelçisi Kimberly Guilfoyle’un atanmasının onaylanmasının ve Atina’ya varmasının ardından başlanması bekleniyor.
Girişimin temel unsurları, ABD Başkanı Donald Trump’ın özel görevler için gönderdiği temsilci Richard Grenell tarafından Washington’daki muhataplara ana hatlarıyla aktarıldı, fakat Grenell planın uygulanmasına ilişkin ayrıntılara girmedi.
Kathimerini’nin kaynaklarına göre, Grenell planı ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Tom Barrack ve Guilfoyle ile de görüştü.
Barrack ve Guilfoyle’un, gerilimin nispeten azaldığı mevcut ortamı Atina ile Ankara arasında “daha yapılandırılmış” bir diyalog olasılığını keşfetmek için bir fırsat olarak değerlendirerek, fikre prensipte olumlu yanıt verdikleri belirtiliyor.
Aynı kaynaklara göre, her iki diplomat da, böyle bir gelişmenin nihayetinde gerçekleşmesi halinde somut sonuçlar doğurabileceğini ve iki ülke arasındaki gerilimin azalmasıyla daha istikrarlı bir ortama katkıda bulunabileceğini düşünüyor.
Potansiyel görüşmelerin tam kapsamı henüz belirlenmemiş olsa da, ilk düşüncelerin deniz bölgeleri konusunda uluslararası tahkime yol açabilecek bir sürecin başlatılmasını içerdiği bildiriliyor.
Ankara’nın plan hakkında resmi olarak bilgilendirilip bilgilendirilmediği ve bilgilendirildiyse ne ölçüde bilgilendirildiği şu anda net değil. Fakat Büyükelçi Barrack’ın plan hakkında bilgi sahibi olduğu bildirildiğinden, Türk tarafının da bilgilendirilmiş olduğunu varsaymak makul.
Kathimerini’ye göre ayrıca, Büyükelçi Barrack’ın göreve geldiğinden bu yana, özellikle Türkiye’nin çıkarlarını ilerletme konusunda gösterdiği diplomatik faaliyetler göz önüne alındığında, bu tür bir girişime dahil olması, Ankara’nın lehine dengeleri değiştirebilir ve bu da Yunanistan’ın pozisyonu için oldukça sorunlu bir durum yaratabilir.
Trump’ın ilk döneminde ulusal istihbarat direktörü vekili ve ABD’nin Almanya büyükelçisi olarak görev yapan Grenell’in, nihayetinde Marco Rubio’ya verilen dışişleri bakanlığı görevine talip olduğunu hatırlatmakta fayda var.
Grenell’in, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile güçlü kişisel ilişkileri olduğu biliniyor. Kathimerini’ye göre Grenell-Fidan-Barrack üçgeni, şüphesiz güçlü bir “etki ekseni” oluşturuyor.
Kathimerini’ye konuşan kaynaklara göre, önerilen girişim, Başkan Trump’a yakın yetkililer tarafından, uzun süredir devam eden anlaşmazlıkların çözümünde ABD’nin daha aktif bir rol oynamasını ve daha çok kişisel ilişkilere ve perde arkası diplomasiye dayanan yeni bir Amerikan arabuluculuk modelini ilerletmeyi amaçlayan daha geniş çaplı bir çabanın parçası.
Bilgiye göre, girişim Kongrenin dikkatine sunulmadı ve Barrack veya Guilfoyle’un onay süreçleri sırasında ne kamuoyuna ne de kapalı kapılar ardında gündeme getirildi.
Dahası, Atina’ya da herhangi bir brifing verilmedi; bu durumun nedeni ise şu anda Yunanistan’da ABD büyükelçisinin bulunmaması olarak gösteriliyor.
Kathimerini’ye göre, Başkanın görüşünün belirleyici ve tek önemli olduğu, dış politikanın giderek kişisel bağlantılarla şekillendiği bugünün Washington’unda, Guilfoyle’un henüz görevine başlamamış olması Yunanistan için hiç de iyi bir haber değil.
Kaynaklara göre, Senato’daki duruşmasının takvimini belirlemek için gerekli bürokratik işlemler henüz tamamlanmadığı için Guilfoyle’un sonbahardan önce göreve başlaması olası görünmüyor.
Bu işlemler, adayın dürüstlüğünü, etik standartlarını ve genel uygunluğunu değerlendirmek için sabıka kaydı, mali beyanlar ve kredi geçmişinin incelenmesini içeren kapsamlı bir güvenlik soruşturmasını da içeriyor. Bu süreç, istisnasız tüm adaylar için geçerli.
Guilfoyle’dan önce, şu anda Avrupa işlerinden sorumlu müsteşar yardımcısı olan Joshua Huck’ın haziran ayı sonunda Yunanistan’a giderek misyon başkan yardımcısı görevini üstlenmesi ve böylece ABD Büyükelçiliğinin ikinci sıradaki yetkilisi olması bekleniyor.
Huck, Yunanistan ve genel olarak daha geniş bölge hakkında güçlü bir anlayışa ve derin bilgiye sahip, son derece deneyimli bir diplomat.
Huck’ın gelişi Yunanistan için son derece olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmekle birlikte, Dışişleri Bakanlığında önemli bir pozisyon boş kalacak.
Kathimerini’ye göre Avrupa işlerinden sorumlu müsteşar yardımcısının da yokluğu ile birleştiğinde, bu durum şimdilik Yunanistan ile ilgili konuların tutarlı ve ayrıntılı bir şekilde izlenmesi ve tanıtılması konusunda önemli bir boşluk yaratıyor.
Dışişleri Bakanlığındaki bu geçiş dönemi göz önüne alındığında, Yunanistan ve Türkiye’ye yönelik girişimin ön görüşmeleri bile, girişimin sağlam ve faydalı bir şekilde uygulanması bir yana, kapsamlı ve etkili bir şekilde değerlendirilmesini engelleyecek koşullar yaratıyor.
Ayrıca, bu girişimi ilerletme çabalarının, Yunan-Amerikan lobisinin güçlü tepkilerine yol açması bekleniyor ve ABD yönetimi, ara seçimler öncesinde bu tepkileri dikkate alacak gibi görünüyor.
-
Dünya Basını1 hafta önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Asya1 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Görüş2 gün önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Dünya Basını1 hafta önce
Mevcut jeopolitik değişiklikleri anlamak: Sergey Karaganov ile mülakat
-
Görüş1 hafta önce
Avrupa’nın savunma özerkliği ve Almanya’nın askerî rolü dönüm noktasında
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 3
-
Amerika1 hafta önce
ABD’de göçmen isyanı büyüyor: Deniz piyadeleri Los Angeles’ta
-
Dünya Basını2 hafta önce
İkinci Trump yönetiminde sermaye hizipleri