Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Halep sarsılıyor: Türkiye’nin stratejisi ve Direniş Ekseni baskı altında

Yayınlanma

Editörün notu: Son günlerde HTŞ öncülüğündeki silahlı gruplar İdlib ve Halep kırsalında geniş çaplı bir taarruz başlattı. İnsansız hava araçları ve zırhlı birliklerle desteklenen bu saldırılar sonucunda, stratejik öneme sahip M4 ve M5 yolları boyunca onlarca köy ve şehir ele geçirildi. Halep’in büyük bölümü ve kritik öneme sahip Serakib, muhalefetin kontrolüne geçti. Suriye ordusunun savunma hatları çökerken, hükümet güçlerinin bu kayıpları geri alabilecek kapasitede olmadığı görülüyor. Silahlı grupların bu ilerlemesi, sadece askeri başarı değil, aynı zamanda 2019’da kaybedilen bölgeleri geri alma çabalarının bir parçası. Operasyon, İdlib’deki hükümet saldırılarına misilleme olarak sunulsa da geniş çaplı bir stratejik hamleyi temsil ediyor. Orta Doğu’da 35 yılı aşkın deneyime sahip bir savaş muhabiri olan Elijah J. Magnier’e göre bu durum, Türkiye’nin desteklediği muhalif grupların etkisini artırırken, İran, Hizbullah ve diğer Direniş Ekseni üyeleri üzerindeki baskıyı da artırıyor. Bölgedeki güç dengeleri değişirken, bu saldırılar Suriye’nin kuzeyinde ve daha geniş bölgedeki jeopolitik manevraları yeniden şekillendirme potansiyeline sahip.


Halep sarsılıyor: Türkiye’nin stratejisi ve Direniş Ekseni baskı altında

Elijah J. Magnier, Middle East Politics

Son 48 saat içinde, Suriyeli muhalif güçler –başta Hayat Tahrir eş-Şam (HTŞ) ve Ahrar eş-Şam öncülüğünde, İslamcı cihatçı grupların desteğiyle– İdlib kırsalı, Halep kırsalı ve Halep şehrinin bazı bölgelerinde büyük bir kara harekâtı başlattı.

İnsansız hava araçları ve zırhlı birliklerin desteğiyle gerçekleştirilen bu hızlı ve koordineli saldırılar sonucunda, Şam’ı Halep’e ve Halep’i Lazkiye’ye bağlayan M4 ve M5 uluslararası yolları boyunca stratejik bölgeler de dahil olmak üzere onlarca köy ele geçirildi.

Serakib ve Halep’in büyük bir kısmı gibi kritik şehirler de muhalefetin kontrolüne geçti. Suriye ordusunun savunma hatları neredeyse tamamen çökmüş durumda ve görünüşe göre muhalefet güçlerinin Halep şehrinin tamamını kontrol altına alması an meselesi.

Bu kayıpları geri almak için on binlerce askere ihtiyaç duyulacak, ancak bu, Suriye ordusunun şu anda sahip olmadığı bir kaynak.

Bu hızlı ve beklenmedik ilerleme, Suriye ordusunun bu bölgeleri etkin bir şekilde savunmadaki yetersizliğini bir kez daha gözler önüne seriyor ve Türkiye’nin müttefikleri için kendi hedeflerini ileri taşımak adına büyük bir fırsat yaratıyor.

HTŞ, bu operasyonu “Saldırıyı Caydırma” adıyla duyurarak, bunu İdlib’deki sivillerin hayatını kaybetmesine neden olan Suriye hükümet güçlerinin yakın dönemdeki topçu atışlarına bir misilleme olarak sunuyor.

Fakat operasyon, bir misillemenin ötesinde, muhalefetin 2019’daki Serakib-İdlib savaşlarında kaybettiği toprakları geri alma niyetini açıkça ortaya koyuyor. Hükümet güçleri düzensiz bir şekilde geri çekilirken, Hama vilayetinde aceleyle bir savunma hattı oluşturulmuş durumda.

Ancak muhalefet güçleri, şu anda Hama’ya 20 kilometreden daha az bir mesafede bulunuyor ve bu durum, İdlib ve Halep’in güneyindeki bölgeleri ve çevre kırsallarını hükümetin geri almasını büyük ölçüde olanaksız hale getiriyor.

Halep ve İdlib’deki son saldırı, Suriye çatışmasının ötesine geçen karmaşık bir bölgesel dinamikler ve jeopolitik manevralar ağını gözler önüne seriyor.

İslamcı grupların desteklediği Suriyeli muhalif güçlerin bu operasyonu, İran, Hizbullah ve bölgesel müttefiklerini içeren Direniş Ekseni’ne karşı güç dengesini değiştirme çabalarıyla örtüşüyor.

Aşamalı olarak, bu eksenin üyeleri hedef alınıyor ve her bir ittifak üyesi ciddi darbeler alıyor. Bu taarruz, sonuç itibarıyla Suriye’nin kuzeyindeki ve daha geniş bölgedeki güç dengesini yeniden şekillendirmeye hazırlanıyor.

Suriye denkleminde Türkiye nerede duruyor?

ORTADOĞU

Suudi Arabistan’dan 12 milyar dolarlık tahvil satışı

Yayınlanma

Suudi Arabistan, Vizyon 2030 çerçevesinde geniş çaplı ekonomik dönüşüm projelerini finanse etmek için 2025’e 12 milyar dolarlık tahvil ve Kamu Yatırım Fonu’ndan sağlanan 7 milyar dolarlık krediyle giriş yaptı. Ancak bütçe açığı beklentileri, önümüzdeki yıllarda borçlanmaya olan bağımlılığın artacağına işaret ediyor.

Suudi Arabistan, 2025’e 12 milyar dolarlık tahvil ve Kamu Yatırım Fonu’ndan alınan bir krediyle başlıyor.

Riyad, geniş çaplı ekonomik dönüşüm planlarını finanse etmek amacıyla bu yıl borçlanma kampanyasına hız verdi.

Bloomberg, Suudi Arabistan’ın geçen yıl gelişen piyasalarda en büyük tahvil ihracatçılarından biri olduğunu belirtti.

Pazartesi günü 12 milyar dolarlık tahvil satışı gerçekleştiren Suudi Arabistan, bu hamlesini Kamu Yatırım Fonu’nun 7 milyar dolarlık “İslami kredi” anlaşmasıyla destekledi.

Bu kredi, 20 banka ile yapılan anlaşma kapsamında sağlandı. Ayrıca, Suudi Arabistan Maliye Bakanı, üç yabancı bankadan toplam 2,5 milyar dolar toplandığını duyurdu.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın öncülük ettiği Vizyon 2030 programı kapsamında, Suudi Arabistan hükümeti ekonomisini petrol bağımlılığından kurtarmak için büyük yatırımlar yapıyor.

Bu yatırımlar arasında yeni şehir projeleri (örneğin Neom), elektrikli araçlar ve yarı iletken teknolojileri gibi alanlar bulunuyor. Ayrıca, Suudi Arabistan’ın 2034’te erkekler Dünya Kupası’na ev sahipliği yapacağı da hatırlatıldı.

Bloomberg, Suudi Arabistan’ın önümüzdeki birkaç yıl içinde bütçe açığını sürdürmesinin beklendiğini, bu nedenle borçlanmaya daha fazla bağımlı olacağını vurguladı.

Suudi yetkililere göre, bazı büyük çaplı harcama projeleri ertelenebilir ve Asya Oyunları 2027 ile Dünya Kupası hazırlıkları gibi öncelikli yatırımlara odaklanılabilir.

Yetkililer, bu durumu kısmen finansman kısıtlamalarına ve ekonominin aşırı ısınmasını önleme çabalarına bağladı.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

“Generallerin planının” fikir babası: Hamas askeri çözümle sona erdirilemez

Yayınlanma

Filistinlilerin zorla göç ettirilmesine ilişkin “generallerin planının” fikir babası kabul edilen İsrail ordusunda eski Operasyonlar Bölümü Başkanı General Giora Eiland, Hamas yönetimini sona erdirmenin yolunun “askeri çözümden” geçmediğini söyledi.

Eiland, İsrail’deki yerel bir radyoda yaptığı açıklamada, “İsrail’in Gazze’deki tüm esirlerini geri alması karşılığında savaşı bitirmeye hazır olduğunu beyan etmesi gerekir” dedi.

Gazze’de Hamas yönetimini sona erdirmenin yolunun, “etkinliğini kanıtlayamamış askeri çözümden” geçmediğini belirten Eiland, “Mevcut durumun devam etmesi, sadece daha fazla rehinenin ve daha fazla askerin ölümüne yol açacak. Her yıl ölecek onlarca askerden başka hiçbir sonuç elde edilemeyecek” ifadesini kullandı.

Gazze’nin kuzeyini “yok etme” planı

İsrail ordusu, Gazze Şeridi’nin kuzeyi başta olmak üzere pek çok bölgesi için sık sık “tahliye emirleri” yayımlayarak bölgedeki Filistinlileri zorla yerinden ediyor. İsrail’in özellikle kuzeyi için yayımladığı tahliye emirleriyle “Generallerin Planı” olarak nitelenen planı uygulamaya çalıştığı yorumları yapılıyor.

Söz konusu plan, Filistinlileri, Gazze Şeridi’nin kuzeyinden tehcir etmeyi, ardından bölgenin kuşatılmasını ve gıda, yakıt ve temiz su girişine izin verilmemesini öngörüyor.

Bu durumda silahlı direnişçilerin “ölüm ya da teslim olma” arasında tercihe zorlanması, bölgeyi terk etmeyen veya terk edemeyen Filistinlilere de “düşman unsur olarak muamele edilmesini” içeriyor.

Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki İsrail yönetimi, Gazze’de işgali sürdürmeyi ve bunu kalıcı hale getirmeyi amaçlıyor.

Bu kapsamda Netanyahu, İsrail ile Hamas arasında olası bir esir takası ve ateşkes mutabakatı için Gazze Şeridi’nin kuzeyi ile güneyini ayıran Netzarim Koridoru ve Mısır-Gazze sınırındaki Philadelphia Koridoru’ndaki işgalin devam etmesi şartını ileri sürüyor.

Netanyahu, İsrail ve uluslararası kamuoyunda siyasi nedenlerle ve kendi çıkarları gereği Hamas ile esir takası anlaşması yapmamakla suçlanıyor.

İsrail muhalefeti ve esir yakınları da Netanyahu ve hükümetini, ateşkes ve esir takası müzakerelerinde mevcut tekliflere yeni maddeler ekleyerek anlaşmaya yanaşmamakla itham ediyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

HTŞ’nin “işgal” sessizliği hayal kırıklığı yarattı

Yayınlanma

Suriye’nin Kuneytra kentinde İsrail’in saldırılarını durdurmak için harekete geçilmemesi hayal kırıklığı yarattı.

Suriyeliler yeni hükümetin, evleri ve meyve bahçelerini yıkan İsrail ordusunu bölgeden çıkarmasını istiyor.

Suriye’nin güneyindeki Kuneytra ilinin merkezindeki bir ana yol, toprak yığınları, devrilmiş palmiye ağaçları ve bir zamanlar trafik lambası olduğu anlaşılan metal bir direkle kapatıldı. Bariyerlerin diğer tarafında bir İsrail tankı caddenin ortasında manevra yaparken görülebiliyor.

İsrail güçleri, Suriye ile İsrail arasında 1974’te imzalanan ateşkes anlaşmasıyla oluşturulan Golan Tepeleri’ndeki BM’nin denetlediği tampon bölgede yer alan bölgeye, Beşar Esad’ın geçen ay devrilmesinden kısa bir süre sonra girdi. İsrail ordusu, Suriye’de durum netleşene kadar orada kalacağını ve konuşlanmanın düşman unsurların bölgeye girmesini önlemek için bir güvenlik önlemi olduğunu ileri sürdü.

İsrail ordusunun tampon bölge dışındaki Suriye topraklarına da girmesi Suriye halkının protestolarına neden oldu. Bölge sakinleri İsrail güçlerinin bazı bölgelerde evleri yıktığını ve çiftçilerin tarlalarına gitmesini engellediğini söylüyor. En az iki olayda İsrail askerlerinin kendilerine yaklaşan göstericilere ateş açtığı bildirildi.

İsrail askerleri, işgali protesto eden sivillere ateş açtı

The Times of Israel’e konuşan bir askeri kaynak, İsrail ordusunun, askerlerin iki evi ve eski bir ordu karakolunu yıktığı ya da Suriyeli çiftçilerin arazilerine ulaşmasını engellediği olaylardan haberdar olmadığını söyledi. Kaynak, ordunun, askerlerin bir ağaç korusunu tahrip ettiğinden de haberdar olmadığını, ancak olayın operasyonel faaliyet sırasında meydana gelmiş olabileceğini ileri sürdü.

Küçük köyler ve zeytinliklerden oluşan sakin bir bölge gibi görünen Kuneytra’da vatandaşlar hem İsrail’in ilerleyişinden hem de Suriye’nin yeni yetkilileri ve uluslararası toplumun harekete geçmemesinden dolayı hayal kırıklığına uğradıklarını belirtiyor.

Rinata Fastas, İsrail güçlerinin yerel hükümet binalarına baskın düzenlediğini ancak şu ana kadar yerleşim bölgelerine girmediğini söyledi. Fastas’ın evi, eskiden Baas Şehri olarak adlandırılan ve şimdi Selam Şehri olarak değiştirilen, yeni kapatılmış bölgenin hemen içinde yer alıyor. Fastas, İsrail askerlerinin daha da ilerlemesinden ya da zaten ele geçirdikleri bölgeyi kalıcı olarak işgal etmeye çalışmasından korktuğunu söyledi. İsrail, 1967’deki Altı Gün Savaşı sırasında Suriye’den ele geçirdiği ve daha sonra ilhak ettiği Golan Tepeleri’ni halen kontrol ediyor. ABD dışında uluslararası toplum buranın işgal altında olduğunu kabul ediyor.

Fastas, şu anda ulusal kurumlarını ve ordusunu sıfırdan inşa etmeye çalışan Suriye’nin, İsrail ile askeri olarak karşı karşıya gelecek durumda olmamasını anladığını söyledi. Ancak “Peki neden yeni Suriye devletinde hiç kimse çıkıp Kuneytra vilayetinde yaşanan ihlallerden ve halka karşı yapılanlardan bahsetmiyor” diye sordu.

Suriye’nin yeni yöneticileri İsrail’le karşı karşıya gelmek istemiyor

Birleşmiş Milletler İsrail’i tampon bölgeye girerek 1974 ateşkes anlaşmasını ihlal etmekle suçladı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, “İsrail’in güvenliğini sağlayacak başka bir düzenleme bulunana kadar” askerlerin bölgede kalacağını söyledi. Netanyahu, bu açıklamayı Suriye’nin en yüksek dağı olan Hermon Dağı’nın karlı zirvesinde yaptı.

Geçen hafta Kan kamu yayın kuruluşu kaynaksız bir haberde yeni Suriye yönetiminin ABD’den İsrail’e tampon bölgeden çekilmesi için baskı yapmasını istediğini söyledi. Ancak İsrailli yetkililer, yayın kuruluşuna konuyla ilgili resmi bir talep almadıklarını belirtti.

İsrail tankları Şam’a 23 kilometre mesafede

Konuyla ilgili, isminin açıklanmaması koşuluyla konuşan İsrailli bir yetkili, ordunun yeni Suriyeli yetkililerin İsrail için bir tehlike oluşturmadığından emin olana kadar ele geçirdiği bölgede kalacağını söyledi.

Yeni Suriye hükümeti, İsrail’in hava saldırıları ve Suriye topraklarındaki ilerleyişi hakkında BM Güvenlik Konseyi’ne şikâyette bulundu.

Ancak bu konu, ülke üzerindeki kontrolü sağlamlaştırmaya, eski isyancı gruplardan oluşan bir yapıyı yeni bir ulusal orduya dönüştürmeye ve Batı yaptırımlarının kaldırılması için bastırmaya çalışan Suriye’nin yeni yöneticileri için bir öncelik gibi görünmüyor.

Ülkenin yeni fiili lideri, eski İslamcı isyancı grup Heyet-i Tahrir Şam’ın lideri Ahmed el-Şara da Suriye’nin İsrail ile askeri bir çatışma arayışında olmadığını ve komşularına ya da Batı’ya tehdit oluşturmayacağını açıkça söyledi.

Bu arada Kuneytra sakinleri büyük ölçüde kendi başlarının çaresine bakmak zorunda bırakıldı.

Tampon bölge içinde yer alan Rafid köyünde halk, İsrail ordusunun iki evi, bir ağaç korusunu ve eski bir ordu karakolunu yıktığını söyledi.

Belediye Başkanı Ömer Mahmud İsmail, İsrail güçleri köye girdiğinde İsrailli bir subayın kendisine “Ben senin dostunum” dediğini söyledi. İsmail, “Ona ‘Sen benim arkadaşım değilsin, öyle olsaydın böyle girmezdin’ dedim” dedi.

Protesto düzenleyen halka İsrail ateşi

Tampon bölgenin dışında bir köy olan Dawaya’da 18 yaşındaki Abdülrahman Halid el-Akka 25 Aralık’ta yaklaşık 100 kişi ile birlikte İsrail saldırısını protesto ettiğini ve “Suriye özgürdür, İsrail defol!” sloganları attığını söyledi. “Silahımız yoktu, sadece üzerimizdeki kıyafetlerle oradaydık. Ama onlara yaklaştığımızda bize ateş etmeye başladılar” dedi.

Bölge sakinleri ve basında çıkan haberlere göre altı protestocu yaralandı.

HTŞ’nin Şam Valisi Mervan: İsrail ile sorunumuz yok, belki korktukları için Suriye’yi biraz bombalamışlardır

Orduya göre askerler, aralarında bölgede faaliyet gösteren kuvvetlere yaklaşanların da bulunduğu birkaç grubu tespit etti. “Protestoculara uzaklaşmaları çağrısında bulunduktan sonra, kuvvetler onları dağıtmak için ateşle karşılık verdi” diyen İsrail ordusu, ‘bölgedeki kayıplarla ilgili iddianın incelendiğini’ de sözlerine ekledi.

Maariyah köyünde 20 Aralık’ta meydana gelen benzer bir olayda bir kişi daha yaralanmıştı. Ordu o zaman askerlerin havaya uyarı ateşi açtığını ve ardından hızla yaklaştığı ve durması için yapılan çağrılara aldırış etmediği için bir adamın bacaklarını hedef aldığını söylemişti.

Yerel bir Sünni din görevlisi olan Adel Subhi el-Ali’nin 21 yaşındaki oğlu da 25 Aralık protestosunda karnından vuruldu. Önce kendisini tedavi edecek kapasiteye sahip olmayan yerel bir hastaneye, ardından da Şam’a götürülerek ameliyat edildi. Ali, İsrail tanklarının ilerlediğini gördüğünde “topraklarımızın işgal edildiğini hissettik. Bu yüzden silahımız olmamasına rağmen onu savunmak zorunda kaldık… Buraya yerleşmeleri imkânsız” dedi.

Protesto gününden bu yana İsrail ordusunun bölgeye geri dönmediğini söyledi.

Ali, uluslararası topluma 1974 ateşkes anlaşmasına atıfta bulunarak Golan Tepeleri’ni Suriye’ye iade etmesi çağrısında bulundu. Ancak Suriye’nin elinde çok az koz olduğunu da kabul etti. “Sıfırdan başlıyoruz, bir devlet inşa etmemiz gerekiyor” diyen Ali, Suriye’nin yeni liderlerinin sözlerini tekrarladı: “Şu anda ülke olarak başka bir ülkeyle savaşmaya hazır değiliz.”

Kaynak: El-Meyadin, Times of Israel, Associated Press

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English