Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Yunanistan’daki ABD üslerinin Rusya’ya karşı kurulduğu iddiasını inandırıcı bulmadıklarını söyledi ve Yunanistan’a şu uyarıda bulundu: “Arkanızda kim var ona bakmayın. Karşınıza almaya çalıştığınız kim var ona bakın.”
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından düzenlenen “Ege ve Doğu Akdeniz’de Türk Dış Politikası” panelinin açılış konuşmasını yaptı. Çavuşoğlu, büyük güç mücadelesinde Türkiye’nin uluslararası konumunu giderek güçlendirdiğini vurgulayarak, sert ve yumuşak güç unsurlarını dengeli bir şekilde kullandığını dile getirdi. Türk dış politikasında bazı başlıkları “milli dava” olarak nitelendirdiklerini kaydeden Çavuşoğlu, bunların Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs olduğunu ifade etti.
Yunanistan’ın maksimalist tutumu ve hukuk dışı adımlarına karşı Türkiye’nin verdiği yanıtların Yunanistan’ı çileden çıkardığını kaydeden Çavuşoğlu, bu ülkenin stratejik vizyon eksikliği olduğunu da vurguladı. Ege Denizi’nde ekonomik, ticari, askeri ve kültürel bakımdan temel ve hayati nitelikte hak ve çıkarların olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, Ege’nin dostluk ve iş birliği denize haline gelemediğini dile getirdi.
Ege’deki anlaşmazlıklar
Çavuşoğlu, birbiriyle bağlantılı Ege ihtilaflarının yıllardır çözülemediğini belirterek bu ihtilafları şöyle sıraları:
Kara sularının ve hava sahasının genişliği.
Kıta sahanlığının sınırlandırılması.
Doğu Ege adalarının gayri askeri statüsünün ihlali.
Ege’deki bazı ada, adacık ve kayalıkların aidiyeti.
FIR, NAVTEX, arama kurtarma gibi hizmet sahaları .
Kara suları sınırı anlaşmazlığı
Yunanistan’ın 1995’ten bu yana Ege’de kara sularını 12 mile çıkarmakla Türkiye’yi tehdit ettiğini kaydeden Çavuşoğlu, kara sularının tek taraflı olarak 6 milin 1 mil üzerine dahi çıkarılmasına izin vermeyeceklerini vurguladı: “Ege’yi fiilen Yunan gölü haline getirecek, bizi kıyılarımıza hapsedecek, meşru ve hayati çıkarlarımıza zarar verecek böyle bir oldubittiyi kesinlikle kabul etmeyiz.” Öte yandan, Yunanistan’ın hava sahası iddialarının da dünyada hiçbir örneği olmadığına işaret eden Çavuşoğlu, “(Yunanistan’ın) Ege’de 6 mil karasu genişliğine rağmen 10 mil hava sahası uygulaması uluslararası hukukun çok açık ihlalidir” dedi.
Adaların silahlandırılması
Bakan Çavuşoğlu, Doğu Ege adalarının anlaşmalarla gayri askeri statüye alındığını ve bu statünün sürdürülmesi koşuluyla Yunanistan’a devredildiğini hatırlattı. Söz konusu 23 adadan en az 16’sının Yunanistan tarafından silahlandırıldığını vurgulayan Çavuşoğlu, “Bu durum bizim güvenliğimiz için bir tehdit. Biz Yunanistan’ın uluslararası hukuka uymasını ve gayri askeri statüyü yeniden tesis etmesini istiyoruz” ifadesini kullandı. Yunanistan’ın ihlalleriyle ilgili Birleşmiş Milletlere (BM) 2021’den bu yana üç mektup gönderdikleri bilgisini paylaştı: “Yunanistan’ın çıldırmaya başlamasının sebeplerinden bir tanesi de bu. Bizim bir mektubumuza sekiz ay sonra, onda da hukuki içerik yok, tamamen kara propaganda içeren mektubu ancak 8 ay sonra gönderebiliyor. 8 ay ne yapacağını şaşırıyor.”
Aidiyeti belirsiz adalar
Çavuşoğlu, Yunanistan’ın kendi argümanlarına güvenmediği için Uluslararası Adalet Divanı’nın yargı yetkisine çekince koyduğunu hatırlattı. Ege’deki bazı ada, adacık ve kayalıkların aidiyeti meselesinin Yunanistan’la anlaşmazlıklardan bir diğeri olduğunu kaydeden Çavuşoğlu, Yunanistan’ın diğer meselelerle birlikte bu meseleleri de barışçıl yöntemlerle çözmeye hazır olması durumunda Türkiye’nin de her zaman hazır olduğunu vurguladı.
Sorun neden çözülemiyor?
Çavuşoğlu, Ege sorunlarının çözülememesinin nedenlerini şöyle sıraladı:
Yunanistan’ın Ege’yi bir Yunan denizi olarak görmesi. Türkiye’nin hak ve çıkarlarını yok sayması
Yunanistan’ın kıta sahanlığı dışında diğer Ege ihtilaflarını yok sayması.
Yunanistan’ın çözüm için uluslararası yargı yolunu tıkaması.
Yunanistan’ın çözüm yerine Avrupa Birliği (AB) ve üçüncü ülkeleri arkasına alarak Türkiye’ye maksimalist pozisyonlarını kabul ettirmeyi umut ettiğini kaydeden Çavuşoğlu, AB ve bazı AB üyesi ülkelerin de “Yunanistan’ın değirmenine su taşıdığını” dile getirdi.
Yunanistan’ın en haksız durumda da ne kadar haklı olduklarını anlatmada çok yetenekli olduğunu kaydeden Çavuşoğlu, “Biz yaptıklarımızı anlatma konusunda kendi aramızda özeleştiri de yapıyoruz, ‘iyi anlatamıyoruz’ diye. Ama Yunanistan gibi yüzsüz, arsız ve yalancı olmak lazım. Onu da yapamıyoruz biz. Gerçekleri söylüyoruz. Hukuki argümanlar ortaya koyuyoruz. Biz gerekli yanıtı hem sahada hem de masada veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz” değerlendirmesinde bulundu.
Doğu Akdeniz’deki anlaşmazlıklar
Doğu Akdeniz ve Kıbrıs sorununa değinen Çavuşoğlu, Kıbrıs’ın bir Yunan veya Rum adası olmadığını, Adanın egemenliğinin 1960’ta adadaki Kıbrıs Türk ve Rum halkına verildiğini söyledi.
Çavuşoğlu, Rum tarafının iktidarı ve refahı Türklerle paylaşmak istemediğini belirterek, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) lideri Nikos Anastasiadis’le görüşmesinde bunları bizzat Anastasiadis’in söylediğini vurguladı. Gayriresmi 5+BM toplantısında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın gerçekçi ve çözüm odaklı bir vizyon ortaya koyduğunu hatırlatan Çavuşoğlu, BM Güvenlik Konseyinin Kıbrıs Türk halkının müktesep haklarının tescili konusunda bugüne kadar adım atmadığını ifade etti. Çavuşoğlu, Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanları konusuna değinerek, Rum kesiminin Türkiye ve KKTC’nin haklarını ihlal eden Mısır, Lübnan ve İsrail’le münhasır ekonomik bölge (MEB) sınırlandırma anlaşmalarını kabul etmediklerini söyledi.
Çavuşoğlu, 2021’den bu yana Yunanistan ve Rum kesiminin Türk kıta sahanlığına 9 kez girme teşebbüsü olduğunu belirterek, aldıkları tedbirlerle hiçbir gemiyi buraya sokmadıklarını vurguladı. Kapsamlı “Doğu Akdeniz Konferansı” önerisinin de halen masada olduğunu hatırlatan Çavuşoğlu, KKTC ile Rum tarafı arasında hakça paylaşım konusunda bir anlaşmaya varılması durumunda Doğu Akdeniz’deki sorunların yüzde 51’inin otomatik olarak çözülmüş olacağını belirtti. Çavuşoğlu, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin haklarını kararlılıkla korumaya devam edeceklerinin altını çizdi.
‘Aklını peynir ekmekle yemiş olması lazım’
Çavuşoğlu panelin soru cevap kısmında Yunanistan’da son zamanlarda kurulan ABD üsleri ve ülkenin çeşitli savunma anlaşmaları yapmasına yönelik soru üzerine şunları söyledi:
“Bunlar Rusya’ya karşı kurulan üsler diyor. İnandırıcı değil. Yunanistan’da bulunan ABD Büyükelçisi’nin attığı tweetler tamamen Yunan yanlı, Yunanistan’ı destekleyen tweetler. Türkiye’de de ABD’nin bir büyükelçisi var. Onları bu konuda biraz Türkiye’yi desteklediğini ima eden bir açıklaması oldu mu bugüne kadar? Sonuçta ABD’nin terazisi bozuldu. Kendilerine de uyarılarda bulunduk. Bunların Yunanistan’a da bir faydası olmadığını, Yunanistan’ı çözümden daha da uzaklaştırdığını söyledik.”
Bakan, Yunanistan’ın Türkiye’ye saldırı hazırlığında olduğu iddiasıyla ilgili de şunları söyledi: “Yunanistan’ın bize yönelik bir saldırıya hazırlanması demek Yunanistan’ın beynini peynir ekmekle yemesi demek gibi bir şey. Yunanistan’a şunu da söylüyoruz, arkanızda kim var ona bakmayın. Yanı başınızda kim var komşu ve karşınıza almaya çalıştığınız kim var ona bakın. İş birliği istiyorsanız hazırız ama Türkiye’yi karşılarına almak ne demek bunu da iyi biliyorlardır.”
Çavuşoğlu, ABD’nin Kıbrıs Rum kesimine yönelik kaldırılan silah ambargosuna yönelik ise “Bu silahı kime karşı veriyorsun? Kıbrıs Türklerine karşı. Biz de ilave SİHA ve ilave takviye yapıyoruz. Onlar karar alır biz yaparız” ifadelerini kullandı.
‘Anlaşmalar Mısır’ın aleyhine değil’
Mısırlı mevkidaşı Semih Şükri’nin Türkiye’yle ilişkileri normalleşme sürecini durdurduklarını açıklamasına yönelik soruyu yanıtlayan Çavuşoğlu, Türkiye’nin normalleşme sürecine girdiği başka ülkeler de bulunduğunu ancak bu sürecin Mısır’la daha yavaş ilerlediğini ifade etti. “Bunun sebebi biz değiliz” diyen Çavuşoğlu, Türkiye’nin Libya’yla imzaladığı anlaşmalara değinerek “Libya ile yaptığımız deniz yetki alanları anlaşması ya da en son imzaladığımız hidrokarbon anlaşması Mısır’ın aleyhine değil ki. Mısır bizimle anlaşma imzalarsa Yunanistan’la yaptığı anlaşmadan çok daha fazla deniz yetki alanı elde edecek. 40 bin kilometrekareden bahsediyoruz” diye konuştu.
Çavuşoğlu, Libya’daki hükümetin meşru olmadığı iddialarına da yanıt vererek BM’nin şu anki yönetimi meşru gördüğünü belirterek “Libya ile yaptığımız daha önceki güvenlik anlaşmasının bugüne uyarlanması da Mısır’ın aleyhine değil. Mısır’a yönelik bir hamle değil. Biz olmasaydık Libya bugün Suriye olacaktı. Yani Trablus’a yönelik saldırıyı durdurmasaydık biz bugün sokak savaşına dönecekti. Bizim burada mevcudiyetimiz aslında barış ve istikrarın teminatı. Bu, Mısır’a yönelik bir hamle değil” ifadelerini kullandı. Çavuşoğlu, Türkiye açısından Mısır’a yönelik herhangi bir sorunun olmadığına, Mısır’ın herkes için önemli bir ülke olduğuna da vurgu yaptı.
Dünya genelinde açlık çeken ya da başka şekillerde mücadele eden insanların sayısı artarken, dünyanın en zengin ülkelerinin bu insanlara yardım etmek için ayırdığı para miktarı düşüyor.
Birleşmiş Milletler, önümüzdeki yıl insani yardıma ihtiyaç duyacağını tahmin ettiği 307 milyon insanın en iyi ihtimalle %60’ına yardım edebilecek kadar para toplayabileceğini söylüyor. Bu da 2025 yılında en az 117 milyon insanın gıda ya da diğer yardımları alamayacağı anlamına geliyor.
BM ayrıca, kendi verilerine göre, dünya genelinde insani yardım için talep ettiği 49,6 milyar doların yaklaşık %46’sını toplayarak 2024 yılını tamamlayacak. Bu, dünya kuruluşunun üst üste ikinci kez hedeflediği miktarın yarısından daha azını topladığı yıl oldu.
Eksiklik, insani yardım kuruluşlarını açlar için tayınları kesmek ve yardım almaya uygun insan sayısını azaltmak gibi acı verici kararlar almaya zorladı.
Suriye gibi ülkelerde gıda yardımı kısılıyor
Bunun sonuçları, BM’nin ana gıda dağıtıcısı olan Dünya Gıda Programının (WFP) 6 milyon insanı beslediği Suriye gibi yerlerde hissediliyor. Örgütün ortaklıklar ve kaynak seferberliğinden sorumlu genel müdür yardımcısı Rania Dagash-Kamara, bu yılın başlarında yardım bağışlarına ilişkin tahminlerini göz önünde bulunduran WFP’nin yardım etmeyi umduğu kişi sayısını yaklaşık 1 milyona düşürdüğünü söyledi.
Dagash-Kamara mart ayında WFP’nin Suriye personelini ziyaret ettiği esnada verdiği bir röportajda, “Söyledikleri şu oldu: ‘Bu noktada açları doyurmak için açlardan alıyoruz’,” demişti.
BM yetkilileri yaygın çatışmalar, siyasi huzursuzluk ve aşırı hava koşulları gibi kıtlığı tetikleyen faktörlerin olduğu bir dönemde iyimser olmak için çok az neden görüyor.
BM’nin insani işlerden sorumlu genel sekreter yardımcısı ve acil yardım koordinatörü Tom Fletcher Reuters’a verdiği demeçte, “En çok ihtiyaç duyanlara yapılan çağrıları azaltmak zorunda kaldık,” dedi.
Trump’ın uluslararası kuruluşlara bağışları azaltması bekleniyor
Mali baskılar ve değişen iç siyaset, bazı zengin ülkelerin nereye ne kadar bağış yapacaklarına dair kararlarını yeniden şekillendiriyor. BM’nin en büyük bağışçılarından biri olan Almanya, genel kemer sıkma politikasının bir parçası olarak 2023’ten 2024’e kadar 500 milyon dolarlık fon kesintisine gitti.
Alman hükümeti, 2025 yılı için insani yardımda 1 milyar dolarlık bir kesinti daha yapılmasını önerdi. Şubat ayında yapılacak federal seçimlerden sonra yeni parlamento gelecek yılın harcama planına karar verecek.
İnsani yardım kuruluşları da ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın ocak ayında ikinci dönemine başladıktan sonra ne önereceğini izliyor.
Trump’ın danışmanları insani yardıma nasıl yaklaşacağını söylemedi ancak Trump ilk döneminde ABD fonlarını azaltmaya çalışmıştı.
ABD, dünya genelinde açlığın önlenmesi ve açlıkla mücadelede başrolü oynuyor. Ülke, son beş yılda 64,5 milyar dolar insani yardım sağladı. Bu rakam, BM tarafından kaydedilen toplam katkıların en az %38’ine tekabül ediyor.
AB, ABD ve Almanya yardımlarda başı çekiyor
İnsani yardım fonlarının çoğunluğu sadece üç zengin donörden geliyor: ABD, Almanya ve Avrupa Komisyonu.
Reuters’ın BM katkı verilerini incelediği araştırmaya göre, 2020-2024 yılları arasındaki krizlere yanıt olarak BM tarafından kaydedilen 170 milyar doların %58’ini bu ülkeler sağladı.
Diğer üç güç (Çin, Rusya ve Hindistan) aynı dönemde BM tarafından takip edilen insani yardım fonlarının %1’inden daha azına toplu olarak katkıda bulundu.
Dünyanın en büyük ikinci GSYİH’sine sahip Çin, 2023 yılında insani yardıma 11,5 milyon dolar katkıda bulunarak yardım/GSYİH oranı bakımından 32. sırada yer aldı..
Beşinci en büyük GSYİH’ye sahip Hindistan da aynı yıl 6,4 milyon dolarlık insani yardımla 35. sırada yer aldı.
Washington’daki Çin Büyükelçiliği sözcüsü Liu Pengyu, Çin’in WFP’yi her zaman desteklediğini söyledi ve ülkesinin kendi sınırları içinde 1,4 milyar insanı beslediğini belirterek, “Bu başlı başına dünya gıda güvenliğine büyük bir katkıdır,” dedi.
ABD’nin gıda yardımı kısıtlamaları
ABD, en büyük insani gıda yardımı sağlayıcılarından biri olan Dünya Gıda Programına yaptığı katkıların neredeyse tamamına kısıtlamalar getirme konusunda uzun süredir devam eden bir uygulamaya sahip.
Reuters tarafından incelenen WFP verilerine göre, ABD’nin WFP’ye yaptığı bağışların %99’undan fazlası son 10 yılın her birinde kısıtlamalar içeriyordu.
Amerikan insani yardım harcamalarını denetleyen ABD Uluslararası Kalkınma Ajansının (USAID) bir sözcüsü, yardım koşullarıyla ilgili bir soru üzerine, ajansın “Kongrenin gerektirdiği yükümlülükler ve standartlar doğrultusunda” hareket ettiğini söyledi.
Sözcü, bu standartların insani yardımın verimliliğini ve etkinliğini artırmayı amaçladığını ve yardım koşullarının “ABD vergi mükelleflerinin fonlarının sorumlu bir şekilde kullanılmasını sağlamak için uygun bir gözetim ölçüsü” sağlamayı amaçladığını söyledi.
Donör kuruluşların bazı mevcut ve eski yetkilileri de kısıtlamaları savunuyor ve küresel gıda yardımı sistemine musallat olan hırsızlık ve yolsuzluklara işaret ediyorlar.
Rusya Savunma Bakanlığı, ABD’nin Ukrayna’daki biyolojik araştırma projelerini Afrika’ya taşıyarak askeri biyolojik faaliyetlerini genişlettiğini duyurdu. Bakanlık, bu projelerin, Afrika ülkelerinin biyogüvenlik egemenliğini tehdit ederek ABD’nin küresel etkisini artırmayı amaçladığını belirtti.
Rusya Savunma Bakanlığı, ABD’nin biyolojik araştırma projeleriyle ilgili dikkat çekici bir açıklamada bulundu.
Bakanlık, ABD’nin Ukrayna’daki biyolojik silah programlarını Afrika’ya taşıyarak burada geniş çaplı askeri biyolojik faaliyetler yürüttüğünü öne sürdü.
Rusya’ya göre, bu projeler yalnızca tamamlanmamış çalışmaları sürdürmekle kalmıyor, aynı zamanda Afrika ülkelerinin biyogüvenlik alanındaki egemenliklerini de tehlikeye atıyor.
Bakanlıktan yapılan açıklamada, “ABD, Afrika’yı tehlikeli enfeksiyon etkenleri için bir deney sahası ve ilaç testi merkezi olarak kullanıyor. Bu durum, bölgede biyolojik güvenliği ciddi şekilde riske atıyor,” ifadelerini kullandı.
Moskova, ABD’nin biyolojik kontrol sisteminin belirli bir plan çerçevesinde ilerlediğini iddia ediyor. Bu plan dört temel adım üzerinden yürütülüyor:
ABD, bölgede sık görülen hastalıkları (şarbon, tularemi, veba gibi) öne çıkararak yerel hükümetlerin biyogüvenlikte yetersiz olduğunu savunuyor ve bu alanda destek teklif ediyor.
Aynı zamanda ABD, tehlikeli patojenlerin incelenmesi amacıyla biyolojik araştırma merkezleri kuruyor. Örneğin, Nijerya’da 2024 yılına kadar ortak bir tıbbi araştırma merkezi açılması planlanıyor.
Pentagon’un Tehdit Azaltma Müdürlüğü (DTRA), yerel uzmanlara kısa süreli eğitimler sunuyor ve bu kişilerin, ABD’nin elektronik hastalık gözetim sistemine entegrasyonunu sağlıyor.
Bununla beraber Washington yönetimi, projelerin ilerleyen aşamalarında biyogüvenlik ve sağlık standartlarını yerel hükümetlere zorunlu kılarak, bu ülkelerin bağımsızlığını kısıtlıyor.
Rusya Savunma Bakanlığı, Afrika’da ABD’nin askeri biyolojik faaliyetlerini destekleyen belgeler sundu. Buna göre, ABD şu projeleri yürütüyor:
Kenya’daki Amerikan Ordusu Tıbbi Araştırma Merkezi, bulaşıcı hastalıkların yayılmasını izlemek için saha istasyonları ağı kuruyor.
Senegal’de Pentagon’un finanse ettiği 35 milyon dolarlık bir laboratuvar kompleksi inşa ediliyor.
Gana ve Cibuti’de ABD Donanması Tıbbi Araştırma Merkezi, bölgede tehlikeli patojenlerin izolasyonu ve dizilenmesi üzerine çalışıyor.
Gine’de ise sağlık sistemine 40 milyon dolarlık destek sağlanırken, aynı zamanda ciddi enfeksiyonlara yönelik araştırmalar yapılıyor.
Ukrayna’daki biyolojik laboratuvar projeleri
Rusya, Mart 2022’den bu yana Ukrayna’daki ABD biyolojik araştırma laboratuvarlarına ilişkin çeşitli iddialar ve belgeler yayımladı. Bu iddialar, Batılı medya organları ve uluslararası kuruluşlar tarafından genellikle reddedildi veya dezenformasyon olarak nitelendirildi.
Mart 2022’nin başlarında Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna’nın Rus askeri operasyonunun başlamasının ardından tehlikeli patojenleri aceleyle imha ettiğini gösteren belgeler yayımladı.
Batılı medya organları ise Ukrayna’da bu tür patojenlerin varlığını tamamen reddetti. Aynı dönemde Rusya Savunma Bakanlığı, üzerinde çalışılan patojenler ve bu çalışmalara katılan Amerikan kuruluşları hakkında detaylar paylaştı.
Mart 2022’nin sonlarına doğru, Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna’daki ABD biyolojik silah programına dair, New York merkezli Rosemont Seneca adlı bir firmanın finansmana dahil olduğunu gösteren ek belgeler sundu. Bu firma, ABD Başkanı Joe Biden’ın oğlu Hunter Biden’a ait.
Nisan ve Mayıs 2022’de Rusya, ABD’li uzmanların Ukrayna’da insanlar üzerinde testler yaptığını iddia eden ek detaylar yayımladı. Haziran 2022’de Moskova’da düzenlenen bir konferansta, Pentagon’un Ukrayna’daki biyolojik silah programlarına dair bilinen bilgiler derlendi. Kısa bir süre sonra Pentagon, Ukrayna’da 46 biyolojik laboratuvarı finanse ettiğini kabul etti, fakat bunların sadece sağlık önlemleri için kullanıldığını belirtti.
Haziran ve Temmuz 2022’de, Rusya Savunma Bakanlığı, ABD biyolojik silah programları ve araştırılan patojenler hakkında daha fazla detay yayımladı. Ağustos 2022’de Rusya, Kovid-19’un ABD üretimi bir biyolojik silah olduğunu iddia etti ve Eylül 2022’de ABD’nin Ukrayna’daki biyolojik silah programlarına dair ek bilgiler sundu.
Eylül 2022’de, Rusya, Biyolojik Silahlar Sözleşmesi taraf devletlerinin özel bir toplantısını talep etti ve ABD ile Ukrayna’ya 20 soru yöneltti; ancak bu sorular yanıtlanmadı. Aralık 2022 ve Ocak 2023’te, Rusya Savunma Bakanlığı ek detaylar sundu.
Mart ve Nisan 2023’te, Rusya Savunma Bakanlığı, mRNA aşıları hakkında ilk kez açıklamalarda bulundu ve bu aşıların tehlikelerine dair ek bilgiler yayımladı.
Mayıs 2023’te, Pentagon’un Ukrayna’da göçmen kuşlar üzerinde, bulaşıcı hastalıkların yayılması amacıyla araştırmalar yaptığına dair iddialar sundu. Haziran ve Temmuz 2023’te Rusya, Bill Gates’in rolü ve sivrisinekler ile keneler üzerinde yapılan araştırmalar hakkında bilgiler paylaştı.
Ağustos 2023’te Rusya Savunma Bakanlığı, ABD’nin Kovid-19’u yarattığı ve daha tehlikeli patojenlerle yeni bir pandemi hazırlığında olduğu iddialarını güçlendirdi. Eylül ve Ekim 2023’te, Rusya, ABD’nin programlarını nasıl gizlediğine ve uluslararası denetimlerden kaçındığına dair bilgiler sundu.
Ağustos 2024’te Rusya Savunma Bakanlığı, Pentagon’un Ukrayna’daki tamamlanmamış projelerini geri çektiğini ve ABD hükümetinin bu araştırmaları gizlemeye çalıştığını bildirdi.
NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy tarafından zaman zaman sert bir şekilde eleştirilmesini haksız bulduğunu söyledi.
dpa’nın aktardığına göre Rutte 23 Aralık Pazartesi günü verdiği bir mülakatta, “Zelenskiy’e sık sık Olaf Scholz’u eleştirmeyi bırakması gerektiğini söyledim, çünkü bunun haksızlık olduğunu düşünüyorum,” dedi.
Rutte ayrıca Scholz’un aksine Ukrayna’ya Taurus seyir füzeleri tedarik edeceğini ve bunların kullanımına sınır koymayacağını söyledi.
“Genel olarak, bu tür kabiliyetlerin Ukrayna için çok önemli olduğunu biliyoruz,” diyen Rutte, müttefiklerin ne vermesi gerektiğine karar vermenin kendisine bağlı olmadığını da sözlerine ekledi.
Scholz’un kasım ayında Rusya lideri Vladimir Putin ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından Zelenskiy, bunun “Rus lideri izole etme” ve Ukrayna’daki savaşı “adil bir barışla” sona erdirme çabalarını baltalayan bir “Pandoranın kutusunu” açtığını söylemişti.
Öte yandan Zelenskiy pazar günü Ukraynalı diplomatlara yaptığı bir konuşmada, Ukrayna’nın NATO üyeliğinin “ulaşılabilir” olduğunu ama Kiev’in bunun gerçekleşmesi için müttefiklerini ikna etmek için mücadele etmesi gerektiğini söyledi.
Zelenskiy Kiev’deki toplantıda diplomatlara, “Hepimiz Ukrayna’nın NATO’ya davet edilmesinin ve ittifaka üye olmasının sadece siyasi bir karar olabileceğini anlıyoruz. Ukrayna için ittifak sağlanabilir, fakat bu karar için gerekli tüm düzeylerde mücadele edersek sağlanabilir,” dedi.
Zelenskiy müttefiklerin Ukrayna’nın NATO’ya neler katabileceğini ve ittifaka üyeliğinin küresel ilişkileri nasıl istikrara kavuşturacağını bilmeleri gerektiğini söyledi.
Geçen hafta Zelenskiy Avrupa ülkelerini Rusya ile savaş sona erdikten sonra Ukrayna’yı korumak için garanti vermeye çağırmış ve Ukrayna’nın nihayetinde ittifaka üyelik yoluyla daha fazla korumaya ihtiyaç duyacağını söylemişti.