Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Hollandalı düşünce kuruluşu: Gazze’deki kriz yeni oluşmaya başlayan Rusya-Türkiye-İran üçgenine ivme kazandırdı

Yayınlanma

Hollandalı düşünce kuruluşu Clingendael, Suriye, Ukrayna ve son olarak 7 Ekim’den sonra Gazze Şeridi’nde tırmanan savaşların Kafkaslardaki kırılgan duruma etkisini değerlendirdi.

Clingendael’in raporunda, Batı’nın Rusya ve İran’a yönelik yaptırımlarının ve İsrail’in Gazze’ye yönelik yıkımına verdiği destek ve Kafkasya’daki istikrar ve büyüme beklentilerine değinildi.

Raporda, “Rusya’nın yaptırımların delinmesi dünyasına görece ‘yeni katılan’ bir ülke olması nedeniyle İran, Rusya’nın mevcut mali ve ticari ağları baypas etmesine ve yasa dışı yollardan kullanmasına yardımcı olarak akıl hocalığı da yapıyor,” değerlendirmesi yapıldı.

‘Rusya’nın yatırımı Türkiye ve Güney Kafkasya ekonomilerini güçlendiriyor’

Rusya’nın talebi ve yatırımın, Türkiye ve Güney Kafkasya ekonomilerini güçlendiren bölgesel bir etkiye de sahip olduğuna dikkat çekilen raporda, “Türkiye’nin Rusya ile ticareti 2022 yılında neredeyse yüzde 40 artarken, Ankara da turizm, tarım ürünleri, sanayi malları ve inşaat malzemeleri için Rus pazarlarına ayrıcalıklı erişim elde etti. Ayrıca Türkiye, rekabetçi fiyatlarla Rusya’nın gübre, petrol ve doğalgazına erişim sağlayarak kendi rekabet gücünü de artırdı,” denildi.

2017 yılında İran, Türkiye ve Rusya, Suriye’nin geleceğini Batı’nın katılımı olmadan belirlemek amacıyla Astana’da bir araya geldi. Bu olayın bir yan ürünü olarak taraflar, Doğu Akdeniz bölgesine, özellikle de Suriye, Lübnan ve Irak’a ilişkin stratejik bir politika anlayışı geliştirmeye başladı. O zamandan beri Ukrayna’daki savaş İran, Rusya ve Türkiye’nin işbirliğini Kafkasya’yı da kapsayacak şekilde genişletti.

‘Astana işbirliği oyun kitabını kullanan Rusya, İran ve Türkiye’ye kendilerine ait bir alt sistem oluşturma sürecine girdiler’

Raporda, şöyle devam edildi: “Artık bölgesel güvenliği sağlayamayan ancak etkili yaptırım baypaslarına ihtiyaç duyan Rusya’nın azalan profili, kendisi, İran ve Türkiye arasında daha sıkı bir iktisadi ortaklık ağı için alan yarattı. Bu üç ülke, 2017 Astana işbirliği oyun kitabını kullanarak, Kafkasya’da artık küresel liberal piyasa ekonomisine aşılanmış değil, kendilerine ait bir alt sistem oluşturmayı amaçlayan yeni değer zincirleri, altyapılar, ulaşım yolları ve düzenleyici düzenlemeler yaratma sürecine girdiler.”

Amacın Kafkasya’yı üç ortağı birbirine bağlayan bir iktisadi merkez haline getirmek olduğu ve bunun da istikrarlı güvenlik ilişkilerinin kurulmasını gerektiği kaydedilen raporda, şu ifadelere yer verildi:

“İsrail’in Gazze’yi işgali, her üç ülkenin siyasi kurumlarında hakim olan İsrail karşıtı görüşler nedeniyle bu süreci daha da hızlandırdı. Moskova’nın Gazze’ye ilişkin siyasi söylemi Türkiye ve İran’ınkine paralel olarak Hamas’a doğru kayıyor. Putin’in Gazze kuşatmasını Nazilerin Leningrad kuşatmasına benzetmesi bu açıdan manidar. Türkiye ise kendisini Gazze’deki mevcut krizden çıkabilecek her türlü güvenlik düzenlemesinin ‘garantörü’ olarak konumlandırmaya çalışıyor. Son olarak İran, Doğu Akdeniz’deki ‘direniş eksenini’ ve aynı zamanda Kafkasya’daki faaliyetlerini finanse etmeye yardımcı olan önemli bir ekonomik boyuta sahip bir ‘Doğu’ya bakış’ politikası izliyor. Gazze’deki krizin yeni oluşmaya başlayan Rusya-Türkiye-İran üçgenine ivme kazandırdığı söylenebilir. Suriye iç savaşı sırasında Astana sürecinden doğan bu üçgen giderek büyüdü ve şimdi ihtiyatlı bir şekilde güney Kafkasya’yı da içine alacak şekilde genişliyor.”

‘Yeni ortaklıkların test alanı Ermenistan’ın güneyindeki Syunik’

Yine de Tahran, Moskova ve Ankara arasındaki ilişkilerin gerginliğini koruduğuna işaret edilen raporda, “Yeni ortaklıklarının test alanı Ermenistan’ın güneyindeki Syunik. Bu bölgede birbiriyle rekabet halindeki Azerbaycan, Ermenistan ve İran’ın çıkarlarını uzlaştırma becerileri, uluslar ötesi kolaylık düzenlemelerinin istikrarlı ve daha olgun bir ortaklığa dönüşüp dönüşemeyeceğini gösterecektir. Azerbaycan’ın Türkiye ve İsrail ile ilişkileri kilit sürtüşme noktalarıdır. Normal şartlar altında bu paralel ortaklıklar Bakü’ye hem askeri hem de diplomatik anlamda stratejik avantaj sağlıyor,” denildi.

Öte yandan raporda, Ankara’nın kendi çıkarlarıyla çatışmadığı sürece Azerbaycan’ın bağımsız bir politika benimsemesini kabul edebileceğine dikkat çekilerek “Ancak Gazze’deki savaş Azerbaycan’ın aynı anda hem İsrail hem de Türkiye ile dostane ilişkiler kurmasını zorlaştırıyor, özellikle de Tahran’ın Rusya ve Türkiye ile eşit düzeyde bölgesel bir ‘kural koyucu’ güç olarak tanınmayı talep etmesi nedeniyle,” yorumuna yer verildi.

DİPLOMASİ

Pentagon, Kursk’ta Kuzey Kore askerlerinin olduğunu teyit edemedi

Yayınlanma

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Kuzey Kore ordusunun Kursk oblastındaki muharebe operasyonlarına katıldığına dair iddiaları bağımsız olarak doğrulayamadı.

Reuters‘ın aktardığına göre Pentagon Sözcü Yardımcısı Sabrina Singh, dün basın toplantısında bu konuda açıklamalarda bulundu:

“Bu bilgiyi bağımsız olarak teyit edemiyoruz. Ancak, Kursk’a gitmiş olmalarının bir nedeni olmalı. Muharebe operasyonlarına katılmalarını bekliyoruz; yine de şu anda bunu kesin olarak söyleyemem.”

Pentagon, 11 bin Kuzey Kore askerinin Kursk oblastına giriş yaptığı yönünde tahmin öne sürmüştü.

Geçen günlerde ise The New York Times, Joe Biden’ın Ukrayna’ya, Rusya topraklarının derinliklerine saldırı düzenlemek için Amerikan yapımı uzun menzilli ATACMS füzelerinin kullanımına izin verdiğini bildirdi.

Gazeteye göre, uzun menzilli füzelerin kullanımına ilişkin bu karar, Moskova’nın Kuzey Kore askerlerini Kursk oblastına konuşlandırma hamlesine bir yanıt niteliği taşıyor.

Rusya, Biden’ın ATACMS kararına nasıl tepki verecek?

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

G20’den Gazze’ye daha fazla yardım, iki devletli çözüm ve Ukrayna’da barış çağrısı

Yayınlanma

Dünyanın 20 büyük ekonomisinin liderleri, açlıkla mücadele için küresel bir anlaşma, savaştan zarar gören Gazze’ye daha fazla yardım ve Ortadoğu ve Ukrayna’daki düşmanlıkların sona erdirilmesi çağrısında bulunarak, pazartesi günü ortak bir bildiri yayınladılar.

Ortak bildiri grup üyeleri tarafından onaylandı ancak tam bir oybirliği sağlanamadı. Bildiride ayrıca milyarderlere gelecekte küresel bir vergi konulması ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin mevcut beş daimi üyesinin ötesine geçmesini sağlayacak reformlar yapılması çağrısında bulunuldu.

Çarşamba günü resmen sona erecek olan üç günlük toplantının başlangıcında uzmanlar, Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva’nın, ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın yeni yönetimine ilişkin belirsizlik ve Ortadoğu ve Ukrayna’daki savaşlar nedeniyle artan küresel gerilimlerle dolu bir toplantıda, bir araya gelen liderleri herhangi bir anlaşmaya varmaya ikna edebileceğinden şüphe duyuyordu.

Arjantin ilk taslaklardaki bazı dillere itiraz etti ve belgenin tamamını onaylamayan tek ülke oldu.

Yine de ortak bir deklarasyonun yayınlanabilmesi, Lula’nın ‘başarı’ hanesine yazıldı.

Bildiride savaşlar kınandı, barış çağrısı yapıldı ancak herhangi bir suçlama yapılmadı.

Gazze ve Ukrayna gündemi

Deklarasyonda “Gazze’deki felaket boyutundaki insani duruma ve Lübnan’daki tırmanışa” atıfta bulunularak insani yardımın genişletilmesi ve sivillerin daha iyi korunması gerektiği vurgulandı.

“Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin hakkını teyit ederek, İsrail ve Filistin Devleti’nin barış içinde yan yana yaşayacağı iki devletli çözüm vizyonuna olan sarsılmaz bağlılığımızı yineliyoruz” denildi.

Yerel sağlık yetkililerine göre İsrail’in saldırıları şu ana kadar Gazze’de 43,000’den fazla Filistinlinin, Lübnan’da ise 3,500’den fazla kişinin ölümüne neden oldu.

Bildiri yayınlanmadan önce G20 liderleriyle bir araya gelen Biden, “savaşın tek sorumlusunun Hamas olduğunu” öne sürdü ve diğer liderlere bir ateşkes anlaşmasını kabul etmeleri için “Hamas üzerindeki baskıyı artırmaları” çağrısında bulundu.

Biden’ın Ukrayna’nın daha uzun menzilli ABD füzelerini kullanmasına yönelik kısıtlamaları hafifleterek Rusya’yı vurmasına olanak sağlama kararı da toplantıda gündem oldu.

“Amerika Birleşik Devletleri Ukrayna’nın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü güçlü bir şekilde desteklemektedir. Bana göre bu masanın etrafındaki herkes de desteklemelidir,” dedi Biden zirve sırasında.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin toplantıya katılmadı ve onun yerine Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’u gönderdi. G20 deklarasyonunda “Ukrayna’da yaşanan insani acılar” vurgulanırken Rusya’nın adı anılmadan barış çağrısında bulunuldu.

Milyarderler vergisi ve açlıkla mücadele

Bildiride Lula’nın da desteklediği küresel milyarderlere olası bir vergi çağrısı yapıldı. Böyle bir vergi, Latin Amerika’daki yaklaşık 100 kişi de dahil olmak üzere dünya çapında yaklaşık 3,000 kişiyi etkileyecektir.

Bildiride cinsiyet eşitliğini teşvik eden bir madde de yer aldı.

Arjantin G20 deklarasyonunu imzaladı ancak BM’nin 2030 sürdürülebilir kalkınma gündemine yapılan atıflarla ilgili sorunları vardı. Aşırı sağcı Devlet Başkanı Javier Milei, gündemi “sosyalist nitelikte uluslarüstü bir program” olarak nitelendirdi. Ayrıca Milei’nin ulusal egemenliği ihlal ettiğini söylediği sosyal medyada nefret söyleminin düzenlenmesi çağrılarına ve hükümetlerin açlıkla mücadele için daha fazlasını yapması gerektiği fikrine de itiraz etti.

Bildirgenin büyük bir bölümü Lula’nın önceliği olan açlığın ortadan kaldırılmasına odaklanıyor.

Brezilya hükümeti Lula’nın pazartesi günü açlık ve yoksulluğa karşı küresel ittifakı başlatmasının en az nihai G20 deklarasyonu kadar önemli olduğunu vurguladı. Brezilya hükümeti, pazartesi günü itibariyle 82 ülkenin planı imzaladığını söyledi. Plan ayrıca Rockefeller Vakfı ve Bill & Melinda Gates Vakfı gibi kuruluşlar tarafından da destekleniyor.

Birleşmiş Milletler’de reform çağrısı

Liderler, BM Güvenlik Konseyi’nin “21. yüzyılın gerçekleri ve talepleriyle uyumlu hale getirilmesi, daha temsili, kapsayıcı, verimli, etkili, demokratik ve hesap verebilir olması” amacıyla “dönüştürücü reform” için çalışma sözü verdi.

Neredeyse tüm ülkeler Birleşmiş Milletler’in kuruluşundan yaklaşık seksen yıl sonra Güvenlik Konseyi’nin 21. yüzyıl dünyasını yansıtacak ve daha fazla sesi içerecek şekilde genişletilmesi gerektiği konusunda hemfikir. Temel ikilem ve en büyük anlaşmazlık bunun nasıl yapılacağı. G20 deklarasyonu bu soruya yanıt veremedi.

Bildirgede “Afrika, Asya-Pasifik ve Latin Amerika ve Karayipler gibi yeterince temsil edilmeyen ve temsil edilmeyen bölge ve grupların temsilini geliştiren genişletilmiş bir Güvenlik Konseyi bileşimi çağrısında bulunuyoruz” denildi.

ABD, eylül ayındaki BM zirvesinden kısa bir süre önce Afrika ülkeleri için veto yetkisi olmayan iki yeni daimi koltuk ve gelişmekte olan küçük ada ülkeleri için ilk kez bir daimi olmayan koltuk verilmesini desteklediğini açıklamıştı. Ancak Dörtlü Grup – Brezilya, Almanya, Hindistan ve Japonya – daimi koltuklar için birbirlerinin tekliflerini destekliyor. Aralarında Pakistan, İtalya, Türkiye ve Meksika’nın da bulunduğu bir düzine ülkeden oluşan daha büyük Uniting for Consensus grubu ise daha uzun süreli ilave daimi olmayan koltuklar istiyor.

Xi’den reform ve eşitlik çağrılarına destek

Zirvede konuşan Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Küresel Güney olarak adlandırılan ve gelişmekte olan ekonomileri kapsayan kesimin çıkarlarını vurgulayarak, uluslararası kurumlarda reform yapılması ve finans, ticaret, dijital teknoloji ve çevre konularında eşitliğin nasıl sağlanacağı konusunda fikir birliğine varılması çağrısında bulundu.

Çin lideri, yapay zekanın “zengin ülkelerin ve varlıklıların bir oyunu” olmaması gerektiğini söyledi ve kapsayıcı ekonomik küreselleşme için dijital yönetişimin iyileştirilmesi gerektiğini vurguladı.

Xi, ev sahibi Brezilya’nın yoksulluğun ortadan kaldırılması ve gelişmekte olan ülkelere küresel kreditörler gibi kurumların reformu da dahil olmak üzere daha fazla ekonomik eşitlik çağrısını yineledi.

Xi, Dünya Ticaret Örgütü’nün anlaşmazlıkların çözümü mekanizmasının “mümkün olan en kısa sürede” normal işleyişine dönmesi için reform yapılması çağrısında bulundu. ABD’nin yargısal aktivizm endişesiyle temyiz organı atamalarını engellemesi nedeniyle mekanizma belirsizliğini koruyor.

Çin, Avrupa Birliği’nin geçtiğimiz ay Çin elektrikli araçlarına yeni vergiler getirmesinin ardından DTÖ’ye bir uyuşmazlık çözümü davası açmıştı.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

“Şin Bet şefi Türkiye’ye geldi” iddiası

Yayınlanma

İsrail basını, Şin Bet şefi Ronen Bar’ın hafta sonu Türkiye’ye gelerek MİT Başkanı İbrahim Kalın ile görüştüğünü yazdı. Times of Israel’in Arap bir yetkiliye dayandırdığı habere göre görüşmede Gazze’deki ateşkes ve rehine müzakerelerinin yeniden başlatılması ile Türkiye’nin bu süreçte olası yardımı ele aldı.

İddia Katar’da bulunan Hamas’ın üst düzey yetkililerinin Türkiye’ye taşındığı iddialarının hemen ardından geldi.

Katar’ın İsrail-Hamas müzakerelerindeki arabuluculuk görevlerini askıya aldığını duyurmasının ardından, Hamas liderliğinin Katar’dan ayrılarak Türkiye’ye taşınacağı iddia edilmişti.

Ankara ise iddiaları yalanladı. Dışişleri Bakanlığı kaynakları, “Hamas siyasi büro üyeleri, zaman zaman Türkiye’yi ziyaret etmektedirler” dedi. Ancak Hamas siyasi bürosunun Türkiye’ye taşındığı yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığı belirtildi.

ABD’den üstü kapalı uyarı

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matt Miller ise basın toplantısında Hamas’ın Türkiye’ye taşındığı iddialarıyla ilgili haberleri ne doğrulayabileceklerini ne de yalanlayabileceklerini söyledi. Ancak Miller, “Vahşi bir terör örgütünün liderlerinin herhangi bir yerde rahatça yaşamaması gerektiğine inanıyoruz ve buna kesinlikle kilit müttefiklerimizden ve ortaklarımızdan birinin büyük bir şehri de dahil” ifadelerini kullandı.

Financial Times’a konuşan bir Arap diplomat da Katar’ın arabuluculuk rolünü askıya almasının ardından Hamas’ın bazı yetkililerinin Katar’dan Türkiye’ye taşındığını söyledi.

Katar geçen ay grubu, müzakerelere ciddi bir şekilde katılmaya istekli olmaması halinde Körfez ülkesindeki siyasi ofisini koruyamayacağı konusunda uyarmıştı. Konu hakkında bilgi sahibi ikinci bir kişi ise bazı Hamas yetkililerinin Türkiye’de olduğunu söyledi.

Arap diplomat, Hamas yetkililerinin uzun süredir örgüte sempati duyan Türkiye’ye gelişlerinin kalıcı mı yoksa geçici mi olduğunun net olmadığını söyledi.

Katar 2012’den bu yana Hamas’ın siyasi bürosuna ev sahipliği yapıyor ve ABD ve Mısır’la birlikte Gazze’de bir yılı aşkın süredir devam eden savaşı sona erdirecek kalıcı bir ateşkes için çalışan arabuluculardan biri. Ancak Hamas’ın siyasi liderliğine ev sahipliği yapmasındaki rolü nedeniyle özellikle ABD’de Cumhuriyetçi milletvekillerinin eleştirilerine maruz kaldı. Doha ayrıca İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu başta olmak üzere İsrailli siyasetçilerinin de hedefinde.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English