Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Irak’ta ‘çatışma’ sinyalleri

Yayınlanma

Diyalog yolunun kapanmak üzere olması, sokak eylemlerinde ısrar ve liderlerin yükselen tonu Sadr ve Koordinasyon Çerçevesi arasındaki krizin çatışmaya evrilme ihtimalini artırıyor.

Anayasa, yargı yönetimi ve rejim değişikliğiyle erken seçim yapılması ısrarını sürdüren Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr’ın “uğursuz üçlü” diye nitelediği Nuri el-Maliki, Kays el-Hazeli ve Ammar el-Hekim’in dahil olduğu hiç bir süreci kabul etmemede kararlı olduğu görünüyor.
Irak’ta siyasi gruplar çarşamba günü ülkedeki krizi görüşmek amacıyla Başbakan Mustafa el-Kazımi’nin düzenlediği “ulusal diyalog” toplantısına katıldı. Krizden çıkış için “anayasal çerçevede erken seçim yapılması” konusunda anlaşan siyasi liderler, bu çerçevede yol haritasının çizilmesi amacıyla ulusal diyalog toplantılarına devam edilmesi kararı aldı. Liderler ayrıca Sadr Hareketi’ne de söz konusu ulusal diyalog toplantılarına katılma çağrısında bulundu. Sadr ise toplantı hakkında kendisine bağlı “Liderin Bakanı” sosyal medya hesabından bir mesaj yayımladı: “Diyalog toplantısı, halkın onuru, beklentileri ve halka hizmet noktasında hiçbir şey ifade etmedi. Katılanların çoğunun tek derdi sandalyesini korumak. Devrimimiz, onların makamlarını bırakmasını talep ediyor. Gizli toplantılarınız bizi hiçbir şekilde ilgilendirmiyor. Diyalog görüşmelerinizde hiçbir hayır yok.”

Karşılıklı itirazlar

Ekim 2021’deki seçimden galip çıkan ancak hükümeti kuramayınca grubuyla birlikte istifa eden ve “sokağa inen” Sadr, anayasa, yargı yönetimi ve rejim değişikliğiyle erken seçim yapılmasını istiyor.

Meclisin feshedilmesi talebiyle Irak Yüksek Yargı Konseyi’ne başvuran Sadr’ın talebi yetkisizlik gerekçesiyle geri çevrildi. Sadr, Yüksek Yargı Konseyi’nin bu kararının ardından hem Meclis’in feshedilmesiyle ilgili Federal Yüksek Mahkemesi nezdinde Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı ve Meclis Başkanlığı aleyhine dava açtı. Davalar devam ederken Sadr taraftarlarının iki haftayı aşkın süredir Meclis bahçesinde düzenledikleri oturma eylemleri nedeniyle Meclis toplanamıyor. Sadr’ın rakibi Koordinasyon Çerçevesi ise Sadr’ın taleplerine Meclisin karar vermesi gerektiğini belirterek söz konusu taleplere itiraz ediyor.

Sadr taraftarları Meclisi işgal ederken Nuri el Maliki’nin basına sızdırılan bu pozu çok tartışılmıştı.

Ketaib-i Hizbullah kartı

Sadr, üç lidere tüm kapıları kapatması siyasi krizin diyalog yoluyla çözüleceğine dair beklentiyi bitirme noktasına getirdi. Koordinasyon Çerçevesi’nin Sadr’ın koşullarını kabul etmemek için gerilimi bir üst aşamaya taşımaya hazırlandığına dair iddialar, Irak medyasında dillendirilmeye başladı. Daha önce Sadr Hareketi’ne karşı, Koordinasyon Çerçevesi’nin organize ettiği gösterilere katılmayan Ketaib-i Hizbullah’ın açıklama yaparak yasal olarak görevlendirilirse “rejimin korunması için üzerine düşeni yapacaklarına” dair açıklama da bu çerçevede değerlendirildi.

Sadr’ın güvencesi

“Uğursuz üçlü”ye tüm kapıları kapatan ve ABD işgali sonrası kurulan siyasi düzeni yıkma hedefindeki Sadr’ın elinde üç kozu var. Birincisi ve en önemlisi ekonomik ve sosyal temelli toplumsal huzursuzluk, ikincisi Sadr hareketinin sokak tecrübesi, sonuncusu ise Şii dini merci Ayetullah Ali es-Sistani’nin ismi konmayan desteği. Uzun zamandır siyasete mesafeli durmaya çalışan Sistani’nin Muharrem ayı nedeniyle evinde düzenlenen törende Sadr’ın tek siyasetçi olarak yer alması bu desteğin en önemli göstergesi oldu.

Çerçeve’yi bölme çabası

Elinde kozların değerini iyi bilen ve Meclis önündeki eylemleri sonlandırmayan Sadr, son haftalarda rakip bloku içeriden bölmek için de harekete geçti. Daha önce Maliki hariç diğer Koordinasyon Çerçevesi liderleri hakkında dikkatli bir dil kullanmaya dikkat eden Sadr, Maliki ile birlikte Kays el-Hazeli ve Ammar el-Hekim’i de doğrudan hedef almaya başladı. Sadr, Salih Muhammed el-Iraki isimli Twitter hesabı üzerinden yaptığı paylaşımlarda “uğursuz üçlü” diye bahsettiği liderlerin reform düşmanı olduklarını söyledi ve saf dışı bırakılmalarını istedi. Sadr’ın Koordinasyon Çerçevesi’nin diğer iki lideri Fetih Koalisyonu lideri Hadi el-Amiri vr Haşdi Şabi lideri Falih el-Feyyad’i öven bir dil kullanması ise dikkat çekti.

Ne olacak?

Sadr’ın “Şeyh” diyerek övdüğü Çerçeve liderlerinden Hadi el Amiri, iki tarafın isteklerini orta yolda buluşturmaya çalışan yeni bir girişim başlattı. Bu kapsamda Kürt ve Sünni liderlerle istişare görüşmeler yaptı ancak bu girişimin umut verici bir sonucu henüz basına yansımadı. Girişiminin ‘çözüm için son şans’ olduğu düşünülüyor. Başarısızlık durumunda sonu, güvenlik birimleri ve ordunun bölünmesine kadar varabilecek bir sokak çatışması, en kötü senaryo olarak Irak’ın önünde duruyor.

ORTADOĞU

Roger Waters: Mesele 7 Ekim’de değil, 1948’de başladı

Yayınlanma

Ünlü müzik grubu Pink Floyd’un gitaristi ve bestecisi Roger Waters, İngiliz yayıncı Piers Morgan’ın programına katılarak Filistin meselesi hakkında dikkat çekici yorumlarda bulundu.

Röportajda Hamas’ın kadınlara yönelik cinsel şiddet uyguladığına dair herhangi bir kanıt bulunmadığı iddiasını yineleyen Waters, 7 Ekim Aksa Tufanı operasyonu ve ölen İsraillilerle ile ilgili olarak da, “Bu tamamen yanlış bir eşitleme. Ezen, İsrail Devleti, bütün bir haka soykırım yapıyor. Soykırımın yapıldığı hapisteki bazı insanlar da 7 Ekim’de soykırıma direndi,” dedi.

İsrail’deki ölen insanlara ve ailelerine üzüldüğünü kaydeden Waters, “Ama bunun ne zaman başladığını unutmayalım: Bu mayıs ayında başladı, 15 Mayıs 1948 olduğunu zannediyorum, Nakba’da başladı. Bir grup insan, başka bir grup insandan toprağın tamamını çalmaya çalışıyor,” dedi.

Waters sivillerin öldürülmesini “savaş suçu” olarak nitelendirdi fakat Hamas”ı “terör örgütü” olarak nitelendirmeyi reddederek Filistin’in “zalime” karşı mücadele etme hakkını savundu.

Waters, Gilmour’un ‘retweetine’ cevap vermedi

Waters, “Filistin’in kurtuluşu için mücadele eden insanların zalime karşı yasal ve ahlaki olarak mücadele etme hakları vardır. Eğer birisi ülkenizi işgal eder, tüm insanları evlerinden kovar, her şeyinizi çalar ve tüm topraklarınızı 75 yıl boyunca işgal ederse, silahlı direniş için mutlak bir hakkınız vardır,” dedi.

Morgan, Pink Floyd’un gitaristi David Gilmour’un eşi ve yazar Polly Samson’dan gelen bir tweet’i okuduğunda Waters, kendisini “çürümüş çekirdeğinize kadar antisemitik” ve bir dizi başka kışkırtıcı sıfatla tanımladığı için güldü. Waters, 1980’lerin ortalarında Pink Floyd’dan şiddetli bir şekilde ayrılmasından bu yana Gilmour ile kavgalı.

Morgan, Gilmour’un da bunu retweetlediğini belirtince Waters karşılık olarak, “Yorum yok. Oh, kapa çeneni… Onlar halka açık, ben ise özelim,” cevabını verdi.

İsrail radyo kanalı artık Waters şarkıları çalmayacak

Haaretz’in haberine göre röportajın ardından çarşamba günü İsrailli ve uluslararası kadın örgütü Naamat bir İsrail radyo kanalından Waters’ın şarkılarını yayınlamamasını istedi.

Naamat başkanı Hagit Peer, “Dün geceki yorumları, temelde antisemitik ve tamamen zalimce olan önceki sayısız yorumlarına katılıyor. Yapılması gereken ahlaki ve doğru şey, şarkılarının dinlenmesinden elde ettiği telif haklarına ortak olmamaktır,” diye yazdı.

Talebe yanıt veren echo99fm CEO’su Noam Cohen Geffen, savaşın başlamasından bu yana Waters’ın ve Pink Floyd grubunun şarkılarını yayınlamayı neredeyse tamamen durdurduklarını, yalnızca istek üzerine çaldıklarını ve “öngörülebilir gelecekte” Waters’ın şarkılarını yayınlamayacaklarını söyledi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

“Hamas’ın ateşkes yanıtı anlaşma için alan sağlıyor”

Yayınlanma

Üst düzey İsrailli yetkili, Hamas’ın arabulucular vasıtasıyla İsrail’e ilettiği ateşkes teklifinin olası bir anlaşma için daha fazla alan sağladığını, ancak farklılıkların hala önemli olduğunu vurguladı ve Netanyahu’nun ofisinin görüşmelere zarar verdiğini belirtti.

İsrail Dış İstihbarat Servisi Mossad, esir takası müzakerelerinde arabuluculuk yapan tarafların, Hamas’ın ateşkes teklifine verdiği yanıtı İsrailli müzakere ekibine ilettiğini duyurdu. Ayrıca açıklamada, İsrail’in yanıtı incelediği ve konuya ilişkin değerlendirmelerini arabuluculara bildireceği kaydedildi.

Hamas da “Savaşı durduracak bir anlaşmaya varmak için istekliyiz ve arabulucularla iletişimimiz devam ediyor” şeklinde bir açıklama yaparak son taleplerini ilettiğini doğruladı.

Açıklamasında “Savaşı durdurmak ve İsrail’in Gazze’den tamamen çekilmesi amacıyla arabulucularla bazı fikir alışverişinde bulunduk” ifadelerini kullanan Hamas, taleplerinde esnek davrandığını, İsrail’in ise “kandırmaya ve kaçmaya çalıştığını” belirtti.

Hamas’ın daha sonra yaptığı bir açıklamada, İsmail Haniye’nin Katar ve Mısır’daki arabulucularla yaptığı görüşmeler dışında Türk yetkililerle de görüşmeler yapıldığı belirtildi.

Açıklamada, “Hareket, devam eden müzakerelerin içeriğini olumlu bir ruhla ele aldı” denildi.

ABD, Katar ve Mısır’ın da aralarında bulunduğu arabulucular tarafından altı ayı aşkın bir süredir yürütülen müzakerelerde, rehinelerin karşılıklı serbest bırakılmasını ve çatışmalarda ateşkes sağlanmasını öngören bir anlaşmaya varılamadı.

Süreç nasıl gelişti?

Anlaşmanın şu anki versiyonu mayıs ayı sonunda ABD Başkanı Joe Biden tarafından kamuoyuna açıklanan ve İsrail’in üç aşamalı uzun vadeli taslağı üzerine inşa edilen bir öneriye dayanıyor. Ancak bir aydan fazla bir süre geçmesine rağmen müzakerelerde çok az ilerleme kaydedilmiş görünüyor.

Hamas 11 Haziran’da İsrail’in önerisine yanıtını sundu ve ABD bu yanıtta Hamas’ın daha önce kabul ettiği maddelerden geri adım atılmasını da içeren düzinelerce değişiklik yapılmasını eleştirdi. 12 Haziran’da ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken bazı değişikliklerin “uygulanabilir olmadığını” söyledi.

Bunu takip eden haftalarda arabulucular Hamas’ı bazı taleplerinden vazgeçirmek için çalıştılar ve süreç sonunda Hamas yeni yanıtını arabulucular vasıtasıyla İsrail’e iletti. Üst düzey bir İsrailli yetkili Times of Israel’e yeni yanıtın, birkaç hafta süren çıkmazın ardından müzakerelerin ilerlemesini sağlayacak kadar olumlu olduğunu söyledi.

Hangi maddelerde anlaşma sağlanamıyor?

İsrailli yetkiliye göre Hamas’ın yeni yanıtı, tarafları İsrail’in teklifinin 8. ve 14. maddeleriyle ilgili bir çözüme yaklaştırdı. 8. madde ateşkes anlaşmasının altı haftalık birinci aşaması sırasında İsrail ve Hamas arasında yapılacak müzakerelere odaklanırken 14. madde ise anlaşmanın birinci aşaması ile ikinci aşaması arasındaki geçiş süreciyle ilgili.

İsrail, bu iki maddedeki ifadeleri, istediği takdirde Gazze’de Hamas’a saldırılarına devam etmesine izin verecek kadar muğlak tutmaya çalışırken, Hamas ise taraflar ateşkes anlaşmasının ilk altı haftalık birinci aşamasını kabul ettikten sonra İsrail’in saldırılara devam etmeyeceğini garanti altına almaya çalıştı.

Üst düzey İsrailli yetkili, Hamas’ın nispeten olumlu tepkisine rağmen bir anlaşmaya varılabilmesi için hala kapatılması gereken önemli farklar olduğunu açıkladı.

İsrail hükümetinin, önümüzdeki günlerde Katar, Mısır ve Amerikalı arabulucularla daha detaylı yeni bir müzakere turuna girip girmeyeceğine karar vermesi gerekiyor.

Axios haber sitesinin ismi açıklanmayan üst düzey bir İsrailli yetkiliye dayandırdığı haberine göre, hükümetin Mossad liderliğindeki müzakere ekibine bu tür görüşmelere girme yetkisi vermesi halinde, bir anlaşmaya varılabilmesi için tarafların muhtemelen birkaç haftaya daha ihtiyacı olacak.

IDF’ye dayandırılan bilgi notu

İsrail basınına yansıyan bilgilere göre Netanyahu’nun ofisi, diplomasi muhabirlerine “üst düzey bir savunma yetkilisi”ne dayandırılması kaydıyla bir bilgi notu geçti. Bilgi notunda “Hamas, (ateşkes) anlaşmasında İsrail’in ilk aşamadan sonra (Gazze’de) savaşa geri dönmesini engelleyecek bir madde üzerinde ısrarını sürdürüyor” denilirken, bu durumun İsrail açısından “kabul edilemez” olduğu vurgulandı.

Başbakan’ın ofisinin İsrail ordusundan kaynaklara dayandırmak istediği “kabul edilemez” çıkışı üst düzey yetkili tarafından “Netanyahu’nun ofisinin müzakerelere zarar verme” girişimi olarak değerlendirildi.

İsrail’de rehinelerin kurtarılmasına mı yoksa Hamas’a karşı mücadeleye devam edilmesine mi öncelik verileceği konusundaki iç tartışma son aylarda yoğunlaştı ve Netanyahu hükümetine karşı, anlaşmaya varmasını talep eden ülke çapındaki kitlesel protestolar giderek şiddetlendi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Hamaney: Vatandaşların neden sandığa gitmediği araştırılmalı

Yayınlanma

İran lideri Ayetullah Ali Hamaney, 28 Haziran’da yapılan cumhurbaşkanı seçiminde rekor düşük katılımın ardından yaptığı açıklamada oy kullanmayan yüzde 60’lık kesimin ülke yönetimine karşı olduğunu düşünmenin doğru olmadığını söyledi.

İran devlet televizyonuna göre, Hamaney, başkent Tahran’daki konutunda Şehid Mutahhari İlahiyat Yüksekokulunun yöneticilerini kabul ettiği toplantıda konuşma yaptı.

Hamaney’in gündeminde geçen hafta yapılan tarihin en düşük katılımlı cumhurbaşkanlığı seçimi vardı. Uzmanlar katılımın düşük olmasının siyasete duyulan hayal kırıklığının bir göstergesi olduğunu düşünürken Hamaney, “Seçimlerin ilk aşamasına katılım beklenenden az ve tahminlerin aksine gerçekleşti. Bunun nedenleri, siyasetçiler ve sosyologlar tarafından araştırılmalıdır” dedi.

Oy kullanmayan yüzde 60’lık kesime işaret eden Hamaney, “Bazı insanlar, bazı yetkilileri ve hatta İslami sistemi sevmeyebilir ancak oy vermeyen herkesin bu kişilerle aynı fikri paylaştığı düşüncesi tamamen yanlıştır” ifadelerini kullandı.

Hamaney, “İslam’ı, İslam Cumhuriyeti’ni seven ve ülkenin kalkınmasını isteyenler, bunu seçimlere katılarak göstermelidir. Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci aşaması çok önemli” değerlendirmesinde bulundu.

Anayasayı Koruyucular Konseyinin reformist adayların birçoğunu elemesinin halkın sandığa gitme oranını düşürdüğü yaygın olarak kabul ediliyor. Bu durum, rejimin meşruiyeti ve halk ile arasının açılması tartışmalarına yol açıyor.

Geçen hafta cuma günü yapılan 14’üncü dönem cumhurbaşkanı seçiminde adaylardan hiçbiri yüzde 50’yi geçemeyince seçimi önde tamamlayan reformist aday Mesud Pezeşkiyan ile muhafazakâr aday Said Celili, ikinci tura kalmıştı.

Yüzde 40 katılım oranıyla ülke tarihindeki en düşük katılımlı cumhurbaşkanı seçimi olan birinci turda Pezeşkiyan, oyların yüzde 42,5’ini alırken Celili’nin oyu yüzde 38,6 oldu.

İbrahim Reisi’nin cumhurbaşkanı seçildiği Haziran 2021 seçimlerinde ülke genelinde katılım yüzde 48,8 idi. 1 Mart’ta düzenlenen genel seçimlerde katılım oranı daha da geriledi ve ülke genelinde yüzde 41’e düştü.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English