Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

İran kamuoyunda Laricani-Celili tartışması

Yayınlanma

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin 19 Mayıs’ta helikopter kazasında hayatını kaybetmesinin ardından 28 Haziran’da yapılacağı açıklanan cumhurbaşkanlığı seçimleri için 25’ten fazla aday başvuru yaptı. Adaylık başvurusu yapan kişilerin seçime katılmak için “ehliyet” sahibi olup olmadıklarına Anayasayı Koruyucular Konseyine bağlı bir heyet karar verecek ve yarışa katılacak isimler 11 Haziran’da resmen duyurulacak.

Resmi takvim işlerken İran kamuoyunda muhafazakâr-reformist tartışması daha çok iki aday üzerinden dönüyor. Aşağıda çevirisini okuyacağınız makale, kamuoyunda yürütülen tartışmalara ve olası senaryolara mercek tutuyor:

***

İran’daki erken seçimlere siyasi yelpazenin dört bir yanından adaylar katılıyor

İran’da yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yarışmak üzere siyasi yelpazenin farklı kesimlerinden yüksek profilli isimler adaylık başvurusu yaptı. Ancak özellikle iki siyasetçi, rakip kampların hararetli eleştirilerinin hedefi haline geldi.

Ilımlı ve reform yanlısı sesler, cumhurbaşkanı olarak İran’ı dünyaya daha da kapatacağını söyleyerek muhafazakâr Said Celili’ye saldırıyor. Öte yandan muhafazakâr medya, ılımlı eski meclis başkanı Ali Laricani’nin sicilini sorguluyor ve onu kampanya sloganıyla merhum Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’ye (2021-24) saygısızlık etmekle suçluyor.

Bu arada adaylık için son başvuru tarihi yaklaşırken gözler görevdeki Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf’ın dördüncü kez cumhurbaşkanlığına aday olup olmayacağına çevrilmiş durumda.

Resmi IRNA haber ajansının başvuruda bulunan adaylar listesine göre adayların büyük çoğunluğunu muhafazakârlar ve şahinler oluştursa da reform yanlısı önde gelen isimler de kayıt yaptırdı.

Şahin kanattan eski nükleer baş müzakereci Celili, beş günlük kayıt süresinin ilk günü olan 30 Mayıs’ta adaylık için başvurdu.

  • Celili’nin adaylığı ilk olarak, 2007-13 yılları arasında Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi sekreteri olarak görev yaptığı dönemde İran’da yasaklanan Twitter/X platformunda duyuruldu. Celili’nin halen konsey üyesi olduğu, ancak dini liderin kişisel temsilcisi olarak görev yaptığı belirtiliyor.
  • Celili’ye atfedilen X hesabının aktif olmasına rağmen, İran medyası 1 Haziran’da Celili’nin tek resmi hesabının İran sosyal medya platformlarında olduğunu bildirdi. Haberlerde X hesabının “Celili’nin destekçilerinden biri” tarafından yönetildiği iddia edildi.
  • X’te kullanıcılar, Celili’nin hesabının web sitesinde yayınlanmadan önce sürekli olarak içerik yayınladığına dikkat çekerek bunun hesabın Celili’ye ait olduğunu söylediler.

Celili’nin İran siyasetindeki yakın vadeli beklentilerine gelince, son Cumhurbaşkanı Reisi’nin hükümetinde bir miktar desteğe sahip olduğu görülüyor.

  • İstifa etmeden önce Reisi’nin (2021-23) ekonomi işlerinden sorumlu yardımcısı olarak görev yapan ve daha sonra cumhurbaşkanının danışmanı olan Muhsin Rızai, 31 Mayıs’ta birkaç üst düzey hükümet yetkilisinin Celili ile görüştüğünü belirtti.
  • Rızai, Celili ile görüşen yetkililer arasında Cumhurbaşkanı Vekili Muhammed Muhbir, Yol ve Şehir Planlama Bakanı Mehrdad Bezrpaş, Kültür ve İslami Rehberlik Bakanı Muhammed Mehdi İsmaili, Tahran Belediye Başkanı ve Reisi’nin danışmanı Alireza Zakani ve Reisi’nin yardımcısı Emir Hüseyin Gazizade Haşimi’nin bulunduğunu söyledi.
  • Ertesi gün İsmaili ve Zakani de cumhurbaşkanlığı adaylığı için başvuru yaptı. Reform yanlısı Entekhab internet sitesi 2 Haziran’da İsmaili’nin Celili’yi “korumak” için yarışa dahil olduğunu iddia etti ki bu, Zakani’nin 2021 seçimlerinde Reisi için oynamakla suçlandığı rolün aynısıydı.

Bu arada eski Meclis Başkanı Ali Laricani (2008-20) de 31 Mayıs’ta, X’te aday olacağını ima ettikten bir gün sonra, adaylık başvurusunda bulundu.

  • Laricani, X’te yaptığı bir paylaşımda “yükselmek” ya da “irtifa kazanmak” olarak da çevrilebilecek ana kampanya sloganlarından birini açıkladı.
  • Merhum cumhurbaşkanının destekçileri Laricani’yi, 19 Mayıs’ta helikopter kazasında hayatını kaybeden Reisi’ye saygısızlık etmekle suçladı.
  • Şahin görüşlü Kayhan gazetesi 31 Mayıs’ta Laricani’nin Batılı ülkelerin “tuzağına” düşmeye eğilimli olduğunu, örneğin 2015 nükleer anlaşmasının onaylanmasını meclis başkanı olarak denetlediğini iddia etti.
  • Kendini savunan Laricani 31 Mayıs’ta X’e yazdığı mesajda “çekişmelerin üstesinden gelmemiz gerektiğini” söyledi. Ayrıca Reisi’yi övdü ve merhum cumhurbaşkanının adını ve itibarını “kötüye kullananları” eleştirdi.

Siyasi kamplar arasındaki sözlü atışmaların yanı sıra Celili ve Laricani 31 Mayıs’ta X kanalında da kısa bir süre karşılıklı atıştılar.

  • Celili, Laricani’nin adını açıkça anmadan eski meclis başkanının yolsuzlukla mücadele konusundaki sicilini sorguladı.
  • Buna cevaben Laricani, ChatGPT adlı yapay zekâ programından, meclis başkanlığı sırasında yolsuzlukla mücadele için parlamentodan hangi yasaların geçtiğini listelemesini istediğini söyledi. Verdiği yanıtın ekran görüntülerini yayınlamaya devam etti.

Bağlam/analiz: Reisi 19 Mayıs’ta İran’ın kuzeybatısında meydana gelen bir helikopter kazasında Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile birlikte hayatını kaybetti. Olay, İran anayasası uyarınca 50 gün içinde erken seçime gidilmesini zorunlu kıldı.

Eski bir Devrim Muhafızları komutanı ve devlet yayın kuruluşunun şahin başkanı (1994-2004) olan Laricani yavaş yavaş siyasetin merkezine doğru kaymaya başladı. Ilımlı Hasan Ruhani’nin cumhurbaşkanlığı döneminde (2013-21) reform yanlısı hükümetin kilit müttefiklerinden biri haline geldi ve muhafazakâr kesimin tepkisini çekti.

  • Laricani nüfuzlu bir ailenin üyesi. Kardeşi Sadık Amuli Laricani’nin başyargıç olarak görev yaptığı 2009-2019 yılları arasında aile, hükümetin üç kolundan ikisini kontrol etti.
  • Eski meclis başkanı, İran ile altı büyük dünya gücü arasında 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmanın parlamento tarafından hızla onaylanmasını sağlamıştı. Laricani o zamandan bu yana anlaşmaya karşı çıkan şahinlerin sık sık hedefi haline geldi.

Dönemin ABD Başkanı Donald Trump’ın 2018’de nükleer anlaşmadan çekilmesi ve tüm yaptırımları yeniden uygulamaya koymasının ardından Ruhani yönetimi giderek zayıfladı.

  • Muhafazakârlar nüfuzlarını artırırken, Laricani 2021 cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Ruhani’nin olası halefi ve Reisi’nin en büyük rakibi olarak görülüyordu.
  • Ancak, çoğu siyasi gözlemci için şok etkisi yaratan bir kararla Laricani 2021’de Muhafız Konseyi tarafından adaylıktan men edildi. Neredeyse tüm diğer reform yanlısı adayların da diskalifiye edilmesi, İran tarihinin en düşük katılımlı cumhurbaşkanlığı seçimi gerçekleşti.
  • Reisi’nin ölümünün ardından siyasi alanda olası bir açılıma dair işaretlerin ortasında, Tahran’daki üst düzey bir siyasi kaynak geçen günlerde Amwaj.media’ya yaptığı açıklamada Laricani’nin adaylık konusunu görüşmek üzere Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney ile bir araya geldiğini söyledi.

Celili ise halen Hamaney’in Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi’ndeki temsilcisi olarak görev yapıyor. Ayrıca, İran’ın baş diplomatının 19 Mayıs’taki ölümünün ardından, öğrencisi Ali Bakıri Kani dışişleri bakanlığına vekâleten atandı.

  • 2013’ten beri İran Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi Üyesi üyesi olan Celili, 2007-13 yılları arasında Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri olarak görev yaptığı dönemde İran’ın en üst düzey nükleer müzakerecisiydi. Bu dönemde nükleer konuda hiçbir ilerleme kaydedilemedi.
  • Celili, son yıllarda mevcut yönetime “yardım etmek” için bir “gölge hükümet” yönettiği konusunda ısrar ediyor.

Adayların cumhurbaşkanlığı adaylığı için kayıt yaptırmaları için belirlenen süre bugün sona eriyor.

  • Üyeleri doğrudan ya da dolaylı olarak Hamaney tarafından atanan ve muhafazakarların ağırlıkta olduğu Muhafız Konseyi, adayları inceleyecek ve nihai listeyi 10 Haziran’da İçişleri Bakanlığı’na sunacak.
  • İçişleri Bakanlığı ertesi gün kesinleşmiş listeyi yayınlayacak ve onaylanan adayların kampanya için 15 günleri olacak.
  • Seçimler 28 Haziran’da yapılacak ve tek bir adayın en fazla oyu alamaması halinde ikinci tur seçimleri 5 Temmuz’da yapılacak.

Öngörü: Muhafız Konseyi 2020’den bu yana önemli ılımlı ve reform yanlısı siyasetçileri ulusal seçimlere katılmaktan men ederek seçime katılımın rekor düzeyde düşük olmasına katkıda bulundu.

  • Önde gelen ılımlıların ve reformistlerin seçimlere katılmasına izin verilmesi, Hamaney’in seçmen katılımını artırmak ve İslam Cumhuriyeti’nin meşruiyeti üzerindeki soru işaretlerini gidermek için siyasi süreci açmaya karar verdiğini gösterecektir.
  • Ancak dört yıldır tek taraflı yarışlara şahit olan pek çok İranlı, sandık yoluyla değişim beklentisi konusunda daha da hayal kırıklığına uğramış durumda. Bu nedenle, siyasi alanın açılmasının seçmen katılımında anlamlı bir artışa yol açması kesin değil.
  • Aday başvurusu için son tarih yaklaşırken gözler görevdeki Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf’ın dördüncü kez cumhurbaşkanlığına aday olup olmayacağına çevrilmiş durumda. Laricani ve Kalibaf’ı karşı karşıya getirecek bir yarış, özellikle de başka muhafazakârların da adaylıklarının kesinleşmesi halinde, hararetli bir ikinci tura kalabilir.

ORTADOĞU

İsrail’den Suriye ve Gazze’de uzun süreli işgal sinyali

Yayınlanma

Suriye’de Baas yönetiminin devrilmesinden saatler sonra Suriye topraklarındaki tampon bölgeye giren İsrail ordusu, bölgede uzun sürece kalacağının işaretlerini veriyor. Ayrıca ateşkes müzakerelerinin hızlandığı bir dönemde İsrail Savunma Bakanı, İsrail’in Batı Şeria’da olduğu gibi Gazze’de de güvenlik kontrolünü sürdüreceğini söyledi.

İsrail basını, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun Baas rejiminin devrilmesinin ardından Suriye’nin Hermon Dağı’ndaki tampon bölgede başlattığı işgalin gelecek yılın sonuna kadar devam ettirilmesi talimatını verdiğini yazdı. İsrailli yetkililer daha önce bu bölgedeki işgalinin geçici olduğunu iddia etmiş daha sonra kış ayları boyunca işgalin süreceğini söylemişti.

Kanal 12 televizyonunda yer alan haberde, Netanyahu’nun dün gittiği Hermon Dağı’ndaki tampon bölgede İsrail ordusuna işgalin 2025 sonuna kadar sürdürülmesi talimatı verdiği ifade edildi.

İsrail Başbakanı, dün Savunma Bakanı Yisrael Katz ve Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi’yle birlikte 7 Aralık sonrası işgal edilen Hermon Dağı’ndaki tampon bölgeye gitmişti. Başbakanlık Basın Ofisinden yapılan açıklamada, Netanyahu’nun burada İsrail ordusunun Hermon Dağı’nda tampon bölgedeki işgalinin “geleceğine yönelik yönergeleri belirlediği” belirtilmiş ancak detay verilmemişti. Netanyahu, Hermon Dağı’ndaki tampon bölgede yaptığı açıklamada, buradaki işgalin “İsrail’in güvenliğini sağlayacak düzenleme bulunana kadar” süreceğini belirtmişti.

İsrail Savunma Bakanı Katz da orduya tahkimat kurmalarını ve bölgede uzun süre kalmaya hazırlanmalarını söyledi. Katz, Hermon Dağı’nı “İsrail devletinin gözü” olarak nitelendirdi.

Esad yönetimini deviren saldırıyı yöneten HTŞ lideri Ebu Muhammed el-Colani pazartesi günü verdiği bir röportajda İsrail ordusunun Suriye’de asker bulundurması için hiçbir gerekçe olmadığını söyledi. Katz ise yönetimi deviren isyancıları radikal olarak nitelendirdi ve caydırılmaları gerektiğini söyledi.

İsrail’in 1974’te İsrail ve Suriye arasında imzalanan ve Birleşmiş Milletler barış güçlerinin burada konuşlanmasını öngören bir anlaşmayla oluşturulan tampon bölgeye girmesi BM ve Fransa, Türkiye, İran, Suudi Arabistan, Kuveyt, Mısır ve Ürdün gibi ülkeler tarafından kınandı ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden bir uluslararası hukuk ihlali olarak nitelendirildi. İsrail ise Şam’daki yönetimin çökmesiyle birlikte Suriyeli askerlerin görev yerlerini terk etmelerinin ardından anlaşmanın geçersiz olduğunu iddia ediyor.

Bu arada İsrail’in Gazze Şeridi’nde süresiz işgale hazırlandığına dair işaretler artmaya devam ederken Katz, ordunun işgal altındaki Batı Şeria’da olduğu gibi Gazze’de de güvenlik kontrolünü sürdüreceğini söyledi. Katz, X’te yaptığı bir paylaşımda “Gazze konusundaki tutumum net. Hamas’ın Gazze’deki askeri ve hükümet gücünü yendikten sonra İsrail, tıpkı Batı Şeria’da olduğu gibi Gazze üzerinde de tam hareket özgürlüğü ile güvenlik kontrolüne sahip olacaktır” dedi. Filistin Yönetimi Batı Şeria’daki bazı bölgeleri kısmen yönetirken İsrail bölgede sıkı güvenlik kontrolünü sürdürüyor ve düzenli olarak askeri baskınlar düzenliyor.

Katz’ın bu açıklamaları Gazze’de ateşkes için yürütülen diplomasinin hızlandığı bir dönemde geldi. İsrail’in Gazze’nin kritik bölgelerinde kuvvet bulundurma ısrarı konusundaki anlaşmazlıklar nedeniyle daha önceki ateşkes müzakereleri başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

Wall Street Journal’a göre (WSJ) Filistinliler ve bazı İsrailliler  “güvenlik kontrolünün” bölgede uzun süreli askeri işgale yol açacağını düşünüyor.

Netanyahu’nun liderliğini yaptığı Likud partisi ve koalisyondaki diğer partilerin üyeleri, bölgede Yahudi yerleşimleri kurmak da dahil çok daha sıkı bir kontrolü desteklediklerini dile getiriyorlar.

Birleşmiş Milletler’in en yüksek mahkemesi olan Uluslararası Adalet Divanı Temmuz ayında verdiği bir kararda İsrail’in Gazze ve Batı Şeria da dahil Filistin topraklarını on yıllardır işgal altında tutarak çeşitli uluslararası yasaları ihlal ettiğini belirtti. Mahkeme, uluslararası hukuka göre işgalin geçici olması gerektiğini ve işgalci bir gücün işgal altındaki topraklarda yaşayanlara karşı yasal sorumlulukları olduğunu söyledi.

Mahkeme, İsrail’in Filistin topraklarındaki işgalinin geçici olmadığını gösteren eylemlerde bulunduğunu ve işgalci bir güç olarak bazı görevlerini ihmal ettiğini söyledi. İsrail mahkemenin görüşüne ve yargı yetkisine itiraz etti.

Gazze’nin işgalinin ilk günlerinden bu yana İsrail ordusu, adını Gazze’deki eski bir Yahudi yerleşiminden alan ve Netzarim olarak bilinen geniş bir güvenlik koridoru inşa ediyor. Askeri üsler, ileri karakollar, elektrik direkleri, baz istasyonları ve hatta bir sinagogdan oluşan koridor, Gazze’yi ikiye bölüyor. Kuzeye geçmek isteyenlerin koridordan geçen iki kontrol noktasından birinden geçmesi gerekiyor.

Filistin Kurtuluş Örgütü’nün eski hukuk danışmanı ve UAD davalarında çalışmış olan Diana Buttu, WSJ’ye Katz’ın yorumlarının ve İsrail’in Gazze’de askeri altyapı inşa etmesinin uzun vadede “Gazze’deki Filistinlilerin yaşamlarının sadece etkin kontrolü değil, düpedüz askeri kontrolü yönünde ilerlediğini” gösterdiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Hamas, rehine anlaşmasının savaşı sona erdirmesini istiyor

Yayınlanma

Gazze’de ateşkes ve esir takası için müzakereler sürerken İsrail basını Hamas’ın süreli bir ateşkese ikna olmadığını yazdı.

CIA Direktörü Bill Burns, Hamas ve İsrail heyetlerinin önceki iki gün Doha’da yaptığı görüşmelerin ardından Katar Başbakanı ile bir araya gelecek; Trump’ın elçisinin de Kahire ziyaretinin ardından Doha’ya gelmesi bekleniyor.

Axios haber sitesinin İsrailli bir yetkiliye dayandırdığı haberinde, CIA Direktörü Burns’un, Doha’da Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile bir araya geleceği belirtildi.

Haberde, Burns’un, Katar Başbakanı ile İsrail ve Hamas arasındaki dolaylı müzakerelere ilişkin son durumu ele alacağı kaydedildi.

İsrail devlet televizyonu KAN, 16 Aralık’ta, “kısıtlı yetkilere” sahip bir İsrail heyetinin, Gazze’de ateşkes ve esir takası müzakereleri için Katar’ın başkenti Doha’ya gittiğini aktarmıştı.

Hamas da yaptığı açıklamada “Katarlı ve Mısırlı kardeşlerimizin himayesinde Doha’da gerçekleşen ciddi ve olumlu görüşmeler ışığında, işgalin yeni koşullar dayatmaktan vazgeçmesi halinde ateşkes ve esir değişimi için bir anlaşmaya varmanın mümkün olduğunu teyit etmektedir” ifadelerini kullanmıştı.

Doha’daki görüşmelerin yanı sıra Kahire’de de müzakereler yürütülüyor ve toplantı hakkında bilgi sahibi olan kaynaklar Reuters’a önümüzdeki günlerde bir anlaşma imzalanabileceğini söyledi.

Hamas’ın müttefiki Filistin İslami Cihad’ın başkan yardımcısı Muhammed el-Hind’in de Mısırlı yetkililerle görüştüğü belirtildi.

Görevi henüz devralmayan ABD’nin yeni başkanı Trump’ın kısa süre önce rehineler için atadığı özel temsilci Adam Boehler’in de esir takası ve ateşkes müzakereleri çerçevesinde dün Mısırlı yetkililerle görüşmek üzere Kahire’de olduğu kaydedildi. Boehler’in pazartesi günü İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüştüğü bugün de Doha’ya gitmesinin planlandığı belirtiliyor.

‘Daha önce de bu noktaya geldik’

ABD Başkanı Joe Biden’ın, Trump’ın ekibiyle birlikte çalışarak 20 Ocak’taki yemin töreninden önce Gazze için ateşkes anlaşmasını sonuçlandırmaya çalıştığını ifade ediliyor.

Müzakerelerde ilerleme kaydedilmiş olsa da bazı noktalardaki anlaşmazlıkların sürdüğünü belirten İsrail medyasına konuşan kaynaklar anlaşmanın sonuçlanması noktasında temkinli bir yaklaşım sergiliyor. Beyaz Saray Sözcüsü John Kirby de Fox News’e verdiği röportajda “Daha önce de bu noktaya geldik, ancak sonuca ulaşamadık” dedi.

İsrailli kaynaklar ise daha şüpheci bir tavır sergileyerek anlaşmanın önünde hala büyük engeller olduğunu belirtiyor. Walla haber sitesi, üç üst düzey İsrailli kaynağa atıfta bulunarak, son haftalarda ilerleme kaydedilmiş olsa da taraflar arasında hala büyük farklar olduğunu bildirdi. Özellikle Hamas’ın, herhangi bir rehine anlaşmasının savaşın sona ermesini sağlaması gerektiği konusunda ısrar ettiği kaydedildi. İsrail, belli sayıda rehinenin serbest bırakılması karşılığında bir ya da iki ay sürecek bir ateşkes istiyor. Hamas ise savaş sonrası Gazze’nin yönetiminde yer almamayı bazı şartlar karşılığında kabul etti. Ancak olası bir anlaşmanın savaşı ve işgali sona erdirmesi konusunda geri adım atmıyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Colani: Suriye, İsrail’e yönelik saldırılar için üs olarak kullanılmayacak

Yayınlanma

HTŞ lideri Colani, Suriye topraklarının İsrail’e saldırı için kullanılmayacağını söylerken Esad yönetimini deviren örgütler güneyde Suriye ordusundan kalan silah ve mühimmatları İsrail ordusuna teslim ediyor.

Esad’ı yönetimini devirerek Şam’da yönetimi devralan El Kaide bağlantılı HTŞ’nin lideri Ahmed eş-Şara (Ebu Muhammed el-Colani) Şam’da aralarında The Times’ın da olduğu yabancı basına konuştu.

İsrail’in Suriye’ye saldırının son bulması gerektiğini söyleyen Şara, “İsrail’in gerekçesi Hizbullah ve İranlı milislerin varlığıydı, artık bu gerekçe ortadan kalktı” dedi.

Beşar Esad’ın ülkeden ayrılmasından sonra İsrail’in ele geçirdiği Suriye topraklardan da çıkması gerektiğini söyleyen Şara, şöyle devam etti: “1974 anlaşmasına bağlıyız ve BM gözlemcilerini yeniden kabul etmeye hazırız. Ne İsrail ne de başka bir ülkeyle çatışma istemiyoruz ve Suriye’nin saldırılar için bir üs olarak kullanılmasına izin vermeyeceğiz. Suriye halkının artık bir nefes alması gerekiyor, saldırılar sona ermeli ve İsrail önceki pozisyonlarına geri çekilmeli.”

İsrail, HTŞ liderliğindeki örgütlerin Şam’ı ele geçirmesinden saatler sonra Golan Tepeleri’nde Birleşmiş Milletler tarafından korunan tampon bölgeye girdi. Suriye topraklarında ilerleyen ve kış ayları boyunca çekilmeyi düşünmeyen İsrail, bunun geçici bir savunma hamlesi olduğunu iddia ediyor.

Öte yandan Suriye sınırında bulunan HTŞ ile birlikte Esad yönetiminin devrilmesi operasyonuna katılan örgütler Suriye ordusundan kalan silah toplayıp İsrail ordusuna teslim ediyor. Suriye içinden çekilen videoda kamyonlara yüklenen tonlarca silah ve mühimmat görülüyor. İsrail ordusu mühimmatlardan bazılarının ‘kimyasal savaş malzemesi’ içerdiğini söylüyor.

Kanal 12’nin yayınladığı görüntülerde içinde mühimmat ve silah bulunan yüzlerce kasanın toplandığı ve daha sonra kamyonlara yüklendiği görülüyor. Habere göre, geçen hafta Esad yönetimini deviren isyancılar da silah teslimine yardım ediyor. Habere göre silahlar Suriye ordusuna ait üs ve karakollardan geliyor ve aralarında genellikle göz yaşartıcı gaz olarak kullanılan CS gazı gibi kimyasal silahlar da bulunuyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English