Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

İran kamuoyunda Laricani-Celili tartışması

Yayınlanma

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin 19 Mayıs’ta helikopter kazasında hayatını kaybetmesinin ardından 28 Haziran’da yapılacağı açıklanan cumhurbaşkanlığı seçimleri için 25’ten fazla aday başvuru yaptı. Adaylık başvurusu yapan kişilerin seçime katılmak için “ehliyet” sahibi olup olmadıklarına Anayasayı Koruyucular Konseyine bağlı bir heyet karar verecek ve yarışa katılacak isimler 11 Haziran’da resmen duyurulacak.

Resmi takvim işlerken İran kamuoyunda muhafazakâr-reformist tartışması daha çok iki aday üzerinden dönüyor. Aşağıda çevirisini okuyacağınız makale, kamuoyunda yürütülen tartışmalara ve olası senaryolara mercek tutuyor:

***

İran’daki erken seçimlere siyasi yelpazenin dört bir yanından adaylar katılıyor

İran’da yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yarışmak üzere siyasi yelpazenin farklı kesimlerinden yüksek profilli isimler adaylık başvurusu yaptı. Ancak özellikle iki siyasetçi, rakip kampların hararetli eleştirilerinin hedefi haline geldi.

Ilımlı ve reform yanlısı sesler, cumhurbaşkanı olarak İran’ı dünyaya daha da kapatacağını söyleyerek muhafazakâr Said Celili’ye saldırıyor. Öte yandan muhafazakâr medya, ılımlı eski meclis başkanı Ali Laricani’nin sicilini sorguluyor ve onu kampanya sloganıyla merhum Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’ye (2021-24) saygısızlık etmekle suçluyor.

Bu arada adaylık için son başvuru tarihi yaklaşırken gözler görevdeki Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf’ın dördüncü kez cumhurbaşkanlığına aday olup olmayacağına çevrilmiş durumda.

Resmi IRNA haber ajansının başvuruda bulunan adaylar listesine göre adayların büyük çoğunluğunu muhafazakârlar ve şahinler oluştursa da reform yanlısı önde gelen isimler de kayıt yaptırdı.

Şahin kanattan eski nükleer baş müzakereci Celili, beş günlük kayıt süresinin ilk günü olan 30 Mayıs’ta adaylık için başvurdu.

  • Celili’nin adaylığı ilk olarak, 2007-13 yılları arasında Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi sekreteri olarak görev yaptığı dönemde İran’da yasaklanan Twitter/X platformunda duyuruldu. Celili’nin halen konsey üyesi olduğu, ancak dini liderin kişisel temsilcisi olarak görev yaptığı belirtiliyor.
  • Celili’ye atfedilen X hesabının aktif olmasına rağmen, İran medyası 1 Haziran’da Celili’nin tek resmi hesabının İran sosyal medya platformlarında olduğunu bildirdi. Haberlerde X hesabının “Celili’nin destekçilerinden biri” tarafından yönetildiği iddia edildi.
  • X’te kullanıcılar, Celili’nin hesabının web sitesinde yayınlanmadan önce sürekli olarak içerik yayınladığına dikkat çekerek bunun hesabın Celili’ye ait olduğunu söylediler.

Celili’nin İran siyasetindeki yakın vadeli beklentilerine gelince, son Cumhurbaşkanı Reisi’nin hükümetinde bir miktar desteğe sahip olduğu görülüyor.

  • İstifa etmeden önce Reisi’nin (2021-23) ekonomi işlerinden sorumlu yardımcısı olarak görev yapan ve daha sonra cumhurbaşkanının danışmanı olan Muhsin Rızai, 31 Mayıs’ta birkaç üst düzey hükümet yetkilisinin Celili ile görüştüğünü belirtti.
  • Rızai, Celili ile görüşen yetkililer arasında Cumhurbaşkanı Vekili Muhammed Muhbir, Yol ve Şehir Planlama Bakanı Mehrdad Bezrpaş, Kültür ve İslami Rehberlik Bakanı Muhammed Mehdi İsmaili, Tahran Belediye Başkanı ve Reisi’nin danışmanı Alireza Zakani ve Reisi’nin yardımcısı Emir Hüseyin Gazizade Haşimi’nin bulunduğunu söyledi.
  • Ertesi gün İsmaili ve Zakani de cumhurbaşkanlığı adaylığı için başvuru yaptı. Reform yanlısı Entekhab internet sitesi 2 Haziran’da İsmaili’nin Celili’yi “korumak” için yarışa dahil olduğunu iddia etti ki bu, Zakani’nin 2021 seçimlerinde Reisi için oynamakla suçlandığı rolün aynısıydı.

Bu arada eski Meclis Başkanı Ali Laricani (2008-20) de 31 Mayıs’ta, X’te aday olacağını ima ettikten bir gün sonra, adaylık başvurusunda bulundu.

  • Laricani, X’te yaptığı bir paylaşımda “yükselmek” ya da “irtifa kazanmak” olarak da çevrilebilecek ana kampanya sloganlarından birini açıkladı.
  • Merhum cumhurbaşkanının destekçileri Laricani’yi, 19 Mayıs’ta helikopter kazasında hayatını kaybeden Reisi’ye saygısızlık etmekle suçladı.
  • Şahin görüşlü Kayhan gazetesi 31 Mayıs’ta Laricani’nin Batılı ülkelerin “tuzağına” düşmeye eğilimli olduğunu, örneğin 2015 nükleer anlaşmasının onaylanmasını meclis başkanı olarak denetlediğini iddia etti.
  • Kendini savunan Laricani 31 Mayıs’ta X’e yazdığı mesajda “çekişmelerin üstesinden gelmemiz gerektiğini” söyledi. Ayrıca Reisi’yi övdü ve merhum cumhurbaşkanının adını ve itibarını “kötüye kullananları” eleştirdi.

Siyasi kamplar arasındaki sözlü atışmaların yanı sıra Celili ve Laricani 31 Mayıs’ta X kanalında da kısa bir süre karşılıklı atıştılar.

  • Celili, Laricani’nin adını açıkça anmadan eski meclis başkanının yolsuzlukla mücadele konusundaki sicilini sorguladı.
  • Buna cevaben Laricani, ChatGPT adlı yapay zekâ programından, meclis başkanlığı sırasında yolsuzlukla mücadele için parlamentodan hangi yasaların geçtiğini listelemesini istediğini söyledi. Verdiği yanıtın ekran görüntülerini yayınlamaya devam etti.

Bağlam/analiz: Reisi 19 Mayıs’ta İran’ın kuzeybatısında meydana gelen bir helikopter kazasında Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile birlikte hayatını kaybetti. Olay, İran anayasası uyarınca 50 gün içinde erken seçime gidilmesini zorunlu kıldı.

Eski bir Devrim Muhafızları komutanı ve devlet yayın kuruluşunun şahin başkanı (1994-2004) olan Laricani yavaş yavaş siyasetin merkezine doğru kaymaya başladı. Ilımlı Hasan Ruhani’nin cumhurbaşkanlığı döneminde (2013-21) reform yanlısı hükümetin kilit müttefiklerinden biri haline geldi ve muhafazakâr kesimin tepkisini çekti.

  • Laricani nüfuzlu bir ailenin üyesi. Kardeşi Sadık Amuli Laricani’nin başyargıç olarak görev yaptığı 2009-2019 yılları arasında aile, hükümetin üç kolundan ikisini kontrol etti.
  • Eski meclis başkanı, İran ile altı büyük dünya gücü arasında 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmanın parlamento tarafından hızla onaylanmasını sağlamıştı. Laricani o zamandan bu yana anlaşmaya karşı çıkan şahinlerin sık sık hedefi haline geldi.

Dönemin ABD Başkanı Donald Trump’ın 2018’de nükleer anlaşmadan çekilmesi ve tüm yaptırımları yeniden uygulamaya koymasının ardından Ruhani yönetimi giderek zayıfladı.

  • Muhafazakârlar nüfuzlarını artırırken, Laricani 2021 cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Ruhani’nin olası halefi ve Reisi’nin en büyük rakibi olarak görülüyordu.
  • Ancak, çoğu siyasi gözlemci için şok etkisi yaratan bir kararla Laricani 2021’de Muhafız Konseyi tarafından adaylıktan men edildi. Neredeyse tüm diğer reform yanlısı adayların da diskalifiye edilmesi, İran tarihinin en düşük katılımlı cumhurbaşkanlığı seçimi gerçekleşti.
  • Reisi’nin ölümünün ardından siyasi alanda olası bir açılıma dair işaretlerin ortasında, Tahran’daki üst düzey bir siyasi kaynak geçen günlerde Amwaj.media’ya yaptığı açıklamada Laricani’nin adaylık konusunu görüşmek üzere Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney ile bir araya geldiğini söyledi.

Celili ise halen Hamaney’in Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi’ndeki temsilcisi olarak görev yapıyor. Ayrıca, İran’ın baş diplomatının 19 Mayıs’taki ölümünün ardından, öğrencisi Ali Bakıri Kani dışişleri bakanlığına vekâleten atandı.

  • 2013’ten beri İran Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi Üyesi üyesi olan Celili, 2007-13 yılları arasında Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri olarak görev yaptığı dönemde İran’ın en üst düzey nükleer müzakerecisiydi. Bu dönemde nükleer konuda hiçbir ilerleme kaydedilemedi.
  • Celili, son yıllarda mevcut yönetime “yardım etmek” için bir “gölge hükümet” yönettiği konusunda ısrar ediyor.

Adayların cumhurbaşkanlığı adaylığı için kayıt yaptırmaları için belirlenen süre bugün sona eriyor.

  • Üyeleri doğrudan ya da dolaylı olarak Hamaney tarafından atanan ve muhafazakarların ağırlıkta olduğu Muhafız Konseyi, adayları inceleyecek ve nihai listeyi 10 Haziran’da İçişleri Bakanlığı’na sunacak.
  • İçişleri Bakanlığı ertesi gün kesinleşmiş listeyi yayınlayacak ve onaylanan adayların kampanya için 15 günleri olacak.
  • Seçimler 28 Haziran’da yapılacak ve tek bir adayın en fazla oyu alamaması halinde ikinci tur seçimleri 5 Temmuz’da yapılacak.

Öngörü: Muhafız Konseyi 2020’den bu yana önemli ılımlı ve reform yanlısı siyasetçileri ulusal seçimlere katılmaktan men ederek seçime katılımın rekor düzeyde düşük olmasına katkıda bulundu.

  • Önde gelen ılımlıların ve reformistlerin seçimlere katılmasına izin verilmesi, Hamaney’in seçmen katılımını artırmak ve İslam Cumhuriyeti’nin meşruiyeti üzerindeki soru işaretlerini gidermek için siyasi süreci açmaya karar verdiğini gösterecektir.
  • Ancak dört yıldır tek taraflı yarışlara şahit olan pek çok İranlı, sandık yoluyla değişim beklentisi konusunda daha da hayal kırıklığına uğramış durumda. Bu nedenle, siyasi alanın açılmasının seçmen katılımında anlamlı bir artışa yol açması kesin değil.
  • Aday başvurusu için son tarih yaklaşırken gözler görevdeki Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf’ın dördüncü kez cumhurbaşkanlığına aday olup olmayacağına çevrilmiş durumda. Laricani ve Kalibaf’ı karşı karşıya getirecek bir yarış, özellikle de başka muhafazakârların da adaylıklarının kesinleşmesi halinde, hararetli bir ikinci tura kalabilir.

ORTADOĞU

ABD’nin ateşkes önerisinden sonra Hamaney’in danışmanı Lübnan’da

Yayınlanma

ABD’nin Hizbullah ile İsrail arasında ateşkes sağlanması için Lübnan’a anlaşma önerisini sunmasından saatler sonra İran lideri Ali Hamaney’in Başdanışmanı ve Lübnan Özel Temsilcisi Ali Laricani, Lübnan’da Başbakan Necib Mikati ve Meclis Başkanı Nebih Berri ile ayrı ayrı görüştü.

Lübnan medyası, ABD’nin Beyrut Büyükelçisi Lisa Johnson’ın, Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri’ye, İsrail ordusu ile Hizbullah arasında ateşkes sağlanması amacıyla bir anlaşma taslağı teslim ettiğini yazdı.

Trump’a “hediye” mi sahadaki gerçek mi?

El Cedid televizyonunun isimsiz kaynaklardan aktardığına göre Johnson, ABD elçisi Amos Hochstein adına Meclis Başkanı Berri’ye BM Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararına dayanan bir anlaşma taslağı veya çözüm önerisi sundu. Anlaşmanın ayrıntılarına değinmeyen El Cedid kanalı, “Berri’nin Hizbullah ile istişare ettikten sonra öneri hakkında yanıt vereceğini” aktardı.

Anlaşma önerisinin Lübnan’a sunulmasından saatler sonra Hamaney’in danışmanı Beyrut’a geldi.

Lübnan Başbakanı Mikati’nin ofisinden yapılan yazılı açıklamaya göre Laricani ve beraberindeki heyet, Mikati tarafından kabul edildi. Toplantıda Mikati, “1701 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararının uygulanması, ulusal birliğin desteklenmesi ve Lübnanlılar arasında hassasiyet oluşturacak ve bir tarafı diğerinin aleyhine olacak şekilde kayıracak pozisyonlar alınmaması bakımından Lübnan devletinin duruşunun desteklenmesi gerektiğini” vurguladı.

Katz’ın “Hizbullah” açıklaması Halevi’yi bile şaşırttı

Laricani ise ülkeye yönelik saldırıların durdurulması, ateşkes sağlanması ve 1701 sayılı BMGK kararının uygulanmasının Lübnan hükümetinin önceliği olduğunu bildiklerini, İran’ın Lübnan hükümeti tarafından alınan her türlü kararı ve Lübnanlıların üzerinde mutabık kaldığı bir cumhurbaşkanının seçilmesini desteklediğini ifade etti.

Lübnan Meclis Başkanı Berri’nin ofisinden yapılan açıklamada ise görüşmede bölgedeki genel durum, İsrail’in Lübnan’a yönelik devam eden saldırganlığı ve mülteciler meselelerinin ele alındığı aktarıldı.

“Hiçbir şeyi bozmak istemiyoruz”

Laricani, görüşme sonrasında basına yaptığı açıklamada, İsrail’in saldırganlığından kaynaklanan sorunların ortadan kaldırılması için Lübnanlı yetkililerle istişarelerde bulunduğunu belirtti.

İsrail ordusu Lübnan’da savaşmak istemiyor

ABD’nin, İsrail ile Hizbullah arasında ateşkes sağlanması amacıyla BMGK’nın 1701 sayılı kararına dayanan anlaşmanın taslağını Lübnan Meclis Başkanı Berri’ye sunmasının ardından İran’ın bu anlaşmayı bozmak isteyip istemediğinin sorulması üzerine Laricani, “Hiçbir şeyi bozmak istemiyoruz. Çözümler arıyoruz. Lübnan’ı her koşulda destekliyoruz. Durumu bozanlar Netanyahu ve çetesi. Dostlarınızı ve düşmanlarınızı tanıyın” dedi.

Laricani, Lübnanlı yetkililerin ve Hizbullah’ın kabul ettiği her anlaşmayı desteklediklerini belirterek İran lideri Hamaney’in mesajını Lübnan Meclis Başkanı Berri’ye ilettiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

7 bin Haredi’nin askere çağrılmasına onay: “Likud, ultra-Ortodokslara savaş ilan etti”

Yayınlanma

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, ordunun 7 bin ultra-Ortodoks Yahudi’yi (Haredi) askere çağırma kararını onayladı. Netanyahu’nun Haredi partilerinden koalisyon ortakları öfkeli.

Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada, Bakan Katz’ın, 7 bin Haredi’nin askere çağrılması kararını onayladığı belirtildi. Haredileri askerlik görevine çağıran emirlerin İsrail ordusunca 17 Kasım Pazar gününden itibaren kademeli olarak gönderileceği kaydedildi.

Gallant’ın kovulmasının perde arkası: Orduya “haddini bildirme” hamlesi

Eski Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın, görevden alınmadan bir gün önce imzaladığı bu kararın Başbakan Binyamin Netanyahu tarafından göreve getirilen Katz tarafından uygulamaya konulup konulmayacağı tartışılıyordu.

Yedioth Ahronoth gazetesinin 4 Kasım’da yayımlanan haberinde, Gazze Şeridi ve Lübnan’a saldırılarına devam eden İsrail ordusunun, 7 bin askeri göreve çağırmaya ihtiyacı olduğu aktarılmıştı.

İsrail’de Harediler, zorunlu askere alınmalarına karşı askerlik şubelerinin önünde sık sık protestolar düzenliyor.

Netanyahu’nun ultra-Ortodoks koalisyon ortakları, haziran ayında Yüksek Mahkeme’nin on yıllardır yürürlükte olan muafiyetleri kaldırmasının ardından, Yeşiva öğrencileri ve Haredi topluluğunun diğer üyeleri için askerlik muafiyetlerini düzenleyen bir yasanın çıkarılması için baskı yaptı.

Netanyahu hükümetinde “Haredi” krizinde yeni perde

Haredi partileri Birleşik Tevrat Yahudiliği ve Şas, bu uzun süredir devam eden askerlik muafiyetini yasalaştıracak bir tasarının önündeki en büyük engelin Savunma Bakanı Gallant ve Başsavcı Gali Baharav-Miara olduğunu iddia etti.

Katz’ın, Haredilere askerlik kararını uygulamaya koymasının ardından, Birleşik Tevrat Yahudiliği partisinden üst düzey bir yetkili, “Ortaya çıktı ki mesele başsavcı ya da Gallant değil, Likud, ultra-Ortodokslara savaş ilan etmeye karar verdi” dedi.

Harediler İsrail nüfusunun yaklaşık yüzde 12’sini oluşturuyor

Çoğu dini gerekçelerle askere gitmeyi reddeden Harediler, 9 milyonluk ülkede nüfusun yaklaşık yüzde 12’sini oluşturuyor. Ülkedeki Haredi Yahudilerinin büyük çoğunluğu Batı Kudüs’teki Meaşerim Mahallesi’nde ve başkent Tel Aviv yakınlarındaki Bney Brak kentinde yaşıyor. Haredi Yahudilerin çoğu, orduda dinlerinin gerektirdiği şekilde yaşayamayacakları gerekçesiyle askerlik yapmayı reddediyor. Kadın ve erkekler için İsrail’de 3 yıl zorunlu askerlik hizmeti bulunuyor.

“Düşman ordusunda askerlik yapmayız” diyen Harediler polisle çatıştı

Ultra-Ortodoks Yahudilik inancına sahip Harediler ise 26 yaşına kadar Tevrat Kurslarında (Yeşiva) eğitim almaları halinde askerlikten muaf tutuluyor. İsrail’de koalisyon ortağı Haredi partiler, “Tevrat eğitiminin temel hak olduğu” yönünde bir kanunu geçirerek temsil ettikleri kesimin askerlikten muaf tutulmasını yasal güvence altına almak istiyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

BM Özel Komitesinden “Gazze” raporu: Soykırım tanımıyla uyuşuyor

Yayınlanma

Birleşmiş Milletler (BM) Özel Komitesi’nin yayımladığı raporda, İsrail’in Gazze’ye saldırılarının “soykırım tanımıyla uyuştuğu” belirtildi. Hamas da İsrail’in Gazze’nin kuzeyinde 41 günde 2 bin Filistinliyi öldürdüğünü duyurdu.

İsrail’in, işgali altındaki topraklarda, Filistinli ve diğer Arap halklarına yönelik insan haklarını etkileyen uygulamaları araştıran BM Özel Komitesi raporu yayımlandı.

Ekim 2023-Temmuz 2024 döneminde yapılan incelemelere dayanan raporda, Gazze’deki kitlesel sivil kayıplar ve Filistinlilere “kasıtlı” olarak dayatılan yaşamı tehdit eden koşullara dikkat çekildi. Raporda, söz konusu koşullar göz önüne alındığında İsrail’in Gazze’ye saldırılarının “soykırım tanımıyla uyuştuğu” kaydedildi.

İsrailli yetkililerin, Filistinlileri, yiyecek ve su gibi yaşamsal ihtiyaçlardan mahrum bırakan politikaları “açıkça” desteklediği belirtilerek şu ifade kullanıldı: “İnsani yardımın sistematik ve hukuksuz şekilde engellenmesi, İsrail’in, yardımları siyasi ve askeri kazanımlar için araçsallaştırma niyetini açıkça ortaya koymaktadır.”

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) bağlayıcı kararlarına rağmen insani yardımların engellendiğinin belirtildiği raporda, “İsrail kasıtlı olarak ölüme ve açlığa neden olmakta, açlığı bir savaş yöntemi olarak kullanmakta ve Filistin halkını toplu olarak cezalandırmaktadır” değerlendirmesi yer aldı.

İsrail’in hedefindeki UCM Başsavcısı’na “cinsel taciz” soruşturması

Raporda ayrıca, İsrail’in “kapsamlı bombalama” saldırılarının, Gazze’deki temel hizmetleri “yok ettiği” ve insan sağlığına kalıcı etkileri olacak “çevre felaketine” neden olduğu kaydedildi.

İsrail’in yapay zekâ destekli hedef sistemlerine ilişkin endişelerin de yer aldığı raporda, “(Bu durum), İsrail’in sivil ayrımı yapma ve sivil ölümlerini önlemek için yeterli önlemleri alma yükümlülüğünü göz ardı ettiğini göstermektedir” denildi.

İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 210’u çocuk, 11 bin 742’si kadın olmak üzere 43 bin 736 Filistinli öldü, 103 bin 370 kişi yaralandı.

Enkaz altında hala binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.

“Generallerin Planı” kapsamında 41 günde 2 bin kişi katledildi

Öte yandan Hamas’tan yapılan açıklamada, İsrail ordusunun 41 gündür Gazze Şeridi’nin kuzey bölgesi olan Cibaliya, Beyt Hanun ve Beyt Lahiya’ya sürdürdüğü kuşatmasına ilişkin bilgi verildi.

İsrail’in 41 gündür kuşatma uygulayıp kara ve hava saldırıları düzenlediği Gazze’nin kuzeyinde, 2 bin Filistinlinin yaşamını yitirdiği, 6 bin kişinin yaralandığı ve yüzlerce kişinin enkaz altında kaldığı bildirildi.

Gazze’nin kuzeyinde yaşayan 80 bin Filistinlinin kuşatma altında mahsur kaldığına dikkat çekilen açıklamada, İsrail’in bölgede soykırım ve etnik temizlik gerçekleştirdiği kaydedildi.

“Generallerin Planı”nın mimarı: Ya teslim olacak ya açlıktan ölecekler

Açıklamada, “İsrail ordusu tüm barınma merkezlerini ve hastaneleri hedef aldı, sağlık personelini alıkoydu, ambulansları imha etti, tıbbi ve insani yardımların girişini engelledi” ifadesi kullanıldı.

Gazze Şeridi’nin kuzey bölgesi olarak bilinen Beyt Lahiya, Beyt Hanun ve Cibaliya’nın nüfusu 200 bin olarak tahmin edilirken, bunların yarısından fazlasının Gazze kentine göçe zorlandığı biliniyor.

Bu adımın, daha önce İsrail basınına yansıyan ve “Generaller Planı” olarak bilinen, İsrailliler için yerleşim yeri hazırlığı yapmak amacıyla Filistinlilerin Gazze’nin kuzeyinden tahliye edilmesi adına atıldığı düşünülüyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English