Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

İran, Rusya’dan Su-35 savaş uçakları satın aldı

Yayınlanma

İran ordusu, Rusya’dan bir parti Su-35 savaş uçağı teslim aldığını bildirdi. Anlaşmanın değeri 4,5 milyar ila 5 milyar dolar arasında tahmin ediliyor, ancak gelecekteki anlaşmalar İran’ın dış politika yönelimine bağlı olabilir.

İran ordusu 27 Ocak’ta Rusya’nın kendilerine bir parti Su-35 savaş uçağı teslim ettiğini bildirdi. Teslim edilen uçakların sayısı ve maliyeti açıklanmadı, ancak dolaylı verilere göre anlaşmanın 4,5 milyar ila 5 milyar dolar arasında olduğu tahmin ediliyor.

Bu arada, Moskova’nın Tahran ile yeni sözleşmelerinin geleceği, İran’ın dış politikasını ABD ile daha yakın işbirliğine doğru çevirmesi ihtimali nedeniyle belirsizliğini koruyor.

Entehab haber ajansının aktardığına göre, İran’ın Rus Su-35 savaş uçakları alımını, 27 Ocak’ta Devrim Muhafızları Ordusu Hatem’ul Enbiya merkez karargâhı başkan yardımcısı General Ali Şadmani duyurdu. İran kaynaklarından daha önce edinilen bilgilere göre, ilk savaş uçakları geçtiğimiz yıl kasım ayında İran’a ulaştı.

General Şadmani ne teslim edilen uçakların sayısını ne de anlaşmanın değerini belirtti. Rus yetkililer de sözleşme fiyatını resmen açıklamadı. Bununla birlikte, Federal Askeri-Teknik İşbirliği Teşkilatı Başkan Yardımcısı Mihail Babiç, Kasım 2024’te Rusya’nın bir dizi ülkeyle Su-35 savaş uçağı tedariki konusunda görüşmeler yürüttüğünü doğrulamıştı.

Alman özel yayın Flug Revue‘nun daha önce aktardığına göre, başlangıçta Moskova ve Tahran 25 savaş uçağı üzerinden bir anlaşmaya varmıştı, ancak daha sonra sipariş edilen uçak sayısı 50’ye yükseltildi.

Bu verilere göre, ilk iki savaş uçağı, 18 Kasım 2024’te Komsomolsk-na-Amur’daki bir uçak fabrikasında gizli bir törenle İran Hava Kuvvetleri’ne teslim edildi ve daha sonra parçaları ayrılarak Tahran’daki Mehrabad havaalanına taşındı.

Uçaklar, montaj, uçuş testleri ve hizmete alınmak üzere Hamadan şehri yakınlarındaki bir hava üssüne gönderildi. Bu bilgiler ve 2015 yılında Çin’e 24 benzer savaş uçağı tedarikiyle ilgili daha önce açıklanan veriler dikkate alındığında, İran sözleşmesinin tutarının 4,5 milyar ila 5 milyar dolar arasında olduğu tahmin ediliyor.

Rusya Hava ve Uzay Kuvvetleri’nde Su-35S (seri üretim) versiyonu kullanılırken, ihracat versiyonu Rus kaynaklarında Su-35 olarak, İngilizce versiyonunda ise Su-35SE Flanker olarak işaretleniyor.

Bu anlaşmanın, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Ekim 2020’de İran’a silah satışına yönelik ambargoyu kaldırmasıyla mümkün hale geldiği belirtiliyor.

Bu durum, İran nükleer programı etrafındaki durumun çözümü ve İran, Rusya, ABD, Çin, Fransa, İngiltere ve Almanya tarafından imzalanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nın uygulanması çerçevesinde gerçekleşti.

Mart 2023’te ise İranlı temsilciler BM’de Tahran’ın Rus Su-35’lerini satın alma anlaşmasını başarıyla tamamladığını bildirdiler.

Kommersant’a konuşan Rusya Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü’nden kıdemli araştırmacı Vladimir Sajin’e göre, Rusya ile İran arasındaki askeri-teknik işbirliğinin daha da gelişmesi büyük ölçüde “nükleer sorunun” çözümüne ve Tahran ile Washington arasındaki anlaşmalara bağlı olacak.

Uzman, “İran’ın siyasi elitinin ve iş dünyasının önemli bir bölümü Batı’ya bakıyor. Ülke ekonomisi derin bir kriz içinde. Bu sorunun çözümünde en önemli yönlerden biri, ABD’nin ve yeni Başkan Donald Trump’ın katılımına ‘bağlı olan’ nükleer konuların düzenlenmesi,” değerlendirmesini yaptı.

Sajin’e göre, ABD’nin İran’la yeni bir nükleer anlaşmasının temel koşullarından biri, Tahran’ın Moskova ile işbirliğine son vermesi olacak. Ancak, Sajin’in güvencesine göre, İranlılar önceki Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi döneminde varılan, “belki de bilmediğimiz” sözleşmeler de dahil olmak üzere tüm anlaşmaları kesinlikle yerine getirecekler.

DİPLOMASİ

ABD’nin Tayvan değişikliği, Çin’in tepkisi çekti: Derhal düzeltin

Yayınlanma

Pazartesi günü Çin, ABD Dışişleri Bakanlığı’nı bir bilgi notundan “Tayvan’ın bağımsızlığına” karşı bir cümleyi çıkardığı için eleştirerek Washington’un tutumunun “ciddi şekilde gerilediğini” söyledi.

Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Guo Jiakun gazetecilere yaptığı açıklamada “ABD’yi hatasını derhal düzeltmeye çağırıyoruz” dedi.

Geçen hafta bakanlığın internet sitesinde yer alan politika pozisyonunda, “Tayvan’ın bağımsızlığını desteklemiyoruz” şeklindeki bir satır kaybolmuştu. Bu ifade daha önce pozisyon yazısında yer alıyordu.

ABD Dışişleri Bakanlığı pazar günü geç saatlerde Reuters’e yaptığı açıklamada güncellemenin “rutin” olduğunu ve ABD’nin Pekin’in Tayvan üzerinde egemenliği olduğunu kabul eden ancak adanın statüsünün belirsiz olduğunu düşünen “tek Çin” politikasına bağlı kaldığını savundu.

Dışişleri Bakanlığı belgesinde yine de şöyle deniyor: “Her iki tarafın da statükoyu tek taraflı olarak değiştirmesine karşıyız. Boğazlar arası farklılıkların barışçıl yollarla, zorlama olmaksızın, Boğaz’ın her iki tarafındaki insanlar tarafından kabul edilebilir bir şekilde çözülmesini bekliyoruz.”

Taipei’nin resmi Merkez Haber Ajansı’nın pazar günü bildirdiğine göre Tayvan Dışişleri Bakanı Lin Chia-lung, bakanlığın “olumlu ve Tayvan dostu ifadeler” benimsemesini memnuniyetle karşıladı.

‘Belirsiz tutum’

Bu tartışma, Donald Trump yönetiminin Tayvan’a ilişkin zaten belirsiz olan tutumuna yeni bir katman daha ekleyerek, pek çok tartışma ve spekülasyona konu oldu. Başkan Taipei’yi kendi savunmasına daha fazla yatırım yapmaya çağırmış ve Tayvan yarı iletken endüstrisine karşı yeni gümrük vergileri tehdidinde bulunmuştu. Tayvan lideri Lai Ching-te geçen hafta ABD’ye daha fazla yatırım yapma ve ABD’ den alım yapma sözü verdi.

Ocak ayı sonlarında Dışişleri Bakanı Marco Rubio ise, Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’ye ABD’nin Tayvan’ın bağımsızlığını “desteklemediğini” söyledi. Önceki ABD Başkanı Joe Biden da konuyla ilgili olarak bu tür bir ifade kullanmıştı.

Geçtiğimiz hafta iki ABD Donanma gemisinin Trump’ın göreve gelmesinden bu yana ilk kez Tayvan Boğazı’ndan geçmesi ise Pekin’in tepkisi çekti.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

İsrail’den Abramoviç’e yaptırım muafiyeti

Yayınlanma

İsrail mahkemesi, Rus milyarder Roman Abramoviç’in hesabından ZAKA adlı yardım kuruluşuna bağış yapmasına izin verirken, ABD Başkanı Donald Trump’ın Rus milyarderlere yönelik yaptırımları hafifletme yönündeki adımları dikkat çekiyor.

ABD Başkanı Donald Trump’ın politikalarındaki olası değişiklikler, Rus zenginlerine uygulanan yaptırımların hafifletilmesine yol açabilir.

Rus milyarder Roman Abramoviç, bu yönde küçük bir gevşeme elde etti. Tel Aviv Bölge Mahkemesi Yargıcı Yarden Serossi, Mizrahi Tevahot Bankası’nın Abramoviç’in hesabından 8 milyon şekeli (yaklaşık 2.2 milyon ABD doları) İsrailli insani yardım kuruluşu ZAKA’ya aktarmasına hükmetti.

Jerusalem Post gazetesinin haberine göre, yargıç bu kararı, bankanın Avrupa Birliği (AB) ve İngiltere yaptırımları nedeniyle başlangıçta reddetmesine rağmen verdi.

Dava, bankanın ilk reddini haklı bulan İsrail Başsavcısı Gali Baharav-Miar’ın tutumuyla çelişmesi açısından dikkat çekiyor.

Yargıç Serossi, bankayı Abramoviç’i soruşturduğu için eleştirerek, 15 bin şekel tutarındaki yasal masrafları karşılamasına hükmetti. Abramoviç’in avukatı Şmulik Cassuto da “Mahkemeye, Bay Abramoviç’in ZAKA kuruluşuna 8 milyon şekel bağışta bulunmasına izin veren kararı için teşekkür ediyoruz,” dedi.

Cassuto, davanın amacının ZAKA’nın İsrail halkının yararına olan kutsal çalışmalarına devam etmesine izin vermek olduğunu ve paranın asil bir amaca hizmet ettiği için bir istisna yapmaya değer olduğunu belirtti.

Banka daha önce Abramoviç’in hesabının dondurulmuş olarak kalması gerektiğini savunmuştu.

Yargıç ise para transferinin İsrail’deki banka hesapları arasında gerçekleştiğine dikkat çekerek, “Bir bankanın İsrail’de geçerli olmayan Avrupa yaptırımlarını uygulaması makul mü? Özellikle de söz konusu olan İsrail’e zor zamanlarında yardım eden bir hayır kurumuna yapılan bir bağış ise. Bankanın reddi makul değil,” ifadelerini kullandı.

Trump sonrası gevşeme belirtileri

Diğer yandan ABD’de de işler Rus milyarderlerin lehine gelişiyor. Başkan Donald Trump, bu hafta, 2022’de Rus milyarderlerin mal varlıklarını tespit etmek için oluşturulan KleptoCapture Görev Gücü ve Kleptokrat Varlık Kurtarma Girişimi’ni (KARI) kapattı.

Savcıların ve Adalet Bakanlığı’nın değişen öncelikleri nedeniyle kaynaklar, uyuşturucu kartelleri ve uluslararası çetelerle mücadeleye yönlendirilecek.

KleptoCapture görev gücünün dağıtılması, Abramoviç’in yaklaşık 300 milyon dolar değerindeki iki jeti de dahil olmak üzere Rusların yat ve uçaklarına el konulmasıyla ilgili soru işaretleri yarattı.

Ancak ABD’de en fazla ilgi, çeşitli ülkelerde tutuklanıp alıkonulan ve Amerika’ya nakledilen yatlara odaklanmış durumda.

Bunlar arasında milyarder Süleyman Kerimov’a ait yaklaşık 325 milyon dolar değerindeki 106 metre uzunluğundaki Amadea ve Viktor Vekselberg’e ait 77 metrelik Tango yatı da bulunuyor. Crescent ve Madame Gu adlı iki yat daha yabancı limanlardan ayrılamıyor.

ABD, el koyduğu yatlardan hiçbirini henüz açık artırmaya çıkarmadı. Bu durum, yaptırım uygulanan milyarderlerin bu yatları geri alabileceği ihtimalini gündeme getiriyor.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Beyaz Saray, Ukrayna’da Paskalya’ya kadar ateşkes hedefliyor

Yayınlanma

Bloomberg’in haberine göre, Beyaz Saray, Ukrayna’da 2025 Paskalyası’na kadar ateşkes sağlanması amacıyla Avrupalı yetkililerle görüşmelerde bulundu. Bu hedef doğrultusunda, ABD ve Rusya temsilcilerinin Suudi Arabistan’da bir araya gelerek olası Trump-Putin görüşmesine zemin hazırlaması bekleniyor.

Bloomberg‘in kaynaklarına dayandırdığı haberine göre, Beyaz Saray, Avrupalı yetkililere Ukrayna’da 2025 Paskalyası’na kadar bir ateşkes sağlama niyetinde olduğunu bildirdi.

Hem Katolikler hem de Ortodokslar için Paskalya tatili, söz konusu yıl 20 Nisan’a denk geliyor.

Bu hafta Suudi Arabistan, ABD ve Rusya temsilcileri arasında bir dizi istişareye ev sahipliği yapacak.

Bu toplantıların amacı, Başkan Donald Trump ile Vladimir Putin arasında olası bir görüşmeye zemin hazırlamak.

Trump, dün akşam yaptığı açıklamada Putin ile “çok yakında” görüşmeyi planladığını belirtti.

Bloomberg daha önce böyle bir görüşmenin şubat sonundan önce gerçekleşebileceğini yazmıştı.

Rusya’nın Kommersant gazetesi ise, ABD ve Rusya temsilcileri arasında Riyad’da yapılacak görüşmelerin 18 Şubat Salı günü gerçekleşebileceğini bildirdi.

Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun da o tarihte Suudi Arabistan’ı ziyaret etmesi ve Başkan’ın ulusal güvenlik danışmanı Michael Waltz’ın da aynı yere gitmesi bekleniyor.

Bloomberg‘e göre bazı Batılı yetkililer, çatışmaların 20 Nisan’a kadar sona erdirilmesi planını oldukça iddialı ve gerçekçi bulmuyor. Kaynaklardan biri, ateşkes için daha makul bir son tarihin 2025 sonu olabileceğini ifade ediyor.

Yaklaşan müzakerelerin öncesinde, Avrupa ülkeleri Ukrayna için yeni ve büyük ölçekli bir askeri yardım paketi geliştiriyor.

Habere göre, planın detayları 23 Şubat 2025 tarihine kadar kamuoyuna açıklanmayacak.

Bu tarihe kadar Almanya’da olağanüstü parlamento seçimleri yapılacak ve ajansın kaynakları, bu sayede politikacıların oylama öncesinde yaşanabilecek tartışmalardan kaçınabileceklerini belirtiyor.

Ocak ayının sonunda Ukrayna merkezli Strana.ua, Donald Trump’ın Rusya-Ukrayna savaşını sona erdirmek için hazırladığı iddia edilen 100 günlük planı yayımlamıştı.

Söz konusu plana göre, 20 Nisan’da bir ateşkes ilan edilebilir ve 9 Mayıs’a kadar bir barış konferansının düzenlenmesi öngörülüyor. Fakat, bu belgenin doğruluğu henüz her iki tarafça da teyit edilmedi.

Ukrayna Ulusal Güvenlik ve Savunma Konseyi, savaşın sona erdirilmesi ve müzakerelerin başlatılması için belirli tarihler konusunda medyada yer alan bilgilerin gerçeği yansıtmadığını öne sürmüştü.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English