Bizi Takip Edin

AVRUPA

İtalyan Eni, Neptune Energy’yi 4,9 milyar dolara satın aldı

Yayınlanma

İtalyan petrol ve doğalgaz şirketi Eni, özel sermaye destekli Neptune Energy’yi 4,9 milyar dolara satın aldı.

Merkezi Londra’da bulunan Neptune, aralarında İngiltere, Norveç, Almanya, Cezayir, Hollanda ve Endonezya’nın da bulunduğu sekiz ülkedeki sahalarda petrol ve doğalgaz üretiyor.

Cuma günü açıklanan anlaşma koşullarına göre Eni, Neptune’ü 2,6 milyar dolara satın alırken, Eni’nin Norveç’te borsaya kote olan iştiraki Var Energi de şirketin Norveç’teki operasyonlarını 2,3 milyar dolara satın alacak. Eni, Var Energi’nin yüzde 63’üne sahip.

Neptune’ün yüzde 30,6’sına sahip olan Carlyle’ın genel müdürü Bob Maguire, şirketin birçoğu Avrupa pazarlarına yakın ya da erişimi olan gaz sahalarından oluşan portföyünün, özellikle daha önce Rusya’dan aldığı gazı ikame etmeye çalışan Eni için şirketi cazip hale getirdiğini söyledi.

Neptune, yaklaşık dörtte üçü doğal gaz olmak üzere günde yaklaşık 135.000 varil petrol ve doğalgaz üretiyor. Üretiminin yaklaşık %10’u Birleşik Krallık sularından geliyor.

Eni CEO’su Claudio Descalzi, “Bu işlem Eni’ye yüksek kaliteli ve düşük karbon yoğunluğuna sahip bir portföy sunuyor. Eni, gazı küresel enerji dönüşümünde kritik bir köprü enerji kaynağı olarak görüyor,” dedi. Eni’nin yüzde 30’u İtalyan hükümetine ait.

Maguire Financial Times’a yaptığı açıklamada, 2017 yılında Fransız kamu şirketi Engie’den 3,9 milyar dolara satın alınmasından bu yana Carlyle ve Neptune’ün diğer hissedarlarının kaynak tabanını genişletmek, operasyonların karbon yoğunluğunu azaltmak ve gelecekte karbon yakalama ve depolama potansiyelini geliştirmek için 4 milyar dolardan fazla yatırım yaptığını söyledi.

Devlete ait China Investment Corporation Neptune’ün yüzde 49’una, özel sermaye grubu CVC Partners ise yüzde 20,4’üne sahip. Hissedarlar geçen yıl ilk halka arzı hedeflemiş ama petrol ve gaz üreticilerine yatırım yapma konusunda giderek daha isteksiz hale gelen kamu piyasalarından yeterli ilgiyi görememişlerdi.

AVRUPA

Almanya’da Rheinmetall artık Volkswagen’den daha değerli

Yayınlanma

Silah üreticisi Rheinmetall’in piyasa değeri perşembe günü otomotiv devi Volkswagen Group’u geride bırakarak Almanya’nın ekonomisinin otomobilden savunmaya kaydığının yeni bir işareti oldu.

Rheinmetall’in piyasa değeri dün saat 16:00 itibariyle 55,7 milyar avro iken Volkswagen’in 54,4 milyar avroda kaldı.

ABD Başkanı Donald Trump’ın ocak ayında ABD Başkanı olmasından bu yana Rheinmetall’in değeri, diğer birçok büyük Avrupa savunma şirketinin değeri ile birlikte üç kattan fazla artarken, ABD merkezli rakipleri Trump’ın öngörülemeyen politikalarının Amerikan silah ihracatına zarar verebileceği endişesiyle hisse fiyatlarının düştüğünü gördü.

VW ve Rheinmetall farklı yönlere doğru ilerliyor. Silah üreticisi, Trump’ın Kıtadan geri çekileceği korkusuyla Rusya’yı caydırmak, Ukrayna’yı desteklemek ve güvenliğini sağlamak gerekçesiyle yeniden silahlanan Avrupa’nın savunma harcamalarındaki artıştan yararlanırken, Volkswagen Çin’deki sorunlar, Trump’ın gümrük vergileri ve elektrikli araçlara inişli çıkışlı geçişin neden olduğu engellerle mücadele ediyor.

Otomobiller Almanya’nın İkinci Dünya Savaşı sonrası toparlanmasına güç vererek onu AB’nin ekonomik güç merkezi haline getirmiş ve özellikle Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra savunmanın geri planda kalmasına izin vermişti.

Rheinmetall CEO’su Armin Papperger çarşamba günü şirketin rekor kazançlarını açıklarken yaptığı açıklamada, “Avrupa’da hepimizden çok şey talep edecek bir yeniden silahlanma dönemi başladı. Bu aynı zamanda Rheinmetall olarak bize önümüzdeki yıllar için daha önce hiç yaşamadığımız büyüme beklentileri getiriyor,” dedi.

Geçiş sürecinin bir işareti olarak Volkswagen Osnabrück fabrikasındaki üretimi sonlandırmayı planlıyor ve Papperger çarşamba günü yaptığı açıklamada fabrikanın potansiyel bir tank fabrikası olarak “çok uygun” olacağını söyledi.

Papperger, “Açık olan bir şey var: Almanya’da yeni bir tank fabrikası kurmadan önce, kesinlikle buna bakacağız,” dedi.

Almanya’da şubat ayında yapılan erken seçimden önceki aylarda otomotiv sektörünün sorunları kamuoyunun gündemini meşgul ederken, güvenlikle ilgili kaygılar dikkatleri ve finansmanı savunmaya doğru kaydırıyor.

Almanya’nın yeni şansölyesi olması beklenen Friedrich Merz, savunma harcamalarını ülkenin borç freninin kısıtlamalarından muaf tutmak istiyor.

Merz stratejik değişikliği açıklarken, “Kıtamızda özgürlüğümüze ve barışa yönelik tehditler göz önüne alındığında, ne gerekiyorsa artık savunmamız için de geçerli olmalı,” dedi.

VW Group CEO’su Oliver Blume de salı günkü bilanço brifingi sırasında bu değişimi kabul etti. Blume, “Yeniden güvende olmak için daha fazla yatırım yapmamız gerekiyor,” dedi.

VW yetkilisi, henüz özel bir görüşme yapılmadığını, fakat şirketin daha önce oynadığı bir rol olan savunma üretimi konusunda diğer üreticilere tavsiyelerde bulunmaya hazır olduğunu da sözlerine ekledi.

VW, İkinci Dünya Savaşı’nda Naziler için zırhlı araçlar üretmişti. Kamyon taşımacılığı iştiraki MAN Truck & Bus, ordu için lojistik araçlar üretmek üzere bir ortak girişim aracılığıyla Rheinmetall’e bağlı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

AİHM, 2014 Odessa katliamında Ukrayna’yı ihmalden suçlu buldu

Yayınlanma

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Ukrayna’yı 2 Mayıs 2014’te Odessa’daki sendika binasında çıkan yangın sırasında ve sonrasında gerekli önlemleri almamakla suçlu buldu. AİHM, Ukrayna’nın olayları önlemek ve şiddeti durdurmak için makul olarak beklenebilecek her şeyi yapmadığına ve olayla ilgili etkili bir soruşturma yürütmediğine hükmetti. Katliamda 48 kişi, neo-Nazi gruplar tarafından öldürülmüştü.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Ukrayna’yı, 2 Mayıs 2014 tarihinde Odessa’da sendika binasında neo-Nazi gruplar tarafından 48 kişinin yakılarak katledildiği katliamla ilgili olarak sorumluluklarını yerine getirmemekten suçlu buldu.

AİHM’in internet sitesinde yayımlanan karara göre, Ukrayna, olaylar sırasında ve sonrasında gerekli adımları atmadı.

AİHM kararında, “Mahkeme, oybirliğiyle, davalı devletin 2 Mayıs 2014 tarihinde Odessa’daki şiddeti önlemek ve şiddet başladıktan sonra durdurmak için kendisinden makul olarak beklenebilecek her şeyi yapmaması nedeniyle Sözleşme’nin 2. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir,” ifadelerine yer verildi.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesi, her bireyin yaşam hakkını güvence altına alıyor ve bir suç nedeniyle mahkeme tarafından verilen ölüm cezası dışında, hiç kimsenin kasıtlı olarak yaşamından mahrum bırakılamayacağını belirtiyor.

AİHM, Ukrayna’nın olaydan sonra saldırıyla ilgili yeterli bir soruşturma yapmadığına da hükmetti.

Odessa’daki sendika binasında 2 Mayıs 2014 akşamı çıkan yangın, Harkov ve Odessa’dan gelen holiganlar ile Maydan darbesi taraftarı neo-Naziler ile karşıtları arasında aynı gün meydana gelen çatışmaların ardından yaşanmıştı.

Çıkan arbedeler, Kulikovo Meydanı’ndaki Maydan karşıtı göstericilerin çadır kampının yıkılmasıyla sonuçlanmış, bunun üzerine aktivistler Sendika Evi’ne sığınmaya çalışmıştı. Radikaller ise binanın çıkışını kapatmıştı.

Çatışmalar ve yangın sonucunda 48 kişi hayatını kaybetti. Ukrayna’da yürütülen soruşturma, trajedinin sorumlularını belirleyemedi.

Nisan 2015’te, Ukrayna Başsavcı Yardımcısı Vladimir Guzır, İnterfaks-Ukrayna‘ya yaptığı açıklamada, binadaki yangının “kitlesel ayaklanmaların bir sonucu” olduğunu söylemişti.

Kiev’in yürüttüğü soruşturma, kasıtlı kundaklama ve kloroform kullanımı iddialarını doğrulamadı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Bosna Hersek, Milorad Dodik hakkında yakalama kararı çıkardı

Yayınlanma

Bosna Hersek’te Sırp Cumhuriyeti lideri Milorad Dodik hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Dodik, ‘Bosna Hersek’in anayasal düzenini baltalamakla’ suçlanırken, durumun bağımsızlık referandumuna yol açabileceği belirtiliyor.

Bosna Hersek Savcılığı, 12 Mart’ta Sırp Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Milorad Dodik, Başbakan Radovan Vişkoviç ve Parlamento Başkanı Nenad Stevandiç’in tutuklanması yönünde talepte bulundu.

RTRS‘nin haberine göre, talep Sırp Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı’na ve Bosna Hersek Soruşturma ve Koruma Teşkilatına (polis teşkilatı) iletildi.

Dodik, bu kararı 66. yaş gününde “kutlama” olarak nitelendirdi. Bu gelişme, Bosna Hersek’in geleceğini derinden etkileyebilecek bir potansiyele sahip.

Dodik, Bosna Hersek’in güvenlik kurumlarına, Sırp Cumhuriyeti liderliğini tutuklama girişiminde bulunmamaları yönünde uyarıda bulundu.

Tutuklama talebi, Dodik’in Bosna Hersek’in anayasal düzenin altını oyduğu gerekçesiyle açıklandı. Bosna Hersek mahkemesi, 26 Şubat’ta Dodik’i bir yıl hapis cezasına çarptırmış ve altı yıl boyunca siyasetten men etmişti.

Dodik, Avrupa Birliği’nin (AB) Bosna Hersek’teki Yüksek Temsilcisi Alman Christian Schmidt’e itaatsizlikten hüküm giydi.

Fakat, Schmidt’in BM Güvenlik Konseyi’nden Mayıs 2021’den beri yetkisi bulunmuyor. Bu nedenle Sırp Cumhuriyeti, Schmidt’in meşruiyetini tanımıyor.

Bosnalı Sırp liderliği, bölgenin Bosna Hersek’ten ayrılması için referandum düzenleme tehdidinde bulundu.

Dodik, Rusya’yı da ilgilendiren gelecek planlarından bahsetti. “Önümüzdeki günlerde Rusya Federasyonu temsilcileriyle en üst düzeyde bir toplantı yapacağım,” diyen Dodik, “EUFOR Althea’nın [BM Güvenlik Konseyi yetkisine sahip AB misyonu] korunmasını isterken, şimdi Ruslardan veto koymalarını ve BM yetkisini kötüye kullanan ve Sırpları tehdit eden yıkıcı yapının korunmasına izin vermemelerini isteyeceğim,” ifadelerini kullandı.

BM Güvenlik Konseyi, EUFOR Althea’nın görev süresini 1 Kasım 2024’te oybirliğiyle bir yıl uzatmıştı. Saraybosna merkezli EUFOR misyonu, 2004’ten beri faaliyette ve NATO’nun IFOR misyonunun devamı niteliğinde.

Bosna Hersek’in siyasi yapısı

Yugoslavya’nın dağılması ve 1992-1995 Bosna Savaşı’nın ardından ülke, iki federal bölgeye ayrıldı: Sırp Cumhuriyeti (Ortodoks Sırp nüfus) ve Bosna Hersek Federasyonu (Müslüman Boşnaklar ve Katolik Hırvatlar).

Her iki bölgenin de kendi anayasası, cumhurbaşkanı ve idari organları bulunuyor. Ortak yönetim organı olan Bosna Hersek Başkanlık Konseyi’nde her halktan bir temsilci yer alıyor.

Yüksek temsilci ise hakem rolünü üstleniyor, ancak Bosnalı Sırplar 2021’den beri onun meşruiyetini tanımıyor.

RT Balkan‘ın aktardığına göre, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Dodik’i doğum günü dolayısıyla yazılı olarak tebrik etti ve dayanışma mesajı gönderdi.

Lavrov, “absürt siyasi süreci” adalete hakaret ve ülkenin egemenliğine ve bağımsızlığına yönelik bir saldırı olarak nitelendirdi. Dodik, Lavrov’a teşekkür etti.

Vedomosti gazetesine konuşan Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi program yöneticisi Milan Lazoviç’e göre, yakalama kararı gerilimi daha da artırmaya hizmet ediyor ve Sırbistan Başbakan Vekili Miloš Vučević’in Bosna’da iç savaş başlayabileceği yönündeki öngörüsü de temelsiz değil.

Lazoviç, Dodik’in tutuklanmasının, Sırp Cumhuriyeti’nin varlığına yönelik bir saldırı olarak algılanacağını belirtti.

Ayrıca uzman, bu adımın, Sırp Cumhuriyeti’nin tepkisini çekeceğini ve hatta bağımsızlık referandumunun ilan edilmesine yol açabileceğini ifade etti.

Bunun yanı sıra Lazoviç, Sırp Cumhuriyeti’nin Belgrad ve Moskova’dan yardım isteyeceğini ve bu ülkelerin en azından diplomatik destek sağlayacağı görüşünde.

Rusya, daha önce EUFOR Althea’yı, 1995 Dayton Anlaşması’na bağlılığın bir yolu olarak görüyordu.

Fakat mevcut koşullarda, silahlı bir çatışmaya geri dönme riski bulunuyor. Bu nedenle Dodik, Rusya’dan BM aracılığıyla çatışmayı önlemesine yardım etmesini istiyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English