Bizi Takip Edin

AMERİKA

Jackson Hole notları: Enflasyonun sürdüğü bir ekonomiye geçiş çağrısı 

Yayınlanma

ABD Merkez Bankası Fed’in her yıl düzenlediği ve tüm dünyadan merkez bankalarının ve para politikası temsilcilerinin katıldığı Jackson Hole zirvesinde, ABD ve AB merkez bankalarının başkanlarının merakla beklenen konuşmaları, faiz artırımında henüz sona gelinmediğinin sinyalini verdi.

Fed Başkanı Jerome Powell’ın konuşması bir hayli uzundu (3 bin kelime civarında) ama mesajı açıktı: Fed, bir sonraki faiz kararı belli olmasa da, ya faizleri sabit tutacaktı ya da parasal sıkılaşmaya devam edecekti. Powell, “Enflasyon zirve noktasından aşağıya inmiş olsa da, ki bu memnuniyet verici bir gelişme, hâlâ çok yüksek,” diyerek ufukta bir faiz indiriminin olmadığına işaret etti.

Powell daha da ileri giderek, uygun olması halinde faiz oranlarını daha da yükseltmeye hazır olduklarını ve enflasyonun ‘sürdürülebilir bir şekilde’ hedefe doğru (yüzde 2) düştüğünden emin olana kadar sıkılaştırmayı sürdüreceklerini söyledi.

Powell’ın açıklamaları, sağlam bir işgücü piyasası ile birlikte enflasyonun düştüğünü gösteren bir dizi olumlu verinin ardından geldi. Powell ‘ilerlemeyi’ kabul etse de Fed’i ileride faiz artırmaya zorlayabilecek potansiyel riskler konusunda uyardı. Powell, iktisadi büyümenin beklenenden daha güçlü olduğunu ve ‘tüketici harcamalarına ilişkin son okumaların özellikle sağlam olduğunu’ belirterek, “Ekonominin beklendiği gibi soğumuyor olabileceğine dair işaretlere dikkat ediyoruz,” dedi. Powell’a göre, trendin üzerinde devam eden büyümeye ilişkin ilave kanıtlar, enflasyon konusunda daha fazla ilerleme kaydedilmesini riske atabilir ve para politikasının daha da sıkılaştırılmasını gerektirebilir.

Enflasyonun ‘sahte’ kaynakları

Öte yandan Powell, hâlâ ‘aşırı talep’ ile enflasyonu başdağtırsa da, enflasyonun 1980’lerden bu yana görülmedik seviyelere çıkmasında ‘tedarik çarpıklıkları’nın payı olduğunu kabul eder göründü. Ukrayna savaşından sonra yükselen enerji ve gıda fiyatları istikrara kavuşmuş görünse de ‘çekirdek enflasyon’un hâlâ yüksek seyretmesi, Fed’in ‘enflasyonla mücadele’ için yüksek faiz politikasına devam etmesinin meşru kaynağı olarak gösteriliyor.

Christine Lagarde da benzer bir yaklaşımla, işçilerin daha fazla ücret için mücadele etmesinin enflasyonu körüklediğini savundu ve “Beklenen ücret artışları daha sonra firmaların fiyatlandırma kararlarına dahil edilirse, bu durum enflasyonu daha kalıcı hale getirebilir ve benim ‘kısasa kısas’ olarak adlandırdığım enflasyona yol açabilir,” dedi. Oysa Lagarde da, işçilerin ücret talebinin enflasyona yol açtığı iddiasına tekrarlamadan önce, uluslararası ticaretteki gerilemenin ve tedarik zincirlerindeki bozulmanın, yani kısacası ‘arz şoklarının’ enflasyona neden olduğuna işaret ediyor ve önümüzdeki yıllarda bu nedenle enflasyonun kalıcı olacağına dinleyicilerini hazırlıyordu.

ABD’de enflasyon neden düşüyor?

Faiz oranının ne olacağı belli değil

Bazı piyasa spekülasyonlarının aksine ise Powell, salgın sonrası ekonomide uzun vadeli, nötr faiz oranının hangi seviyede olabileceğine dair herhangi bir görüş paylaşmamayı tercih etti.

Powell, “Nötr faiz oranını kesin olarak belirleyemeyiz ve bu nedenle para politikası kısıtlamasının kesin seviyesi hakkında her zaman belirsizlik vardır. Daha fazla sıkılaştırma yapıp yapmayacağımıza ya da bunun yerine politika faizini sabit tutup daha fazla veri bekleyip beklemeyeceğimize karar verirken dikkatli bir şekilde ilerleyeceğiz,” ifadelerini kullandı.

Lagarde’dan yeni oyunun kurallarını yazma çağrısı

Avrupa Merkez Bankası (AMB) Başkanı Christine Lagarde ise hükümet yetkililerinin politika kararlarının temelini oluşturan köklü ekonomik ilişkilerin tehlikede olduğuna dair endişelerini dile getirenler arasındaydı.

Daha sık arz şokları, daha yüksek fiyatlar ve finansal piyasalarda artan dalgalanmaları tetikleme tehdidinde bulunan hızla değişen dünyayı daha iyi anlamak ve buna yanıt vermek için yeni oyunun kurallarının oluşturulması gerektiğini kaydeden Lagarde, ‘daha sıkı işgücü piyasalarının sonuçları, daha yeşil bir ekonomiye geçiş ve ekonominin rakip bloklara bölünmesi’ üzerine uzun bir konuşma yaptı.

“Bugün karşı karşıya olduğumuz durum için önceden var olan bir oyun kitabı yok, ve bu yüzden bizim görevimiz yeni bir tane hazırlamaktır,” diyen AMB Başkanı, küresel ekonomide son dönemde yaşanan çalkantıların, enflasyonist baskıları normalden daha yüksek tutarak ve para politikası yapıcılarının rolünü zorlaştırarak uzun süreli değişikliklere yol açma tehdidi taşıdığı uyarısında bulundu.

Lagarde, “Eğer işgücü piyasası da dahil olmak üzere küresel arz daha az esnek hale gelir ve küresel rekabet azalırsa, fiyatların uyum konusunda daha büyük bir rol üstlenmesini beklemeliyiz. Ayrıca enerji ve jeopolitik şoklar gibi daha büyük ve daha yaygın şoklarla karşılaşırsak, firmaların maliyet artışlarını daha tutarlı bir şekilde yansıttığını görebiliriz,” diye konuştu.

Bir mitin çöküşü: Ücret artışı enflasyona yol açmıyor

Japonya parasal genişlemeye devam edecek

Bank of Japan (BoJ) ise faiz politikasında henüz bir değişiklik olmayacağına işaret etti.

BOJ Başkanı Kazuo Ueda, Cumartesi günü yaptığı konuşmada, Japonya’da enflasyonun yüzde 2’lik hedefin ‘biraz altında’ kaldığını ve sonuç olarak bankanın para politikasına yönelik mevcut yaklaşımı sürdüreceğini söyledi.

Ueda, “Enflasyonun ana eğiliminin hâlâ hedefimizin biraz altında olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle mevcut parasal genişleme çerçevemize sadık kalıyoruz,” dedi.

Japonya’nın çekirdek tüketici enflasyonu Temmuz ayında %3,1’e ulaşarak, şirketlerin artan maliyetleri hane halkına yansıtmaya devam etmesiyle birlikte 16. ayda da merkez bankasının %2’lik enflasyon hedefinin üzerinde kaldı.

Ueda, iç talebin ‘hâlâ sağlıklı bir eğilimde’ olduğunu ve işletmelerin sabit yatırımlarının ‘rekor yüksek kârlarla desteklendiğini’ söyledi. Bununla birlikte, enflasyonun buradan itibaren düşmesinin beklendiğini ve çekirdek enflasyonun hâlâ hedefin altında olduğunu söyledi.

BOJ, güçlü iç talep ve yüksek ücretlerin fiyat artışlarının temel itici güçleri olarak maliyet yükseltici faktörlerin yerini aldığı netleşene kadar ultra düşük oranları sürdürmesi ve enflasyonu sürdürülebilir bir şekilde hedefi civarında tutması gerektiğini söyledi.

Öte yandan Ueda, artan jeopolitik gerilimler ve ‘reshoring’ (imalat faaliyetlerinin ve işletmelerin ana ülkelere geri dönmesi) eğilimleri ışığında küresel ekonominin ‘yavaş yavaş işlerin değişeceği bir dönüm noktasına yaklaşıyor olabileceği’ konusunda uyarıda bulundu. BoJ lideri, bu durumun yerel büyüme patlamalarına yol açabileceği gibi, ‘üretim verimsizliklerine’ de neden olabileceğine dikkat çekti.

Parasal sıkılaşma ‘inovasyon’u durdurabilir

Jackson Hole’da sunulan bir makaleye göre, Fed’in parasal sıkılaştırmasının potansiyel bir yan etkisi de ‘yıllarca sürebilecek bir inovasyon çöküşü’ olabilir.

İktisatçılar Yueran Ma ve Kaspar Zimmermann, son on yıldaki faiz oranı değişikliklerinin ‘[risk sermayesi] yatırımı gibi inovasyon finansmanı üzerinde gözle görülür etkileri olduğunu’ tespit etti.

Faiz oranlarının en düşük olduğu dönemde, startup finansmanında patlama yaşanıyordu. Faiz oranlarının 2022’de hızla yükselmeye başlamasıyla birlikte durum tersine döndü. Startup fonlaması azaldı ve nakde aç startuplar için ideal olmayan sonuçlar yaşanmaya başladı.

Yazarlar, “Yapay zeka alanındaki son atılımlar, ufukta başka bir teknolojik devrimin olabileceği umudunu artırıyor ve teknolojik atılımların faydasını en üst düzeye çıkarmak önemli,” dedi.

Yazarlar, para politikasının yüzde 1 puan sıkılaştırılmasının ardından araştırma ve geliştirme harcamalarının yüzde 3’e varan oranlarda azaldığını, VC (risk sermayesi – venture capital) yatırımlarının ise sıkılaştırmadan bir ila üç yıl sonra yaklaşık yüzde 25 oranında düştüğünü tespit etti. Yazarlara göre, faiz artırarak talebi yavaşlatmayı öngören merkez bankası politikaları ‘yeni ürün geliştirmenin kârlılığını ve inovasyon yapma teşviklerini azaltabilir.’

Buna ek olarak, geleneksel olarak merkez bankası artışlarıyla birlikte gelen daha sıkı finansal koşullar, yatırımcılar daha temkinli hale geldikçe inovasyon finansmanını da yavaşlatabilir.

Çin hâlâ ABD tedarik zincirlerinde önemli rol oynuyor

Jackson Hole’de sunulan bir başka makalede, tüm reshoring ve tedarik zinciri düzenlemelerine rağmen, ABD’nin küresel tedarik zincirlerinde Çin’in hâlâ büyük bir rol oynadığı gösteriliyor.

Harvard Business School’dan Laura Alfaro ve Dartmouth College’s Tuck School of Business’tan Davin Chor tarafından kaleme alınan makalede, 2017-2022 yılları arasında ABD’nin Çin’den yaptığı ithalatın payında bir azalma, Vietnam ve Meksika’dan yaptığı ithalatın payında ise bir artış olduğu belgeleniyor.

Fakat Çinli firmalar, Vietnam ve Meksika’ya artan ihracat ve doğrudan yabancı yatırım yoluyla bu etkiyi hafifletmenin yollarını buluyor gibi görünüyor. Alfaro ve Chor’a göre, “ABD’nin Çin’le dolaylı tedarik zinciri bağlantıları sağlam kalmaya devam ediyor; hatta bazı boyutlarda, Çin’in Vietnam ve Meksika ile olan ekonomik bağları aracılığıyla, bu dolaylı bağlantılar yoğunlaşıyor.” Yazarlar, ABD’nin kaynaklarını ve ithalatını Vietnam ve Meksika’ya doğru yeniden tahsis ediyor olsa da, Vietnam ve Meksika da dahil olmak üzere üçüncü ülkeler aracılığıyla fiilen Çin’e bağlı ve bağımlı kalmaya devam edebileceğine dikkat çektiler.

AMERİKA

Trump’ın “51. eyalet” şakası Kanada’yı karıştırdı

Yayınlanma

Kanada Maliye Bakanı Chrystia Freeland’ın, başkan seçilen Donald Trump’ın yaklaşan gümrük vergisi tehditleriyle en iyi nasıl başa çıkılacağı konusundaki uzlaşmaz farklılıkları gerekçe göstererek istifa etmesiyle Kanada siyaseti karıştı.

Kanada Başbakanı Justin Trudeau, Trump ile olası bir gümrük vergisi savaşına ilişkin korkularla bağlantılı bir iç siyasi krizle karşı karşıya kalırken, Seçilmiş Başkan, Kanada’nın ABD’nin 51. eyaleti olmasının “harika bir fikir” olacağını söyleyerek şaka yapınca işler daha da karmaşık hale geldi.

Trump çarşamba günü Truth Social platformunda yaptığı paylaşımda, “Birçok Kanadalı Kanada’nın 51. Eyalet olmasını istiyor. Vergilerden ve askeri korumadan büyük ölçüde tasarruf edecekler. Bence bu harika bir fikir. 51. Devlet!!!” dedi.

Leger tarafından yapılan bir ankete göre Kanadalıların %13’ü ülkenin ABD’nin bir eyaleti olmasını istiyor.

Trump, Trudeau’ya “Kanada Valisi” demişti

Trump aynı şakayı kasım ayı sonlarında Mar-a-Lago tatil köyünde verdiği bir akşam yemeğinde de yapmış ve izleyicilerden kahkahalar yükselmişti.

Fox News’e göre seçilmiş başkan, iki ülkenin birleşmesinin fentanil kaçakçılığı konusundaki endişelerini gidereceğini ve büyük ölçüde ABD’nin güney sınırını etkileyen bir sorun olan yasadışı göç akışını durduracağını öne sürmüştü.

Daha sonra Trump, Truth Social’da yaptığı başka bir paylaşımda da Başbakan Justic Trudeau’yu Kanada’nın “valisi” olarak adlandırmıştı ki bu, normalde ABD eyaletlerinin liderleri tarafından kullanılan bir unvan.

Bakan Freeland, istifadan önce Trudeau ile atıştı

Freeland ve Trudeau, kısa bir süre önce açıklanan iki aylık tatil satış vergisi ve Freeland’ın “maliyetli bir siyasi hile” olarak nitelendirdiği Kanadalılara 250 Kanada doları (168 avro) çek verilmesi konusunda anlaşmazlığa düştü.

Freeland, Trump’ın Kasım ayında yaptığı ülkeye %25 gümrük vergisi uygulama tehdidi bağlamında da Kanada’nın bu tür politikaları kaldırayamayacağını savunuyordu.

Freeland istifa mektubunda, “Ülkemiz ciddi bir meydan okumayla karşı karşıya. Bu da mali barutumuzu bugünden kuru tutmak anlamına geliyor, böylece yaklaşan bir tarife savaşı için ihtiyaç duyabileceğimiz rezervlere sahip olabiliriz,” dedi.

Muhalefetten ve iktidar partisinden erken seçim çağrısı

Kararının, Trudeau’nun bir hafta önce kendisine ülkenin maliye bakanı olarak kalmasını istemediğini söylemesinin ardından geldiğini söyledi. 

Hükümetin bütçesini sunmadan hemen önce gelen bu ayrılış, hükümeti zor durumda bıraktı ve Trudeau ile zaten kırılgan olan Liberal Parti’yi uçurumun kenarına getirdi.

Trudeau’nun partisinin üyeleri onu istifaya çağırırken, Kanada’nın üç muhalefet partisi lideri de pazartesi günü Trudeau’nun görevi bırakması gerektiğini söyledi.

Muhalefetteki Kanada Muhafazakâr Partisi lideri Pierre Poilievre de erken federal seçim çağrısında bulundu. Kanadalı siyasetçi, “Her şey kontrolden çıkmaya başladı. Bu şekilde devam edemeyiz,” dedi.

Olası Trump vergileri Kanada’yı felç edebilir

Kasım ayında Trump, yasadışı göç ve ABD’deki fetanil kriziyle mücadele etmek gerekçesiyle Kanada ve Meksika’dan ülkeye giren tüm ürünlere %25 oranında kapsamlı bir vergi uygulayacağını söylemişti.

Ekonomistler bu tür tarifelerin Kanada ekonomisine önemli ölçüde zarar vereceği uyarısında bulunuyor. ABD hükümetinin verilerine göre Kanada 2022 yılında ABD ithalatının yaklaşık 437 milyar dolarını gerçekleştirmiş ve aynı yıl ABD ihracatının da en büyük pazarı olmuştu.

Kanada toplam ihracatının yaklaşık %75’ini ABD’ye yapıyor.

Freeland, Trump’ın kasım ayında yaptığı açıklamanın ardından, “ABD’ye sattığımız şeyler gerçekten ihtiyaç duydukları şeyler. Onlara petrol satıyoruz, elektrik satıyoruz, kritik mineraller ve metaller satıyoruz,” demişti.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Arjantin ile IMF arasında yeni program müzakereleri

Yayınlanma

Arjantin, Uluslararası Para Fonu ile mevcut 44 milyar dolarlık anlaşmanın yerini alacak yeni bir program arayışında.

Bloomberg’in aktardığına göre IMF Baş Sözcüsü Julie Kozack perşembe günü yaptığı açıklamada Javier Milei hükümetinin, selefinden devraldığı anlaşmanın son gözden geçirmelerini tamamlamak yerine yeni bir program üzerinde çalıştığını doğruladı.

Perşembe günü Washington’da bir basın toplantısı düzenleyen Kozack, “Yetkililer yeni bir programa geçmek istediklerini resmen ifade ettiler ve müzakereler şu anda devam ediyor,” dedi.

Arjantin ile IMF arasındaki görüşmeler, Ekonomi Bakanı Luis Caputo’nun ofisinden ve merkez bankasından yetkililerden oluşan bir ekibin bu ayın başlarında fon temsilcileriyle görüşmek üzere Washington’a gitmesinin ardından ivme kazandı.

Arjantin’in bir sonraki IMF programına ilişkin müzakerelerdeki temel soru, kurumun Milei’ye 44 milyar dolarlık yükü devretmenin ötesinde ek finansman sağlayıp sağlamayacağı ve ne kadar sağlayacağı. 

Arjantin lideri bu yılın başlarında 15 milyar doları telaffuz etmiş fakat son zamanlarda bu rakama atıfta bulunmamıştı. Caputo bu hafta yaptığı açıklamada yeni fonların programın bir parçası olmasını beklediğini söyledi.

Kabul edildiğinde bu, ülkenin 1958’den bu yana kuruluşla yaptığı 23’üncü, 2018’den bu yana ise üçüncü program olacak.

IMF’nin Arjantin’deki sicili, on yıllar boyunca yapılan pek çok anlaşmanın ekonomiyi toparlayamaması ve birbiri ardına gelen hükümetlerin küresel borç verici kurumun parasını harcarken program hedeflerini sıklıkla ihlal etmesi nedeniyle kötü.

Milei ve baş müzakerecisi Caputo’nun da IMF ile ilişkileri karışık. Başkan bu yılın başlarında fonun üst düzey yetkililerinden biri olan Rodrigo Valdes’i eleştirmiş, Valdes de müzakerelerden çekilmeyi tercih etmişti.

Caputo da 2018’deki ilk anlaşma sırasında IMF yetkilileriyle kur politikası konusunda anlaşmazlığa düşmüş ve o dönemde Arjantin’in maliye bakanı olarak kısa bir süre merkez bankası başkanlığı yaptıktan sonra istifa etmişti.

Bu arada IMF yönetimi bu yıl Milei ve Caputo’yu harcamaları kısmak, enflasyonu düşürmek ve ülkenin birçok döviz kuru arasındaki farkı kapatmakla övdü.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Cumhuriyetçilerin federal fon yasası Kongre’ye takıldı

Yayınlanma

ABD Temsilciler Meclisi, hükümetin kapanmasına sadece bir gün kala, dün gece federal fonların süresini uzatacak bir tasarıyı kabul edemedi. 

Harcama tedbirinin çökmesi, Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson’ın defalarca taktik değiştirmek zorunda kaldığı kaotik bir mücadelenin uzamasına neden oldu.

Trump destekli tasarı, 30’un üzerinde Cumhuriyetçi ve neredeyse tüm Demokratların karşı çıkmasıyla gerekli üçte iki çoğunluğu sağlayamadı.

Nihai oylamada 235 üye tasarı aleyhinde, 174 üye ise tasarı lehinde oy kullandı; 38 Cumhuriyetçi tasarı aleyhinde, iki Demokrat ise tasarı lehinde oy kullandı.

Cumhuriyetçi muhalefetin düzeyi, Cumhuriyetçi liderlerin tasarıyı başka bir süreç altında gündeme getirmekte zorlanacağına işaret ediyor. 

Johnson başlangıçta Demokrat liderlerle hükümetin finansmanını 14 Mart’a kadar uzatacak yaklaşık 1.550 sayfalık bir tasarı üzerinde anlaşmaya varmıştı. Tasarı, afet yardımı, çiftlik yardımı ve Kongre üyeleri için maaş zammı da dahil olmak üzere partiler üstü yasama öncelikleriyle doluydu. 

Fakat Cumhuriyetçilerin sağ kanadı, Trump’ın milyarder danışmanı Elon Musk’ın özellikle eleştirdiği tasarıya yüklendi ve nihayetinde Trump, tasarıyı engelledi.

Bunun üzerine Johnson tasarıyı yeniden yazmak için kolları sıvadı ve Trump’ın talep ettiği iki yıllık borç tavanı uzatma maddesini ekledi.

Trump NBC’ye verdiği demeçte borç tavanının kaldırılmasını desteklediğini ve bunun gerçekleşmesi için “öncülük etmeye” hazır olduğunu söylemişti.

Trump’ın Kongre’deki en güçlü destekçilerinden bazıları da dahil olmak üzere Cumhuriyetçiler, en azından Demokratlar görevdeyken borç tavanının yükseltilmesine tarihsel olarak karşı çıkmışlardı. Şimdi ise Trump, tavanı tamamen kaldırmaları için onları zorlayacağını söylüyor.

Demokratlar perşembe günü kapalı kapılar ardında yapılan bir toplantıda tasarıya karşı çıkma kararı aldılar.

Demokrat Temsilci Jamie Raskin, “Anlaşmada yer alan pek çok önemli şeyi yerle bir eden bu teklifle geri dönmek, özellikle de liderliğimize danışmadıkları için bir hakaret ve aşağılamadır,” dedi.

Gözden geçirilmiş tasarı bazı muhafazakâr bütçe açığı savunucuları için de yetersizdi ve Teksaslı Cumhuriyetçi Temsilci Chip Roy tasarıya karşı çıkanlar arasındaydı.

Borç tavanı, ABD Hazinesi tarafından üstlenilebilecek ulusal borç miktarına ilişkin yasal bir sınır ve böylece federal hükümetin halihazırda aldığı borca ek olarak daha fazla borç alarak ne kadar para ödeyebileceğini belirliyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English