Asya
Japonya ve İngiltere’den Çin’e karşı savunma paktı

Japonya’nın Hint-Pasifik bölgesinde güvenlik işbirliği amacıyla İngiltere ile askeri anlaşma imzalayacağı bildirildi.
İngiliz gazetesi Financial Times (FT), Japonya ve İngiltere’nin Aralık ayı içerisinde, “Hint-Pasifik’te ABD ile işbirliğini geliştirmelerini ve Çin’den gelen tehdide karşı caydırıcılığı artırmalarını sağlayacak” büyük bir savunma anlaşması imzalayacağını duyurdu.
Japonya, sene başında Avustralya’yla benzer bir Karşılıklı Erişim Anlaşması imzalamıştı. Tokyo’nun ayrıca Filipinler ile de benzer bir anlaşmaya varmayı düşündüğü biliniyor.
Bu anlaşmaların yürürlüğe girmeden önce ülkelerin parlamentoları tarafından onaylanması gerekiyor.
FT bu gelişmeyi, Tokyo’nun, “Çin ile Tayvan üzerinden bir savaş olasılığına hazırlanmak için müttefikler ve ortaklarla daha derin savunma bağları kurmasının bir işareti” olarak yorumladı.
Habere göre, iki ülke, Başbakan Fumio Kishida’nın o zamanki İngiliz mevkidaşı Boris Johnson ile Londra’da bir araya geldiği Mayıs ayında, savunma anlaşması ile ilgili görüşmelere başlamayı kabul etti.
Hint Pasifik’te İngiliz ordusunun önünü açacak
Haberde, anlaşmanın, ülkeler arasında ortak tatbikatlar ve lojistik işbirliğini kolaylaştıracağı, ayrıca “birliklerin birbirlerinin ülkelerine girmesi için işleyen hantal bürokrasiyi basitleştiren yasal bir çerçeve oluşturacağı” kaydedildi.
Amerikan Girişim Enstitüsü adlı düşünce kuruluşunun Asya güvenlik uzmanı Zack Cooper, konuyla ilgili FT’ye şu değerlendirmeyi yaptı: “Japonya ve Birleşik Krallık arasında karşılıklı bir erişim anlaşması, iki tarafın birlikte tatbikat yapmasını ve çalışmasını kolaylaştıracak ve bu da İngiliz silahlı kuvvetlerinin Hint-Pasifik bölgesinde daha kolay konuşlandırılmasını ve eğitilmesini sağlayacak.”
ABD değil, İngiltere merkez olacak
Cooper değerlendirmesine şöyle devam etti: “Onlarca yıldır Asya’daki ittifaklar, ABD üzerinden hub-and-spoke modeli şeklinde birbirine bağlandı. Şimdi Japonya, İngiltere ve Avustralya da dahil olmak üzere bazı ABD müttefikleri kendileri de merkez olarak hizmet ediyor”.
Cooper ayrıca, anlaşmanın “hem Çin’den gelen artan baskıya, hem de ABD’nin güvenilirliğine ilişkin artan endişeye bir tepki” niteliği taşıdığı yorumunu yaptı.
Rishi Sunak imzayı hızlandırma niyetinde
Tokyo ve Londra arasında imzalanması beklenen anlaşmayı duyuran The Japan Times gazetesi ise, iki ülkenin “Çin’in artan iddialılığına ilişkin endişeler arasında ABD ile işbirliğini artırmaya çalıştığı” yorumunu yaptı.
Japon gazetesinin haberine göre, Japonya Başbakanı Fumio Kishida ve İngiliz mevkidaşı Rishi Sunak Cuma günü telefonda konuştu. Bu görüşmede yeni İngiliz lider, Tokyo ile “Karşılıklı Erişim Anlaşmasının biran önce imzalanmasına yönelik istişareyi hızlandırma” ve “daha da yakın bir ikili ilişki kurma” niyetini belirtti.
Tayvan gerginliği yeni arayışlara yol açıyor
The Japon Times haberinde, Ocak ayında Avustralya ile imzalanan anlaşma hatırlatılarak, o anlaşmanın, ABD ile ittifakının dışında Tokyo için ‘ilk’ olduğu vurgulanıyor.
Haberde, Japonya tarafından diğer bir Karşılıklı Erişim Anlaşması imzalanması, Tokyo’nun, özellikle Tayvan üzerinde artan Çin-ABD gerilimleri arasında çeşitli ülkelerle güvenlik bağlarını daha da güçlendirme konusundaki ilgisinin bir başka örneği olarak sunuluyor.
Tayvan’ın Japonya’ya yakınlığı ve önemli deniz yollarına yakın konumu nedeniyle, eski Başbakan Shinzo Abe de dahil olmak üzere üst düzey Japon yetkililer, Tayvan için acil bir durumun Japonya için de bir acil durum olduğunu vurguluyor. Tayvan krizi yükselirken, Japonya’nın yeni savunma ittifakı seçenekleri aradığı görüşü paylaşılıyor.
Çinli uzmanlar: AUKUS’un genişlemesinin önünü açabilir
Konuyla ilgili Global Times’a konuşan Çinli uzmanlar, Japonya-İngiltere savunma anlaşmasının AUKUS’u genişletmek için ‘tehlikeli bir adım’ olabileceği konusunda uyardılar.
Çinli uzmanlara göre, NATO’nun Çin’in sınırlarına kadar genişlemesi gerçekçi değil, ancak bu gelişme ABD’nin AUKUS temelinde Çin etrafında daha büyük bir askeri ittifak oluşturma çabalarıyla uyumlu.
Çinli askeri uzman ve TV yorumcusu Song Zhongping Global Times’a verdiği demeçte, İngiltere ile Japonya arasındaki yakın askeri işbirliğinin, ABD baskısı altına Japonya’yı AUKUS’a sokmanın yolunu açabilecek bir hamle olabileceğini söyledi.
Song, yakın gelecekte Japonya’yı ve hatta Kanada’yı AUKUS ittifakına dahil etme olasılığının göz ardı edilemeyeceğini, çünkü bunun ABD’nin küresel stratejisini gerçekleştirmesi için kritik bir husus olduğunu belirterek, Çin’in AUKUS’un genişlemesine karşı tetikte olması gerektiğini vurguladı.
ABD, İngiltere ve Avustralya’nın Asya-Pasifik’te Çin’i baskılamak için geçen yıl Eylül ayında kurduğu AUKUS ittifakı, Pekin’in büyük tepkisini çekmiş, Çin yönetimi anlaşmanın bölgesel barışa ve istikrara ciddi şekilde zarar vereceğini açıklamıştı.
‘Washington Asya’da daha hızlı hareket etmeli’
Bölge gündemini Foreign Affairs dergisine yazan Michael J. Green ise, Japonya ve Avustralya’nın Çin ile rekabeti yönetmek için neden ABD’den daha hızlı hareket ettiğini ve Washington’un Pekin’e karşı koyma çabalarında Asyalı müttefiklerine nasıl ayak uydurabileceğini tartışıyor.
Beyaz Saray’ın 2022’de yayınladığı Hint-Pasifik stratejisine rağmen, Washington’ın Asyalı müttefikleriyle ilişkide geri kaldığını söyleyen Green, ABD’nin Çin ile rekabetin incelikli ipuçlarını bu ülkelerden, Avustralya, Japonya ve Güney Kore’den öğrenmesi gerektiğini belirtiyor.
Öngörülebilir bir gelecekte Avustralya, Japonya ve Güney Kore’nin kendi liglerinde oynayacaklarını yazan Green, bu ülkelerin, ABD’nin herhangi bir bölgesel krizde en çok ihtiyaç duyacağı ittifaklar olduğunu ve Biden yönetiminin bunlara öncelik vermesi gerektiğini vurguluyor.
Green, müttefiklik stratejisine ilişkin ise şu öneriyi yapıyor: “Ancak müttefikleri yalnızca ABD politikasının araçları olarak değil, Washington’un kendi yaklaşımındaki boşlukları açıkça gören stratejik yenilikçiler olarak düşünmeye başlaması gerekecek.”
Asya
Çinli ihracatçılar gümrük vergilerinden kaçınmak için mallarının menşeini üçüncü ülkeler üzerinden gizliyor

Çinli ihracatçılar, ABD Başkanı Donald Trump tarafından uygulanan gümrük vergilerinden kaçınmak için, mallarını üçüncü ülkeler üzerinden sevk ederek gerçek menşeini gizlemeye yönelik çabalarını artırıyor.
Financial Times’ın (FT) haberine göre, Çin’den gelen mal akını, aslında ABD’ye yönelik ticaretin aktarma noktası haline gelmekten çekinen komşu ülkelerde alarm zillerini çaldırdı.
Bu taktiğin giderek yaygınlaşması, Trump’ın Çin mallarına uyguladığı yüzde 145’e varan yeni gümrük vergilerinin, ihracatçıların en önemli pazarlarından birine erişimini engelleyeceği yönündeki endişelerini vurguluyor.
Çin’in güneyindeki Zhongshan şehrinde bulunan ihracatçı Baitai Lighting’in satış elemanı Sarah Ou, FT’ye verdiği demeçte, “Gümrük vergisi çok yüksek” dedi ve ekledi: “[Ancak] malları komşu ülkelere satabiliriz, komşu ülkeler de bunları ABD’ye satar ve böylece vergiler azalır.”
ABD ticaret yasaları, malların gümrük vergisi açısından menşe ülkesi olarak kabul edilebilmesi için, genellikle önemli bir değer katan işleme veya imalat dahil olmak üzere, bir ülkede “önemli bir dönüşüm” geçirmelerini gerektiriyor.
Ancak Xiaohongshu gibi Çin sosyal medya platformlarındaki reklamlar, ihracatçılara mallarını Malezya gibi ülkelere göndererek, orada yeni menşe belgesi almalarını ve ardından ABD’ye göndermelerini teklif ediyor.
“ABD Çin ürünlerine gümrük vergisi mi uyguladı? Malezya üzerinden transit geçerek Güneydoğu Asya mallarına ‘dönüştürün’!“ diye yazan bir reklam, bu hafta Xiaohongshu’da ‘Ruby — Üçüncü Ülke Transshipment’ adlı bir hesap tarafından yayınlandı.
“ABD Çin menşeli ahşap döşeme ve sofra takımlarına sınırlama mı getirdi? Malezya’da ‘menşei yıkayın’ ve gümrük işlemlerini sorunsuz geçirin!” diye ekledi.
Güney Kore gümrük idaresi geçen ay, bu yılın ilk çeyreğinde menşe ülkesi sahte olan 29,5 milyar won (21 milyon dolar) değerinde yabancı ürün bulduğunu, bunların çoğunun Çin’den geldiğini ve neredeyse tamamının ABD’ye gönderildiğini açıkladı.
Ajans yaptığı açıklamada, “ABD hükümetinin ticaret politikasındaki değişiklikler nedeniyle, farklı gümrük tarifeleri ve kısıtlamalardan kaçınmak için ülkemizin ürünlerin geçiş noktası olarak kullanıldığı vakalarda son zamanlarda keskin bir artış görüyoruz” dedi.
Vietnam Sanayi ve Ticaret Bakanlığı geçen ay, yerel ticaret birlikleri, ihracatçılar ve üreticilere hammadde ve girdi mallarının menşe kontrollerini güçlendirmeleri ve sahte sertifikaların düzenlenmesini önlemeleri çağrısında bulundu.
Tayland Dış Ticaret Bakanlığı da geçen ay, gümrük vergilerinden kaçınmayı önlemek için ABD’ye gönderilen ürünlerin menşe kontrollerini sıkılaştırmaya yönelik tedbirler açıkladı.
Baitai’den Ou, birçok Çinli üretici gibi, şirketin malları “gemide teslim” olarak sevk ettiğini ve bu durumda mallar kalkış limanından çıktıktan sonra sorumluluğun alıcıya geçtiğini, böylece ihracatçının yasal riskinin azaldığını söyledi.
“Müşteriler sadece Guangzhou veya Shenzhen’de liman bulmak zorundadır ve [mallar] oraya ulaştığı sürece görevimizi tamamlamış oluruz. [Bundan sonra] bizim işimiz değildir” dedi.
İki lojistik şirketinin satış elemanları, malları Malezya’nın Port Klang limanına gönderebileceklerini, buradan malları yerel konteynerlere aktaracaklarını ve etiketlerini ve ambalajlarını değiştireceklerini söyledi. İsimlerini vermek istemeyen satış elemanları, FT’ye verdikler demeçte, şirketlerin Malezya’daki fabrikalarla bağlantıları olduğunu ve bu fabrikaların menşe belgelerinin düzenlenmesine yardımcı olabileceğini söyledi.
Malezya Yatırım, Ticaret ve Sanayi Bakanlığı ise, ülkenin “uluslararası ticaret uygulamalarının bütünlüğünü korumaya kararlı olduğunu” ve “malların değeri veya menşei ile ilgili olsun olmasın, yanlış veya sahte beyanlarla gümrük vergilerini atlatmaya yönelik her türlü girişimi ciddi bir suç olarak gördüğünü” belirtti.
“Bu haberlerin doğruluğu tespit edilirse, gümrük idaresi ve ABD yetkilileriyle işbirliği içinde soruşturma başlatacak ve gerekli önlemleri alacağız” diye ekledi.
Çin dışişleri ve ticaret bakanlıkları Financial Times’ın Çinli ihracatçılar ile ilgili yorum taleplerine yanıt vermedi.
Asya
Hindistan ve Pakistan orduları olası bir çatışmaya hazırlık olarak kapasitelerini güçlendiriyor

Eski askeri yetkililer ve uzmanlar, nükleer silaha sahip komşu ülkeler Hindistan ve Pakistan’ın 2019’daki çatışmaların ardından askeri kapasitelerini önemli ölçüde artırdığını ve bu durumun sınırlı bir çatışmada bile gerilimin tırmanma riskini artırdığını belirtiyor. Hindistan ve Pakistan orduları arasındaki gerilim yükseliyor.
Pakistan, Hindistan’ın geçen ay Keşmir bölgesinde yerli turistlere yönelik ölümcül saldırıdan İslamabad’ı sorumlu tutmasının ardından Hindistan’ın askeri müdahale planları yaptığını iddia ediyor. Hindistan Başbakanı Narendra Modi, saldırının destekçilerini “hayal edemeyecekleri şekilde” cezalandıracağını söyledi.
Pakistan saldırıya karıştığını reddediyor ancak hedef alınması halinde misilleme yapacağı uyarısında bulunuyor.
2019’da Hindistan, Keşmir’de bir Hint askeri konvoyunun bombalanmasının ardından Pakistan içinde hava saldırıları düzenledi ve “terörist kamplarını” yok ettiğini açıkladı. Pakistan jetleri iki gün süren operasyonlarda misilleme hava saldırısı düzenledi ve bir Hint uçağını düşürdü. Şimdi de Hindistan ve Pakistan orduları arasında yer yer misillemeler yaşanıyor.
Komşu ülkeler, 1948, 1965 ve 1971 yıllarında üç savaş yaşadı ve bağımsızlıklarını kazandıklarından bu yana, çoğunlukla her ikisinin de hak iddia ettiği Keşmir bölgesi nedeniyle sayısız kez çatıştı. Her iki ülke de 1990’larda nükleer silahlara sahip oldu ve Keşmir, dünyanın en tehlikeli çatışma bölgelerinden biri olarak kabul ediliyor. Hindistan ve Pakistan orduları o zamandan bu yana olası çatışmalara karşı kapasitelerini artırıyor.
Askeri uzmanlar, her iki tarafın da köşeye sıkışmadıkça nükleer silahları kullanmayı düşünmeyeceğini, ancak sınırlı bir çatışmada bile tırmanma riskinin yüksek olduğunu belirtiyor.
Reuters’a konuşan uzmanlar, böyle bir çatışmada Hindistan ve Pakistan’ın eşit güçte olduğu kabul edilen hava araçları, füzeler veya insansız hava araçlarını kullanılmasının muhtemel olduğunu belirtiyor.
Washington’daki düşünce kuruluşu Stimson Center’ın Güney Asya Programı’nda misafir araştırmacı olan Frank O’Donnell, “Her iki ülkedeki karar alıcılar, 2019’dan önceye göre çatışmayı başlatma ve tırmandırma konusunda daha fazla risk almaya meyilli” dedi.
“Ancak, kesin eylemler konusunda karşılıklı net bir anlayış olmadan, bu durum istemeden tırmanmaya neden olabilir” diye ekledi.
Her iki taraf da 2019’dan bu yana yeni askeri teçhizat satın alarak yeni konvansiyonel saldırı seçeneklerini elde etti.
Sidney Teknoloji Üniversitesi’nde Güney Asya güvenlik araştırmacısı olan Muhammad Faisal, “Her iki taraf da kendilerini geçen seferkinden daha iyi durumda olduğunu düşünecek. Ancak bunu ancak gerçek bir çatışma gördüğümüzde anlayabileceğiz” dedi.
Özellikle Hindistan, 2019’da yaşlı Rus jetlerine güvenmek zorunda kaldığı için dezavantajlı durumda olduğunu düşünüyordu. O zamandan bu yana, Batı’nın en iyi uçaklarından biri olan Fransız yapımı 36 adet Rafale savaş uçağı satın aldı ve donanması için daha fazlasını sipariş etti.
Buna karşılık Pakistan, 2022’den itibaren Çin’in en gelişmiş savaş uçaklarından biri olan ve Rafale’ye eşdeğer olan J-10’u partiler halinde satın aldı. Londra merkezli Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’ne göre, Pakistan’da bu uçaktan en az 20 adet var.
Uçaklar, görsel menzil ötesinde çalışan Meteor havadan havaya füzeleriyle donatılmış Rafale’ye benzer gelişmiş yeteneklere sahip. Pakistanlı bir güvenlik yetkilisi, medyaya bilgi verme yetkisi olmadığı için ismini vermek istemedi, ancak J-10’un da benzer PL-15 füzeleriyle donatıldığını söyledi.
2019’daki çatışmada hava savunmasında ortaya çıkan boşlukları doldurmak için Hindistan, Rusya’nın savaşta test edilmiş S-400 mobil uçaksavar füze sistemini satın aldı. Pakistan ise Çin’den bir alt seviyede olan ve Rusya’nın S-300 sistemini temel alan HQ-9’u aldı.
‘Topyekun savaş istemiyorlar’
Hindistan Hava Kuvvetleri eski hava mareşali ve Delhi merkezli Hava Gücü Araştırmaları Merkezi düşünce kuruluşunun genel müdürü Anil Golani, “Bazı açılardan kesinlikle (2019’dan) daha iyi durumdayız” dedi.
Reuters’a konuşan Golani, “Ülkede harekete geçme çağrısı çok yüksek ama kişisel değerlendirmeme göre, hem Hindistan hem de Pakistan topyekûn bir çatışma istemiyor” diye ekledi.
Öte yandan bir de ABD ve Çin faktörü konuşuluyor. Çin, Hindistan’ın rakibi ve Pakistan’ın yakın müttefiki ve en büyük askeri teçhizat tedarikçisi. ABD ise Hindistan ile güçlü ilişkilere sahip.
Sidney Teknoloji Üniversitesi’nden Muhammad Faisal, “Bu, Batı ve Çin teknolojisi arasında bir yarışma olabilir” dedi ve “Hindistan için, Çin’e karşı da savunma yapması gerektiğinden, Pakistan cephesine kaç hava filosu tahsis edeceği konusunda bir ikilem var” diye ekledi.
Çin ve Hindistan, 1962’de kısa süreli bir sınır savaşı yaşadı ve iki ordu, en son 2022’de gergin Himalaya sınırında çatıştı.
Pakistan, Washington ile ilişkilerinin daha güçlü olduğu dönemlerde satın aldığı F-16 uçaklarından oluşan bir filoya sahip. Bu F-16’lar 2019’daki çatışmada kullanılmış ve Hindistan’ın ABD’ye protesto notası vermesine neden olmuştu, ancak Yeni Delhi şu anda Washington ile çok daha yakın ilişkiler içinde.
Uzmanlar, bu kez F-16’larla siyasi bir gerginlik yaşamamak ve daha gelişmiş uçaklara sahip olmanın avantajını kullanmak için Pakistan’ın Çin yapımı J-10’larla öncü olacağını söyledi.
Ancak, pilotun vurulma riski olmadığı için insansız hava aracı veya yerden fırlatılan füze saldırısı daha olası görülüyor.
Hindistan, savaş kabiliyetine sahip insansız hava araçları için İsrail’e yöneldi ve Heron Mark 2’yi satın aldı. Ayrıca ABD’den Predator insansız hava araçları sipariş etti. Pakistanlı güvenlik yetkilisine göre, Pakistan, Ukrayna’nın Rusya ile savaşta kullandığı Türkiye’nin Bayraktar TB2’sini ve yine Türkiye’den Akıncı İHA’yı satın aldı.
Gerginliğin sürdüğü sırada Pakistan, cumartesi günü 450 km (280 mil) menzilli bir karadan karaya balistik füze denemesi yaptı. Ülkenin ordusundan yapılan açıklamada, bu denemenin silahlı kuvvetlerin “her türlü saldırıya karşı ulusal güvenliği koruma” hazırlığında olduğunu göstermek amacıyla yapıldığı belirtildi. Pakistan’ın ayrıca kara, deniz ve havadan ateşlenebilen kısa ve orta menzilli füzeleri de bulunuyor.
Hindistan’dan testle ilgili henüz bir yorum yapılmadı. Hindistan’ın yetenekleri arasında yaklaşık 300 km menzilli BrahMos süpersonik seyir füzesi ve Agni serisi kıtalararası balistik füzeler bulunuyor.
2019’daki çatışma, çok sayıda füze saldırısı tehdidiyle neredeyse kontrolden çıkıyordu.
Pakistan hava kuvvetlerinde eski savaş pilotu olan Kaiser Tufail, Hindistan’ın 2019’da caydırıcılık sağlayamadığını, bu nedenle bu kez daha keskin bir saldırı hedefleyeceğini ve bunun da daha fazla risk getireceğini söyledi.
Modi, 2019’daki çatışmaların ardından, o dönemde sipariş edilen Rafale savaş uçaklarının eksikliğini hissettiklerini ve Fransız savaş uçakları olsaydı çatışmanın sonucunun farklı olabileceğini ima etti.
Tufail, “2019’da gördüklerimizin ötesine geçerseniz, bu çok riskli olur” dedi ve Hindistan ve ekledi: “Nükleer silahlara sahip ülkelerin birbirleriyle çatışması son derece tehlikelidir.”
Asya
Avustralya, Trump’ın gölgesinde sandık başına gidiyor

Avustralyalılar, yüksek enflasyon, yerli halklar olarak bilinen Aborjinler ve Torres Strait Islanders topluluklarının temsil arayışı tartışmaları ve Trump’ın gümrük vergilerinin gölgesinde, 3 yıl boyunca iktidarda kalacak 48. federal hükümeti belirlemek üzere sandık başına gidiyor.
Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, cumartesi günkü seçimlerin son gününde muhafazakar rakibi Peter Dutton’ın seçim bölgesinde kampanya yürüttü. Donald Trump’ın değişken diplomasisiyle gölgelenen kampanyada, anketler görevdeki başbakanın lehine sonuçlar gösteriyor.
Avustralya Seçim Komisyonu’na göre, 18 milyon seçmen hak sahibinden yaklaşık 7 milyonu, cuma günü erken oy kullanma merkezlerinde veya posta yoluyla oylarını kullanmıştı.
Yayınlanan tüm kamuoyu yoklamaları, Albanese’nin merkez sol İşçi Partisi’nin iki partili sistemde muhafazakar Liberal-Ulusal koalisyonun önünde olduğunu gösteriyor, ancak anketler İşçi Partisi’nin azınlık hükümeti kurma ihtimalinin de olduğunu ortaya koyuyor.
İşçi Partisi, 77 sandalyeyle üç yıldır tek başına iktidarken, muhalefette Liberal-Ulusal koalisyon 58 sandalyeyle, Yeşiller ise 4 sandalyeyle temsil ediliyor.
Yaklaşık 27 milyonluk nüfusa sahip ülkede 18,09 milyon kayıtlı seçmen, Temsilciler Meclisi ve Senato üyelerini belirlemek için oy kullanacak. Hükümetin kurulabilmesi için 151 sandalyeli mecliste en az 76 sandalye gerekiyor.
Her iki büyük parti de yaşam maliyetleri ve yüksek konut fiyatlarına odaklandı, ancak anketler, Trump’ın gümrük vergileriyle tetiklenen küresel belirsizliğin, seçim kampanyası sırasında seçmenlerin en önemli gündem maddesi haline geldiğini gösteriyor.
Dutton, Trump ile karşılaştırılmaktan uzak durmaya çalıştı, ancak şubat ayında yapılan kamuoyu yoklamalarında önde giderken geride kaldı.
Siyasi stratejistler, Trump’ın belirleyici faktör olmadığını, Albanese’nin güçlü bir kampanya yürüttüğünü ve Dutton’ın kamu görevlilerinin evden çalışmasını yasaklayan kısa ömürlü bir politika gibi hatalar yaptığını söyledi. Dutton’ın nükleer enerjiyi savunmasının da oranlarını olumsuz etkilediği düşünülüyor. Ancak uzmanlar Trump’ın etkisinin, riskten kaçınan seçmenlerin çekincelerini artırdığını belirttiler.
Savunma, her iki partinin de en önemli gündem maddeleri arasında yer alırken, Çin’in Avustralya’nın en büyük ticaret ortaklarından biri, ABD’nin ise en önemli savunma ortağı olması, partilerin bu konudaki söylemlerine de yansıyor.
Albanese, 30 Nisan’da ABC News’e verdiği röportajda Avustralya’nın kendi savunmasını kendisinin üstleneceğini, bunun için yerli füze üretimi gibi konularda çalışmalarının olacağını belirtmişti.
Koalisyon ise 2030’a kadar savunma harcamasını yıllık 87,5 milyar dolara, Gayrisafi Yurt içi Hasıla’nın (GSYH) yaklaşık yüzde 2,5’ine, 2035’e kadar ise GSYH’nin yüzde 3’üne çıkarmayı vaat ediyor.
Savunma harcamalarını GSYH’nin yüzde 3’üne çıkaracaklarını açıklayan koalisyon, 28 ek F-35 savaş uçağı alımı için 3 milyar Avustralya doları ayıracağını vurguluyor.
Koalisyon, net göçü 100 bin kişi düşürmeyi, kalıcı göç kotasını yıllık 140 bine indirmeyi ve üniversitelerin yabancı öğrenci kontenjanını yüzde 25 kısmayı planlıyor.
İşçi Partisi, 8,5 milyar Avustralya doları tutarındaki destek paketiyle doktorları ücretsiz hasta bakımına teşvik edeceğini belirtiyor.
Albanese cuma günü düzenlediği basın toplantısında, seçmenlere yönelik son konuşmasında, “Belirsiz zamanlarda, İşçi Partisi’nin Avustralya’nın geleceğini inşa etmek için bir planı olduğundan emin olabilirsiniz ve Koalisyon’un kesintiler ve kaos getireceğinden emin olabilirsiniz” dedi.
Avustralya Yayın Kurumu’na verdiği radyo röportajında Albanese, Avustralya’nın “Amerika Birleşik Devletleri’nden farklı bir ülke” olduğunu ve seçmenlerin Dutton’ın “iklim değişikliği politikalarını kesintiye uğratma” ve 41.000 kamu görevlisini işten çıkarma vaatlerinden endişe duyduğunu söyledi.
Albanese’den bir gün önce kendi seçim bölgesinde kampanya yürüten Dutton, Avustralyalı ailelerin ve küçük işletmelerin karşılaştığı zorlukları vurguladı. “Bugün üç yıl öncesine göre daha iyi durumda mısınız?” diye sordu seçmenlere.
2019 seçimlerinde kamuoyu yoklamalarının aksine muhafazakar bir hükümetin iktidara gelmesini sağlayan sonucu işaret eden Dutton, hala kazanabileceğini söyledi.
Diğer yandan, yerli halklar olarak bilinen Aborjinler ve Torres Strait Islanders toplulukları, uzun süredir devam eden yapısal eşitsizliklerin giderilmesi, kültürel tanınma ve siyasi temsil konularında çeşitli taleplerde bulunuyor.
Bu talepler, özellikle 2017 yılında yayımlanan Uluru Bildirisi’ndeki “Söz hakkı, antlaşma ve hakikatin beyanı” ilkeleriyle somutlaştırılmıştı.
Sydney Teknoloji Üniversitesi tarafından mart ayında yayımlanan bir rapor, söz konusu referandumun ardından Avustralya’nın yerlilerine yönelik ırkçılığın arttığını ve bu durumun politik eksenin her iki tarafında da görüldüğünü ortaya koymuştu.
BBC’ye konuşan Avustralya’nın Victoria eyaleti senatörü ve yerlisi Lidia Thorpe, Albanese’nin “referandumdaki başarısızlığından” dolayı bu konuda konuşmaktan çekindiğini belirtti.
Bundan önceki seçimlerde Avustralya’nın yerlilerine yönelik söylemlerin “az da olsa” var olduğuna dikkati çeken Thorpe, bu seçimde konuyla ilgili “tam bir sessizliğin” hakim olduğunu ifade etti.
ANKETLER İŞÇİ PARTİSİ’Nİ İŞARET EDİYOR
News Corp gazeteleri tarafından perşembe günü yayınlanan RedBridge-Accent anketine göre, Avustralya’nın iki partili tercihli oy sisteminde İşçi Partisi, muhafazakar Liberal-Ulusal koalisyonuna karşı %53’e %47 önde.
Cuma günü Australian Financial Review/Freshwater tarafından yapılan ankette ise İşçi Partisi %51,5’e %48,5 önde çıktı.
Queensland’ın kuzeyinden güneydeki en uç eyalet Tasmania’ya 1.600 km (1.000 mil) uçan Albanese, çok sayıda kararsız seçmen olduğunu belirtti. Albanese, analistlerin İşçi Partisi’nin banliyö bölgelerindeki koltuklarını kaybetme riski olduğunu söyledikleri Victoria’ya ve memleketi New South Wales’e gidecek.
Albanese cuma günü, 2010’daki son azınlık İşçi Partisi hükümetinde olduğu gibi, küçük partiler veya bağımsızlardan destek almak için politika anlaşmaları yapmayacağını söyledi.
-
Avrupa2 hafta önce
Almanya’da tren fabrikası tank üretimine başlıyor
-
Dünya Basını2 hafta önce
Şin-Bet Direktörü’nün yeminli beyanı ne anlama geliyor?
-
Amerika2 hafta önce
ABD’de çöküş sürüyor: Dow, 1932’den bu yana en kötü nisan ayını yaşıyor
-
Diplomasi2 hafta önce
Çin’in ABD’den enerji ithalatındaki düşüş Rusya’ya kapı açtı
-
Avrupa2 hafta önce
Alman eyaletleri silahlanma yarışına son sürat dahil oluyor
-
Ortadoğu2 hafta önce
ABD’den Suriye’ye “İran” baskısı: DMO terör örgütü ilan edilsin
-
Avrupa2 hafta önce
Orbán’ın vetoları AB’yi 7. maddeye itiyor
-
Görüş2 hafta önce
Hindistan ticaret savaşının kazananı olabilir mi?