Bizi Takip Edin

ASYA

Çin’den Kongre sonrası diplomasi atağı

Yayınlanma

Pekin, Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) geçen hafta yapılan 20. Ulusal Kongresi’nin ardından dünya liderlerini ağırlamaya başladı. En dikkat çeken isim ise yarın Çin’e gidecek olan Almanya Başbakanı Olaf Scholz…

Çin Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamalarda, Vietnam Komünist Partisi Genel Sekreteri Nguyen Phu Trong, Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif, Tanzanya Devlet Başkanı Samia Suluhu Hassan ve Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un, Pekin’e resmi ziyaretlerde bulunacakları bildirilmişti.

ÇKP 20. Ulusal Kongresi’nde dışa dönük vurguların çokça yapılması dikkat çekmişti. Kongreden hemen sonra gelen diplomasi atağı ise Çin’in yeni dönemde uluslararası arenada daha aktif rol alacağı yönünde yorumları beraberinde getirdi.

İlk ziyaret Vietnam’dan

ÇKP Kongresi sonrası Pekin’e ilk ziyaret, Vietnam Komünist Partisi Genel Sekreteri Nguyen Phu Trong’dan geldi.

Vietnamlı lider Nguyen, Devlet Başkanı ve ÇKP Genel Sekreteri Xi Jinping’in davetiyle 30 Ekim-2 Kasım günleri arasında Çin’e resmi ziyarette bulundu.

Foto: 31 Ekim, 2022, Xinhua

Bu ziyaret aynı zamanda Vietnam Komünist Partisi’nin 13. Ulusal Kongresi’nden sonra Nguyen Phu Trong’ın ilk yurtdışı ziyareti olma özelliğini taşıyor.

İki lider arasında başkent Pekin’deki Büyük Halk Toplantı Sarayı’nda gerçekleşen görüşmede, yeni dönemde Çin-Vietnam kapsamlı stratejik işbirliği ve ortaklık ilişkilerinin üst seviyeye taşınması için ortak çaba sarf edileceği belirtildi.

İki tarafın ortak açıklamasında, dünyanın son derece karmaşık ve öngörülemeyen tarihi değişimler geçirdiği ve yeni bir çalkantılı değişim dönemine girdiği iade edilirken, Çin ve Vietnam ilişkilerinin stratejik ve uzun vadeli bir perspektiften değerlendirilip geliştirileceği vurgulandı.

Renkli devrimlere karşı işbirliği

İki taraf da, Çin-Vietnam İkili İşbirliği Yönlendirme Komitesi mekanizmasını aktif tutma, planlamayı koordine etme ve iki ülke arasında dışişleri, savunma, güvenlik ve yasa uygulama alanlarındaki değişimleri ve işbirliğini teşvik etme konusunda anlaştılar. İki tarafın ayrıca terörle mücadeleyi güçlendirmek ve “renkli devrimlere” direnmek için işbirliği içinde çalışacağı kaydedildi.

Diğer yandan iki ülke arasındaki denizcilik vb. alanlardaki sorunlara da değinilerek, bu sorunların uygun şekilde ele alınması yönünde irade gösterileceği bildirildi. Özellikle de Güney Çin Denizi’ndeki farklılıkları düzgün bir şekilde yönetmenin ve barış ve istikrarı korumanın önemli olduğu konusunda anlaşmaya varıldı.

Vietnam tarafı yaptığı açıklamada, tek Çin ilkesine bağlılıklarını yineleyerek, Tayvan’da her türlü ayrılıkçılığa kararlılıkla karşı çıktıklarını ifade etti.

Çin basınında, ziyaretin iki ülke ilişkilerinde partiler arası iletişimin giderek daha önemli hale geleceği yönünde bir gösterge olduğu yorumu yapıldı. Ayrıca, Çinli uzmanlar, bundan sonra ABD ve müttefiklerinin Çin ile Vietnam arasında anlaşmazlık çıkarma çabalarının sonuçsuz kalacağı yönünde beklentilerini dile getirdiler.

Pakistan komşuluk diplomasisinde ön sırada

ÇKP Kongresi sonrası ikinci ziyaret, Pakistan lideri Şahbaz Şerif’ten geldi.

Pakistan Başbakanı Şerif, Pekin’de Xi Jinping ile buluştu.

Foto: 2 Kasım 2022, Xinhua

Xi, görüşmede Çin’in öteden beri Çin-Pakistan ilişkilerini stratejik perspektifle uzun vadeli olarak ele aldığını ve Pakistan’la ilişkileri iyi komşuluk diplomasisinin ön sırasında tuttuğunu kaydetti.

Pakistan’a Çin’in temel çıkarlarını ilgilendiren konularda verdiği destekten dolayı teşekkür eden Xi, Pakistan’ın ulusal egemenliği, toprak bütünlüğü ve kalkınma çıkarlarını korumasına, istikrar, birlik, kalkınma ve refahı gerçekleştirmesine kararlılıkla destek verdiklerini vurguladı.

Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru örnek proje olacak

Dışa açılma politikası izleyen Çin’in kendi kalkınmasıyla başta Pakistan olmak üzere dünya ülkelerine yeni fırsatlar yaratmaya devam edeceğine işaret eden Xi, Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru (CPEC) inşasını yüksek verimlilikle ilerleterek, bu projeyi Kuşak ve Yol’un nitelikli gelişmesi için örnek proje haline getireceklerini kaydetti.

Xi, iki tarafın Gwadar Limanı’nın altyapı tesislerinin inşasını hızlandırması, Karaçi dairesel demiryolu gibi projelere koşullar yaratılması için ortak çaba harcamasının önemini vurguladı.

Pakistan’dan kaliteli tarımsal ürünlerin Çin’e ihracatının artmasını beklediklerini ifade eden Xi, Pakistan’la dijital ekonomi, e-ticaret, fotovoltaik gibi yeni enerji alanlarındaki iş birliğini genişletmenin yanı sıra, sanayi, tarım, bilim, ve teknoloji alanlarındaki iş birliğini ilerletmeye, Pakistan’ın finansal istikrarı korumasına destek vermeye devam edeceklerini söyledi.

Xi, Çin ve Pakistan’ın uluslararası çok taraflı mekanizmalarda yüksek seviyeli iş birliğini sürdürmesi, önemli uluslararası ve bölgesel sorunlarda koordinasyonu güçlendirmesi, gerçek anlamda çok taraflılığı, uluslararası adaleti ve gelişmekte olan ülkelerin ortak çıkarlarını koruması gerektiğinin altını çizdi.

‘Çin’in gelişmesi engellenemez’

Şahbaz Şerif de, Pakistan ile Çin arasında her koşulda stratejik iş birliği ve ortaklık ilişkilerinin derinleştirilmesinin Pakistan’ın diplomasisinin temel taşı olduğuna dikkat çekti.

Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru’nun Pakistan’ın sosyal ve ekonomik gelişmesine önemli etkiler getirdiğine işaret eden Şerif, Çin’le birlikte Kuşak ve Yol’un nitelikli inşasını hızlandırmaya hazır olduklarını kaydetti.

Şerif toplantıda, “Dünya Çin olmadan işleyemez ve Çin’in gelişimi herhangi bir güç tarafından yalıtılamaz veya baskı altına alınamaz” ifadelerini kullandı.

Çin basınında, Şerif’in hemen ÇKP Kongresi sonrası yaptığı ziyaretin önemi vurgulanırken, Şerif’in bu yılın başlarında iktidara gelmesiyle iki ülke arasında CPEC’in ilerletilmesine ve diğer büyük altyapı projelerine daha fazla odaklanıldığı belirtildi.

Tanzanya ile yeni dönem

Pekin’i ziyaret eden bir diğer isim Tanzanya Devlet Başkanı Samia Suluhu Hassan, ÇKP’nin Kongresi sonrası Çin’i giden ilk Afrikalı lider oldu.

Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping, dün Büyük Halk Toplantı Sarayı’nda Hassan’la bir araya geldi. İki lider, Çin-Tanzanya ilişkilerinin kapsamlı stratejik iş birliği ve ortaklık ilişkilerine yükseltileceğini duyurdu.

Görüşmenin ardından iki devlet başkanı, ticaret ve yatırım gibi konularda iş birliği anlaşmaları imzaladı ve ikili ilişkilerin kapsamlı stratejik iş birliği ve ortaklık ilişkileri düzeyine çıkarılmasıyla ilgili ortak bildiri yayımladı.

Çinli uzmanlar, Hassan’ın üç günlük ziyaretinin ikili işbirliğini geliştirmesini ve Çin-Afrika ilişkilerinde yeni bir sayfa açmasını bekliyor.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zhao Lijian, Çarşamba günü düzenlediği basın toplantısında, “Cumhurbaşkanı Hassan’ın ziyaretinin yeni dönemde ortak bir geleceğe sahip Çin-Afrika topluluğunun inşasını daha da güçlendireceğine inanıyoruz” ifadelerini kullandı.

Olaf Scholz ve Alman devleri Pekin yolcusu

Pekin’e 4 Kasım’da gelmesi beklenen Almanya Başbakanı Olaf Scholz ise, Kovid-19 salgınının başlamasından bu yana ülkeyi ziyaret eden ilk G7 lideri olacak.

Scholz Beijing temasları kapsamında Çin lideri Xi Jinping ve Başbakan Li Keqiang’la bir araya gelecek. Merkel’in son Çin ziyaretinden üç yıl sonra iki ülkenin liderlerinin yüz yüze görüşme fırsatı bulmuş olması önemli bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

Scholz’un ziyareti ayrıca, Çin’in Avrupa ülkeleri ile iş birliğini geliştirme fırsatı olarak yorumlanıyor. Zira, Olaf Scholz Pekin’e yanında kalabalık bir heyet götürüyor. Alman devlerinin CEO’ları gezi sırasında Scholz’a eşlik edecek: Mercedes, Audi, BMW, Bayer, Volkswagen, Siemens, BioNTech…

Son dönemde Çin-Avrupa Birliği (AB) ilişkileri gerilse de Çin, son altı yıldır Almanya’nın en büyük ticaret ortağı ve ikili ticaret hacmi geçen yıl 245 milyar Euro’yu (243,43 milyar doları) aştı. Çin-Alman ticareti ayrıca Almanya’da 1 milyondan fazla işi doğrudan destekliyor. Ayıca Çin-AB ticareti 2021’de ilk kez 800 milyar doları buldu ve iki yönlü biriken yatırım 270 milyar doları geçti.

‘Çin’den ayrışmak yanlış olur’

Alman Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği Başkanı Martin Wansleben birkaç gün önce verdiği bir röportajda, Almanya’nın Çin’den ayrılamayacağını ve ‘Çin olmadan Almanya’nın daha da yoksullaşacağını’ vurguladı ve “Çin’den daha fazla ayrışmak bizim için refah kaybına yol açacaktır” ifadelerini kullandı.

Almanya Başbakanı Olaf Scholz da, Çin’e yapacağı resmi ziyaret öncesi Frankfurter Allgemeine Zeitung’a ülkesinin Çin politikası hakkında yazdı.

Çin ile ekonomik bir ayrışmaya karşı olduğunu kaydeden Scholz, ancak tek taraflı bağımlılıkların azaltılması gerektiğinin altını çizdi.

Almanya’nın Çin politikasının ancak Avrupa’nın Çin politikasıyla bütünleşirse başarılı olabileceğine dikkati çeken Scholz, bu nedenle seyahati öncesinde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da dahil olmak üzere Avrupalı ortaklar ve transatlantik dostlarla yakın bir koordinasyon içinde olduklarını belirtti.

Diğer yandan, Scholz’un ziyareti koalisyon hükümetinde tartışmalara yol açtı. Bazı kişiler, Alman ekonomisinin Çin’e çok yaklaşması ve Çin’e “fazla bağımlı hale gelmesi” konusunda derin endişelerini dile getirdi. Hatta ziyaret öncesi koalisyon hükümeti içinde, Çin’le ticareti ‘çeşitlendirme’ ve “Çin’le ticarette saflık göstermeme” çağrıları yapıldı.

Çin basınında ise bu iddiaların aksine, Çin-Almanya ekonomilerinin tamamlayıcı nitelikte olduğu belirtiliyor ve ikili ilişkilerin asla tek taraflı bir bağ olmadığına dikkat çekiliyor.

ASYA

Sultan İbrahim, Malezya Kralı olarak ilk kez Çin’i ziyaret ediyor

Yayınlanma

Malezya’nın kralı, ülkesinin monarkının on yıl içindeki ilk ziyareti ve temmuz ayında taç giymeden sonraki ilk yurt dışı devlet ziyareti olan dört günlük Çin gezisi için Pekin’e geldi. İki ülke, diplomatik ilişkilerinin ellinci yıl dönümünü kutluyor.

Uzmanlara göre, görüşmelerin yüksek hızlı tren konusundaki işbirliğinden bu yılın başlarında imzalanan bir dizi anlaşmanın uygulanmasına kadar uzanması olması bekleniyor. Ancak projeler konusunda henüz ayrıntı verilmedi.

Sultan İbrahim İskandar’ın ziyareti Malezya ile Çin arasındaki diplomatik ilişkilerin 50. yıldönümüne işaret ediyor. Bir önceki hükümdar, merhum Sultan Abdul Halim, 2014 yılında 40. yıl dönümünde ziyaret etmişti.

Çin Dışişleri Bakanlığı çarşamba günü yaptığı açıklamada, Devlet Başkanı Xi Jinping’in Sultan İbrahim için bir karşılama töreni ve ziyafet düzenleyeceğini, ardından iki devlet başkanı arasında görüşmelerin yanı sıra Başbakan Li Qiang ile bir araya geleceğini söyledi.

Bakanlık sözcüsü Lin Jian, “Çin, geleneksel dostluğu ileriye taşımak, kalkınma stratejilerinin sinerjisini derinleştirmek ve bu ziyaret aracılığıyla karşılıklı yarar sağlayan işbirliğini genişletmek için Malezya ile çalışmaya hazırdır” dedi.

Li, haziran ayında Malezya’yı ziyaret etmiş ve Malezya Başbakanı Anwar İbrahim ile birlikte, Kuşak ve Yol Girişimi aracılığıyla daha fazla fırsatın takip edilmesini de içeren, iki ülke arasındaki kapsamlı stratejik ortaklığın derinleştirilmesine ilişkin ortak bir bildiri imzalamıştı.

İkili bağları pekiştirme hedefi

Kuala Lumpur merkezli bir düşünce kuruluşu olan Centre for New Inclusive Asia’nın başkanı Koh King Kee’ye göre Sultan İbrahim’in ziyareti, Li’nin ziyareti için “karşılıklı bir jest”.

Nikkei Asia’ya konuşan Koh, görüşmelerin turizm, durian ticareti, yeşil teknoloji işbirliği ve sınır ötesi suçlarla mücadele konularında haziran ayında imzalanan mutabakat zabıtlarının (MOU) uygulanmasını kapsayacağını söyledi.

Ancak Koh, hükümdarın başlıca törensel rolü göz önüne alındığında, ziyareti sırasında önemli proje veya girişimlerin duyurulmasının pek olası olmadığını söyledi.

Koh, “Sultan İbrahim yürütme yetkisi olmayan anayasal bir hükümdar, ancak Majesteleri tüm etnik kökenlerden Malezyalılar tarafından büyük saygı görüyor” dedi ve ekledi: “Çin’e yapacağı devlet ziyareti iki ülke arasındaki güçlü ikili bağları daha da pekiştirecektir.”

Sultan İbrahim ve ailesi, Singapur’un hemen karşısındaki güney Malezya eyaleti Johor’un yöneticileri. Sultan İbrahim’in diğer varlıklarının yanı sıra, Çinli yatırımcılar tarafından Johor kıyılarında yürütülen 100 milyar dolarlık bir kalkınma projesi olan Forest City’de de hissesi bulunuyor.

Koh, “Aynı zamanda Johor sultanı olan kral, Çinli şirketleri Kuala Lumpur ve Singapur arasındaki yüksek hızlı tren projesine katılmaya davet edebilir – hattın önemli bir kısmı Johor’dan geçiyor” dedi.

Sultan İbrahim’in ayrıca ocak ayında açıklanan ve iki ülke arasındaki ticari bağları güçlendirmeyi ve bağlanabilirliği artırmayı amaçlayan Johor-Singapur Özel Ekonomik Bölgesi’ne ilişkin planları da paylaşması muhtemel.

Koh, “Bunların her ikisi de Malezya’nın ekonomik büyümesini destekleyebilecek çok ihtiyaç duyulan projelerdir” dedi.

BRICS üyeliğine destek

Temmuz ayında Pekin, Kuala Lumpur’un Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’dan oluşan ve İran, Mısır, Etiyopya ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni de içine alan BRICS’e katılma başvurusuna destek verdi.

Malezya, aralarında ABD’nin anlaşma müttefiki Tayland’ın da bulunduğu gelişmekte olan piyasalar bloğuna katılmak istediğini ifade eden 30 ülke arasında yer alıyor. Çin dışişleri bakanlığı “benzer düşünen ortakların” hoş karşılandığını söyledi.

Güneydoğu Asya Uluslar Birliği’nin (ASEAN) çoğu üyesi, süper güçler arasında ve tartışmalı Güney Çin Denizi’ndeki komşular arasında gerilim artarken Çin ve ABD arasında hassas bir denge kurmaya çalıştı.

Koh, Sultan İbrahim’in ziyaretinin “Malezyalı bir liderin sıradan bir devlet ziyareti olmayacağını” söyledi ve Johor kraliyet ailesinin Çin ile uzun süreli ilişkisine dikkat çekti. Örneğin, Sultan İbrahim’in büyük büyük dedesi Sultan Abu Bakar, 1892 yılında Çin’in Qing hanedanı imparatoru tarafından prestijli Çift Ejderha İmparatorluk Nişanı ile ödüllendirilmişti.

Ziyaret programı

Malezya Dışişleri Bakanlığı’ndan çarşamba günü yapılan açıklamaya göre Sultan İbrahim’e Malezya Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri, Ulaştırma, İskan ve Yerel Yönetim Bakanlarının yanı sıra Ulusal Saray ve diğer bakanlık ve kurumlardan üst düzey yetkililer eşlik edecek.

Malezya’nın resmi haber ajansı Bernama’ya göre Sultan İbrahim ayrıca Pekin Comac Uçak Teknolojisi Araştırma Merkezi’ni ziyaret edecek ve Pekin Yabancı Çalışmalar Üniversitesi’nde Malay çalışmaları kürsüsü için onuruna düzenlenecek isim verme törenine katılacak.

Koh, gezinin Malezya’daki etnik Çin toplumu için sembolik bir öneme sahip olmasını beklediğini söyledi.

“Malezya çok ırklı ve çok kültürlü bir toplum… Çin’e yapacağı ziyaret ülkesindeki ırksal uyumu olumlu yönde etkileyecek ve bunun karşılığında Malezya’daki topluluklar arasında Enver’in birlik hükümetine olan desteği güçlendirecektir.”

Nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ülkede İslam dininin resmi lideri olan Kral, aynı zamanda önemli siyasi atamaları da denetliyor ve son yıllarda dış politikada giderek daha önemli bir rol oynuyor.

Okumaya Devam Et

ASYA

Japonya’nın Ishiba’sının Asya NATO’su önerisi ABD’de ‘fantezi’ olarak görüldü

Yayınlanma

Başbakanlık için yarışan eski Japonya Savunma Bakanı Shigeru Ishiba’nın Asya’da önerdiği NATO tarzı kolektif güvenlik düzenlemesi ABD’de soğuk karşılandı.

Biden yönetimindeki bir Hint-Pasifik yetkilisi Nikkei Asia’ya yaptığı açıklamada, “Bölgede aradığımız şey Asyalı bir NATO değil” dedi.

ABD Başkanı Joe Biden, ittifakları ve ortaklıkları güçlendirmeyi önceliklendirdi ve bunu stratejisinin bir ayağı haline getirmişti. Yönetiminin görüşlerini paylaşmak için isminin açıklanmaması koşuluyla konuşan bir yetkili, odak noktasının Asya-Pasifik’te “blok tarzı bir ittifak” yaratmak yerine “giderek artan sayıda alanda bağlantılar ve işbirliği alışkanlıkları oluşturmak” olduğunu söyledi.

Japonya’nın iktidardaki Liberal Demokrat Parti’si, 27 Eylül’de yapılacak seçimle ülkenin yeni başbakanını seçecek. Ishiba, Rusya’nın iki yıl önce Ukrayna ile savaşa girmesi ile caydırıcılığın başarısızlığa uğramasının ardından Japonya’nın Asya’da kolektif güvenliği araştırması gerektiğini söyledi.

Nikkei/TV Tokyo’da yakın zamanda yapılan bir ankette LDP başkanlığı için kamuoyunun ilk tercihi %26 ile Ishiba oldu. Ishiba, Japonya’nın Öz Savunma Kuvvetleri’ni bu tür görevler için yurtdışına göndermesi halinde anayasasını gözden geçirmek zorunda kalacağını kabul etti.

Bölgedeki çeşitli güvenlik çerçevelerini “birleştirmek” fikrinde olduğunu belirten yetkili, ABD-Japonya güvenlik ittifakı, ABD-Güney Kore güvenlik ittifakı, Avustralya, Yeni Zelanda ve ABD arasındaki ANZUS güvenlik anlaşmasının ele alınması gerektiğini belirterek, “En hızlı yol, JANZUS adını verdiğimiz ANZUS’a Japonya’yı eklemek olurdu,” dedi.

LDP Genel Sekreteri ve aynı zamanda aday olan Toshimitsu Motegi, Ishiba’nın önerisini gerçekçi olmayan bir öneri olarak eleştirdi.

Motegi, “NATO’nun özü, ortak bir yabancı düşmanın silahlı saldırısından üye devletleri kolektif olarak korumaktır. Avrupa’nın aksine Asya, çeşitli kültürlere ve siyasi sistemlere sahip ülkelerden oluşuyor. Her ülkenin Çin ile farklı ilişkileri var” dedi.

ABD’de bulunan Hint-Pasifik güvenlik gözlemcileri, Asya bölgesinin karmaşıklığına işaret ederek, Ishiba’nın önerisinin uygulanamaz olduğu konusunda hemfikir oldular.

George W. Bush yönetiminde Ulusal Güvenlik Konseyi Asya İşleri Kıdemli Direktörü olan Michael Green, “Asya NATO’sunun şimdilik bir hayal olduğunu” söyledi. Ancak ABD-Japonya-Avustralya üçlü güvenlik düzenlemesi fikrinin ihtimal olsa da düşük olduğunun altını çizdi.

Green’in CEO olarak görev yaptığı Sidney Üniversitesi ABD Çalışmaları Merkezi tarafından bu nisan ayında yayınlanan ulusal güvenlik uzmanları anketine göre, Avustralya’daki katılımcıların %55’i, Japonya’daki katılımcıların %71’i ve ABD’deki katılımcıların %59’u üçlü bir güvenlik anlaşmasını destekliyor.

Düşünce kuruluşu Stimson Center’ın kıdemli üyesi Kelly Grieco, “Asya NATO’su” arayışının sadece gerçekçi olmadığını, aynı zamanda stratejik olarak da akıllıca olmadığını söyledi.

Uzman Kelly Grieco, “Özellikle Güney Asya ve Güneydoğu Asya’daki ülkelerin çoğu, ABD-Çin rekabetinde taraf tutmak istemiyor. Daha da önemlisi, seçim yapmak zorunda değiller ” ifadelerine yer verdi. Grieco, genellikle kara sınırlarını paylaşan Avrupa ülkelerinin “ortak bir tehdit değerlendirmesi yapma eğiliminde olduğunu ve kendi ulusal güvenliklerini komşularının kaderiyle yakından bağlantılı olarak gördüklerini” vurguladı. Asya için durum böyle değil ve bir Asya NATO’su yaratma girişiminin “neredeyse kesinlikle ters tepeceğini” söyledi.

Grieco, “Hindistan, Endonezya ve Vietnam da dahil olmak üzere Hint-Pasifik’teki birçok ülkenin ittifak alerjisi var. Bu tür hamleler, Çin’in bölgedeki artan gücü ve etkisine karşı denge sağlaması gereken ülkeleri (ABD veya Japonya) yabancılaştıracaktır” diye konuştu.

Öte yandan muhafazakâr düşünce kuruluşu Hudson Enstitüsü’nün Japonya direktörü Kenneth Weinstein, “Asya NATO’su, Asya’da mevcut olmayan stratejik bir uyumu varsayar” sözlerine yer verdi.

Weinstein, ABD, Avustralya ve Japonya’nın aynı çizgide olduğunu ve Filipinler’in Washington’a çok daha yakınlaştığını, ancak Çin’in “ciddi kolektif öz savunma için gereken birliği baltalayacak kadar çok baskı noktası olduğunu” söyledi.

Dış İlişkiler Konseyi Kıdemli Üyesi Sheila Smith, Japon Öz Savunma Kuvvetleri’nin, Japonya’nın savunmasını sağlarken kolektif güvenliğe de katkıda bulunup bulunamayacağını sorguladı.

Smith, şu aşamada daha gerçekçi bir yolun kara, deniz, hava, uzay ve siber gibi birden fazla alanda kolektif müttefik operasyonlarını entegre etmek olacağını söyleyerek, “Müttefikler arasında ağ kurmak, doğru yetenek karışımını sağlamaya yönelik atılacak en iyi ilk adım olabilir ve daha sonra, eğer bunu yapacak siyasi irade varsa, bu yeteneklerin toplu olarak kullanılmasına ilişkin bir niyet beyanının yapılıp yapılmayacağını değerlendirmek gerekir” diye konuştu.

Pazartesi günü Washington’daki Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi’nde düzenlenen bir seminerde, Stanford Üniversitesi Walter H. Shorenstein Asya-Pasifik Araştırma Merkezi’nden araştırmacı Xinru Ma, ABD-Çin rekabetinin, Soğuk Savaş dönemindeki ABD-Sovyetler Birliği rekabetinden çok, 1980’lerdeki ABD-Japonya ekonomik rekabetine benzediğini savundu ve şunları ekledi:

“ABD, Çin’i Soğuk Savaş benzeri bir rakip olarak çerçeveleyerek, özellikle küresel ölçekte askeri ve ideolojik rekabete fazla odaklanma ve rekabetin gerçek doğasını gözden kaçırma riskiyle karşı karşıya kalıyor.

Japonya’nın güvenlik geleceği: ‘Asya NATO’su’ önerisi ve SOFA revizyonu

Okumaya Devam Et

ASYA

10 yaşındaki Japon çocuğun bir Çinli tarafından öldürülmesi iki ülke ilişkilerini daha da gerdi

Yayınlanma

Shenzhen’de 10 yaşındaki bir Japon çocuğun Çinli biri tarafından bıçaklanarak öldürülmesi zaten gergin olan ikili ilişkileri daha da gerdi.

Japonya’nın Guangzhou Başkonsolosu Yoshiko Kijima, perşembe sabahı çocuğun yerel bir hastanede acil olarak tedavi edilmesine rağmen gün doğumundan önce öldüğünü doğruladı. Kijima, çocuğun önceki sabah annesiyle birlikte bir Japon okuluna yürürken karnından bıçaklandığını söyledi.

Shenzhen Güvenlik Bürosunun bir şubesine göre, gözaltına alınan şüpheli 44 yaşında Zhong soyadlı bir erkek. Çin tarafı daha fazla ayrıntı vermezken, Shenzhen’in dış ilişkiler ofisi başkanı Japon hükümetinin olayın özüne inme ve tekrarını önlemek için uygulanabilir adımlar atma taleplerini “kabul etti”. Ancak buna benzer bir olay daha önce de yaşanmıştı. Haziran ayında 50 yaşlarında Çinli bir adam doğudaki sanayi kenti Suzhou’da bir Japon okuluna gitmek üzere otobüs bekleyen bir öğrenci ve annesini yaralamış, kendisini durdurmaya çalışan Çinli bir kadını da öldürmüştü.

Japonya Başbakanı Fumio Kishida perşembe günü öğleden sonra gazetecilere yaptığı açıklamada “bazı insanların bu olayın Japonya-Çin ilişkileri üzerindeki etkisine dikkat çektiğinin farkında olduğunu” söyledi. Bu etkiyi önceden değerlendirmeyi reddetti ancak Çin hükümetinden “aşağılık suç” hakkında acil bir açıklama talep ettiğini söyledi.

Japonya’nın İkinci Dünya Savaşı sırasında Çin’i işgali sırasında uyguladığı vahşet, savaş ve insanlık suçları hala Çin halkının hafızasında.

Ancak bu olayın tarihsel ilişkilerle alakalı olup olmadığı bilinmiyor.

Japon iş dünyası tedirgin

Çocuğun ölümü Japonya’nın iş dünyasında ve siyasi liderliğinde şok dalgalarına yol açtı.

Toyota Motor ve Honda Motor da dahil olmak üzere pek çok Japon şirketinin Çin’de yatırımları ve üretimleri bulunuyor. Japonya Otomobil Üreticileri Birliği Başkanı ve kamyon üreticisi Isuzu Motor’un CEO’su Masanori Katayama perşembe günü yaptığı açıklamada, Japon hükümetinin yurtdışındaki Japon sakinlerinin güvenliğini güçlendirmek için “her zamankinden daha fazlasını” yapacağını umduğunu söyledi. Otomobil üreticilerinin de bu sorumluluğu hissettiğini ve “gurbetçilerin ve ailelerinin güvenliğinin en önemli konu olduğunu” kabul ettiklerini söyledi.

Kishida’nın yerine başbakan olmak için yarışan Dışişleri Bakanı Yoko Kamikawa Tokyo’nun olayı “son derece ciddiye aldığını” söyledi. İkili ilişkileri nasıl etkileyebileceği sorusuna ise şu yanıtı verdi: “Çin’e güvenlik önlemleri almasını şiddetle önerdik. Bunun gerçekleşmesi için elimizden geleni yapacağız.”

Diğer bir kabine üyesi ve en üst düzey görev için rakibi olan Baş Kabine Sekreteri Yoshimasa Hayashi ise “Gerekli şeyleri talep edeceğiz ve Çin’de yaşayan Japonların güvenliğini sağlamak için Çinli yetkililerle birlikte çalışacağız” dedi.

Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Lin Jian, çarşamba günkü olağan brifinginde saldırıyı kabul ederek “Çin tarafının ilgili birimleri davayı yasalara uygun olarak ele alacaktır” dedi.

İkili gerginlikler

Diğer yandan Japonya Savunma Bakanlığı çarşamba günü Çin’in ilk uçak gemisi olan Liaoning ve iki destroyerinin Japonya’nın Okinawa vilayetine bağlı Yonaguni ve Iriomote adaları arasındaki bitişik bölgeden geçtiğini doğruladı. Bu, geçen ayın sonunda Japonya’nın batısındaki Nagasaki Vilayeti yakınlarında bir Çin askeri istihbarat toplama uçağı tarafından gerçekleştirilen ilk hava sahası ihlalini takip etti.

Bir diğer sürtüşme kaynağı ise 2011’deki deprem ve tsunaminin ardından erimeye başlayan Japonya’nın Fukushima Daiichi nükleer santralinden arıtılmış atık suyun salınması konusundaki anlaşmazlık. Pekin bu suyu “nükleer kirlilik” olarak nitelendirerek tepki gösteriyor.

Bu yüzden Çin bir yılı aşkın bir süredir Japon deniz ürünlerine toptan ithalat yasağı uyguluyor.

İkili arasındaki en büyük gerginlik ise ABD’nin bölgedeki en önemli müttefiki olarak gördüğü Japonya’yı Çin’in etkisini kısıtlamak için harekete geçirmesi ve bölgedeki askeri planlarına dahil etmesi. Japonya savunma belgelerinde Çin’i açıkça bir tehdit olarak tanımlıyor ve Çin’in etkisine karşı savunma kabiliyetlerini ve ittifaklık ilişkilerini güçlendiriyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English