Amerika
Kaliforniya yangınları: San Francisco büyüklüğünde bir alan yok oldu

Güney Kaliforniya’daki yangınlar San Francisco ile aynı büyüklüğe denk gelen 45 mil karelik (yaklaşık 11 kilometrekare) bir alanı kül etti.
İtfaiyeciler su sıkıntısı da dahil olmak üzere pek çok zorlukla karşı karşıya. Orman yangınlarının verdiği zarar “hayal edilemez” olarak tanımlanıyor.
İlçenin Adli Tıp Departmanına göre Los Angeles’ta yangına bağlı en az 10 ölüm meydana geldi.
Aralarında en az beş kilise, bir sinagog, yedi okul ve iki kütüphanenin de bulunduğu binlerce ev yıkılırken barlar, restoranlar, bankalar ve marketler de enkaza dönüştü.
Eyewitness News’e konuşan bir bölge sakini, “Pacific Palisades [Los Angeles’ta bir semt] şu anda haritadan silinebilir. Pacific Palisades diye bir yer yok,” dedi.
Perşembe gecesi itibariyle Palisades Yangını %6 oranında kontrol altına alınmış durumdaydı.
Palisades yangını hızla büyüyerek 5.000’den fazla ev ve diğer binaları tahrip ederken, Altadena ve Pasadena’daki Eaton yangını ise 4.000-5.000 ev ve diğer binalara daha zarar vermiş ya da tahrip etti.
Sigorta şirketleri 2020-2022 yıllarında milyonlarca poliçeyi yenilemeyi reddetti
İlk tahminlere göre 57 milyar dolarlık bir zarar söz konusu ve bu da muhtemelen eyaletin sigorta krizinin büyümesine neden olabilir.
2020 ve 2022 yılları arasında sigorta şirketleri, 531.000’i Los Angeles’ta olmak üzere eyaletteki 2,8 milyon ev sahibi poliçesini yenilemeyi reddetmişti.
Şu anda yağma da eyalette önemli bir sorun teşkil ediyor. Mülklerin korunması için bölgeye Ulusal Muhafızların gönderilmesi talep ediliyor.
Birçok aile artık mahallelerini tanıyamaz halde. Bir kadın bulabildiği tek şeyi taşırken görüldü: banyosundan üzerinde kaplumbağalar olan bir fayans parçası. ABC News’e konuşan kadın, “Çatlamış bir kupa dışında bulabildiğim tek şey buydu. Ben de onu aldım. Belki bir anı olarak çerçeveletmek için,” dedi.
Arkadaşlarının Palisades yangınında evlerini kaybeden beş aile üyesi olduğunu söyledi.
Öte yandan yangını felaketi Los Angeles’ın su sistemindeki kırılganlığı da ortaya çıkardı. Ekipler hızla ilerleyen alevlerle mücadele ederken, itfaiyeciler düşük su basıncı ve yangın musluklarının kuruması nedeniyle zor durumda kaldı.
‘Muazzam talep’ yüzünden mi itfaiyeciler su kullanamadı?
Yetkililer, kentin su sisteminin bu kadar büyük miktarlarda suyu aynı anda iletmek üzere tasarlanmadığını söylüyor. L.A. County kamu işleri müdürü Mark Pestrella, “Evlerimize ve işyerlerimize hizmet veren belediye su sistemleri etkili bir şekilde çalışmaya devam ediyor, fakat orman yangınlarıyla mücadele etmek için tasarlanmadılar,” dedi.
Pacific Palisades’te, her biri yaklaşık bir milyon galon tutan üç büyük su deposunun suyu tükendi. Los Angeles Su ve Elektrik Departmanı CEO’su Janisse Quiñones, “Sistemimizde ve Palisades’te muazzam bir talep vardı,” dedi.
Bu üç tankın her biri 3,8 milyon litre (bir milyon ABD galonu su) içeriyordu.
ABC News’e konuşan uzmanlar, yangınların büyüklüğü nedeniyle daha fazla tank olsa bile itfaiyecilerin aynı sorunları yaşayacağını söyledi.
Los Angeles Su ve Enerji Departmanı (DWP) ile kent liderleri, kent sakinlerinin yanı sıra “kötü yönetim” ve eski altyapıyı suçlayan eski belediye başkanı adayı Rick Caruso’un eleştirileriyle karşı karşıya kaldı.
DWP çarşamba günü öğleden sonra yaptığı açıklamada, yangınla mücadele çalışmalarını desteklemek üzere her biri 7.600 ila 15.000 litre (2.000 ila 4.000 ABD galonu) taşıyan 19 tanker kamyonu görevlendirdiğini bildirdi.
Kaliforniya’nın halk ait suyu, bir çift tarım zenginine emanet
Öte yandan Kaliforniya’nın su meselesi, yalnızca görülmedik yangınlardan ibaret değil. Eyaletteki tarım arazisi zenginleri, yurttaşların tüketimi pahasına büyük miktarda suyu emiyorlar.
Örneğin 2022 yılında, 40 milyon Kaliforniyalı eşi benzeri görülmemiş bir kuraklıkla boğuşurken, milyarder bir çiftin, Lynda ve Stewart Resnick’in 1990’lı yıllarda bir dizi gizli toplantıyla eyaletin su sistemini büyük ölçüde ele geçirdiği hatırlanmıştı.
Kentsel su sistemleri suya muhtaç durumda iken, 2023 yılında eyaletten talep ettiklerinin sadece %5’ini alabiliyorlardı. Stewart ve Lydia Resnick ise yılda 150 milyar galon su kullanıyordu.
Resnickler Kaliforniya’daki en büyük çiftçiler. 2007 itibariyle dört San Francisco büyüklüğünde tarım arazisine sahiplerdi ve Amerikalıların neredeyse yarısı ürünlerinden en az birini satın alıyordu: Antep fıstıkları, nar suları, mandalinalar, çiçekler.
Bütün bunlar “The Wonderful Company” isimli holdingin altında yer alıyor şirketin değeri en az 5 milyar dolar. Çoğunluk sahipleri olan Resnicklerin serveti ise en az 8 milyar dolar.
Vergi mükelleflerinin inşa ettikleri Resnicklerin cebine girdi
1980’lerin sonunda ana sektörlerini bularak tarıma el atan Resnick çifti, antep fıstığı işine girdi. Lynda, “Cennet Bahçesine ekildiğinden bu yana fıstık için herkesten daha fazla şey yaptık. Kocam yaptığı tüm bu işler için kanonize edilmeli,” diyordu.
Badem, nar, narenciye, şarap gibi diğer ürünlere de yönelmeye başlayan çift, Kern County’de kendilerine bölgede su hakkı tanıyan çok önemli bir arazi de dahil olmak üzere giderek daha fazla arazi edindiler.
Resnickler imparatorluklarını kurarken, Kaliforniya eyaleti de vergi mükelleflerinin parasıyla yeni su altyapısı inşa ediyordu.
Kaliforniya’nın doğal su kaynağı “çok tutarsız” bulunuyor: çok farklı miktarlarda yağış, eyaletin su fazlasından kuraklığa ve çok kolay bir şekilde geri dönebileceği anlamına geliyor. Bu nedenle, kuraklık sırasında kullanmak üzere su fazlası olduğunda su depolamak için su bankaları inşa ediyorlar.
1994’teki gizli toplantı: Kaliforniya’nın suyu özel şirketlere devredildi
Önemli depolama tesislerinden biri 1988’de kurulan Kern Su Bankası idi. Bu tesis yine vergi mükelleflerinin yüz milyonlarca dolarıyla inşa edildi ve kağıt üstünde Kaliforniya halkı suyun sahibi olacaktı.
Fakat 1994 yılında eyalet su yetkilileri, su altyapısı şirketleri ve su hakkı olan tarımsal arazi sahipleri Monterey Bay Kaliforniya’daki bir tatil köyünde gizli bir toplantı düzenlediler.
Özel şirketler ve kamu kurumlarının bir karışımından oluşan bu gruplar, Kaliforniya’nın su yasalarını seçmenlerin, vergi mükelleflerinin veya yasa koyucuların herhangi bir katkısı olmadan yeniden yazdılar.
Monterey Plus Anlaşması ya da Monterey Değişiklikleri olarak adlandırılan yeni yasalar, çalışan Kaliforniyalılar için yıkıcı, tarım milyarderleri için ise harika oldu.
Orijinal yasada, kuraklık zamanlarında eyalet su kurulunun tarımsal çıkarlardan önce insanların yaşadığı kentsel alanlara eyalet su kaynaklarına erişim vermesini öngören uzun süredir devam eden bir kural olan “kentsel tercih” vardı.
Monterey yasası bunu kaldırdı. Bu, kuraklık dönemlerinde normal Kaliforniyalıların su sistemlerinin özel şirketlerden su satın almak zorunda kalacağı, çünkü devletten su alamayacakları anlamına geliyordu.
Devlete ait su bankaları özel sektörün insafına terk edildi
Yeni anlaşma “kağıt su” (paper water) ile ilgili düzenlemeleri de gevşetti. Bu, aslında hiçbir yerde var olmayan fakat kağıt üzerinde var olan su: sağlayıcıların sahip olabileceği ama aslında sahip olmaları gerekmeyen tam su miktarları. Bugün gerçekte var olan suyun 5 katı kadar su vaat edildi ve satıldı.
Daha da önemlisi, toplantı Kern Su Bankasının sahipliğini de değiştirdi. Bir zamanlar devlete ait olan su, birkaç özel su şirketine devredildi.
Bunlardan biri de Wonderful Foods’un yüzde yüz iştiraki olan Westside Mutual’dı. Westside’ı yöneten Wonderful çalışanı Bill Phillimore, Kern Su Bankasını yöneten ‘kamu’ kuruluşunun da başkanı.
Bu gizli toplantı ile birlikte Resnickler, yüz milyonlarca dolar vergi mükellefinin parasıyla inşa edilen önemli bir Kaliforniya su kaynağının neredeyse %60’ına sahip oldular.
Amerika
Trump ailesi kripto para düzenlemelerini gevşetiyor

Financial Times’ta (FT) yayınlanan başyazıda, Trump ailesinin dijital varlıklar ve kripto para dünyasına girişi ve finansal piyasalardaki köklü değişiklik arayışı masaya yatırılıyor.
Başkan Donald Trump’ın yanı sıra oğulları Eric Trump ile Donald Trump Jr. ve Başkan Yardımcısı JD Vance, geleneksel finansal aygıtlara karşı kripto varlıklarda temsil edilen yeni finansal ürünlerin en büyük savunucuları arasında yer alıyor.
Las Vegas’taki bitcoin zirvesine de değinen FT, Fed kaynaklı dijital dolar çıkarılmadığı sürece kriptoya hücumun ters etki yaratacağını savundu.
FT başyazısı şöyle:
Kripto, Beyaz Saray’da bir destekçi kazandı
Donald Trump, bitcoin’in ‘dolandırıcılık gibi göründüğünü’ söylediği günlerden bu yana oldukça uzun bir yol kat etti. Bu hafta, Trump ailesinin medya şirketi, kripto para birimini satın almak için yatırımcılardan 2,5 milyar dolar topladığını açıkladı. Oğulları Eric ve Donald Jr, Las Vegas’ta binlerce turuncu giysili bitcoin yatırımcısına bir servet vaat etti. Bunun nedenlerinden biri, başkan yardımcısı JD Vance’in aynı konferansta söylediği gibi, ‘kripto paranın nihayet Beyaz Saray’da bir destekçisi ve müttefiki olması’ydı. Bitcoin, ABD’li Kongre üyelerinin yakında ilk kripto düzenlemelerini kabul edeceği yönündeki iyimserlikle son zamanların rekor seviyesine ulaştı. Bu düzenlemeler, stabilcoinler veya dolar veya başka bir para birimine sabitlenmiş dijital tokenleri kapsayacak.
Ne var ki, Trump ailesinin kripto girişimlerine olan hevesi, yönetiminin kripto para birimlerine olumlu yaklaşımıyla birleşince, bariz bir çıkar çatışması ortaya çıkıyor. Genellikle dalgalı olan kripto varlıkları meşrulaştırma çabası, finansal sisteme yeni riskler getirme tehdidi de oluşturuyor.
Eric Trump’tan bitcoin zirvesinde büyük bankaları yok etme çağrısı
Görevdeyken bir sektörle bu kadar yakından ilişki kuran başkan ve ailesi çok azdır. ABD lideri, $TRUMP memecoin’ini tanıtmış ve en büyük sahipleri için bir gala yemeği düzenlemiştir. Trump’ı ‘baş kripto savunucusu’ olarak listeleyen World Liberty Financial, dolara sabitlenmiş bir stabilcoin olan USD1’i piyasaya sürdü ve şu anda 2,15 milyar dolarlık piyasa değerine sahip.
Trump, göreve döndükten birkaç gün sonra, kripto risklerini sınırlamayı amaçlayan Biden dönemindeki önlemleri iptal eden bir başkanlık kararnamesi imzaladı ve ABD’nin ‘dijital varlıklar ve finansal teknolojide liderliğini’ teşvik etme sözü verdi. Bir başka kararname ise stratejik bir bitcoin rezervi oluşturulmasını öngörüyor. Başkan, Paul Atkins’i Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu [SEC] başkanlığı da dahil olmak üzere önemli görevlere kripto savunucuları atadı.
Yeni yönetim, ‘uygulama yoluyla düzenleme’den kripto için bir düzenleyici çerçeve oluşturma ve büyümeyi teşvik etme çabalarına geçti. Adalet Bakanlığı, SEC ile birlikte kripto şirketlerine karşı açılmış birkaç davayı düşürdü. Kripto meraklıları, yenilikçiliği ve meşru kripto işlerini desteklemek için mahkemeler yerine kongre yoluyla düzenleyici netlik sağlanmasını uzun süredir öneriyordu. Fakat bunlara daha fazla izin veren bir ortam, dolandırıcılık ve piyasa manipülasyonu gibi tehlikeleri artırabilir.
Yakın zamana kadar, Trump ailesinin kendi kripto çıkarlarının yasama çabalarını engelleyebileceği görülüyordu. Bir grup Demokrat senatör, seçilmiş yetkililerin ve ailelerinin (başkan dahil) stabilcoin girişimlerine sahip olmasını veya bu girişimlere katılmasını yasaklayan adımlar içermediği sürece, stabilcoinleri düzenlemeye yönelik Genius Act’ı desteklemeyi reddetti. Ancak bu ay, net kurallara ihtiyaç olduğunu öne sürerek, tasarıya destek veren Cumhuriyetçilere katıldı. Tasarı, ABD’deki stabilcoin ihraççılarının dolaşımdaki coinlerin %100’üne eşit tutarda dolar, ABD Hazine tahvili veya eşdeğerleri ile rezerv tutmalarını ve net itfa prosedürleri belirlemelerini zorunlu kılan gibi önemli kurallar getiriyor. Ancak bazı üst düzey Demokratlar, tasarıda tüketiciyi yeterince korumadığını ve ABD borsalarının, suç faaliyetlerini kolaylaştırmak için kullanıldığına dair kayıtları olan Tether gibi offshore olarak çıkarılan stabilcoinlerin ticaretine izin vereceğini belirtti (Tether ise herhangi bir suç işlediğini reddetti). Stabilcoinler, bankalar, ödeme sistemleri ve menkul kıymetler gibi işlev görmelerine rağmen, bunların hiçbirine tabi olmayan gri bir dünyada varlıklarını sürdürüyor. Genius Act, çok gevşek bir çerçeve sunuyor.
Dijital varlık savunucuları, bunların ödemeleri hızlandırabileceğini ve finansal kapsayıcılığı artırabileceğini savunuyor. Fakat bu faydalar, merkez bankası dijital para birimleri aracılığıyla daha güvenli bir şekilde elde edilebilir. Trump, Amerikan CBDC’sine [merkez bankası dijital para birimi] şiddetle karşı çıkıyor ve bunun yerine özel stabilcoinlerin ‘ABD dolarının hakimiyetini genişleteceğini’ savunuyor. Son derece dikkatli bir şekilde denetlenmedikleri sürece, bunlar tam tersi bir etki yaratabilir.
Amerika
Çinli öğrencileri engelleme kararı ABD Dışişleri için sürpriz oldu

ABD Dışişleri Bakanlığı içindeki ve dışındaki kişiler, Çinli öğrencilerin vizelerini iptal etmeye yönelik yeni planın nasıl işleyeceğini ve bunun ABD’de okuyan Çin vatandaşlarına yönelik genel bir yasak haline gelip gelmeyeceğini anlamış değil.
POLITICO’da yer alan habere göre Beyaz Saray vizeleri derhal iptal etmeye başlayabilirken, konsolosluk konularına aşina olan ve kamuoyuna açıklama yapma yetkisi olmadığı için ismini vermek istemeyen bir Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, büyükelçiliklerin planın nasıl uygulanacağına dair resmi talimat almadığını söyledi.
Plan, Çin ve Hong Kong’dan gelecek başvuru sahiplerine yönelik denetimin artırılması için vize kriterlerinin revize edilmesini de içeriyor.
Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Dışişleri Bakanlığı ve İç Güvenlik Bakanlığı’nın Çin Komünist Partisi (ÇKP) ile bağlantısı olan veya “kritik alanlarda” okuyan Çinli öğrencilerin vizelerini “agresif bir şekilde iptal edeceğini” duyurdu.
Öte yandan bunu uygulamaya koymak kolay değil ve bunun nasıl yapılacağı, Trump yönetiminin nihai hedefleri hakkında çok şey söyleyecek.
Tüm Çinli öğrenci vizelerini gözden geçirmek, Dışişleri Bakanlığı ve İç Güvenlik Bakanlığı için zorlu bir görev olabilir. Hükümet verilerine göre, 2023-2024 öğretim yılında ABD’de yaklaşık 277.000 Çinli öğrenci bulunuyordu.
Hedef Çinli aileleri korkutmak mı?
Yönergelerin nasıl uygulanacağına dair tartışmalara katılan bir Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, “Bu çılgınlık. Bu bizim için büyük bir baş ağrısı olacak,” dedi.
Yönetim, belgesiz göçmenleri kendi istekleriyle ülkeden ayrılmaya teşvik ettiği gibi, bu tehdidin tek başına öğrencileri ABD’deki eğitim kurumlarına gitmeyi yeniden düşünmeye sevk edeceğini umuyor olabilir.
Trump’ın ilk yönetimi sırasında konsolosluk işlerinden sorumlu Dışişleri Bakanlığı müsteşar yardımcısı Carl Risch, “Bunu açıklamak için tek neden, bu durumdan potansiyel olarak etkilenecek Çinli ailelerin bunu bilmesini istemenizdir. Onları korkutmak istiyorsunuz,” dedi.
Risch, yönetimin bu politikanın kime uygulanacağını henüz bilmediğini, ama yönergeler belirlendiğinde bile, Dışişleri Bakanlığı genellikle yeni güvenlik soruşturması standartlarını kamuoyuna duyurmadığı için halkın bunu bilmeyeceğini söyledi.
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Tammy Bruce, vize incelemesi hakkında, kaç Çinli öğrencinin etkileneceği, incelemenin zamanlaması veya ÇKP ile bağların nasıl değerlendirileceğine ilişkin ayrıntıları vermeyi reddetti.
Perşembe günü gazetecilere verdiği demeçte, “Vizelerle ilgili yöntemlerimiz hakkında ayrıntılı bilgi vermiyoruz. Bu konunun nereye varacağı konusunda spekülasyon yapmayacağız,” diye ekledi.
Öğrenci vizesini kaybetmek, bir öğrencinin üniversitede eğitimine devam etmesini engellemez, fakat ABD’den etkili bir şekilde çıkmasını imkansız hale getirebilir.
Sınır dışı için ilk adım
Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza İdaresi (ICE), Öğrenci ve Değişim Ziyaretçileri Bilgi Sistemindeki (SEVIS) bir öğrencinin kaydını sonlandırırsa, üniversiteler bu öğrencilerin eğitimine devam etmesini engellemek zorunda kalabilir ve bu da sınır dışı edilme sürecine doğru bir adım olabilir.
ICE’nin öğrencilerin SEVIS kayıtlarını hızlı bir şekilde sonlandırma yetkisi, yoğun bir dava konusu olup, geçen hafta Kaliforniya’daki bir federal yargıç, SEVIS kayıtları sonlandırılanlara “olumsuz yasal etki” uygulamasını engelleyen ülke çapında bir ihtiyati tedbir kararı verdi.
Obama yönetimi altında ICE’nin eski başkanı John Sandweg, Rubio’nun Çarşamba günkü açıklamasında DHS ve Dışişleri Bakanlığının vize incelemelerinde işbirliği yapacağına dair ifadesinin, Trump yönetiminin “her ikisini de yapacağı” anlamına geldiğini söyledi.
Sandweg, Çinli öğrencilerin ilk incelemelerinin çoğunun ICE, CBP ve Dışişleri Bakanlığı tarafından kullanılan yazılımlar aracılığıyla yapılabileceğini söyledi fakat ÇKP vakaları için analistlerin daha fazla araştırma yapması gerekeceğini söyledi.
Trump, 2023’teki seçim kampanyasında, “Hıristiyan düşmanı komünistler, Marksistler ve sosyalistleri” yasaklayacağına söz vermiş ve ilk yönetiminin Çin tarafından finanse edilen Konfüçyüs Enstitülerini ABD üniversite kampüslerinden kapatma ve Amerikan üniversitelerinde çalışan Çinli bilim adamları ve profesörleri yargılama çabalarını genişletöişti.
Devlet okulları Çin karşıtı yaptırımlardan etkilenebilir
Beyaz Saray’ın kararı yabancı öğrencilere bağımlı hale gelen ve çok daha az kaynağa sahip devlet üniversitelerinin ve diğer okulların mali durumunu da tehlikeye atıyor.
Arizona, Kaliforniya, Illinois, Michigan ve Teksas’taki kamu kurumları, eyalet dışı öğrenim ücretinin tamamını ödeyen uluslararası öğrencilerin en çok tercih ettiği okullar arasında yer alıyor.
Bu nüfus, 2023-24 öğretim yılında Arizona Eyalet Üniversitesine 545 milyon dolar gelir sağladı ve şu anda tehdit altında olan Urbana-Champaign’deki Illinois Üniversitesine ise daha da fazla gelir sağladı.
Eyalet meclisleri yıllardır vergi mükelleflerinin desteğini keserken, eyalet içi öğrenim ücretlerini artırmak istemeyen okullar için uluslararası öğrencilere bağımlılık kaçınılmaz hale gelmişti.
Bu durum, yabancı öğrenci sayısındaki düşüşün artık ABD’li öğrencilere verilen mali yardımdan kampüslerdeki öğretim desteğine kadar her şeyi etkileyebileceği anlamına da geliyor.
Ülkenin en büyük iki devlet üniversite sistemi olan Kaliforniya Üniversitesi ve Kaliforniya Eyalet Üniversitesi, bu yıl her biri için yüz milyonlarca dolara denk gelen yüzde 3’lük bir bütçe kesintisiyle karşı karşıya.
Amerika
Wall Street, bütçe tasarısındaki yabancı vergi uygulamasından endişeli

Wall Street analistleri, Kongre’de görüşülmekte olan ABD bütçe tasarısında yer alan yabancı yatırımcıları hedef alan verginin, ABD Hazine tahvillerine ve dolara olan talebi olumsuz etkileyebileceği konusunda uyarıda bulunuyor.
ABD Temsilciler Meclisi geçen hafta, yabancı yatırımcıların temettü ve telif hakları gibi pasif gelirlerine %20’ye varan oranda kademeli vergi yükü getirilmesini öngören kapsamlı bir vergi ve harcama tasarısını onaylamıştı.
899. maddede yer alan bu vergi, ABD’nin haksız bulduğu vergileri uygulayan ülkelerden gelen tüzel veya gerçek kişiler tarafından ödenecek. Kongre Bütçe Ofisine göre, bu vergi Senato tarafından da onaylanırsa, on yıl içinde 116 milyar dolarlık vergi geliri elde edilebilir.
Yabancı yatırımcılar için, 899. Madde, ABD hisse senetleri ve bazı şirket tahvillerinin temettü ve faizlerine dört yıl boyunca her yıl yüzde 5 oranında vergi artışı getirecek. Ayrıca, şu anda vergiden muaf olan devlet fonlarının Amerikan portföy varlıklarına da vergi uygulanacak.
Deutsche Bank’ın döviz araştırma başkanı George Saravelos perşembe günü yaptığı açıklamada, “Bu yasayı, ABD yönetiminin isterse ticaret savaşını sermaye savaşına dönüştürme imkanı yaratan bir adım olarak görüyoruz,” dedi ve yeni verginin ABD Hazine tahvillerine olan talebi olumsuz etkileyebileceğini ekledi.
Senato tarafından kabul edilmesi halinde, yabancıların yatırımlarına uygulanan vergi oranının artırılması, küresel yatırımcıların artan mali açıklar ve gümrük vergilerine dayalı yeni ticaret politikası nedeniyle ABD’nin diğer finansal piyasalardan daha iyi performans gösterme konusundaki “istisnacılığı”nı sorgulamaya başladığı bir dönemde gerçekleşecek.
Morgan Stanley, yeni verginin ABD varlıklarına olan yabancı talebini azaltacağı için doların değerini zayıflatacağını belirtti.
Morgan Stanley stratejisti Michael Zezas, ABD’de pasif gelir elde eden Avrupalı yatırımcıların bu vergiye özellikle duyarlı olduğunu belirtti. Banka, verginin etkisine ilişkin herhangi bir tahminde bulunmadı.
Davis Polk hukuk bürosuna göre, “ayrımcı yabancı ülkeler” olarak kabul edilebilecek ülkeler arasında Avrupa Birliği üyesi birçok ülke ile Hindistan, Brezilya, Avustralya ve Birleşik Krallık yer alıyor.
Wall Street’in önde gelen bir bankasının üst düzey yöneticisi Financial Times’a (FT) yaptığı yorumda, “Bu, bu yıl Washington’dan çıkan en endişe verici fikirlerden biri. Eğer hayata geçirilirse, ABD’ye yabancı yatırımları kesinlikle soğutacaktır,” dedi.
Birçok analist ve yatırımcıya göre, ABD hisse senetlerine ve bazı şirket tahvillerine yatırım yapan yabancı yatırımcılar daha yüksek vergilerle karşı karşıya kalabilir, fakat bu verginin Hazine borçlarına da uygulanıp uygulanmayacağı belirsiz.
Hazine tahvillerinden elde edilen faiz gelirleri genellikle ABD dışında yerleşik yatırımcılar için vergiden muaf ve bu gelirlerin vergilendirilmesi mevcut politikadan büyük bir değişiklik anlamına gelecek.
-
Dünya Basını5 gün önce
Çin’de üretilen güneş panelleri ve bataryalar neden bu kadar ucuz?
-
Amerika1 hafta önce
İki İsrail elçiliği çalışanını öldüren Elias Rodriguez manifesto yazmış
-
Görüş1 hafta önce
Çin-Afrika enerji işbirliği: Kurak bölgelerin temiz enerji vahalarına dönüşümü
-
Dünya Basını2 hafta önce
Fas, Batı Afrika’da imparatorluk inşa ediyor
-
Ortadoğu1 hafta önce
Robert Ford: Ahmed Şara ile 2023’te İdlib’de görüştüm
-
Görüş2 hafta önce
Trump’ın Orta Doğu’daki ‘hasat turu’ dolu dolu sona erdi
-
Görüş1 hafta önce
İspanya’dan Türkiye’ye bakmak
-
Dünya Basını2 hafta önce
Dani Rodrik: Merkantilizm o kadar da kötü değil ama Trump’ınki en kötüsü