Bizi Takip Edin

AMERİKA

Kamala Harris’in hesabı neden tutmadı?

Yayınlanma

Editörün notu: Kamala Harris’in seçim kampanyası, Trump’ın güçlü popülist etkisine karşı yetersiz kaldı. Harris, “demokrasiyi koruma” gibi elit kesimlere hitap eden bir söylem geliştirse de bu yaklaşım geniş halk kitlelerinde yankı bulmadı. Özellikle Gazze konusunda attığı adımlar Müslüman seçmenleri rahatsız ederken, İsrail yanlılarını da memnun edemedi. Trump ise hem İsrail’de popülerlik kazanmayı hem de Michigan’daki bazı Müslüman liderlerin desteğini almayı başardı. Biden yönetiminin sınır güvenliğini gevşetmesiyle milyonlarca göçmen ülkeye giriş yaptı, bu da kamu hizmetleri ve ceza adalet sistemleri üzerinde baskı oluşturdu. Sosyal medyada yayılan halk tepkisi, Demokratların bu konuda geç kalmış ve yetersiz olduğunu ortaya koydu.


Sohrab Ahmari, New Statesman

Demokrat bir kampanyayı, Liz Cheney ve Bill Kristol gibi neocon’lara hitap edecek şekilde planlamanın kötü bir fikir olduğu ortaya çıktı. Özellikle, gelişmiş dünyanın büyük kısmında işçilerin merkez sol partilerden uzaklaştığı bir dönemde…

Ancak Kamala Harris’in kampanyası tam da böyle bir temele dayanıyordu: Bu, sosyal ve iktisadi demokrasi vaatleri yerine, varlıklı banliyö sakinlerinin “demokrasiyi koruma” duygularına hitap eden bir yaklaşımdı.

Hamle işe yaramadı. Şu anda yazarken, Donald Trump’ın çoğunluğu kazanmak üzere olduğu görünüyor; bu, 2004’ten bu yana Cumhuriyetçi bir başkan adayının elde ettiği bu türden ilk zafer ve 1988’den beri ikinci kez gerçekleşiyor. Amerikan siyasetinde Trumpçılığın bir dönem olduğu söylenebilir; tıpkı “Reagan dönemi” gibi. Başka bir deyişle, ABD siyasetinin uzun vadeli trendi sağ popülizmdir; Joe Biden dönemi ise yalnızca bir ara dönemdi.

Bidencılığa gelince, Harris belki de patronunun vizyonunun popülist unsurlarını coşkulu bir şekilde dile getirseydi daha başarılı olabilirdi: Sanayi politikaları, kırsal kalkınma projeleri, gümrük vergileri, tekelcilik karşıtı mücadele gibi. Bunun yerine, ekonomik platformunun, Amerikan halkının en sevdiği(!) kurum olan Goldman Sachs tarafından övgü aldığını duyurmaktan gurur duydu.

Fakat, Biden’ın cesur tekelcilik karşıtı mücadelesini yürüten Lina Khan’ı görevde tutma taahhüdü vermedi (Bu konuda JD Vance’in Khan’a övgü dolu sözleri daha dikkat çekiciydi). Harris’in destekçileri ise gümrük vergilerini “tüketicilere bir vergi” olarak eleştirirken, Biden’ın Çin mallarına uygulanan vergileri koruyup genişlettiğini gözden kaçırdılar.

Harris’in eline kötü bir kart gelmişti: Ülke çapında hiçbir ön seçimi kazanamamış bir siyasetçi, Biden’ın hazirandaki talihsiz münazara performansından sonra partisinin adaylığını aldı; o münazarada ciddi bir biçimde yıpranmış olan başkan “Medicare’i alt edeceğiz,” diye söz vermişti. Ancak Harris’in yaptığı pek çok bariz hata da göz ardı edilemez.

Başlangıç olarak, Harris’in vizyon eksikliği bir faciaydı. “Demokrasiyi korumak” ve kadınların kürtaj hakkını korumaktan öteye geçen bir hikâye görmek zordu.

Kürtaj konusu elbette bazı kadınları motive etti, fakat Trump ekibinin kürtaj karşıtı davadan uzaklaşması nedeniyle bu konu geniş kitlelerde yankı bulmadı. Demokrasiyi koruma meselesine gelince, milyonlarca Amerikalı için Trump’a oy vermek zaten demokrasiyi uygulamaktı. “Demokrasinin tehlikede olduğu” fikri, Atlantic ve New York Times’ın yayın kurullarının dışında pek alıcı bulmadı.

Tutarlı bir anlatı yerine, Harris bir dizi küçük ve etkisiz mikro politikalar sundu: Küçük işletme kredileri, ev alıcılarına hibe, kripto para sektörüne destek, siyahi esrar girişimcilerini teşvik etmek, restoran bahşişlerinden vergi kaldırmak (bu Trump’ın gündeminden araklanmış bir numaraydı) ve benzeri adımlar…

Sol partileri sıradan insanlar için çekici kılan şeylere ne oldu? Herkes için sağlık sigortası (Medicare for All)? Öğrenci harçları ve hastane borçlarının silinmesi? Orta Doğu’da barış?

Orta Doğu’dan bahsetmişken, Harris Gazze konusunda Müslümanları kendisinden uzaklaştırmayı başardı; öyle ki, partisinin kongresinde Filistinli bir konuşmacının yer almasını bile engelledi. Fakat bu adımla İsrail yanlısı çevrelerin de gönlünü kazanamadı. Trump ise tam tersini başardı: İsrail halkının gözdesi olurken, Michigan gibi kritik bir eyalette bazı imamların ve Müslüman belediye başkanlarının da desteğini aldı.

Kimse Trump’ın İsrail’in Gazze’deki askeri hamlelerini sınırlamasını beklemiyor ama açık sözlü tarzı insanlara güven veriyor; ne görüyorsanız onu alıyorsunuz.

Bir de yasa dışı göç meselesi var; Demokratlar için sadece bir sorun değil, tam anlamıyla bir felaketti. Trump’ın sınır güvenliği tedbirlerini kaldıran Biden yönetimi, düşük ücretle çalışan ve geçmişi araştırılmamış milyonlarca göçmenin, çete mensupları da dahil, ülkeye girişine tanıklık etti. Bu insanlar sadece sınır eyaletlerinde kalmadı; en hoşgörülü mavi (Demokrat) eyaletlerde bile kamu hizmetleri ve ceza infaz sistemine yük oluşturdular.

Okulları ve çocukların oyun merkezlerini göçmen barınağına çevrilmiş olarak gören düşük gelirli Amerikalılar –siyahlar ve Latinler de dahil– şikayetlerini sosyal medyada paylaşmaya başladılar. Fakat ulusal düzeydeki Demokratlar, bu şikayetlere çok geç kalana kadar pek kulak asmadı. Harris göçmenlik konusunda sert bir tavır almaya çalıştı ama vaatleri muğlak kaldı ve fikrini neden değiştirdiğine dair makul bir açıklama yapamadı.

Bu, Trump’ın kendi çelişkilerini göz ardı etmek anlamına gelmiyor. Yunan mitolojisindeki gibi, mağlubiyetin ve hukuki mücadelelerin gölgelerinden çıkıp eski gücünden bile daha güçlü bir şekilde geri döndü.

Ancak Amerikan seçmeninin elinde ikili bir seçenek var ve tercihini yapmış durumda. Şimdi Demokratlar da bir seçimle karşı karşıya: Halkın öfkesini dikkate alıp partiler üstü çözümler için çalışmak mı, yoksa dört yıl daha verimsiz bir #Direniş (Resistance) ile vakit harcamak mı?

AMERİKA

ABD hükümeti Intel’i kurtarmayı planlıyor

Yayınlanma

Intel geçtiğimiz yılın büyük bir bölümünü büyük kayıplarla geçirdikten sonra Amerikan hükümetinden ve diğer rakiplerinden “destek” bekliyor.

Apple ve Qualcomm gibi teknoloji devlerinin Intel’i devralmayı düşündüğü belirtiliyor.

Intel’in geçtiğimiz çeyrekte 16 milyar doların üzerinde zarar ettiğini bildiren haber platformu Semafor da ABD Ticaret Bakanlığının Amerikan şirketini kurtarmak için çeşitli yollar aradığını bildiriyor.

Biden döneminde çıkarılan ve CHIPS Yasası adı verilen, Intel’e nakit enjeksiyonu yapılmasını öngören yasa da gündemde. CHIPS yasası, bileşen üreten Amerikan teknoloji şirketlerinin nakit akışı yoluyla Çin ile rekabet etmelerine yardımcı olmayı amaçlıyor. Şu anda Intel’in CHIPS aracılığıyla 20 milyar doların üzerinde hibe ve düşük faizli kredi alması planlanıyor.

ABD’li yetkililerin şirketin “uygulanabilir” bir geri dönüş planı sunması gerektiği yönündeki endişeleri nedeniyle Intel’in bu paranın hiçbirini alamadığı bildiriliyor. İddialara göre politika yapıcılar, hükümetin zor durumdaki şirketlere doğrudan ortak olduğu 2008’deki gibi bir kurtarma paketine sıcak bakmıyor.

Semafor’a konuşan kaynaklar, Kongre üyeleri ve Ticaret Bakanlığı bürokratları arasındaki ilk görüşmelerin, hükümetin Intel’i yarı iletken alanında “Çin’e karşı bir denge unsuru” olarak stratejik öneme sahip bir şirket olarak görmesinden kaynaklandığını belirtti.

Şu anda çiplerin çoğu Çin’de üretiliyor. Her ikisi de Amerikan şirketi olan Nvidia ve Qualcomm’un aksine Intel, bu işi Kore ve Tayvan gibi yerlerdeki fabrikalara yaptırmak yerine kendi çiplerini üretiyor.

Bir Intel sözcüsü Semafor’a yaptığı açıklamada, “Intel, öncü çipleri tasarlayan ve üreten tek Amerikan şirketidir ve ABD’de küresel olarak rekabetçi bir yarı iletken ekosistemi sağlamak için kritik bir rol oynamaktadır,” dedi.

Geçtiğimiz hafta Intel, şirketin zararları ve “yeniden yapılandırma masraflarını” sorumlu tuttuğu büyük net zararı bildirdi. Yine de şirket 4. çeyrek için daha olumlu bir görünüm çizdi.

Ortaya atılan seçeneklerden biri, Intel’in x86 konseyinde birlikte çalıştığı AMD ile birleşmesi. Kaliforniya merkezli Marvell de adı geçen bir diğer teknoloji şirketi.

Kaynakların öne sürdüğü gibi hükümetin Intel ile AMD ya da Marvell arasında özel sektör öncülüğünde bir birleşmeyi teşvik etmesi ihtimal dışı değil.

Tüm bu karamsarlığa rağmen Intel’in geleceği kısa vadede biraz daha parlak görünüyor. Şirketin ABD Savunma Bakanlığı ve Amazon Web Services’ten büyük bir siparişi var. Intel ayrıca 2025 yılında 18A çipinin piyasaya sürülmesini bekliyor.

Bir Ticaret Bakanlığı sözcüsü Semafor’a yaptığı açıklamada, “Intel’in ABD’de çip üretimine yönelik genel vizyonuna güveniyoruz,” dedi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Trump’ın zaferi Wall Street için doping anlamına geldi

Yayınlanma

ABD’de Donald Trump’ın zaferi, piyasadaki regülasyonları hafifletme vaadi ile birlikte birleşme ve satın almaların (M&A) artacağı umudunu artırdı.

Trump’ın birleşme konusunda daha yumuşak bir tutum sergilemesi, mevcut antitröst rejimi altında belirsiz olarak görülen bir M&A dalgasının önünü açabilir.

Capital One ve Discover’ın 35 milyar dolarlık kredi kartı birleşmesi, Trump’ın antitröst ekibinin birleşme ve satın alma ortamına nasıl baktığının bir göstergesi olacak. Her iki şirketin hisseleri de Trump’ın seçilmesinden sonra %15 yükseldi.

Piper Sandler genel müdürü Mark Fitzgibbon bir araştırma notunda, “Trump yönetimi altında anlaşma onaylarının belirgin bir şekilde hızlanacağını ve sürecin daha net bir şekilde tanımlanacağını düşünüyoruz,” diye yazdı.

Sektörler genelinde seçim sonrası görüş, Trump’ın kazanmasının konsolidasyon için sevindirici bir işaret olduğu yönündeydi. Lüks markalar Coach ve Kate Spade’in sahibi Tapestry hisseleri, Capri Holdings ile yaptığı anlaşmanın, anlaşmayı engellemek için mahkemeye gitmelerine rağmen, sonunda regülatörlerden geçeceği beklentisiyle yükseldi.

Frontier ve Spirit havayolu şirketlerinin hisseleri de yükseldi; bu da daha önceki birleşme girişimlerinin yeniden canlandırılabileceğinin bir işareti.

Snickers üreticisi Mars da ağustos ayında duyurduğu 36 milyar dolarlık anlaşmayla atıştırmalık üreticisi Kellanova’yı satın almak için daha kolay bir yol bulabileceğini düşünüyor.

Cumhuriyetçilerden deregülasyon müjdesi

Temsilciler Meclisi’nin olası başkanı Cumhuriyetçi Steve Scalise’in ilk 100 gün içinde yasama önceliği olarak “inovasyonun ve startup topluluğunun gelişebilmesi için devleti yoldan çekmeyi” öneren mektubu da bir başka gösterge.

Warner Brothers Discovery CEO’su David Zazlov da yatırımcılara gönderdiği notta, yeni yönetimin “bu sektör üzerinde olumlu ve hızlandırılmış bir etki sağlayacak bir konsolidasyon fırsatı” sunabileceğini söyledi.

Son olarak, Elon Musk bir şekilde işin içinde olduğu sürece, açıkça yasadışı olan LIV Golf-PGA Tour anlaşmasının devam edeceğine dair söylentiler var.

Wall Street çok mutlu

Trump’ın ne yapabileceğini anlamanın bir yolu da finans piyasalarına bakmak.

CNBC sunucuları David Faber ve Jim Cramer ile evvelsi gün yapılan programda, Faber çeşitli CEO’larla yaptığı sohbetlerden bahsetti.

Bu yöneticiler, Comcast’in Charter’ı satın alması, Exxon’un Chevron ile birleşmesi, bankaların konsolide olması ve Amazon ve Google’ın bir kez daha büyük satın almalar yapması gibi mega anlaşmalarla birleşme ve satın almaların güvence altına alınacağını umuyor.

Faber, son üç yıllık kısıtlamalardan sonra “kurumsal Amerika”da “konsolidasyon için bir gözü dönmüşlük” olduğunu da belirtti.

Banka hisseleri, özellikle de çeşitli sahte hesap skandalları nedeniyle Fed’in sıkı talimatı altında olan Wells Fargo ve Capital One tarafından bir satın alma için takip edilen Discover hisseleri de hızla yükseldi.

M&A uzmanları Moelis & Company, Perella Weinberg, Evercore ve Lazard’ın hepsi %15 civarında artış gösterdi. JPMorgan, özel sermaye devi Apollo ve Fannie Mae ve Freddie Mac’e bağlı bir dizi finansal hisse senedi de büyük kazananlar arasında.

Yatırımcılar, Amerika’daki banka sayısının 3400’den birkaç yüz civarına düşebileceğini ve sektörde çok sayıda deregülasyon görebileceğimizi iddia ediyor.

Büyük Teknoloji, Trump’ı kutlamak için sıraya girdi

Bu arada, büyük teknoloji CEO’ları da Trump’ın zaferini kutlamak için birbirleriyle yarıştılar ve mesajlarını Elon Musk’ın X platformu üzerinden ilettiler.

Jeff Bezos, Mark Zuckerberg, Tim Cook, Sam Altman, Andy Jassy Sundar Pichai bu “Big Tech” yöneticileri ve sahipleri arasında yer alıyor.

Bunların yanı sıra soruşturma altındaki büyük havayolu lobicileri de Trump’ın seçilmesi ile mutlu oldular. Onlar da konsolidasyon ve daha fazla ücret geliri beklentisiyle hisse senetlerinin sıçramasıyla sevinçlerini dile getirdiler.

JD Vance, Khan’ın mirasını devam ettirebilir mi?

Öte yandan AT&T’nin Time Warner’ı satın alma işlemini tamamlamasının yıllar almasından da anlaşılacağı üzere, Trump’ın ilk dönemi M&A için tamamen serbest bir dönem olmadı.

Ayrıca Trump’ın başkan yardımcısı JD Vance, başkan Lina Khan’ın öncülük ettiği Federal Ticaret Komisyonu’nun (FT) Büyük Teknoloji şirketlerinee yönelik baskısını desteklediğini açıkça belirtmişti.

Üstelik Trump, U.S. Steel ve Japon Nippon Steel şirketlerinin birleşme teklifine karşı çıkmıştı.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Trump’ın özel kalem müdürü Susie Wiles oldu

Yayınlanma

Donald Trump ABD Başkanı seçildikten sonra yeni görevlere atamalar yapmaya başladı.

Bu kapsamda Beyaz Saray Özel Kalem Müdürlüğüne ilk kez bir kadın atandı. Florida siyasetinde deneyimli bir isim olan Susie Wiles, Donald Trump’ın 2016 Florida kampanya direktörlüğünden sonra 2024 adaylığının üst düzey danışmanlığına kadar yükseldi.

Politico’ya göre disiplinli ve profesyonelleşmiş bir kampanya operasyonu yürüterek Trump’ın seçimi kazanmasını sağladı.

Wiles’ın, Trump’ın “dürtülerini” mümkün olduğu ölçüde çok az kişinin yapabildiği şekilde kontrol etmeye yardımcı olma becerisini gösterdiğini ileri süren Politico, Trump’ın yaptığı açıklamada Wiles’ın “sert, akıllı, yenilikçi ve evrensel olarak takdir edilen ve saygı duyulan biri” olduğunu söylediğini hatırlattı.

Politico’ya göre kalabalıkların önüne çıkmaktan ve konuşma yapmaktan pek hoşlanmayan Wiles’ın en önemli özelliklerinden biri de büyük lobi firmaları için çalışması. Florida Valisi Ron DeSantis’in kampanyasını da yöneterek seçilmesini sağlayan Wiles, Mitt Romney’den Rick Scott’a kadar birçok Cumhuriyetçi için çalıştı.

Trump’ın 75 günlük geçiş ekibi

“Trump’ın işlevsiz siyasi evrenini düzenli bir şeye dönüştürdü,” diyen Politico, 2020’de seçim kaybettikten ve 2021’de çeşitli davalarla dibe vuran Trump’ın, Wiles’ın devreye girmesiyle tekrar başkanlık için yarışır hale geldiğini öne sürdü.

Wiles, Trump kampanyasını yürütürken tütün şirketi Swisher International için lobi faaliyetlerinde de bulundu.

Wiles, müşterileri arasında SpaceX, AT&T ve Katar Büyükelçiliğinin de bulunduğu lobi devi Mercury’nin de lideri fakat Wiles bu müşterilerin hiçbiri için lobi yapmak üzere kayıtlı değil.

2022’den bu yana Trump’ın kampanyasında yer alan Wiles, 2023 ile 2024’ün başı arasında Kongrede “FDA düzenlemeleri” konusunda lobi faaliyetlerinde bulundu. Kamuya yapılan açıklamalara göre Mercury, bu süre zarfında Swisher için yaptığı çalışmalar karşılığında 120.000 dolar ödeme aldı. Mercury, Swisher ile olan ilişkisini bu yılın başlarında sonlandırdı.

Mercury CEO’su Kieran Mahoney yaptığı açıklamada Wiles’ı seçilmesinden dolayı tebrik ederek, “Bu ülke için harika bir haber. Susie değerli bir meslektaşımız olmuştur. Hepimiz onunla gurur duyuyor ve en iyi dileklerimizi sunuyoruz,” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English