Bizi Takip Edin

AVRUPA

Le Pen bütçe anlaşmazlığı nedeniyle Fransız hükümetini düşürmekle tehdit etti

Yayınlanma

Fransa’da Ulusal Birlik (RN) lideri Marine Le Pen, kemer sıkma önlemleri içeren bütçe taslağının değiştirilmesi taleplerinin karşılanmaması halinde partisinin Başbakan Michel Barnier liderliğindeki hükümeti düşürmek için oy kullanacağı uyarısında bulundu.

Le Pen hem Barnier’in Ulusal Meclis’teki muhalefeti görmezden gelme yöntemlerini hem de elektrik faturaları, ilaçlar ve doktor randevuları gibi kalemlerdeki vergileri artıracak olan bütçe taslağının içeriğini eleştirdi. 

Çarşamba günü RTL radyosuna verdiği demeçte, “Fransızların alım gücünün daha da azaltılmasını kabul etmeyeceğiz. Bu kırmızı bir çizgidir ve eğer aşılırsa, hiç sorun yaşamadan güvensizlik önergesi veririz,” dedi.

Le Pen’in sertleşen tonu, Barnier’in Fransa’nın zor durumdaki kamu maliyesini iyileştirme planları üzerine mecliste haftalarca süren sonuçsuz tartışmaların ardından geldi.

Muhalefet partileri, Barnier’in anayasadaki bir maddeye atfen “49.3” olarak bilinen yöntemi kullanarak, hükümetin milletvekillerini geçersiz kılıp bütçeyi istediği gibi yeniden yazmasından endişe ediyor. Fakat daha sonra bütçe güvensizlik oylamasına açılıyor. Bu oylama kaybedilirse bütçe reddedilecek ve Barnier hükümeti düşecek.

Barnier aralık ortasından itibaren 49.3’ü tetikleyebilir. Bütçe üzerindeki parlamento tartışmaları yasal olarak 70 gün sonra 21 Aralık’ta sona ermek zorunda.

Le Pen’in partisi, 124 sandalyeye sahip olduğu için herhangi bir güvensizlik oylaması üzerinde özel bir etkiye sahip, bu da onu tek büyük muhalefet partisi yapıyor. Solcu Yeni Halk Cephesi (NFP) daha önce bütçeye güvensizlik oyu vereceğini açıklamıştı.

Barnier’nin bütçe taslağı siyasi yelpazenin her kesiminden, hatta parlamentodaki destekçilerini oluşturması beklenen dört partiden bile eleştiri aldı. 

Eylül ayında gündeme getirilen Barnier’in bütçe taslağı, Fransa’nın hem Brüksel’i hem de finans piyasalarını alarma geçiren genişleyen bütçe açıklarını daraltmaya çalışırken, 60 milyar avro değerinde harcama kesintisi ve şirketler ile zenginler üzerindeki vergi artışlarını içeriyor.

Barnier paketin üçte iki oranında harcama kesintisi ve üçte bir oranında vergi artışından oluşacağı sözünü vermişti. Fakat Macron’un partisinden bir milletvekili kısa bir süre önce nihai paketin çok az yapısal reformla birlikte yüzde 80 vergi artışı ve yüzde 20 kesinti şeklinde bile sonuçlanabileceğini öngördü. 

Fransa halihazırda OECD’nin en yüksek vergilendirilen ülkelerinden biri.

AVRUPA

Merkel, anılarında neden Ukrayna’nın NATO üyeliğine karşı çıktığını yazdı

Yayınlanma

Eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel, anılarını yazdığı yeni kitabında Ukrayna’nın NATO’ya kabulüne 2008 yılında karşı çıkmasının nedenlerini açıkladı. Merkel, bu kararın hem NATO’nun güvenliğini hem de Rusya’yla olası çatışmaları göz önünde bulundurarak alındığını belirtti.

Eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel (2005-2021 yılları arasında görev yaptı), anılarında Ukrayna’nın 2008 yılında NATO’ya kabul edilmesine neden karşı çıktığını açıkladı.

Merkel, bu kararın alınmamasında yalnızca Ukrayna’nın durumu değil, aynı zamanda NATO’nun güvenliğine dönük endişelerin de etkili olduğunu belirtti.

Kitaptan alıntılar, bazı bölümlerinin ön baskı kopyasına ulaşan Die Zeit gazetesi tarafından yayımlandı.

Anılarının tanıtımı, 26 Kasım’da Berlin’de gerçekleştirilecek. Kitap, “Freiheit: Erinnerungen 1954 – 2021” başlığıyla yayımlanacak.

Merkel, kitabını uzun süre boyunca asistanlığını yapan özel kalemi Beate Baumann ile birlikte kaleme aldı.

Merkel, anılarında şu ifadelere yer verdi: “Yeni bir üyenin kabulü yalnızca o ülkeye değil, NATO’ya da daha fazla güvenlik sağlamalıdır. Bu nedenle, bir ülkenin üyeliğe kabul edilmesi için yalnızca askeri yetenekleri değil, aynı zamanda iç yapısına dair kriterler de göz önünde bulundurulur.”

Eski Şansölye, Moskova’nın tutumu dikkate alınmadan Ukrayna ve Gürcistan’a Üyelik Eylem Planı (MAP) statüsü verilmesinin “son derece pervasız” bir yaklaşım olduğunu ifade etti.

Merkel, Ukrayna’nın NATO’ya katılması durumunda ittifakın askeri yapılarının, Rusya’nın askeri güçleriyle doğrudan temasa geçeceğini belirtti.

Özellikle, o dönemde Rusya Karadeniz Filosunun Kırım’da konuşlanmış olduğunu vurgulayan Merkel, bu bağlamda, 2008’de varılan uzlaşmanın –Ukrayna ve Gürcistan’a MAP statüsü verilmemesi ancak bu ülkelerin NATO’yla yakınlaşmasının prensipte kabul edilmesi– “her uzlaşma gibi bir bedeli olmasına rağmen gerekli” olduğunu savundu.

Eski Şansölye ayrıca, Moskova’nın Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO’ya katılım isteklerini “bir meydan okuma” olarak algıladığını dile getirdi.

Merkel’e göre, bu ülkelere aday ülke statüsü verilmesi durumunda Rusya’nın herhangi bir tepki göstermeyeceğine inanmak “kibir ve hayal siyaseti” olurdu.

Merkel, 2008 yılında Bükreş’te düzenlenen NATO Zirvesi’nde Ukrayna’nın NATO’ya kabul edilmesine sürekli olarak karşı çıkmıştı.

Trump’ın zaferinden sonra: Ukrayna’da savaş sona mı eriyor?

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Ukrayna, ilk kez Storm Shadow füzeleriyle Rusya’yı hedef aldı

Yayınlanma

İsmi belirtilmeyen Batılı bir yetkili, Bloomberg‘e yaptığı açıklamada, Ukrayna ordusunun bir gün önce ABD’nin ATACMS sistemlerini kullanarak gerçekleştirdiği saldırının ardından, Rusya topraklarını bu kez İngiliz üretimi Storm Shadow füzesiyle vurduğunu belirtti.

Yetkiliye göre İngiltere, Rusya’nın “Kuzey Kore birliklerini Ukrayna’ya karşı konuşlandırmasına” yanıt olarak Storm Shadow füzelerinin kullanımına onay verdi.

Fakat ABD navigasyon verilerinin füzelerin çalışmasında kritik rol oynaması nedeniyle Washington’un da bu operasyona onay vermesi gerekti.

The Times gazetesi, İngiltere Başbakanı Keir Starmer’ın söyleminde bir değişiklik olduğunu vurguladı.

Starmer, geçen günlerde yaptığı açıklamada, “Ukrayna’ya bu savaşı kazanması için ihtiyaç duyduğu her şey sağlanmalı,” diyerek destek mesajını netleştirdi. Bu açıklamanın, ABD’nin itirazlarını geri çektiğine işaret ettiği ifade edildi.

İngiltere, Kiev’in Storm Shadow füzelerini kullanma yetkisini henüz resmi olarak teyit etmedi. Ancak İngiltere’nin geleneksel stratejisi, operasyonlar tamamlandıktan sonra kullanılan silahları duyurmak oluyor.

The Times, üst düzey hükümet kaynaklarına dayandırdığı haberinde, Londra’nın uzun menzilli füzelerle ilgili kamuoyu tartışmalarının “sürpriz unsurunu” ortadan kaldırdığı için memnuniyetsizlik yaşadığını yazdı.

Bir Downing Street sözcüsü, “(Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin’e savaş alanında stratejik bir avantaj sağlamak istemiyoruz, bu yüzden söylediklerimize dikkat etmeliyiz,” dedi.

Ukrayna, bir gün önce ABD yapımı ATACMS füzelerini ilk kez kullanarak, Bryansk yakınlarındaki bir mühimmat deposunu hedef almıştı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Amsterdam Belediye Başkanı Halsema’nın “pogrom” pişmanlığı

Yayınlanma

Amsterdam Belediye Başkanı Femke Halsema Hollanda medyasına verdiği bir mülakatta, bir basın toplantısı sırasında İsrailli futbol taraftarlarına maç sonrası yapılan saldırıları tanımlamak için kullandığı “pogrom” kelimesinden pişmanlık duyduğunu açıkladı ve bu kelimenin “propaganda noktasına kadar siyasileştirildiğini” söyledi.

Haaretz‘in aktardığına göre Halsema ayrıca İsrailli taraftarların bu ayın başındaki maçtan önceki davranışlarından ve ardından Amsterdam’da yaşanan şiddet olaylarından da bahsetmesi gerektiğini söyledi.

Pazar günü Hollanda’da yayınlanan “Nieuwsuur” programına katılan Halsema, Maccabi Tel Aviv-Ajax maçının ardından İsrailli futbol taraftarlarıyla ilgili olarak kamuoyuna yaptığı açıklamaları geri aldı.

“Pogrom” mu, “Siyonist provokasyon” mu: Amsterdam’da neler oldu?

Şiddet olaylarının ertesi sabahı düzenlediği basın toplantısında Halsema gazetecilere, “Scooterlı adamlar İsrailli futbol taraftarlarını aramak için şehrin dört bir yanını dolaştı. Bu bir vur-kaç olayıydı. Bunun pogrom anılarını geri getirdiğini kolayca anlayabiliyorum. Şehrimiz derinden zarar gördü. Yahudi kültürü derin bir tehdit altında. Bu, bir daha asla görmemeyi umduğum bir antisemitizm patlamasıdır,” demişti.

Halsema bir sonraki hafta Amsterdam Belediye Meclisindeki bir tartışma sırasında da benzer ifadeler kullanmıştı.

Haftasonu ise Halsema olayı pogrom olarak nitelendirdiği için pişman olduğunu söyledi. Televizyon röportajında, “Yahudi Amsterdamlıların yaşadığı üzüntü ve korkuyu vurgulamak istedim. Fakat şunu söylemeliyim ki ilerleyen günlerde bu kelimenin propagandaya varacak kadar siyasileştiğini gördüm,” dedi.

Halsema bu terimin hem İsrailli hem de Hollandalı siyasetçiler tarafından benimsendiğini söyledi.

Haaretz: Medya kuruluşları Amsterdam olaylarına ilişkin haberlerini revize ediyor

Amsterdamlı başkan, “İsrail hükümeti ‘Amsterdam sokaklarında Filistinlilerin pogromu’ndan söz etti ve Lahey’in siyasi çevrelerinde bu kelime öncelikle Amsterdam’da yaşayan Faslılara ve Müslümanlara karşı ayrımcılık yapmak için kullanıldı. Kastettiğim ve istediğim bu değildi,” dedi.

Pazar günü verdiği röportajda Halsema, olayın ardından yaptığı açıklamalara dönüp baktığında, daha sonra yaşanan şiddeti kınamasının yanı sıra İsrailli taraftarların maç öncesindeki davranışlarından da bahsetmiş olmayı dilediğini söyledi.

Halsema, “Mümkün olan en kısa sürede bir basın toplantısı düzenlememiz için ulusal ve uluslararası düzeyde büyük bir baskı altındaydık. Maccabi Tel Aviv taraftarları hakkında tüm bilgilere sahip değildik,” ifadelerini kullandı.

Hollanda hükümetinde Amsterdam olayları çatlağı büyüyor

Cuma günü Hollanda gazetesi De Volkskrant, Geert Wilders’in koalisyon hükümetinde Fas doğumlu Maliye Bakanı olarak görev yapan Nora Achahbar’ın, geçen hafta göç konusuna odaklanan kabine toplantısı sırasında bazı bakanlar tarafından yapılan “incitici ve ırkçı yorumlar” nedeniyle parlamentodan istifa ettiğini bildirdi.

Hollanda basınında yer alan haberlere göre, tartışmalar arasında antisemitizmden suçlu bulunan çifte vatandaşların vatandaşlıktan çıkarılması çağrıları ve ikinci nesil Faslı göçmenlerin “başarısız entegrasyonu” ile ilgili ifadeler yer alıyordu.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English