Bizi Takip Edin

AVRUPA

Macaristan’da ‘pedofil affının’ arkasındaki isim olduğu ileri sürülen Balog da istifa etti

Yayınlanma

Macaristan Cumhurbaşkanı Katalin Novák’ın istifası ile ayyuka çıkan ‘pedofil affı’ skandalında yeni bilgiler ortaya saçılmaya devam ediyor.

Budapeşte yakınlarındaki Bicske’deki bir yetimhanenin müdür yardımcısı olan ve çocuk istismarından hüküm giyen müdürün suçunu örtbas etmekten ceza alan Endre Kónya’yı Nisan 2023’te cumhurbaşkanlığı kararıyla affettiği ortaya çıkan Novák bu ayın başında istifa etmek zorunda kalmıştı. O dönem Adalet Bakanı olarak kararın altında imzası bulunan Fidesz milletvekili Judit Varga da vekillikten istifa ettiğini ilan etti.

Macar medyası ise, Papa Francis’in Macaristan ziyareti ile çakıştığı anlaşılan af konusunda yeni iddialar ortaya atıyor. 2012’den 2018’e kadar İnsan Kaynakları Bakanı olarak görev yapan, aynı zamanda Macaristan Reform Kilisesi lideri olan Zoltan Balog, skandala adı karıştığı için kilisedeki görevinden istifa etti.

Reform Kilisesi, pedofilin suç ortağı için devreye girmiş

Balog, hem Novák’a hem de Başbakan Viktor Orbán’a yakınlığı ile biliniyor. Direkt36 ve Telex’te yayınlanan bir habere göre, Orbán hükümetinin eski bir üst düzey yetkilisi, Novák’ın ofisindeki bağlantılarının, cumhurbaşkanını Endre Kónya’yı affetmeye teşvik edenin Balog olduğunu söylediğini aktardı.

Novák’a yakın bir kaynak da Balog’un cumhurbaşkanlığı affı için baskı yaptığını doğruladı. Skandal patlak verdiğinde ve hem Novák’ın hem de Viktor Orbán’ın ekibi Balog’dan açıklama istedi.

Piskopos ise cevap olarak bunun kişisel kararı olmadığını, Reform Kilisesi liderliğindeki birkaç kişinin kiliseyle iyi aile bağları olan Endre’nin affedilmesini istediğini söyleyerek kendini savundu.

Macaristan’ın ‘Rasputin’i Balog

‘Hükümetle iyi bağlantıları olan bir muhalefet kaynağı’ ise, Novák’ın çevresinin uzun süredir ‘Balog’un emir vermek için Sándor Sarayına geldiğinden’ ve ‘her şeye karıştığından’ şikayet ettiğini de sözlerine ekledi.

Resmi olarak Balog, cumhurbaşkanının danışma konseyinin bir üyesiydi. Fakat Novák-Balog ilişkisine aşina olan birkaç kaynak, Kalvinist piskoposun resmi konumunun çok ötesine geçen bir etkiye sahip olduğunu söyledi.

Eski cumhurbaşkanı ile kişisel ilişkileri iyi olan eski bir arkadaşı, “Kata [Novák] onun için her şeyi yapardı,” iddiasında bulundu.

Macaristan Cumhurbaşkanı Novák görevinden istifa etti

Balog, istismarcı ve suç ortağı ile tanışıyor olabilir

Balog’un adı daha önce Bicske pedofil davasıyla bağlantılı olarak anılmıştı. Örneğin, 2016 yılında, daha sonra pedofiliden hüküm giyen yetimhanenin müdürü János Vásárhelyi için bir devlet ödülü öneren oydu.

Balog, daha sonra suçu örtbas etmekten hüküm giyen müdür yardımcısı Endre’yi, bakanlığı tarafından 2013 yılında düzenlenen ve çocuklara yönelik cinsel şiddeti durdurmayı amaçlayan ‘Çocukların Spora Dahil Edilmesi ve Korunması’ başlıklı bir konferansa birlikte katıldıkları için de tanıyor olabilir.

Hvg.hu’da yayınlanan bir makaleye göre, Endre Kónya’nın babasından daha önce basında çıkan haberlerde, yerel bir Kalvinist kilise yetkilisi olarak bahsedilmişti ve ailenin ‘etkili arkadaşları ve tanıdıkları’ vardı.

Öte yandan eski hükümet yetkilileri, Reform Kilisesini bilen kaynaklar ve Katalin Novák’ın kişisel tanıdıkları gibi birçok kaynak, oybirliğiyle Zoltán Balog ve Katalin Novák’ın uzun süredir ‘özellikle yakın bir kişisel ilişkiye’ sahip olduğunu iddia etti.

Balog’un, eski cumhurbaşkanına ‘mentorluk’ ettiği ve ikilinin sık sık ‘egzotik’ bölgelere tatile veya geziye gittiği de medyanın dile getirdikleri arasında.

Budapeşte’de ‘reform’ mitingi düzenlendi

Skandalın patlak vermesinin ardından Macaristan’da muhalefet partileri ile ilgisi bulunmayan bazı YouTube yıldızları ‘çocuk bakımı sisteminde’ reform talebi ile miting düzenledi.

Cuma günü ‘Kahramanlar Meydanı’nda yapılan protesto, bir grup popüler müzik yıldızı, YouTube sanatçısı ve muhalefet partileriyle bağlantısı olmayan diğer ünlüler tarafından düzenlendi.

Ünlü şarkıcı ve YouTuber Attila Bauko, protestoda yayınlanan bir video mesajında, “Bu etkinliğe adını veren hiçbirimiz bundan kişisel olarak faydalanmayacağız, bu yüzden katılmaya ve üzerimdeki ilgi odağını kullanmaya değer olduğunu düşünüyorum. Birlik yoluyla mümkün olan değişimi başarmak istiyoruz,” dedi.

Orbán’dan konuşma ve İsveç mesajı

Aynı saatlerde Başbakan Viktor Orbán da ulusa sesleniş konuşması yaptı.

Orbán, 1999’da başbakan olarak ilk döneminde ulusa seslenişinin 25. yıldönümü münasebetiyle yaptığı konuşmada, geçen hafta Cumhurbaşkanı Katalin Novák’ın istifasına değindi; 2024’ün ‘daha kötü başlayamayacağını’ ve istifasının ülke için bir ‘kabus’ olduğunu söyledi.

Novák’ın ‘sorumlu bir karar aldığını’ savunan başbakan, istifasının ‘doğru ama Macaristan için büyük bir kayıp’ olduğunu söyledi. Orbán, “Olan şey, bu durumda olması gereken şeydi. İyi insanlar da kötü kararlar verir,” dedi.

Orbán ayrıca, Macaristan meclisi 26 Şubat’ta yeniden toplandığında İsveç’in NATO üyeliğiyle ilgili bir oylama yapılabileceğini belirtti. Başbakan, “İsveç ile olan anlaşmazlığımızın bir sonuca yaklaşması iyi bir haber. Parlamentonun bahar oturumunun başında İsveç’in NATO’ya katılımını onaylamaya doğru ilerliyoruz,” dedi.

AVRUPA

CDU’dan Les Républicains’e “Le Pen” desteği

Yayınlanma

Alman Hıristiyan Demokratlarının (CDU) dış politika sözcüsü Jürgen Hardt Euractiv’e yaptığı açıklamada, CDU’nun, aynı AP grubunda yer aldıkları Fransız muhafazakâr partisi Les Républicains’in (LR), Fransız yasama seçimlerinin ikinci turunda Ulusal Birlik ile sol koalisyon Yeni Halk Cephesi’nin karşı karşıya gelmesi halinde cordon sanitaire (güvenlik kordonu) çağrısında bulunmama kararını anlayışla karşıladığını söyledi.

Hardt, “Les Républicains’in mevcut durumda ne Rassemblement National’i [Ulusal Birlik] ne de radikal solu destekleyemeyeceğini anlayabiliyorum, zira her iki kamp da devlet için bir tehdit oluşturuyor,” dedi.

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un geçtiğimiz ay yapılan Avrupa seçimlerinde RN karşısında aldığı ağır yenilginin ardından yapılan erken genel seçimlerin pazar günkü ilk turunda muhafazakâr LR sadece %6,57 oy alabildi.

Bir zamanlar ülkenin en büyük sağ partisi olan LR, RN ile Macron’un Rönesans hareketi arasında kalarak yıllar içinde siyasi zemin kaybetti.

Cumhurbaşkanının Ulusal Meclisi feshedeceğini ve yeni seçimlere gidileceğini açıklamasından birkaç gün sonra, partinin lideri Eric Ciotti’nin diğer LR yetkililerine danışmadan RN ile bir seçim anlaşması yaptığını açıklamasıyla parti fiilen ikiye bölündü.

Bu durum CDU’nun müttefiklerinin, her ikisinin de üyesi olduğu “merkez sağ” Avrupa Halk Partisi’nden (EPP) ihraç edilebilecekleri uyarısında bulunmalarına yol açtı.

Pazar günü RN’nin ilk turda tarihi bir üstünlük sağlamasının ardından LR üyeleri ikinci tur için herhangi bir oylama talimatı vermeme konusunda da anlaştı.

RN adayının Yeni Halk Cephesi’nden başka bir adaya karşı yarışması durumunda muhafazakârlar “aşırı sağcı” adaya karşı oy verme çağrısı yapmayacaklar, yani cordon sanitaire artık bir parti politikası değil.

Hardt böyle bir stratejinin “anlaşılabilir” olduğunu söylerken, kararı seçmenlere bırakmak ile aşırı sağa açıkça oy verilmesi çağrısında bulunmak arasında ayrım yaptı.

Sözcü, “LR, RN’nin ikinci turda seçilmesi için çağrıda bulunsaydı, EPP’deki konumlarının ciddi bir şekilde sorgulanması gerekirdi,” dedi.

LR’nin önde gelen AP üyesi, aynı zamanda geçen hafta EPP grubunun başkan yardımcısı ve parti saymanı seçilen François-Xavier Bellamy, kampanyanın başlarında “aşırı sağı” hiçbir zaman açıkça desteklememiş olmasına rağmen “elbette RN’yi sola tercih edeceğini” söylemişti.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Orbán FT’ye yazdı: Avrupa’yı yeniden rekabetçi yapmak istiyoruz

Yayınlanma

Macaristan Başbakanı Viktor Orbán, ülkesinin Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi dönem başkanlığını üstlenmesinin ardından Financial Times (FT) için bir yazı kaleme aldı.

“İki dönem başkanlığımız arasında üstlendiğim başbakanlık görevim sırasında, Avrupa’nın rekabet gücünün erozyonuna tanıklık etmek için eşsiz bir bakış açısına sahip oldum,” diyen Macar lider, 1990’larda “Avrupa entegrasyonu”nun mimarlarından Alman lider Helmut Kohl’ün, Avrupa’nın siyasi hayatta kalmasının iktisadi rekabet gücünü korumasına bağlı olduğuna yönelik düşüncesini hatırlattı.

AB’nin rekabet gücünü kaybetmesinin son yıllarda giderek artan bir eğilim haline geldiğini savunan Orbán, bu düşüşü, Brüksel’in “dünya ekonomisinin gerçeklerine ters düşen yanlış yönlendirilmiş kararlarına” bağladı.

Brüksel’in, ilgili sanayilere yeterince danışmadan “kendi ideolojik hedeflerini” dayattığı yeşil dönüşümün bunun başlıca örneği olduğunu öne süren Macar lider, “Enerji fiyatlarının ABD’dekinden üç ila beş kat daha yüksek olması nedeniyle Avrupalı şirketler rekabet güçlerini kaybetmekte ve fonlarını inovasyon yerine elektrik faturalarına ayırmak zorunda kalmaktadır,” dedi.

Macaristan Başbakanı, Avrupa’nın özellikle elektrikli araç geliştirme ve üretimine vurgu yaparak, yeşil endüstride liderliği hedeflemesi gerektiğinin açık olduğunun altını çizdi. Fakat Orbán’a göre, “endüstriyel paydaşları engelleyen ve vatandaşlara yük getiren düzenlemelerin dayatılması artık sürdürülebilir değildir.”

Macar lider, çiftçiler için de üretim maliyetlerinin önemli ölçüde arttığına ve giderek daha karmaşık hale gelen yeşil yükümlülükleri yerine getirmek zorunda olduklarına işaret etti.

İşletmelerin de giderek ağırlaşan vergi yükleriyle karşı karşıya kaldığını savunan Macar lider, OECD’nin küresel asgari kurumlar vergisinin ocak ayında yürürlüğe girmesinin “feci bir başarısızlık” olduğunu, tüm AB üye ülkeleri de dahil olmak üzere yaklaşık 140 ülkenin bu anlaşmaya katılmış olmasına rağmen, ABD, Çin ve Hindistan gibi önemli rakiplerin henüz bu anlaşmayı kabul etmediğini vurguladı.

Orbán, “Avrupa çok daha az cazip bir yatırım yeri haline geldi, hatta Avrupalı şirketleri başka pazarlara taşınmayı düşünmeye sevk etti. Başlıca AB ülkelerindeki ekonomik büyüme bu yıl ancak %1’e ulaşırken, ABD’nin yaklaşık %3, Çin’in %5’e yakın ve Hindistan’ın neredeyse %7 oranında büyümesi bekleniyor. Zaman içinde daha da geride kalacağız,” diyerek “acil bir rota düzeltmesi” çağrısında bulundu.

Macaristan’daki kendi deneyimlerine göre, ekonomik başarının “rekabet ve iş dostu bir ortam” gerektirdiğini savunan Başbakan, hükümetinin yaptıklarını şöyle sıraladı: düz oranlı kişisel gelir vergisi; AB ülkeleri arasında en düşük kurumlar vergisi; ticaret ve yatırım ilişkilerini çeşitlendirerek Asya-Pasifik’teki ortaklar ile teknoloji ve inovasyon işbirliği. Orbán, bu sayede geçtiğimiz yıl Macaristan’a rekor düzeyde doğrudan yabancı yatırım girişi olduğunu yazdı.

Avrupalı mevkidaşlarını, sağlıklı rekabetin yanı sıra en iyi teknolojilerle işbirliğinin daha fazla büyümeye yol açacağına ikna etmeyi amaçladıklarını söyleyen Orbán, “Özellikle de başlıca sanayi paydaşlarıyla işbirliği içinde yeni bir yeşil sanayi stratejisi öneriyoruz,” dedi.

Avrupa ekonomisinin ana oyuncularının ticaret savaşı yoluyla rekabetten korunmak istemediklerini bildiklerini de söyleyen Macar lider, amaçlarının şirketlerin uygun fiyatlı, güvenli enerjiye erişimini ve asgari idari yüklerle rekabete girebilmelerini sağlayarak “iş dostu bir ortam” oluşturmak olduğuna işaret etti.

Orbán makalesini şöyle bitirdi:

“Açık bir ekonomi ve uluslararası işbirliğini teşvik ederken Avrupa’nın ekonomik genişlemesini yeniden başlatacak yeni bir rekabetçilik anlaşmasını müzakere etmeyi hedefliyoruz. Dış sınırların korunmasının önemini ve bu amaçla AB fonlarının gerekliliğini vurgulayarak, başlıca menşe ve transit ülkelerle yakın bir şekilde çalışarak yasadışı göçü engellemek istiyoruz. Ayrıca, bölgeler arasında daha fazla yakınlaşma sağlamak üzere uyum politikasının geleceğini şekillendirmeye çalışıyoruz. Son olarak, çiftçi odaklı bir AB tarım politikasının temellerini oluşturmayı hedefliyoruz.

Macaristan’ın rekabetçilik stratejisinin Alman-Fransız büyüme ve rekabetçilik gündeminden ilham aldığı bir sır değil. Dolayısıyla Berlin ve Paris’in Roma ile birlikte Macaristan dönem başkanlığının girişimlerini desteklemesi şaşırtıcı değildir. Rekabetçi bir Avrupa’nın tüm üye devletlerin çıkarlarına hizmet edeceğine inanıyoruz. Macaristan son derece aktif bir AB dönem başkanlığı için hazırlanıyor. İdeolojik anlaşmazlıkları bir kenara bırakıp Avrupa’nın motorunu çalıştırmanın zamanı geldi. Gelin Avrupa’yı yeniden rekabetçi hale getirelim.”

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Alman sanayisi silah sektörüne yöneliyor

Yayınlanma

Ukrayna savaşının ardından silah endüstrisine tedarik sağlama konusundaki yaygın tabuyu yıkarak askeri teçhizat ve hizmet sektörüne giren Alman şirketlerinin sayısı giderek artıyor.

Financial Times’ta (FT) yer alan haberde, askeri ekipman ve hizmetine yönelik üretim ve yatırımda yaşanan artışa işaret ediliyor. Örneğin motor üreticisi Deutz geçen hafta motosiklet operasyonlarının yanı sıra tank motorları da üretmeyi planladığını açıkladıktan sonra hisseleri yüzde 20’den fazla artış gösterdi.

Mühendislik grubu, Alman ekonomisinin bel kemiği olarak nitelendirilen Mittelstand şirketleri arasında savunma sözleşmeleri yasağını yeniden gözden geçiren ya da sona erdirenler arasında yer alıyor.

Nazi rejimi ile endüstriyel işbirliğinin mirası nedeniyle Alman iş dünyasının bir bölümü uzun süredir savunma sektörüyle ilişki kurmaktan kaçınıyor. Fakat Şubat 2022’den bu yana, lazer üreticisi Trumpf ve bileşen firması Hawe Hydraulik gibi ülkenin mühendislik tedarik zincirindeki bazı kilit oyuncular askeri sözleşmeleri hedeflerine koydu.

Alman ekonomisi: Avrupa’nın iktisadi motoru dağılıyor mu?

“Özgürlüğün gerekirse askeri yollardan savunulması…”

FT’ye konuşan siyaset bilimci ve Alman Dış İlişkiler Konseyi’nin eski direktörü Cathryn Clüver Ashbrook, savunma sektörüne ilişkin uzun süredir devam eden tutumların hızla değiştiğini söyledi ve “Avrupa kıtasında üç yıl süren savaşın ve ağır ekonomik kayıpların ardından Almanya tarihi bir değişim geçirmeye hazır görünüyor,” dedi.

Geçtiğimiz ay Kanada ordusuna 1.500 kamyon sevk etmek üzere yeni bir sözleşme imzaladığını duyuran Daimler, “Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı saldırı savaşı, toplumumuzda özgürlüğün gerekirse askeri yollarla savunulması gerektiği konusundaki farkındalığı kesinlikle artırdı,” dedi.

Alman hükümeti ekonomide zorlanıyor: Hem Berlin’de, hem Brüksel’de gerilim

Savaş sanayisi artık “damgalanmıyor”

Savunma siparişleri üzerindeki yasağını 2022 yılında sona erdiren mühendislik şirketi Hawe Hydraulik’in başkanı Karl Haeusgen, Ukrayna savaşı ve ardından Avrupa’nın askeri harcamalarını artırma yönündeki baskısının savunma sektörü etrafındaki “damgalamayı” azalttığını söyledi.

Haeusgen, “Savunma tedarik zincirinin büyük bir kısmı üç ya da dört yıl öncesine göre tamamen farklı bir imaja sahip,” dedi.

Şirketin eskiden savunma sektörüne tedarik yapmama kuralı vardı, fakat şimdi yönetim kurulu düzeyindeki komitesi, araçlar ve gemiler de dahil olmak üzere askeri ekipmanlarda kullanılabilen valfleri ve pompaları için siparişleri değerlendiriyor.

FT: Alman KOBİ’leri alarm veriyor

“Sivil” üretim askeri üretim ile uyumlulaşıyor

Bu değişim aynı zamanda Alman endüstrisinin Çin’den gelen zayıf talep karşısında toparlanmaya çalıştığı bir döneme de denk geliyor. Gelişen savunma sektörünün aksine, ülkenin otomotiv endüstrisi elektrikli araçlara geçişin zor olduğu bir dönemde büyük çaplı işten çıkarmalar ilan etmek zorunda kaldı.

Alman Dış İlişkiler Konseyi’nden Christian Mölling, Almanya’nın, şirketlerin askeri üretim operasyonlarını sivil üretime dönüştürme ihtiyacıyla karşı karşıya kaldığı soğuk savaşın hemen ardından Avrupa’nın tersi bir durumla karşı karşıya olduğunu savundu.

Mölling, “Askeri dünyada daha verimli olmak için [sivil] üretim kapasitesini, teknolojiyi ve prosedürleri nasıl kullanabileceğinizi yeniden düşünüyorsunuz,” dedi.

AfD ve Almanya: Avrupa İhracatçılar Federasyonu mu?

İşgücü otomotivden savunmaya kayıyor

Dünyanın önde gelen otomotiv tedarikçilerinden biri olan ve 200.000 çalışanı bulunan Continental, kısa bir süre önce yüzlerce çalışanını Alman savunma şirketi Rheinmetall’e transfer etmek üzere bir plan başlatmıştı.

Rheinmetall yöneticilerinden Peter Sebastian Krause o dönemde yaptığı açıklamada Continental çalışanlarının şirkete “son derece değerli” beceriler kazandıracağını söylemişti.

Müşterileri arasında çip üretim ekipmanı şirketi ASML de dahil olmak üzere yarı iletken endüstrisi bulunan lazer üreticisi Trumpf, savunma sektörüne tedarik yasağını kaldırmayı düşünen bir başka şirket. 

Şirketin lazerleri Çin de dahil olmak üzere ihracat kısıtlamalarına tabi çünkü Alman hükümeti bunları hem sivil hem de askeri uygulamaları olan “çift kullanımlı” olarak değerlendiriyor.

Şirketin lazer operasyonları başkanı Hagen Zimer, savunma şirketlerinin şirketin lazerlerinin insansız hava araçlarını düşürmek gibi askeri kullanımlarına ilgi gösterdiğini söyledi. FT’ye verdiği demeçte lazerin güçlü bir savunma aracı olabileceğini belirten Zimer, bu teknoloji olmadan “savaş bölgelerinde 200 insansız hava aracından oluşan çok yönlü bir saldırıya karşı savunma yapmanın mümkün olmadığını” sözlerine ekledi.

Almanya’da sanayisizleşme tartışmaları üzerine bir değerlendirme

Lufthansa da askeri sanayiye adım attı

Havayolu grubunun yüzde yüz iştiraki olan ve aktif küresel filonun yaklaşık beşte birine hizmet veren Lufthansa Technik, geçen yıl resmi olarak bir askeri uçak servis bölümü kurdu. Hızla büyüyen bir iş kolu haline gelen birim, Almanya’nın Chinook helikopterlerinin ve F-35 savaş uçaklarının bakımına yardımcı olacak.

Lufthansa Technik yöneticisi Michael von Puttkamer, “Alman hükümetiyle olan ilişkimize dayanarak 2019’da savunmaya daha büyük bir adım atmaya karar verdik,” dedi ve askeri yeniden yapılandırılmaya ayrılan 100 milyar avroluk fonun “sektöre daha fazla adım atmak için bir fırsat olduğunu” sözlerine ekledi.

Puttkamer, “Savunmaya adım atmanın sadece büyük bir iş fırsatı değil, aynı zamanda Alman silahlı kuvvetlerimizin ülkemizi savunabilmesini desteklemek olduğunu düşünüyoruz,” dedi.

Tank parçaları üreticisi Renk’in CEO’su Susanne Wiegand, Almanya’da sivil ve savunma imalat sektörleri arasında artan “sinerjinin” her iki tarafa da fayda sağlayabileceğini söyledi.

Wiegand, “Bu, teknolojiyi daha da geliştirmenin harika bir yolu. Yenilikler askeri dünyadan geliyor ve sivil uygulamalara doğru yol alıyor ve bunun tersi de geçerli,” ifadelerini kullandı.

BASF CEO’su: Sanayinin AB ekonomisindeki payı küçülecek

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English