Bizi Takip Edin

AMERİKA

‘Milei mecliste taviz vermek zorunda kalabilir’

Yayınlanma

Arjantin’de pazar günü alt meclisin başkanlığını üstlenen yeni başkan Javier Milei’nin La Libertad Avanza (LLA) koalisyonundan Martín Menem Financial Times’a (FT) bir röportaj verdi.

Menem, Arjantin’in iktidardaki liberteryen partisinin, Başkan Javier Milei’nin radikal reform gündemini takip ederken ‘son derece parçalanmış’ bir kongrenin üstesinden gelmek için ‘bir tür taviz vermek’ zorunda kalacağını söyledi.

Menem, “Bu tarihimizdeki en iddialı önlem paketi, dolayısıyla doğal olarak bazıları diğerlerinden daha kolay başarılı olacak. Mümkün olan yerlerde bazı tavizler vermek zorunda kalacağız, fakat her zaman tek amacımız başkanın planını ilerletmek ve Arjantin’in düşüşünü sona erdirmek olacak. Fikirler üzerinde pazarlık yapmayacağız,” dedi.

LLA, alt meclisteki sandalyelerin sadece %15’ini ve senatodaki sandalyelerin %10’unu elinde bulunduruyor. Arjantin’in 23 eyalet valisinden hiçbiri liberteryen koalisyondan değil. Bu durum Milei’nin yönetme ve planlarını uygulama kabiliyeti konusunda soru işaretleri yarattı.

Menem, “Son derece parçalanmış bir meclisimiz var. Hiçbir partinin çoğunluğa ulaşmak için yeterli sandalyesi yok, bu nedenle her şey gerekli sayılara ulaşmaya çalışmak için anlaşmalar yapma meselesi olacak,” dedi.

LLA içindeki kaynaklar ilk yasal önlemlerin vergi değişiklikleri, işgücü piyasası reformu ve havayolu endüstrisi gibi bazı sektörlerin özelleştirilmesini içereceğini söyledi.

Parti liderleri, zarar verici bir erken yenilgiden kaçınmaya çalışırken, ilk reformlarını kongreye ayrı ayrı mı yoksa tek bir torba yasa olarak mı sunacaklarını tartışmaya devam ediyor.

Meclis aritmetiği çok karışık

LLA kongrenin alt kanadındaki 257 sandalyenin 40’ından biraz azına sahip ve 40 vekili bulunan eski başkan Mauricio Macri’nin sağcı partisi PRO ile geçici bir ittifak kurdu.

Yaklaşık 70 sandalye merkez partilerin, 100’den biraz fazlası ise eski solcu başkan Cristina Fernández de Kirchner’e sadık daha radikal politikacılarla birlikte bazı ılımlıları da içeren sol eğilimli Peronist koalisyonun elinde bulunuyor.

Milei’nin sadece iki yıl önce kurduğu LLA’da siyasete yeni başlayan pek çok isim yer alıyor. 1990’larda Arjantin ekonomisini serbestleştiren eski başkan Carlos Menem’in yeğeni olan Martín Menem, özel sektörden siyasete 2021’de geçti. Pazar gününden önce, ailesinin siyasi hanedanının ortaya çıktığı kuzeydeki şarap bölgesi La Rioja’da LLA’nın milletvekiliydi.

Parti yetkililerine göre, Milei’nin Macri’nin PRO’sundan daha deneyimli bir siyasetçi yerine Menem’i alt meclisi yönetmesi için seçmesi, gelişmekte olan ittifakı test etti, fakat analistler bunun Peronist milletvekilleriyle köprüleri yakmaktan kaçındığını söylüyor.

Solcular ve sendikalar Milei’ye karşı harekete geçecek

Arjantin solu, hükümetin gelecek yıl bütçeyi dengelemek amacıyla yeni kamu çalışmalarını durdurma, devlet bakanlıklarını yarıya indirme ve sübvansiyonları azaltma sözü vermesinin ardından Başkan Javier Milei tarafından belirlenen kemer sıkma önlemleriyle mücadele etme sözü verdi.

Milei ‘şok terapis,’ planlarının ayrıntılarını açıklarken, Peronist hareketten Buenos Aires eyaleti valisi Axel Kicillof da acil toplantı çağrısında bulundu ve “Cesurca mücadele edeceğiz … çok daha yaratıcı ve çok daha militan olmamız gerekecek,” dedi.

Salı ve çarşamba günü yapılan açıklamalara göre Milei’nin yeni hükümeti, GSYİH’nin yüzde 5,2’si olarak tahmin edilen bütçe açığını hızla ortadan kaldırmaya çalışırken, eyalet hükümetlerine yapılan transferleri azaltacak, ithalat vergilerini yüzde 17,5’e çıkaracak ve giden hükümet tarafından kesilen kişisel gelir vergilerini geri getirecek.

Sendikacı Juan Grabois, Ekonomi Bakanı Luis Caputo’yu ‘savunmasız kurbanlarını katletmenin eşiğinde olan bir psikopat’ olarak tanımladı ve X’teki mesajında, “Cidden insanların protesto etmeyeceğini mi düşünüyorlar? İnsanlar kendilerinin katledilmesine izin vermeyecektir,” dedi.

AMERİKA

Sheinbaum’dan Trump’a: ABD’ye neden ‘America Mexicana’ demeyelim?

Yayınlanma

Meksika Devlet Başkanı Claudia Sheinbaum, Meksika Körfezinin adının “Amerika Körfezi” olarak değiştirilmesi gerektiğini söyleyen seçilmiş Başkan Donald Trump’a karşılık verdi.

Sheinbaum çarşamba günü günlük basın brifingi sırasında Trump’ın sözlerini reddederek, “Açıkçası Meksika Körfezi Birleşmiş Milletler tarafından tanınan bir isimdir,” dedi.

Ardından Kuzey Amerika topraklarının kontrolünü gösteren tarihi bir haritayı işaret etti ve bu haritada günümüz ABD’sinin bazı bölgeleri “America Mexicana” (Meksika Amerika’sı) adıyla gösteriliyordu.

Meksika lideri alaycı bir şekilde, “[ABD’ye] Neden America Mexicana demiyoruz? Kulağa hoş geliyor, değil mi?” diye sordu.

Trump salı günü Mar-a-lago’da düzenlediği geniş kapsamlı basın toplantısında Meksika Körfezine ABD’nin adını vereceğini çünkü bunun “uygun” olduğunu söylemişti.

“Bana sorulacağını bildiğim için, Başkan Trump’a tüm saygımla, dün Başkan Trump’ın yanlış bilgilendirildiğini düşünüyorum. Çünkü ona Meksika’da Felipe Calderón’un ve García Luna’nın hâlâ iktidarda olduğu bilgisini verdiklerine inanıyorum,” diyen Sheinbaum, 2012 yılında görevlerinden ayrılan eski Meksika Devlet Başkanı ve Kamu Güvenliği Bakanına atıfta bulundu.

Luna geçen yıl Sinaloa uyuşturucu kartelinden rüşvet aldığı gerekçesiyle ABD’de 38 yıldan fazla hapis cezasına çarptırılmıştı.

Sheinbaum buna ek olarak, “Meksika’yı halkın yöneteceğini” de söyledi.

Trump’ın ülkesine yüksek gümrük vergileri getirme ve ortak sınırlarına bir duvar inşa etme sözü verdiği şu günlerde, bu espirili konuşmanın Trump ile Sheinbaum arasındaki ilişkiyi nasıl etkileyeceği merak ediliyor.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Gümrük vergileri kapıda: Trump’ın tehditleri en çok hangi pazarları etkiliyor?

Yayınlanma

Donald Trump’ın yeniden başkan seçilmesi hâlinde uygulamayı planladığı sert gümrük vergileri, küresel ticaret dengelerini tehdit ediyor. Çin, Avrupa, Kanada ve Meksika gibi büyük ekonomik aktörler bu politikaların doğrudan hedefi hâline gelirken, özellikle Çin yuanı ve Avrupa’nın otomotiv sektörü üzerinde ciddi etkiler bekleniyor.

Çin, Avrupa, Kanada ve Meksika gibi küresel pazarlar, Donald Trump’ın ABD Başkanlığına geri dönmesi durumunda sert bir vergi politikası uygulayacağı açıklamalarına şimdiden tepki göstermeye başladı.

Trump, tüm ithalata yüzde 10 oranında gümrük vergisi getirmeyi planlarken, Çin’den gelen ürünlere yüzde 60, Kanada ve Meksika’dan gelen ürünlere ise yüzde 25 oranında ek vergiler uygulamayı hedefliyor. Uzmanlara göre bu yeni vergiler, ticaret akışını bozacak, maliyetleri artıracak ve misilleme niteliğindeki karşı önlemleri tetikleyecek.

Değişimlerin boyutları öngörülemez olsa da uluslararası ticaret açısından zorlu bir dönemin yaklaştığı açık.

Çin’e büyük darbe

Goldman Sachs analistlerine göre, “Çin, Trump’ın ikinci döneminde ticaret savaşlarının ana hedefi olacak.” Yatırımcılar, gümrük vergisi risklerini fiyatlara dahil ederek Çin borsası ve yuan üzerindeki baskıyı artırıyor. Bu durum, Çin’in merkez bankası ve finansal otoritelerini çeşitli önlemler almaya zorluyor.

Çin’in sıkı kontrol altında tutulan para birimi yuan, son 16 ayın en düşük seviyesinde. Dolar, kritik bir eşik olarak görülen 7,3 yuan seviyesinin oldukça üzerinde işlem görüyor. Barclays, 2025 yılının sonuna kadar yuanın dolar karşısında 7,5 seviyesine düşeceğini, hatta ABD’nin yüzde 60 oranındaki vergileri yürürlüğe koyması hâlinde 8,4 seviyesine gerileyebileceğini öngörüyor.

Pekin, ihracatçıları desteklemek için yuanın daha da zayıflamasına izin vermeye hazırlanabilir. Ancak bu tür bir adım, sermaye çıkışı endişelerini artırabilir ve piyasalardaki güveni sarsabilir. Çin borsaları son iki yılın en kötü haftalık performansını gösterirken, diğer Asya ülkeleri, özellikle Vietnam ve Malezya gibi ihracatçı ekonomiler de baskı altında.

Avro üzerinde artan baskı

Trump’ın yeniden seçilmesinin ardından avro, diğer büyük para birimlerine kıyasla en keskin düşüşü yaşayarak son iki yılın en düşük seviyesi olan 1,03 dolara kadar geriledi. JPMorgan ve Rabobank’a göre, ABD’nin tarifeler konusundaki belirsiz politikası nedeniyle avro, 2025 yılı içinde dolar karşısında parite seviyesine düşebilir.

ABD, Avrupa Birliği’nin (AB) en önemli ticaret ortağı konumunda. İki taraf arasındaki ticaret hacmi 1,7 trilyon doları buluyor. Ancak ABD’nin yeni tarifeleri ve zayıflayan Çin ekonomisi, Avrupa’yı zor durumda bırakabilir. Avrupa Merkez Bankası’nın ekonomiyi desteklemek için faiz oranlarını 100 baz puan düşürmesi beklenirken, ABD Merkez Bankası’nın daha sınırlı bir indirim yapacağı öngörülüyor. Bu durum, doların avro karşısındaki cazibesini artırıyor.

Avrupa’nın otomotiv sektöründe çöküş riski

Avrupa otomotiv sektörü, ticaret tarifelerine karşı oldukça hassas durumda. Washington Post‘un Trump’ın yalnızca kritik önemdeki ürünlere gümrük vergisi uygulamayı düşündüğüne dair haberinin ardından otomotiv sektörü hisseleri yüzde 5 yükseldi. Ancak Trump bu iddiaları yalanladı ve hisseler yeniden düşüşe geçti.

Son altı ayda, ticaret tarifelerinden en fazla etkilenen sektörlerin yer aldığı Barclays endeksi, genel piyasaya kıyasla yüzde 20-25 oranında düşüş yaşadı. Avrupa’nın zayıf ekonomik görünümü, bu baskıyı daha da artırabilir.

Kanada dolarında tarihi düşüş

Kanada doları, Trump’ın Kanada ve Meksika’ya yüzde 25 oranında gümrük vergisi tehditlerinin ardından dört yılın en düşük seviyesine geriledi. Goldman Sachs’a göre, piyasa bu vergilerin uygulanma olasılığını yalnızca yüzde 5 olarak değerlendiriyor. Ancak müzakerelerin uzaması, Kanada doları üzerindeki baskıyı artırabilir.

Meksika pesosunda dalgalanma

Meksika pesosu, 2024 yılında dolar karşısında yüzde 18,6 değer kaybederek 2008’den bu yana en kötü yıllık performansını sergiledi. Bu düşüşte ABD’nin tarifelerine yönelik endişelerin yanı sıra tartışmalı yargı reformlarının da etkisi büyük.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Yapay zekâ, bankacılık sektöründe işten çıkarmaları tetikliyor

Yayınlanma

ABD merkezli Wall Street Borsası, yapay zekânın bankacılık sektöründeki dönüşümü hızlandıracağını ve küresel bankaların önümüzdeki yıllarda 200 bin kişilik işten çıkarma yapacağını öngörüyor. 2027 itibarıyla, yapay zekânın üretkenliği artırarak bankaların toplam kârını yüzde 17’ye kadar artırması bekleniyor.

ABD merkezli Wall Street Borsası, küresel bankaların önümüzdeki 3 ila 5 yıl içinde yaklaşık 200 bin kişilik işten çıkarma yapacağını öngörüyor.

Bu durumun, yapay zekânın hâlihazırda insan çalışanlar tarafından yürütülen görevlere müdahale etmesinden kaynaklandığı belirtiliyor.

Bloomberg Intelligence tarafından yürütülen bir ankete göre, bilgi ve teknoloji alanında üst düzey yöneticiler, bankaların toplam iş gücünün net yüzde 3’ünü azaltacağını tahmin ediyor. Perşembe günü yayımlanan raporda, bu öngörüler detaylandırıldı.

Rutin görevler risk altında

Bloomberg Intelligence’ın ticari istihbarat birimi baş analisti Tomasz Noetzel, arka ofis, orta düzey yönetim ve operasyon bölümlerinin bu durumdan en çok etkilenmesi muhtemel alanlar olduğunu ifade etti.

Noetzel, müşteri hizmetleri alanında da robotların görev almasının muhtemel olduğunu belirterek, “Müşteri tanıma gibi görevler risk altında olacak,” dedi.

Noetzel, rutin ve tekrar eden görevlerin yapay zekâ tarafından üstlenileceğini, ancak bu süreçte iş gücünün tamamen ortadan kalkmayacağını, aksine yeniden şekilleneceğini vurguladı.

Bu dönüşümün, sektörde geniş kapsamlı değişikliklere yol açacağını ve daha yüksek kârlılık oranlarını tetikleyeceğini söyledi.

2027’de daha yüksek kârlılık bekleniyor

Raporda, 2027 yılı itibarıyla bankaların yapay zekâ sayesinde vergi öncesi kârlarının yüzde 12 ila 17 oranında artabileceği ifade edildi. Bu durumun, yapay zekânın üretkenliği artırması sayesinde bankaların toplam net kârına 180 milyar dolar eklemesi bekleniyor.

Ayrıca, finansal kriz sonrası süreçte operasyonları hızlandırmak ve maliyetleri düşürmek için yıllardır bilgi teknolojisi sistemlerini modernize eden bankaların, artık üretkenliği daha da artırabilecek yeni nesil yapay zekâ araçlarına yönelmeye başladığı vurgulandı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English