Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Mısır “tampon bölge” seçeneğini değerlendiriyor

Yayınlanma

İsrail ordusu Gazze’nin güneyine doğru ilerlemeye devam ederken, halka yüz binlerce Gazzelinin daha önce kuzeydeki hava saldırılarından korunmak için sığındığı Han Yunus kent merkezini terk etmelerini emrediyor. Birleşmiş Milletler yetkilileri, İsrail saldırısı ve tahliye emirlerinin 2,3 milyonluk nüfusun yüzde 85’ini güneye itmesi nedeniyle Refah’ın bunaldığı konusunda uyarıyor. Sınır kasabası Filistinlilerin kaçabilecekleri en uzak nokta, ancak Mısır sınırı kapalı ve gidecekleri başka bir yer yok.

Mısır, 2008’de İsrail yine Gazze’ye saldırdığında binlerce Filistinlinin Sina’ya kaçmasına göz yummuştu. Her ne kadar 7 Ekim’den beri kitlesel göçe müsaade etmeyeceğini duyursa da aynı senaryo karşısında Mısır’ın başka seçeneği kalmayabilir. Bu gerçek karşısında Mısır ordusunun tüm seçenekleri araştırdığı kaydediliyor.

Aşağıda çevirisini okuyacağınız makaleye göre o seçeneklerden biri, Gazze’nin güneyinde bölge sakinlerinin İsrail saldırılarına karşı korunacağı bir tampon bölge oluşturulması:

***

Gazze’de mülteci akını gerçek bir olasılık haline gelirken Mısır seçeneklerini değerlendiriyor

AMR EMAM

Yüz binlerce kişi şu anda Mısır sınırından sadece birkaç kilometre uzaklıktaki küçük bir alana sıkışmış durumda.

İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik aralıksız bombardımanı sadece yerinden edilmiş Filistinliler için değil, güvenlik, gıda, su ve tıbbi bakım eksikliği nedeniyle Sina’ya kitlesel bir mülteci akınından korkan Mısır için de bir kâbus haline geldi.

İsrail saldırılarının başlangıcından bu yana Gazze’deki Filistinlilere güneye gitmeleri yönünde uyarılarda bulundu. Pek çok Filistinli bu çağrıya kulak verdi, ancak güneyde de bombalandılar. Ancak İsrail askerî harekâtını sürdürdükçe Filistinlileri daha da güneye itmeye devam ediyor.

Kuzey ve orta Gazze’yi moloz yığınına çeviren İsrail savaş uçakları şimdi de dikkatlerini güneye çevirerek Filistinlilerin savaşın ilk gününden bu yana söylediklerini doğruladı: “Gazze’de güvenli bir yer yok.”

Yüz binlerce kişi şu anda Mısır sınırından sadece birkaç kilometre uzaklıktaki küçük bir alana sıkışmış durumda. Gazze’deki vahim durum her geçen gün daha da kötüleşirken Mısır’ın en kötü kabusunun gerçekleşmesine günler olmasa da muhtemelen haftalar kaldı.

Mısır, yaklaşık iki ay önce İsrail’in Gazze’ye yönelik operasyonunun başlamasından bu yana bu senaryoya karşı uyarılarda bulunuyordu. Ancak şimdi bu yalın ve mevcut gerçekle doğrudan yüzleşiyor gibi.

İsrail’in hedefi Refah sınır kapısı mı?

Zor sınav

Gazze sakinlerinin Sina ve Gazze arasındaki ortak sınır üzerinden Mısır’a kitlesel göçü, Filistin topraklarıyla sınır paylaşan Mısır’ın kuzeydoğu topraklarında sınırlı bir varlığa sahip olan Mısır ordusu için zorlu bir sınav olacak.

Mısır ve İsrail arasında 1979’da imzalanan barış anlaşması Mısır’ın Sina’daki -özellikle de kuzey kesimindeki- asker varlığını asgari düzeyde tutuyor.

Gazze sakinlerinin Sina’ya akınını püskürtmek için gerekli askeri güce sahip olsa bile Mısır ordusu bunu yapmakta isteksiz davranacaktır.

İsrail’in Gazze’ye yönelik mevcut saldırısına son vermek için elindeki tüm imkânları kullanan Mısır, İsrail’in son iki aydır yaşattığı dehşetten kaçan yüz binlerce Filistinliye karşı güç kullanan bir Arap ülkesi olarak görülmek istemiyor.

İsrail’in 2008’de Gazze’ye açtığı savaş sırasında binlerce Filistinli Mısır ile Gazze arasındaki güvenlik duvarının bazı bölümlerini yıktıktan sonra Sina’ya girmeye çalıştığında Mısır güçleri onları durdurmadı. Bu kez de durdurmaları pek olası değil.

Yerel düşünce kuruluşu Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde araştırmacı olan Emad Gad Majalla’ya yaptığı açıklamada, “Gazze sakinlerinin fiili göçü gerçekleştiğinde Mısır bunu durduramaz” dedi: “Mısır korkunç bir durumdan kaçan Filistinlileri öldüren bir güç olarak görülmeyecektir.”

Gad, Mısır’ın bu göçün gerçekleşmesini önlemek için kararlı bir şekilde hareket etmesi gerektiğini söyledi. Mısır şimdiye kadar iki yönlü bir politika izledi ve önemli ölçüde başarı elde etti.

Kahire, Filistin bölgesiyle ortak sınırdaki Refah geçiş noktasından Gazze’ye insani yardım girmesi için baskı yapıyor. Şimdiye kadar gıda, su ve tıbbi malzeme taşıyan yüzlerce kamyonu içeri sokmayı başardı.

Kasım ayı sonunda Mısır ve Katar’ın arabuluculuğunda sağlanan bir haftalık ateşkes sayesinde İsrail ile Hamas arasında 7 Ekim’de çatışmaların başlamasından bu yana ilk kez kıyı bölgesine yakıt girişi oldu.

Mısır da Gazze sakinlerinin yerlerinden edilmesini reddettiğini Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi aracılığıyla net bir şekilde ortaya koydu ve Avrupalı liderlerle yaptığı basın toplantılarında Filistinlilerin topraklarından atılmasına yönelik herhangi bir planı reddettiğini ve bunun Filistin davasına yıkıcı bir darbe vuracağını birçok kez tekrarladı.

“Mısır bu tasfiyenin kendi zararına olmasına izin vermeyecektir” dedi.

İsrail’in Refah’a sürdüğü Filistinliler hayata tutunmaya çalışıyor

Güçlü dava

Mısır’ın Gazze’deki 2 milyon 300 bin Filistinli nüfusun yeniden yerleştirilmesini reddetmek için iyi bir nedeni var. Filistinlilerin devlet kurma haklarının sadık bir destekçisi olan Mısır, böyle bir hamlenin İsrail’i işgal altındaki Batı Şeria’da da aynı stratejiyi izlemeye ve orada yaşayan Filistinlileri Ürdün’e sürmeye teşvik edecek bir emsal oluşturacağına ve böylece Filistin-İsrail çatışmasına nihai bir çözüm getireceğine inanıyor.

Es-Sisi 18 Ekim’de Kahire’de Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile düzenlediği basın toplantısında “Bu, bir halkın var olacağı ama kendi devletlerini kurabilecekleri bir toprağın olmayacağı anlamına gelecektir” dedi.

Mısır’ın Gazze sakinlerinin Sina’ya yerleştirilmesini reddetmek için meşru güvenlik gerekçeleri de var ve böyle bir hareketin İsrail ile olan barış anlaşmasını tehlikeye atacağı uyarısında bulunuyor.

Sisi aynı basın toplantısında Filistinlilerin Sina’ya yerleştikten sonra Sina’yı İsrail’e karşı saldırılar düzenlemek için kullanabileceklerini söyledi.

8 Kasım’da Mısır Dışişleri Bakanı Sameh Şükri de Filistinlilerin topraklarından zorla çıkarılmasının intikam ve radikalizmi körükleyeceği, bunun da sadece İsrail’e karşı saldırılar düzenlemekle kalmayıp aynı zamanda Sina’ya yakın olan ve uluslararası ticaret için hayati bir deniz geçidi konumundaki Süveyş Kanalı’nın güvenliğini de tehdit edebilecek terörist grupların ortaya çıkmasına yol açabileceği uyarısında bulundu.

Bu yıl Mısır, İslam Devleti’nin (IŞİD) bir kolunu yenilgiye uğrattığı 60 bin kilometrekarelik Sina’yı terörden arındırdığını ilan etti.

Çaresiz değil

Mısır şimdiye kadar siyasi ve diplomatik kartlarını kullanarak İsrail ve uluslararası destekçileri üzerinde baskı kuruyor ve Filistinlileri sürmesini engelliyor.

Şükri, etkili Amerikan kurumları ve düşünce kuruluşlarında bu olasılığa karşı lobi yapmak ve Amerikan medyasına bu senaryonun Mısır, bölge ve dünya için içerdiği tehlikeler hakkında konuşmak üzere Washington’u ziyaret etti. Sisi aynı zamanda ziyarete gelen her yabancı yetkiliyle aynı konuyu gündeme getirmeye devam ediyor.

Mısırlı lider, bu yer değiştirmenin Mısır ve bölge için yaratacağı olumsuz etkileri açıklığa kavuşturmayı başararak bu yetkililer arasında bir fikir birliği yaratmış gibi görünüyor.

Bu bağlamda gözlemciler Mısır’ın çabalarının sonuç verdiğini ve bazı etkili dünya liderlerini bu senaryonun tehlikeleri konusunda ikna ettiğini düşünüyor.

Kahire Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü olan Akram Badr Eddine, Majalla’ya yaptığı açıklamada “İsrail’i destekleyen liderler Gazze’deki Filistinlilerin kendi topraklarının dışına taşınmasına karşı olduklarını ifade etmeye başladılar” dedi.

ABD Başkanı Joe Biden geçen haftalarda birkaç kez bu yer değiştirmeye karşı konuştu.

ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris de 2 Aralık’ta COP28’e katıldıkları Dubai’de Sisi’ye ABD’nin Filistinlilerin yerlerinden edilmesine izin vermeyeceğini söyledi.

Bununla birlikte, 4 Aralık’ta Mısır’ın Gazze’ye ilişkin söyleminde önemli bir değişiklik oldu. Mısır Savunma Bakanı Muhammed Zeki, Filistin topraklarında devam eden savaş hakkında ilk kez konuştu.

Filistin cephesinde ‘hesapsız bir tırmanış’ olarak tanımladığı bu durumun Filistin davasını ortadan kaldırma tehdidi oluşturduğunu söyledi.

Arap ülkelerinin en önemli savunma fuarı olan Mısır Savunma Fuarı’nın açılışında yaptığı konuşmada “Bugünün dünyasında zayıflara yer yok” dedi.

Bazı gözlemciler Zeki’nin yorumlarını askeri kurumun kendi seçeneklerini araştırdığının bir işareti olarak görüyor. Bu durum, Gazze’nin güneyinde bölge sakinlerinin İsrail saldırılarına karşı korunacağı bir tampon bölge oluşturulması için Mısır’ın Filistin topraklarında askerî harekâta girişmesi çağrılarının arttığı bir döneme denk geliyor.

Elbette bu durum, iki ülkenin 1979’da barış imzalamasından bu yana Mısır’ı ilk kez askeri olarak İsrail’le karşı karşıya getirebilir ve Mısır Cumhurbaşkanı’nın geçen haftalarda defalarca uyardığı gibi barışın çökmesine yol açabilir.

DİPLOMASİ

Çin bankalarının Rusya’ya yönelik ödeme kontrolleri sertleşiyor

Yayınlanma

Çin bankaları, Rusya ile ticarette yeni kontroller uygulayarak Hindistan, BAE ve Hong Kong üzerinden yapılan ödemelerde ‘Rusya bağlantısı’ tespit etmeye odaklanıyor.

İzvestiya gazetesine konuşan iş dünyası temsilcileri, Çin bankalarının Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Hong Kong’dan gelen ödemelerdeki “Rusya bağlantısını” tespit etmeye yönelik kontrolleri sıkılaştırdığını ifade etti.

Impaya Rus şirketinin ticari direktörü Aleksey Razumovskiy, ödeme işlemlerinin giderek zorlaştığını belirtti.

Razumovskiy’e göre, Çin bankaları artık nakliye belgelerini analiz ederek malların kimlere, nerelere ve hangi amaçla gönderildiğini detaylı bir şekilde inceliyor.

Daha önce Türkiye ve Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkeleri üzerinden yapılan transferlerde uygulanan bu tür gelişmiş kontroller, artık diğer ülkelere de genişletilmiş durumda.

Opora Rusya’nın Çin Temsilcisi İlona Gorşeneva-Dolunts, Çin bankalarının, ödeme yapılan ülkeden gelen malların yine o ülkeye gönderilmesi şartını koştuğunu doğruladı.

Dış ticaret uzmanı ve Atvira Genel Müdürü Yekaterina Kiseviç de bu kontrollerin sıkılaştırılmasının amacının, Çin bankalarının ikincil yaptırımlara maruz kalmaktan kaçınması olduğunu dile getirdi.

First Group CEO’su Aleksey Poroşin, Çin bankalarının ödeme süreçlerini sıkılaştırmasının geçmişe dayandığını hatırlattı.

Poroşin, Donald Trump’ın başkanlığı döneminde başlatılan ticaret savaşı politikalarının hala etkili olduğunu ve Çin bankalarının yeni yaptırım riskleriyle karşılaşmamak için ihtiyatlı davrandığını belirtti. Ayrıca, mevcut durumun 2025 yılına kadar düzelmeyeceğini öngördü.

Alternatif ödeme yöntemleri var mı?

Poroşin’e göre, Çin’e ödeme göndermek için hâlâ bazı alternatifler mevcut. Bölgesel Rus bankalarından Çin bankalarına doğrudan transferler yapılabiliyor.

Bunun yanında, Malezya ve Endonezya üzerinden gerçekleştirilen ödemeler de seçenekler arasında yer alıyor.

Kiseviç, en güvenli ve hızlı yöntemin, Rus bankalarının Çin’deki şubeleri aracılığıyla doğrudan ödeme yapmak olduğunu ifade etti.

Ancak Kiseviç bunun için, Çin’deki karşı tarafların bu bankalarda hesap açması gerektiğini belirtti. Böyle bir durumda, ödemelerin genellikle 2 ila 3 gün içinde tedarikçilere ulaştığını ve bankanın transfer için yüzde 4 oranında sabit komisyon aldığını ekledi.

Çin bankalarının Rus şirketlerine yönelik bu tür sıkı kontroller uygulamaya başlaması, 2022’de Ukrayna’daki savaş nedeniyle devreye alınan yaptırımlarla alakalı.

2023’ün sonlarından itibaren, “dost ülkelerin” bankaları da ABD Başkanı Joe Biden’ın nedeniyle Rusya ile olan işbirliklerine yeni tedbirler getirdi.

Bu yıl ise, ABD’nin yaptırımları daha da genişletilerek, bankalar dahil olmak üzere tüm Rusya bağlantılı kuruluşları savunma sanayii kapsamında değerlendirilmeye başlandı.

Çin-Rusya ödemeler sorunu

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Britanya Başbakanı Starmer yatırım çekmek için Körfez’i ziyaret edecek

Yayınlanma

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer’ın önümüzdeki ay Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne seyahat edeceği bilgisini veren bir kaynak çarşamba günü Reuters’a yaptığı açıklamada, Britanya’nın zengin Körfez ülkeleriyle bağlarını derinleştirmeye çalıştığını söyledi.

Starmer’ın BAE seyahat planları hakkında bilgi veren bir başka kaynak da BAE ziyaretini doğruladı.

Kaynak, Londra’nın BAE’nin enerji projeleri de dahil olmak üzere Körfez ülkelerinden yatırım çekmeyi umduğunu söyledi. Starmer’ın Gazze, İsrail ve Lübnan’daki çatışmalar da dahil olmak üzere bölgesel konuları da ele alması bekleniyor.

Gezi, İşçi Partisi’nin temmuz ayında iktidara gelmesinden bu yana Starmer’ın Körfez’e yaptığı ilk ziyaret olacak.

Starmer hükümeti, BAE ile önceki Muhafazakâr hükümet döneminde, kısmen bazı Muhafazakâr parlamenterlerin BAE bağlantılı Telegraph gazetesini satın alma teklifi gibi İngiltere’deki BAE yatırımlarına karşı çıkması nedeniyle gerilen ilişkileri onarmaya çalışıyor.

Starmer’ın ziyareti ilk olarak çarşamba günü Financial Times tarafından, planları hakkında bilgi sahibi olan kişilere dayandırılarak duyuruldu.

Gazete Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın önümüzdeki yıl Londra’yı ziyaret edebileceğini fakat seyahat planlarının henüz kesinleşmediğini belirtti.

Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Es-Sani 3-4 Aralık tarihleri arasında Britanya’yı ziyaret edecek ve Buckingham Sarayında Kral Charles ve Kraliçe Camilla tarafından ağırlanacak.

Birleşik Krallık’ın bakanları ayrıca Bahreyn, Kuveyt, Umman, Katar, Suudi Arabistan ve BAE’den oluşan Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ile serbest ticaret anlaşmasına yönelik müzakereleri ilerletmek amacıyla eylül ayında Körfez’i ziyaret etmişti.

Birleşik Krallık İş ve Ticaret Bakanlığı, KİK ile yapılacak bir serbest ticaret anlaşmasının Britanya ekonomisine uzun vadede 1,6 milyar pound (2,10 milyar dolar) katkı sağlayacağını tahmin ediyor.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

UCM’den Netanyahu’ya tutuklama emri

Yayınlanma

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Gazze’de savaş suçu ı̇şledikleri gerekçesiyle İsrail Başbakanı Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Gallant hakkında tutuklama emri çıkardı.

İsrail ve ABD’nin yaptırım ve tehditlerine rağmen Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama emri çıkardı.  Mahkeme, İsrail’in Filistinlilere karşı işlediği savaş suçları ve insanlığa karşı suçlarla ilgili ezici deliller doğrultusunda harekete geçerek bu kararı aldı. Netanyahu ve Gallant’a yöneltilen suçların arasında açlığı silah olarak kullanmaktan suçlu bulunduklarını da belirtildi. Mahkeme bu suçlamaların, “makul temellere” dayandığını söyledi.

“İsrailli yetkililer hakkında yakalama kararı almaması UCM’nin sonunu getirebilir”

İsrail, mahkemenin kendisiyle ilgili soruşturmaları engellemek amacıyla istihbarat teşkikatı Mossad’ı gözetlemek, hacklemek, baskı yapmak, karalamak ve iddiaya göre üst düzey UCM personelini tehdit etmek için devreye sokmuştu. Uluslararası basına da yansıyan UCM yetkililerinin de bir kısmını kamuoyuna duyurduğu bu baskılar sonuç vermedi.

UCM, İsrail’in kararı ya da mahkemeyi tanımasının bir önemi olmadığını belirtti.

Mahkeme, bunun yanında Hamas lideri Muhammed Diab İbrahim Al-Masr için de bir tutuklama emri çıkardı.

İsrail, UCM savcısı Khan’ı da tehdit etmiş

Bu kararın İsrail’in Filistinlilere yönelik saldırılarını engellemesi veya ABD’nin bu saldırılara verdiği desteği azaltması beklenmiyor. Ancak karar sonrası Avrupa ülkelerinin İsrail’e verdikleri destek konusunda daha fazla iç bölünme yaşamaları muhtemel.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English